Translate

31 Ağustos 2021 Salı

AZİZLER (VELİLER)

Uyanmış, gerçeği görmüş azizlerin yaşadıkları sürece hala bedensel/zihinsel bağımlılıkları olabilir mi?

Kısaca cevap verirsek, "Evet".

Zihin beyne aittir. Beynin yarattığı bir yansımadır. Kişinin tüm yaşamının oluşturduğu kişiliktir. Beyin ölünce bu zihinde ölür. Geriye kalan insanın ruhudur. Doğum anında Tanrının içine üflediği nefestir. Dolayısıylada uyanmadan evvelki bir takım bedensel alışkanlıklar uyandıktan sonrada bir müddet devam edebilir. Burada önemli olan kötülüğe sapmamaktır. İnsan aziz olunca bedensel hastalıklardan muaf değildir. Ancak bazıları yüksek frekansa çıktıkları için bir şekilde Tanrının izni ile bu hastalıklarını iyileştirebilir. Hafifletebilir. Neticede onlarda sonunda, vakitleri gelince öleceklerdir. Fiziksel bedenlerin kimyasal reaksiyonları doğal olarak devam etmektedir.

Esasen azizler gerekmedikçe şifa ile pek ilgilenmezler. Neticede en iyi onlar bu beden/zihnin geçici olduğunu, insanın esas yapısının ruh/bilinç olduğunu bilirler.

Alpaslan Kuzucan 

27 Ağustos 2021 Cuma

İNSANIN VARLIK AMACI

İnsanın varlık amacı dindar olmak değildir. Amaç Tanrıyı, Tanrısal gerçeği bilmektir. Dinler doğru başlamış olsalar bile zamanla gerçek olandan sapıp toplumlar üzerinde baskı unsurları haline getirilmiştir. Kendileri gibi olmayanları tehdit eden, katleden şeytani politikalar haline getirilmişlerdir. 

Dinler korku temellidirler bu halleriyle de insanlığı reddetmektedirler. Gerçek Tanrıdan ve Onun istediklerinden kopmuşlardır. 

Tüm ıstırapların kaynağı kibir ve bencilliktir. Kibir ve bencillikten uzak durun. 

İçinizle dışınız bir olsun. Samimi ve dürüst olun. Evet’ iniz evet ve Hayır’ ınız da hayır olsun. 

Hiçbir varlığa karşı olumsuz, acı duygular içinde olmayın. Olumsuz duygularınızın her an farkında olun ve onların eyleme geçmesine izin vermeyin. Bilin ki olumsuz dürtülerin sizi kontrol etmesine izin verirseniz ruhunuzu kaybedersiniz. 

Bozulmuş, yoldan çıkmış insanlardan uzak durun. Ruhsal tekâmül yolunda cesaret ve disiplin gereklidir. İnsani terbiye bu yolda temel disiplindir. 

Korkularınızı gerçek bilgi ile yenin. Korktuğunuz şeylerin esiri olursunuz. 

Uyanış sadece bu dünyada yaşarken henüz fiziksel beden içindeyken gerçekleştirilebilir. Tanrıya ulaşmak için gerekli enerjiyi fizik beden ruha yükler. 

GOD IS ONE AND NEEDS NONE

The Oneness of GOD... 

GOD is not a countable one due to certain limits, but being all alone, the Creator of each & everything & vastness of all kinds including infinity, GOD is one GOD. 

"GOD is one" is taught to the creatures to state that there is no god other than GOD and that is what the oneness of GOD is. 

GOD alone does not mean that GOD creates creatures to feel godship or creates slaves to be a master or a king but GOD alone means that GOD needs no one alongwith or besides GOD as a god and that is what the loneliness of GOD is. So we must believe in the One Alone Absolute GOD as commanded by GOD ever and forget that never.  

Since nothing resembles GOD, therefore, GOD is unseen, unfelt & untouched. Since inception, no one has seen GOD and no one can see GOD and GOD is realized only through the creations of GOD and the mighty works of GOD and that is the most magnificent divine fact. 

One & Alone GOD clearly conveys GOD IS ONE AND NEEDS NONE.


GOD THE FATHER

The goal of our instruction is the love that comes from a pure heart, a clear conscience, and a sincere faith.

For you did not receive a spirit of slavery that returns you to fear, but you received the Spirit of sonship, by whom we cry, “Father!"

My God, and my Father, You are the gigantic universal form which contains all the individual bodies of the living entities. You are the maintainer of the worlds, and as such You maintain the mind, senses, body, and breath of life within them. I therefore offer my deepest obeisances unto You. “

God’s holiness is also revealed in Yeshua, who is called “the Holy One of God". Of all men, he alone has exhibited true holiness, the holiness of God. No fault could or can be found in Him because no fault is in Him, neither in thought, deed, nor word. He “committed no sin, nor was deceit found in His mouth”. His life, His teachings, and His works were all personifications of holiness; in flesh he manifested God’s holiness perfectly.


KUTSİYET

Bizim rehberliğimizin hedefi saf bir kalpten, berrak bir bilinçten ve samimi inançtan kaynaklanan sevgidir.

İyi bir evladın babasına olan sevgi bağı yanında bir kölenin efendisine karşı olan korku bağının ne değeri vardır? Hiç elbette.

Sizler içinize korku eken kulluk, kölelik ruhunu değil ama sevgi ve saygı eken oğulluk ruhunu aldınız ki işte bu ruhla "Baba" diye ağlayabildiniz. 

