Translate

20 Ocak 2021 Çarşamba

YEŞUA (İSA) MESİHIN 2000 YILLARI MESAJLARI

YEŞUA MESİH BİZLERE RUHSAL ÂLEMDEN TEKRAR SESLENDİ…  

 

Yüce Tanrı ‘nın adıyla.

Okuduklarını mutlaka uygulasınlar. Önemli olan bunları kendilerinin yaşamlarında uyguluyor olmalarıdır. Değer olarak Tanrı ‘nın önüne hiçbir şeyi koymasınlar. Yüzleri hep ışığa dönük olsun. Tanrı sevgisi her şeyin önünde gelmelidir. Tanrı tüm canlılara temiz nefesinden ve saf enerjisini her an kesintisiz göndermektedir. Yaşamın temelinde bu temiz kaynak vardır. Karşılığında sizden olumlu enerjileri geri göndermenizi ister. Yani yaşam için O ‘ndan aldıklarınızı kirletmeden tekrar saf ve temiz olarak geri göndermeniz gerekiyor. Bu da temiz ve yararlı bir yaşam sürmekle olur.

Her şeyden önce Tanrı gelir sonra sevgi ve sonra güç ve dördüncü olarak da fedakârlık. Sırası böyledir. Bunları okuyucularına bildir.

Tanrı tüm insanların mutlu olmasını istiyor. Bu nedenle bir mucize olan doğayı yarattı, bizler mutlu olalım diye. Tanrı ‘nın kendisi mucizedir esasen ve yarattığı her şey de bir mucizedir. Bu nedenle mutsuzluk Tanrı ‘ya isyan olarak kabul edilir. Coşkuyla yaşayın ve Tanrı ‘ya şükranlarınızı sunun. İnsanın ıstırap çekmesi egosunun bir yan ürünüdür. Sadece olumsuza odaklanıp olumlu taraflar yokmuş gibi davranmak egoistliktir.

Ben Bir Yahudi olarak doğdum. Musevi eğitimi aldım. İyi bir eğitim aldım ve zekiydim. Hafızam çok kuvvetliydi. Şekil olsun, yazı olsun, söz olsun bir kere de öğrenir unutmazdım. O zamanda değil yazı, okumayı bilen yoktu. Benim amacım yeni bir din kurmak değildi. Ben gittikten sonra neler oldu! Hıristiyanlık diye bir din kuruldu ve beni de Tanrı yerine koydular. Bu durum beni çok rahatsız ediyor. Ben hiçbir zaman böyle bir şey söylemedim. Şimdi sana söylediklerini o zaman da bana söylüyorlardı. Tanrı delisi diyorlardı. Evet, biz Tanrı delisiyiz. Tanrıyı o kadar uç noktalarda seviyoruz. Bunları yaz kardeşim. Bilsinler ve bu seferde senin kanalınla ilettiklerimi çarpıtmasınlar.

SORU: Hıristiyanlığı siz kurmadınız mı?

YEŞUA: Hıristiyanlığı ben kurmadım ve tasvip de etmiyorum. Yahudi dinini de sevmedim. İnsanları biraz daha sevgiye, şefkate çekmek istedim ama onlar istemediler. Beni havarilerim bile tam anlayamadı. Şimdi bile beni tam anlayabilen birkaç kişi var sadece. Sen beni tam anlayanlardansın kardeşim. İnsanların benim yeni bir din kurmaya çalıştığımı düşünmeleri beni çok rahatsız ediyor. Ben iki bin sene önce de yeni bir din kurmaya çalışmadım. Biliyorsun, ben Yahudiydim. Yapmak istediğim, mevcut dindeki yanlışları düzeltmekti. Yeni bir hareket yaratmak değildi. Benden sonra gelen gibi kendi ismimi öne çıkarmak, adımı yaymak gibi bir niyetim de yoktu. Hatta kendi ismim bilinsin dahi istemedim. İstediğim, insanların yüzlerini Tanrı ‘ya çevirmekti sadece. Bunu bilsinler.

Kendinize rol model olarak sadece Tanrı ‘yı alın. Başka hiçbir kimseyi almayın. Ben dâhil. Sevgi Tanrı ‘nın yoludur. Benim şahsi yolum değildir. Yüzünüz daima Tanrı ‘ya dönük olsun. Yüzünüzü Tanrı ‘dan başka yöne çevirirseniz karanlığa gidersiniz.

Dünyada kurgular var sadece. Burada gerçekler var. Kişinin potansiyeline göre zor görevler verilir. Bilgi verilir ama anlayış kişinin kendisine aittir.

Sizlere kapıyı çalın açılacaktır, arayın bulacaksınız demiştim ama şimdi diyorum ki Tanrı size sesleniyor ama gürültü o kadar fazla ki duymuyorsunuz.

İnsan ruhu öyle bir yapıdır ki sürekli Tanrı ‘dan gelen enerjilerle beslenir. Kötülükleriniz ise ruhunuzun etrafına adeta bir kabuk örerek Tanrı ‘dan gelen bu saf, temiz kaynak enerjileri almanızı engeller. Bu kabuk ne kadar kalınlaşırsa ruhunuzda o kadar az enerji alır ve bir yerde ölür. Geriye sadece az bir kök enerji kalır ki bu da ölüm ötesinde, ilahi adaletin görülmesini takiben toprağa karışır. Toprağın altında kalanlar, insan ruhundan arta kalanlar sadece dünya için geçerlidir. Biz kutsal ruhlar olarak görev yaparız, aslında yaptırılırız. Her şey, tek varlık Tanrı ‘dır. Her şeyin içinde ve her şeyin dışında O vardır. O her şeyi bilir. Neyin ne olacağını, neyin nereye varacağını bilir.

Saf (kutsal) ruhlar kaynağa ulaşmış, görevliler kutsal halkasına dâhil olmuş ruhlardır. Onların ruhlar âleminde, dünyadaki gibi canlı kanlı değil ama insan misali bir görüntüleri vardır. Orada ki huzurun muhteşemliği tarif edilemez. Saflaşmış ruhlar kendilerini kaybetmeden Dünya ‘daki tüm yalanlarla ve ilüzyonlarla başa çıkabilirler. Duygularının esiri olmazlar. Onları, dünyasal arzularını yaratılış amaçlarına uygun oranda kullanırlar. Aşırıya gitmezler. Bu ruhlar her zaman saf ışığa (Tanrı ‘ya) tam bir teslimiyet halindedirler. Zihinlerini tam bir kontrol altında tutarlar. Toplum da ön plana çıkma gayretleri yoktur.

Bedenliyken tutkularınızdan kurtulmak mümkün değildir. Ancak onları yönlendirebilirsiniz.  İstenen ve beklenen de budur. Ruhun sözlerini doğru anladığınızda gerçeğe ulaşacaksınız. Bu sizi dünyasal zevklerin çekim gücünden kurtaracaktır.

Sinirlendiğiniz zamanlar Tanrı ‘dan uzaklaşırsınız. Tanrı ‘dan uzaklaştıkça da daha hırçınlaşırsınız. Sakin olun ve öfkenizi kontrol edin. Olumsuz duygularınızın aklınızı örtmesine izin vermeyin. Ruh için Tanrı ‘nın krallığı ve O ’nun işleri daima ilk ve en önemlisi olmalıdır. Doğru an da derhal tepki vermelidir çünkü Tanrı ‘nın işleri görev verildiği an da yapılır. Tanrı ‘nın askeri olan saf ruhlar her zaman hizmet etmek ve görevlerini verildiği anda gerçekleştirmek için O ’nun huzurunda ayakta ve tam odaklanmış olarak hazır beklerler. Odaklanmak çok önemlidir. Odaklanmak fiili sürekli olmalıdır. Çünkü bir anlık başka yere kaymak sizin yönünüzü Tanrı ‘dan çevirecektir. Buna da izin verilmez. Sonuçta bu derece bir teslimiyet kolay değildir ve yaşarken tüm tutku ve takıntılardan arınmış, saflaşmış ruhlar olmak gerekir ki bu da tam adanmayı, tam sevgiyi gerektirir. Yine de insan yaşarken bu bilinç seviyesine tam ulaşamaz ama en azından davranışlarını bu yönde tutabilir. Olumsuz duygularını kontrol altında tutabilir. Bu insanın kendisinin ötesinde yaşıyor olmasıdır. Bu olma durumuna yaşarken yaklaşılır ve ölüm ötesinde tam kavuşulur. Bunu başarmak için bedenliyken Tanrı delisi olmanız, Tanrı ‘yı tüm kalbinizle, aklınızla ve ruhunuzla sevmeniz gerekir. Elbette bu durum yaşamdan zevk alınmaması, inzivaya çekinilmesi demek değildir. Önemli olan toplum içinde ve onlarla birlikte yaşarken dış şartlar ne olursa olsun insanın kendi içinde, ruhunda bu kontrolü, sükûneti ve adanmışlığı sağlayabilmesidir.

Yağmur yağarken hep sonrasının güzelliğini düşünmelisiniz. Kendinizi kapattığınız hapishaneden çıkmalısınız. Etrafınıza duvar örmüşsünüz çıkmak için kapınız mutlaka olmalı yoksa duvara toslarsınız.

Düşünceler parazittir ve varlığınızın enerjisini tüketir. Düşünceler olmayınca enerjiniz içinizde kalır ve doluluk olur. Öğrenmeye açık olun yoksa nevrotikleşirsiniz.

İnsanların malikânelerde oturup savurgan bir yaşam sürerken benim adımı anmalarından da rahatsız oluyorum.

Hayat sinema perdesi gibidir. Oraya bakar ağlar ve gülersiniz ama ışık kesilince sadece perde kalır ve ancak o perde de kalkınca siz gerçeği görebilirsiniz.

Kanınız süt gibi olsun. Süt sevgidir. Kadının memesi normalde kanar ama anne olunca oradan süt akar. Kanınız süt olsun.

İnsan sevgi olarak doğar. Kötülüğü insanlardan öğrenir. İyiliği seçenlere ne mutlu.

Geçmiş ve gelecek sizin hırsızınızdır. An da yaşayın.

Bozulmuş, yoldan çıkmış insanlardan uzak durun. Ruhsal tekâmül yolunda cesaret ve disiplin gereklidir. İnsani terbiye bu yolda temel disiplindir. Korkularınızı gerçek bilgi ile yenin. Korktuğunuz şeylerin esiri olursunuz. Sesler içinde bir seste siz olmayın. Sakin ve sessiz olursanız etrafınıza tanık olursunuz.

Tüm ruhlar Dünya ‘ya ölüm ötesinde gidecekleri yeri bilerek gelir. Bazı insanların Dünya ‘ya delicesine sarılıp gitmek istememeleri bundandır. Başlarına gelecekleri hissederler.

Tanrı ‘dan şüphe edene Tanrı da şüpheyle bakar. İnanç ve güven şarttır. Tanrı her şeyi bağışlayabilir ama inançsızlığı bağışlamaz. Tanrı ‘ya inanmayanlara Tanrı da inanmaz. İnançsızlar varlık içinde yokluklardır. Gerçek Tanrı inancına sahip olanlar çok azdır. Her toplumda bir kaç tane, ama onlar varlık içindeki varlıklardır. Şu an da hiçbir toplum ya da millet yok ki fertlerinden çoğunluğunu varlık içindeki varlıklar olarak söyleyebilelim. Her toplumda birkaç kişi var, varlık içindeki yokluktan varlık içindeki varlıklar halkasına girebilmiş durumda olabilen.

Kutsanmış kişi artık olmayan kişidir. "Ben yokum Tanrı var."  kavramına alışmalısınız. İçinize baktığınızda "ben" yoksa "ego" yoksa mutlak sessizlik, mutlak boşluk varsa orada Tanrı vardır. Ben dediğiniz anda varoluştan ayrılırsınız.

Fiziksel kimlikleriniz daha yüksek boyutlara ulaşmanız için sınavlarınızdır. Kullandığınız bu fiziksel bedenler siz değilsiniz. Sadece ruhlarınızın gelişmesi için vasıtalardır. Onlarla işiniz bittiğinde toprağa, geldikleri yere terkedileceklerdir. Önemli olan sizin ruh kimliğinizdir. Bu Dünya da ruhlarınıza ne yüklerseniz öbür âlemde o olursunuz.

