Translate

30 Kasım 2019 Cumartesi

EN KUTSAL GERÇEK

Tanrının tek başınalığı Ona insanlara verdiği manada sıkıntı veremez. Bu duyguyu Tanrı yarattıklarının kendisiyle bir birliktelik aramaları için yaratmıştır. Tanrı diğer tüm duyguların ve duygulara sebeb olan herşeyin yaratıcısıdır. Tüm duyguların insana hakim olup etkilemesi şeklinde  Tanrıyı da etkilemeleri söz konusu değildir. Tanrı sevgidir derken de bu sevgi duygusunun Tanrıyı ele geçirdiği, insanlardaki gibi bir takıntı, bu duygu karşısında aciz kalmak, bir obsesyon şeklinde anlaşılmamalıdır. Yine yaratma duygusunu da Tanrı yaratmıştır. Tüm bu duyguları Tanrı hissetmedende bilir. Tanrıyı betimlemek, tahayyülde canlandırmak söz konusu değildir. Tanrı birdir derken de bu birliği sayılabilir bir şey manasında anlamayın. Tanrı şey değildir. O eşsizdir. Tekdir. Bu manada birdir. Her şeyin kaynağıdır, her yerdedir ve gücü her şeye yeten, aciz düşürülemez olandır.

Tanrıyı hiçbir şey betimleyemez, bu sebeple Tanrı görünmez olandır, dokunulmaz olandır. Başlangıçtan beri hiç kimse Tanrıyı görmemiştir. Kimse Tanrıyı göremez. Tanrı yarattılarıyla sadece ruhsal alemde ve bire bir değil ama  genel hitap şeklinde konuşur. İnsanın Tanrıyla konuşması yoktur. Tanrıyı Onun yarattıklarından biliriz. Onun yaratma gücünün muhteşemliğinden biliriz. En büyük kutsal gerçek budur. 


28 Kasım 2019 Perşembe

TANRIYI KANDIRAMAZSINIZ

Tetikte olun. Aldanmayın...

Zamparalar, puta tapanlar, zina edenler, homoseksüeller, oğlancılar, hırsızlar, rüşvet alanlar, haraç alanlar, sarhoşlar, hasetler, küfür ve hakaret edenler, aç gözlüler, zorbalar,  zorbaca halktan alan yöneticiler, eşlerine sürekli kötü  davrananlar, büyü yapanlar , gerçeğe şahitlik yapmayanlar, korkaklar, pis insanlar, kibirli insanlar, bencil insanlar, kişisel güç peşinde koşanlar, katiller, cinsel olarak ahlak yoksunları ve tüm yalancılar Tanrının Krallığına giremeyecek ve ikinci ölümü tadacaklardır.

En doğrusunu  Tanrı bilir ve yapacaktır şüphesiz.

YEŞUA BİLDİRİYOR

YÜCE TANRININ ADIYLA…

Okuduklarını mutlaka uygulasınlar. Önemli olan bunları kendi yaşamlarında uyguluyor olmalarıdır. Değer olarak Tanrının önüne hiçbir şeyi koymasınlar. Yüzleri hep ışığa dönük olsun. Tanrı sevgisi her şeyin önünde olmalıdır.

Tanrı tüm canlılara temiz nefesinden ve saf enerjisinden her an, kesintisiz göndermektedir. Yaşamın temelinde bu temiz kaynak vardır. Karşılığında sizden olumlu enerjilerinizi geri göndermenizi ister. Yani yaşam için O’ndan aldıklarınızı kirletmeden, tekrar saf ve temiz olarak geri göndermeniz gerekiyor. Bu da temiz ve yararlı bir yaşam sürmekle olur.

Her şeyden önce Tanrı gelir, sonra sevgi, sonra güç ve dördüncü olarak da fedakârlık. Sırası böyledir. Bunları okuyucularına bildir.

