Translate

18 Haziran 2019 Salı

YEŞUA BİLDİRİYOR

Yeşua diyor ki: "Okuduklarını mutlaka uygulasınlar.  Önemli olan bunları kendilerinin yaşamlarında uyguluyor olmalarıdır. Değer olarak Tanrının önüne hiçbir şeyi koymasınlar. Yüzleri hep ışığa dönük olsun. Tanrı sevgisi her şeyin önünde gelmelidir. Tanrı tüm canlılara temiz nefesinden ve saf enerjisini her an kesintisiz göndermektedir. Yaşamın temelinde bu temiz kaynak vardır. Karşılığında sizden olumlu enerjileri geri göndermenizi ister."

Yani yaşam için Ondan aldıklarınızı kirletmeden tekrar saf ve temiz olarak geri göndermeniz gerekiyor. Bu da temiz ve yararlı bir yaşam sürmekle olur.

"Her şeyden önce Tanrı gelir sonra sevgi ve sonra güç ve dördüncü olarak da fedakârlık. Sırası böyledir. Bunları okuyucularına bildir."

Geçen 2000 yıl süresinde Yeşua kendini tam anlamış insanlarla sürekli temasta olmuş ve bu insanlardan istekli olanları kendisinin elçileri olarak görev yapmasını sağlamıştır. Halende bu süreç devam etmektedir. ‘’Kapıyı çalın. Açılacaktır.’’ Buna karşın onun adını bir takım yanlış dini doktrinlere alet ederek insanların bilinçlerini yaşamın gerçeklerine kapatanlardan ise rahatsız olmuştur.

Şunu anlamalıyız ki dini gelenekler, kültürler temelinde sık sık farklılıklar gösterir. Ancak Yeşua'nın sözleri tüm zamanlardan ve tüm kültürlerden olan insanlar için aynı anlamı taşıyor. Bu nedenle onu Hıristiyanların bir sembolü olarak görmeyin. Aslında kültürel gözlüklerinizi çıkarırsanız onu daha iyi görebilirsiniz.

Alpaslan Kuzucan.

10 Haziran 2019 Pazartesi

DİNLER POLİTAKADIR

Tanrı hiçbir zaman kurumsal dinleri oluşturmamıştır. Dinleri insanlar şekillendirdi. Din bağnazlığı(kendi dinini tek gerçek diğerlerini bir şekilde geçersiz saymak), amacı unutup araca gömülmek yani bir şekilde kendi nefsimizi Tanrı yapmak, insanlar ve toplumlar arasındaki savaşları, nefreti büyütür. Tanrı adına savaş ise soykırımları getirir, getirmiştir de ve hala da bu aynı bağnazlık devam ediyor. Savaş-Nefret-Soykırım, bunlar Tanrının vasıfları değildir. Eğer bir din, kin ve düşmanlığın herhangi bir şeklini sergilerse dünya üstünde ‘Işık’ oluşturamaz. Çatışmalar, hoşgörüsüzlük ve karanlık ışığın olduğu yerde barınamaz.

İlahi bilgelik evrenseldir, sevgi ve barış isteklerini uyandırır. İnsanlar arasında ırk, inanç, zenginlik ayrımı yapmaz. Yer çekimi herkes içindir. İlahi bilgelik de öyle.

DEMIGODS

Those whose intelligence has been stolen by material desires surrender unto demigods and follow the particular rules and regulations of worship according to their own natures.

TEMİZLİK, SAFLIK


Temizlik, saflık yukardan aşağıya doğru önce zihin temizliği (kötülük düşünmemek), ikinci olarak gözlerin temizliği (kötülüğe bakmamak, kötü gözle bakmamak, gözünü dikip bakmamak), üçüncü olarak dilin temizliği (kötü söz, yalan söylememek, iftira atmamak, küfür etmemek), dördüncü olarak kalbin temizliği (kin, öfke, hasetlik, nefret gibi duygulardan uzak durmak) ve en son beden dilinin temizliği (kaba, korkutucu, tiksindirici veya ayartıcı davranışlardan kaçınmak) gelir.

Yeşua.

8 Haziran 2019 Cumartesi

YEŞUA BİLDİRİYOR 2015-19

YANLIŞ İNANÇ

Ebedî hayat, Hristiyanlıkta, geleneksel inanca göre, ölümden sonra gerçekleşen devamlı hayattır. Havarilerin Amentüsü'nde şöyle geçmektedir: "...Bedenin dirilişine ve ebedî hayata... iman ediyorum." Geleneksel inanışa göre, ebedî hayat, İsa'nın ikinci gelişinden ve ölülerin dirilişinden sonra başlayacaktır. Halbuki bu inanç tamamiyle yanlıştır.

İsa Mesih bir daha gelmeyecektir. Bedenlerin dirilmesi diye bir şey söz konusu değildir. Ruh eğer başarırsa ebedi yaşama Tanrının onayından sonra kavuşacaktır. Bugünkü haliyle hristiyanlık tamamen yanlışa gitmiştir. Esasen İsa'nın ölümü bu dünyada olmamıştır. Hıristiyanlık dinini de İsa Mesih kurmamıştır. Onun öğretileri tamamen saptırılmıştır.

7 Haziran 2019 Cuma

YEŞUA BİLDİRİYOR

Zihnimiz, eğer kontrol edlilmezse ruhumuzu kontrolu altına alıp bizi sonsuz yaşamdan mahrum bırakır. Zihnimize yüklediğimiz tüm bilim, aktüel dünya kişiliğimiz olarak her ne varsa beyin ölümünü takiben yok olacaktır. Ruhumuza yüklediğimiz iyi ya da kötü duygularla başbaşa kalacağız. Bu nedenle dünya yaşamında en başta sakin bir insan olmak çok önemlidir. Öfke, kin, harislik vs. gibi olumsuz duygulardan uzak durmak şarttır. Hatta düzeltme yönünde bir katkınız olmayacaksa kötülükleri konuşup frekansınızı düşürmeyin. Tanrının huzuruna çıkmak için o frekansda olmak şarttır aksi takdirde o tanrısal frekans sizi yakar yani bir nevi cehenneminiz olur. Yobaz saftalarını terk edin. Koyu müslümanların tümunün ebedi yaşama kavuşma şansları yoktur.

...Yeşua'dan aldığım bilgiler doğrultusunda yazılmıştır.

3 Haziran 2019 Pazartesi

YOLCU 2019 TEBLİĞLER

YOLCU



YÜCE TANRININ ADIYLA…

İsrail'in sıradan bir köyünde, neredeyse 2000 yıl önce mağaradan ibaret bir ahırda, bir bebek dünyaya gelmiştir. Bugün tüm dünya, Hıristiyan olsun olmasın O'nun doğumunu kutlamaktadır. Ancak yanlış tarihte kutlanılmaktadır. Onun gerçek doğum tarihi 25 nisandır.
Bu bebek otuz yaşına gelinceye kadar ailesinin yanında sıradan bir Yahudi hayatı yaşamıştır. Bilgisi ve sorularıyla küçük yaşlarında da hahamların dikkatini çeken bu çocuk kanun gereği otuz yaşına vardıktan sonra üç sene sürecek bir hizmete, halka hitaba başlamıştır. Bu kişi tarihi değiştirmek üzere dünyaya gelmişti. Halk O'nu memnuniyetle dinliyordu: “Yeşua konuşmasını bitirince, halk O'nun öğretişine şaşıp kaldı. Çünkü onlara kendi din bilginleri gibi değil, yetkili biri gibi ders veriyordu.”
O benzersizdir. Tanrıya eşit değildir. Dağ ve ondan kopan bir parça misali aynıdırlar. Tanrının zerresidir ve saf ruhtur. Tanrı Onu kendi mayasından yaratmıştır. Misyonu sevgi ve şifadır. Yeşua Mesih günahsızdı. O'nun yaşamı o kadar temizdi ki, düşmanlarına şu ifade ile meydan okuyabildi: “Hanginiz bana günahlı olduğumu kanıtlayabilir? Gerçeği söylüyorsam niçin bana iman etmiyorsunuz?” Bu sorusuna aldığı tek cevap sessizlikti, soruyu yönelttiği kişiler ise O'nu öldürmek isteyenlerdi.
Yeşua Mesih'in ahlaki başarısı, tüm çağlardaki öğretmen veya peygamberler ile kıyaslandığında, şaşırtıcıdır.
Yeşua diyor ki: “Tanrı'ya daha çok yaklaştıkça, kendi başarısızlığınızı, çürümüşlüğünüzü ve kusurlarınızı daha çok fark edersiniz. Aynaya bakarken odanın içi ne kadar aydınlıksa, tıraş olmaya ne kadar çok ihtiyacınız olduğunu daha çok anlarsınız. Ahlak alanında, sıradan ölümlüler için bu tartışılmaz gerçektir.”
Yeşua’nın gerçeğin Ruhu (Kutsal Ruh) ile ilgili sözleri: “Beni seviyorsanız, buyruklarımı yerine getirirsiniz. Ben de Baba'dan dileyeceğim ve O, sonsuza kadar sizinle birlikte olsun diye size başka bir yardımcı, gerçeğin Ruhu ’nu verecek. Dünya O'nu kabul edemez. Çünkü O'nu ne görür ne de tanır. Siz O'nu tanıyorsunuz. Çünkü O aranızda yaşıyor ve içinizde olacaktır. Sizi öksüz bırakmayacağım, size geri döneceğim. Az sonra Dünya artık beni görmeyecek, ama siz beni göreceksiniz. Ben yaşadığım için siz de yaşayacaksınız. O gün anlayacaksınız ki ben Babamdayım, siz bendesiniz, ben de sizdeyim.  Kim buyruklarımı bilir ve yerine getirirse, işte beni seven odur. Beni seveni Babam da sevecektir. Ben de onu seveceğim ve kendimi ona göstereceğim.”
Yahuda (İhanet eden İskariyot değil) O’na: “Rab, nasıl olur da kendini Dünya'ya göstermeyip bize göstereceksin?” diye sordu. Yeşua ona şu karşılığı verdi: “Beni seven sözüme uyar, Babam da onu sever. Biz de ona gelir, onunla birlikte yaşarız. Beni sevmeyen, sözlerime uymaz. İşittiğiniz söz benim değil, beni gönderen Baba'nındır. Ben daha aranızdayken size bunları söyledim. Ama Baba'nın benim adımla göndereceği yardımcı, Kutsal Ruh, gerçeğin Ruhu size her şeyi öğretecek, bütün söylediklerimi size hatırlatacaktır. Size selamet bırakıyorum, size kendi selametimi veriyorum. Ben size Dünya'nın verdiği gibi vermiyorum. Yüreğiniz sıkılmasın ve korkmasın. Artık sizinle uzun konuşmayacağım. Çünkü bu Dünya'nın hâkimi(Romalılar) geliyor. Onun benim üzerimde hiçbir yetkisi yoktur. Ama Dünya'nın, Baba'yı sevdiğimi ve Baba'nın bana buyurduğu her şeyi yerine getirdiğimi anlamasını istiyorum. Haydi kalkın, buradan gidelim.”
Yeşua Mesih'in öldürülme biçimi, halk önünde çarmıha gerilme şeklinde olmuştur. Hükümet bu cezanın sebebi olarak, dine küfrü göstermiştir. Ciddi şekilde işkenceye uğrayan Yeşua Mesih, ellerinden ve ayaklarından çarmıha çakılmış ve çarmıh üzerinde öldüğü sanılmıştır. Öldüğünün kesin bir şekilde anlaşılması için bedeninin yan tarafı bir mızrak tarafından deşilmiştir. Ancak Yeşua ölmemiş derin bir komaya girmişti. Tanrı onu öldürmelerine izin vermedi. Yani onu öldüremediler. Çok sığ ve az nefes almakta olan baygın bedeni mağara mezara yerleştirildi.
Bedeni, düz kaya üzerine yerleştirilmişti, keten bez şeritleri ile sımsıkı sarılmıştı ve üzerine baharatlar sürülmüştü. Yuhanna bölümünde otuz litre baharatın kullanıldığı yazılmıştır ki bu miktar bedeni komple sıvazlamak için fazlasıyla yeterlidir. Mezarın girişini yaklaşık iki ton ağırlığındaki bir kaya ile kapatan Romalı askerler, bu kayayı mühürlemiş ve Yeşua'nın üçüncü gün dirileceğine dair sözleri yüzünden rahatsız olan Yahudi'lerin baskısı sebebiyle mezarın başında nöbet tutmaya başlamışlardır.
Bütün bunlara rağmen, üç gün sonra Yeşua Mesih kalkmış (Tanrı tarafından iyileştirilmiş) ve mezarı terk etmiştir. Topluluk içine bir daha karışmayan Yeşua sadece havarileri ile görüşmüş ve bir müddet sonrada onların gözü önünde tepelik bir yerden bedeni ile birlikte göğe alınmıştır.
Yeşua'nın dirilmediğini ispatlamak için her şeyi yapmaya çalışan Romalı ve Yahudi liderler, Yeşua'nın ölü sandıkları baygın bedenine sahip olsalardı, bu bedeni teşhir ederek bu olağanüstü olayı tarihe gömebilirlerdi. Ancak ellerinde beden olmadığı için, sadece görgü tanıklarını katletmekten başka çare bulamamışlardır. Onu katlettirdiklerini sanan Musevi din adamları ise “Paskalyaya onu da kurban ettik” diye aralarında konuşup gülüşüyorlardı.
Yüzünüz Tanrıya dönükse yaşam, dünyaya dönükse ölüm sizi bekliyor. İnsanın seçimine Tanrı karışmıyor. Tercihinizi yapın, bu yolda tamamen özgür ve tek başınasınız.
Gerçeği bileceksiniz ve gerçek sizi hür kılacaktır.