Tanrım ve Babam, işte bu ifadeler sizin tüm yaşayan bütünlükleri içeren büyük evrensel kalıp olduğunuzu gösteriyor. Dünyaları içerdiğinizi gösteriyor öyleki siz zihni, duyguları, bedeni ve yaşam nefesini bu kalıp içinde barındırıyorsunuz. Bu nedenle sizlere en derin saygılarımı sunuyorum.

Yeşua Tanrının kutsallığını yansıtmıştır. Kutsal olan saf olandır. Kutsallık içinde kötülüğe dair hiçbir nokta yoktur. Yeşua bu kutsallığı temsil etmiştir. Yeşua'da bir kötülük, leke, nefsaniyete sapma, aldatma, şiddete teşvik, şehvete dönük sevgisiz bir söz veya davranış bulamazsınız. Bu yüzden ona Tanrının kutsalı (tam arınmış, saf) anlamında "oğul" denmiştir. Bedenli olarak Tanrının ışığı ve sevgisi ile yansıyan bir zerre (oğul) olmuştur. Yaşamı, öğretileri, yaptığı işler kutsiyetin fiziksel  bedende kişilikleştirilmesidir.

Alpaslan Kuzucan 

YOL, IŞIK VE YAŞAM

Neden gerçek, insan için önemlidir? Çünkü yol, ışık ve yaşamın kaynağı gerçektir. Basit hayatta kalma güdüsünün dışında "insan neden dünyadadır?"  sorusunun cevabı gerçekte yatar.

Yol, ışık ve yaşam size verilecek birşey değildir. Sizin hayata vermeniz gereken şeylerdir. Yeşua yol, ışık ve yaşam olmuştur. Bu örneği takip etmek hepimiz için çok yararlı olacaktır. O Tanrı gibi olmuştur. Siz nesiniz? Dünya sizden kendisine bunları - yol, ışık ve yaşam - vermenizi istiyor. Sizler gerçeğin kaynağı değilsiniz ancak gerçeğin ifadesi için vasıtalarsınız. Bunu yapabilmek sizi Tanrının askerleri yapacaktır. Tanrı gibi yapacaktır fakat Tanrı çok daha yücedir. Siz gerçekten Tanrı gibi olursanız Tanrı da kendisini bu mekanda sizin vasıtanızla ifade edecektir. Ondan aldığınız saf enerjileri egonuzla filtrelemeden olduğu gibi çevrenize yansıtın.

Bu yolda bir taraftan ilerlemede ki başarınızın büyüklüğünü idrak ederken aynı zamanda da ifadesine vesile olduğunuz Var ve Bir olan o tek  Yüceliğin karşısında tevazunuzu muhafaza edeceksiniz. Vesile olduğunuzla elbette eski halinizden bir basamak daha ileri bir varlık olacaksınız ancak Tanrı yine de sizi gölgede bırakacaktır. İşte bu noktada da hayata eşsiz katkınızı yapabilmenizi sağlayacak ilhamı Ondan alacaksınız. 

Tanrı sonsuzdur dolayısıyla ifade edilecek kademelerinde sonu hiç gelmeyecektir. Nasıl ki bu dünya da insan ilgisini kaybedince ve bu dünya ile ilgili hiçbir şeyi arzu etmez olunca artık bu limandan demir alma zamanı gelmiştir ve bunu, hüküm gelince hiç esef duymadan yapar aynı şekilde her bir boyutun gereğini yapan insan ruhu da sürekli bir kademe daha ileriye, sonsuzluğa doğru yoluna devam etmek durumundadır. Burada herhangi bir basamağa takılıp kalan ruhlar ise yok olur. Takıldığınız basamakta, boyutta donup kalırsınız.

Anlayalım ki - gerçek - ilerlemedir. Hep bir adım ileriye gitmektir. Durmak yoktur. Durmak donmaktır.


Alpaslan Kuzucan

25 Ağustos 2021 Çarşamba

YEŞUA DİNLERİ ORTADAN KALDIRAN MESİHTİR

Yeşua'nın öğretisi kendi adını Tanrılaştıran Hiristiyanlık başta olmak üzere tüm diğer dinlerden farklıdır. Öyle farklıdır ki Yeşua'nın öğretisine din denemez. Yeşua salt gerçeği, yolun özünü insanlara öğreterek esasen tüm diğer dinleride ortadan kaldırmıştır. Ama malesef kendi ilk takipcileri dahil insanların bilinç seviyeleri bu öğretileri gerçek şekilleriyle kavrayamamıştır. Gerçek anlaşılamamış ve dolayısıyla da özümsenip yaşama geçirilememiştir. Bugün dahi durum budur.

Yeşua kutsal bir ruhtu ve oğretilerini "Ben söylüyorum" ve "size Babamdan duyduklarımı söylüyorum" diyerek gerçekleri anlatıyordu. Bir meleğin kendisine Tanrıdan vahiy getirdiğini söylemiyordu ya da kendisinin bir elçi, resul olduğunu da söylemedi. O mesihti. Arınmış, kutsanmış olandı ve insanların "sen peygamber misin?" sorularına karşın sadece "Ben sizin bir kardeşinizim" diye cevap veriyordu. 