Geçen 2000 yıl süresinde benim mesajımı tam anlamış insanlarla sürekli temasta oldum ve bu insanlardan istekli ve yetkin olanlarının elçilerim olarak görev yapmalarını sağladım. Halen de bu süreç devam etmektedir. Kapıyı çalın açılacaktır demiştim. Buna karşın adımı bir takım yanlış dinî doktrinlere alet ederek insanların bilinçlerini yaşamın gerçeklerine kapatanlardan ise rahatsız oldum.
Dini gelenekler (kurumsallaşmış dinler) kültürler temellerinde sık sık farklılık gösterir. Ancak benim sözlerim tüm zamanlardan ve tüm kültürlerden olan insanlar için aynı anlamı taşıyor. Bu nedenle beni Hıristiyanların bir sembolü olarak görmeyin. Aslında kültürel gözlüklerinizi çıkarırsanız bunu daha iyi görebilirsiniz. Benim ismime sempati duyanların gidip Hıristiyan olmaları yanlıştır.  Beni takip edin. Hıristiyanları değil.

Benim gerçek öğretilerime sırt çevirmek için mazeret olarak öğretilerimin saptırılmış şekillerini kullananlar, bilin ki sizler benim hiçbir zaman elçilerim değilsiniz. Sizleri tanımıyorum. Benim adımı anmak, beni kabul etmiş olmak yeterli değildir. Önemli olan Babamdan duyup sizlere sunmuş olduğum sözlerimin özümsenip uygulanmasıdır.

Benimle konuşmanın ancak kilise mensubu birkaç kişiye inhisar ettiğini söyleyenler doğruyu söylememektedirler. Ben sürekli dünyaya ruh olarak gelip gitmekte ve sesimi duyurmaktayım. 2000 yıldır bu aralıksız devam ediyor. Bizler için sayı önemli değildir. Sıra dışı ruhlar önemlidir. Tanrıyla beraber sonsuz yaşama kavuşmak sizce bu kadar kolay mı olmalıydı? Hayır ama dünya insanının barbarlığı beni gerçekten şaşırtmaktadır. Bilinçlerin hâlâ bu derece ilkel seviyelerde kalmış olması üzücüdür. Siz dünya insanları belki teknolojik olarak evrende en geri tür değilsiniz ama barbarlıkta evrende en ileri seviyede olan birinci türsünüz. Gerçek sevgiyi hâlâ hiç kavrayamadınız. Bunu kavrayamadan da varacağınız yer toprağın bağrıdır. Ölüler kervanına katılırsınız. Ruhlarınız da bedenlerinizle birlikte dağılır ve temel elemanlarına, enerjilerine dönüşür. Hâlbuki ben size ebedi yaşamı bulasınız diye gelmiştim. Bunun için işkence gördüm ve yaşamıma kast edildi ama ben dirilerdenim ve hâlâ sizinle beraberim. Kapıları çalıyorum ve bekliyorum. Beni kabul edebilecekleri bekliyorum.

Manevi âlemle temas kurabilme yolu yaratılış gerçeğini arayan tüm yolculara açıktır. Herkes ebedî yaşamı hak etmek için bu dünyaya geliyor. Dünya sınav yeridir. Milletiniz, dininiz, inancınız, cinsiyetiniz, tahsiliniz ve sosyal mevkiniz ne olursa olsun istisnasız herkes sevgiye ulaşmak ve Tanrıyı bilmek için buradadır. Herkes Kutsal Ruh dediğiniz Tanrının aktif enerjisinin bir zerresi olma hakkını elde etmek için burada sınavdadır. Bunun yolu da sevgiden geçiyor. Birlik (tevhid) bilincine ancak sevgiyle ulaşılabilirsiniz. Korkunun olduğu yerde ise sevgi yeşeremez. Korku sadece bir insanın hayata takıntılı bir şekilde bağlı olması durumunda ve bilinmeyenden korktuğu zaman yaşanır. Korku da bir egodur.