Yeşua’ nın Aziz ruhuna…







YEŞUA BİLDİRİRİYOR
Yeşua diyor ki: "Okuduklarını mutlaka uygulasınlar.  Önemli olan bunları kendilerinin yaşamlarında uyguluyor olmalarıdır. Değer olarak Tanrının önüne hiçbir şeyi koymasınlar. Yüzleri hep ışığa dönük olsun. Tanrı sevgisi her şeyin önünde gelmelidir. Tanrı tüm canlılara temiz nefesinden ve saf enerjisini her an kesintisiz göndermektedir. Yaşamın temelinde bu temiz kaynak vardır. Karşılığında sizden olumlu enerjileri geri göndermenizi ister. Yani yaşam için Ondan aldıklarınızı kirletmeden tekrar saf ve temiz olarak geri göndermeniz gerekiyor. Bu da temiz ve yararlı bir yaşam sürmekle olur. Her şeyden önce Tanrı gelir sonra sevgi ve sonra güç ve dördüncü olarak da fedakârlık. Sırası böyledir. Bunları okuyucularına bildir."
Geçen 2000 yıl süresinde Yeşua kendini tam anlamış insanlarla sürekli temasta olmuş ve bu insanlardan istekli olanları kendisinin elçileri olarak görev yapmasını sağlamıştır. Halende bu süreç devam etmektedir. ‘’Kapıyı çalın. Açılacaktır.’’ Buna karşın onun adını bir takım yanlış dini doktrinlere alet ederek insanların bilinçlerinizi yaşamın gerçeklerine kapatanlardan ise rahatsız olmuştur.
Şunu anlamalıyız ki dini gelenekler, kültürler temelinde sık sık farklılıklar gösterir. Ancak Yeşua'nın sözleri tüm zamanlardan ve tüm kültürlerden olan insanlar için aynı anlamı taşıyor. Bu nedenle onu Hıristiyanların bir sembolü olarak görmeyin. Aslında kültürel gözlüklerinizi çıkarırsanız onu daha iyi görebilirsiniz.
Manevi alemle temas kurabilme yolu yaratılış gerçeğini arayan tüm yolculara açıktır. Herkes ebedi yaşamı hak etmek için bu dünyaya geliyor. Dünya sınav yeridir. Milletiniz, dininiz, inancınız, cinsiyetiniz ve tahsiliniz ne olursa olsun istisnasız herkes sevgiye ulaşmak için buradadır. Herkes Kutsal Ruh dediğimiz Tanrının aktif enerjisinin bir zerresi olma hakkını elde etmek için burada sınavdadır. Bunun yolu da sevgiden geçiyor. Korkunun olduğu yerde ise sevgi yeşeremez. Korku sadece bir insanın hayata güçlü bir şekilde bağlı olması durumunda ve bilinmeyenden korktuğu zaman yaşanır. Korku da bir egodur.
Tanrı bize özgür irade vermiştir. Bu bize verilen en büyük lütuftur. Tanrımız bizi yaratmış ve bize yaşamlarımızla ne yapacağımız konusunda seçim hakkı tanımıştır. Bu hak Tanrımızı sevip sevmeme seçimimizi de içerir. Tanrı, bizi Ona otomatik olarak sorgulamadan tapan robotlar olalım diye yaratmamıştır. Tanrımız bize mantıklı bir zihin gücü vermiştir ki bu sayede bir umut Onun bize olan cömertliğini, iyiliğini ve sevgisini görebilelim ve Ona sevgi ve saygıdan doğan bir inanç ile tapınmaya yönelelim.
Gerçek tarafından kabul edilmek Kutsal lütfa mazhar olmaktır. Aklın gerçek tarafından kontrol edilmesidir. Kişinin karanlıktan aydınlığa, cehaletten anlayışa, ölümden yaşama, kendinden Tanrıya geçişidir.
Kabul edilmiş olan Tanrının inisiyatifinde konuşur. Dönüşüm yaşanmaktadır. Lütuf sebebiyle kişi Gerçeğin Tanrısı tarafından ve Onun Sözlerinin Gerçeğince kabul edilmiştir. Gerçeğe inanç ve Gerçeğin yaşanması Tanrı tarafından kabulün kaçınılmaz yansımalarıdır. Gerçek, dönüştürür ve ilahi Olana benzetmeye çalışır.
İnsanlar vardır artık kaldıramayacağı, taşıyamayacağı derecede olumsuz yükler yüklendiklerinden, sürekli kötülükleri yapmaya devam ettiklerinden, maalesef vicdanları kapanmıştır. Söyledikleri yalan ve iftiralar, yaptıkları kötülük o kadar fazladır ki vicdanlarına ağır gelir. Yük vicdanın taşıyamayacağı seviyelere ulaşmıştır. Bu durumda vicdanın sesi kısılır. Yok olur. Vicdan olmayınca kişiler kendi yalanlarını doğru, haksızlıklarını hak görürler artık.  Çünkü sorgulama duygusu olan vicdan devreye girmez onlarda. İflah olma noktası geride kalmıştır. Aklı selim tükenmiştir.
Bu tip kişiler gerçekleri duymaya bile tahammül edemezler. Çünkü vicdanları bu yükü taşıyamamaktadır artık. Bu sebeple kendilerine doğruyu hatırlatan insanlardan da nefret ederler. Onlara kin duyarlar. Ruhları Tanrıdan kopar ve tamamen kararırlar. Kapkaranlık renkleri ve bedensel ölümün ötesinde ruhsal ölüm, yok oluş, onları beklemektedir. Tabi yaptıkları tüm kötülüklerin varlıklara verdiği acıları kendilerine de aynı derecede çektirildikten sonra. Bu ilahi adalettir. Bu tip insanlar fiziksel ölümleri ile önce ilahi adalet gereği çevrelerine verdikleri acıları bire bir yaşamak ve sonunda ise ruhlarının da bedenleri ile birlikte dağılmaya bırakılması sonucuyla karşılaşıp yok olacaklardır.
Kötülükte çok ileri giden insanların doğruya dönmesi çok zordur. Vicdanları bu yükü taşıyamaz ve en nihayet Tanrıyı inkâra giderek yaptıklarının sorumluluğundan kurtulmaya çalışırlar. Ancak bu mümkün değildir.
Gerçeğe giden yolda ki bir yolcu zihnen özgür olmalıdır. Korkuyu en başta içinden atmalıdır. İnsanın vicdanı esasen neyin iyi ve doğru olduğunu bilir. Bunu uygularken de ne için yaratıldığını, nereye gittiğini araştırmalıdır insan. Kör inanç, taklidi inanç olmaz. Önemli olan gerçektir. Dünyasal takıntılar zihnin ruhun özgürlüğünü engellemesi demektir.
Nasıl ki bir bardak suyun içine bir sinek düşerse tüm su kirlenir aynı şekilde gönüllerde bir damla olumsuzlukla kirlenir. Dolayısıyla insan hiçbir amacı bahane ederek diğer tüm varlığa karşı kin, nefret, hasetlik ve öfke duymamalıdır. Zihninin ruhunun üzerinde hakimiyet kurmasına izin vermemelidir. Daha önemlisi bu kötü duygularını eyleme geçirmemelidir. İnsanı öldürmek, tecavüz etmek, her tür eziyet, darp ve gasp kötülüktür. Bunlarla gerçeğe ulaşamazsınız. Hiçbir inanç, düşünce veya ideoloji bu olumsuzlukları haklı çıkaramaz. Hiçbir dogma zorbalığa haklılık kazandıramaz. Hükümlülerin bile idam cezası ile katledilmesini Tanrı onaylamaz. Toplumdan tecrit yeterlidir.
Her şeyden önce Yeşua’nın gösterdiği inanç birincil olarak yüreğe dayalıdır. Eğer kişi, yüreğinde doğru hislere ve düşüncelere sahip değilse, yaptığı eylemler her ne kadar doğru, güzel ve iyi de görünse Tanrı katında geçersizdir. İnanç her zaman, her yerde, tüm aklı, tüm yüreği ve tüm eylemleriyle Tanrı'yı memnun etme amaçlı olarak meydana gelen düşünsel, ruhsal, eylemsel hareketler, düşünceler ve hisler bütünüdür. Yeşua’nın inancındaki en büyük buyruk; Tanrıyı tüm gücümüzle, tüm aklımızla, tüm yüreğimizle sevmektir. İkincisi ise komşumuzu kendimiz gibi sevmektir. Burada kullanılan komşu kelimesi; "herkes" anlamındadır. Yeşua’ ya göre Kutsal Yasa ve tüm peygamberliklerin özü budur. Tüm inanç bu temel öğreti olan sevgi üzerine kuruludur.
İlahi hazineler dünya hazinelerinden bariz bir şekilde çok daha kıymetlidir. Bu gerçeğe uyandıysanız ve bu bilinci zorlanmadan muhafaza edebiliyorsanız siz Işıkta yürüyorsunuz demektir. Bu şekilde bir bakışa sahip değilseniz, gördüğünüzü sandığınız dünya ışığı (maddi ortamlar, deri, et ve kas) gerçekte yaşam gücü onları terk ettiğinde karanlıktan başka bir şey değillerdir. Bu durumda siz uykuda geziyorsunuz. Yaşam boyu süren bir uykuda yapılan bir gezinti. Paraya tapıyorsunuz ancak uykuda gezdiğinizden bunu fark edemiyorsunuz. Tanrıya, kıyas edilemeyecek farklı değerleri olan gerçek tarafa meyletmek çok daha iyidir.
Yaşamın içinde neden mutluluk olmasın? Neden huzur, güven ve sevgi olmasın? Işığa dönün. Karanlıkta kalmayın. Her tür kötülüğün kaynağı karanlıktır. Kötülükler gizlide, karanlıkta yapılır. Işık nedir? Her şeyin ortaya çıktığı, apaçık görüldüğü yerdir. Bazılarının kötülükleri o kadar fazladır ki bunlar görülmesine diye ışığa çıkmak istemezler. Siz ebedi yaşamı arzulayın. Tanrıya ışıkta kalabilmek ve Tanrının huzuruna olabilmek için dua edin. Kalbinize hükmeden sevgi değilse Tanrının huzuruna çıkamazsınız. Kutsal ruhlar Kaynağa ulaşmış ve Kutsal çembere kabul edilmiş olanlardır.  Onlar artık yeniden dünyada doğmak zorunluluğu olmayan insanüstü ruhlardır.
İnsanlara sevgiyi saygıyı ve hoş görüyü öğrenmeleri gerektiğini söyle. Aksi takdirde toprağın bağrında kaybolup gidecekler. Her vefat eden uyandırılmaz. Her uyandırılan hemen yeniden dünyaya gelme şansı bulamaz. Her gelen başaramaz. Ebedi yaşama giden yolun kapısının anahtarı bendedir. Ancak buluğ çağına gelemeden vefat eden küçük çocuklar doğrudan Tanrı katına gider ve tekrar yarım kalan yaşamlarını tamamlamaları için Dünyaya gönderilirler.
Benim gerçek öğretilerime sırt çevirmek için mazeret olarak öğretilerimin saptırılmış şekillerini kullananlar, bilin ki sizler benim hiçbir zaman elçilerim değilsiniz. Benim adımı anmak, beni kabul etmiş olmak yeterli değildir. Önemli olan sözlerimin özümsenip uygulanmasıdır.
Bu dünya geçici bir sınav alanıdır. Burada ölümün hükmü geçerlidir. Doğan her şey ölür ancak sonsuz yaşamda yaşam hüküm sürer. Ölüm yoktur. Bu dünya için değil sonsuz yaşam için yatırım yapın. Aklı olan bu gerçeğe biran evvel uyansın.
Yukarı yükseklere bakın. Derin bakın. Bilinçlerinizi yükseltin. Tanrıyı her şeyin kaynağı olarak düşünün. Tanrının ışığını düşünün. Doğruları söylemekten korkmayın. Toprağın bağrında kalmaktan korkun. Sonsuz yaşamı arzulayın. Sonsuz yaşamı arayın. Tanrının huzuruna çıkabilmek için dua edin. Tanrının sevgi olduğunu hiçbir zaman unutmayın. Kalbinizde hâkim olan duygu sevgi değilse Tanrının huzuruna çıkamazsınız.
Biz Tanrıylayız. Gerçek budur. Tanrıdan geldik demek yanlıştır. Tanrı tüm yaşam enerjilerinin kaynağıdır. O bulutlar üzerinde oturan, istekleri yapılınca mükâfatlar dağıtan ama isteklerine karşı gelinince ceza veren insanüstü bir ilah değildir. Tanrı sabittir. Hareket etmez ve değişmez. Tanrı konuşmaz. Tanrı her yerdedir. Tanrı yaşam verir, yaşamı devam ettirir ve yarattıklarına kendisini çeşitli şekillerde hissettirir. Her şeyden haberdardır ve hükmü kesindir. Aldığımız nefes, esen rüzgâr Onun nefesidir.
Tanrı ölülerin değil ama yaşayanların Tanrısıdır. Benimle konuşmanın ancak kilise mensubu birkaç kişiye inhisar ettiğini söyleyenler doğruyu söylememektedirler. Ben sürekli dünyaya ruh olarak gelip gitmekte ve sesimi duyurmaktayım. 2000 yıldır bu aralıksız devam ediyor. Bizler için sayı önemli değildir. Sıra dışı ruhlar önemlidir. Tanrıyla beraber sonsuz yaşama kavuşmak sizce bu kadar kolay mı olmalıydı, hayır ama Dünya insanının barbarlığı beni gerçekten şaşırtmaktadır. Bilinçlerin hala bu derece ilkel seviyelerde kalmış olması üzücüdür. Siz Dünya insanları belki teknolojik olarak evrende en geri tür değilsiniz ama barbarlıkta evrende en ileri seviyede olan birinci türsünüz. Gerçek sevgiyi hala hiç kavrayamadınız. Bunu kavrayamadan da varacağınız yer toprağın bağrıdır. Ölüler kervanına katılırsınız. Ruhlarınızda bedenlerinizle birlikte dağılır ve elemanlarına ve enerjilerine dönüşür. Hâlbuki ben size ebedi yaşamı bulasınız diye gelmiştim. Bunun için işkence gördüm ve yaşamıma kast edildi ama ben dirilerdenim ve hala sizinle beraberim. Kapıları çalıyorum ve bekliyorum. Beni kabul edebilecekleri bekliyorum.
Bedenlerinizi de Tanrının hizmetine verin. İtibar ve güç peşinde koşmayın. Tüm güç Tanrınındır. Gücün kaynağı Tanrıdır ve siz kötüye kullanmayacağınızı ispat ettiğinizde Onun gücünden kullandırılacaksınız. Kişisel güç kötülük için istenir. Tanrı her şeyle iç içedir lakin merkezde yalnız yine kendisi ve ebedi yaşama layık olabilmiş saf ruhlar Onun huzurunda ayakta olarak bulunurlar. Bunları düşünün.
Dünyanın sonu olacaksa yani gezegenin sonu bu maddi boyutta fizik ve uzay fizik kanunları içinde olacaktır. Bu manada dinsel anlamda kıyamet ve mucizeler yoktur. Mucize yapma yetkisini Tanrı kimseye vermedi ve vermez. Esasen var olan her şey Tanrının bir mucizesidir.
Bende büyük mucizeler göstermeyi Tanrıdan çok diledim ama dileğim kabul edilmedi. Daha sonra anladım ki şayet bizim düşündüğümüz manada kıyametler olsa bu bir döngü oluştururdu. Belki kıyametten sonra birkaç yüzyıl insanlar düzelecek ama ardından bozulma yeniden başlayacaktı. Bu kısır bir şekilde sürecekti. Gelişmeden kendi kendini tekrarlayan kısır bir döngü. Benim şifa gücüm vardı. Evet Tanrı bana kaderi değiştirme, ölüm yolundan döndürme yetkisi verdi. Ancak fiilen ölüyü diriltmek değildi bu. Fiilen yaşam kordonu kopan birinin ruhu tekrar bedene dönmez. Bu Tanrının hükmünü kaldırmak olur ki söz konusu bile değildir. Ben ölümcül hastaları tekrar iyileşme sürecine sokabiliyordum. Halende şifa veriyorum. Tıpkı sana yaptığım gibi. Sen beni gördün. Ölüme çok yakındın. Şayet ben bir dokunuşta körlerin gözünü açabilseydim, böyle mucizevi bir gücüm olsaydı o zaman ilk olarak herkesin bana inanmasını ve Tanrıya dönmelerini sağlardım. Ama söz konusu durum böyle değildi. Ben iyileştirebiliyordum ve insanları tekrar toplumun kabul edebilecekleri oranda bir sıhhate getirebiliyordum.
Tanrı insana özgür irade verdi ve neticesinde de insanların kendi özgür iradeleriyle ve hiçbir baskı görmeden Kendisine dönmelerini istiyor. Böyle bir durumda kıyamet diye bir olaya yer olamaz.
Tanrının katına kim yükselebilir? Tanrının huzurunda kim durabilir? Elbette sadece elleri temiz, kalpleri saf olanlar.
Her tür kirlilikten, açgözlülükten, ahlaksızlıktan, hayasızlıktan uzak durun. Korkularınızı yenin. Korkuda bir egodur. Dünyasal işlerinizde bilimsel düşünceden ayrılmayın ancak bilimle Tanrıya varamazsınız. Bedenlerinizi ve zihinlerinizi, onurlu olan ve temiz olanda olması için sürekli kontrol altında tutun. Tanrı bilmezlerin yaptıkları gibi dünyasal hırsların ve şehvetlerin peşinde koşmayın. Boş, gereksiz konuşmalardan kaçının.
Hristiyanlığı ben kurmadım. Yahudi dinini de sevmedim. Amacım farklı bir akış yaratmaktı. İnsanları biraz daha sevgiye, şefkate çekebilmekti ama istemediler. Beni havarilerim bile tam anlayamadı. Şimdi bile beni tam anlayabilen birkaç kişi var sadece.  Sen beni tam anlayanlardansın kardeşim.
İnsanın varlık amacı dindar olmak değildir.  Amaç Tanrıyı bilmektir. Dinler doğru başlamış olsalar bile zamanla maneviyattan çıkıp baskı unsurları haline getirilmiştir. Kendileri gibi olmayanları katleden şeytani doktrinler, politikalar haline getirilmişlerdir. Bu halleriyle de insanlığı ret etmektedirler. Gerçeklerden kopmuşlardır.
Tüm ıstıraplarına kaynağı bencilliktir. Bencillikten uzak durun. İçinize dışının bir olsun. Samimi ve dürüst olun. Evet iniz evet ve hayırlınız da hayır olsun. Hiçbir varlığa karşı kin, nefret ve haset duygular içinde olmayın. Olumsuz duygularınızın her an farkında olun ve onların eyleme geçmesine izin vermeyin. Bilin ki olumsuz dürtülerin sizi kontrol etmesine izin verirseniz ruhunuzu kaybedersiniz. Bozulmuş, yoldan çıkmış insanlardan uzak durun. Ruhsal tekâmül yolunda cesaret ve disiplin gereklidir. Korktuğunuz şeylerin esiri olursunuz. Uyanış sadece bu dünyada yaşarken gerçekleştirilebilir. Tanrıdan sadece iyilik dileyin.
Sevgi yolunuz Işık yoldasınız olsun. Sevgi Tanrının yoludur. Benim şahsi yolum değildir. Yüzünüz daima Tanrıya dönük olsun. Yüzünüzü Tanrıdan başka yöne çevirirseniz karanlığa gidersiniz. Tanrının affı sonsuz değildir. Aynı yanlışları tekrarlamakta ısrar ederseniz Tanrının sert yüzüyle karşılaşırsınız.
Tanrının huzuru, Tanrının krallığı Tanrının bulunduğu yer demek değildir.  Tanrının kutsal gücünün kaynağının olduğu yerdir. Bunları unutmayın.
Sevgi yolunu ışık yoldaşınız olsun.
Sevdikçe inanır ve inandıkça seversiniz.
Biz Tanrıdan gelmedik. Biz Tanrıylayız.
Işık bilmek ve görmektir bunu unutmayın.
Sizlere güvercin kadar saf ve tilki bibi tetikte olun demiştim.
Şimdi güvercin kadar saf olursanız Tanrı sizi tetikler diyorum.
Daima sakin ve sabırlı olun.
Kalplerinizdeki Tanrı sevgisini hiçbir bencilce duygu ve düşüncenin kirletmesine izin vermeyin.
Size ait olmayana bakmayın. Size ait olmayanı almayın.
Size yapılmasını istemediklerinizi sizde başkalarına yapmayın.
Gerçeğe uyanabilmek için tüm olumsuz duygu ve düşüncelerde uzaklaşın.
Tanrı konuşmaz. Kalbi saf olanlara malum eder.
Tanrı seven ve kıyandır. Tanrı verendir. Sadece verir. Almaz.
Tanrı katında hiçbir bencilliğe yer yoktur.
"Yaşlı adam, hayatı sırasında yedi günlük bir sabiye hayatın yeri hakkında soru sormakta gecikmeyecek ve o adam yaşayacak! Çünkü, birincilerin çoğu sonuncu olacak ve Bir olacaktır".
SORU: Bu sözlerle ne demek istedin kardeşim?
YEŞUA: Bu sözler benim söylediğim sözler değildir. Doğumumdan önce yaşlı bilgelerce benim için söylenmiş olan sözlerdir.
SORU: Tutku isimli filmdeki işkence ve ölüm sahnesi çok korkunçtu kardeşim. Abartılı mı yapmışlar?
YEŞUA: Daha da kötüydü.
SORU: Korkunç bir şey. Bu ne kadar ağır bir işkence. Acı korkunç boyutlarda olmalı. Normal, sıradan bizim gibi insanların buna dayanması mümkün değil diye düşünüyorum.
YEŞUA: Hiçbir acı duymadım. Tanrı benim acı çekmeme izin verir miydi sanıyorsun? Vermedi. Hiçbir acı hissetmedim.
SORU: Neden "Baba beni niye terk ettin" dediniz?
YEŞUA: O an için Tanrıyla bağım kesildi. İnsan gibi oldum. Bir an panikledim.
SORU: Ölümden dirilip kalkmanız...
YEŞUA: Beni öldüremediler. Bayılmışım. Ben orada ölmedim.
SORU: Çarmıhtan alınıp mağara mezara kondunuz.
YEŞUA: Evet. Orada Tanrı beni iyileştirdi ve çıktım.
SORU: Fiziksel bedeninizle mi göğe alındınız?
YEŞUA: Evet. Kısa bir müddet dünyada kaldım. Sonra alındım.
SORU: Şimdi ruhsal alemde bedeninize ne oldu? Niye dünyada bırakılmadı?
YEŞUA: Yukarıda bedeni terk ettim. Dağıldı. Bedenimin DNA’ları dünyaya ait olmadığı için orada bırakılamazdı.
SORU: Meryem ananın bedeni de göğe mi alındı? Öyle söyleniyor.
YEŞUA: Hayır. Onun bedeni dünyada bırakıldı.
SORU: İlk havarilerin tüm dünya lisanlarında konuşmaya başladığını iddia ediliyor ve bu durumu Kutsal Ruhun kendilerine verilmiş olmasına bağlıyorlar. Bu bana pek inandırıcı gelmiyor. Sen ne diyorsun kardeşim?
YEŞUA: Böyle bir şey olmaz kardeşim. Bu doğru değil. Burada kast edilen benim mesajımın tüm dünya dillerine tercüme edileceğiydi ki bu da gerçekleşti. Ayrıca kutsal Ruh verilmez. Ruh tam arındığında topluluğumuza Tanrının izni ile kabul edilir ve o ruh artık Tanrının askeri ve ruhsal kardeşliğin bir üyesidir.
SORU: Sizin üç günlük ölüyü dirilttiğiniz, bir dokunuş ve sözle cüzzamlıları sapa sağlam yaptığınız söyleniyor. Bu konuda bana inanılacak gibi gelmiyor. Ne dersin kardeşim?
YEŞUA: Kardeşim, lazarus ölmemişti. Cüzzam hastalığı son safhasında olduğu için onu mağaraya koymuşlardı. Ben onu oradan çıkarıp iyileştirdim. Yani iyileşme sürecine soktum. Kaderini Tanrının izni ile değiştirdim. Bunu yapabiliyorum. Ancak bir dokunuşla sapasağlam olmaz. Ama iyileşir hastalığı. Topluma kabul edilecek seviyeye gelir. Aynı şeyi sana da yaptım aksi takdirde sen ölüme yakındın. Tanrı sana ikinci bir şans verdi ve Beni sana yolladı. Sen benim geldiğimi gördün. Vefat olayı fiilen gerçekleşince artık o ruhun bedeninde canlandırılması diye bir olgu yoktur. Yani bu, ölüyü diriltme, yoktur.
YEŞUA: Bazıları hala 'Ben ve babam biriz' sözümü tartışıyorlar. Hala ne demek istediğimi anlayamadılar. Onlara söyle: “Bedenim oğul, ruhum Babadır. Dış görünüşüm insan, özüm Tanrıdır.”
Tanrıya yaklaştıkça insanlar dünyadan uzaklaştıklarını hissederler. Maddeden uzaklaştıklarını hissetmek çoğunu rahatsız eder. Maddi tutkularından uzaklaşmak hoşlarına gitmez. Tanrı isteseydi herkesi istediği gibi yaratırdı ama o insana özgürlük verdi. O insanın özgür iradesiyle yüzünü kendisine dönmesini istiyor. Zorlama yapmıyor.
İnsan kendine ait olmayana bakmamalı, kendine ait olmayanı almamalıdır. Kendinize ait olanı istediğiniz gibi kullanabilirsiniz. Elbette kendi eşinize muhabbetle yaklaşabilirsiniz.
Mucize sadece Tanrının yapabildiği bir şeydir. Tanrı bana mucize gösterme gücü verseydi ilk yapacağım şey herkesin bana inanmasını sağlamak ve yüzlerini Tanrıya çevirmek olurdu. Tanrı bunu istemiyor. O özgür iradeleriyle insanların kendisini seçmelerini bekliyor. Önemli olan da değerli olanda budur. Seçimin özgür irade ile yapılması.
Dünyanın iyiliğe ihtiyacı var. İstenmediğinizi hissetseniz bile siz sevgi neşretmeye devam edin. Dünyanın buna ihtiyacı var.
Başkalarının duygularını hisseden açık bir insansanız dikkat edin. Burun akması, ağırlık hatta esneme sizin enerji kaybettiğinizi, o ortamın ya da kişilerin sizin enerjinizi tükettiğini gösterir. Fark edin ve kendinizi korumaya alın. Bu bir dua olabilir. Negatif konuları hemen değiştirmek ya da oradan uzaklaşmak olabilir.
Yok olduğunuz anda tanrı sallaşırsınız. Tanrı sallaşan olursanız insanların gerçeklerini görürsünüz. Dinler insanları sınırlandırır. Oysa biz size özgürlüğü veriyoruz. Önce sizi eğitiyor doğruları söylüyoruz. Ve sizi özgür iradenizle bırakıyoruz. İşte sınav ondan sonra başlıyor.
SORU: "İnsanlar öbür tarafa geçince akraba ve sevdiklerini görüyorlar mı?".
YEŞUA: Hayır. Böyle bir şey yok.  Ancak ruh dünyada neyi çok istemişse burada onu zihninde yaratabilir ve gerçek sanabilir.
SORU: "Şehitlik nedir?".
YEŞUA: Böyle bir şey yok. İnsan nasıl bir karakter sahibi ise, bilinç seviyesi ve iç dünyası ne seviyede ise buraya aynı şekilde gelir. Ölümle boyut atlanmaz. Savaşta öldürülmüş olması onu ayrıca yüceltmez.
Kutsanmış kişi artık olmayan kişidir. "Ben yokum Tanrı var” kavramına alışmalısınız. İçinize baktığınızda "ben" yoksa "ego" yoksa mutlak sessizlik, mutlak boşluk varsa orada Tanrı vardır. Ben dediğiniz anda varoluştan ayrılırsınız.
İlişkilerde insanlar gerçek duygularını yansıtmıyor, rol yapıyorlar bu da sonunda nefrete dönüşür. Gerçek sevgide minnet vardır asla nefret edemezsiniz. Beden çekimi sekstir. İki zihin birbirini çekerse sevgidir. İki temiz ruh birbirini çekerse Tanrıyı bulur. Bu da üst boyutta olur.
Zalimlerin sonu yaklaştıkça zulümleri artar ve iyice azgınlaşırlar. Karanlığın bir parçasıdırlar artık ve o karanlık kötülüklerini gizlediği için onlara hoş gelir. Her akarsu okyanusa ulaşacak diye bir şart yok zaten. Bazıları yolda kuruyacaktır. Kötüler okyanusa ulaşamaz.
Yaşama teslim olun. Kendinizi koruyun, tetikte olun ama niye oluyor diye elinizde olmadan olanlara da direnç göstermeyin. Direnç kasılmaktır. Kendinizi kasmak, sıkmak da hastalıkları getirir.
Adaletin olduğu ortamlarda oluşan güven ortamı sevgiyi yaratır ve sevgi olan yerde iyilik ve duyarlılık olur. Zekâ gelişir, bilgi birikir ve medeniyet olur.
Evrende varlık tekdir. Bu tek varlık içinde varlıklar vardır. İnsan önce kendini, özünü tanır. Kendi özünü bulur sonra Tanrıya bağlanır. Tanrıya bağlanan insanın ruhu şahin gibidir. Birçok boyutta ve durumda yaşayan varlık olur.
İnsanın ıstırap çekmesi egosunun bir yan ürünüdür. Sadece olumsuza odaklanıp olumlu taraflar yokmuş gibi davranmak egoistliktir.
Sesler içinde bir seste siz olmayın. Sakin ve sessiz olursanız etrafınıza tanık olursunuz.
Ölümü takiben ilk yedi dakikada beyin tüm yaşadıklarını bir film makarası gibi geri sarar. Şuuraltınızda etkisi yok edilmiş (affedilmiş) travmalar varsa film orada kopar ve o noktada travma tekrar yaşanmaya başlar.
Her ruh kendi seviyesinde kaldırılır ve bir yere alınır.
. Ruh burada başarılı olmuş ve enerjisi yüksek saf bir ruh ise Tanrı katına alınır.
. Ruh eğer enerjisi düşük ama iyi bir ruh ise, çevresine hiç zarar vermemişse bulunduğu seviyede eğitime alınır ve tekrar dünyada bedenlenme şansı verilmesini bekler.
. Şayet ruh hem düşük enerjili hem de kötü, etrafına kötülükten başka bir şeyi olmayan birisi ise tüm verdiği ıstıraplar azap olarak kendisine bire bir yaşatılır. Bu ilahi adalet gereğidir.
Halbuki Tanrı tüm insanlara saf temiz enerjiler verir. Tanrı temiz bir su kaynağı gibidir. Ama bu temiz enerjileri kirletenler yok olur. Hüküm kesindir.
Buluğ çağına gelmeden vefat eden ya da öldürülen küçük çocuklar direk olarak Tanrıya çıkar ve yeniden dünyada doğmaları sağlanır.
İnsanları uyar. Boşuna kabirlere gidip orada taşlardan, ölülerden medet ummasınlar. Oralarda bir enerji yoktur. Orada yatan kutsal bir insansa zaten orada değildir. Enerjisi Tanrı enerjisine karışmıştır. Toprağın altında sadece insan vasfı silinmiş ruhlardan arta kalan karanlık ve dağınık enerjiler kalır.
Eşlerine çocuklarına veya diğer insan ve canlılara eziyet etmek onlarında enerjilerini olumsuza çevirmeniz, eksiltmeniz demektir. Eziyet görenin enerjisi doğal olarak olumsuzlaşır halbuki Tanrı bizden kendimizin ve çevremizdekilerin enerjilerini artıracak, saflaştıracak seçim ve davranışlar bekler. Bu sebeple insanların enerjilerini olumsuza çevirenlerin, bilhassa eşlerine sürekli eziyet edenlerin affı yoktur. Kadın sezgisel bir varlıktır. Kadının bu yeteneği hem henüz derdini anlatamayan bebeğinin dilini anlaması ve hem de erkeği kendi ruhuna ve dolayısıyla da Tanrıya yönlendirmesi içindir. Hem bir eş hem de bir anne olarak bu böyledir. Erkek ise gücü temsil eder. Erk sahibidir. Kadını korur ve ona özgürce yeryüzünde güven içinde olabilme, dolaşabilme imkanını sağlar. Böylece kadının sezgilerinin korku ve güvensizlik gibi sebeplerle olumsuz kanallara kaymasını önler. Bu kadına verdiği güven ve şefkat sayesindedir. Görevi budur.
Erkek her şeyden önce adil olmalı ve kendisine hak gördüğü her şeyin kadına da hak olduğunu bilmelidir. Adalet güven ortamını yaratır. Tüm insanlar hiçbir ayrım gözetilmeksizin hak olan (doğru, faydalı, iyi ve güzel) şeylerden faydalanma konusunda eşittir. Tanrı seven, koruyan, esirgeyen ve kıyandır. Bunu unutmayın. Sınırı aşmayın.
Kalabalık kördür ve aydınlanmamıştır. Hakikat azınlık taraftadır. Tanrıya ulaşmak cesaret ister. Bilince ulaşırken uyuşukluk olur.
Kabirlere gidip oralardan medet bekleyen cahilleri de uyarın. Oralarda bir enerji yoktur. Kutsal olan insanların enerjisi toprakta kalmaz. Tanrı enerjisine karışır. Toprakta kalanlar ise insanlık vasfını kaybetmiş karanlık ve dağınık enerjilerdir.
İnsanların çoğu Tanrı konusunda ciddiyetten çok uzaktır. Başlarına gelenlerden dolayı Tanrıyı yargılarlar.  Kim onlara Tanrıyı yargılama hakkını verdi? Böyle bir hak yoktur. Tanrıyı yargılayamayız.  Tanrıyı sorgulayamayız.
Tanrı konuşmaz, sabittir ve Varlığı değişmez. Tanrı yapar, konuşmaz. Ruhunu yeterince arındıranlara kendini hissettirir. Malum eder. Ruh bunu hisseder. Bizim içgüdü dediğimiz, olumsuz vesveseler vermiyorsa, ruhumuzla konuşmamızdır. İyi ya da kötü hissederiz. Ruhun titreşimi ne kadar yükselmişse bu hissedişler o oranda belirgin olur. Kalp gözünün açılması budur.
Tanrı tüm varlıklara sevgi enerjisini saf olarak aynı miktarda yollar fakat kalpler kirlilik oranlarına göre bu Tanrıdan gelen saf sevgi enerjisini kirletiyor. Temiz bir kaynaktan akan suda temizdir ama içenin ağzı kirliyse temiz suda kirlenir.
Bu günlerde Tanrının insanları kendileri ile baş başa bıraktığı insanların büyük çoğunluğunun yanlışa gitmesinden belli oluyor bu da bir ciddi karmaşa ve büyük bir yargı ve cezanın gelişinin habercisi gibi.
Soru: Kendi kendimizi yargılıyoruz ama sonra hükmü Tanrı mı veriyor?
Yeşua: Zaten her şeyi Tanrı yaptırıyor. Öz benliğinizi egonuzdan çekip ayırdıktan sonra ona egonuzu seyrettiriyor.