İnsanların Dünya da yaşadığı çok kısa bir ara dönemdir. Kendinizi geliştirmeniz ve tecrübe kazanmanız içindir bu dönem. Bu Dünya ‘daki ara dönemde kısmi bir seçim özgürlüğünüz vardır ve bu da çarkın içinde mi yoksa dışında mı kalacağınızı belirler. Aklınıza her geleni yapmak diye bir özgürlüğünüz yoktur.

Her vefat eden ruh Tanrı'nın huzuruna çıkamaz. Tanrı sadece temiz ruhları huzuruna kabul eder. Diğerlerinin gıyabında hüküm verilir. Hakkında yok edilme hükmü verilen ruhların duyduğu korku, acı, çaresizlik duygularının yoğunluğu diğer hiçbir kabir azabıyla kıyaslanamayacak derecededir.

Evrende varlık tekdir. Bu tek varlık içinde varlıklar vardır. İnsan önce kendini, özünü tanır. Kendi özünü bulur sonra Tanrı ‘ya bağlanır. Tanrı ‘ya bağlanan insanın ruhu şahin gibidir. Birçok boyutta ve durumda yaşayan varlık olur.

Tek başınalık kabul edilmelidir çünkü o esastır. Üzüntüyü tek başınalık yaratmaz. Tek başına kalmanın gerektiğini düşünmeniz üzüntü yaratır. Tek başınalık özgürlüktür. Yalnızlığı tek başınalıkla, tek başınalığı yalnızlıkla karıştırmamak lazım. Her halükârda varlıklar tek başınadır. Düzen budur. Tanrı da tek başınadır. Bu durum enerji yaratır ve Tanrı ‘ya daha fazla enerji yollarsınız. Tek başınalığı becerebildiğiniz andan sonra insanlarla iletişiminiz farklı olacaktır.

Tek başınalık Tanrı ‘ya mahsus değildir. Tüm canlılara mahsustur. Bunu unutma kardeşim. Sen artık her şeyi yapan değil, tanıksın. Bunu da hatırından çıkarma. Tek başınalık kabul edilmelidir çünkü o esastır.  

Tanrı ‘nın krallığı Tanrı ‘nın bulunduğu yer demek değildir. Tanrı ‘nın kutsal gücünün kaynağının bulunduğu yerdir.

Küfür etmeyin. Küfür, içi kötülüklerle ağzına kadar dolmuş insanların ağızlarından bu kötülüğün dışarı taşmasıdır.

Kabirlere gidip oralardan medet bekleyen cahilleri de uyarın. Oralarda bir enerji yoktur. Kutsal olan insanların enerjisi toprakta kalmaz. Tanrı enerjisine karışır. Toprakta kalanlar ise insanlık vasfını kaybetmiş karanlık ve dağınık enerjilerdir.

Çocuklarınıza şu iki telkini mutlaka yapın: “Korkularınızı yenin. Gücünüze güvenin.”

Atmosferin dışında muazzam enerjiler vardır. Her şey enerjidir.

Bazı insanlar iyiliğe meyillidir ve onlar Dünya da örnek olsun diye kötülerin arasına yollanır. Bazıları kötüdür ve onlar kötü işleri yapmak için kullanılır ama yine de bir seçim hakları vardır ve doğru yolu seçebilirler. Aralarında ki iyileri örnek alabilir ve yollarını ışığa çevirebilirler. İyiler azdır ama her yerde az da olsa yeterince vardırlar. İnsanların çoğu yaşarken bunları örnek alacaklarına tam tersi onlardan nefret etmektedirler. Kabirde gerçeği görmekte ve maalesef idrakleri sıfırlanmış olarak toprağa karışmaktalar. Bu ruhların yok ölürken duyduğu acı, esef korkunçtur. Benim çarmıhta çektiğim sanılan acılar bunu temsil ediyor. Gerçeği Dünya da yaşarken görüp uyanmak mecburiyetindesiniz. Uyanış sadece bu dünya da henüz fiziksel beden içinde yaşarken gerçekleştirilebilir.

Arlanmazca günah işlemeye devam etmek Tanrı ‘ya karşı kişinin kalbini katılaştırmasıdır ve göklere savaş ilan etmesidir. Tanrı ‘nın mutlak kudret olduğunu hatırlayın. Tanrı kendisine muhalefet edenlere karşı çok sert olur.

Şuuraltına giren hiçbir şey silinmez. Bebekliğinizdeki bazı şeyleri bile hatırladığınıza göre silinme yoktur.  Etkisi kalkar. Etkisi kaybolmuş şuuraltı kayıtlar sizi vefat sonrası kabirdeki süreçte etkilemez. Tüm olumsuz duygulardan ve düşüncelerden kurtulun. Tanrı ‘nın ışığına yoğunlaşın.

Ölmekte olan bir insana son dakika da gideceği yer gösterilir. İnsan ölünce beyin bir film makarası gibi tüm hatıralarını geri sarar. Özünüze ulaşıncaya kadar ancak herhangi bir halledilmemiş travmanız varsa filim orada kopar. Bu sebeple tüm kötülükleri, krizleri yaşarken hafızanızdan temizleyin. Ölümü takiben hemen herkes uyanmaz. Bu travmaların(sinir krizlerinin) sonuçları yaşanır. Bağışlamak bu yüzden önemlidir. Sizin için önemlidir.  Bağışlamakla siz bu krizlerin üzerinizde ki etkisini yok ederek ölümü takiben yaşayacağınız travmaları ortadan kaldırmış olursunuz. Yani yaşamazsınız. Bağışlamak unutmak değil, etkisini ortadan kaldırmaktır. Karakteriniz de sevinçli olmak ve coşku ağır bassın. Olumluluk kalıcı olsun. Mutsuzluk, üzüntü, kin gibi olumsuz duygular kalıcı olmasın. Çabuk geçsinler. Karakteriniz ölümden sonraki yaşama aynen geçer. Bilhassa son yedi dakikada ki duygularınız çok önemlidir. Tüm yaşamını ya da yaşamının çoğunu olumsuz biri olarak geçirenler bu son yedi dakikada mutlu olmaya çalışsın. Zor olsa da hiç olmamasından iyidir. Tanrı ‘yı, ışığı düşünsünler. Olumlu insanlar da yine bu son yedi dakika da şaşırmasın, isyan etmesinler. Bunlar herkes için geçerlidir.

Ebedi yaşama giden yolun kapısının anahtarı bendedir. Ancak buluğ çağına gelemeden vefat eden küçük çocuklar doğrudan Tanrı katına gider ve tekrar yarım kalan yaşamlarını tamamlamaları için Dünya ‘ya gönderilirler.

Bilincinizi yükseltirken dalgalanmayın. İniş çıkışlar yaşıyorsunuz. İnsanlar ve olaylar sizi aşağıya çekmesin. Yüzünüz daima Tanrı ‘ya dönük olsun. Işığa dönük olsun. Işığın kaynağı Tanrı’dır. Diğer insanları durup bekleyebilirsiniz ama siz aşağı inmeyin. Bulunduğunuz bilinç seviyesinde kalın ve yüzünüz Tanrı ‘ya dönük olsun. Onların size gelmesini bekleyin. Aşağıya bakmayın.

Tanrı ‘dan yüzünüzü çevirirseniz kargaşa yaşarsınız. Işıktan mahrum kalırsınız.  Yüzünüz daima Tanrı’ya baksın. Aşağı inmeyin. Aşağıdaki, bekledikleriniz size, yukarı gelsinler. Dalgalandığınız müddetçe bir yere varamazsınız.

Önünüzdeki zamanlarda gelen yeni nesillerle eski anlayışlar değişecek. Yeni nesiller eskilerin yerini aldıkça inançlarda değişecek. Yeni nesiller daha zeki, daha enerjik, daha kuvvetli, daha anlayışlı olacak ama daha mekanik ve daha bencil de olacaklar. Dinler terk edilecek ve insanlar Tanrı ‘ya değil fakat bir çeşit kaynağa, enerjiye inanacaklar. Daha isole bir yaşamları olacak ve yanlızlaşacaklar.

İnsanların Tanrı ‘ya inanması önemlidir ama bundan daha önemli olan Tanrı ‘nın insanlara inanmasıdır. Tanrı’nın yoluna odakların. Gözleriniz bu noktaya odaklansın. Başka yöne bakmayın.

Eğer iyilik dilerseniz bunu Tanrı ‘dan çekersiniz. Kötülük dilerseniz, lanet dilerseniz bunları alt boyutlardan çekersiniz. Tanrı da kötülük yoktur dolayısıylada O ‘ndan kötülük dilenmez. Lanet dilenmez. Sadece insanların iyiliğe dönmesi dua edilir. Yüzlerini, kalplerini iyiliğe, ışığa dönmeleri dilenir. Kötülük için dua edilmez.

Tanrı hepimizi sevgi ile sarar. Tanrı öç almaz. Tanrı da karanlık bir nokta yoktur. Tanrı sevgidir. Tanrı ışığın kaynağıdır. Ama Tanrı ‘nın affetmedikleri de vardır. Aynı yanlışları tekrarlamakta ısrar ederseniz Tanrı ‘nın sert yüzüyle karşılaşırsınız. O’nun da affı sonsuz değildir. Hükmü ise kesindir. O kişinin tüm rızkını, her şeyini keser.

İlişkilerde insanlar gerçek duygularını yansıtmıyor, rol yapıyorlar bu da sonunda nefrete dönüşür. Gerçek sevgide minnet vardır asla nefret edemezsiniz.

Kalabalık kördür ve aydınlanmamıştır. Hakikat azınlık taraftadır. Tanrı ‘ya ulaşmak cesaret ister. Bilince ulaşırken uyuşukluk olur.

Beni ölü bir tahta olan haçla simgeliyorlar. Benim simgem yoktur ama illa da bir simge aranıyorsa bu canlı bir ağaç olabilir. Zaman zaman durgunlaşır, yapraklarını döker sonra yeniden çiçek açıp meyve verir. Üzerinden bulutlar geçer ama etkilenmez. Işık hep oradadır, bilir. Sizde böyle olun.

Ben Huzur ‘dan (Tanrı ‘nın Huzuru) geldim ve ben huzurluyum. Tekrar Huzur ‘a döndüm. Huzur benim tabi halim ve hedefimdir. Siz de huzurlu olursanız huzur (Tanrı ‘nın huzurun) da olursunuz.

Masallar ilkel insanlar içindir. Eski zamanlarda insanlar sizler kadar bilinçli değildi.  Bu zamanın insanları kadar gerçekleri duymaya hazır değillerdi. Onların bilinçlerini bir seviyeye kadar yükseltebilmek için meseller kullanıldı ancak şimdi sizler gerçekleri direk olarak anlayabilecek kapasitedesiniz. Masallara ihtiyacınız yok.

Eşlerine çocuklarına veya diğer insan ve canlılara eziyet etmek onlarında enerjilerini negatife çevirmeniz demektir. Eziyet görenin enerjisi doğal olarak olumsuzlaşır hâlbuki Tanrı bizden kendimizin ve çevremizdekilerin enerjilerini olumlu hale getirecek, saflaştıracak seçim ve davranışlar bekler. Bu sebeple insanların enerjilerini negatife çevirenlerin, bilhassa eşlerine sürekli eziyet edenlerin affı yoktur. Tanrı seven, koruyan, esirgeyen ve kıyandır. Bunu unutmayın. Sınırı aşmayın.

Beden çekimi sekstir. İki zihin birbirini çekerse sevgidir. İki temiz ruh birbirini çekerse Tanrı ‘yı bulur. Bu da üst boyutta olur.

Tanrı kaynaktır. Bizler O'nun saf enerjisi ile varız, o enerjiyi bütün saf vasıflarıyla alıyoruz. Maalesef bu saf enerjiyi çoğumuz kötü kullanmakta ve karanlık enerji girdaplarına sebep olmaktayız. Karşılık ödemeden aldığımız bu saf Tanrı enerjisini olduğu gibi saf olarak yansıtmak bizim asli görevimizdir. Biz Tanrı ‘ya böyle olacağına dair söz verdik ama bedenlenince çoğumuz bunu unutuyoruz. Tanrı bu duruma üzülmektedir. Işığının pırıltısı dahi bu üzüntüye paralel olarak azalabilmektedir. Tanrı o kadar yücedir ki bizleri bağışlamak için adeta akıl sır ermez detaylarda dahi iyiliğin kırıntısını arar. Ancak ilahi adalet kaçınılmazdır.