Evet o mesihti ve insanlara gerçeğin kendisinin mesajını veriyordu. O arınmış bir ruhtu. Görevli olarak gelmişti. Babasız doğdu. Kadınlarla, parayla ve dünyasal mevkilerle hiç ilgilenmedi. Hatta kendisine teklif edilen Yahudi Krallığını "Benim Krallığım yeryüzünde değil" diyerek red etti ve öldürüleceğini bile bile kaçmadı, kaderi ile yüzleşti. Ama Tanrı onun öldürülmesine izin vermeyecekti. Ölmedi, öldü sanıldı ve bir mağaraya defnedildi. Üç gün sonra iyileşti ve çıktı ancak havarilerinden başkasına bir daha gözükmeyecek ve çıkışının 50 inci gününde bedeni ile birlikte gökyüzüne yükselecekti...masal gibi ama masal değil çünki o Tanrının izniyle Kutsal Ruh mertebesine ulaşmış, Tanrı ile bir olmuş bir ruhtu.

Alpaslan Kuzucan 

24 Ağustos 2021 Salı

KAPANIŞ BAŞLADI

Tüm dinlerde mabet denilen devasa binalar ve buralarda sürekli tekrarlanarak yapılan bir takım merasimler çok önemlidir. Yeşua ise mabet insandır dedi. Arınabilmiş, kalbini saflaştırabilmiş insan ruhu Tanrı'nın mabedidir demişti. Kendisi gibi olabilen insanların Tanrının bu boyutta tezahür edeceği yerler, mabedler olduğunu söylemişti. Binaların ya da herhangi bir yerin hiçbir önemi olmadığını söylemişti. Ama insanlar insanı ihya ederek saflaşmasına yardım edecekleri yerde mabet dedikleri binalara paralarını yatırdılar. Onlara uluhiyet atfettiler. Binalarını sevdiler insanı değil. Muhteşem yapılar yapıldı, içleri süslendi ve o binaların gölgesinde muhtaç dul ve yetimler, yaşlı ve genç hasta insanlar dolaşır oldu. Doğru olan ise insanın ihya edilmesiydi. Yeşua bunu bildirmişti ama tabi bu bir takım yöneticilerin saltanatlarının sarsılması demek oluyordu. Bu binaların etrafında şehirler oluşturuldu ve krallar doğdu. Bir tarafta krallar ve onların adamları ve diğer yanda güdülen insan yığınları. Babil'den beri de bu böyle olagelmişti ve değişmedi. İnsanlar binaları yükselttikçe yükselterek Tanrısal değerlerden ve dolayısıyla Tanrıdan uzaklaştılar. Yeşua binalara karşı değildi elbette ama binalara gösterilen bu aşırı sevgiye, binaların mabet olarak sunulmasına karşıydı. Binaların insanların yerini alması düşüncesine karşıydı. Sözde böyle denmiyordu elbette ama uygulamada olan buydu. Farklı dinler daha büyük binalar yapmakta birbirleriyle yarıştılar. Kendilerine ait olanın tek ve gerçek mabet olduğu iddiaları düşmanlıkları ve savaşları başlattı. Başka dinin binasını yıkıp üzerine kendi dinlerinin binalarını inşa etme yarışı başladı. Başka dinlerin mabetleri yıkıldı ve üzerlerine galip gelenlerin mabetleri inşa edildi. Bu da savaşları, kini, öfkeyi besledi ve hala da besliyor.  İnsana yapılması geren yatırımlar binalara yapılmış sonra binalar ve dinler için insanlar öldürülmüştü. Tanrı bu cinnetin neresinde kaldı? Tanrı bundan hoşnut değil. Bu durum tam bir körlüktü ve kötülüktü. Neticede bugünlere kadar gelindi ve Tanrı bu insan neslini terk etti. Dünyayı terketti.  Tüm insanları kendileriyle başbaşa bıraktı...küresel ısınma ve doğal afetler yoğunlaşarak artıyor. Rahmet kapıları kapandı. Ve, halen kimse bu durumu ciddiye almıyor.

O melun günde Yeşua "Şimdi herşey tamamlandı" demekle bilinen klasik din ve peygamberlik süreçlerinin sona erdiğini beyan etmişti. Yine o zamanlarda Yeşua insanların nerelerde değil fakat ne haleti ruhiyeyle (ruh haliyle) dua ettiklerinin önemli olduğunu, Tanrınının Krallığının mabedlerde değil arınmış insanların ruhlarında olabileceğini söylemişti. Şimdi ise Yeşua rüyalarımda nacizane bana bu insan neslinin sınav sürelerinin tamamlandığını ve çoğunun başarısız olduklarını bildirmiş bulunuyor. Bu nedenle Yeşua kendisinin ikinci gelişinin de olmayacağını bildiriyor. Onu bekleyenler boşuna beklemesin.

