Translate

21 Eylül 2019 Cumartesi

TÜM DİNLER POLİTIKADIR

Dinler cehaletle beslenir. Bu yüzden müsbet bilimlere ve eğitime düşmandırlar. Sorgulayan bireyler istemezler. Ahlak kavramının gerçek manasını hiç bilmezler.

Tüm dinler kendi içlerinde birer siyonizmdir. Bu da bir politikadır aslında. Tüm politikalar gibi şeytani. Halbuki Tanrının ilk emri "Tanrıdan başka ilahlar edinmeyeceksin" der ama bunlar azizlere, evliyalara tapar yatırlara, mezarlara kutsiyet atfederler. Muskalar, simgeler, büyülü dualar uydururlar.

İkinci emir "Öldürmeyeceksin" der. Ancak bunlar "kişi kendinden bilir", kendilerine karşı olan, kendilerini eleştiren herkesi şeytan, kafir ilan ederler ve fırsat bulurlarsa öldürürler. Yani cinayet bunlar için sıradan bir olaydır.

Sonra "Çalmayacaksın" der ama bunlar yağmaya doymazlar.

Sonra "Zina etmeyeceksin" der ama bunlar erkek çocuklara bile tecavüz etmeden duramazlar.

Korku, baskı, sindirmek bu şeytanların birinci silahıdır olmadı rüşvet ve fitne ikinci yöntemleridir. Kalpleri fesat ve kin ile doludur. Tanrı sevgisi nedir bilmezler. Delirmiş adeta eroin bağımlıları gibi bedensel zevklere, dünya malına taparlar. Bunada bir takım Tanrı adına kendi uydurdukları boş tapınma törenleri ile ulaşacaklarını zannederler. Ne kadar ilkel, ne kadar büyük bir körlük.

Kısaca kötülükleri bitmez. Bilinçsiz insanlarda cehennem korkusuyla ya da ilkel menfaat duygusuyla  tüm bunlara sessiz kalır.!

Dikkat edilirse hiçbir din onun kurucusunun adını tanrılaştırmaktan başka birşey yapmaz. Sadece isim kullanılır ve o isim adı altında bir sürü safsata uydurulur ve bu şekilde Allahın adını kullanarak bilinçsiz insan sürülerini koyun gibi güderler. Yüksek ruhlar ve bunların gerçek inanırları ise çoğunlukla bizzat bu din kurucularının ataları tarafından  öldürülmüş ve böylece insan bilincini yüceltecek devrim niteliğindeki bazı gerçekler çarpıtılarak veya tamamen yok edilerek tüm insanlık bunlardan mahrum edilmiştir...🙄😑

16 Eylül 2019 Pazartesi

RUHANİYET VE DİN

Bir konuya politika karışmışsa orada görüntü bulanıklaşmıştır. Dinler kurumsallaşmaları ile paralel olarak politikalar haline gelmiştir. Amaç o dinin menşei olan ırkı diğerlerinin üzerine çıkarıp bir nevi tanrılaştırmaktır. Esasen politikada yalan ve kandırmak üzerine kurulu bir davranış şeklidir. Halbuki ruhaniyet, gerçek inanç ve Tanrıya tapınma sevgi ve iyilik üzerine inşa edilebilir.

Dinler kıyametten bahseder. Amaç, sadece, insanların kalplerine korku salmaktır. Ruhaniyette ise tüm korkulardan kurtulup özgürleşmek vardır. Çünki korkunun olduğu yerde sevgi yeşermez. Korku temelde kalabalıkları gütmek için bir vasıtadır. Tek korkulacak şey aslında korkunun kendisidir. Korktuğunuzda o şeyi daha fazla üzerinize çekmiş olursunuz. Ruhaniyet sevgiyi telkin eder. Sevginin en büyük güç olduğunu kabul eder. Tanrıya sevgi ile bağlanılması gerektiğini anlatır. Sevgi olmadan bağlılık olmayacağını vaaz eder. Ruhaniyette korkulara yer yoktur çünki korkular insanın özgür iradesini engeller halbuki Tanrı bizim özgür iradelerimizle Ona inanıp, özgür iradelerimizle Ona dönmemizi istiyor.