İnsanlara sevgiyi saygıyı ve hoş görüyü öğrenmeleri gerektiğini söyle. Aksi takdirde toprağın bağrında kaybolup gidecekler. Her vefat eden uyandırılmaz. Her uyandırılan hemen yeniden Dünya ‘ya gelme şansı bulamaz. Her gelen başaramaz. Bu dünya geçici bir sınav alanıdır. Burada ölümün hükmü geçerlidir. Doğan her şey ölür ancak sonsuz yaşam da yaşam hüküm sürer. Ölüm yoktur. Bu dünya için değil sonsuz yaşam için yatırım yapın. Aklı olan bu gerçeğe biran evvel uyansın.

Kutsal Ruh halkasına dâhil olabilmek için, o mertebeye erişip ölüm ötesinde sonsuz yaşama kavuşmak için Tanrı aşığı olmak gerekir. Hiçbir şahsi beklentisi olmadan ve tamamen kendi özgür iradesi ile bu yolu seçebilmiş olmak gerekir. O mertebede de bilmek gerekir ki Tanrı ‘nın işleri insanoğlu için değil ama Tanrı içindir. Sahip olduğumuz istisnasız her şey Tanrı ‘dan gelir ve sadece Tanrı ‘ya aittir.  Ve şefkat sadece Tanrı merkezli olmak durumundadır. Kendimiz için bir şey beklemeyiz.

Tanrı Dünya ‘dayken uyanamamış ruhları huzurunda istemez. Uyanmış olanları ister. Dünya da iken uyanamamış insanların aurası grimsi bir bulut şeklindedir. Mutlaka kötü insanlar olmaları da gerekmez. İnsanın kutsal ruh sınıfına geçmesi için, kutsal topluluğa kabul edilmesi için mutlaka Dünya da iken uyanmış olması gerekir ve Tanrı ‘nın onaylaması ile o varlık artık insan değil ama kutsal bir ruhtur. Burada ki kutsal kelimesi saflaşmış, arınmış, lekesiz, mesh edilmiş yani mesih anlamını taşımaktadır. Ruhlar Dünya ‘ya yalnız gelir ancak bazıları yalnız dönmez. Başarmış ve kendini tam arındırmış olanlar ışık varlıklarca karşılanır. Çoğunluk ise yalnız gelir ve yalnız döner.

Doğa Tanrı'nın bir yansımasıdır demek şirktir. Belki Tanrı'nın sevgisinin küçük bir tezahürüdür denebilir.

İnsanlar düşündüklerini sanırken aslında ön yargılarını düzenleyip yeniden değerlendirme yaparlar. Ön yargılardan bağımsız olarak fiili gerçekler üzerinde düşünebilirlerse o zaman o gerçekten düşünce olur.

Sakin olun. Zihniniz sakin olsun. Kaynamış suda kendinizi görebilir misiniz? Hayır, göremezsiniz ama su sakin ise kendinizi bir aynaya bakıyormuş gibi görebilirsiniz. Bu önemlidir. Eğer yeterince sakin değilseniz Kaynak ‘tan her yönde akan yaşam enerjilerini alamazsınız. Bu yüzden sakin olmak hayati önem arz eder. Bu enerjileri sürekli alamazsanız bedenen ve aklen sağlıklı kalamazsınız.

Dünya’nın iyiliğe ihtiyacı var. İstenmediğinizi hissetseniz bile siz sevgi neşretmeye devam edin. Dünya’nın buna ihtiyacı var.

Dünya daki hâkim güçler artan nüfus artışı ile baş edemedikleri için terörizm silahını kullanıyorlar. Bu şekilde insanların birbirini öldürerek azalmalarını sağlamaya çalışıyorlar. İlaveten hastalıkları da nüfusu azaltmak yönünde kullanıyorlar. Bencillik milletleri birbirlerine üstünlük sağlama gayretleri içine sürüklüyor. Bu fertler içinde geçerlidir. İnsanlar bedenlerini birbirlerine karşı silah olarak kullanıyorlar. İnsanlık için gerçekten iyi bir şeyler yapmaya çalışan saf ruhlara yaşama şansı tanınmıyor.

Bu dünyanın ışığı geçicidir ve gölge yapar. Güneş gidince her yer karanlık olur. Ebedi yaşamda ise hiçbir şeyin gölgesi yoktur çünkü varlıkların kendisi ışıktır. Bu ışık gitmez. Orada gece yani karanlık olmaz.

Sizler bu Dünya da fiziksel bedenler içinde yaşarken adeta uykusunda yürüyen insanların durumundasınız. Tüm yaşamınız sanki uyku da yürüyor muşsunuz gibi geçer. Paraya adeta bir köle gibi hizmet ediyorsunuz. Bunu güç elde etmek için yapıyorsunuz ancak güç sadece Tanrı ‘ya aittir. Siz kendiniz için güç peşinde gitmekle ebedi yaşamı kaybediyorsunuz. Tanrı ‘nın sınırsız değerlerine dönün.

Yukarı yükseklere bakın. Derin bakın. Bilinçlerinizi yükseltin. Tanrı’yı her şeyin kaynağı olarak düşünün. Tanrı ‘nın ışığını düşünün. Doğruları söylemekten korkmayın. Toprağın bağrında kalmaktan korkun. Sonsuz yaşamı arzulayın. Sonsuz yaşamı arayın. Tanrı’nın huzuruna çıkabilmek için dua edin. Tanrı’nın sevgi olduğunu hiçbir zaman unutmayın. Kalbinizde hâkim olan duygu sevgi değilse Tanrı’nın huzuruna çıkamazsınız. O yüce makama kabul edilmezsiniz.

Kötülüklerin karşılığı hemen görülmediği için insan kalbi kötülüğe doğru kayar. Yapılan her kötülükle de zayıflar ve tahriklere karşı daha zayıf hale gelir. Günaha direnme, karşı koyma gücü gittikçe düşer. Ufak ihmaller büyük zararlar getirir.

Tanrı’ya yaklaştıkça insanlar dünyadan uzaklaştıklarını hissederler. Maddeden uzaklaştıklarını hissetmek çoğunu rahatsız eder. Maddi tutkularından uzaklaşmak hoşlarına gitmez. Tanrı isteseydi herkesi istediği gibi yaratırdı ama o insana özgürlük verdi. O insanın özgür iradesiyle yüzünü kendisine dönmesini istiyor. Zorlama yapmıyor.

Mucize sadece Tanrı ‘nın yapabildiği bir şeydir. Aslında O’nun her yaptığı bir mucizedir. Esasen var olan her şey Tanrı ‘nın bir mucizesidir. Tabiat Tanrı ‘nın bir mucizesidir ve Tanrı onu insanlardan daha çok sever.  Tanrı bana mucize gösterme gücü verseydi ilk yapacağım şey herkesin bana inanmasını sağlamak ve yüzlerini Tanrı’ya çevirmek olurdu. Tanrı bunu istemiyor. O özgür iradeleriyle insanların kendisini seçmelerini bekliyor.

Ben de büyük mucizeler göstermeyi Tanrı ‘dan çok diledim ama dileğim kabul edilmedi. Daha sonra anladım ki şayet bizim düşündüğümüz manada kıyametler olsa, bu bir döngü oluştururdu. Belki kıyametten sonra birkaç yüzyıl insanlar düzelecek ama ardından bozulma yeniden başlayacaktı. Bu kısır bir şekilde sürecekti. Gelişmeden kendi kendini tekrarlayan kısır bir döngü sürecekti. Tanrı insana özgür irade verdi ve neticesinde de insanların kendi özgür iradeleriyle ve hiçbir baskı görmeden kendisine dönmelerini istiyor. Böyle bir durumda kıyamet diye bir olaya yer olamaz. 

Benim şifa gücüm vardı. Evet, Tanrı bana kaderi değiştirme, insanı ölüm yolundan döndürme yetkisi verdi. Ancak fiilen ölüyü diriltmek değildi bu. Ben ölümcül hastaları tekrar iyileşme sürecine sokabiliyordum. Halen de şifa veriyorum. Tıpkı sana yaptığım gibi. Sen beni gördün. Ölüme çok yakındın.

Biz Tanrı’ylayız. Gerçek budur. Tanrı’dan geldik demek yanlıştır. Tanrı tüm yaşam enerjilerinin kaynağıdır. Tanrı sabittir. Hareket etmez ve değişmez. Tanrı yaşam verir, yaşamı devam ettirir ve yarattıklarına kendisini çeşitli şekillerde hissettirir. Her şeyden haberdardır ve hükmü kesindir. Aldığımız nefes, esen rüzgâr O’nun nefesidir.

Sevgi yolunuz ışık yoldaşınız. Sevdikçe inanır inandıkça seversiniz. Işık bilmek ve görmektir. Bunu unutmayın.

 

Sizlere güvercin gibi saf tilki gibi tetikte olun demiştim. Şimdi güvercin kadar saf olursanız Tanrı sizi tetikler diyorum.

 

Tanrı ölülerin değil ama yaşayanların Tanrı’sıdır.

Bizler için sayı önemli değildir. Sıra dışı ruhlar önemlidir. Tanrı’yla beraber sonsuz yaşama kavuşmak sizce bu kadar kolay mı olmalıydı? Hayır. Dünya insanının barbarlığı beni gerçekten şaşırtmaktadır. Bilinçlerin hala bu derece ilkel seviyelerde kalmış olması üzücüdür. Siz Dünya insanları belki teknolojik olarak evrende en geri tür değilsiniz ama barbarlıkta evrende en ileri seviyede olan birinci türsünüz. Gerçek sevgiyi hala hiç kavrayamadınız. Bunu kavrayamadan da varacağınız yer toprağın bağrıdır. Ölüler kervanına katılırsınız. Ruhlarınızda bedenlerinizle birlikte çürür ve toprağa karışır. Bir daha gün ışığını göremezsiniz.  

Bedenlerinizi de Tanrı’nın hizmetine verin. Güç ve kişisel başarı peşinde koşmayın. Güç kendinizi korumak için olduğu kadar kötülük yapmak için istenir. Kişisel başarı da bencilliktir. Elinizden gelenin en iyisini yapın ve sonra bırakın diğerleri sizi takdir etsinler. Kişisel başarı peşinde koşmayın. En iyinizi yapın ve sonra huzurlu olun. Tanrı ‘dan gelen enerjiyi yansıtabilmeniz için sakin ve huzurlu olmanız şarttır. Ne kadar fazla Dünya meselelerinde hırslı ve tutkulu bir halde olursanız Tanrı ‘dan gelen enerjiyi o derece az yansıtabilirsiniz.  

Arındıkça Tanrı ‘ya yaklaşırız. Tanrı'ya daha çok yaklaştıkça, kendi eksiklik ve kusurlarımızı daha çok fark ederiz. Bu da arınmayı hızlandırır. Ancak bu noktada çoğu ruh Dünya ‘dan ve onun geçici hak ve hazlarından vazgeçmek istemez ve yoldan çıkar. O noktadan sonra Tanrı ‘nın adını yanlış yere kullanımlar başlar. Nefse alet edilir. Ahlak alanında, peygamber ya da sıradan olsun insanların çoğu için bu tartışılmaz bir gerçektir. Nefsinizin dizginlerini sıkı tutun.

Akıllı insan elindeki zehiri ilaca döndürür. Aptal insansa ilacı zehire çevirir. Sevgi de yanlış kullanılırsa lanete dönüşebilir ki bu manada milliyetçilik de bir lanettir. Tövbe sürekli tekrarlanan bir hareket haline getirilmişse bu aptallıktır. Tövbe edecekseniz kökten tövbe edin.

Bırakın ölüler ölülerini gömsünler. Herkes kendi içini aydınlatsın.

İnsan aynaya bakarken odanın içi ne kadar aydınlıksa, tıraş olmaya ne kadar çok ihtiyacı olduğunu anlar. Bu sebeple aydınlatma görevi yapan saf ruhlar hep dirençle karşılaşır. Çünkü onlar ayna vazifesi görürler.