Soru: Sizin Tanrıyla konuşmanız nasıl oluyor?
Yeşua: Konuşma diye bir şey yok. Tanrı konuşmaz ama her şeyi o yaptırıyor. Tek gerçek Tanrıdır.
İnsan ölünce beyin film makarası gibi tüm hatıraları geri sarar. Özünüze ulaşıncaya kadar ancak herhangi bir halledilmemiş şuuraltı travmanız varsa filim orada kopar. Bu sebeple tüm kötü duygularınızı, travmalarınızı yaşarken hafızanızdan temizleyin. Ölümü takiben hemen herkes uyanmaz. Bu travmaların sonuçları yaşanır.  Bağışlamak bu yüzden önemlidir. Sizin için önemlidir. Bağışlamakla siz bu travmaların etkisini yok ederek ölümü takiben yaşayacağınız travmaların ortadan kaldırmış olursunuz. Yani yaşamazsınız. Unutmak değil etkisini ortadan kaldırmaktır bağışlamak.
Zaman kapanıyor. Yan yollar yok artık. Yan yollar kapatıldı. Kişi ya Tanrıya ulaşacak ya da fiziksel ölümünü takiben ikinci ölümü tadacaktır. "Ya hep ya hiç." Durumunuz budur artık. Ya Tanrıya ulaşacaksınız ya da her şeyinizi kaybedeceksiniz. Tamamen Tanrıya odaklanın. Aksi takdirde başaramazsınız.
İnsan ruhu bedene girince adı insan olur. İnsan beden değil, bedeni bir ömür kullanan ruhtur. Ruh kendinin farkında olan zaman ve mekân boyutlarının dışında bir bilinç birimidir.
Ruhun dünyasal manada cinsiyeti yoktur. Benimsenmiş kişilikler vardır ancak tamamen arınan ruhlar artık tüm dünyasal tutkularından ve takıntılarından arınmışlardır.  Nefsi yoktur bireysel farkındalık vardır ama üstünlük yoktur. Birlik vardır.
Bedenliyken tutkularımızdan kurtulmak mümkün değildir. Ancak onları yönlendirebiliriz.  İstenen ve beklenende budur.  Doğru davranışlara...
Dünyada bedenliyken karşı cinsiyetten olduğunu düşünen ve öyle davrananlar akıl hastalarıdır. Onlarla arkadaşlık etmeyin. Onları onaylamak, sempatiyle bakmak, nikahlarını kıymak çok yanlıştır. Onlarla beraber yok oluşa götürür.
Dünyada ruhunu saflaştırabilen varlıklar ölüm ötesinde gözlerini ışığa açarlar. Onlar ışığa çekilip alınırlar ve orada ebedi yaşama kabul edilirler. Hükmü Tanrı kendi huzurunda verir. Bu ruhlara kutsal ruhlar denir. Tanrı var ve bir Olandır.
Dünyada iken ruhlarını tam saflaştıramayanlar ölüm ötesinde saflık derecelerine göre eğitimlere alınarak Tanrının ikinci ya da üçüncü...sayısını Tanrı bilir yeni bir reenkarnasyon şansı vermesini beklerler. Dünya sınav yeridir ve arınma sadece dünyada iken yapılabilir.
Öldürmek affı olmayan bir suçtur. Bilerek ya da bilmeyerek olsun, savaş, nefsi müdafaa ve görünmez kaza ile can kaybına sebebiyet vermek dışında can alanların affı yoktur. Ölüm ötesinde bilerek can almışsa ilahi adalet gereği verdiği tüm acılar kendisine aynen çektirildikten sonra ruhları yok edilir. İnsan öldürmenin her halükârda yanlış olduğunu bilmeden can almışsa verdiği acılar katile yaşatılmaz ama onlarda yok edilir. Bu ikinci ve gerçek ölümdür. Ebedi, gerçek ölüm. İçine virüs giren bir programın bilgisayardan silinip atılması gibi düşünebiliriz.
Şuuraltına giren hiçbir şey silinmez. Bebekliğinizdeki bazı şeyleri bile hatırladığınıza göre silinme yoktur.  Etkisi kalkar. Etkisi kaybolmuş şuuraltı kayıtları da sizi vefat sonrası kabirdeki süreçte etkilemez.
Bilincinizi yükseltirken dalgalanmayın. İniş çıkışlar yaşıyorsunuz. İnsanlar ve olaylar sizi aşağıya çekmesin. Yüzünüz daima Tanrıya dönük olsun. Işığa dönük olsun. Işığın kaynağı Tanrıdır. Diğer insanları durup bekleyebilirsiniz ama siz aşağı inmeyin. Bulunduğunuz bilinç seviyesinde kalın ve yüzünüz Tanrıya dönük olsun. Onların size gelmesini bekleyin. Aşağıya bakmayın. Tanrıdan yüzünüzü çevirirseniz kaos yaşarsınız. Işıktan mahrum kalırsınız.  Yüzünüz daima Tanrıya baksın. Aşağı inmeyin. Aşağıya bakmayın. Aşağıdaki, bekledikleriniz size, yukarı gelsinler. Dalgalandığınız müddetçe bir yere varamazsınız.
Soru: Kehanet nedir?
Yeşua: Falcılık yani aldatmadan başka bir şey değildir. Tanrı sonsuzlukların Tanrısıdır. Hızı sonsuzdur yani o hızda alana yer kalmaz. Zamana yer kalmaz. Dolayısıyla mutlak huzur ve mutlak duruluk hakimdir.  Her şey andadır. Tanrı anlık hükümler verir. Uzun vadeli planlar yapmaz. İnsan kendi kaderini değiştirebilir. Tövbekâr olabilir ve Tanrıya sığınabilir. Her an her şey değişebilir ve Yüce Tanrı da buna göre her an yeni hükümler verir. Tanrı, sizin için ve sizin yönelimlerinize göre zamanı gelecek yapar.
Bilhassa kapalı odalarda yapılan her türden güya doğa üstü metafiziksel gösteriler illüzyondur ve göz yanıltmaktır.  Bu manada aletsiz ameliyat yaptıklarını söyleyip bunu sosyal medya kanalıyla reklam yapanlara itibar etmeyin. Benim, 2000 yıl önce aranızdayken böyle şeyler yaptığımı duydunuz mu? Hayır, keza yaptıysam da bunu gizli tutardım. Dünyasal konularda bilimsel düşünceden uzaklaşmayın.
Kehanet, gelecekten haber vermek kendinizi Tanrıdan üstün görmektir. Tanrı kendisine ait işlere karışılmasından rahatsız olur.
Ruh kendinin farkında olan zaman ve mekân boyutlarının dışında bir bilinç birimidir. Bir enerjidir. Beynin ürünü olan bedensel zihinden ayrı olarak kendi hafızası vardır. Tanrının bize verdiği saf bir yaşam enerjisidir. Bizim sorumluluğumuz, en saf şekilde bize verilen bu emaneti aynı saflıkta çevremize yayıp sonunda da Tanrıya geri verebilmektir. Bunu yapabilirsek sahip olduğumuz kişilik Tanrı tarafından dağıtılmayıp sonsuza kadar bizde kalır. Bu tip saf ruhlara bizler dünyada kutsal ruh diyoruz. Bu sıfat bizlerin kullandığı bir kelimedir.
Öte alem enerji dünyasıdır. Bedensel duygular yoktur. Özgür irade yoktur ve bunun neticesi olarak gereği olmadığı için akılda yoktur. Ruhun dünyasal manada cinsiyeti yoktur. Benimsenmiş kişilikler vardır ancak tamamen arınan ruhlar artık tüm dünyasal tutkularından ve takıntılarından arınmışlardır. Ruh saf değilse kişiliği de yoktur. Bu enerjilerin durumlarına göre ya bütünlükleri muhafaza edilir ya bölünüp dağıtılır ya da çok kötü ruhlar topraktan çıkamaz ve orada toprak altı enerjilerine karışırlar. Öte alemde her şey enerjidir. Enerjinin kaynağı Tanrıdır. Yani tüm yaşam enerjisi Tanrının enerjisidir. Bu manada tek varlık Tanrıdır. Onsuz hiçbir şey var olamaz.
Bedenliyken tutkularımızdan tamamen kurtulmak mümkün değildir. Ancak onları yönlendirebiliriz.  Bizden istenen ve beklenende budur. Doğru tepkileri vermek. Doğru davranışlara bunu yaparız. Olumsuz duygularımızı kontrol altında tutarak, sevgiyle ve inançla sakin ve sabırlı olarak bunu tüm yaşamımız boyunca başarmak zorundayız.
Dünyada ruhunu saflaştırabilen varlıklar ölüm ötesinde gözlerini ışığa açarlar. Onlar ışığa çekilip alınırlar ve orada ebedi yaşama kabul edilirler. Hükmü Tanrı kendi huzurunda verir. Bu ruhlara kutsal ruhlar denir. Tanrı var ve bir Olandır. Onun huzurunda olmak Onun ışığını kaynakta görebilmek demektir ki tarifi imkânsız bir huzur verir.
Dünyada iken ruhlarını tam saflaştıramayanlardan bazıları ölüm ötesinde saflık derecelerine göre eğitimlere alınarak Tanrının ikinci ya da üçüncü, dördüncü...sayısını Tanrı bilir, yeni bir reenkarnasyon şansı vermesini beklerler. Dünya sınav yeridir ve arınma sadece dünyada iken yapılabilir.
Bizler Tanrıdan gelmedik. Biz Tanrıylayız. Ruhlarımızı en saf şekilde Ondan aldık ve yine en saf haliyle Ona teslim etmeliyiz. Ruh Tanrının nefesidir ve bir sonraki nefeslerimiz Onun lütfu ile olur. O halde yaşamımız her an bitecek gibi ruhlarımızı aldığımız en saf haliyle muhafaza edelim.
Her şey enerjidir. Maddi alemde ve öte alemde her şey enerjidir.
Maddi dünya sınav yeridir. Bu nedenle özgür irade ve bunu yönlendirebilmesi içinde kişiye akıl verilir. Ruhsal hafıza yani öte tarafa ait hafıza kapatılır. Duygular verilir ki bu duygular kişiye yönlendirici ivme sağlasın ancak akıl ile de bu ivmeler doğruya yönlendirilsin. Olumsuz duygular kontrol edilsin. Bedenli iken tutkularımızdan tamamen kurtulmak mümkün değildir. Ancak onları yönlendirebiliriz.  Bizden istenen ve beklenen budur.  Doğru tepkileri vererek, doğru davranışlara bunu yaparız. Olumsuz duygularımızı kontrol altında tutarak, sevgiyle ve inançla sakin ve sabırlı olarak bunu tüm yaşamımız boyunca başarmak zorundayız. Kişinin doğacağı yer, ailesi, kültürü ve genleri kaderidir.
Öte alemde bedensel duygular yoktur. Özgür irade yoktur ve bunun neticesi olarak gereği olmadığı için akılda yoktur. Arınmış ruhlar kendiliğinden bilirler. Diğer seviyede ki ruhlar eğitime alınır.
Kişi bu maddi dünyada ne ekmişse öte alemde onun devamını yaşar. Dünyasal takıntıları devam eder. Tamamen arınan ruhlar artık tüm dünyasal tutkularından ve takıntılarından arınmışlardır. Orada ebedi yaşama kavuşurlar. Arınamamış, dünyada iken gerçeğe ulaşamamış ruhlar ise orada enerjilerin durumuna göre ya bütünlüğü muhafaza edilir ya bölünüp dağıtılır ya da çok kötü ruhlar topraktan ışığa çıkamaz ve hafızaları silinmiş (kendilerinin farkında olma özelliği kalmamış) bir halde yerin altındaki enerjilere karışırlar.
Enerji Kaynağı Tanrıdır. Yani tüm yaşam enerjisi Tanrının enerjisidir. Tanrı kötüye kullanılmış kirli enerjileri kabul etmez. Onları tabiat güçlerine karıştırır. Saflaşmış ruhların bir görevi de bu kirletilmiş enerjileri kendilerine çekerek arındırmak ve Tanrıya temiz olarak sunmaktır.
Sonsuz şekilde Dünyada yeniden doğmak yoktur. Bu kısır bir döngü olurdu. Sonsuz yaşam kazanılmış bir hak değil hak edilmesi gereken bir hedeftir. Bu manada da insanların uyanmak demek olan kıyam etmek, kalkmak kelimesini dünyanın sonu gibi anlaması çok yanlış bir yorumdur.
Tüm ruhlar dünyaya ölüm ötesinde gidecekleri yeri bilerek gelir. Bazı insanların dünyaya delicesine sarılıp gitmek istememeleri bundandır. Başlarına gelecekleri hissederler.
Tanrı sevgidir. Sevgiyi eksiksiz özümseyip yaşamadan sonsuz yaşama hak kazanamayız. Tanrının huzuruna eremeyiz.         
Her bir insanoğlunun doğuşuyla Tanrı bir diğer yaşayan mabede varlık verir. Bu mabetler vasıtasıyla ve onların içinden Tanrı Enerjisi Dünyasal boyutta kendisini ifade eder. Tanrı olarak, ancak bu mabet saf ise olabilir. İnsan Dünyadaki Tanrı enerjisine mabet olabilecek tek organizmadır. Evrensel zihin insan vasıtasıyla ve insanın içinden şekil Dünyasında ki kaynak olarak işlem görür. Maalesef Dünya bu gerçekten o kadar uzaklaşmıştır ki bir çocuk doğar doğmaz ona verilen isimle birlikte yanlış kimlikler yüklenmeye başlar. Aile kültürü, yaşadığı toplumun değerleri vs. Elbette bu durumdaki insanlar Tanrının mabedi olamazlar.
Tanrı kaynaktır. İyiliğin, doğruluğun, sevginin, ışığın, bilincin ve yaşamın kaynağıdır. Bizler O'nun saf enerjisi ile varız, o enerjiyi bütün saf vasıflarıyla alıyoruz. Maalesef bu saf enerjiyi çoğumuz kötü kullanmakta ve karanlık enerji girdaplarına sebep olmaktayız. Karşılık ödemeden aldığımız bu saf Tanrı enerjisini olduğu gibi saf olarak yansıtmak bizim asli görevimizdir. Biz Tanrıya böyle olacağına dair söz verdik ama bedenlenince çoğumuz bunu unutuyoruz. Tanrı bu duruma üzülmektedir. Işığının pırıltısı dahi bu üzüntüye paralel olarak azalabilmektedir. Tanrı o kadar yücedir ki bizleri bağışlamak için adeta akıl sır ermez detaylarda dahi iyiliğin kırıntısını arar. Ancak sonunda ilahi adalet kaçınılmazdır.
Bu yücelik karşısında bize düşen bir an evvel uyanmak ve istenilen saflığa ulaşmaktır. Tüm olumsuz düşünce ve davranışlardan, kötü sözden ve fiilden uzak durarak sevgi temelli bir yaşamı başarmak ve aldığımız saf enerjiyi aynı saflıkta etrafımıza yansıtabilmek zorundayız.
Biz başardık.  Sizlerin de başarmasını ve ebedi yaşama hak kazanmanızı bekliyoruz. Yanınızdayız.
Ruhlar dünyaya yalnız gelir ancak bazıları yalnız dönmez. Başarmış ve kendini tam arındırmış olanlar ışık varlıklarca karşılanır. Başaranlar tüm yaşamlarını iyilik ve sevgi üzerine kurmuş ve öylede yaşamış olanlardır. Esasen bunu başarmakla onlarında kendileri de ışık olmuş ve sonsuza kadar Tanrıyla beraber ışık bedenler içerisinde yaşama hakkı kazanmışlardır. Onlar artık Tanrının askerleri olmuş ve kutsallık kazanmış varlıklardır.
Çoğunluk ise yalnız gelir ve yalnız döner. Ruhsal yoldayız hepimiz. Başarılı olmak için kendimizi disipline sokmalıyız. Gerçek ve değerli olanla geçici olanı ayırt edebilmeliyiz. Birinci olan değerleri birinci olarak almayı öğrenmeliyiz. Bu dünyanın ışığı geçicidir ve gölge yapar. Güneş gidince her yer karanlık olur. Ebedi yaşamda ise hiçbir şeyin gölgesi yoktur çünkü varlıkların kendisi ışıktır. Bu ışık gitmez. Orada gece yani karanlık olmaz. Gölgede olmaz.
Sizler bu dünyada fiziksel bedenler içinde yaşarken adeta uykusunda yürüyen insanların durumundasınız. Tüm yaşamınız sanki uykuda yürüyor muşsunuz gibi geçer. Çoğunuz paraya adeta bir köle gibi hizmet ediyorsunuz. Bunu güç elde etmek için yapıyorsunuz ancak güç sadece Tanrıya aittir. Siz kendiniz için güç peşinde gitmekle ebedi yaşamı kaybediyorsunuz. Kendiniz için güç kötülük yapabilmek için istenir. Siz Tanrının sınırsız değerlerine dönün.
Tanrı her şeyi görür ve bilir. Hepimiz yaptıklarımızla apaçık ortadayız. Saklamak olanaksızdır. Kendinizin farkında olun. Doğruda ve sevgide mi yaşıyoruz? Aynı hataları aymazca tekrarlamak kalpleri körleştirir ve Tanrıyla olan irtibatımız gittikçe söner ve sonunda kapanabilir. Maddenin uyuşturucu etkisinden bir an evvel kurtulun. Ruhlar aleminde henüz dünyada doğma şansı bulamayan ruhların mevcut olduğunu bilin ve size verilen bu şansı çok iyi değerlendirin.
Kimseye zararı yoksa yapılabilir sözü yanlıştır. İnsanın kendi bedenini de sevmesi, temiz tutması, tüm uzuvlarıyla birlikte, onlara iyi bakması ve zarar vermemesi şarttır. Esasında tüm canlılar Tanrının hücreleridir. Ama bu hücrelerin bazıları kirletilmekte ve kanser hücreleri misali yok edilmeleri gerekmektedir.
İnsanlar kendi bedenlerine dövme yaptırmaktalar. Bu kabul edilemez. İşareti sadece Tanrı koyar. Siz koyamazsınız. Yine gelişigüzel cinsel ilişkilerle bedeninizi hiçbir şekilde kirletmemelisiniz. Hastalıklara maruz bırakmamalısınız. Bedenlerinizi en temiz haliyle aldığınız gibi Tanrıya iade etmek durumundasınız.
Yaşamı ciddiye alın. Yüzlerinizden gülümseme eksik olmasın ama yaşamınızı ciddiyetle devam ettirin.
İnsan ruhu ölürken büyük acı çeker. Benim çarmıhta çektiğimi düşünülen acılar bunu simgeliyor. Esasen benim tüm yaşamım bir simgedir. Kendinizi dışarıdan seyretmeyi öğrenin. Ben orada acı çekmedim. Kendimi dışarıdan seyrediyordum. Arınmış ruhlar acı çekmez.
Size verilen her şeyi kirletmeden kullanmak ve hiçbir şeye zarar vermeden yaşamak ve aldığınız gibi tertemiz Tanrıya iade etmek durumundasınız.
Kimseye zararı yok sözü yanlıştır. Sizde, kendinizde zarar görmemelisiniz. Aldıklarınızı Tanrıya saf olarak teslim etmelisiniz. Kendi bedeniniz ve ruhunuz bunun dışında değildir.
Dua/ibadet edeceğiniz zaman köşe başlarını tutup herkes görsün diye bağıra çağıra aynı ezberden şeyleri tekrar edip durmayın. Bunları yapanlar putperestlerdir. Siz duanızı evinizde ki bir odanıza çekilip gizliden yapın. Tanrının egosu yoktur. Bu nedenle önünde eğilmenizi istemez. Siz saygıyla ayakta durun yeterlidir. Dualarınız içten, samimi ve size ait sözlerle olsun. Maddiyat istemeyin. Önce Tanrıyı yüceltin, şükredin ve bağışlanma dileyin. O zaten her şeyi bilir. Gösteriş için yaptığınız her şeyin karşılığı yaptığınız gösterişten aldığınız her ne ise o kadardır.
Sünnet sıcak iklimlerde erken gelişen insanların azmaması için konmuş bir kontrol mekanizmasıdır. İlkel devirlerde neseplerin korunması ve gençlerin gelişi-güzel cinsel dürtülerinin bastırılmasına yönelik bir kuraldır.
Oruç tutmak, insanların nefislerini kontrol için yapılmış bir uygulamadır. Bilhassa oburluğun ve aşırı yeme alışkanlıklarının kontrolü için düşünülmüş bir düzenlemedir.
Tüm bunlar ilkel devirlerde cehennem korkusu ile gerçekleştirilmeye çalışılmış toplumsal kurallardır. Gökten inme değil akıldan düşünceden dogma, o ilkel şartlarda düşünülebilen olgulardır.
Sizler şimdi o insanlara kıyasla bilinçlendiniz ve bilimsel düşünceye kavuştunuz. Bilimsel düşünceden ayrılmayın. Kendinize ve diğer canlılara sevgi ile yaklaşın. Tüm varlığın kaynağı tekdir. Tanrı ilkel insanların düşüncesindeki insanüstü bir ilah değildir. Tanrı her şeyin kaynağıdır ve her şeyle iç içe yüce bir kudrettir. Ve O bize kendisi ile birlikte ebedi olarak var olma seçeneğini sunuyor. İnsanın özgürlüğü buradadır. Var olup olmamayı seçmek. Her aklına geleni yapmak değil.
Ruh için Tanrının krallığı ve Onun işleri daima ilk ve en önemlisi olmalıdır. Doğru anda derhal tepki vermelidir çünkü Tanrının işleri görev verildiği anda yapılır. Tanrının askeri olan saf (kutsal) ruhlar yani insanı kamiller Ona her zaman hizmet etmek ve görevlerini verildiği anda gerçekleştirmek için Onun huzurunda ayakta ve tam odaklanmış olarak hazır beklerler. Odaklanmak çok önemlidir. Odaklanmak fiili sürekli olmalıdır. Çünkü bir anlık başka yere kaymak sizin yönünüzü Tanrıdan çevirecektir. Buna da izin verilmez. Sonuçta bu derece bir teslimiyet kolay değildir ve yaşarken tüm tutku ve takıntılardan arınmış, saflaşmış ruhlar olmak gerekir ki bu da tam adanmayı, tam sevgiyi gerektirir. Yine de insan yaşarken bu bilinç seviyesine tam ulaşamaz ama en azından davranışlarını bu yönde doğrulukta ve iyilikte tutarak olumsuz duygularını kontrol altında tutabilir. Bu insanın kendisinin ötesinde yaşıyor olmasıdır. Bu olma durumuna dünyada yaşarken yaklaşılır ve ölüm ötesinde tam kavuşulup tanrısal halkaya kabul edilir. Bunu başarmak içinde bedenliyken Tanrı delisi olmak, Tanrıyı tüm kalbinizle, aklınızla ve ruhunuzla sevmeniz gerekir. Elbette bu durum yaşamdan zevk alınmaması, inzivaya çekilmesi demek değildir. Önemli olan toplum içinde ve onlarla birlikte yaşarken dış şartlar ne olursa olsun insanın kendi içinde, ruhunda bu kontrolü, sükûneti ve adanmışlığı sağlayabilmesidir.
İnsan zihni uykuda rölantide çalışır. Bu, zihnin en düşük seviyedeki çalışması gördüğünüz rüyaları yaratır. Rüyaların ruhla alakası yoktur. Zihin beyninizin bir ürünüdür. Yani beyin ölünce zihinde dağılır. Bu anlamda ruhla zihin aynı şey değildir. Ruh yaşam enerjisidir ve kendi hafızası vardır. Ölüm ötesinde beynin yarattığı zihin ortadan kalkınca ruh seviyesine göre yeni doğan bir bebek annesinden süt emmeyi nasıl biliyorsa oda kendiliğinden yapması gerekeni bilir. Ancak dünyada yaşarken zihnin karanlık frekansları ruhu ele geçirirse ruh kaynağı olan yaşam enerjisini tam alamaz ve güçsüzleşir.  Belli bir dereceden sonra o ruh artık çok zayıfladığından ölüm ötesinde uyanamaz, hafızası silinir ve temel yaşam enerjisi de tabiata karışır. Bundan önce, ölüm hadisesini takiben şuuraltı kayıtlarını geri sararken travmalara takılır ve orada acı çeker. Bu sebeple kindar olanlar, tüm olumsuz duygulardan kendilerini alamayanlar çok acı çekerler.
Tanrının yoluna odakların. Gözleriniz bu noktaya konsantre olsun. Başka yöne bakmayın. Ben Dünyaya tekrar eğer insanlar sadece Tanrı’nın yoluna odaklanırsa gelirim.  İnsanların bu haliyle Dünyaya tekrar gelmem söz konusu değil.
Yaratılmış olan her ruh henüz dünyada bedenlenme imkânı bulamadığı gibi bedenlenme gereği olmamış veya gerek olmuş ve bedenlenerek varlık sınıfına girebilmeye hak kazanmış ya da henüz kazanamamış sayısız ruh vardır. Ruhlar dünyası tekamülü sadece dünyaya bağlı ruhlardan oluşmamaktadır ve sınırsız sayıdadır.
Tek başınalık kabul edilmelidir çünkü o esastır. Üzüntüyü tek başınalık yaratmaz. Tek başına kalmanın gerektiğini düşünmen üzüntü yaratır. Tek başınalık özgürlüktür. Yalnızlığı tek başınalığa, tek başınalığı yalnızlığa karıştırmamak lazım. Her halükârda varlıklar tek başınadır.  Düzen budur. Tanrı da tek başınadır.
Yalnızlık enerji yaratır ve daha çok Tanrı'ya enerji yollarsınız. Tek başınalığı becerebildiğiniz andan sonra insanlarla iletişiminiz farklı olacaktır. Yalnızlık Tanrı'ya mahsus değildir. Tüm canlılara mahsustur. Bunu unutma kardeşim. Sen artık her şeyi yapan değil tanıksın. Bunu da hatırından çıkarma.
Beni ölü bir tahta olan haçla simgeliyorlar. Benim simgem yoktur ama illaki bir simge aranıyorsa bu canlı bir ağaç olabilir. Zaman zaman durgunlaşır, yapraklarını döker sonra yeniden çiçek açıp meyve verir. Üzerinden bulutlar geçer ama etkilenmez. Işık hep oradadır, bilir. Sizde böyle olun.
Saf ruhlar kaynağa ulaşmış, görevliler kutsal halkasına dahil olmuş ruhlardır. Onların ruhlar aleminde, dünyadaki gibi canlı kanlı değil ama insan misali bir görüntüleri vardır. Sizlere ise istedikleri şekilde görünebilirler. Bu saf ruhlar için orada oturmak ya da yatmak yoktur. Onlar orada hep ayakta dururlar çünkü onlar Tanrının huzurundadırlar. Oradaki huzurun muhteşemliği tarif edilemez.
Sonsuzluk Tanrı'ya ve Kutsal (saf) ruhlara aittir. Diğer her şeyin sonu bir şekilde vardır. Bilincinde çıkabileceği son bir kademe vardır.  Rakam olarak 12. kademe diyebiliriz. O noktada artık tırmanma bitmiş zirveye çıkılmıştır. Merdiven bitmiş düzlüğe varılmıştır.
Oradan her yer görünür. Daha yukarısı yoktur. O noktada da aşağı bakıp insanları küçümsemeyin. Yukarı bakın. Işığa bakın. Ben kimim diye sormayın. Bu bencilliktir. Daima ben neyim diye sorun.
Bilincimizi tüm zamanların üzerine yayabilseydik sonsuzluğa kavuşurduk. Güzellikte bir anlık sonsuzluğa yayılma duygusu verir ama geçici olduğundan ümitsizliği ve hüsranı da akabinde getirir. Bir an olsun kendimizi unutturur ama sonra gider. Kırılırız. Kalıcı sonsuzluk duygusu ancak Tanrının huzurunda olur.
Dünyanın sonu değil, insanların sonu da değil ancak bu insan neslinin sonu geldi. Dünyadaki insanların büyük çoğunluğunun bu bedenli yaşamları son şanslarıdır ve de çoğu ölüm ötesinde ruhsal ölümle de karşılaşacaklar. Tanrının da sabrı bitti.
Tanrıyı konuşturmak, Tanrı adına konuşmak, Onun ağzından konuşmak yanlıştır. Tanrı böyle istedi, Tanrı şöyle dedi gibi sözler kullanmak yanlıştır. Tanrı konuşmaz. Tanrı yapar. Tanrı sorgulanmaz, Tanrı ile ilgili konuşurken espri yapılmaz. Tanrı bana dedi ki denmez. Tanrı benimle konuştu denmemelidir. Tanrı yargılanmaz. Tanrı kimseye Kendisini yargılama hakkı vermedi.
Tanrı her şeyin kaynağıdır. Bir özü vardır mutlak hareketsizlik ve ebediyen yaratılanlara bilgisi kapalı bir de enerjisi ki aktif olan ve her şeyin içinde yaratıldığı kısım. Onu görmek mümkün değildir. Onu kavramak mümkün değildir. Tanrı öz olarak hareket etmez, varlığında bir değişme olmaz. Enerjisi ışığın kaynağıdır. Tanrı Ruhtur. Tanrının takvimi ve zamanı farklıdır.
Sevgi yaratıcı enerjidir. Kaynağı tüm varlığın kaynağı olan Yaratandır. Sevgi engel tanımaz. Kalplerde sevgi varsa bir şekilde bir yerden sızar gelir. Sevgi olmadan nefsaniyetle olan mücadelenizi kazanamazsınız. Sevginin kaynağı Tanrı'dır. Ondan gelir. Bu dünya ölümün hükmü altındadır. Ama sevgiyle kazanılacak olan, yaşamın hüküm sürdüğü alan sonsuzluktur. Orada her şey şimdidedir. Gelecek zaman yoktur.
Tanrı sevgisinin önüne başka sevgi koymayın. Tanrı temizliğin, iyiliğin kaynağıdır. Oradan kirli su içilmez ama sizin ağzınız kirliyse temiz su sizin ağzınızda kirlenmiş olur. Bu sebeple Tanrıdan kimse için kötülük dilenmez. Beddua edilmez. Lanet dilenmez. Bunu yapanları Tanrı mutlaka cezalandırır. Olumsuz dualar alt varlıkları size cezbeder.
Hatırlayın: "Düşmanlarınız içinde dua edin".
Sizler törelerinizle ve kadim bilgileri yanlış aktarımlarınızla da Tanrının sözlerini kirletiyorsunuz.
‘’Yaratılanı hoş gör yaratandan ötürü’’ sözü yanlıştır. Tanrı hoş görülecek varlıklar yaratmaz. Onun yarattıkları mükemmeldir ancak kendini Tanrıdan ayıran insan kötülüğe saparak bozulur. Özgür iradesini Tanrıya karşı gelmek yönünde kullanarak yanlışa gider. Bu hali ile Tanrının yarattığı değildir. Hoş görülemez. Kötülüklerle mücadele edilmelidir.
Dini ve felsefi inançlar dokunulmaz değillerdir. Herkesin zihnindedir. İnsanın nerede doğduğu, nasıl yetiştirildiği, kimlerin kişi üzerinde etkili olduğu bunu belirleyen unsurlardır. Elbette bu durum onların mutlaka doğru olacağı anlamına gelmez. Tüm zamanlarda doğru kalacağı anlamına gelmez. Kişi bunları aklı ile sorgulayabilmelidir. Bunu yapmadan birde başkalarının kendi inanç ve görüşlerine inanması için baskı yapması olmadı iftira atması, tecavüz etmesi, malını gasp etmesi ve öldürmesi tam bir şeytani akıl hastalığıdır. İlkel kavimcilik anlayışlarıdır. Bu nedenle uyanın ve kendinizi eğitin. Şeytani boyutta kalıp kalmamak sizin elinizdedir.
Zalimlerin sonu yaklaştıkça zulümleri artar ve iyice azgınlaşırlar. Karanlığın bir parçasıdırlar artık ve o karanlık kötülüklerini gizlediği için onlara hoş gelir. Her akarsu okyanusa ulaşacak diye bir şart yok zaten. Bazıları yolda kuruyacaktır. Kötüler okyanusa ulaşamaz.
Yaşama teslim olun. Kendinizi koruyun, tetikte olun ama niye oluyor diye elinizde olmadan olanlara da direnç göstermeyin. Direnç kasılmaktır. Kendinizi kasmak, sıkmak da hastalıkları getirir.
İnsanlar gereksiz konuşmalardan kaçınıp Tanrıyı düşünsünler. Yüzlerini ışığa çevirsinler.  İnsanların sorunlarını, eğer sonuca ulaştıracak bir durumda değillerse gereksiz meraklarla soruşturmasınlar. Boşuna konuşmasınlar.
Bu boş konuşmalar enerji kaybıdır halbuki enerjinizi Tanrıya yönlendirirseniz daha iyi olur. Tanrı zaten gerekeni gerektiği zaman yapacaktır. Birde onun görevlendirdiği ruhlar kendilerine verilen görevi verildiği gibi hemen yaparlar. Siz sorunu olan herhangi bir kimseye olumlu katkı yapacak durumda değilseniz bu durumda başkalarının sorunlarını konuşmakla sadece kendinizi üzmüş olursunuz. Bu da enerjinizi düşürür. Bu gibi beyhude meraklardan ve konuşmalardan kaçının.
Yüce Tanrı Dünyada erkek ve kadını yaratmıştır. Bunun arası ortası yoktur ve bu hüküm kesindir. Dünyada bedenliyken karşı cinsiyetten olduğunu düşünen ve öyle davrananlar akıl hastalarıdır. Çift cinsiyettenmiş gibi davrananlar yine hasta zihinlerdir. Tedavi edilmeleri gerekir. Onlarla arkadaşlık etmeyin. Onların bu sapkın davranışlarını onaylamak, onlara sempatiyle bakmak, normal bir hareket gibi görmek, özgürlük olarak nitelendirmek, nikahlarını kıymak, nikahlarını onaylamak çok yanlıştır. Onlarla beraber size de yok oluşa götürür.
Tarihte Sodom ve Gomora ’da cinsel sapkınlıklar, o denli yüksek boyutlardaydı ki insanların kendileri mikrop haline gelmiş ve bizzat her tür hastalığı taşıyan iki ayaklı mikrop yuvaları olmuşlardı ve mikroplu şeyler kireçlenir. Tanrı Sodom ve Gomoralıları kireçledi. (Arkeolojik kazılar sonucu bu şehrin, tüm insanlarıyla, gelen selin kireçli nehir yatağından taşıdığı kireçli sular ile tamamen kireçle kaplanmış olduğu saptanmıştır.) Bütün cesetler yapılan arkeolojik kazılar sonucunda tamamen kireçle kaplanmış olarak bulunmuştur.
Bu tip cinsel sapmalar insanlıktan çıkıştır. Temelinde delilik boyutunda çarpıtılmış seks dürtüsü vardır. Bu tip insanlara akıl hastası gözüyle bakılmalı ve tıbbi müdahaleye sevk edilmelidir. Tanrıya isyandır.