Bu nesil son şansını kullanmaktadır. Doğruları söylemekten korkmayın. Toprağın bağrında kalmaktan korkun.

Tanrı bize özgür irade vermiştir. Bu bize verilen en büyük lütuftur. Tanrı bizi yaratmış ve bize yaşamlarımızla ne yapacağımız konusunda seçim hakkı tanımıştır. Bu hak, Tanrımızı sevip sevmeme seçimimizi de içerir. Tanrı bizi O’na otomatik olarak sorgulamadan tapan robotlar olalım diye yaratmamıştır. Tanrı bize mantıklı bir zihin gücü vermiştir ki bu sayede bir umut O’nun bize olan cömertliğini, iyiliğini ve sevgisini görebilelim ve O’na sevgi ve saygıdan doğan samimi bir inanç ile içsel tapınmayla yönelelim.

Gerçeğe giden yoldaki bir yolcu zihnen özgür olmalıdır. Korkuyu en başta içinden atmalıdır. İnsanın ruhu esasen neyin iyi ve doğru olduğunu bilir. Bunu uygularken de ne için yaratıldığını, nereye gittiğini araştırmalıdır insan. Kör inanç, taklidi inanç olmaz. Önemli olan gerçektir. Dünyevi takıntılar ruhun özgürlüğünün engellemesi demektir. Gerçek sizi özgürleştirir.

Varoluş gerçeği tarafından kabul edilmek kutsal lütfa mazhar olmaktır. Aklın gerçek tarafından kontrol edilmesidir. Kişinin karanlıktan aydınlığa, cehaletten anlayışa, ölümden yaşama, kendinden Tanrıya geçişidir. Kabul edilmiş olan Tanrının inisiyatifinde konuşur. Dönüşüm yaşanmaktadır. Lütuf sebebiyle kişi gerçeğin Tanrısı tarafından ve O’nun malum etmelerinin gerçeğince kabul edilmiştir. Gerçeğe inanç ve gerçeğin yaşanması Tanrı tarafından kabulün kaçınılmaz yansımalarıdır. Gerçek dönüştürür ve ilahi olana benzetmeye çalışır. Tanrının sıfatları belli bir ölçüde (Tanrının izin verdiği) takınılır.