Önce ruhlar yaratıldı. Onlar mükemmeldi çünkü Tanrı mükemmeldir ve sadece mükemmeli yaratır. O zamanlarda henüz maddi dünyalar yoktu. Sadece mükemmel ruhlar vardı. Ruhlara özgür irade verilmişti ki bu suretle onlar kendi özgür iradeleri ile Tanrı ‘nın emriyle birlikte hareket etmeyi seçsinler. Bunun yerine bazı ruhlar 'ben' duygusunu yarattılar ve kendilerini ayırdılar. Suçlar işlediler ve tamamen cezalandırıldıktan sonra silindiler. Onlardan geriye kalan kök enerjilerle evrenin maddesi oluşturuldu. Tanrı ‘yla birlik olan tek ruh bendim. Böylece Tanrı ‘nın izniyle Kutsal Ruh ‘a iştirak ettim. Hafif sapma göstermiş olanlara ise kendilerini kanıtlamaları için maddi Dünya ’larda sınanmak üzere tekrar fırsat verildi ki Tanrı ‘yla birleşebilme şansları olsun. Her ruh Kutsal Ruh ‘a iştirak edemez ancak görevli olarak Kutsal Ruh halkasının altında yaşar. Memleketlerini korumak için savaş ve ölüm emirleri veren krallar ve kıral peygamberler, askerler ve devlet adamları bunu kavimlerini ve memleketlerini korumak için bile yapmış olsalar Kutsal Ruh ‘a iştirak edemez, onun bir parçası olamazlar ancak görev altındaki ruhlar olarak yaşarlar. Kutsal ruhlar savaşçı değildir.

Fizik bedenler enerji dönüşüm fabrikalarıdır. Bedensel hareketler enerji yaratır. Bu enerji ruha bilinci hem hacim ve hem de vasıf olarak yükseltme işlemi devreye girsin diye yüklenir. Öte âlemde bu mümkün değildir.

Yeşua olarak 2000 sene önceki Dünya görevim benim maddi âlemlerde ki ilk bedenleşmemdir. Ben yeryüzüne ayrılık getirmeye geldim. İnsanları dünyasal tutkularından ayırmaya geldim ama onlar bu sözümü insanları, aileleri bölmeye geldiğim şeklinde çok yanlış olarak yorumladılar. Sözlerim çok yanlış anlamlara çekildi ve öyle de aktarıldı. Sen onlara özünden ver tıpkı benim o zaman yaptığım gibi.

Kişiler arasında mümkün olduğunca taraf olmayın. İnsanları, kişileri yüzdeyüz bilemezsiniz. Doğruyu gösterip bilgi verip çekilin yoksa zamanla sürekli taraf olan bertaraf olur.

Kâinat sürekli yaratmak üzerine bir sistemden oluşmuyor. Sürekli bir oluş ve yokoluş evreni hüküm sürmektedir. Güzel enerjileri kendinize çekersiniz evrende bir boşluk oluşur yani bir şey var olurken birşey yok oluyor. Bir boşluk oluşur.  Yarattığınız bu boşluğu kötü insanlar da doldurabilir.

Bir şeyi ısrarla istersiniz o olur ama evren sizden de birşeyi alır. Olayları akışa bırakmak en doğrusudur. Bu akışta da beklemek değil harekete geçmek esastır. Güç enerjiyi, enerji de gücü doğurur.

Herkesin kabı farklıdır. Benim mesajımı insanlar kapları ölçüsünde anlayabilirler. Maalesef benim havarilerim de, benimle birlikte yaşadıkları halde, mesajımı anlayamadılar. Bu nedenle mesajımı ver ve yoluna devam et. Geriye bakma. Bilinçleri anlayacak yükseklikte olanlar kaplarının ölçüsü oranında anlayacaklardır. Düşük bilinç sahibi bireyleri inandırmak için uğraşma. Anlayıp bilinçlerini yükseltecek yerde tam tersine seni kendi seviyelerine, aşağıya çekmek isteyecekler. Bazı bebekler ölü doğar. Aynı bunun gibi bazı ruhlar da ölü doğarlar.

Tanrı özgür iradesi ile kendisini seçmeyenleri hatta seçemeyecekleri istemiyor. Sayı değil vasıf önemlidir. Özgür irade bunun için verilmiştir insana. Zorbalıkla Tanrı ‘nın adının andırılması insanların ikiyüzlülüğe itilmesi demek olduğundan bu durum Tanrı ‘yı rahatsız ediyor.

Tanrı konusunda anlayışlarımızı yükseltmeliyiz. Ceza korkusu ya da mükâfat teşvikleri ile samimi bir inanç oluşmaz. Korku ve teşvikle ancak sahte bir inanç oluşur.

Zalimlerin sonu yaklaştıkça zulümleri artar ve iyice azgınlaşırlar. Karanlığın bir parçasıdırlar artık ve o karanlık kötülüklerini gizlediği için onlara hoş gelir. Her akarsu okyanusa ulaşacak diye bir şart yok zaten. Bazıları yolda kuruyacaktır. Kötüler okyanusa ulaşamaz. Yaşama teslim olun. Kendinizi koruyun, tetikte olun ama niye oluyor diye elinizde olmadan olanlara da direnç göstermeyin. Direnç kasılmaktır. Kendinizi kasmak, sıkmak da hastalıkları getirir.

Size verilen her şeyi kirletmeden kullanmak ve hiçbir şeye zarar vermeden yaşamak ve aldığınız gibi tertemiz Tanrı ‘ya iade etmek durumundasınız. Sizler Tanrı ile bir al ver ilişkisi içindesiniz. Tanrı size sürekli Kendinden en saf enerjileri karşılıksız olarak yolluyor, ancak, sizlerin zihinleri ve kalpleri dünyasal tutkularla dolu. Tamamen boş değil. Bu nedenle Tanrı ‘nın size karşılıksız olarak verdiği bu saf enerjileri her zaman alamıyorsunuz. Göreviniz bu enerjileri alıp kendinizden çevrenize yansıtmaktır. Fakat yazık.

Şuuraltına giren hiçbir şey silinmez. Bebekliğinizdeki bazı şeyleri bile hatırladığınıza göre silinme yoktur.  Etkisi kalkar. Etkisi kaybolmuş şuuraltı kayıtları da sizi vefat sonrası kabirdeki süreçte etkilemez.

İnsan vefat edince bir müddet uyur. Bu sürede şuuraltına hangi duyguları yüklemişse onları yaşar. Olumsuz duygular yüklüyse onlarla boğuşur ve bunu gerçek sanır. Affedemediği biriyle didişir durur. Nihayet bunları tamamlayıp uyandığında az bir ışıklı ortama kalkar ve orada kendisi için gerekli eğitimlere başlar. Bazıları sabırsızlık eder. Tekrar dünyaya gelir ve yine başarısız olurlar. Böylece gelip giderler. Sabredenler, eğitimlerini hazmederek gelir ve başarılı olurlar. Işığa kavuşurlar. Bu büyük suçları olmayan sıradan insanlar içindir. Büyük suçlar için büyük azaplar vardır ve affı yoktur. Cinayetin affı yoktur. İlahi adalet gereği yaptıklarının karşılığını bire bir çektikten sonra hafızaları silinir. O ruh ölmüştür artık ve ondan arta kalan kök enerjiler toprak altındaki enerjilere karışır. Ya da Tanrı bu enerjileri temizleyerek kendisine alır. Daha küçük suçlar da tekrarlanarak devam ederse sonuç aynıdır.  

Kimseye zararı yok sözü yanlıştır. Siz de, kendiniz de zarar görmemelisiniz. Aldıklarınızı Tanrı ‘ya saf olarak teslim etmelisiniz. Kendi bedeniniz ve ruhunuz bunun dışında değildir.  İnsanın kendi bedenini de sevmesi, temiz tutması, tüm uzuvlarıyla birlikte ve onlara iyi bakması ve zarar vermemesi şarttır. Esasında tüm canlılar Tanrı’nın hücreleridir. Ama bu hücrelerin bazıları kirletilmekte ve kanser hücreleri misali yok edilmeleri gerekmektedir.

Sonsuzluk Tanrı'ya ve Kutsal ruhlara aittir. Diğer her şeyin sonu bir şekilde vardır. Bilincinde çıkabileceği son bir kademe vardır. Rakam olarak on ikinci kademe diyebiliriz. O nokta da artık tırmanma bitmiş zirveye çıkılmıştır. Merdiven bitmiş düzlüğe varılmıştır. Oradan her yer görünür. Daha yukarısı yoktur. O noktada da aşağı bakıp insanları küçümsemeyin. Yukarı bakın. Işığa bakın. Ben kimim diye sormayın. Bu bencilliktir. Daima ben neyim diye sorun. Her şey enerjidir. Maddi âlemde ve öte âlemde her şey enerjidir. Bilincimizi tüm zamanların üzerine yayabilseydik sonsuzluğa kavuşurduk. Güzellikte bir anlık sonsuzluğa yayılma duygusu verir ama geçici olduğundan ümitsizliği ve hüsranı da akabinde getirir. Bir an olsun kendimizi unutturur ama sonra gider. Kırılırız. Kalıcı sonsuzluk duygusu ancak Tanrı ‘nın huzurunda olur.

İnsanın ruhu ölürken (ikinci ölüm) büyük acı çeker. Benim çarmıhta çektiğim sanılan acılar bunu simgeliyor. Esasen benim tüm yaşamım bir simgedir. Kendinizi dışarıdan seyretmeyi öğrenin. Ben orada acı çekmedim. Kendimi dışarıdan seyrediyordum. Arınmış ruhlar acı çekmez.

İnsanlar kendi bedenlerine dövme yaptırtmaktalar. Bu kabul edilemez. İşareti sadece Tanrı koyar. Siz koyamazsınız. Yine gelişigüzel cinsel ilişkilerle bedeninizi kirletmemelisiniz. Hastalıklara maruz bırakmamalısınız. Bedenlerinizi en temiz haliyle aldığınız gibi Tanrı’ya iade etmek durumundasınız.

İnsanın doğduğu anda ilk nefesi ile birlikte tattığı ilk duygusu korkudur. Ve çoğu insan tüm yaşamında bu korku duygusunu devam ettirir. Korku duygusu tüm kötülüklerin kaynağıdır. Kaybetme korkusu, yoksulluk korkusu, yalnızlık korkusu, ölüm korkusu vs. insanları olumsuz duygu ve davranışlara iter. En sonunda tüm bu kötülüklerin ağırlığı öyle bir hal alır ki insan bundan kurtulmak için üzerlerine adeta bir taş koyar ve onu kaldırmak istemez. Bu durum fiiliyatta Tanrı ‘yı inkâr etme, yok sayma olarak tezahür eder. Tanrıyı inkâr ederek bundan, kötülüklerinin ağırlığından kurtulacağını sanır. Ancak bu mümkün değildir. Bu tip insanlar kendileri ile baş başa kalamazlar. Dünya ‘daki insanların büyük çoğunluğu bu durumdadır.

Sevgi yaratıcı enerjidir. Kaynağı tüm varlığın kaynağı olan yaratandır. Sevgi engel tanımaz. Kalplerde sevgi varsa bir şekilde bir yerden sızar gelir. Sevgi olmadan nefsaniyetle olan mücadelemizi kazanamayız. Sevginin kaynağı Tanrı'dır. Ondan gelir. Bu dünya ölümün hükmü altındadır. Ama sevgiyle kazanılacak olan, yaşamın hüküm sürdüğü alan sonsuzluktur.  

Her şeyden önce Tanrı gelmelidir. Kalbinizdeki Tanrı sevgisinin önüne hiçbir sevgiyi koymayın. Tanrı ‘yı bir tül gibi bedeninize sarın ve diğer tüm sevdiklerinize bu tülün içinden bakıyor gibi bakın.

Az konuşun. İnsanlar gereksiz konuşmalardan kaçınıp Tanrı ‘yı düşünsünler. Yüzlerini ışığa çevirsinler.  İnsanların sorunlarını, eğer sonuca ulaştıracak bir durumda değillerse gereksiz meraklarla soruşturmasınlar. Boşuna konuşmasınlar. Bu boş konuşmalar enerji kaybıdır hâlbuki enerjinizi Tanrı ‘ya yönlendirirseniz daha iyi olur. Tanrı zaten gerekeni gerektiği zaman yapacaktır. Birde onun görevlendirdiği ruhlar kendilerine verilen görevi verildiği gibi hemen yaparlar. Siz sorunu olan herhangi bir kimseye olumlu katkı yapacak durumda değilseniz bu durumda başkalarının sorunlarını konuşmakla sadece kendinizi üzmüş olursunuz. Bu da enerjinizi düşürür. Bu gibi beyhude meraklardan ve konuşmalardan kaçının.