Alpaslan Kuzucan 

TEVAZU RUHANİYETİN GÖSTERGESİDİR

Birçok dinde insanlara bazı sihirli etkileri olduğunu iddia ettikleri kelimeler, dualar telkin edilir. Bunların belli sayıda tekrarı ile bazı ruhsal güçlerin harekete geçeceği öğretilir. Bu konuda basılmış kitaplar vardır. Bu işin ticareti yapılmaktadır. Tüm bu iddialar Yeşua'nın öğretisine terstir. Yeşua "Putperestler gibi aynı sözleri tekrarlayıp durmayın. Dua edeceğiniz zaman kendi içinize dönün ve içinizden gelen samimi duygularla Tanrı'ya sessizce dua edin" demiştir. "Dualarınızı diğerleri duymasın" demiştir. "Dua ettiğinizi diğerleri görsün diye orada burada ya da köşe başlarında değil, evinizde kendi odanıza çekilerek yapın" demiştir. "Kullandığınız kelimelerden ziyade içinde bulunduğunuz ruh haliniz, bedeninizin temizliği ve kalbinizin saflığı önemlidir" demiştir. Doğru ruh halinde olmak önemlidir ve iddia edildiği gibi özel kelimelere ya da cümlelere gerek yoktur. Önemli olan gerçeğin ruhunu kavramak, Tanrıya ruhta tapınmaktır. Bunun dışındaki gösterişli davranışlar ruhsal bencilliktir ve neticede bu insanlar bu davranışlarıyla adeta kendilerinin diğerlerinden üstün olduğu zannına kapılmaktadırlar. Bu yanlış davranışlar şayet çıkar amaçlı olarak kasıtlı yapılmasa bile zamanla insanlar arasında düşmanlık duyguları yaratacaktır, halbuki, istenen insanların birbirini sayması ve sevmesidir. Insanlar esasen birbirlerini sevmeden Tanrıyı sevemezler. Kendileri gibi olmayanlara karşı kalpleri fesat ve kin dolu olan insanlar egoizmin en dibine inmiş kötü varlıklardır. Tevazu, alçak gönüllülük ruhaniliğin birinci dereceden gerekli göstergeleridir.

Alpaslan Kuzucan 

21 Ağustos 2021 Cumartesi

KORKMAK TANRIYA GÜVENMEMEKTİR

İlahi alem korkakları sevmez. Korkak olmayın. Korkmak Tanrıya güvenmemektir. Tanrıya güvenmiyor musunuz? Korkuyorsanız Tanrıya tam güvenemiyorsunuz demektir. Cesur olun.


Yeşua 2021

18 Ağustos 2021 Çarşamba

EGONUN (NEFSANİYETİN) TUZAKLARI

Eğer siz işe giderken arabanız yerine bisiklet ya da toplu ulaşımı kullanmanın daha doğru olacağına inanıyorsanız ve fakat arabasını kullananları yargılayıp, onlara kötü gözle bakıp aşağılıyorsanız bu egosal bir tuzaktır ve yanlıştır.

Eğer televizyon seyretmenin beyninizi çürüttüğüne inanıyor, seyretmiyorsanız ve fakat seyredenleri aşağılıyorsanız bu egosal bir tuzağın içine düştüğünüzü gösterir.

Eğer siz magazin haberleri seyretmiyor, dedikodudan kaçınıyorsanız ve fakat seyredip dedikodu yapanlara tepeden bakıp yargılıyorsanız egosal tuzağa düşmüşsünüz demektir.

Eğer siz klasik müzik ya da doğa seslerini dinliyor ve fakat pop ya da yaygın olan müzikleri dinleyenleri aşağılıyorsanız egosal tuzak içindesiniz demektir.

Eğer siz yoga, meditasyon, reiki, yapıyor ve manevi, ruhsal bir takım kitaplar okuyorsanız ve fakat bunlarla ilgilenmeyenleri küçümseyerek aşağılıyorsanız egosal tuzağa yakalanmışsınız demektir.

Daima kişisel üstünlük duygusuna kapılıp kapılmadiğınız konusunda dikkatli olun, kendinizi kontrol edin. Doğru, güzel bir şeyi yapmak eğer sizi bir üstünlük duygusuna götürüp diğerlerini yargılamaya ve aşağılamaya sevk ediyorsa bilin ki çok sinsi olan ego arka kapıdan evinize giriyor demektir. Bunun farkında olun.

Üstünlük duygusu, yargılamak ve hor görmek bunlar egonun tuzaklarıdır.

Alpaslan Kuzucan

YEŞUA'NIN İKİNCİ GELİŞİ

Tanrının yoluna odaklanın. Gözleriniz bu noktaya konsantre olsun. Başka yöne bakmayın. Yeşua (İsa)  Mesih olarak dünyaya tekrar, eğer ki insanlar sadece Tanrının yoluna odaklanırsa gelirim. İnsanların bu haliyle dünyaya tekrar gelmem söz konusu değil. 

Yeşua

SEVGİ VE GÜÇ

Kitap siparişi için aşağıdaki adrese gidin.

https://cinius.shop/writer/alpaslan-kuzucan/

17 Ağustos 2021 Salı

TANRIYLA BİR OLMAK

Herkesin ben Tanrıyım ya da Tanrıyla birleştim, O yüce okyanusa bir damla olarak katıldım demesi anlamsızdır. Doğru değildir. Çok az sıra dışı ruh yükselerek o hakkı kazanabilir. Ve onlar, fiziksel ölümlerini takiben Tanrının huzurunda Tanrı onaylandıktan sonra, artık insan değil ama kutsal ruhlardır. Onlar Tanrı Okyanusunun içinde iken Tanrıdır ve Tanrının verdiği bir görevle o Okyanustan ayrılarak bireyselleştikleri zamanda kutsal ruhlardır. Görevlerini yapıp tekrar o Okyanusla birlestiklerinde ise yine Tanrı ile bir olurlar. Bireysellik yok olur. Okyanus sonsuzdur, sınırsızdır. Oraya giren, girebilme başarısını gösteren sıra dışı ruhlarda bu bütünün bir kısmını, bir zerresini oluştururlar. Tanrıda ben yoktur biz vardır. Bütün Tanrıdır ve yaratmak, hüküm vermek, geleceği oluşturmak, ölüm ve yaşam sadece Onun, Bütünün elindedir. 