Dinler politikalar gibi insanları ötekileştirir. Diğerlerini yargılar. Kendilerinden olmayanı aşağılar. Ruhaniyet ise kendisi gibi olmayanları da anlamamızı ve kabul etmemizi telkin eder. Herkesin inancına anlayışla yaklaşır. Ruhaniyette birey sadece kendinden sorumlu olduğunu bilir ve baskıyla başkalarını kendi doğrultusunda yönlendirmeye çalışmaz. Herkesin bir kapasitesi olduğunu bilir. Özgür iradenin kesin şart olduğunu bilir. İnsanların manevi dünyalarının dengesini yine insanların kendilerinden başkasının sağlayamayacağının farkındadır.

GOD...

He is not a God that is afar off waiting for the arrival of the “great judgment day” in order to approve or condemn His children according to the deeds done on earth, but He is with all men and spirits in a way that His Influence of Love and Beneficence may be felt by them (if they will only place themselves in that condition of receptivity of soul that such Influence may be felt); for, as we have said before, the relationship and nearness of God to man depends upon the will and desires of man himself to a very large extent.

God is not with men in what may be called His Personality, as has been taught by the teachers of the religions of the world. And men do not live, move, and have their being in Him for His Personality has a location which is not everywhere, but is in the high Heavens.

I know that this will appear startling to many persons, orthodox and otherwise, and that it apparently takes from them the consolation of believing and feeling that God is with and in them; but, nevertheless, what I say is true.

He is not in them or in nature, as some of the scientists say who believe in God. He is not in every flower or tree or other manifestation of His Creation. And, as regards His Personality, He is not omnipresent, though He has a knowledge of all things which He has created. I say “which He has created” because there are some things which appear to man as a part of the realities of the universe which He did not create, but which man alone created. And, for these things, He has no love and does not approve of or favor their existence; in the end, they will be destroyed from the face of His Universe.

And when I say that God, in His Personality, is not everywhere and not with men at all times, forming a part of their being, I do not mean that it shall be understood that He is not the Loving, Watchful Father, trying to make them happy and save them from the results of their own many wrongdoings, for such inference would not be true.

And, as I say, while He is not with men in this Personality, yet, He is with them in the sense and Truth that His Attributes of Love and Wisdom and Knowledge and Power are with them always. Life emanates from

God, but life is not God; it is only one of His Attributes that is conferred upon the objects of His Cerhtin so that they may live and grow and fulfill the designs of their creation. And when that purpose has been accomplished, He withdraws this Attribute of Life from them, and men can realize that fact.

God, Himself, has not ceased to be a part of that object, for He never was a part of it; but only this Attribute of Life has ceased to be a part of that object.

God is the Source and Origin of all life. But that life is merely one of His creatures, as we say, as is man or other things which mortals call matter.

Man does not live and move and have his being in God, but merely in the Attributes of God. So, you see, not all these Attributes together constitute God, for He is a Personality from which all these Attributes flow.


God is not God by reason of having Qualities, but these Qualities exist because they are the Attributes of God. He never loses them, nor do they become hidden or cease to do their functioning, but they are always existing and working and obedient to His Being.

From Ann Rollins.




THE BIGGEST MISTAKE


TO BE AT ONE WITH GOD IS NOT TO BE THE GOD


It is a big ego trap. It is as if considering oneself to be God. Someone who considers himself to be one with God has self elevated himself to a position which he has no right to elevate himself. Such a person will feel no need of God, because he himself is God. Such a person will never seek the forgiveness from God because he considers himself to be perfect and pure. Such a person consider himself to be pure and in turn start considering others to be lower than himself. Such a person will lack motivation and ambition in life other than getting the attention and appreciation of others.


God wants you to be at one with Him, united in holy love, in the deepest possible relationship. You were created for this. The way that God has chosen for you to be one with Him is that you become One with Yeshua the Messiah. Yeshua said, “I AM the Way — and the Truth and the Life; no one comes to the Father except through me, (John 14:6 CJB).

The individual, through prolonged psychological disciplines, gives up completely all attachment to his personal limitations, idiosyncrasies, hopes and fears, no longer resists the self-annihilation that is prerequisite to rebirth in the realization of truth, and so becomes ripe, at last, for the great at-one-ment. His personal ambitions being totally dissolved.  

GECE VE RUHLAR

Gecenin sessizliğinde ruhların sesi duyulur ve sadece saf olan ruhlar bu sesleri duyar. Gece, ruhlar birleşip bir ve bütün olduğunda daha da...