Tanrı içimizdedir. Tanrı hayvanların, bitkilerin ve sayıca sonsuz olan her şeyin içindedir. Birbirinden bağımsız sınırsız sayıda evrenler vardır. Tanrı ‘nın enerjisini sonu olmayan bir labirent gibi düşünün.  Bu nedenle Tanrı ‘yı sadece içinizde arayın demek yanlıştır. Tanrı her yerdedir. Hem içinizde hem de dışınızda.  

Tanrı temizliğin, iyiliğin kaynağıdır. Oradan kirli su içilmez ama sizin ağzınız kirliyse temiz su sizin ağzınızda kirlenmiş olur. Bu sebeple Tanrı’dan kimse için kötülük dilenmez. Beddua edilmez. Lanet dilenmez. Bunu yapanları Tanrı mutlaka cezalandırır. Kötülük dilerseniz alt varlıkları da kendinize çekersiniz. Hatırlayın: "Düşmanlarınız içinde dua edin" demiştim. Tanrı muazzam bir enerji, sonsuz bir manyetik alan gibidir. İyileri çeker ve kötüleri iter.

Birisi için iyilik dilemek o kişiye kefil oluyorsunuz demektir. Tanımadığınız insanlar için iyilik dilemeyin.

Birisine yardım ettiğinizde ya da bir iyilik yaptığınızda bunların hakkında konuşmayın. Ne kadar iyi olduğunuzla böbürlenmeyin. Başkaları için yaptığınız iyilikleri konuşup durursanız bir kıymetleri kalmaz. Bu davranış yeni dikilen bir ağaç fidanının köklerini kazıp durmak gibidir.

İnsanlar elbette her konuda fikirlerini söylemelidirler ancak aynı şeyi devamlı tekrar etmek bir yerde Tanrı ‘ya isyan gibi olur. Sevgiden ve mantıktan yoksun bir şekilde kendilerini sürekli tekrar eden milletler sonunda yok olur.

Korku sadece bir insanın hayata güçlü bir şekilde bağlı olması durumunda ve bilinmeyenden korktuğu zaman yaşanır.

“Yaratılanı hoş gör yaratandan ötürü” sözü yanlıştır. Tanrı hoş görülecek varlıklar yaratmaz. O’nun yarattıkları mükemmeldir ancak kendini Tanrı’dan ayıran insan kötülüğe saparak bozulur. Özgür iradesini Tanrı’ya karşı gelmek yönünde kullanarak yanlışa gider. Bu hali ile Tanrı’nın yarattığı değildir. Hoş görülemez. Kötülüklerle mücadele edilmelidir.

İnsanların çoğu Tanrı konusunda ciddiyetten çok uzaktır. Başlarına gelenlerden dolayı Tanrı’yı yargılarlar.  Kim onlara Tanrı’yı yargılama hakkını verdi? Böyle bir hak yoktur. Tanrı ‘yı yargılayamayız.  Tanrı’yı sorgulayamayız.

Kul hakkı öncelikle kendinedir. Bedensel yaşamınızdaki dünyasal işlerinizde bilimsel düşünceden sapmayın ancak bilimle Tanrı ‘ya ulaşamazsınız.

Sevgini neye verirsen o da çoğalarak sana geri döner. Kardeşim saf sevgisini bize verdi. Bizim sevgimiz sonsuzdur. Kardeşimin farkındalığı arttıkça etrafındaki yalanları açık ve net görmeye başladı ve hatta kendisi bile bazı şeyleri, olumsuzları bile olumluya çevirdiğini fark etti. İnsan içindeki olumsuz düşünce ve varlıklardan uzaklaştıkça ruhu özgürleşir.

Bazı insanlar her günün sonunda Tanrı ‘ya bir adım daha yaklaşır. Az bir kısmı birçok adım ve erenler ise koşarak yaklaşır. Bir kısım ise, bu Dünya ‘nızda çoğunluk, Tanrı ‘dan dan bir adım uzaklaşır. Genelde ise koşarak uzaklaşılıyor. Her ruh okyanusa ulaşacak diye bir şart yok zaten. Bazıları yolda kuruyacaktır.

Tanrı ‘yı bulmak için, Tanrı ‘ya ulaşmak için adeta deli gibi aramak, hararetle istemek gerekir. Tanrı delisi olmak gerekir. İnsanın yeni gerçeklere ulaşması o zamana kadar doğru bildiği yanlışlardan kurtulmasını gerektir ki bu durum birçok sinir krizleri yaratır. Senin bu gerçekleri aktarman insanlarda tıpkı bir çocuğa o zamana kadar annesi babası bildiği kimselerin aslında onun gerçek annesi babası olmadığını söylemen gibidir. Aynı ölçüde bir sinir krizini yaratacaktır ama kişi delicesine arıyorsa bulur. Kolay değildir eski yanlış kalıpların kırılması. Bu nedenledir ki kişinin Tanrı ‘ya olan özlemi çok olağan dışı olmalıdır. Ve bazıları da gerçeğe ulaştıktan sonra aşırı kişisel beklentiler içine girerler ve bulamayınca da yanlışa dönüp geri düşerler. Hâlbuki gerçeğe ulaşan kutsal ruhların sıkıntıları, yükleri daha artacaktır. Onlar artık görevli varlıklardır ve etraflarındaki kötülüklerin daha çok farkındadırlar. Katlanmaları gereken durumlar olacaktır.

Dünya da ruhunu saflaştırabilen varlıklar ölüm ötesinde gözlerini ışığa açarlar. Onlar ışığa çekilip alınırlar ve orada ebedi yaşama kabul edilirler. Hükmü Tanrı kendi huzurunda verir.

Tanrı ‘nın Krallığında bir zaman ya da takvim yoktur. Görevler yapılmaları gereken an da verilir ve o an da da derhal yapılır. Tanrı haricinde görevler verilmeden önce ne zaman ve ne görev verileceğini kimse bilmez.  Bu sebeple Tanrı ‘nın zerreleri Kutsal Ruhlar Tanrı ‘nın askerleri olarak emir almaya ve derhal emri yerine getirmeye hazırdırlar. Sorgulamak yoktur, tereddüt etmek yoktur, gecikmek yoktur. Bu yüzden Kutsal Ruhlar bedenli olarak Dünya da biyolojik bedenler içinde yaşıyor iseler bu şekilde hareket edebilmeleri çok zordur. Bu yüzden Dünya da onlara görev verilmez ya da çok nadir olarak görev verilir.

Kurtuluş çağrısı tüm insanlaradır. İnsan kurtuluş davetini kabul edebilir, umursamayabilir, ret edebilir ya da bu daveti yapanlara düşman olur çünkü kötülükleri ışıkta herkese görünür hale gelecektir.

Bazı ruhlar, kendi hataları ya da yetersiz gayret göstermeleri nedeniyle henüz Dünya da hiç bedenleşme şansı bulamamışlardır.

Tanrı var ve bir olandır. Tanrı her şeyle iç içedir lakin merkezde yalnız yine kendisi ve ebedi yaşama layık olabilmiş saf ruhlar O’nun huzurunda ve ayaktadırlar.

Yok, olduğunuz anda tanrısallaşırsınız. Tanrısallaşan olursanız insanların gerçeklerini görürsünüz. Dinler insanları sınırlandırır. Oysa biz size özgürlüğü veriyoruz. Önce sizi eğitiyor, doğruları söylüyoruz. Ve sizi özgür iradenizle bırakıyoruz. İşte sınav ondan sonra başlıyor.

Sonsuz şekilde dünyada yeniden doğmak yoktur. Bu kısır bir döngü olurdu. Sonsuz yaşam, kazanılmış bir hak değil, hak edilmesi gereken bir hedeftir. Bu manada da insanların, uyanmak demek olan kıyam etmek, kalkmak kelimesini dünyanın sonu gibi anlaması çok yanlış bir yorumdur.

Kesin olarak iki şeyi söyleyebiliriz: Birincisi Tanrı ‘nın varlığı ve birliği ikincisi ise Kutsal Krallığın (topluluğun) varlığıdır. Bunun dışındaki ruhani konularda kesin konuşulmamalıdır.

Dünya ‘nın sonu değil, insanların sonu da değil ancak bu insan neslinin sonu geldi. Dünya da ki insanların büyük çoğunluğunun bu bedenlerindeki yaşamları son şanslarıdır ve de çoğu ölüm ötesinde ruhsal ölümle karşılaşacaklar. Tanrı ‘nın da sabrı bitti.

Bu günlerde Tanrı’nın insanları kendileri ile baş başa bıraktığı insanların büyük çoğunluğunun yanlışa gitmesinden belli oluyor bu da bir ciddi karmaşa ve büyük bir yargı ve cezanın gelişinin habercisi gibi.

Bu kötü bir zamandır. Olaylar hakkında yorum yapmayın. Spekülatif beyanlarda bulunmayın.  Bekleyin ve görün. Sabırlı olun. Sakin olun ve günlük işlerinizi elinizden geldiğince iyi yapın. Sıkı çalışın. Tanrı ‘nın ne yapacağını gözleyin. Olacak olan olacaktır. Her gün Tanrı için belli bir zaman ayırın ve O ‘na bir kanal açın. O ‘ndan enerji çekin. Bu önemlidir. Aksi takdirde ruhlarınız çöker ve dağılır.

Sevgi yokluğu Dünya ‘nın her noktasında, her köşesinde hüküm sürüyor. Çoğunluk korkuya teslim oldu ve açgözlülük büyüyor. Bedenlerinizi birbirinize karşı silah olarak kullanıyorsunuz.

Dünya adeta bir hapishane. Tanrı bile bu gezegene gelmiyor. Barbarlıkta birinci gezegensiniz. Yaydığınız olumsuz enerjiler güneşin düzgün görülmesini perdeliyor. Ben ki sevgi varlığıyım ama artık bende insanları sevemiyorum. Tabiatı da tahrip ettiniz. Tanrı tabiatı insanlardan daha çok sever. Tabiat olmadan insanların yaşaması mümkün olamazdı. Bu Dünya sadece insanlara ait değil.  Diğer yaşam biçimlerini tahrip edenler tahrip edilecektir. 

Sırlarıma layık olanlarla sırlarımı paylaşırım. Görmeyenler görsün istedim ama görenlerin bile kör olduğunu gördüm. Ben yeryüzüne ayrılık getirmeye geldim. Dünya ‘ya bağlanmayın. Tohumlarımı yürüdüğüm yollara serptim ve ardıma bakmadım. Çoğunu kuşlar yedi. Onlar çok saf ve temiz varlıklardır. Kardeşim çok önceleri aradı, buldu ve ona sonsuzluk kapıları açıldı. Ne mutlu. Bazılarına ne yazık ki arasalar da görünmeyeceğiz.

Zaman kapanıyor. Yan yollar yok artık. Yan yollar kapatıldı. Kişi ya Tanrı ‘ya ulaşacak ya da fiziksel ölümünü takiben ikinci ölümü tadacaktır. Ya hep ya hiç,  durumunuz budur artık. Ya Tanrı ‘ya ulaşacaksınız ya da her şeyinizi kaybedeceksiniz. Tamamen Tanrı ‘ya odaklanın. Aksi takdirde başaramazsınız.

İnancınızı kaybetmeyin. Sonuna kadar sükûnetinizi muhafaza edin. Bu durumu açgözlülüklerinizle siz insanlar hızlandırdınız. Ölmekten korkmayın. Son saatlerinizde ki duygularınız çok önemlidir. Öbür âleme geçiş işleminizi etkiler. Öldüğünüzü çabuk fark edip etmemizle ilgilidir. Son dakikalar da inancınızı kaybetmeyin. Bu çok önemlidir.

Benim görevim dahi değişti. Sevgi değil artık. İnsanlar artık sevgi beklemesin. Tüm dünyada taş üstünde taş kalmayacak.

Ruhsal âlem son kere açıldı ve kapandı. En fazla 30 ya da 40 seneniz var. Çok büyük savaşlar, seller, depremler ve yangınlar var. Bir kıta batacak ve yeni bir kıta çıkacak. Üzerinde hiç toprak olmayan.

Babam yeryüzünü mahvedenleri mahvedecek. Beklemeye devam et çünkü mutlaka gerçekleşecek.  