YEŞUA’NIN ÖĞRETTİĞİ BİR DUA
‘’Yeşua Mesih’in aracılığıyla ruhum yıkandı ve arındı. Senin adın, senin iraden, senin egemenliğinle Yeşua Mesih’in rehberliğinde huzuruna geldim Tanrım. Gökte olduğu gibi yeryüzünde de senin isteğin olsun. Senin ilahi takdirine güveniyorum. Allah’ım bizi her türlü kötülükten kurtar, çağımıza rahmetinle barış getir. Benim değil senin dediğin olsun Tanrım.  Âmin.’’
Bela sakın dilemeyin, bela belayı çeker. Daima iyilik dileyin. Kişisel isteklerinizi de dile getirin sonra akışa bırakın mutlaka bir gün bu isteğinizin olacağını bilin ama süre koşulu istemeyin.
Küfür etmeyin. Küfür içi kötülüklerle ağzına kadar dolmuş insanların ağızlarından bu kötülüğün artık dışarı taşmasıdır.

YENİ BİR DİN
İnsanların benim yeni bir din kurmaya çalıştığımı düşünmeleri beni çok rahatsız ediyor. Ben ikibin sene önce yeni bir din kurmaya çalışmadım. Biliyorsun ben Yahudiydim. Yapmak istediğim mevcut dindeki yanlışları düzeltmekti. Yeni bir  hareket yaratmak değildi. Benden sonra gelen gibi kendi ismimi öne çıkarmak, yaymak gibi bir niyetimde yoktu. Hatta kendi ismim bilinsin istemedim. İstediğim insanların yüzlerini Tanrıya çevirmekti sadece. Bunu bilsinler.

Yeşua, 01.12.2018



YEŞUA'NIN YÖNLENDİRMESİYLE YAPTIĞIM ÇEŞİTLİ ARAŞTIRMALARIMDAN YAZDIKLARIM
Hepimiz zaman içinde yeniden bedenlenme vasıtasıyla birçok kültürde yaşadık, gördük. İnsan ruhu bedenlenince (doğum) adı insan olur. Babasız (spermsiz) bakire bir kadından doğduğu için Yeşua Mesih'e Tanrı oğlu ve annesi Meryem insan olduğu içinde insanoğlu dendi. Bu isimlendirmeler mecazidir. Yeşua bedenen insan ruhen Tanrı idi. Yani ruhu Tanrıdan bir zerre idi. Bir soluk idi. Doğan çocuk ilk nefesiyle ruha kavuşur, nasıl ki Tanrı yine, mecazen anlatılan, Adem'in çamurdan yarattığı bedenine nefesinden üfleyerek onu yaşayan bir can yaptı ise buradan anlaşılması gerekende odur. Meryem spermsiz olarak nefesle bakire kaldı. Bizler ise spermle hamile kalan annelerin çocuklarıyız. Yeşua Mesih'le aramızdaki yaratılış farkı budur. Yeşua’nın ruhu ve bedeni böylece özel kılındı. Saf ve günahsız kalabilmesi için. Dünyasal tutkulara hiç bulaşmaması için ancak elbette bedeni kontrol edilmesi gereken bir nefis taşıyordu. Yeşua bunu eksiksiz olarak tam başarabilen tek ruhtur.
Yeşua’nın aralarından ayrılması ile onu doğru dürüst anlayamamış olan havarileri kendilerinden olan suçsuz bir karı-kocayı yanlış bir hükümle katlederek ilk cinayetlerini işlemiş ve bu şekilde sevgiden ayrılmış oldular. Daha sonra ortaya çıkan engizisyon anlayışı ve işkence uygulamalarıyla da oluşmuş olan dinin Yeşua ile, onun yapmak istedikleri ile hiç bağdaşmayan bir din olduğunu görüyoruz. Esasen tüm dinler kurumlaşarak bir politik baskı unsuru haline getirilmişlerdir. Yeşua’nın sevgi ve tek yüce Varlık içinde varlık olabilme hedefi ile bir alakaları oluşmamış, birkaç kişinin egosu yönünde hizmet eden ve Tanrıdan çok uzak hareketler olmuşlardır. Yeşua’nın yapmak istediği ise içine doğmuş olduğu Yahudi toplumunu sevgiye ve şefkate çekmek böylece yeni bir akım başlatmaktı. Farklı DNA’lara sahip olması onun şifa verebilmesi ve tüm bu acılara katlanabilmesi için gerekliydi. Ancak Yüce Tanrı, Yeşua’nın son yemekten sonra oluşacak olan işkencelerdeki dayanılmaz acıları hissetmemesini sağlamış ve bu esnada Yeşua'nın ruhunun bedeninin dışına çıkarak herkes gibi kendini dışardan izlemesine izin vermiştir.

KENDİNİZİ SEVİN
Kişi kendini benimseyip sevmeden Tanrıyı sevemez. Kendi karakterini ve yaptıklarını sevmesi gerekir. Kötülükte ve yanlışta kalarak bir ruhun kendini benimseyip sevmesi, vicdanının rahat olması olanaksızdır. Bu sebeple kişinin kendini sevmesi için doğrulukta ve iyide olmak şarttır. Sonucunda da Tanrıyı sevecektir.
Her insan Bütünün içinde tamamlayıcı bir bölümdür. Babam ve ben biriz demek ben Tanrıya inanıyorum ve Onu hiçbir şüphem olmadan kabul ediyorum demektir. Ruhlarımız Ondandır.  Kaynağımız Işık ve Kutsiyettir. Tanrı bizim içimizde biz Tanrının içindeyiz. Bu birliktelik dünyasal manada dağ ve ondan kopan bir parça misali bedenli yaşamımızda bencil tutkulardan uzak, kibir, kin vs. olumsuz duygu ve düşüncelerden uzak, temiz bir yaşamla, ölüm ötesinde tekrar kazanılacaktır. Kazanılabilirse kazanılacaktır.
Affetmek demek tüm negatif duyguların yok olması demektir. Affettim ama hala nefret ediyorum diyemezsiniz. Bu yanlıştır. Nefret negatif bir duygudur. Bu durumda affetmemişsinizdir. Esasen affedememenin özünde nefret vardır. Affetmek unutmak değildir ama hissedilen acı duyguları içinizde tutmamaktır. Ruhumuzda acı, olumsuz duygularla ışığa, zaman üstü boyuta giremeyiz.

TANRININ SURETİNDE YARATILMAK
Tanrının suretinde yaratılmış olmak Ona bazı yönlerden, bütünüyle değil, benzer yaratılmış olduğumuzdan. Et ve kanın bununla bir ilgisi yoktur. Tanrı ruhtur. Dolayısıyla et ve kandan oluşan bir bedenin dışında vardır.
Zihinsel olarak Tanrıya benziyoruz. Belli bir iradesi olan akılcı varlıklarız. Akıl yürütebiliriz ve belli bir oranda Tanrının özgür iradesinin bir yansımasını seçebiliriz. Bizimde yaratıcı içgüdülerimiz var ve her yeni bir buluşla da Tanrının suretinde yaratılmış olduğumuzu açığa çıkarmış oluruz.

AYDINLANMAK
Aydınlanmış bir ruh olabilmek için önce birey olabilmek gerekir. Koyunlar gibi sürüyü takip edenler değil ama kendilerini doğru davranışlarıyla tanımlayan bireyler olmak gerekir.
Bu manada birey olmak kör inançlara, mantıksız törelere hatta her ne ad altında olursa olsun dogmalara inanmamaktır. Aydınlanmış insan mutlaka rasyonel düşünür ve hepsinden öte kendi en derin içsel duygularını dinleyerek hareket eder.
Koyunlar sürüyü takip eder ama aydınlanmış birey sadece kutsal olan evrensel değerleri gözetir. Her şeyin temelinde evrensel varlık sevgisi olmalıdır.  Yerdekilere ne kadar sevgi gösterirsek göktekilerde bize o kadar sevgi gösterecektir. Tanrı sevgidir. Sevgi her şeyi bir arada tutan güçtür. Tanrı sevgisi ile aramıza başka hiçbir şey koymadan yerdekileri de karınca kararınca kendimiz gibi görebilmeliyiz.
Tanrı sevgiyi, şartsız, diğerkam sevgiyi temsil eder. Karşıdakinin mutluluğu da esastır. Tanrı özgürlüğü temsil eder. Tanrısal olanda karanlık bir nokta yoktur. Her şey aydınlıktır, dolayısıyla korku yoktur. Takıntı yoktur. Kölelik, kulluk yoktur. Kardeşlik vardır.
Tanrıya inanmayanlar geçici olana inanırlar. Bir gün nasıl olsa bitecek bilinci bencilliği, korkuları ve köleliği getirir. Tanrıya inanmayanlar özgürlüğü sadece kendilerine isterler. Buda zorbalığı ve bağnazlığı getirir. Tanrıya inanmayanların sevgisi tutkularla şekillenir. Sevgiyi kendileri için isterler. Kendi egolarının tatminini sevgi sanırlar. Kendilerine kulluk edilmesini isterler. Eşitliğe tahammülleri yoktur.
Gerçek, derin anlayış gerektirir. Ruhaniyet kendinizle ilgili soru sormak iken dinler ilerlemek için kitaplara güvenilmesini ister. Bu durum ise milyonlarca zihni kilitleyerek geri bıraktırmıştır. Dinler adeta köle tacirlerinin ideolojik arka kapıları olmuştur. Tüm dünyadaki kurumlaşmış dinler politikadır.
Her zaman sakın olun. Zihninizdeki cam gibi berrak su gibi olsun. Kendinizi kaynamakta olan bir suda görebilir misiniz? Hayır. Ancak şu bir ayna gibi düz ve berrak ise görebilirsiniz.  Bu önemlidir. Zihninizdeki sakın değilse Tanrıdan her yönde akmakta olan yaşam enerjilerinin alamazsınız. Bu yüzden sakın bir zihin yaşamsal önem taşır. Bu enerjileri de düzgün alamayanlar sağlıklarını koruyamayan. Hem fiziksel hem de zihinsel sağlıkları bozulur. Bu nedenle her tür endişelerden uzak durun. Dua etmeniz bu konuda büyük fayda sağlar. Toprak ve suyla bedensel temel da fayda sağlar.

AYDINLAMANIN SORUMLULUKLARI
Aydınlanmak kendinizi kutsal olana açmaktır. Bu açışın beraberinde gelecek tüm sonuçları kabul etmektir. Kendini kutsal olana açan her ruh-insan insanoğlunun ruhsal ıstıraplarına karşı savunmasız, her türlü ayartma ve denemelere karşı tam açık hale gelir.
Bu tür insanı saran olumsuz enerjiler yaşadığınız çevrenin kültüründen gelir. Televizyon, internet vs. Kalplerinizi bunlardan korumalısınız ve kalplerinizdeki Tanrı sevgisi olan tüm olumlu enerjilerin kirlenmemesi için dikkat etmelisiniz. Zihninizdeki tüm zararlı ve asalak düşüncelerin kalplerinizde (ruhunuzda) bir yer edinmesine izin vermemelisiniz. Bu takıntılı dürtüler ve tutkular sizin iblisler dediğiniz şeylerdir. Oburluk, mutsuzluk, öfke, kibir, umutsuzluk, endişe, para hırsı, açgözlülük, pintilik, hasetlik, asabilik vs. bunların her biri bir şeytandır.
Bu tür şeytanların ruhunuzda bir yer edinmesine ve ruhunuza yerleşmesine asla izin vermeyin. Elinizden hiçbir şeyin gelmediği durumlarda Tanrıya sığının. Ruhunuzu koruması için dua edin.
Tanrı sadece mükemmel olanı yaratır. Onun her yarattığı mükemmeldir çünkü O mükemmeldir. Ancak bizler, insanlar hasetliğimiz, açgözlülüğümüz ve kötülüklerimizin yüzünden bu mükemmeliyeti bozuyoruz. Bizden istenen yaşamı korumamız, yaşamı tüm varlıklar için daha işlevsel hale getirmemiz ve kalitesini geliştirmemizdir.
Dogmalardan uzak durun. Dogmalara insan bilincine bir aşağılamadır. İnsanlığı karanlığa çekmiştir. Dogmalar insan ruhunun öfke, kin, hasetlik, korku gibi olumsuz duygulardan ele geçirilmesine sebep olur ve bu tip kişiler acımasız, vicdansız ve kişiliksiz olurlar. Onlar dünyaya toparlar. Diğerlerine hükmetmek en büyük tutkularıdır. Para hırsı en büyük özellikleridir. Tanrının adını boş yere kullanırlar, amaçları kendi olumsuz hırs ve hedeflerini sadece. Bu tip insanların kötülükle kazandıkları şeylere özenmeyin. Onlara sempati dahi duymayın. Onlar kendi ruhlarını yok etmektedirler.

RUHSAL KALP
Manevi konular geçtiğinde bahsedilen bir kalp vardır.  Kalpten söylemek, kalp gözünün açılması, kalp temizliği vs. Nedir bu kalp? Biyolojik kalbimiz mi?
Bu kelime ile kast edilen ruhsal kalptir yani bizlerin asıl benliğimizdir. Kastedilen biziz. İçimizdeki gizli duygu ve düşüncelerimiz ki bizden başka onları sadece Tanrı bilmektedir. Tanrı için bir ağacın görünen gövde ve dalları, yaprakları kadar görünmeyen kökleri de aynı derecede önemlidir. İnsanlar sizin dış görünüşünüze bakar ama Tanrı kalbinize, yani bütününüze. Bu kalpten yaşamın tüm dokuları çıkar. Bu sebeple ağzınızdan çıkan her şey kalbinizden yayınlanmaktadır. Tüm kötülükler; cinayet, tecavüz, zina, fuhuş, hırsızlıklar, yalancılık, hasetlik, gerçeğe şahitlik etmemek, dolandırıcılık vs. kirli kalplerden çıkar.
Bu kalp yaşamın ruhsal merkezidir. Tüm duyguların, düşüncelerin, niyetlerin, isteklerin, anlayışın ve karakterlerin ikamet ettiği bu ruhsal merkez bizlerin kalp diye bahsettiğimiz merkezdir. Kalbi saf insan demek lekesiz bir insan demektir. Tüm olumsuzluklardan aşkın kalbi tamamen Tanrı sevgisiyle dolu olan insanı kamildir. Gerçeğe ermiş insandır.
Gerçeğe ermiş insanın Tanrıya bakışında ikilik, şüphe olmaz. Saf bir kalpte iki yüzlülük olmaz. Kurnazlık olmaz. Art niyet olmaz. Saf kalpler saydamdır ve ödünsüz her şeyde Tanrıyı memnun etme arzusu taşırlar. Bu saflıkları dış görünüş ve davranışları ile birlikte onlarında ötesinde olan bir içtenliktedir.
Saf kalpler (ruhlar) Tanrının her yerde olduğunu bilir ve bu anlamda kendi içlerinde olduğunu da bilirler. Tanrının her şeyi görüp, duyduğunu bilirler ve bu farkındalıkları süreklidir. Bunu bir an bile unutmamak için çaba gösterirler. Bu nedenle de sık olarak dua ederler. Duaları içsel ve samimidir. Gösteriş ve riyadan uzaktır. Onlar bilirler ki kendi saf kalpleri dahil her yerde ve her şeyde olan Tanrıyı başka bir yerde, gökyüzünde veya yeryüzünde ki belli yerlerde aramak Tanrıyı inkâr etmektir. Tanrının kendi içlerinde de var olduğunu inkâr etmek aslında putlara tapmaktır. Onlar bu gerçeğin tam bilincindedirler ve Tanrıya olan bağlılıkları bu temel gerçek üzerinde oluşur.