En doğrusunu O bilir şüphesiz ve yapar.

Yeşua


SEVGİ BİRLEŞTİRİR

Tanrı mükemmeldir öyleyse bizim de mükemmel olmaya çalışmamız gerekiyor. (Matt 5:48)

Tanrı bizi kucaklamak istiyor. En üst lütuf olan Kendisiyle Kaynakta birleşmeye çağırıyor.

Dünyevi ayartmalara muhatap olup onlardan uzaklaşmış, nefsini tam kontrol edebilme gücüne varanlara ne mutlu. Dikkatli olun ve dua edin ki bir daha biyolojik bedenlerde doğmak zorunda kalmayasınız. Dünyasal yaşamın acılarından kurtuldunuz ve sonsuza kadar Tanrı ile birlikte var olacaksınız. (Thomas İncili 145).

Tanrıya doğru gidişinizi hızlandırmak için Ona aşık olun. Onu bütün aklınızla, bütün kalbinizle, bütün ruhunuzla, bütün gücünüzle sevin. Mark (12:30) Bu Tanrıya giden yolda kendinizi geliştirmemiz için şarttır. Çünki bilinçleri birbirine bağlayan ve birleştiren his sevgidir.

THE HIGHEST TRUTH

 “He is motionless, He resides in calm and silence. … He directs His desires into His Flow of Light. He is the Source of this Flow of Light…” (The Apocryphon of John, 2:25-4:25)


In order to understand this phenomenon correctly, one has to comprehend well all that was said in the previous chapters: that God-the-Father is One Consciousness and, at the same time, He is a totality of former human Consciousnesses merged into Him. These Consciousnesses were individualized in the past, but after attaining full spiritual self-realization and merging into God-the-Father, They dwell in His Abode in the state of mutual mergence, forming a single Whole. This idea is expressed in the Gospel of John (1:4): “In Him (in God-the-Father) was life, and the life was the Light of Men”. There is a similar statement in the Gospel of Philip (87): “The Sons of the Bridal Chamber (the Abode of the Creator, where one merges with Him in Love) have one and the same name (i.e. They all are God-the-Father now)”. But They — former human beings who became consubstantial with God-the-Father — are capable of individualizing Themselves again for a time in the form of the Holy Spirit if it is necessary for the purpose of fulfilling a certain task of God-the-Father.

TANRISAL VARLIK OLMAK

Orada sadece sen varsın. Yada sen bile yoksun. Sadece bilinç var, içinde ego yok. Kimlik yok.

Yok olduğunuz anda tanrısallaşırsınız. Tanrısallaşan olursanız insanların gerçeklerini görürsünüz. Dinler insanları sınırlandırır. Oysa biz size özgürlüğü veriyoruz. Önce sizi eğitiyor doğruları söylüyoruz. Ve sizi özgür iradenizle bırakıyoruz. İşte sınav ondan sonra başlıyor.

Kutsanmış kişi artık olmayan kişidir. "Ben yokum Tanrı var."  kavramına alışmalısınız. İçinize baktığınızda "ben" yoksa "ego" yoksa mutlak sessizlik mutlak boşluk varsa orada Tanrı vardır. Ben dediğiniz anda varoluştan ayrılırsınız.

Yeşua

TOPLUMLARI DÖNÜŞTÜRMEK

Olumlu ruhlar nadirdir ama onları gördüğünüzde tanırsınız, basit olarak söylemek gerekirse onlara yakın olduğunuzda veya beraberken kendinizi iyi hissedersiniz.

Kalabalık içindeyken çoğunlukla bir çaresizlik, eziklik enerjisi hissedersiniz. Bu olumsuz hisler geri kalmış toplumlarda çok daha yoğundur. İnsanların yüz ifadelerinden dahi yaydıkları enerjiyi anlamak mümkündür.

Siz olumlu enerjilerinizi yaymaya devam edin. Dünya takıntılarından arınmış bir özgür ruh olarak bunu yaparsanız mutlaka bir alıcınız çıkacaktır. Sizden yayılan bu olumlu enerjileri emip çevresine yayacak insanlar olacaktır ve bu böylece dalga dalga yayılıp gider.

Toplumları dönüştürmenin tek yolu budur. Bunun dışında yapılan tepeden inme, dayatma yöntemler, felaket tellallıkları ya da politikanın yönlendirdiği bildik dinsel veya bilimsel saçmalıklarla bir yere varılamaz. Tam tersi kötü örnek olur.

Bu noktaya ulaşmak için farkındalığı olan insanların kendilerini geliştirmeleri gerekmektedir. Kişinin yaşamındaki alışkanlıkları niçin yaptığını sorgulaması gerekir. Neden alkol tüketmektedir? Neden sürekli cep telefonu elindedir? Neden küfürlü, kaba ve yüksek sesle konuşmaktadır? Neden suratı devamlı asıktır? Neden TV bağımlısıdır? Neden kurallara uymamaktadır? vs. Bu şekilde zamanla kendini olumlu bir karaktere dönüştürebilir insan ve sonra bunu topluma da otomatikman yayar.