Uyuyanlar uyanmayacak. Doğum sancısı tutmuş kadın gibi Dünya. Belirtiler, sancılar var ama henüz doğum gerçekleşmiyor. Ama mutlaka gerçekleşecek.  Geç kalmayacak. Zaman vermem, veremem ama seni onaylıyorum. Sen bizim dünyadaki sesimiz, nefesimizsin.

Yeşua diyor ki: Paskalya zamanıydı. Bir koç almaya gitmiştim. Orada büyük bir münakaşa oldu. Herkes, Romalılar dâhil benim kim olduğumu biliyordu. Elleriyle mucizevi bir şekilde şifa veren adam diyorlardı. Bunu biliyorlardı ve bu nedenle de beni öldürmek istiyorlardı. Çünkü ben onların diktatörlükleri için bir tehdittim. Onların yönetimi korku ve kulluk üzerine kurulmuştu. Hâlbuki ben sevgi ve kardeşlikten bahsediyordum ve sahip olduğum şifa gücü ve göz açıcı konuşmalarımla bunu başarabilirdim. Karanlığı aydınlatmak üzereydim. Gerçekleri ortaya çıkarıyordum. İnsanlar beni kral olarak görmeye başlamıştı bile. Gerçi ben bunu "benim krallığım bu dünyada değil" diyerek ret etmiştim. Ama ben tiranlar için hala bir tehdittim. Tiranların kalpleri nefretle doluydu.

Tutuklandım ve hakaretlere, küfre maruz kaldım. İşkence altında Tanrı ‘ya küfürle suçlandım. Bu yersiz suçlama sonrasında Romalı yetkililere teslim edildim. Orada da vahşice darp edildim ve kamçılandım. O kadar kan kaybettim ki normal olarak ölmem gerekirdi ama ölmedim. Başıma dikenden yapılmış bir taç takarak beni aşağılamaya çalıştılar. Tüm yol boyunca haçı bana taşıttılar. Beni bayağı katillerden daha kötü biri olarak kabul ettiler. Neydi bu nefretin sebebi? Adi katillerden daha kötü olan hangi suçu işlemiştim? Hayır, gerçekte işlenen bir suç yoktu. İddialarının hepsi iftiraydı.

Ben Tanrı ‘nın sevgisi olarak gelmiştim. İnsanlara sevgiyi ve iyiliği göstermek istemiştim. Çoğunun okuma yazma bilmediği bu insanların bilinçlerini yükseltmek, onları aydınlatmak istemiştim. Ama bu durumda zalim yöneticilerin sahip oldukları, tahtları tehlikeye girmişti. Benim ölmem gerekiyordu. Tepede bileklerimden halatlarla haça bağlandım ama ellerimden ve ayaklarımdan da beni çivi ile haça çaktılar çünkü işkence, eziyet artsın isteniyordu ve daha önemlisi ben bu ellerle insanlara şifa dağıtmıştım ve ellerimi bu yüzden tahrip etmek istiyorlardı. Ama Tanrı ne acı duymama izin verdi ne de orada ölmeme. Ben tüm bunları bedenimin dışından izledim.  Benim vefatım yeryüzünde olmadı. Ellerimi de tahrip edemediler. Şifa verme yetkisini bana Tanrı vermişti. Bunu benden almaya kimin gücü yetebilirdi? Elbette hiç kimsenin yetmezdi.

Haçın üzerindeyken bana bunu yapanlar için Tanrı ‘dan bağışlanmalarını diledim. Hahamlar ise kendi aralarında gülüşüyorlardı ve benim için; "Paskalya ‘ya onu da kurban ettik" diyorlardı. Kendi aralarında gülüşüyorlardı. Haçın üzerinde bayılmışım ve sonuçta içine konulduğum mezar mağara da Tanrı tarafından iyileştirildim ve üç gün sonra oradan çıktım. Sadece havarilerime göründüm. Halkın arasına karışmadım ve bir müddet sonra da bedenimle birlikte göğe alındım ve orada bedenimi terk ettim.

Daima Sevgi yolunuz Işık yoldasınız olsun.

SORU: "Yaşlı adam, hayatı sırasında yedi günlük bir sabiye hayatın yeri hakkında (soru) sormakta gecikmeyecek ve o (adam) yaşayacak! Çünkü birincilerin çoğu sonuncu olacak ve bir olacaktır." Bu sözlerle ne demek istedin kardeşim?

YEŞUA: Bu sözler benim söylediğim sözler değildir. Doğumumdan önce yaşlı bilgelerce benim için söylenmiş olan sözlerdir.

SORU: Tutku isimli filmdeki işkence ve ölümün çok korkunçtu kardeşim. Abartılı mı yapmışlar?

YEŞUA: Daha da kötüydü.

SORU: Korkunç bir şey. Ne kadar ağır bir işkence? Acı korkunç boyutlarda olmalı. Normal, sıradan bizim gibi insanların buna dayanması mümkün değil diye düşünüyorum.

YEŞUA: Hiçbir acı duymadım. Tanrı benim acı çekmeme izin verir miydi sanıyorsun? Vermedi. Hiçbir acı hissetmedim.

SORU: Niye "Baba beni terk ettin" dediniz?

YEŞUA: Bir an için Tanrı’yla bağım kesildi. İnsan gibi oldum. Bir an panikledim.

SORU: Her şey tamamlandı dediniz. Bunun anlamı nedir?

YEŞUA: Görevimi tamamlandım.

SORU: Ölümden dirilip kalkmanız?

YEŞUA: Beni öldüremediler. Bayılmışım. Ben orada ölmedim. Benim ölümüm yeryüzünde olmadı.

SORU: Çarmıhtan alınıp mağara mezara kondunuz.

YEŞUA: Evet. Orada Tanrı beni iyileştirdi ve çıktım.

SORU: Fiziksel bedeninizle mi göğe alındınız?

YEŞUA: Evet. Kısa bir müddet Dünya da kaldım. Sonra alındım.

SORU: Orada, ruhsal âlemde fizik bedeninize ne oldu? 

YEŞUA: Yukarıda bedeni terk ettim. Dağıldı. 

SORU: Meryem ananın bedeni de göğe mi alındı? Öyle söyleniyor.

YEŞUA: Hayır. Onun bedeni Dünya da bırakıldı.

SORU: İlk havarilerin tüm dünya lisanlarında konuşmaya başladıkları iddia ediliyor ve bu durumu Kutsal Ruh ‘un kendilerine verilmiş olmasına bağlıyorlar. Bu bana pek inandırıcı gelmiyor. Sen ne diyorsun kardeşim?

YEŞUA: Böyle bir şey olmaz kardeşim. Bu doğru değil. Burada kast edilen benim mesajımın tüm dünya dillerine tercüme edileceğiydi ki bu da gerçekleşti. Ayrıca Kutsal Ruh verilmez. Ruh tam arındığında topluluğumuza Tanrı’nın izni ile kabul edilir ve o ruh artık Tanrı’nın askeri ve ruhsal kardeşliğin bir üyesidir.

SORU: Sizin üç günlük ölüyü dirilttiğiniz, bir dokunuş ve sözle cüzzamlıları sapa sağlam yaptığınız söyleniyor. Bu konu da bana inanılacak gibi gelmiyor. Ne dersin kardeşim?

YEŞUA: Kardeşim, lazarus ölmemişti. Cüzzam hastalığı son safhasında olduğu için onu mağaraya koymuşlardı. Ben onu oradan çıkartıp iyileştirdim. Yani iyileşme sürecine soktum. Kaderini Tanrı’nın izni ile değiştirdim. Bunu yapabiliyorum. Ancak bir dokunuşla sapasağlam olmaz. Ama iyileşir hastalığı. Topluma kabul edilecek seviyeye gelir. Aynı şeyi sana da yaptım aksi takdirde sen ölüme yakındın. Tanrı sana ikinci bir şans verdi ve beni sana yolladı. Sen benim geldiğimi gördün.

YEŞUA: Bazıları hala 'Ben ve babam biriz' sözümü tartışıyorlar. Hala ne demek istediğimi anlayamadılar. Onlara söyle: Bedenim oğul, ruhum Babadır. Dış görünüşüm insan, özüm Tanrı’dır.

SORU: Kehanet nedir?

YEŞUA: Falcılık yani aldatmadan başka bir şey değildir. Tanrı kendisine ait işlere karışılmasından hoşlanmaz. Kendini Tanrı’dan üstün görmektir. Tanrı anlık hükümler verir. Uzun vadeli planlar yapmaz. Bilhassa kapalı odalarda yapılan her türden metafiziksel gösteriler bir göz yanıltmaktır.  Bu manada aletsiz ameliyat yaptıklarını söyleyip bunu sosyal medya kanalıyla reklam yapanlara itibar etmeyin. Benim, 2000 yıl önce aranızdayken böyle şeyler yaptığımı duydunuz mu? Hayır, keza yaptıysam da bunu gizli tutardım. Dünyasal konularda bilimsel düşünceden uzaklaşmayın.

SORU: Tanımadıklarınız için iyilik dilemeyin dediniz. Kötülük de dilenmez, alt varlıkları kendinize çekersiniz dediniz?

YEŞUA: Tanrı ‘dan kötülük dilenmez. Eğer iyilik dilerseniz bunu Tanrı ‘dan çekersiniz. Kötülük dilerseniz, lanet dilerseniz bunları alt boyutlardan çekersiniz. Tanrı da kötülük yoktur dolayısıyla da O ‘ndan kötülük dilenmez. Lanet dilenmez. Sadece insanların iyiliğe dönmesi dilenir. Yüzlerini, kalplerini iyiliğe, ışığa dönmeleri dilenir. Kötülük için dua edilmez. İyilik dilediklerinize kefil olmuş olursunuz. Dilediğiniz şeyleri hak etmeyen kötü biri ise onun sizin dilediklerinizle yapacakları kötülüklerinden sorumlu olursunuz.

SORU: Sodom ve Gomora da ne oldu?

YEŞUA: Cinsel sapkınlıklar, o denli yüksek boyutlardaydı ki insanların kendileri mikrop haline gelmiş ve bizzat her tür hastalığı taşıyan mikrop yuvaları olmuşlardı ve mikroplu şeyler kireçlenir. Tanrı Sodom ve Gomoralıları kireçledi.

SORU: Kendini kadın sanan erkekler ve erkek sanan kadınlar için ne diyeceksiniz?

YEŞUA: Dünya da bedenliyken karşı cinsiyetten olduğunu düşünen ve öyle davrananlar akıl hastalarıdır. Onlarla arkadaşlık etmeyin. Onları onaylamak, sempatiyle bakmak, nikâhlarını kıymak çok yanlıştır. Onlarla beraber sizi de yok oluşa götürür. Bu tip cinsel sapmalar insanlıktan çıkıştır. Temelinde delilik boyutunda çarpıtılmış seks dürtüsü vardır. Bu tip insanlara akıl hastası gözüyle bakılmalı ve tıbbi müdahaleye sevk edilmelidir. Tanrı ‘ya isyandır.

SORU: Cinsel ilişki tam olarak niye var?

YEŞUA: Sadece insan ırkının üremesi için. Başka bir nedeni yok. Hayvanlara bakın. Onlar bunu doğru yapıyorlar. Yılın belli zamanlarında bir araya gelip üremek için çiftleşiyorlar. İnsanlar bu konu da yanlışa gitti. Bu da birçok cinsel sapmaların oluşması ile sonuçlandı.  

Her şeyin fazlası fazladır. Seksin de fazlası tiksinti verir. Sonunda insanlar akli dengelerini kaybedip kendi cinslerine dönerler. Amaçsız yapılan her davranış yanlıştır. Bunlar için iyilik dilenmez.

SORU: İnsan ruhları Dünya da birçok kereler doğmaktalar. Reenkarnasyon deniyor. Bunun kuralları nedir?

YEŞUA: Sayısı sınırsız değildir. Karma yoktur. Her doğan ruh sıfırlanmış temiz bir bilinçaltı ile doğar. İnsan bu günkü şekliyle ve bir kere de Tanrı tarafından yaratılmıştır. Fark bu günkü insanların beyinlerini kullanma kapasitelerinin eskilere kıyasla artmış olmasıdır. İnsan olmadan önce bitki veya hayvan olduğunuzu düşünmeniz yanlıştır. Bitkiler, hayvanlar asla insan olmaz. Yaşamları bir kereliktir.

