Translate

11 Kasım 2020 Çarşamba

İNSAN NİYE YARATILMIŞTIR?

Tanrı insanı yarattığında bazı işlerini gördürecek bir varlık yaratmadı. Bir kalıp yarattı. Kendisinin içine girebileceği bir kalıp. Tipkı bir eldiven gibi. Eldiven eli sarar. Burada mecazen eldiven insan ve el ise Tanrı'dır. İnsanın görevi Tanrı ile dolabilmektir. Onu yeryüzünde açığa vurmaktır. Tanrı yaşam enerjisinin kaynağıdır. Var oluşun ve ışığın kaynağıdır. Sevginin ve iyiliğin kaynağıdır. Doğruluğun kaynağıdır. Tanrı da karanlık bir nokta yoktur.

Tanrı'nın Kendisini yeryüzünde açığa vurabileceği, ifade edebileceği varlıklar olarak yaratılmış olan bizler Tanrı'nın suretinde olarak ve Tanrı tarafından  yaratıldık. İlaveten Tanrı içimize ruh dediğimiz kendi nefesinden üfledi. Bu ruh vasıtasıyla biz Tanrı'yı kavrayabilecek bir yapıya eriştik. Bu yapıyı yeryüzünde ve ölüm sonrasında da, sınavlar başarıldığı taktirde, tüm kainatta taşıyabilecek duruma eriştik.

Nasıl ki fiziksel bedenimiz aç iken midemiz açlık hissi ile kazınır aynı şekilde ruhumuzda boş ise, Tanrı'dan mahrum ise,  içsel bir açlık ve huzursuzluk hissederiz. Tanrı içimize sadece ruh değil aynı zamanda sonsuzluk duygusunu da üflemiştir. Ne yaparsak yapalım, ne elde edersek edelim bu maddi dünyanın geçici edinimleri, varlıkları ruhumuzu kalıcı olarak tatmin etmez. Çünki sadece Tanrı sonsuzdur ve sadece O içimizdeki bu sonsuzluk duygusunu kalıcı olarak tatmin edebilir.  

Dünyasal yaşamda ise zihnimiz çevresini sadece bilimsel duşüncelerle anlayıp aydınlanabilir. Ancak bu şekilde ruhunun  gelişimini engelleyecek gereksiz korkulardan ve hurafelerden kurtulabilir.

İnsan üç bölümden ibarettir. Beden, zihin ve ruh. Beden fizik alemle iletişim, etkileşim durumundadır. Zihin psikolojik unsurlarla ilgili bölümdür. Beynimizin bir ürünüdür, dünyasal kimliğimizdir ve beyinle birlikte ortadan kalkar. Ruh Tanrı ile bir şekilde alış veriş halinde olan en iç bölümdür. Kalıcı olmaya aday kısmımızdır. İnsan sadece midesinde gıda ve zihninde bilgi taşımakla yükümlü değil aynı zamanda ruhunda da Tanrı'yı taşımakla sorumlu olan bir varlıktır. Ancak ruh bedenlenip insan olduğunda, sınav için dünyaya doğduğunda bedenini ve zihnini doğru kullanamaz ve ruhunu Tanrı ile değil ve fakat yanlışlarla doldurursa ruhunun etrafına Tanrı ile alış verişini kesecek bir kabuk örer ve sonuçta Tanrı'dan beslenemez ve ikinci ölüme, ruhun varlık aleminden artık alemine düşmesine doğru yol alır. Burada kurumsallaşmış olan ve akılcılıktan, gelişmekten uzak din öğretileride bu yanlışlara dahildir. Akılcılığı zihinsel bazdan ruh bazına taşımak ve Tanrı tanımazlığa gitmek de yine bu yanlışlara dahildir. Diğer yanlışlar nefsani sapmalardır. Kötülük diye bildiğimiz olumsuz davranışlarlardır. Sevgiden uzaklaşıp bencilleşmektir. Ruhun etrafına kötülüklerle örülen kabuklar Tanrı'dan yeterince  beslenemeyen ruhun zayıflayıp hastalanmasına sebeb oldukça o kişi bencilleşir ve yaptığı yanlışları doğru olarak sanmaya başlar. Onları doğru olarak görür. Bir yerde geri dönüş noktası maalesef aşılmıştır. Ayırt etme mekanizması, farkındalılık zayıflamış ya da tamamen kaybolmuştur.

Alpaslan Kuzucan

Hiç yorum yok:

GECE VE RUHLAR

Gecenin sessizliğinde ruhların sesi duyulur ve sadece saf olan ruhlar bu sesleri duyar. Gece, ruhlar birleşip bir ve bütün olduğunda daha da...