KUTSAL ELLER
Paskalya zamanıydı. Yeşua havarileri ile bir koyun almaya gitmişti. Orada bir münakaşa başladı. Aslında herkes (Romalılar dahil) onun kim olduğunu biliyorlardı. Onu tanıyorlardı. Elleri ile mucizevi şifalar veren bu adamı biliyor ve onu yok etmek istiyorlardı. Çünkü bu iyilik dağıtan adam kendi egemenlikleri için bir tehditti. Korku üzerine kurulu köle efendi ilişkisini sevgi üzerine kurulu bir kardeşlik ilişkisine çevirmek istiyordu ve bunu da sahip olduğu eşsiz şifa gücüyle ve aydınlık sözleriyle başarmak üzereydi. Derhal bir sebep bulunup ortadan kaldırılmalıydı.
Tutuklandı, hahamların göstermelik yargılamaları hakaret ve eziyet doluydu. Sonra Romalıların kırbaçlayarak yaptıkları saatler süren işkence. Dayanılır gibi değildi. Normal bir insan bedeni bu kadar kan kaybını kaldıramazdı. O dayandı.
Galyota tepesine giden o eziyet yolunda haçını da kendine taşıttılar. Başına da dikenli bir daldan yapılmış bir taç takmışlardı. Neydi bu nefretin sebebi? Ne yapmıştı bu insan? Şifa dağıtmıştı. Birbirinizi sevin demişti. Ama, hayır bunlar değildi elbet. Halk onu çok sevmişti. Onu kral yapmak istemişti. Gerçi O bunu "Benim krallığım yeryüzünde değil" diyerek ret etmişti ama buna kim inanır. Kalpler kin ve fesatla örtülüydü.
Golgota tepesinde diğerleri gibi Onu da bileklerinden haça bağladılar ama hayır, bu yetmezdi, ilaveten köşeli dövme çivilerle avuç içlerinden haça çaktılar. Acı çeksin diye mi? Evet, ama esasında onlar Onun ellerini tahrip etmek istediler. Çünkü o kutsal eller şifa dağıtıyordu. Ve Onu o kutsal ellerinden, avuç içlerinden bağlara ilaveten haça çaktılar. Esasen Yeşua'nın bedenini halatlarla haça bağlı bilekleri taşıyordu. Avuçları değil.
O şifa veren kutsal eller tahrip edilmeliydi ama başaramadılar. Yeşua hala o ellerle ruhsal alemlerden şifa dağıtmaktadır. Bu yetki ona Tanrı tarafında verilmişti. Bunu tahrip etmek kimin haddine düşer? Eziyet etme istekleri de gerçekleşmedi. Yeşua bunların hiçbirini hissetmedi. Tanrı buna izin verir mi sanıyorlardı? Elbette vermeyecekti ve vermedi.
Yeşua nihayet haç üzerindeyken altıncı saatte bayıldı ve komaya girdi. Öldüğünü sanıp onu mağaraya koydular. Aslında Yeşua'nın ruhu bedeninden çıkmış ve tüm bunları astral alemden seyrediyordu. Yaşam kordonu kopmamış ölümü gerçekleşmemişti. Onu öldürememişlerdi. Tanrı buna izin vermedi ve sonra Yüce Tanrı onu iyileştirdi ve mağaradan çıkardı. Bu durumda da o onlar için iyilik diledi. “Baba onları affet. Ne yaptıklarını bilmiyorlar.” Onlar ise yaptıklarından mutlu: “Paskalya ’ya onu da kurban ettik” diye kendi aralarında gülüşüp konuşuyorlardı.

SAF ENERJİNİN DÖNÜŞÜMÜ
Tanrı insanların hepsine aynı saf temiz enerjiyi gönderiyor. Bu enerjiyi biz insanlar yanlış kullanarak kirletiyor ve karartıyoruz. Halbuki Tanrı yolladığı bu saf enerjinin aynı saflıkta kendisine dönmesini istiyor. Ancak insan çoğunlukla bu saf ve temiz enerjiyi kötülük için kullanarak çevresine ve tabi kendisine zarar vermektedir. Tanrıdan sadece saf olan, temiz olan gelir çünkü Onda kirli bir şey yoktur. Tanrıda karanlık bir şey olamaz. Karartan özgür irade verilmiş olan insanoğludur. Ve tüm bunları da iblislere, şeytanlara bir takım hayali kötülük için yaratılmış varlıklara bağlar. Aslında salt kötülük için yaratılmış varlık yoktur. Sadece kirletilmiş, karartılmış enerjiler vardır. Evet, iblisler diye isim verilen bunlar, insanların kendilerinde bulunmasından hoşlanmadığı kötü yanlarıdır. Her şeye kadir olanın enerjisini dış tanrılara, idollere ve pek çok ilaha yükledikleri gibi, kendileri hakkında sevmedikleri şeyi de iblislere, cinlere ve Şeytan ya da Lucifer denilen varlıklara yükledi insan.
Yeşua bunlardan herhangi birini kabul etmemiştir. Farklı türde tüm bu idolleri reddetmiştir.  Ve bir takım çılgın kurallara uyulmazsa, onları ele geçirecek olan şeytan enerjisinin varlığını de kabul etmemiştir. Ancak şeytani boyutlar vardır. Bunlar kötülüğü seçen insanların yaşarken zihinlerinin türettiği olumsuz enerjilerinden oluşan boyutlardır.
Tanrı insanlara, içlerindeki bilgeliğe hitap ederek, gerçek yolu malum eder. Bu bilgelik herkesin içinde kalben vardır ancak ona ulaşmak için kalbin tamamen olumsuzluklarından arınmış olması şarttır. İçimizdeki, bu, derinlerdeki bilgelik bizi ölümsüz yapabilecek tek yerdir. Aslında ruhlarımızdaki bu içsel güç gelecek yeni mesajlar için insanın tek ümididir. Buradaki bilgelik her tür entelektüel zekayı aşar ve oradan alınacak sezgisel kavrayışlar insanın daha üst amaçlara ve yaşamının, kader planındaki yaşamla olan ilişkisine ulaşmasının tek yoludur.

KURBAN
Bir hayvanın kanını ve canını Yaratana kurban olarak sunmak, bu en alt tekâmül seviyesindeki insanların yaptığı bir şeydir. Bu insanlar kendilerini hayvanla bir yapmışlardır. Hayvan sunumdan evvel canlı iken sunum sonrasında ölü olur. Tıpkı kendilerini Tanrıya sunanlar gibi. Yeşua diyor ki; ‘’Bırakın ölüler kendi ölülerini gömsünler.’’
Yüksek bilinç seviyesindeki varlıklar bunu yapmazlar. Onlar kendi dünyasal tutkularını öldürerek, dünyevi arzulardan arınmış diri ruhlarını Yaratana sunarlar. Bu ebedi yaşamı hak etmek içindir.
Bu dünya da ölümün hükmü geçerlidir. Doğan her şey ölür ancak sonsuz yaşamda yaşam hüküm sürer. Ölüm yoktur. Bu dünya için değil sonsuz yaşam için yatırım yapın. Aklı olan bu gerçeğe bir an evvel uyansın. Hüküm Tanrınındır.



KORKU ENGELİ
Korkuyla, cehennemde ebediyen yanmak, derilerin yeniden oluşması ile tekrar tekrar işkence edilmek vs., gibi gerçek dışı vahşet senaryoları ile baskı altına sokulmuş insanlar o kadar ezilmişlerdir ki günaha girip de ateşe atılma korkusuyla bir bilinç açılımına sempati duymaya bile korkar hale gelmişlerdir. Istırap vardır elbette herkes ektiğini biçecektir ancak bu manada bir işkence yoktur.
Korku içlerine o kadar işlemiştir ki adeta gönüller ezilmiş ve tecrübeden akla giden olguları engeller hale gelmiştir. Gördüklerini bile inkâr ederek bir takım zorlama yorumlar yaparak 'bu değil, bunlar değil, biz böyle değiliz' gibi yakıştırmalarla kendilerini kandırmaktadırlar. Adeta kafalarını korkudan kuma gömmektedirler. Aslında bir kısmının da içlerinde ki kötülük onlara ‘ya ben baş olursam bunları kendim için yapmak istiyorum, bu şekilde hükmeden ben olmak istiyorum’ demektedir.

TANRI İLE BİR OLMAK
Bu kesinlikle Tanrı olmak demek değildir ancak okyanustan ayrı düşen ve kirlenen bir damlanın arınıp tekrar okyanusa kavuşmasıdır. Kişiler almak arzularını Tanrıyı memnun etmek için vermek arzusuna çevirdiklerinde Yaratan’la şekil eşitliği edinirler. Sonrasında Tanrı ile bir olurlar ve ölüm onlar için sonsuza dek ortadan kalkar. Dünyadaki ıslah dönemleri sona erer ve onlar artık insan değil Bütünün bir parçası, zerresi olan arınmış ruhlardır. Mesih kelimesinin anlamı da budur.
BÜTÜN VE PARÇA
Kişinin ruhu Tanrı’nın bir parçasıdır, şöyle ki Onunla ruh arasında bir fark yoktur, Tanrı “bütündür” ve ruh “parçadır”. Bu durumu dağdan oyup çıkartılmış bir kaya parçasına benzetirler, dağ “bütündür” ve kaya ise “parça”.
Görürüz ki maneviyatta şekil farklılığı iki şeyi birbirinden kesip ayıran bir balta gibidir ve aralarındaki mesafe şekil zıtlığına orantılıdır. Bu durumdan öğreniyoruz ki; haz alma arzusu ruhumuza işlenmiştir ve bu form Yaratan’da olmadığı için, zaten Tanrı kimden alabilir ki, ruhların sahip olduğu bu form farklılığı ruhları Onun özünden ayırır, tıpkı bir baltanın bir kaya parçasını bir dağdan ayırdığı gibi. Bu farktan dolayı ruhlar Yaratan’dan ayrıldı ve varlıklar oldular. Ancak, ruhların O’nun ışığından edindiği her şey bize vardan var olan O’nun özünden gelir.
Dolayısıyla kaplarında (alma arzusunda) alabildikleri ışık kadarıyla Yaratan ile aralarında bir fark yoktur. Demektir ki alma arzusu olan kaplarına aldıkları ışıkla birlikte Yaratan’dan ayrı çünkü alma koşulundan dolayı form farklılığıyla alınmakta ve zaten bu koşul “bütün” den ayıran ve “parça” yapan koşul. Bu yüzden aralarında ki tek fark birisinin “bütün” diğerinin “parça” olmasıdır, bir dağdan kesip alınan bir parça kaya gibi. Bu konuyu çok iyi sindirin zira bu böyle yüce bir kavram üzerine daha fazla konuyu açmak imkansızdır.


KÖTÜ EĞİLİMLERİN KONTROLÜ
Kötü eğilimini takip etmeyen ve kibirli olmayan, ruhunu kalbini ve rızasını Yaratana doğru yönlendirenlerin kötü eğilimleri döner ve onun kölesi olur zira o kişiyi kontrol edememektedir. Bilakis kişi kötü eğilimlerini kontrol eder, şöyle yazdığı gibi; "Ve sen ona hükmedebilirsin."

İNANMAK ve İNANMAMAK
Tanrıya inananlarla inanmayanlar arasındaki farklar:
Tanrı sonsuzluğu temsil eder. Tanrıya inanmak sonsuzluğa inanmaktır. Tanrı sevgiyi, şartsız, diğerkâm sevgiyi temsil eder. Karşıdakinin mutluluğu da esastır.
Tanrı özgürlüğü temsil eder. Tanrısal olanda karanlık bir nokta yoktur. Her şey aydınlıktır, dolayısıyla korku yoktur. Takıntı yoktur. Kölelik, kulluk yoktur. Kardeşlik vardır. Birlik vardır.
Tanrıya inanmayanlar geçici olana inanırlar. Bir gün nasıl olsa bitecek bilinci bencilliği, korkuları ve köleliği getirir. Tanrıya inanmayanlar özgürlüğü sadece kendilerine isterler. Buda zorbalığı ve bağnazlığı getirir.
Tanrıya inanmayanların sevgisi tutkularla şekillenir. Sevgiyi kendileri için isterler. Kendi egolarının tatminini sevgi sanırlar. Kendilerine kulluk edilmesini isterler. Eşitliğe tahammülleri yoktur. Gerçek ise derin anlayış gerektirir. Ruhaniyet kendinizle ilgili soru sormak iken dinler ilerlemek için kitaplara güvenilmesini ister. Bu durum ise milyonlarca zihni kilitleyerek geri bıraktırmıştır. Dinler politikaya bulaştırılmış adeta sömürgeci köle tacirlerinin ideolojik arka kapıları olmuştur. Bu manada da güvenilecek kaynağı bulmak sıradan insanlar için olanaksız hale getirilmiştir.

SEVGİ VE NEFRET
Sevgi ve nefret çok yan yana iki duygudur. Hem sevip hem nefret ettiğinizi düşünürsünüz. 'Affettim' dersiniz. Ama bu ikisi birbirini iten duygulardır. İkisi de aynı beyin bölgesinden çıkan yoğun ama birbirini iten duygulardır.  Nefret duygusu varsa affetmek olmaz.
Affetmek demek tüm negatif duyguların yok olması demektir. Affettim ama hala nefret ediyorum diyemezsiniz. Bu yanlıştır. Nefret negatif bir duygudur. Bu durumda affetmemişsinizdir. Esasen affedememenin özünde nefret vardır.
Nefret olumsuzluğa, yanlışa karşı olursa bir derece makul doğru kabul edilir, olumluya karşı olursa tamamen yanlıştır. İnsanlar arasında bu böyledir. Yalancıdan, kötülükten nefret etmek doğrudur ama iyilikten, doğruluktan nefret kötüdür. Ama her halükârda ruhumuzdaki acı, olumsuz duygularla ışığa, zaman üstü boyuta giremeyiz.
İlahi sevginin ne demek olduğunuzu anlamamız gerek. İlahi sevgide nefret yoktur. Kötülük yapanlar için bile dua edilir. Kötülüğe kötülükle karşılık verilmez. Mâni olunur ama temel güdü caydırıcı olmaktır. Öç almak değildir.
Tanrı hepimizi sevgi ile sarar. Tanrı öç almaz. Tanrıda karanlık bir nokta yoktur. Tanrı sevgidir. Tanrı ışığın kaynağıdır.  Ama Tanrının affetmedikleri de vardır. Tanrının da affı sonsuz değildir.  Hükmü ise kesindir. O kişinin tüm rızkını, her şeyini keser.

TANRI KÖTÜLÜKLERE NEDEN İZİN VERİYOR?
Bunu anlamak için insanların çoğunluğunun derin bir anlayış ve bilge denebilecek bir deneysel derinliğe ulaşması gerekiyor.
Hâlbuki bu tipte insanlar milyonda bir ve ilaveten ortaya çıktıklarında da fazla yaşam şansları olmuyor. Geri kalan çoğunluk kaypak ve iş eyleme gelince ortadan kayboluyorlar. O zaman az da olsalar bilinçli olarak kötülüğü seçmiş olumsuz varlıklar meydanlarda baş köşeleri tutuyorlar çünkü onlar ahmakları kandırmak için gereken her türlü yalan hikâye ve vaatleri söylemekte tereddüt etmiyorlar.
İnsanların ruhlarını çıplak görebilseydik acaba ne olurdu? Yeşua bana buna dayanamayacağımı söylemişti. Yani o kadar korkunç ve karanlık durumda. En doğrusunu Tanrı bilir.
Kişiler yaptıkları gelişigüzel davranışlarıyla değerlendirilmiyor. Kalplerindeki niyetler de dikkate alınıyor. Gerçeğe uyanmış olmaları dikkate alınıyor. Ruhsal temizlik, önemli olan budur.
Ruhsal olarak temiz olmak demek sizden ne kendinize ne de diğer canlılara bir zarar gelmeyeceği demektir. Tam tersi fayda geleceği demektir. Aranan budur; olumlu, yapıcı, faydalı varlıklar olmak. Kast edilen sevgi budur.
BOYUTLAR
Boyut dediğimiz titreşimlerdir. Yavaştan hızlıya titreşimler. Bunların artan kademelerle hızlandığı bilinir. Her üst titreşim kendi altında kalan tüm titreşimleri de içinde barındırır. Titreşimler hem zerre hem de dalgadır ve bilinç denilen mesajları taşırlar. Sevgi en yüksek boyut titreşimdir. Tüm diğer titreşimlerin yükselmesini sağlar. Dolayısıyla bizlerin her sevgi sürümü bütünün de hayrına olmaktadır. Sevgi, her şeyin yaratıldığı titreşimdir. Dolayısıyla her şey birbirine sevgi ile bağlıdır. Sevgi kendisine çeker, itmez. Toplumda ki sevgi akışı arttıkça gerçek, hızla ruhların kendi öz benlikleri ile bir olmasını sağlayacaktır ve Tanrı'nın isteği yerine getiriliyor olacaktır.

 RUHSAL TEMİZLİK
Ruhsal temizlik... Önemli olan budur.
Kişiler yaptıkları gelişigüzel davranışlarıyla değerlendirilmiyor. Kalplerindeki niyetler dikkate alınıyor. Gerçeğe uyanmış olmaları dikkate alınıyor. Kalplerdeki sevgi dikkate alınıyor.
Ruhsal olarak temiz olmak demek sizden ne kendinize nede diğer canlılara bir zarar gelmeyeceği demektir. Tam tersi fayda geleceği demektir. Aranan budur; olumlu, yapıcı, faydalı varlıklar olmak. Kast edilen sevgi budur.  Bu sevgi en yüksek boyut titreşimdir. Tüm diğer titreşimlerin yükselmesini sağlar. Dolayısıyla bizlerin her sevgi sürümü bütünün de hayrına olmaktadır. Sevgi, her şeyin yaratıldığı titreşimdir. Dolayısıyla her şey birbirine sevgi ile bağlıdır. Sevgi kendisine çeker, itmez. Toplumda ki sevgi sürümü arttıkça gerçek, hızla ruhların kendi öz benlikleri ile bir olmasını sağlayacaktır ve Tanrı'nın isteği yerine getiriliyor olacaktır.

İRADE
Zihinsel olarak kuvvetli insanlar yaşamlarında her şeye takılıp gereksiz zaman harcamazlar. Enerjilerini ziyan etmezler. Geçmişlerinin tüm sorumluluğunu üstlenirler ancak aynı hataları tekrarlamazlar. Mücadelecidirler ancak hemen sonuç beklemezler. Mutlu olmak onların düsturudur ve kibardırlar. Yaşamlarını kontrol edemeyeceği risklere atmazlar. Temkinlidirler. Dolduruşa getirilmezler. Üretkendirler. Çevrelerine katkıda bulunurlar. Duygularını kabul etmekle beraber onların esiri olmazlar.
Asla ideoloji ya da inançlar üzerine fikirlere bağlanıp zihinlerini kapatmazlar. Düşmanlık beslemezler. Farklılıklara tolerans gösterirler. Partizan ya da fanatik olmazlar. Dogmalara saplanmazlar. Bu sebeple insanlara düşman gözüyle bakmazlar. Dogmaların altında yatan cehaletin farkındadırlar.
İnançları uğruna ölmek ya da öldürmenin Tanrıyı inkâr etmek olduğunu bilirler. Tanrının verdiği canı almanın Tanrının nefret ettiği bir şey olduğunu bilirler. Bu tür davranışların toplumları etkileyen zihinsel bir hastalık olduğunu kabul derler. Esasen düşmanlık temelinde oluşan inançlarının sonunda kendileri gibi düşünmeyen ve davranmayan sözde Tanrı düşmanlarını öldürme güdüsüne döneceğini farkındadırlar. Zorbalıktan uzak dururlar.
Gerçek Tanrı inancına aydınlanmış zihinler neyin ne olduğunun bilinmediği ilkel çağ insanlarının olayları nasıl kendilerine göre şekillendirmiş olduklarının bilincindedirler. Bu sebeple ne dinsel ne de ideolojik dogmalarla tahrip edici davranışlara yönelmezler. Esasen Tanrı bilinçlerimizin yükselmesini ve zihinlerimizin İlahi yaratılış gerçeğiyle aydınlanmasını bekler. Kalplerin katılaşmasını, zihinlerimizin donup kapanmasını ve acımasız katillere dönüşmemizi istemez. Bilge insanlar şefkatli olurlar. Hoşgörülü ve anlayışlı olurlar. Onlar dinlerin ve ideolojilerin ötesindeki büyük inancı görürler.

ERENLERİN HALLERİ
Zihinsel olarak kuvvetli insanlar yaşamlarında her şeye takılıp gereksiz zaman harcamazlar. Enerjilerini ziyan etmezler.  Geçmişlerinin tüm sorumluluğunu üstlenirler ancak aynı hataları tekrarlamazlar.  Mücadelecidirler ancak hemen sonuç beklemezler. Mutlu olmak onların düsturudur ve kibardırlar. Yaşamlarını kontrol edemeyeceği risklere atmazlar. Temkinlidirler. Dolduruşa getirilmezler. Üretkendirler. Çevrelerine katkıda bulunurlar. Duygularını kabul etmekle beraber onların esiri olmazlar.
Asla ideoloji ya da inançlar üzerine fikirlere bağlanıp zihinlerini kapatmazlar. Düşmanlık beslemezler. Farklılıklara tolerans gösterirler. Partizan ya da fanatik olmazlar. Dogmalara saplanmazlar. Bu sebeple insanlara düşman gözüyle bakmazlar. Dogmaların altında yatan cehaletin farkındadırlar.
İnançları uğruna ölmek ya da öldürmenin Tanrıyı inkâr etmek olduğunu bilirler. Tanrının verdiği canı almanın Tanrının nefret ettiği bir şey olduğunu bilirler. Bu tür davranışların toplumları etkileyen zihinsel hastalık olduğunu kabul derler. Esasen düşmanlık temelinde oluşan inançlarının sonunda kendileri gibi düşünmeyen ve davranmayan sözde Tanrı düşmanlarını öldürme güdüsüne döneceğini bilirler.
Gerçek Tanrı inancına aydınlanmış zihinler bunların yanlış olduğunu, neyin ne olduğunun bilinmediği ilkel çağ insanlarının olayları nasıl kendilerine göre şekillendirmiş olduklarının bilincindedirler. Bu sebeple ne dinsel nede ideolojik dogmalarla tahrip edici davranışlara yönelmezler. Esasen Tanrı bilinçlerimizin yükselmesini ve zihinlerimizin gerçekle aydınlanmasını bekler. Kalplerin katılaşmasını, zihinlerimizin donup kapanmasını ve acımasız katillere dönmemizi değil.
Şefkatli olurlar. Hoşgörülü ve anlayışlı olurlar. Onlar dinlerin ve ideolojilerin ötesindeki büyük inancı görürler.
İnsanoğlu Kutsal Ruhun bir zerresi olmak için yaratılmıştır. Bu Tanrının Krallığına girmek, ikinci doğum ya da ebedi yaşam olarak tasvir edilir. Huzura ermek ve Huzurda olmak. Tanrının huzuruna. Bu makama erenler yaşam enerjilerini direk olarak Tanrıdan alırlar. Fiziksel yaşamlarının bitmesi ile onlar kabir görmeden ışığa alınacaklardır.


KUTSAL RUHUN BÖLÜNMESİ
Kutsal olan bir ruhun yeniden bedenlenmesi, doğması dendiğinde bilmemiz gereken bir şey var. Ruhsal alem doğası itibari ile sonsuzdur. Bir kutsal ruh bedenlenince buradan anlamamız gereken o orijinal ruhun tümüyle bir bedende yeniden doğuyor olması değildir. Orijinal ruh (bir kişiye ait olan) bölünebilir. Bir ağacın kökleri gibi birçok köke ayrılabilir. Her bölüm diğer bölümlerle aynı hafızaya sahiptir. Her bir bölüm ayrı bir potansiyelin tezahürü için ayrı bedenlenebilir. Çok boyutludur. Bazı bölümleri ruhsal alemde kalabilir. Sonuç olarak bedenlenen bir ruh orijinal varlığının sadece bir yüzü olabilir ve sadece bu bedende iken sahip olduğu yetenekleri ile sınırlandırılamaz. Her bir bedenlenme orijinal ruha ait farklı bir kökün değişik kabiliyetlerinin ortaya çıkmasıdır. Bu nedenle kutsal bir ruh dediğimizde onun orijinal kabiliyetleri tek bir bedenle sınırlandırılmamalıdır.
Ruhunuzu kısıtlamayın. Özgür bırakın. Ruhlarınıza zayıflık, zaaf yüklemeyin. Ruhsal alemde mantık kuralları geçmez. Yaşarken bir insan ne kader manevi gerçeklere uygun olarak (sevgi, saygı, doğruluk, iyilik, hoşgörü, sükûnet, erdem, sağduyu, sabır, anlayış) yaşarsa her şeyin kaynağı olan Tanrıya ve dolayısıyla her şeyin merkezine o kadar yakın olur. Eğer Tanrıyı unutup dünyaya taparsanız merkezden o kadar uzaklaşır ve sonsuz karanlıklarda yok olur gidersiniz. Karanlıklar Tanrının ışığından mahrum kalmaktır. Bir alan değil bir durumdur. Halbuki kutsal ruhlar son basamağı da çıkmış ve Tanrıya kavuşmuş ruhlardır.
Kendinizi asla küçümsemeyin ve doğru bir yaşam sürmeye gayret edin. Sonunda orijinal ruhunuzun tüm yetenekleri açılarak tezahür sonsuzluğunda akmaya başlayacaktır. Her bir kökünüzden sayısız kıvılcımlar tezahür edecektir. Ruhsal sonsuzluk dünya mantığıyla kavranabilecek bir şey değildir.