Sonuçta ya Ruh ‘tan doğarız ya da yok oluruz. Öldürülenler veya ani bir şekilde kazalarda ölenler derhal yeniden doğar. Bu nedenle onlar dört ile onbir yaşları arasında bazı şeyleri hatırlarlar ancak onbir yaşından sonra geçmiş yaşam hatıraları tamamen unutulur.

SORU: Turin de sergilen, sizin kefen beziniz olduğu iddia edilen kumaş gerçek mi?

YEŞUA. Hayır. Gerçeği zaman içinde eriyip yok oldu. Şekiller üzerinde takılmayın.

SORU: Öğretilerinizin ne kadarı günümüze ulaştı?

YEŞUA: Ben kendim yazmıştım ancak bir kitap halinde toplanmadığından gününüze sadece birkaç kırıntısı ulaşabildi.

SORU: Ben Oyum demek doğru mu?

YEŞUA: Bunu söyleyebilmek için Kutsal Ruh olmanız şarttır. Bu mertebe de Tanrı tarafından bahşedilir. Bu mertebe, eğer hak kazanılmışsa ruhsal âlemde Tanrı tarafından onaylanır.

SORU: Rüya nedir?

YEŞUA: İnsan zihni uykudayken yavaşlatılmış (en yavaş seviyede) çalışır. Bu, zihnin en düşük seviyedeki çalışması gördüğünüz rüyaları yaratır. Rüyaların ruhla alakası yoktur.

SORU: İbrahim peygamberin oğlunu kurban etmesinin istenmesi ve sonra oğlu yerine kurban için bir koçun gökten indirilmesi olayı gerçek midir?

YEŞUA:  Gerçek bir olay değildir. İbrahim peygamber bunu rüyasında gördü. Rüyadır.

SORU: Dünya da bir zamanlar düşmüş melekler ile Dünya kızlarından türemiş kötü huylu dev bir ırkın varlığından bahsedilir. Tufanla yok olmuşlar. Gerçek mi bunlar?

YEŞUA: Hayır, bunların hepsi masal. O zamanda insanlar daha kısa idi. Sizler daha uzunsunuz.

SORU: İbrahim peygamberin iki oğlundan biri olan İsmail ‘den Arap kavmi ve diğer oğlu İshak’tan da Yahudi kavmi türemiş. Doğru mudur?

YEŞUA: Onların hepsi birbirleriyle karıştı kardeşim. Melezleştiler.

SORU: Fatima olayı doğru mudur?

YEŞUA: Portekiz de 19. Yüzyılda olduğu iddia edilen bu olay doğru değildir. Meryem ananın böyle mesajlar vermeye yetkisi yoktur. Üç çoban kızla ilgili bu iddia tamamen saçmadır.

SORU: Tekrar gelecek misiniz?

YEŞUA: İsa Mesih olarak hayır. Söylediklerim özümsenmiş olsaydı belki ama bu durumda gelmem için bir sebep yok. Ruhsal olarak benim frekansıma yakın bana inanan ve sözlerimi yaşayan insanlarla, çok az sayıda olsalar da zaten temastayım.

Dünya ya sizleri dünyasal tutku ve korkularınızdan kurtarmak için gelmiştim. Ruhlarınızı kafese sokup bilinçlerinizi sınırlandırmak için değil. Dünya ‘ya tekrar eğer insanlar sadece Tanrı ‘nın yoluna odaklanırsa gelirim. İnsanların bu haliyle Dünya ‘ya ikinci bir gelişim söz konusu değil.

SORU: Her ölen ruh uyanır mı?

YEŞUA: Hayır. Bazıları toprağa terk edilir. İnsan olma vasıflarını kaybederler.

SORU: Bağnaz Müslümanlar mahşere kadar uyuyacaklarına sonra da bedenen diriltileceklerine inanıyorlar. Bunların durumu nedir?

YEŞUA: Hayır. Bedenen dirilme yok. Bu çok anlamsız olurdu. Onların ruhları uyandırılmayacak. Toprağa terk edilecekler.

SORU: İlahi adalet yok mu?

YEŞUA: Bilinçsiz kötülükler yapmış ve kendini hiç geliştirememiş basit bağnaz ruhlar uyandırılmaz. Bilinçli kötülük yapanlar karşılığını görür.

SORU: Her ölen ruh uyanır mı?

YEŞUA: Hayır. Bazıları toprağa terk edilir. Insan olma vasıflarını kaybederler.

SORU: İnsanlar öbür tarafa geçince akraba ve sevdiklerini görüyorlar mı?

YEŞUA: Hayır. Böyle bir şey yok. Ancak ruh dünyada neyi çok istemişse burada onu zihninde yaratabilir ve gerçek sanabilir. Akrabalarını görmek isteği dünyasal bir takıntıdır.

SORU: Şehitlik nedir?

YEŞUA: Böyle bir şey yok. İnsan nasıl bir karakter sahibi ise, bilinç seviyesi ve iç dünyası ne seviyede ise buraya aynı şekilde gelir. Ölümle boyut atlanmaz. Savaşta öldürülmüş olması onu ayrıca yüceltmez.

SORU: “Tanrı sevdiklerini önce alır” deniyor. Bu doğru mu?

YEŞUA: Hayır. Tersine kötüleri önce alır.

SORU: Orada kendi kendimizi yargılıyoruz ama sonra hükmü Tanrı mı veriyor?

YEŞUA: Zaten her şeyi Tanrı yaptırıyor. Öz benliğinizi egonuzdan çekip ayırdıktan sonra ona egonuzu seyrettiriyor.

SORU: Sizin Tanrı ‘yla konuşmanız nasıl oluyor?

YEŞUA: Konuşma diye bir şey yok. Tanrı konuşmaz ama her şeyi o yaptırıyor. Tek gerçek Tanrı ‘dır.

SORU: Ruhsal temizlik nasıl olur?

YEŞUA:  Temizlik, saflık yukardan aşağıya doğrudur.

Önce zihin temizliği (kötülük düşünmemek).

İkinci olarak gözlerin temizliği (kötülüğe bakmamak, kötü gözle bakmamak, gözünü dikip bakmamak).

Üçüncü olarak dilin temizliği (kötü söz, yalan söylememek, iftira atmamak, küfür etmemek).

Dördüncü olarak kalbin temizliği (kin, öfke, hasetlik, nefret gibi duygulardan uzak durmak).

Son olarak da beden dilinin temizliği (kaba, korkutucu, tiksindirici veya ayartıcı davranışlardan kaçınmak) gelir.

SORU: İnsan nedir?

YEŞUA: Yüce yaratıcının saf enerjisini aynı saflıkta alıp çevresine aynı saflıkta ve aldığını tam yansıtacak saf varlık demektir. Gerçek Tanrı mabedi insandır. Bu görev için insan bu Dünya da ki tek yetkin organizmadır.  Ama insan "neyim ben" i bırakmış ve maalesef "kimim ben" in sahte değerlerine kapılmış durumdadır. Tanrının bağışlama kapıları kapanmadan uyanmak şart.

SORU: Bize bir dua önerebilir misin kardeşim?

YEŞUA: İçinizden gelen samimi duygularla dua edin. Tanrı ‘ya övgülerinizi sunun. Şükredin ve yanlışlarınızın affedilmesini dileyin. Kişisel isteklerinizi de dile getirin sonra akışına bırakın. Mutlaka bir gün bu isteğinizin olacağını bilin ama süre koşulu istemeyin.

Dua ederken belli bir yöne dönmek yanlıştır. Önemli olan sessiz bir yere gitmenizdir. Bilhassa tabiata gidin. Tabiatın seslerini dinleyin. Orada sessizlik içindeyken Tanrı ‘nın sesini duyabilirsiniz.

Benden bir öneri istiyorsan şu şekilde dua edebilirsin kardeşim: Yeşua Mesih’in aracılığıyla ruhum yıkandı ve arındı. Senin adın, Senin iraden, Senin egemenliğinle Yeşua Mesih’in rehberliğinde huzuruna geldim Tanrı ‘m. Gökte olduğu gibi yeryüzünde de senin isteğin olsun. Senin ilahi takdirine güveniyorum. Tanrı ‘m bizi her türlü kötülükten kurtar, çağımıza rahmetinle barış getir. Benim değil, Senin dediğin olsun Tanrı ‘m. Ya da şöyle dua edebilirsin: Yüce Tanrım ve sevgim Senin lütfunla ve Yeşua ‘nın rehberliğinde ruhum arındı ve huzuruna geldim. Benim üzerimde yapılması gereken tüm değişiklikleri yapmanı diliyorum. Dünyasal zihnim ve irademle bunu kabul ediyor ve Senin takdirine güveniyorum. Sana tam teslimim. Benim ve çevremdekilerin üzerimdeki tüm etkilerinin kalkmasını diliyorum. Beni koruma çemberine al. Benim değil Senin dediğin olsun. Âmin.

Herhangi bir kalıp yoktur. Önemli olan putperestler gibi ezberlenmiş aynı sözleri, kelimeleri köşe başlarını tutup gösteriş olsun diye bağıra çağıra söylememenizdir. Kendi odalarınıza girin içinize dönün ve tüm samimi duygularınızla sessizce Tanrı’ya yönelerek dileyin.

SORU: Neden Hıristiyanlar her doğan bebeğin günahkâr doğduğuna inanıyor?

YEŞUA: Yanlış yorum. Her doğan bebek günaha meyillidir ama günahlarla doğmaz. Temiz doğar. Her çocukta aynı değildir. Ayrıca çocuklar acımasızdırlar. O duygu belli yaşlarda belirmeye başlar. Kısaca günahkâr yani günaha meyilli demektir. Günahlı yani geçmiş günahları ile doğan demek değildir.

Bir çocuğa doğruyu güzeli anlatırsınız ama yalanı iftirayı anlatamazsınız. Ancak o bilir ve yalan söyler. İftirada atar. İnsanın fıtratında bu vardır. Günaha meyillidir. Bilinci devreye girip doğruda karar kılarsa sonsuzluğa ulaşabilir.

SORU: Eseniler grubundan olduğunuza dair tahminler var?

YEŞUA: Eseniler gurubunun benim ile bir bağı yoktu. Bana karşı değillerdi ama bir bağ yoktu. Onların yolu farklı idi.

SORU: “Deli mi veli mi” diye bir söz var?

YEŞUA: "Deli mi veli mi?" sözü yanlıştır. Veli ruhlar Dünya da oldukları zaman deli,  dilenci ya da o manada düşkün kişiliklere bürünmezler. Bu inanış tamamen yanlıştır.

SORU: Kürtaj günah mıdır?

YEŞUA: Hayır. İlk aylar tercih edilmelidir. Annenin sağlığı için ya da bu çocuğa gereği şekilde bakılamayacaksa kürtaj olunabilir. Ruh bebeğe doğumunu takiben aldığı ilk nefesle girer. Ondan önceki safhalarda o annenin bedeninin bir paçasıdır.

SORU: Mabette sunaklar için kurbanlık hayvan satanları kamçıladınız mı?

YEŞUA: Hayır ama onları bakışlarımla ve onlara karşı duruşumla kamçıladım. Gerçek bir kamçılama olmadı. Hayır.

SORU: Siz o zaman da Hindistan ve Anadolu da bulundunuz mu?

YEŞUA: Hayır, ama Kutsal bir Ruh olarak ben her yerdeyim.

SORU: İkinci gelişinizi bekleyenler var…

YEŞUA: Tanrı ‘nın yoluna odakların. Gözleriniz bu noktaya konsantre olsun. Başka yöne bakmayın. Söyledim ben Dünya ‘ya tekrar eğer insanlar sadece Tanrı ‘nın yoluna odaklanırsa gelirim. İnsanların bu haliyle Dünya ‘ya tekrar gelmem söz konusu değil.

SORU: Tanrı ‘yı insanlara nasıl anlatabiliriz?

YEŞUA: Tanrı ‘yı kimseye anlatamazsınız. Güzel bir müzik dinlediğinizde aldığınız hazzı bu müziği hiç dinlememiş birine anlatabilir misiniz? Hayır, aynı şekilde Tanrı ‘yı da anlatamazsınız. Bu duygu özde doğar kalpte gelişir ve dilden dökülür.