Olumsuz bir insanın genel tavırları önemli değildir. Olumlu insanlarda bazen bu tavırları sergileyebilir. Önemli olan yaptıklarınızı niçin yaptığınızın farkında olmaktır. O zaman kendinizi düzeltebilirsiniz. Kendinizi düzeltikten sonra da fazladan bir şey yapmanız gerekmez. Sadece olumlu olmakla çevrenize bu enerjileri yayarak sürekli genişleyen bir değişim ve  dönüşüm hareketini başlatmış olursunuz.

16 Ağustos 2021 Pazartesi

İNSAN OLMAK İÇİN

 . Daima sakin olun. Sinirlenirseniz Tanrıdan uzaklaşırsınız.

. Hayata daima olumlu bakın.

. İnsan öncelikle kendine dürüst olmalıdır. Kendini eleştirebilmeli ve hatalarını düzeltmelidir. Yanlışta ısrar etmeyin.

. Kim olduğunu belirlerken kendinizi dengede tutun. Bir şey kavradınız diye hemen başkalarının inançlarına saldırıp zorbalığa kalkmayın. 

. Elinizi ve gözünüzü sakının. Size ait olmayan bir şeye dokunmayın. Başkalarının mahrem yerlerine bakmayın. 

. Hiçbir insana veya şeye hasetlenerek kötü gözle bakmayın.

. Zihninizi güçlendirmek için bilginizi artırın. .

. Bedeninizi sağlıklı ve aktif tutun.

. Cahiliyete prim vermeyin. 

. Küfür etmeyin. Küfür kötülüklerin ağızdan taşmasıdır.

. Kimseyi rahatsız etmemeye özen gösterin.Temiz olun. Koku, ses veya pis, bakımsız görüntünüzle kimseyi rahatsız etmemeye özen gösterin. Çevreniz üzerinde yarattığınız etkilerin farkında olun.

. Başkalarını dinleyin ama yolunuzu kendiniz çizin. Kararı başkalarına bırakmayın.

. Kalp kırmayın. İnsanlarla kötü bir tarzda aşağılayarak ya da kaba bir şekilde konuşmayın.

. Söz kesmeyin. Herkesin kendisini ifade edebilmesine izin verin.

. İnsanlarla alay etmeyin. Taklitlerini yapmayın.
Herkes hatalar yapar. Hatasızlık Tanrıya mahsustur. 

. Bağışlamasını bilin. Bağışlamak yapılanı unutmak değildir. İçinizde kin, nefret gibi acı duyguları taşımamaktadır.

. Yalan söylemeyin. İftira atmayın.

. Misafir olarak davet edilmediğiniz evlere, mekanlara gitmeyin. 

. Doğaya zarar vermeyin. Doğanın insana ihtiyacı yoktur ama insan doğaya muhtaçtır. Yeryüzündeki herşeye karşı saygılı olun. Yeryüzü tüm canlılarındır.

. Dünyasal konularda bilimsel düşünceden ayrılmayın.

. Kalbiniz daima sevgi dolu olsun.

. Yüzünüz daima Tanrıya dönük olsun.

 
 

7 Ağustos 2021 Cumartesi

ŞUURALTININ YAPISI

Şuuraltı hiç uyumaz. Herşeyi kaydeder ve hatırlar. Hislerinizin sizi ezmesini engellemede size yardım eder. Ünsiyet(alışkanlık) vasıtasıyla öğrenir. Şuuraltı gerçek ile kurguyu ayırt edemez. Tüm mesajları kelimesi kelimesine(motamot) alır. Sözlü bir lisanı yoktur. Sizinle rüyalarımızda konuşur. Mantıksal değildir, duygusaldır. Milyonlarca şeyi bir arada yapar.

Bu sebeble şuuraltınıza yüklediğiniz şeylere dikkat edin. Seyrettiğiniz şeyler, dinlediğiniz müzik, hayatınıza soktuğunuz insanlar; bunların hepsini bir filtreden geçirmeden onlarla muhatap olmayın. Tüm bunların şuuraltınızın nasıl programlandığına dair etkileri vardır. Siz, kendinizi en iyi şekilde programlayacak, olmak istediğiniz, ideal olan şeyler üzerinde odaklanın ve bunlara açılın. Devamlı olumsuza odaklanmayın. Elbette stressiz yaşam olmaz ama bunların etkileri 3-5 dakikayı geçmesin. Günlerce sürmesin. Hatta bütün gün sürmesine izin verdiğiniz bir stres sizi uykuya daldıktan sonra da etkisi altında tutmaya devam eder. Bir bardak suyu elinizde tuttuğunuzu düşünün. 1-2 dakika bu bardağın ağırlığını hissetmezsiniz bile ama bir gün boyunca elinizde tutarsanız eliniz adeta felç gibi olur. Streslerde böyledir. Uzun sürerse şuuraltınızı felç eder. Olumluya dönün. Olumsuz yüzleşmelerinizin üstesinden gelmek için elinizden gelen bir şey varsa yapın eğer yoksa da koyverin gitsinler. Siz tekrar yaşamınıza ve gerçekleştirmek istediğiniz ideallerinize dönün ve ilerleyin. Şuuraltı siz ona ne yüklerseniz bunları esas alarak hareket eder. Orijinal değildir. Yeni bir şey yaratamaz. Kendisine yüklenmiş olan verileri kullanabilir sadece. Yaratıcılık evrensel bilinçten gelir. 

Şuuraltının etkisi şuurdan çok daha güçlüdür. Bu yüzden şuuraltınız temiz olsun. Yaşadığınız olumsuzlukların duygusal sonuçlarını orada tutmayın. Bırakın gitsinler. Üzerinizde bir etkileri kalmasın aksi takdirde bu olumsuz etkilerin sonuçlarını ölüm ötesinde de yaşar durursunuz.

