Translate

7 Kasım 2016 Pazartesi

DÜŞÜNMEK

OYLESİNE DÜŞÜNÜYORDUM DA YAZAYIM DEDİM...

Ben kendimce diyorum ki yaşadığımız tüm bu olumsuzluklar büyük bir planın parçası. Daha evvelinden tüm bunlar planlanmış ve eyleme geçilmiş gibi. Bir büyük plan adım adım hayata geçiriliyor. Bunun içinde vatanını satan kişilerin yönetime seçimi de dahil tabi. Büyük oyun ama insanlık dışı, Tanrı karşıtı kirli ve kötü bir oyun. Bu oyunun piyonları genellikle insani terbiyeden ve düşünme yetisinden mahrum edilmiş müslüman topluluklar. Kadını bu kadar aşağılayan, takiye adı altında yalanı bu kadar kullanan bir inanç sistemi, işte,  en başta Arapların durumu ortada. Petrol olmasa hala çölde deve çobanı olarak kalırlardı. Ya da belki daha gelişirlerdi...

Neden, tüm müslümanlar geri kaldı diye düşünüyorum. Korku faktörü üzerine kurulu bir inanç sisteminde insanların hür iradeleri pek tezahür edemiyor galiba. Samimiyet zaten olamaz çünkü korku faktorü doğası gereği ikiyüzlülüğü ve kini doğurur. Yani ben öyledir diye düşünüyorum. Bu durumda güven oluşmaz. İnsanlar arasında bir üstün gelme hastalığı,  gösteriş budalalığı sürer gider. Ana dürtü bu olur ve tabi bu ortamda sevgi hiç yeşermez. Bu da elbette insanları maddeye tapan bir duruma sokar. Böyle bir ortamda toplumun cehaletten kurtulup gerçeğe uyanmasıda çok zordur. Bireysel olarak fertlerde çok korku vardır. Yani kafaların içinde fikirler değişir belki ancak bunu dışa vuracak, yaşama yansıtacak kimse bulunmaz. Kapalı kapılar ardında kendi kendimize konuşur dururuz ama eylem olmaz. Neden?  Bu toplumların genleri korku ile yoğrulmuştur, sevgi ile değil.

Biliyoruz ki sevgisiz ortamda yetişen çocukların yetenekleri sevgi ortamında yetişenler kadar gelişmiyor. Birde buna akraba evlilikleri, çocuk yasta evliliklerin kız çocuklarına dayatılması, eksik ve yanlış beslenmeler eklenirse o toplumun geleceği olmaz. Ben şahsen öyle düşünüyorum ve eğer bu toplumun bireyleri serbestçe düşüncelerini ifade etmekten korkmaya başladılarsa bu iş sona gelmiştir. Türkiye bir taraftan neo-pagan batılı devletler ve diğer taraftan zionist Amerika tarafından bölünüp ortadan kaldırılmak isteniyor. Diğer taraftan da orta asyadaki Türk devletleri  Rusya ve Çin tarafından yok ediliyor. Amerikadaki kızılderililerin durumuna düşeceğiz bu gidişle. Dilerim olmaz. Belki de ben çok karamsarım. En doğrusunu Tanrı bilir ve Tanrının dediği olacaktır şüphesiz.

Su akar deli bakar.  İyide bu yaşamın bir sonu var. Öyle her kötülüğü yapıpta sonra hacca gidip günahlardan arınma da olamaz. Olmamalı bence. Yani bu haksız kazanç elde etmek için rüşvet vermek gibi bir şey olur. Bu yaşamda Var ve Bir olan Yüce Tanrının tüm emirlerini çiğneyip sonrada bana ebedi yaşamı bahşet deseniz ne olur. Bence olmaz. Hele cinayeti! Hele işkenceyi,  tecavüzü ceza olarak kullanma gafleti! O ruhu kabirde uyandırmazlar bile. Onlar hala dünyasal kabuslarını, dünyada  yaşadıklarını sanarak, öldüklerinin farkında olmadan ızdıraplar içinde sonsuz şimdi de yaşamaya devam ederler. Bırakamadıkları dünyevi hırsları orada kabusları olur. Neyse fazla söylemiyeyim de yine korku faktörü ön plana çıkmasın.

Tanrı sevgidir. Sevgiyi eksiksiz özümseyip yaşamadan sonsuz yaşama hak kazanamayız. Tanrının huzuruna eremeyiz. Huzura ermek için huzurlu olmak gerekli. Buda ancak sevgi ve güven ortamlarında olur.

Sevgi olmadan nefsaniyetle olan mücadelemizi kazanamayız. Sevginin kaynağı Tanrı'dır. Oradan gelir. Bu dünya ölümün hükmü altındadır. Ama sevgiyle kazanılacak olan, yaşamın hüküm sürdüğü alan sonsuzluktur. Orada herşey şimdidedir . Gelecek zaman yoktur.

Alpaslan Kuzucan

Hiç yorum yok:

GECE VE RUHLAR

Gecenin sessizliğinde ruhların sesi duyulur ve sadece saf olan ruhlar bu sesleri duyar. Gece, ruhlar birleşip bir ve bütün olduğunda daha da...