ÖLÜM
Gerçek ölüm sadece bedensel ölümle olmaz. Bedensel ölüm sadece uyanıştır. Gerçek yaşama uyanış ve bir sınavın daha bitişidir. Başarılı ya da başarısız. Gerçek ölüm bedenle beraber ruhun da ölmesidir. Tanrı tarafından, bedensel ölüm ötesinde ilahi adalet gereği, herkesin yaptığını bulması sürecinden sonra ruhsal bilincinin silinerek insan ruhunun varlık sahnesinden yokluğa geçişidir. Yok oluşudur. Geriye hiçbir hafıza kalmadan.
Kutsal Ruha küfredenler (can alanlar, büyü yaparak özgür iradeye müdahale edenler ya da cinsel sapmalarla kadere karşı gelenler) affedilmezler. Bu davranışlar affedilmez. Tanrının adını dünyevi yalan dolan işlerine alet edilmesi affedilmez.
İnsanoğlu Kutsal Ruhun bir zerresi olmak için yaratılmıştır. Bu Tanrının Krallığına girmek, ikinci doğum ya da ebedi yaşam olarak tasvir edilir. Huzura ermek ve Huzurda olmak. Tanrının huzuruna. Bu makama erenler yaşam enerjilerini direk olarak Tanrıdan alırlar. Fiziksel yaşamlarının bitmesi ile onlar kabir görmeden ışığa alınacak saf ruhlardır. Orada, Tanrının huzurunda ayakta durulur. Orada bir zaman ya da bir tarih yoktur. Anlık olarak görevler Tanrıdan alınır ve alındığı gibi de o anda yapılır. Hüküm Tanrınındır.
Bu makama ermek için insan sevgiyi öğrenmeli ve bunu özümsemiş, kendisi bir sevgi kaynağı haline gelmiş olmalıdır. Bunu yapamayanlar, kalpleri kin, garez, öfke, kıskançlık, açgözlülük ve kibirle kirli ve kitli olanlar huzura alınmazlar. Bu ruhlar teslimiyetten uzaktır. Dünyada iken kalplerini temizleyip sevgi ile dolduranlara ne mutlu çünkü geri kalanlar ki çoğunluk böyle, ikinci ölümü tadacaklardır yani ruhlarının ölümünü.
Olumsuz duygulara kalplerinizde yer vermeyin. Olumlu ve tedbirli olun. Tanrıdan başka hiçbir varlığa tam olarak güvenilemeyeceğini, teslim olunamayacağını iyi bilin. İnsanlara yüzde yüz olarak güvenmeyin. Sadece sizi sevenleri değil düşmanlarınızı da sevin, onların gerçeği görebilmeleri ve doğru olana dönebilmeleri için dua edin ama her zaman tetikte olun. Yeşua diyor ki; ‘’Beyaz bir güvercin gibi saf olun ama bir tilki gibide tetikte ve eğer bir güvercin gibi saf olursanız tanrı size tetikler.’’

KUTSAL TOPLULUK
Evrensel Kutsal Topluluk, tarih boyunca Mesih Yeşua'nın gerçek mesajına gönülden bağlananların toplamıdır. Din, mezhep, ırk, cinsiyet veya milliyet anlayışının ötesindedir. Birliği tam ve Tanrı katındadır çünkü Kendisine bağlı gönülleri yalnız Tanrı tam olarak bilir. Bu boyutta ayrılık ya da bölünme söz konusu olamaz.
Mesih Yeşua vasıtasıyla Tanrıya bağlanan kişiye Tanrının manevi çocuğu denir. Tanrının manevi çocukları olur, ama “torunları” olmaz. Yani doğuştan olmaz. Mesih vasıtasıyla Tanrıya kavuşmanın tek yolu, bilinçli bir yaşa varınca kişinin gönüllü olarak O’na bağlanmasıdır.
Bu nedenle inananların hepsi eşittir. Çünkü her kişi, Yeşua’nın tanıttığı sevgi Tanrısına dönüp inandığı ve bu inancını içselleştirdiği ve yaşamında tam uyguladığı zaman, Kutsal Ruh bedenin ayrılmaz bir parçası, bir üyesi olmak üzere bütün diğer inananlarla beraber aynı topluluk ile kaynaşır. Onları birleştiren bir din, bir merkez, bir yapı, bir örgüt değil, aynı Ruh’a ortak olmalarıdır.
“İman ettiğinizde, siz de vaat edilen Kutsal Ruh’la O'nda mühürlendiniz”.
“İster Yahudi ister Grek ister Türk (uyruğun önemi yok), ister köle ister özgür olalım (sınıf da yok), ister erkek ister kadın (cinsiyet yok) hepimiz bir beden olmak üzere aynı Ruh ‘ta kutsandık ve hepimizin aynı Ruh ‘tan enerji alması sağlandı”.
Mesih’e ve O’nun topluluğuna kavuşmak din değiştirmek değildir. Bu hakikate etmektir. Kendini bilmek Varlığın tek olduğunu hissetmektir. Kendi özümüzü bilmek Tanrıya bağlanmaktır. Yaratılış amacımızın gerçekleştirilmesidir.

AMAÇ
Tanrı bir kimlik ya da tekil farkındalık değildir. Tanrı tüm yaşamın içine nüfuz eden ve her tarafta olan bir güçtür. Bu manada tüm anlayışların ötesindedir. Tüm dini ve felsefi anlayışları aşar.
Tanrı insanların içlerindeki bilgeliğe hitap ederek gerçek yolu onlara malum eder. Bu bilgelik herkesin içinde kalben vardır ancak ona ulaşmak için kalbin (ruhun) tamamen olumsuzluklarından arınmış olması ve saf olması şarttır. İçimizdeki bu, derinlerdeki bilgelik bizi ölümsüz yapabilecek tek yerdir. Aslında ruhlarımızdaki bu içsel güç gelecek yeni mesajlar için insanın tek ümididir. Buradaki bilgelik her tür entelektüel zekayı aşar ve oradan alınacak sezgisel kavrayışlar insanın daha üst amaçlara ve yaşamının kader planındaki yaşamla olan ilişkisine ulaşmasının tek yoludur.

AYARTILMAK VE SAPMALAR
Tarih boyunca tüm kötülükler aşağıda bazıları sayılan küçük ihmaller ve duyarsızlıklarla başlamıştır:
. Küçük sapmaların bir zararı olmaz. Özellikle bundan şahsi ve maddi bir menfaatiniz olacaksa.
. Menfaat için hile yapılabilir. Hedefe ulaşmak için Tanrı adına konuşmak, yalan, iftira, gelişi güzel seks mubahtır türünden davranışlar.
. Kısaca insan mevki, para, cinsel tatmin için inançlarını uzlaştırmalıdır. Cinsel sapıklarda tamamen dışlanmamalıdır.
. Özetle bu tip davranışların oluşmasına imkân sağlanmalı ve menfaat için gerekiyorsa bunlara bizzat iştirak edilmelidir. "Bir kereden bir şey olmaz".
Gerçekte ise, kötülüğün büyüğü küçüğü ayrımsız tümden ret edilmelidir. Tanrının adını kendi nefislerine hizmet için kullananlar, kendi nefeslerini Tanrı yapıp Tanrı adına nefsani söylevlerde bulunanlar gerçek şeytanlardır.
Bizler, Tanrıyla bağı olanlar, gerçek için, doğruluk için ve iyilik için ayağa kalkmak durumundayız. Bu diğerlerinin duymak ya da görmek istemeyeceği şeyler olsa da bunu yapmak mecburiyetindeyiz.
Tanrı temizliğin, iyiliğin kaynağıdır. Oradan kirli su içilmez ama sizin ağzınız kirliyse temiz su sizin ağzınızda kirlenmiş olur. Bu sebeple Tanrıdan kimse için kötülük dilenmez. Beddua edilmez. Lanet dilenmez. Bunu yapanları Tanrı mutlaka cezalandırır. Olumsuz dualarınız size alt boyut varlıklarını çeker.

KÖR İNANÇ
Dogmalara körü körüne inanmak bilince bir hakarettir ve karanlık tarafından politik görüşlerden başka bir temeli olmaksızın organize edilmiştir. Gücü ele geçirmek ve diğerlerini kendine hizmet ettirmekten başka bir hedefleri yoktur. Putperestliktir.
Dogmalara kapılan kişiyi olumsuz duygular sarar. Öfke, nefret, korku, hasetlik gibi. Çünkü kişi kendi bilincini bastırmakla zaten kötü bir şekilde kendini Tanrısal olandan uzaklaştırmaktadır ve bu da kişiyi farkında olmasa bile, içsel bir hiddet, kendisi gibi olmayanlardan öç alma ve sadece öbür tarafta değil ama yaşarken de bir takım dünyevi imtiyazları hak ettiği şeklinde ayrımcı bir inanca götürür.
Bilinci hür olana ise sükûnet içinde gerekli değerler malum edilecektir ve her şeye ve herkese karşı olumlu duygularla dolacaktır. Ruhuna sevgi, huzur ve anlayış gelecektir. İç sesi gibi algılanan bu durum aslında Tanrının ruha yolladığı saf sevgi enerjisinin hissedilmesidir. Bu enerji Tanrı tarafından her ruha her an yollanmaktadır ancak kişi olumsuz duygularla adeta bu enerjiyi kirletmektedir.
Havariler Yeşua ‘ya “Son nasıl olacak?” diye sormuşlar.
Yeşua: “Başlangıcı keşfettiniz mi ki sonu soruyorsunuz? Başlangıçta nasıldıysa sonda da öyle olacaktır.
Başlangıçtaki gibi saf olabilenlere ne mutlu; onlar sonu bilecek ve ikinci ölümü (ruhsal ölüm) tatmayacaklar. İlk yaratıldıkları gibi olabilenlere ne mutlu.”

CEHALET
Cahil insanların kalpleri karanlığa zincirlenmiştir. Cahil bir kalbin iyi olması imkansızdır. Kalbi saflaştıran bilgidir. Bu sebeple bilgiden yoksun kalp iyi olamaz. İnsanlar olarak diyorsunuz ki; “Zihinleri cahildi ama kalpleri iyiydi”. Bu söz şunu söylemek gibidir; “Kördüler ama gözleri iyiydi”. Cüzam mikrobunu beynine bulaştırmış bir kimseye sağlıklı, temiz denir mi? Cahil insanın durumu da budur. Yeşua demiş ki; ‘’Birinciler sonuncu ve sonuncular birinci olacak.’’ Bu söz ilerleyen zamanlarda gelecek her ruhun kendisinden öncekilere kıyasla ruhen daha evrimleşmiş ruhlar olacaklarına işaret etmektedir.
Kirli bir kalp zindandır. Oraya lütuf girmez. Cehaletin hüküm sürdüğü yerde lütuf yoktur. Cahil adamım kalbinde Tanrı sevgisinden eser yoktur. Cahil bilmediği bir şeyi nasıl sevsin?  İnancı olmaz çünkü bilgi inancın içinde olmalıdır. Kör inanç putperestliktir. Tanrıya ibadetini doğru yapamaz. Tanrıdan dünyevi şeyler talep eder. İnancı ve ibadeti bir menfaat karşılığındadır. Doğru Tanrıya tapsa bile davranışları yanlıştır. Cehalet tüm günahların köküdür. Cehalet kördür. Cehaletin körlüğü şehveti besler. Cehaletin körlüğü vahşeti besler. Kibrin anası da cehalettir. Cehalet yanlışa gitmenin nedenidir. Tüm hatalar cehaletle beraber gelir ve cehaletle gelen kibir, devamında cehaleti besler, akabinde bu cehalet şeytani duygu ve düşünceleri ve yine bu şeytani duygu ve düşüncelerde tekrar cehaleti besleyerek bir kısır döngü yaratır. Adeta cehaleti canavarlaştırır.
Bazı insanlar cahildir ancak bazıları cahil olmayı sevmektedirler. Öğrenmeye isteksizdirler. Adeta hastalıklarını kucaklarlar. Ve bu cahil zihinler saf değildir. Bilgi karanlığı aydınlatan ve her tür korkuyu yok eden ışıktır. Bilgisiz kişi karanlıktadır ve karanlık içinde sonsuz yaşama ulaşmak söz konusu değildir.

IŞIĞI TAKİP EDİN
Bedenin ışığı ruhtur. Ruh Tanrının içimize koyduğu fenerdir. Biz buna vicdan diyoruz. Ahlak değerlerini veren içimizdeki ses, ruhsal boyutu fark etmemizi sağlayan, doğruyu yanlıştan ayırmamızı sağlayan ve yolumuzu görmemizi sağlayan ışık. Bu ışığa dikkat eder ve onun gösterdiği doğruda gidersek her şey yolundadır. Tüm bedenimiz bu ışıkla aydınlanır. Bu ışıkla bağınız derinlerde yatar. Işığı takip konusundaki niyetinizin şaşmaz lığı kalplerinizin bölünmesini engeller ki hiçbir varlık iki efendiye birden hizmet edemez. Ya Tanrıya yöneleceksiniz ve yaşamı kazanacaksınız ya da maddeye ki bu ölümdür.
Bilincinizi yükseltirken dalgalanmayın. İniş çıkışlar yaşıyorsunuz. İnsanlar ve olaylar sizi aşağıya çekmesin. Yüzünüz daima Tanrıya dönük olsun. Işığa dönük olsun. Işığın kaynağı Tanrıdır. Diğer insanları durup bekleyebilirsiniz ama siz aşağı inmeyin. Bulunduğunuz bilinç seviyesinde kalın ve yüzünüz Tanrıya dönük olsun. Onların size gelmesini bekleyin. Aşağıya bakmayın. Tanrıdan yüzünüzü çevirirseniz kaos yaşarsınız. Işıktan mahrum kalırsınız.  Yüzünüz daima Tanrıya baksın. Aşağı inmeyin. Aşağıya bakmayın. Aşağıdaki, bekledikleriniz size, yukarı gelsinler. Dalgalandığınız müddetçe bir yere varamazsınız.

İNSAN NEDİR?
Yüce yaratıcının saf enerjisini aynı saflıkta alıp çevresine aynı saflıkta ve aldığını tam yansıtacak saf varlık demektir. Gerçek Tanrı mabedi insandır. Bu görev için bu Dünyada ki tek yetkin organizmadır. Sevgiyi, iyiliği, dürüstlüğü, nezaketi, sükûneti, alçak gönüllülüğü ve tüm diğer olumlu değerleri bu şekilde yansıtabiliriz.
Ama insan “Neyim ben?” i bırakmış ve maalesef “Kimim ben?” in sahte değerlerine kapılmış durumdadır. Tanrının bağışlama kapıları kapanmadan uyanmak şarttır.

KADİM SÖZLER
Tanrı mutlak hâkim olarak her şeyi bilir ama bizim özgür irademiz var ve bu özgürlük göstermelik değil, gerçektir. Bizi kendisine inanıp inanmamak konusunda özgür bırakmıştır.
Bu gizem nasıl anlaşılmalıdır? Tanrı bize özgür iradeyi Onunla birlikte olmayı seçmemiz için verdi. Başka gerçek yok. Ondan ayrılmak yok olmaktır. Burada seçim bize ait. Var olmakla yok olmak arasında seçim yapmak konusunda Tanrı bizi mecbur etmiyor. Zorlamıyor. Bu da gösteriyor ki gerçek tektir.
Var olmak için özgür iradesini gerçekten yana kullananlara ne mutlu ve Tanrı zamanın dışında sonsuzluğun sahibi olarak kendi hükmüyle verdiği özgürlüğün nasıl kullanılacağını da gizemli bir şekilde biliyor. Ruhlar ilk yaratıldıkları anda renklerini belli ediyorlar. Dünyasal mantık bu konuda yetersizdir.
İnsanlar düşündüklerini sanırken aslında ön yargılarını düzenleyip yeniden değerlendirme yaparlar. Ön yargılardan bağımsız olarak fiili gerçek üzerinde düşünebilirlerse o zaman o gerçekten düşünce olur. Elbette Tanrısal düşünceyi bu şekilde düşünebilenlerde anlayamaz.
Şöyle düşünün, Tanrı ile ilgili bir konuda belirleme yapılamaz. Belirme bir yerde sınırların çizilmesidir ve Tanrı sınırlandırılamaz.

KURUMSAL DİNLER
Kurumsallaşmış tüm dinler maalesef hükümetler tarafından kullanılır. İktidar ve güç arayışı içinde olan şahıslarca kullanılır. Egemen olmak ve kalabalıkları bastırmak için kullanılır. Tüm tarih boyunca bir savaş afişi ve bir boyun eğdirme sembolü olarak kullanılmışlardır. Yani dinler bu anlamda politikadır. İsimleri kullanılan yüksek ruhların verdikleri mesajlarla bunların arasında hiçbir bağ yoktur.
İnsanlar Tanrıyı kendi olmasını istedikleri şey olarak zihinlerinde kurarlar, inandıkları şey olsun isterler. Kendileri gibi bir Tanrı. Tüm insani hislere sahip ama süper güç sahibi trajik bir tanrı! Gerçek ise farklıdır.
Tanrı sabırlıdır öyleyse bizde sabırlı olmayı öğrenmeliyiz. Tanrı hoşgörülüdür öyleyse bizde hoşgörülü olmayı öğrenmeliyiz. Tanrı sevgidir öyleyse bizde birbirimizi sevmeyi öğrenmeliyiz. Tanrı tüm varlığın kaynağıdır. O zaman bizde tüm varlığa saygı göstermeli ve onların değerlerini ve yaşama olan katkılarını öğrenmeliyiz.
Kutsal sevgi Tanrıya aittir. Onun doğasında hâkim ve Onun özünden müteşekkil bir parçasıdır. İnsan bunu belirli bir ölçüye kadar tezahür ettirdiğinde kutsanır ve Tanrının doğasıyla uyumlanır.
HASETLİK
Hasetlik kirli bir kalbin göstergesidir. Dünya en kirli elementtir.  Kalbin saflığı maneviyatta yatar. Maneviyatını zıt karşılığı ise dünyevi laiktir ama tam zıttı hasetlikten. Hasetlik tüm kötülüklerin kaynağıdır. Tüm kirliliklerin, tüm cinayetlerin, hırsızlıkların, tüm ihanetlerin, tüm aldatmaların, tüm adaletsizliklerin ve tüm sahtekârlıkların kökü hasetliğe dayanır. Haset insanların tanrısı bu dünyadır. Onlar sadece bu dünya için yaşarlar. Bilerek ya da bilmeden sonsuz yaşamdan adeta vaz geçmişlerdir.
“Başkasının ne mallarını ne karısını ne çalışanlarını ne bedenini ve tüm her neyse ve neye sahipse hiçbir şeyine hasetlik yapmayacaksın.”

İNANÇTA ZORLAMA OLMAZ
Yeşua ‘ya takdis etmesi ya da sadece dokunması için anneler çocuklarını getirirlermiş. Bazı çocuklar hemen gülümseyerek Yeşua'nın yanına gider bazıları ağlayarak annelerinin eteğine sarılıp gitmezmiş. O zaman Yeşua annelerine zorlamamalarını söylermiş. Yeşua çocuklara bile zorlama ile bir şey yaptırmazmış. İstemeyen çocukları çağırmayıp şöyle dermiş; "Ruh bilir, beden yapar."
Maalesef verilen özgür irade bazı ruhlarda karanlığı seçmektedir. Bu durum sadece Tanrıyla onlar arasındadır. Kimsenin onları zorlama hakkı yoktur.
Kalbiniz daima saf, şefkat dolu ve dürüst olsun. Ölüm ötesinde kalbiniz sevgi dolu ise sevgi dolu bir ortamla karşılaşırsınız. Öfke doluysa öyle bir ortama gidersiniz. Bu dünyada birinci amacımız kalplerinizi saflaştırmak ve karşılaştığınız olaylarda doğru kararları vermiş olmaktır.  Niyet önemlidir. İnsanın bir şeyi ne niyetle yaptığına bakar yaratan.

KABİLE TANRILARI
Yargılamak, lanetlemek, öç almak ruhsal olarak olgunlaşmamış kabile insanlarının karakter özellikleridir. Bunlar kendilerine tabi olmayan, kendilerine kul köle olmayan herkese savaş açarlar. Önemsiz sebeplerle insanları cezalandırabilir hatta öldürebilir ve öldürmeye azmettirebilirler. Göz koydukları ganimetler (kadın dahil) elde etmek için cinayet, iftira, yalan her türlü kötülüğü yaparlar.
Hükmettiklerinin bu ezik hallerinden zevk alırlar. Bu yaptıklarını da kendi yarattıkları tanrıya atfederler. Tanrı istedi, Tanrı söyledi derler. İnsanlara acımasızca hükmeden bir tanrı ki bu tanrı figürü onların kendi ilkel benliklerinden başka bir şey değildir. Onlara göre tanrı korku ve eziyetle hükmeden bir diktatördür. Kendisi için savaşan ve öldürenler ister ve onlara da buna karşılık cennet denilen bir mekânda tüm bedensel şehvetlerini ve tutkularının sonsuz tatmin edeceğini vaat eder.
Sezgiler tamamen şeytanidir. Tanrının sevgi olduğu ve insanlara bir babanın çocuklarına yardım eder gibi onların olgunlaşmasına ve sevgiye ulaşmasına yardım eden bir Tanrı olduğu bilgisini, Yeşua vasıtasıyla sunmuş olan gerçek Tanrının öğretisine tamamen terstir.

ZARAR VERMEK
Darp etmek, tecavüz, taciz, küfür, hırsızlık, yalan ve sahtecilik, aldatmak kısaca insana ve çevreye zarar veren tüm davranışlar sürekli tekrarlanırsa bu da ruhu ikinci ölüme mahkûm eder. Programı silen Tanrıdır. Hüküm Onundur ve kesindir. Onun verdiği canı kimse alamaz bu anlamda idam cezasını Tanrı onaylamaz. Kesinlikle uygulanmamalıdır. Toplumdan müebbet tecrit yeterlidir.

YENİ DÖNEM
Şimdi, bedenlerimiz mabetlerimiz, ruhlarımız pencerelerimiz, zihinlerimiz rehberlerimiz, hayvani güdülerimiz kurban edeceğimiz şeylerdir.
Günde birkaç kere fiziksel kurbanlar sunamayız ama birkaç kere dua edebiliriz, günde birkaç kere mabetlere gidemeyiz ama birkaç kere ruhlarımıza dokunabiliriz. Eksikliklerimize kefaret olarak hayvanları kurban etmek yerine kendi hormonlarımızdan kaynaklı şehvetimizi, tutkularımızı ve hayvani dürtülerimizi yılda bir kere değil ama günde birkaç kere kurban edebiliriz.
Tanrıyı -bizim dışımızda bir Tanrı yok inkarına gitmeksizin- içimizde bulmamız ve dramatik dış seremonileri atarak yerine içsel, kişisel deneyimler yaşamamız Tanrının asıl planıdır. Tanrının huzurunu kalplerimizle, zihinlerimizle ve çevremizde olan her şeyle birleştiren tamamen yeni bir dönemin açılışı ve böylelikle Tanrının kendini insanoğluna biraz daha fazla yaklaştırarak yeni bir temeli asıl mabet olarak kurması istenendir.
Sonsuzluk Tanrı'ya ve Kutsal ruhlara aittir. Diğer her şeyin sonu bir şekilde vardır. Bilincinde çıkabileceği son bir kademe vardır. Rakam olarak 12. kademe diyebiliriz. O noktada artık tırmanma bitmiş zirveye çıkılmıştır. Merdiven bitmiş düzlüğe varılmıştır. Oradan her yer görünür. Daha yukarısı yoktur. O noktada da aşağı bakıp insanları küçümsemeyin. Yukarı bakın. Işığa bakın. Ben kimim diye sormayın. Bu bencilliktir. Daima ben neyim diye sorun.
Bilincimizi tüm zamanların üzerine yayabilseydik sonsuzluğa kavuşurduk. Güzellikte bir anlık sonsuzluğa yayılma duygusu verir ama geçici olduğundan ümitsizliği ve hüsranı da akabinde getirir. Bir an olsun kendimizi unutturur ama sonra gider. Kırılırız. Kalıcı sonsuzluk duygusu benliğimizin hiçliğe ulaşması ile olur.