Yeşua'dan alınan bilgiler doğrusunda yazılmıştır.

GERÇEK VE SAHTE SEVGİ

Gerçek sevgi, rahatsız olsa bile, daima açık ve dürüsttür. Sahte sevgi oyunlar oynar, gerçek duygularını saklar, karşısındakine üstünlük sağlamak için onun duygularını manipule eder.

Gerçek sevgi fedakardır. Sahte sevgi sadece kendi istediklerini almaya odaklanır. Bencildir.

Gercek sevgi kalpten verir. Karşılıksız verir. Sahte sevgi karşılığında birşeyler almak için verir. Kalben veremez.

Gerçek sevgi bağışlayıcıdır. Sahte sevgide intikam almak duyguları vardır.

Gerçek sevgi sizi olduğunuz gibi sever. Sahte sevgi ise sizi kafasındaki ideale dönüştürmeye çalışır.

Gerçek sevgide romantik bir mahremiyet ile sevmek verdır. Sahte sevgide ise sadece seks yapmak.

Gerçek sevgi sorunlara çözüm arar. Sahte sevgi ise sadece kendini haklı çıkarmaya çalışır.

Gerçek sevgi geçmiş acı duyguların unutulması taraftarıdır. Sahte sevgi ise karşısındakinde pişmanlık arar.

Gerçek sevgi saygın bir özgürlük sunar. Eşine bir eşya gibi sahiplenmez. Onun duygu ve düşüncelerine saygı gösterir. Sahte sevgi kontrolcüdür. Baskıcıdır. Karşısındaki insanı iki boyutlu bir eşya gibi görür. 

Gerçek sevgi karşısındakini dinler. Sahte sevgi sadece kendisi konuşur.

6 Ağustos 2021 Cuma

IT IS NOT EASY

When Yeshua lived on this earth, he came teaching about the Kingdom--the Kingdom of God. It is costly to follow Yeshua without hiding behind any man made religion. There is risk everywhere. Yes, but who said it would be easy to enter the Kingdom which is eternal life with God.

Messiah, from first to last, teaches the reality of eternal life. His only lesson was 'life.' It is the desire of the soul to live. And that life is the real life. Man keeps imagining that his life is for eating delicious dishes, for making merry, or for being comfortable for the time being. But when the body has gone, how will he live? What will become of his comforts? When the mind is not there, how will he satisfy the mind? To live in the body or the mind is to live in vehicles upon which one becomes dependent but which must pass, and be no more.

By Sufis it is called Fana, annihilation. All the attempts made by true sages and seekers after real truth are for the one aim of attaining to everlasting life.  Mankind’s invisible enemies are those who prevent people from learning and changing, from broadening and raising their consciouses. People, who are open minded and who can think without prejudice, are required for the raising of consciouses. People with shallow consciouses cannot have respect for themselves or their environment. But when people learn to have respect for themselves and for life, they will also find the rules on how to live happily and peacefully while being integrated and harmonious with themselves, with the society and with nature. For this, people need to know what they are and why they have been created. Social disorder and destruction cannot be prevented without reaching these truths. Those who prevent enlightenment are enemies of mankind. Two thousand years ago, Yeshua had said to all enemy-of-mankind zealots, “They are as shepherds who appropriate the feeds of their cattle. They did not eat them, nor will they let others eat”. 

5 Ağustos 2021 Perşembe

İNSANIN HAYVANDAN FARKI

Hayvanların canları vardır ama onlarda insanlarda olan ve ölümle Tanrıya dönebilecek olan bir ruh yoktur. Hayvanların düşünmek için zihinleri vardır. Hisseden bir kalpleri de vardır ve karar verici bir istekleri de vardır. Hayvanlarda olmayan manevi konuları anlayacak bir ruhtur ve hayvanlar bu nedenle tekrar doğmazlar. İnsanlarda olan bu ruh sayesinde insan hayvandan tamamen ayrılmaktadır. İnsanın Tanrıya olan içsel ihtiyacı da bu ruh nedeniyle vardır. Bu ruh ilahi bir kıvılcımdır ve Tanrı dediğimiz evrensel ruhun (bilincin) bir zerresidir. Zerresidir ama aynıdır. Yani sınırsız, sonsuz ve mükemmel. Ancak insan bu sınırsızlığı kullanabilmek için buna ehil olduğunu kanıtlamalıdır. Beş duyusu ile çevresini algılayan zihnini aşıp içine, ruhuna dönebilmeli ve onunla bir ahenk içine girebilmelidir. Bunun içinde her türlü olumsuz duygu ve düşüncesini tersine çevirebilmelidir. Tüm korku, öfke, nefret, takıntı, cehalet vs. duygulardan ve düşüncelerden kurtulmalıdır. Tüm evrende benzer ya da farklı şekillerde yaratılmış olan tüm insanların evrensel ruhtan bir zerre taşıdığının bilincine varıp varlığın birliğini idrak edebilmesi gereklidir. Bunun için insan önce düşünce ve duygularını disiplin altına almalı ve tamamen olumlu bir varlık haline gelmelidir.

