Translate

28 Eylül 2021 Salı

YEŞUA'NIN OĞRETİSİ VE HRİSTİYANLIK

Yeşuanın öğretisi kendi adını Tanrılaştıran Hiristiyanlık başta olmak üzere tüm diğer dinlerden farklıdır. Öyle farklıdır ki Yeşua'nın öğretisine din denemez. Yeşua gerçeği, yolun özünü insanlara öğreterek esasen tüm diğer dinleride ortadan kaldırmıştır. Ama malesef kendi ilk takipcileri dahil insanların bilinç seviyeleri bu öğretileri gerçek şekilleriyle kavrayamamıştır. Gerçek anlaşılamamış ve dolayısıylada özümsenip yaşama geçirilememiştir. Bugün dahil durum budur.

Yeşua kutsal bir ruhtu ve oğretilerini "Ben söylüyorum", "size Babamdan duyduklarımı söylüyorum" diyerek gerçekleri anlatıyordu. Bir meleğin kendisine Tanrı'dan vahiy getirdiğini söylemiyordu ya da kendisinin bir elçi, resul oldugunu da söylemedi. O mesihti. Arınmış, kutsanmış olandı ve insanların "sen peygamber misin?" sorularına karşın sadece "Ben sizin bir kardeşinizim" diye cevap veriyordu. 

Evet o mesihti ve insanlara gerceğin kendisinin mesajını veriyordu. O arınmış bir ruhtu. Görevli olarak gelmişti. Babasız doğdu. Kadınlarla, parayla ve dünyasal mevkilerle hiç ilgilenmedi. Hatta kendisine teklif edilen Yahudi Krallığını "Benim Krallığım yeryüzünde değil" diyerek red etti ve öldürüleceğini  bile bile kaçmadı, kaderi ile yüzleşti. Ama Tanrı onun öldürülmesine izin vermeyecekti. Ölmedi, öldü sanıldı ve bir mağaraya defnedildi. Üç gün sonra iyileşti ve çıktı ancak havarilerinden başkasına bir daha gözükmeyecek ve çıkışınin 50 inci gününde bedeni ile birlikte gökyüzüne yükselecekti...masal gibi ama masal değil çünki o Tanrı'nın izniyle Kutsal Ruh mertebesine ulaşmış bir ruhtu.

Diğer tüm dinlerde mabed denilen devasa binalar ve buralarda sürekli tekrarlanarak yapılan bir takım merasimler çok önemlidir. Yeşua ise mabed insandır dedi. Arınabilmiş, kalbini saflaştırabilmiş insan ruhu Tanrı'nın mabedidir demişti. Kendisi gibi olabilen insanların Tanrı'nın bu boyutta tezahür edeceği yerler, mabedler olduğunu söylemişti. Binaların ya da herhangi bir yerin hiçbir önemi olmadığını söylemişti. Ama insanlar insanı ihya ederek saflaşmasına yardım edecekleri yerde mabed dedikleri binalara paralarını yatırdılar. Onlara uluhiyet atfettiler. Binalarını sevdiler insanı değil. Muhteşem yapılar yapıldı, içleri süslendi ve o binaların gölgesinde muhtaç dul ve yetimler, yaşlı ve genç hasta insanlar dolaşır oldu. Doğru olan ise insanın ihya edilmesiydi. Yeşua bunu bildirmişti ama tabi bu bir takım yöneticilerin saltanatlarının sarsılması demek oluyordu. Bu binaların etrafında şehirler oluşturuldu ve krallar doğdu. Bir tarafta krallar ve onların adamları ve diğer yanda güdülen insan yığınları. Babil'den beri de bu böyle olagelmişti ve degişmedi. İnsanlar binaları yükselttikçe yükselterek Tanrısal değerlerden ve dolayısıyla Tanrıdan  uzaklaştılar. Yeşua binalara karşı değildi elbette ama binalara gösterilen bu aşırı sevgiye, binaların mabed olarak sunulmasına karşıydı. Binaların insanların yerini alması düşüncesine karşıydı. Sözde böyle denmiyordu elbette ama uygulamada olan buydu. Farklı dinler daha büyük binalar yapmakta birbirleriyle yarıştılar. Kendilerinin olanın tek ve gerçek mabed olduğu iddiaları düşmanlıkları ve savaşları başlattı. Başka dinin binasını yıkıp üzerine kendi dinlerinin binalarını inşa etme yarışı başladı. Başka dinlerin mabetleri yıkıldı ve üzerlerine galip gelenlerin mabetleri inşa edildi. Bu da savaşları, kini, öfkeyi besledi ve halada besliyor.  İnsana yapılması geren yatırımlar binalara yapılmış sonra binalar ve dinler için insanlar öldürülmüştü. Tanrı bu cinnetin neresinde kaldı? Kalmadı tabi. Bu durum tam bir kötülüktü. Neticede bugünlere kadar gelindi ve Tanrı bu insan neslini terk etti. Tüm insanları kendileriyle başbaşa bıraktı...küresel ısınma ve doğal afetler yoğunlaşarak artıyor. Rahmet kapıları kapandı. Ve, halen kimse bu durumu ciddiye almıyor.

O melun günde Yeşua "Şimdi herşey tamamlandı" demekle bilinen klasik din ve peygamberlik süreçlerinin sona erdiğini beyan etmişti. Yine o zamanlarda Yeşua insanların nerelerde değil fakat ne haleti ruhiyeyle (ruh haliyle) dua ettiklerinin önemli olduğunu, Tanrını'nın Krallığının mabedlerde değil arınmış insanların ruhlarında olabileceğini söylemişti. Şimdi ise Yeşua rüyalarımda nacizane bana bu insan neslinin sınav sürelerinin tamamlandığını ve çoğunun başarısız olduklarını bildirmiş bulunuyor. Bu nedenle Yeşua kendisinin ikinci gelişinin de olmayacağını bildiriyor. Onu bekleyenler boşuna beklemesin.

Alpaslan Kuzucan 

Hiç yorum yok:

GECE VE RUHLAR

Gecenin sessizliğinde ruhların sesi duyulur ve sadece saf olan ruhlar bu sesleri duyar. Gece, ruhlar birleşip bir ve bütün olduğunda daha da...