TÜRKÇESİ YOL OLAN DİN KAVRAMI NEDİR?
Eski çağlarda, insanların bir kabile veya klana bağlı yaşaması zorunluluğu olan devirlerde dinler toplumları bir yere vardırabildiler ama şimdi bireysel yaşam var. Artık insanlar bireysel yaşayabiliyorlar. Bir kabileye, klana bağlılık mecburiyeti yok. Bu yüzden de Tanrıya bireysel olarak yönelebilirler. Dinlere ihtiyaçları yok. Çünkü çağa ayak uyduramayan kafalar insanları din adı altında kabilecilik mantığına sürükleyerek katliamlara sebep olmuşlardır.
Devamlı lanetleyen, düşmanlık besleyen, hoşgörüsüz ve kindar insanlar kimlerdir? Bu tip kötü duyguları kalplerinde devamlı taşıyanlar ne tür insanlardır? Kendileri gibi olmayanları katletmek için her tür kötülüğü mubah sayanlar nasıl insanlardır? Yaratıcının adını kötülüklerine bahane yapan insanlar gerçekten insan mıdır?
İnsanların 2/3 ü maalesef böyledir. Bunlar kendilerine az verildiği ya da kendilerince doğru oranda verilmediğine inandıklarında kendilerine karşılıksız yardım edenleri dahi öldürmeye hazırdırlar. Doğada bulunduklarında, deniz kenarı olsun, orman ya da herhangi bir piknik yeri olsun bunlar doğanın güzelliğini ve sükûnetini huzur içinde takdir edecekleri yerde mangal yakarlar, müzik açarlar ve çığlıklarla bağıra bağıra deli danalar gibi itişip kakışırlar, içerler, yerler, çöplerini etrafa saçarlar, çevreye ve diğer canlılara zarar verirler ve birbirlerinin kafasını gözünü yararlar. Huzur bozucudurlar.
Bu tip güruh ki maalesef toplumumuzda çok fazla sayıdalar özel yaşamlarında ve çalışma hayatlarında birbirleri ile zıtlaşır, birbirlerine yalan söyler, birbirlerinden çalar ve bununla ilgili tek endişeleri yakalanmak, yaptıklarının ortaya çıkması ihtimalidir.
Şehvetlerini tatmin için başkalarının hayatlarını tahrip ve hatta yok etmekten çekinmezler. Bilhassa erkekler tatmin için yakalanma endişesi dışında tecavüz ve darptan çekinmezler.
Bu tipler size kimleri anımsatıyor? Esasen bu tip düşük bilinç seviyeli insanlara din ya da idealler pek fazla açıklanmamalıdır. Çünkü bunların derin anlamlarına vakıf olamayacakları için konuyu ya çocukça saçmalıklara çevirirler ve sonuçta aklı yetersizlikler sonucu oluşan olumsuz şizofreni davranışlar bir yangın gibi hepsini sarabilir, ya da tamamen inkâr ederler. Bunlara sadece birbirlerine ve tüm doğaya sevgi, saygı ve iyilikten bahsedilmelidir.

SEVGİ KAPISI
Sevgi tüm bilgilerin kapısıdır.
Fakir kadın esanslı yağlarının bulunduğu kutusunu getirdi. Bundan önceki kötü yaşantısından bir hatıraydı, o eski zamanlar güzel kokmak için esanslı yağlarını kendisine almıştı. Kadın güzel yağlarını Yeşua’nın başına sürdü. Adeta hepsini boca etti. Kalbinde sevgi olmayanlarca bu hareket; veren için lüzumsuz bir savurganlık, alan için ise bir yüktü görünüşte. Küçük bir şeydi belki kadının bu yaptığı ama yapmıştı. Kalbinin bir şey söyleme ihtiyacı vardı ve gerçek bir söyleyişle rahatlayacaktı.
Yeşua’nın sözlerindeki gerçekler kendiliğindendi, içten gelen güdülerle fışkıran hâkim olunmuş sözler gibiydi, kesinlikle emir altında yapılan bir dışsal aktarım değildi. Pratik amaçlarla neye hizmet ettikleri önemli değildi. Değerleri, verdikleri şevklerindeydi. Onlara sevgiyi hatırlatıyordu, sevgiyi gösteriyordu ve Yeşua’nın sevgisi manalara tercüman oluyordu ve onları kabul ettiriyordu. Bağışlamak duygusundan akıp gelen tüm kabul edişin kaynağı idi ve aynı zamanda tüm bilginin anlamıydı.
Sevgi tüm bilginin temeliydi; Sevgisiz dinler, teoriler ve doktrinler peygamberler hakkındaki dedikodulara dönüşürdü.  Bu da yaşam veremezdi kalplere, tek bir ruha bile kutsanma olamazdı, hiçbir kalbe günlük yaşamdaki mücadeleler ve anlaşmazlıklar için bir kuvvet eli olamazdı. Yeryüzünde sevgiden yoksun ahlak kadar rezil ve düşük bir şey olamazdı. Tanrı sevgisinden ayrılmış bir kalpten gelen dini düşünceler kadar yetersiz ve aşırı bir sapma olamazdı. Hızlı bir çöküş ya da uzun vadeli bozulmak; her iki halde de varılacak son, ölüm ve çürümektir.

YÜKSELİŞ- TANRIYLA BİRLİKTELİK
Yükseliş, ruhun Tanrı ruhu ile yeniden birleşmesi törenidir. Yükseliş, kutsal alevin harlamasıyla, ruhun Mesih bilinciyle ilk birleşmesi ve onun dünyadaki son zamanının doğal sonucudur. Ruh kutsal planını tamamlamıştır. Ruh artık saptırılabilen, ayartılabilen konumdan saptırılamaz konumuna geçmiştir. O artık Tanrı’nın ruhunda bir zerre ruhtur. Yeniden dünyada doğuş halkası kırılmıştır. Bu esaret zinciri sona ermiştir.
İnsan fiziksel forma günlük yaşam şartlarını, zorluklarını deneyimlemek ve kendi alt benliğini kontrol etmek için inen coşkulu bir ruhtur. İnsan egosunu ve insani aklı tam kontrol etmenin üstesinden geldiğinde ve bunları kutsal olanla ikame ettiğinde Tanrının merkezine ulaşabilir ve zaman mekân üzerinde hakimiyet sağlar.
Yükseliş tüm insan ruhlarına açıktır ama ruhun kendi gayretine ilaveten Tanrının lütfetmesi de şarttır. Gerekli şartları yerine getiren her din ya da millet mensubuna bu bahşedilir. Bir guruba, cinse ya da ırka aidiyet söz konusu değildir.
Yükseliş alevi ümit alevidir. Bu yükseliş hafızası, umudu içimize Yeşua tarafından yerleştirilmiştir. Kendisi aramızda bedenlenip yaşamış ve insan egosunu yenmiştir. Yükselişin yolunu bize göstermiştir. Bizler de Yeşua’nın ayak izlerini takip ederek bunu başarabiliriz. O bizim için bir örnekti. Böylece yaşamın birçok gizeminden birini bize açmış oldu. Tanrının isteği tüm ruhların yükselmesi yönündedir. Bize de sadece gerekeni yapmak kalıyor. Yükselmiş üstatlar ve melekler hazır olan herkese el uzatmak için beklemekteler.

ZORBALIK
Diktatörlük ve baskı cehalet gerektirir, toplumlar bazında cehalet ne kadar yaygın ise onları kütleler halinde gütmek o ölçüde kolay olur.
İnsanları baskı altına almak, onlara zulmetmek politika, sanat, bilim, din, sosyal eylemler ya da isyan ve terörizmle yapılmaya çalışılır ve her kim bu kötülüğü kırmaya çalışıyorsa o kurtarıcıdır. Burada niyet önemlidir araçlar değil. Yeşua insanları sevgiye yaklaştırmaya çalışıyordu çünkü sevgi insanları bütünleştirecek tek güçtür ancak bu tiranların işine gelmedi…
Halbuki bu tiranlarda esasen Tanrı hakkında aralarında birbirleriyle konuşuyorlardı. Tanrının, varlığın birliğinin bir idraki, bir kavrayışı olduğuna dair şiirsel sözler mırıldanıyorlardı ama niyetleri sadece sömürmekti. Sevgi ortamında yapamayacakları bu zalimlikleri kibirli karanlık ruhlarını tatmin için yapmaya devam etmek üzere kendilerini ilahlaştırmak, yeryüzünde Tanrı olmaktan başka bir niyetleri yoktu.

KENDİ ŞAHSİ DUYGU VE DÜŞÜNCELERİM
Neden, tüm Müslümanlar geri kaldı diye düşünüyorum. Korku faktörü üzerine kurulu bir inanç sisteminde insanların hür iradeleri pek tezahür edemiyor galiba. Samimiyet zaten olamaz çünkü korku faktörü doğası gereği ikiyüzlülüğü ve kini doğurur. Yani ben öyledir diye düşünüyorum. Bu durumda güven oluşmaz. İnsanlar arasında bir üstün gelme hastalığı, gösteriş budalalığı sürer gider. Ana dürtü bu olur ve tabi bu ortamda sevgi hiç yeşeremez. Bu da elbette insanları maddeye tapan bir duruma sokar. Böyle bir ortamda toplumun cehaletten kurtulup gerçeğe uyanması çok zordur. Bireysel olarak çok korku vardır. Yani kafaların içinde fikirler değişir belki ancak bunu dışa vuracak, yasama yansıtacak kimse bulunmaz. Kapalı kapılar ardında kendi kendimize konuşur dururuz ama eylem olmaz. Neden?  Bu toplumların genleri korku ile yoğrulmuştur, sevgi ile değil.
Biliyoruz ki sevgisiz ortamda yetişen çocukların yetenekleri sevgi ortamında yetişenler kadar gelişmiyor. Birde buna akraba evlilikleri, çocuk yasta evliliklerin dayatılması, eksik ve yanlış beslenme eklenirse o toplumun geleceği olmaz. Ben şahsen öyle düşünüyorum ve eğer bu toplumun bireyleri serbestçe düşüncelerini ifade etmekten korkmaya başladılarsa bu iş sona gelmiştir.
Türkiye bir taraftan Neo-Pagan haçlı batılı devletler ve diğer taraftan Siyonist Amerika tarafından bölünüp ortadan kaldırılmak isteniyor. Diğer taraftan da Orta Asya’daki Türk devletleri Rusya ve bilhassa Çin tarafından yok ediliyor. Amerika’daki Kızılderililerin durumuna düşeceğiz bu gidişle. Dilerim olmaz. Belki de ben çok karamsarım. En doğrusunu Tanrı bilir ve Tanrının dediği olacaktır şüphesiz.
Su akar deli bakar.  İyide bu yaşamın bir sonu var. Öyle her kötülüğü yapıp sonra günah çıkararak ya da hacca gidip günahlardan arınma da olamaz. Olmamalı bence. Yani bu haksız kazanç elde etmek için rüşvet vermek gibi bir şey olur. Bu yaşamda Var ve Bir olan Yüce Tanrının tüm emirlerini çiğneyip sonrada bana ebedi yaşamı bahşet deseniz ne olur. Bence olmaz. Hele cinayeti!
Hele işkenceyi, tecavüzü ceza olarak kullanma gafleti! O ruhu kabirde uyandırmazlar bile. Onlar hala dünyasal kabuslarını, gerçekten yaşadığını sanarak, öldüklerinin farkında olmadan ıstıraplar içinde sonsuz şimdi de yaşamaya devam ederler. Bırakamadıkları dünyevi hırsları orada kâbusları olur.
Bireysel bilinç Tanrının huzurunda Onun enerjisine karşılıklı çözünmüş ve iç içe karışarak birleşik bir vaziyette bulunur. Bir damlanın okyanusa karışması gibi, yeni bir görevi icra etmek için tekrar ayrılabilir ve sonra tekrar Bütünle birleşerek bir olurlar.
Tanrı ve arınmış kutsal ruhlar sadece bizlerin konuştuklarını duymakla kalmaz içimizdeki en gizli düşüncelerimizi kadar bilirler. Sadece bedenlerimizi görmekle kalmaz ama derimizin altındaki organlarımızı da tüm detaylarıyla görürler. Onlara gizli bir şey yoktur. Tanrının her an her şeyi görüp duymasına karşı onlar sadece görevleri gereği olanlara odaklanıp onları görüp duyarlar. Biz bedenliler bunu bilmeyiz ancak bilseydik de yapacak bir şeyimiz yok. Göklerin altında saklı gizli hiçbir şey yoktur. Biz insanlar evrensel bilincin gözetimi altındayız. Bizi sınarlar, takdir ederler, şefkat gösterirler, saygı gösterirler, matrak geçerler, severler ya da sevmezler, hoşlanmazlar, hakir görürler ve kötülüklerimizin sonucu çekeceğimiz acıları önceden bilirler.
Dünya yaşamlarında bu en üst mertebeye ulaşabilen insan ruhları orada Tanrı tarafından onaylanarak kutsal halkaya dahil olur ve onlar artık ışınsal varlıklar olarak Tanrıyla birlikte sonsuz yaşamaya hak kazanırlar.
Halil Cibran’ın dediği gibi,
‘’Dostum, güneşe bak, toprağa bak, suya bak, buluta bak fakat arkana bakma. Kimin geldiği önemli değil kimin gelmediği de. Unutma yolcu değişir yol değişir ama menzil değişmez.’’


NEW MESSAGES
I am holding the key to the God's divine presence. Come near me and I will take you there which is eternal life and glory.
Yeshua Messiah.