Düşünce ve duygularını ruhuyla bir ahenk içine sokamayan insan kendindeki bu ilahi kıvılcımı söndürüyor demektir. Onun etrafına bir duvar örerek evrensel ruhtan ihtiyacı olan saf enerjileri almasını önlüyor demektir. Her kötü, olumsuz davranışı bu duvarı daha da kalınlaştırarak nihayet ruhun zayıflayıp yok oluşa doğru gitmesine sebeb olacaktır. Ruhun zayıflamasına sebeb olan ana bir zehir vardır. Cehalet: Bu zehir kötülüğü ve dünyasal takıntıları körükler. Harisliği ve kibiri bunların başında sayabiliriz. Kötü niyetli iblisleşmiş insanların insanları güdebilmek için işlerine gelen bu durum nedeniyle toplumları bilgiye ulaşmaktan alıkoyarlar. Zamanımızda bu iblisler kurumsallaşmıştır. Bunlar her kötülüğü yaparlar. Hükümetler ve kurumsal dini oluşumlar bunların başında gelir. Ortak hareket ederler. Kötülükte ileri gidenlerin geri dönmesi zordur hatta bir noktadan sonra olanaksızdır diyebiliriz. Savaşmamız gereken cehalettir. Elbette  Tanrı her zaman bir açık kapı bırakır ama bizler kolay olanı neden zorlaştıralım?

Alpaslan Kuzucan

3 Ağustos 2021 Salı

MANEVİYAT RUHTAN GELİR

Maneviyat dinlerden gelmez. Kendi ruhumuzdan gelir. Maneviyatla dinleri karıştırmamak gerekir. Dinler insanlar tarafından, güya insanların maneviyat sahibi olması için oluşturulan bir takım kurallar, düzenlemeler ve merasimlerdir. Ancak insanlar mükemmel varlıklar değildir ve sonuçta her kuralı, düzeni işe yaramaz, manevi amacından saptırılmış ve dünyevi bir hale getireceklerdir. Getirmişlerdir de. Dinler politik amaçlıdır her zaman. İnsanları bölen, köleleştirip koyun sürüsüne çeviren ve neticede manen yok eden uygulamalara dönüşmüşlerdir. Dindar olduğunu düşünenler kendisini diğer insanlardan üstün görmeye başlar ve hatta onlara kin tutup öldürmeye, yok etmeye yeltenirler. Kibir kör kalplerini ve cahil zihninlerini kaplar. Bunun neticesinde buna karşı bir hareket olarak ateizm doğmuştur. Bu dindar sapıklara bakıp dinleri terkedeceklerine Tanrıyı inkara giden bir takım başka tür cahil.

Maneviyat esasen bir teoloji ya da ideoloji değildir. Maneviyat yaratıcının lütfettiği şekliyle orijinal ve saf bir yaşam şeklidir. Maneviyat bizi Yaratıcımızla bağlar. Bizi kainatla ve birbirimizle bağlar. Maneviyat insanın içinde olur ve gelişir. Eğer kişi içinde hiç maneviyat nüvesi taşımıyorsa ona dışardan bir şey veremezsiniz çünki onlar maddeye taparlar. Bu sebeble dini politika yapanlar onlara çeşitli mallar, mülkler ve bakire kızlar vs. vaat ederler ki hiçbiri gerçekte yoktur. Bu tam bir kandırma, aldatmadır. Öbür alem ruhsal bir alemdir ve hak edenler orada görev için vardırlar. Zevk ve sefa alem yeri değildir. Huzur ve hizmet alanıdır. Öte alemde zevk ve sefayı vaat eden sahtekarlar ise dünyada edindikleri haram mal ve mülkle kaba bedenlerini semirtirken ruhlarını çürüttüklerinin farkında bile değillerdir. Kibirleri onları kör köstebeklere çevirmiştir ve yaşamları da kabirlerde son bulacaktır. Onlar aslında dünyaya razı olmuş bedbahtlardır. Onlara özenmeyin. Kötülükle kazanılan servetlere özenmeyin. Yüzünüzü Tanrıdan ayırmayın. Sonuna kadar dayananlar kazanacaktır. Yapabiliyorsunuz kötülüklere mani olun. Eğer olamıyorsanız da sizler, kendiniz kötülüğe alet olmayın.

Manevi âlemle temas kurabilme yolu yaratılış
gerçeğini arayan tüm yolculara açıktır. Herkes ebedî yaşamı hak etmek için bu dünyaya geliyor. Dünya sınav yeridir. Milletiniz, dininiz, inancınız, cinsiyetiniz, tahsiliniz ve sosyal mevkiniz ne olursa olsun istisnasız herkes sevgiye ulaşmak ve Tanrıyı bilmek için buradadır. Herkes Kutsal Ruh dediğiniz Tanrının aktif enerjisinin bir zerresi olma hakkını elde etmek için burada sınavdadır. Bunun yolu da sevgiden geçiyor. Birlik (tevhid) bilincine ancak sevgiyle ulaşılabilirsiniz. Korkunun olduğu yerde ise sevgi yeşeremez. Korku sadece bir insanın hayata takıntılı bir şekilde bağlı olması durumunda ve bilinmeyenden korktuğu zaman yaşanır. Korku da bir egodur.

Bu nesil son şansını kullanmaktadır. Doğruları söylemekten korkmayın. Toprağın bağrında kalmaktan korkun.

Alpaslan Kuzucan

GECE VE RUHLAR

Gecenin sessizliğinde ruhların sesi duyulur ve sadece saf olan ruhlar bu sesleri duyar. Gece, ruhlar birleşip bir ve bütün olduğunda daha da...