Tanrı her şeyin kaynağıdır. Onu görmek mümkün değildir. Onu kavramak mümkün değildir. Tanrı hareket etmez, varlığında bir değişme olmaz. Işığın kaynağı Tanrı ‘dır. Tanrı Ruhtur. Tanrı ‘nın takvimi ve zamanı farklıdır.

SORU: Uzaylıların Dünya ‘yı ziyaret ettikleri doğru mudur? Neden hükümetler bunu ret edip duruyor?

YEŞUA: Çünkü haklılar. Tanrı Dünya dışı güçlere geçici bir izin vermişti. Giza piramitleri ve diğer bazı kıtalarda ki yapılar inşa edildi. Fakat bu temaslar yerli halklar üzerinde olumsuz etkiler yarattı. Bu yüzden bu kapı kara delikler vasıtasıyla kapatıldı. Halen de da kapalıdır. Tanrı bu kapıyı tekrar açmadan medeniyetler arası ziyaret mümkün değil.

SORU: İncilin son bölümünde ki Aziz Yuhanna ‘nın kıyametle ilgili bildirdikleri, yaptıkları tasvirler için ne dersiniz?

YEŞUA: Bir insan çok uzun bir yerde tek başına kapatılırsa böyle sanrılar görmesi normaldir. Yuhanna ‘ya da olan budur. Dünyasal konularda daima bilimsel temellerde düşünün. Siz çok daha gelişmiş ruhlarsınız. Zamanınız bilimsel gelişmelerin avantajına sahip.

 SORU: Vaftiz nedir?

YEŞUA: Kendi aralarında uyguladıkları bir merasim.

SORU: Günah çıkarmalar için ne söylersiniz?

YEŞUA: Kendilerince uyguladıkları bir merasim. Bir işlevi yok. Bizim için önemi yok. Günahlar bu şekilde af olmaz.

SORU:  İncil Tanrı ‘nın sizi insanların günahlarına fidye olmanız için yolladığını söylüyor. İnanamadım. Doğru mudur?

YEŞUA: Hayır. Ben fidye olarak değil Tanrı ‘nın sevgisi olarak geldim.  Ama hoş karşılanmadım.  Şu an bile Dünya nüfusunun 2/3’ü kötü insanlardan oluşuyor. Sevgi ve ışık olan Tanrı ‘nın düşmanları var.  Tanrı tüm iyiliklerin ve güzelliklerin kaynağıdır. Şu ana kadar “Tanrı ‘m onları affet ne yaptıklarını bilmiyorlar” diyordum ancak artık affet demiyorum.

SORU: Kardeşim isminin doğru telaffuzu nasıl söyleniyor?

YEŞUA: İsmimin telaffuzu önemli değil. Tanrı ailesi milliyetlere bağlı değildir. 

SORU: Çeşitli semboller kullanılıyor. Güya bunlar bir takım güçleri devreye sokuyormuş?

YEŞUA: Dünyevi kuruluşların sembollerine dikkatli bakmayın. Bunlarda şeytani bir takım etkiler vardır. Beyin kodlarınızı bozar. Büyücülük yani insanın özgür iradesine müdahale Tanrı ‘nın affetmediği bir suçtur. Bizler, Tanrı ‘nın ailesi olanlar sembol olarak ellerimizi, kelimeleri ve kalbimizi kullanırız.

SORU: Kutsal Ruh ‘un indiği, inananların üzerine döküldüğü söyleniyor?

YEŞUA: Kutsal Ruh inmez. Kimsenin üzerine de dökülmez. İnsan bunu hak ederek o makama kendisi yükselmek durumundadır. Kutsanmış kişi, artık olmayan kişidir. “Ben yokum, Tanrı var” kavramına alışmalısınız. İçinize baktığınızda “ben” yoksa “ego” yoksa mutlak sessizlik, mutlak boşluk varsa, orada Tanrı vardır. Ben dediğiniz anda varoluştan ayrılırsınız.

SORU: Kutsal Ruh veriliyor mu?

YEŞUA:  Kutsal Ruh verilmez. Ruh tam arındığında topluluğumuza Tanrı ‘nın izni ile kabul edilir ve o ruh artık Tanrı 'nın askeri ve ruhsal kardeşliğin bir üyesidir. Bizimle bir olur.

SORU: Kutsal Ruhlar geleceği de bilir mi?

YEŞUA: Kutsal Ruhlar Tanrı ‘nın askerleridir. Tanrı neyi yapmalarını isterlerse onu yaparlar. Gelecek ve ölüm konusunu sadece Tanrı bilir. Başka hiç kimse bilemez.

SORU: Havari ne demektir?

YEŞUA: Havari demek sizinle birlikte olmaktan mutlu olan, sizi seven kimse demektir. Ancak onlarda beni yeterince anlayıp özümseyemediler.

SORU: Tanrı ‘ya teslim olmak ne demektir?

YEŞUA:  Endişe etmemek, niçin, nasıl diye sormadan tamamen güvenmek, tomurcukların açma zamanı gelene kadar sabırla beklemek, kendinizle ve çevrenizle barış içinde olmak, gerekli önlemleri önceden alıp asla yargılamamak.  

SORU: Sizin doğum ve ölüm tarihlerinizi öğrenebilir miyim?

YEŞUA: Ne yazık ki insanlar hala benim doğum ve ölüm tarihlerim üzerinde tartışıyorlar. Söyle onlara bu tarihler hiç önemli değil. Önemli olan sizlere verdiğim sevgi mesajıydı. Benim bedenimin ölümü yeryüzünde olmadı.

SORU: Biz kimiz?

YEŞUA: Biz kimiz diye sormayın. Bu size dünyasal kimliğinizi hatırlatır bu nedenle bencilce içgüdülerinizden kaynaklanan bir sorudur. Bunun yerine ben neyim diye sorun. Bu ruhsal bir sorudur ve size Tanrı ‘nın Kudretini hatırlatır. Sizin de bir parçası olduğunuz güç. Ruhsal âlemde ben, sen yoktur sadece Kutsal Güç vardır. Bu sizin Dünya da yaşıyor iken kazanmanız gereken şeydir. Dünya mücadelenizin hedefi budur. Bu gerçeği çok iyi bilin ve Tanrı ‘nın Kudretinde ki sonsuz özgürlükte yeniden doğun.

SORU: Boyut nedir?

YEŞUA: Boyut dediğimiz titreşimlerdir. Yavaştan hızlıya titreşimler. Bunların artan kademelerle hızlandığı bilinir. Her üst titreşim kendi altında kalan tüm titreşimleri de içinde barındırır. Titreşimler bilinç denilen mesajları taşırlar. Sevgi en yüksek boyut titreşimdir. Tüm diğer titreşimlerin yükselmesini sağlar. Dolayısıyla bizlerin her sevgi sürümü bütünün de hayrına olmaktadır. Sevgi, her şeyin yaratıldığı titreşimdir. Dolayısıyla her şey birbirine sevgi ile bağlıdır. Sevgi kendisine çeker, itmez. Toplumda ki sevgi sürümü arttıkça gerçek, hızla ruhların kendi öz benlikleri ile bir olmasını sağlayacaktır ve Tanrı'nın isteği yerine getiriliyor olacaktır.

SORU: Enerjinin maddeye dönüşmesi hangi noktada başlar?

YEŞUA: Bunu niye soruyorsun?

CEVAP: (Alpaslan Kuzucan): Merak ettim.

YEŞUA: Değişik boyutlarda enerji farklı noktalarda maddeleşir ve boyutlar sayısızdır.

SORU: Highs Bassom denilen ya da Tanrı parçacığı denilen nokta bizim boyutumuzdaki dönüşüm yeri midir?

YEŞUA: Evet.

SORU: Siz Maria Magdelen’a ile nikâh kıydınız mı? Kana ‘da ki düğün sizin düğününüz müydü?

YEŞUA: Evet. Onun hayatını kurtarmak için formalite icabı yapıldı. Evlilik anlamında birlikteliğimiz hiç olmadı. Kardeşim, insanlar benim getirdiğim sevgi mesajı ile ilgilenecekleri yerde böyle asılsız söylentiler çıkarıyorlar. Bunlar tuhaf yalanlar. İnsanları sevmeyi öğreneceklerine bunlara akıl yoruyorlar. Ben Dünya ‘ya beşeri işler için gelmedim. Eğer ben görevimden sapıp bu şekilde hareket etseydim Babam buna izin vermez ve o an nefesimi keserdi.

SORU: Güya sizin bu evlilikten çocuklarınız olmuş deniyor bir de?

YEŞUA: Ben geride hiçbir şey bırakmadım. Ne çocuk ne mal ne de hiç bir şey. Ancak bu nikâhı yine de yapmamalıydım. Bunun için burada bekletildim. Maria’nın kefaretini ödedikten sonra Dünya ile hiçbir bağım kalmadı.

SORU: Onun günahlarını niye siz ödediniz? Günahlar kişiye özel değil mi?

YEŞUA: Erkek evleneceği kadın konusunda çok seçici olmalıdır. Nikâh akdi önce göklerde yapılır. Bu akitle erkek kendisinin ki ile beraber kadının da tüm günahlarını üstlenir. Ölüm ötesinde de bu günahlar yüzünden sıkıntı çeker. Kadın ise evlendiği erkeğin günahlarından sorumlu değildir. Bu yüzden kadın ve erkek haklarda eşit olmasına karşın evlilikte son sözü erkek söylemelidir. Ruhsal âlemde bu böyle kabul edilmiştir.

SORU: “Gerçeği bileceksiniz ve gerçek sizi özgürleştirecektir” demiştiniz. Bunu biraz açar mısın kardeşim?

YEŞUA:  İnsan tüm takıntı ve korkulardan ruhunu kurtarmalıdır. Dünyevi beklentiler içinde iken bunu yapamazsınız. Yine bir takım korkularınızdan kurtulmadan bunu yapamazsınız. Özgür olmazsınız. Niye var olduğunuzun, ne olduğunuzun gerçeğini bilmekle bu korkulardan, takıntılardan kurtulur ve özgürleşirsiniz.

SORU: Bilim adamlarının bu kadar ateist felsefeye kaymasının nedeni nedir?

YEŞUA: Kendilerini her şeyin önüne koymak istiyorlar.

SORU: İnsanlar neyi dayattıklarını biliyorlar mı?

YEŞUA: Onlar karşılaştıkları her problem ile her şeyin arkasında bilinmeyen bir güç olduğunu biliyorlar ancak, söyledim, onlar kendilerini her şeyin önüne koymak istiyorlar.

SORU: Sünnet herkes için mutlaka gerekli midir?

YEŞUA: Eski ilkel zamanlarda sıcak iklimlerde çocukların erken uyanmaması için yapılan ilkel bir uygulamadır. O zamanlarda faydası olmuştur. Mutlaka her zaman gerekli olsaydı herkes annesinden sünnetli doğardı. Gerçek sünnet ruhun tüm tutku ve korkulara galip gelmesidir.

SORU: Hıristiyanlar 13 rakamını niye uğursuz sayarlar?

YEŞUA: Hıristiyanlar Müslümanlardan daha takıntılıdır. 13 rakamını uğursuz sayarlar çünkü son yemekte biz on üç kişiydik. Sebep budur ve yanlıştır. Tam tersi olarak bu rakamı özel olarak kabul etmeleri gerekirdi. Benim yolumdan gidenlerin böyle bir takıntısı olamaz. Bu gibi batıl inançlar korkudan doğar. Bizim yolumuz ise sevginin yoludur. Sevginin içinde ise korkunun kırıntısı dahi yoktur.

 

Not.: Yukarıda yazmış olduklarımın tümü Yeşua ‘nın bana astral âlemde verdiği açık mesajlarıdır. Bunları insanlara bildirmemi istediği için ben de sizlere tam olarak aldığım şekilde bildiriyorum. Bu mesajların içerikleri zaten benim için özlenen gerçeklerdi. Esasen birçoğunu sanki biliyordum ama bilmediklerim de vardı. Beni bütünleştirdiler. Dilerim insanların tümünü de bütünleştirirler.


Sevgilerimle,

Alpaslan Kuzucan, Yeşua 'nın ruhsal kardeşi.

GECE VE RUHLAR

Gecenin sessizliğinde ruhların sesi duyulur ve sadece saf olan ruhlar bu sesleri duyar. Gece, ruhlar birleşip bir ve bütün olduğunda daha da...