Please try to understand the true words of Yeshua and, for this, your hearts must be pure, and your minds are calm. If your hearts and minds are full of lusts there will be no understanding of this words. You will only be misusing the divinity to find excuses to legalize your wrong behaviors.
God created human beings biologically as blacks, whites and yellows. God is very close to us. God is everywhere. In our hearts and in the breath also in nature and in every good deed. If we put God to a place far from us, then He will be far from us. On the contrary God is with us all the time.
Do not put God somewhere unreachable. Yeshua is the guide of the straightest and most illuminated Broadway to God. To the very core of God. Once we are there, at the core of the God, we shall live eternally. That is the second birth. We will have born again spiritually to live eternally in God. God is love and the keyholder of the gate of love is Yeshua.
Give your body to the service of God who is love by becoming love yourselves. Give love to all around you. Vibrate positive energy and don't look back as to who has absorbed this positive energy and who has not. Those who are ready, who has reached to high frequencies of love will take it. Others with lower energies will reject it and be angry with you, thus will also try to pull you down to their level. So, never insist or argue with anybody.
God doesn't like doubt. Grow closer to God and your faith in God must be rock solid. Leave dogmas and manmade religions. Don't take them as a corner stone for your faith. Incorporate silence and solicitude into your life regularly and ask God to help you, praise Him and ask Him to forgive your mistakes.
Do not long for power and personal success. Power is necessary to protect yourselves and for malicious works. Personal success is selfishness. You do all your best and leave to others to evaluate you. Don't run after personal success. Do your best and stay in peace. Stay calm. To reflect the energy coming from God one must stay calm. One must be in peace. Otherwise the more passionate and concerned about earthly matters the less Divine Energy you can reflect.
Love is God's way. Love is not Yeshua's own personal way. Yes, God gave the order to Yeshua to teach love to all of us. To teach World how one can obtain the eternal life. Yeshua came on Earth to teach us love simply by living among us.
Yeshua did not establish a religion but simply showed the way to love and thus, to eternity. He said; ''With love in your hearts you can reach me and God. All you need is love. Only love in your hearts like little children you can reach me and God. If you can reach me, you can reach to God. You can directly reach me by love. You don't need any mediator.' ' Before Yeshua had come to World people were trying to reach 'love' but, could not. Even after that Yeshua had gone, even the closest people around Him could not understand what 'love' is. Very few people could rise to that consciousness.
God wants all His creatures be happy. That's why He has created the miracles called nature to please us. God is miracle and everything He has created are miracles. For this reason, unhappiness is accepted as a rebel against God. Live in joy and give thanks to the God, the Almighty.
People think that when a person dies, that's the end. The dead are just gone forever. But, they are wrong. Yeshua made it clear that death is not the end. He told a story about what happened after a rich man and a beggar died. Yeshua said; people remain conscious after their bodies die, and they have body, and people can feel pleasure or pain after they die.
Souls come to earth alone. But, some souls don't return alone. They are welcomed by light bearers. Those souls are the ones who have spent their lifetimes in kindness and love. By doing so they have become lights themselves and obtained the right to live eternally in light bodies. They do not incarnate again rather they also become the light bearers themselves. Majority of the humans go alone but if they not lived a harmful life to others on earth they are to be taken for training before they are given another chance by God for re-incarnation on earth in flesh.
The wicked humans who have committed crimes such as blasphemy, fornication, rape, murder, false witnessing, sorcery and theft will not be awaken at all. They will not realize even they are death and continue living in their miserable feelings under the ground for eons. They shall receive of the same sufferings of what they have done to others. 'This is Divine Justice.'
Those who have killed intentionally are not forgiven. If they kill without knowing what they have done will be annihilated by God without any suffering but, those who have killed knowingly shall first suffer all their wickedness same as they caused to others and then annihilated. Annihilation process is such; the murderer's memories will eventually diminish and will be erased totally from life. Their life energies will have mixed with nature or taken back by God. That is the second death. 'The real death.'
At the last seven minutes prior to passing to afterlife one becomes, after a short unconscious sleep, completely free to travel to the places and times with his/her conscious. This includes the ancient times. At this last minutes I advise you to focus only on God and His light. Accept death and do not pay any more attention to earthly affairs or remains. In the last minute you will be shown the place, you are going after death. This is in exception of those who have committed big crimes such as the murderers.
Human beings re-incarnate only as humans. The theory of re-incarnating as plants and animals before or after is completely wrong. There is no meaning in this. Plants and animals don't re-incarnate. Once they die their life energies get merged with natural forces. They have no awareness as the humans.
Man is not a body. Man is a soul, a consciousness. And the body is just a temporary container, in which man must go through the next stage of studying in the school in the material world.
Incarnate states of people are usually much shorter parts of their lives as compare to non-incarnate states. However, the development of man can only take place in the incarnate state. It is for this reason that the incarnations are necessary, it is for this reason that God creates material worlds.
There are fictions on earth whereas here are truths only.
According to the potency of the person difficult tasks are given.
Knowledge is given but understanding belongs to the people themselves.
You must always think the beauty beyond when it rains. You must get out of the prison you have caged yourselves. You have made a wall around yourselves. There must be a door to get out otherwise you will bump into the wall.
Thoughts are parasites and they suck the energy of your being. Without thoughts you maintain your energy in yourselves and it becomes a fullness.
Be open to learn otherwise you will become neurotics.
The point is that the body is the ''factory'' for transformation of energy. Physical movements create energy and thus with this energy loaded to soul our consciousness growth process take place both qualitatively and quantitively.
God is the living force for all. If a living creature with their own free will shall brake their ties with God while on earth, then they will disappear from the world of livings in the graves.
Yeshua said, "You shall learn the truth and the truth shall let you be free". Liberation from suffering comes with truth. Be aware of dogmas because of them people have started denying God and His truth. God is love and once this truth is forgotten there left nothing to hold on for kindness.
The word 'truth' has been translated from the Greek word 'Alethia' which originally means unforgettable. So, we understand from that we remember the truth inherited in us already. Truth is something we must remember. It has its own inherent and irresistible 'witness' to reality. People may lie to themselves but ultimately the truth has final word. ''The Light shine in the darkness and the darkness has not overcome it.''
Yeshua said, if your spiritual leaders say to you, ''Look, the Divine Realm is in the sky, then the birds of the sky will get there ahead of you. If they say to you, 'it is in the sea', then the fishes will precede you. No, the Divine Reality is existing inside and all around you. Only when you come to know your true self will you be fully known and, you will understand that you are a child of the Living God. If, however, you do not come to know who you truly are, realizing your true self then you are poverty-stricken being, and it is your 'self' which lies impoverished.
Before Yeshua, ' love’ was not known on earth. Before,' eternal life’ was not known. The real Creator was not known. Before Yeshua we were all under a strict law of retaliation. An eye to an eye. With Yeshua came unity of beings, love and light, forgiveness and brotherhood. With Yeshua came the freedom.
Yeshua never said he was a personality equal to God. On the contrary he said, 'the Father is greater than I'. He said, 'I will rise to my Father, to your Father, to my God and to your God'. He prayed at His last minutes to the Father 'Father forgive them because they don't know what they are doing'. He said, 'I deliver my soul to you Hands'.
''Without the trust in Yeshua, there is no stability.'' Yeshua was the faithful and true witness and he also called 'amen'. God sent Yeshua to expand his energy down to the earth to a biological body who is to be born from Virgin Mary. Yeshua, having been born from a woman was called 'son of man' where as he was called 'son of God' before the birth. He was already an important part of the Holy Spirit, a Holy Spirit that was the first time born as son of man on Earth.
The Holy Spirit is a part of God's Spirit and the active force of God. God sends His force to anywhere He pleases to get the duties done. The Holy Spirit is a name given by us and represents the pure souls. We human beings came on earth to be able to gain the right to become a Holy Spirit. Holy Spirit in general is a part of God's spirit and the active force in universe. So Yeshua called us all to become the children of God, sparkles of God's love by being brother with him. To be like Him. As we are to become the children of God we must become the brothers and sisters of Yeshua first because Yeshua is the son of God. Originally 'the son' means the sparkles of God's love. The atomy particles of God's light.
Holy Spirits live in the Kingdom of God. This is the second birth, eternal life in the core of God as light beings. Consciousness, living in light bodies instead of the flesh bodies. There is no gender, no nationality but ‘us'. Every conscious unit will have consciousness with their own integrity but acting as one.
The truth requires a much deeper understanding. Spirituality requires that you ask questions of yourself, whilst religions requires you to rely on books to move forward. And, by doing so millions of soul's minds have been locked down. Religions has become the slave owner’s mental back doors. Organized religions all over the world has become politics.
Soul needs to be constantly stimulated with new concepts to challenge and to feel invigorated. As the apparently only living gods (Pagan gods prophets) are not speaking anymore, but the so-called living gods from among the various religious clergy, people need more stimulus. They gravitate the ways calling them from within their soul. Religion is memory based as people can only exchange holy books scriptures as opposed to their own original thinking. The person with the ability to recite more scriptures is regarded as the more gifted, not due to originate but to ability to recite script. This can also be good for some time but this has always been detrimental for people who believes them. They have been taken away from their real mission. That's why the battle now commences with soul arguing with the programmed religious mind.
Discipline your life. Do the things that are hard to do: discipline is a necessary part of a successful life. The easy way out is for losers. Life will not coddle you out of your troubles, so don't waste yourself in complaining and whining. Want some examples of discipline? Master your thoughts and have spiritual practice! These take discipline at first, but they become something you love to do because they work. Serve others as well as yourselves. Do something nice for everybody. Reach out for good. Give of yourself.
While living on earth, don't disturb anybody, but make the world better with your caring. Love beauty and be curious. The world is incredible even if we've messed it up. Listen to upbringing music and read uplifting books. Create something. Learn something new. Take care of your body. Don't eat junk. Drink pure water without chlorine and fluoride. Get adequate sleep. Have a stress elimination routine and get exercise.
The one who has entered the spiritual path has to separate in oneself the true, eternal and valuable for life in the highest eons-from the false, which belongs only to this world. Then one has to cultivate in oneself the first and get rid of the second. Those who have accomplished this become eternal in the Divine eons. That is, make sure that you see heavenly treasure as infinitely more precious than earthly material treasure. When your eye sees things this way, you are full of light. And if you don't see things this way, even the light you think you see (the glitz and flash and skin and muscle of this world) is all temporary. You are sleepwalking through life. You are serving money as a slave without even knowing it, because it has lulled you to sleep. Far better is to be swayed by the truth- the infinite value of God.
God and the spirits hear not only the words which we say but also our thoughts, even the most ''secret'' ones. They also see everything existing in the world of matter, in all detail. Not only clothes, under which we hide our bodies, but even the intestines of our bodies are absolutely to the sight of Them. We are visible to all. They examine us, admiring or compassionating, respecting or making fun, loving or disliking, despising, foretasting our future suffering.
You shall know the truth and what you have learned will set you free from all mortal passions and fears. Without the truth, there can be no real morality, justice, equality, unity, success, freedom, love, joy, peace, spirituality or even survival. Only the truth can stop the wars and make the world the paradise it can be.
Keep calm and be pure hearted, then you will have direct connection with God, the Almighty. You will start getting your energy directly from God once you have reached and internalized the truth of life. You will be self-radiant like the stars in the universe. Once you become pure in heart you will be called as Holy Spirit. That you have gained the right again to live eternally in the core of God, just as it was in the beginning of the creation. You will start to sparkle your own light and you won't be a reflection anymore.
Average human beings curse those who worship material things but, the same human beings curse those who worship God twice as much. Even if you are not wanted, continue with reflecting the love as the world needs this. You, yourself become light and sparkle your own light.
Nations repeating themselves without love and wise are bound to lose at the end. Racism, gender, color, nationality and social statues must not carry any importance and superiority feelings over other people. We must never drive away those who approaches us openheartedly with love. We must find a way to live in peace together. We must be kind to others. Individuals must be able to stand for good even if the rest of the world goes to opposite direction. The only way to reach God's Kingdom which is eternal life in the core of Him, is love because God is Love.
God do not take revenge, but we separate ourselves from Him by thinking we can have separate life on ourselves without the God, the Creator. God is the Source of life. God is in and around us. We have been created to live in the core of Him eternally as His Spirit's holy sparkles at the highest eons. This is what we call the Kingdom of God, the core.
In the coming times, along with the new generations coming, the old will be replaced and, with this replacement, will come the new perceptions. As the new generations replace the old generations, believes will also be replaced. In fact, new generations will be clever, more energetic and more perceptive, but more mechanical and more egoistic as well. Religions will be left, and people will believe in sort of Source. They shall live more isolated life and get lonely.
Keep calm. Always keep your mind calm. Can you see yourselves on boiling water? No, you can’t, but if the water is calm like a mirror then you can see yourselves as if you are looking to a mirror. That's important. If your mind is not calm enough, you cannot receive the life energies flowing to every direction from the Source. That's why keeping calm is vital. Without having received the continuous flowing of the life energies one cannot stay healthy. Both physically and mentally.
. So, keep away anxiety.
. Keep calm.
. Never lose your temper.
. Praying is a great help to keep calm.
. Also, daily grounding with soil and water are very essential.
Could God not create the human beings as human beings of today? Has God not powerful enough for that? Certainly, God can, and He did. God doesn't need evolution. God creates by Word. Liner time as we perceive is our physical cognition whereas, in spiritual eons there is no time, only the present.
The first human beings were created almost 80 thousand years ago as todays human beings. Human beings became servants of their own bodies, whereas these bodies are only covers. Nothing else, and if you pollute them by bad feedings and bad thoughts your souls shall also be polluted. In addition to that wrong doings, human beings have started to use their bodies as a weapon against each other.
God creates the most perfect and beautiful because He is perfect and beautiful. We, human beings are the ones who destroy the beauty because we are jealous. We destroy the perfectness because we are greedy and unkind.
Also, evil doings of the tyrants which are in power of the big organizations like governments, financial foundations and religious sects got out of control. This will lead to a mass extinction of the species including human beings. Water will cover almost all over the world. There will be no life left on planet which had happened also before. When the planet renews itself a new race, both the bodies and the souls will be pure, will be created by God. The closing is a must unfortunately. They have speed up the procedure. The duration is probably like what scientists expect. However, God knows only. It is up to Him. The human-like creatures like Cro-Magnon, Neanderthal were not human. They did not have the consciousness and awareness you have.
I had said: "God forgive them. They don't know what they are doing". Now they know what they are doing. They know that they are at the point of no return from their wickedness. They know that they will taste the second death. That's why they carry on fiercely with their evil doings. That's why I do not pray for them. I do not say: "God forgive them” any longer.
Pray to God only for goodness. God is the spring of goodness and cleanness. From this clean spring is it possible to drink dirty water? But, if the mouths are dirty than the water also will get dirty in the mouths. So, never pray anything which is not for the goodness of yourselves and others. Cursing or imprecation cannot be prayed from God. Remember: ''Pray for your enemies also''. Those who curse or damn will be punished by God.
The Kingdom of God is not where God reigns, but where His Source of Divine Power is.
''The time is fulfilled, and the Kingdom of God come near; repent, and believe in the good news. Seek first the Kingdom of God and His righteousness, and all these things shall be added to you''.
Our physical identities are for examinations to reach to higher eons. The physical bodies we use are not us, but instruments for our souls to be developed. When we are finished with them they shall be left behind to soil where they came from originally. Our soul identities are what matters. What we load to our souls, here on Earth, we will become in after life. And, that some of you will wake up to light and some to darkness.
If you shut the truth and the Life out, then you miss the mark. If you give priority to other things by giving more emphasis to desires rather than truth, it is the only way you can commit a sin. The unseen enemies of mankind are those who are preventing humans from learning and changing. Open minded, rational humans are needed. The rest, by means of morality, will come as they start to realize that they have to have respect for themselves and, above all, for life. Up till now the word of God has been destroyed by the traditions that has been handed down.
Information is not wisdom, those who are full of information shall miss the truth longest.
The truth is simple. Not only educated, but the children can also understand it.
. Love God with all your heart, wise and soul. This is spiritual love, love without seeing and hearing.
. Love everybody as yourself. The love here is the Divine Love which means a general affection.
. Cease doing malignant actions.
. Experience genuine remorse for the wrong committed.
. Make restitution to repair the damage done to others.
. Act to protect life, preserve life, make life more functional and/or improve the quality of life.
. Respect the human lives and beasts. Do not kill.
...but men loved darkness instead of light because their deeds were evil.
Slavishly believing in dogmas, insulting the consciousness of all men, and has been pulled down by the darkness. With dogmas souls will be conquered by negative feelings such as rage, hatred, fear and jealousy. But with intuition men will be filled with unconditional Divine Love for everybody and everything meaning that you have reached the consciousness of unity. And your souls shall be full of love, peace and understanding.
Many human beings say 'I love you' one day and reject you the next day. This is not love. One whose heart is filled with love of God cannot willfully hurt anyone. When you love God without reservation, your heart gets filled with His unconditional love flowing freely always for all who are ready to take. The ordinary love is self-centered in the consciousness of 'I, Me, Mine', he has not discovered the omnipresent God who resides in him and everything.
Yeshua said; 'I am a drop of light from God.' 'I wish you to be all the same.' I am the path, illuminated path. If you stray from this path wickedness will catch you just like wild animals catch their prey. Follow me, the straightest and illuminated path, and this will take you to eternal life again. Yeshua represents the love God wants us to be able to live on earth.
Yeshua's main mission is healing. He is the key holder of the gate to the Kingdom. The gate of love, and nobody may pass through this gate without becoming pure in their hearts. God is love so, how can they enter the Kingdom of God before reaching full love in their hearts. That's why Yeshua said, ''I am the path'' because he represented the love of God. He said: '' I am the light'' because he is illuminating this path. And that path leads to the Kingdom (eternal life in the core of God). That's why Yeshua said, ''I am life''.
The sizes of every bodies' cups are different. Human beings can understand His messages according to the sizes of their cups. Even, 2000 years ago, His disciples couldn't understand Him. Those who reads this message will understand according to their consciousness level so, never insist but give the message and go to your way. Do not struggle to conceive as the ones with lower consciousness will not understand and, on the contrary will pull you down.
Eternal life is available only after physical death and the second birth which is spiritual. That is an awareness only a few souls have while living on earth. Notify this truth. Do not look back as to who have understood and who have not. Do not lose time with that. As some babies are being born dead, the same, some souls are also born dead. Just notify.
Our hearts must be pure. Our hearts are the source of our feelings, and if they are dirty nothing good will come out of it. Notice that all the religious are made for the sole purpose of possessions. Worship of ego most of the time and, they put their egos in the center and became fake idols.
You are all here to prove yourselves. There are still some souls waiting for incarnation on earth for the first time. This is due to their own wrong doings while at the spiritual realms. They didn't take serious enough the duties and trainings given to them. You are all here to gain the eternal life. To be born again spiritually. God sent Yeshua to teach us love so that we can eternal life.
World is the place of selection. So, try to be the ones who shall be selected. Look above to Godly things and act accordingly. Overcome the lust and temptation. God is limitless at every aspect. God warns directly and when He convicts it is irrevocable.
As the rulers of the world cannot compete with the rising birth rate, they are using terrorism to make them kill each other. Ego pushes nations into the lust as to be superior to others as well as the individuals to other individuals. Those individuals who are the real rulers who wants to work for humanity are being killed.
If you inflict terrible sufferings on others, surely, you've got to be punished. There are no exceptions. You will go through a life review, rather like a documentary with prodigious value. You will experience your life from the point of view of everyone who has involved: Everyone's feelings, attitudes, motives and believes laid bare, including yours. You won't just observe through their eyes and ears, you will experience what they have experienced. Did you steal from someone? You will experience his hurt and outrage. Did you give food to someone who was hungry? Then you will experience her relief and joy. Of course, your earth personality could not cope with this review, because the ship of your mind would founder in the emotional typhoon. Do you see the significance of this?
Through the afterlife there are multitude of different journeys. In the past, many didn't know that one cannot take anything with himself, and they took it all. Weapons, trappings of wealth, and slaves thoughtfully slaughtered for their post-earth convenience. Eventually time comes for real things.
Keep away from all type of perversion. Do not even look at the perverted humans with sympathy. Do not make friendships with them. They have strayed from the righteousness and left the humanity. They all shall taste the second death together with those who have made friendships with them or even look at them with sympathy and approval.
If you helped somebody or do a favor for them don't talk about it. Don't keep repeating of your kindness. If you talk about the good deeds you have done for others than your good behaviors will be of no value. Because, repeatedly mentioning the kindness done is like digging the newly planted tree's roots.
Man and woman are equal as an equal half of an apple. Whatever is right for one side is also right for the other side as well. There is no discrimination. The sides have different characteristics, but this is to complete each other. The main features are the same. Marriages must be pure as it is a remarkable opportunity for self-development of people longing for Truth. A pure marriage is vital in striving for attainment of Mergence with the Holy Spirit. As for its impure form, it exists as an outer appearance. By this, they will burden significantly their destinies. So, cognize the pure marriage, for it has great power.
Yeshua said, ''Blessed are those who verily existed before they were born. The one who verily exists now was like this and will be.'' Psychogenetically young people can live only an instinctive-reflexive life like the life of primitive animals. Those who represent a qualitatively and quantitively developed consciousness are capable of truly conscious, rightly directed, disciplined existence on the Path to the spiritual perfection, on the Path to the Father. But the maturing of the consciousness is a quite slow, and it lasts many incarnations. The statement of Yeshua is about this: first, it is easy to live with such mature people. Second, such people were prepared to such spiritual levels of existence before the beginning of the present incarnation.
Switch your attention to the Highest Goal-God the Father.
. Do not fear the flesh, nor love it.
. If you fear it, it will become your master.
. If you love it, it devours and subjugate you.
Rise in the highest eons. If you cannot succeed in this world you will be found outside of God's love eventually where the real badness is. It is perdition there. That's why it is good to live that world having not committing sins. We must acquire the resurrection while we live in this world. So that when we strip off the flesh, we may be found in calm, but not walk outside of love. Yet many go astray from the Path.
The Bridal Chamber is neither for animals, nor for men-slaves of passions, nor for women driven by passion. It is for pure women and men who gained spiritual freedom. Then one must learn to enter this Highest Eon by one's own efforts and stay in it. It is called the birth in it as a Holy Spirit. And one comes to Mergence with the Consciousness dwelling in God. Once you are there, once you feel the peace and calm in there you will never miss anything else again. You become the Son.
The purified souls becomes the user of the Divine Energies. The user can absorb divine energy and power directly into their body and use it in various ways.
The true purified soul's mind can weather all the lies and illusions without being lost. Their souls always yields to purifying light.
One passion includes all others. Purification requires the soul to be pure and clean from our own passions and lusts. The more we purify ourselves, the more we allow for Divine grace to function. When a soul is completely clean from its passion and is totally humbled, then it can experience the grace of God and the fulfillment of all His promises.
If a man thinks only of his own profit, and tries to benefit himself at the expense of others, he will incur the hatred of Heaven.
Communism was a gigantic facade, and the reality concealed behind it was the sheer drive for power, for total power as an end in itself. The rest was merely instrumental -- a matter of tactics and some necessary self-restrictions to achieve the desired end. Thus rationalism was transformed under communism into the idea of slavery.
There's an increasing sense in our political life that in both parties politicians call themselves public servants but act like bosses who think that voters work for them. Politicians who jerk around doctors, nurses and health systems call themselves servants, when of course they look more like little kings and queens instructing the grudging peasants in how to arrange their affairs. But in Governments, where the Legislative is in one lasting Assembly always in being, or in one Man, as in Absolute Monarchies, there is danger still, that they will think themselves to have a distinct interest, from the rest of the Community; and so will be apt to increase their own Riches and Power, by taking, what they think fit, from the People. Our rulers are theoretically "our" representatives, but they are busy turning us into the instruments of the projects they keep dreaming up.
Mankind soon learn to make interested uses of every right and power which they possess, or may assume. The public money and public liberty...will soon be discovered to be sources of wealth and dominion to those who hold them; distinguished, too, by this tempting circumstance, that they are the instrument, as well as the object of acquisition. With money we will get men, said Caesar, and with men we will get money.
It is not enough that honest men are appointed Judges. All know the influence of interest on the mind of man, and how unconsciously his judgment is warped by that influence.
Life is a better teacher of virtue than politicians, and most sensible governments in the past left moral faults alone. Instead, democratic citizenship in the twenty-first century means receiving a steam of improving "messages" from authority. Some may forgive these intrusions because they are so well intentioned. Who would defend prejudice, debt, or excessive drinking? The point, however, is that our rulers have no business telling us how to live. They are tiresome enough in their exercise of authority. They are intolerable when they mount the pulpit. We should never doubt that nationalizing the moral life is the first step toward totalitarianism.
In fact, it appears that those who have the most unquestioning belief in their own virtue, from the Capitalists to Commununists, are often those who feel entitled to commit, and do commit, the most abhorant acts against those who oppose them or who have different values.
Yeshua was not a rabbi. Yeshua took Maria Magdelena under His marriage certificate for the sole purpose of protecting her life. They never had sexual intercourse nor stay under the same roof.
Yeshua had no intention of making his name know worldwide as the one who came after him did. He didnot want to establish a new religion or a new flow. He was a Juden and wanted to correct the mıstakes his peoples were makıng under the name of religion.
Spiritual truth is eternal and universal: no particular religion or sect can have a monopoly on it. So, never get bigotted on one religion or other. Yeshua did not bring a new religion. He remind you the universal truth which is unity and the way to achiving it which is love.
Yeshua told me that: I shouldn't had taken her under my name through marrige. I admit I must have sort of weakness for her. But we had never been together as husband and wife. God wouldn't had allowed that. But, because we had been officially married I had to pay for her penalties here as well. This is valid for every marrige. Men take the responsibly of their wives.
Yeshua said that he had never been to France or to Tibet. He was a Divine Soul among us to show us the straighest and the most illimunated way to Divineness.
He said that His body was not left on Earth.
Yeshua said, ''The shroud of turin is fake. The real cotton that had been used faded away and dissolved in time. It is now nowhere.''
There will be no second coming. I have come and gone many times spiritually and I still come and go when & where it is necessary. But as Yeshua Messiah I will not come again.
There is no end time as you think. There is no devil. There is no armagedon. That will be against the act of free will.
There will be huge natural disasters and the World will change. There will be famine, plaques and floods worldwide. The world population will decrease voliminously. Life styles will change completely.
Do not loose faith. Keep calm till end. You, humans have acceletated this situation by your greeds. Do not be afraid of dying. Your feelings are very important at your last hours. This affects your passing procedure to afterlife. Whether you can realize you have died or not soon. Do not loose your faith at the last minutes. That is very important. I am always with the faithful.
You don’t need a religion to reach me.
All you need is love.
Only with Love in your hearts like little children you can reach me and God.
These are the steps of stairs.
Love, Me and God.
With Love in your hearts you can reach me.
If you reach me you can reach to God.
I couldn’t teach that to human beings.
You can directly reach me by love.
Declare that to all people.
They don't need any mediator.
Love God with all you soul, heart and mind and love people as yourself.
All you need is a pure heart full of love.
The germs of true religion originate in the domain of man’s moral consciousness, and they are revealed in the growth of man’s spiritual insight.
Yeshua says: "Do not be a warrior."
But religions say:"Fight till the end untill the law is fulfilled."
Follow Yeshua not the religions.

WAKE UP
I am holding the key of love, my brother. You know that God is love. So, how can they enter the Kingdom of God before reaching to full love in their hearts. That's why I have said that I was the path. I represent the love God created. I am illuminating that path that's why I have said that I was the light. And that path leads all to the Kingdom. To The Eternal Life. So, that's why I have said I was the life. That's why I have said that I came to World so that you could have life in abundance.
I hope most of you will awake before death and be taken.
Do not be a warrior. Drop your shields. Leave your passion. Leave all your addictions, fear, nervousness. Let love be your path and light be your comrade on this path. Fill your heart with love for God and do not allow anything to violate this love. Do not put anything before your love for God. Keep calm. Do not allow nerviousness control your mind and do not let fear and infidelity fill in your heart.
Turn your face to light and let the light illimunate your face. You are neither your emotions nor your mind. You are a being above them. Be aware of your reactions. Watch them as a third person and criticize. Put them down when they are short tempered. When your mind become like a clear water reflecting all who looks at you and your emotions positive, full of love then you are eligible for becoming a part of the Holy Spirit.
The souls who are awakened while still living on Earth and has reached the state of emiting God's pure energy also pulls the negative energies of unawakends and turns it into pure energy and send it back to God. Had they not been doing this energy healing, the World would have turned upside down long ago. That is what Yeshua did on a global measure once.
All of the life energy which has intellect derivates from God. God gave us everything but, alas, fewer of us believes in Him in Spirit. Most of us believes in a mighty merchant king. If pleased, gives every sort of lust fullfilling toys othervise burns forever.
Most of us believes in a false gods in allignment with their egos for richness, virgins, wealth of no boundries, flesh and gold. All sort of wordly lusts. They are unable to perceive Spirit and the peace when filled up with that Spirit.
Eternal life and Holy Spirit does not mean anything to them. They worship gold, flesh and the power giver but, not the Spirit.
If your children had loved you just for the money you gave them, how would you feel?  Aren't we the children of God?  How God feels? Let's think.
For the past 2,000 years he has maintained a line of communication through those who have been willing to serve as messengers for His Living Word and who have pursued an understanding of His true message instead of settling for fake official religious doctrines which disturb Him continiously.
Once you admit that mainstream religious traditions have not answered your questions about life, you are very close in getting contact with the divine truth.
If you use a perverted version of Yesua's teachings as a justification for closing your mind to His real teachings, you are not one of His modern-day disciples.
God's judgement regarding gender condition is final. Those who are perverted such as transgender; gays, lesbiens, bisexual, intersex, and like perversions, even those who accept this incidents as normal, those who make friendships with them, marries to them, perform their marriage ceromony, who confirms and legalize this perversion, and who blesses them, anyone who feels affinity with them are going to be annihilated by God and they shall not see the eternal life.
So called gays and lesbians are mentally ill and morally pervert people.
Same as fornication these should not be accepted as normal in communities. This kind of sickness will in tima rot natural relationships. They should enter under a remedy treatment.
Those perversions are a rebellion against the God.

THE ONE BEING
There is only One Being at the Universe. And, there are beings in that One Being. Human beings first know themselves. Learn their essence first and then they can connect to God. When you connect to God you are like a hawk. You start living multidimensional and multifaceted.
Those who are in agony are actually suffering from a side product of their ego. Not seeing the miracles around and see the misery only is egoism.
Do not become a voice among other voices. Be still, keep calm and be silent then you can become a witness of your surrounding.
Yeshua 27th, August 2017

THE WAYS WE ARE FREE TO CHOSE
There are two ways for the souls.
One goes to life and the other goes to death. Faith is very important. Whatever you believe while you live in a physical body is what you are going to face after death. The soul does not die with body and whatever you have loaded to him/her will go with the soul.
So, don't load weakness and wrong beliefs to your soul. In addition to that your conscience knows everything and by every wrong doing of yourselves realizes that he/she shall have to face the consequences.
As for the crimes the divine justice will be working.
The unseen enemies of mankind are those who are preventing humans from learning and changing. Open minded, rational humans are needed. The rest, by means of morality, will come as they start to realize that they have to have respect for themselves and, above all, for life.
If you shut the truth and the Life(God) out then you miss the mark. If you give prioity to other things by giving more emphasis to desires rather than truth, it is the only way you can commit a sin.
God is the spring of kindness, goodness and cleanness. From this clean spring, is it possible to drink dirty water? One can drink only clean water. But, if the mouths of the drinkers are dirty than the water gets dirty as well in their mouths. As such only goodness can be prayed from God. Badness cannot be prayed from Him. Badness for somebody else or curse cannot be wished from that pure Spring. Those who do this vile wishes are punished by God.
Think of God and His light. Do not put any other loves in between your love for God and yourselves. Love God first and before everything and everybody. Do not be a warrior. Drop your shields. Leave your passion. Leave all your addictions, fear, nerviousness. Let love be your path and light be your comrade on this path. Fill your heart with love for God and do not allow anything to violate this love. Keep calm. Do not allow nerviousness control your mind and do not let fear and infidelity fill in your heart
Never deny God, Almighty. Do not even argue about His oneness and divineness. He is the Source of light. He is Love. He is in and out of everything seen and unseen. Our bodies are to be the temple of The Holy Spirit. Our souls are to be the part of His Holy Spirit. Holy Spirit is the active force of God so, our souls must be the home for God. All the praises and all the glory are belong to Him, to our God, to our Love. His will be done forever.
The truth requires a much deeper understanding. Spirituality requires that you ask questions of yourself, whilst religions requires you to rely on books to move forward. And, by doing so millions of soul's minds have been locked down.
The physical realm is the world of beginnings and endings, creation and destruction. Matter and energy change forms as ceaselessly as the ocean’s surface rises and falls from frothy wave to wave. Trees, mountains, buildings, and human bodies are all temporary.  They're just the scenery, and when a drama is finished, the scenery is torn down to make room for another set that can contain another play.  Only we, the players, are real and eternal—our consciouses are spiritual, and our consciouses are entirely separate from the brain and physical realm.
“By faith we understand that the universe was formed at God’s command, so that what is seen was not made out of what was visible”.
Never forget, spirituality Is what you are, it is not what you do. The total of what you have loaded to yourselves while living on earth.
Spiritual adultery includes any form of idolatry and is a major theme throughout the Old Testament. Yeshua reminds us just how deadly this form of adultery can be. Yeshua said, “Nobody can serve two masters. Either you will hate the one and love the other, or you will be devoted to the one and despise the other”. It’s important as believers that we leave the worldly attachements and lusts behind us, put the God before us first. There is no turning back.
Knowing God is the purpose of human existence. When you get this, you’re at peace. The search is over. Ego-driven expectations disappear. Life begins to be genuinely celebrated.
We show up for one reason and one reason only: to walk with God, or union with Divine.
“The word ‘enlightenment’ conjures up the idea of some superhuman accomplishment. It is really just your natural state of felt oneness with Being.”

SPIRITUAL ADULTARY
“God sent His son as a ransom to be sacrified so that with his blood our sins are washed.”
They claim this sadistic knowledge from the Bible and really believe in it. I reject to believe in such a cruel and sadistic god… What would you say to that my brother?
Yeshua said: “There are a lot of false words in bible. You are right. This is wrong. God is love. God is the God of all universe, not only the World’s. I didn’t come to World as ransom. I had come as the love of the Father but I was not welcomed and was tried to be killed. Even now 2/3 of the people on Earth are still wicked. They are enemies of God Who is Love and Light. The Source of every goodness and beauty. Uptill now I used to pray: My God they don’t know what they are doing. Forgive them…but now I don’t say ‘forgive them’ anymore. "
I asked to Yeshua in my lucid dream, Christian belief is as such that those who believe in You and get babtised, the Holy Spirit will be cast down upon them. Is it so?
Yeshua answered, ‘’Holy Spirit is neither cast down nor descend but humans must rise up cognitively to become a Holy Spirit.’’
All people – Christians or not – receive this help through the spiritual love that Yeshua hold. "Ask and you will be answered".

PROPHECY
Any kind of prophecy, prediction or clairvoyance regarding future events are not wellcomed by the God. God detastes interference with His doings. God gets disturbed about the foretellings of any kind regarding what He is going to do.
Those in the past, your socalled prophets, had said many things. If one says so many a thing regarding future events some of them might be used to sitimulate people according to the policies of the rulers. That doesn't mean that they know the future. Nobody can and may know the future. To know the future one must be superior to the One who makes the future every moment anew, The Almighty God. That is, to think that you are superior to Him even unknowingly, a very disgraceful mistake one can do.
Nobody can know what God will do. Nobody can talk about future. That is to poke your nose in God's bussiness which is an impertinent action. God is superior and can not be forecasted. Also this impertinent action, trying to forecast God's affairs disturbs God.
Stay with righteouness. Never bring evil thoughts into action. Do not give them life.
Yeshua.

FINAL WARNING
Time is closing. Sideways were all closed. There is no sideways any more. Either one reaches to God or to the second death after the physical death. "All or nothing." That is the word and the deed now to reach God. You have to focus on God only in order to achive this goal. Those who shall not succeed this goal will lose everything. Tell this to everyone.
Yeshua, 1st of March, 2018.

IN GOD WE TRUST…

GECE VE RUHLAR

Gecenin sessizliğinde ruhların sesi duyulur ve sadece saf olan ruhlar bu sesleri duyar. Gece, ruhlar birleşip bir ve bütün olduğunda daha da...