Bazı insanlar cahildir ancak, bazıları cahil olmayı sevmektedirler. Öğrenmeye isteksizdirler. Adeta hastalıklarını kucaklarlar. Ve bu cahil zihinler saf değildir. Bilgi, karanlığı aydınlatan ve her tür korkuyu yok eden ışıktır. Bilgisiz kişi karanlıktadır ve karanlık içinde sonsuz yaşama ulaşmak söz konusu değildir. Kirli bir kalp zindandır. Oraya lütuf girmez. Cehaletin hüküm sürdüğü yerde lütuf yoktur. Cahil adamın kalbinde Tanrı sevgisinden eser yoktur. Cahil, bilmediği bir şeyi nasıl sevsin?  İnancı olmaz, çünkü bilgi inancın içinde olmalıdır. Kör inanç putperestliktir. Tanrıya ibadetini doğru yapamaz. Tanrıdan dünyevi şeyler talep eder. İnancı ve ibadeti bir menfaat karşılığındadır. Doğru Tanrıya tapsa bile davranışları yanlıştır. Cehalet tüm günahların köküdür. Cehalet kördür. Cehaletin körlüğü şehveti besler. Cehaletin körlüğü vahşeti besler. Kibrin anası da cehalettir. Cehalet, yanlışa gitmenin nedenidir. Tüm hatalar cehaletle beraber gelir ve cehaletle gelen kibir, devamında cehaleti besler, akabinde bu cehalet, şeytani duygu ve düşünceleri ve yine bu şeytani duygu ve düşünceler de tekrar cehaleti besleyerek bir kısır döngü yaratır. Adeta cehaleti canavarlaştırır.  Bencillikte çok ileri gidenlerin doğruya dönmesi zordur. Vicdanları bu yükü taşıyamaz ve en nihayet, Tanrıyı gizli inkâra giderek yaptıklarının sorumluluğundan kurtulmaya çalışırlar. Ancak bu mümkün değildir. İnsanlar vardır artık kaldıramayacağı, taşıyamayacağı derecede çok olumsuz yükler yüklendiklerinden, sürekli  kötülükleri yapmaya umursamadan devam ettiklerinden maalesef vicdanları kapanmıştır. Söyledikleri yalan ve iftiralar, yaptıkları kötülük o kadar fazladır ki bu vicdanlarına ağır gelir. Yük, vicdanlarının taşıyamayacağı seviyelere ulaşmıştır. Bu durumda ruhlarının sesi kısılır. Yok olur. Ruhları ile olan bağları kopar. Yaşayan ölü durumuna girerler. Vicdan olmayınca kişiler kendi yalanlarını doğru, haksızlıklarını hak görürler artık.  Çünkü sorgulama duygusu olan vicdan devreye girmez onlarda. İflah olma noktası geride kalmıştır. Aklıselim tükenmiştir. Kendi zihinlerini farkında  olmadan Tanrı sanmaktadırlar artık. Ruhları tamamen sönmüş ve devre dışıdır. Bu tip kişiler gerçekleri duymaya bile tahammül edemezler. Bu sebeple kendilerine doğruyu hatırlatan insanlardan da nefret ederler. Onlara karşı kin duyarlar. Ruhları Tanrıdan kopar ve tamamen kararırlar. Kapkaranlık ruhsal renkleri vardır ve bedensel ölümün ötesinde ruhsal ölüm yani yok oluş onları beklemektedir. Tabii yaptıkları tüm kötülüklerin hesabını verdikten, varlıklara verdiği acıları kendileri de aynı derecede çektikten sonra. Bu ilahi adalettir. Bu tip insanlar fiziksel ölümlerini takiben önce ilahi adalet gereği, çevrelerine verdikleri acıları bire bir yaşamak ve sonunda ise ruhlarının da bedenleri ile dağılmaya bırakılması sonucuyla karşılaşıp yok olacaklardır. Bu yok oluş hükmü bir ruhun hissedebileceği en acı duygudur. Diğer hiçbir ıstırapla kıyaslanamayacak kadar derindir.

Nasıl ki bir bardak suyun içine bir sinek düşerse tüm su kirlenir, aynı şekilde ruhlar da bir damla olumsuzlukla kirlenir. Dolayısıyla insan hiçbir amacı bahane ederek diğer varlıklara karşı kin, nefret, hasetlik ve öfke duymamalıdır. Bu manada zihninin ruhu üzerinde olumsuz duygularla hâkimiyet kurmasına izin vermemelidir. Daha önemlisi bu kötü duygularını eyleme geçirmemelidir. Öldürmek, tecavüz etmek, her tür eziyet, darp ve gasp, karalamak, tehdit ve iftira kötülüktür. Bunlarla gerçeğe ulaşamazsınız. Hiçbir inanç, düşünce veya ideoloji bu olumsuzlukları haklı çıkaramaz. Hiçbir dogma zorbalığa haklılık kazandıramaz. Aldatma hiçbir şekilde olmamalıdır. Aldatan aslında kendisini aldatır. Cinayet hükümlülerinin bile idam cezası ile katledilmesini Tanrı onaylamaz. Toplumdan tecrit edilmeleri yeterlidir.

Her şeyden önce inanç birincil olarak ruha dayalıdır. En büyük buyruk; Tanrıyı tüm gücünüzle, tüm aklınızla, tüm yüreğinizle sevmektir. İkincisi ise komşunuzu kendiniz gibi sevmektir. Burada kullanılan komşu kelimesi “herkes” anlamındadır. Kutsal Yasa ve tüm peygamberliklerin özü budur. Tüm inanç bu temel öğreti olan sevgi üzerine kuruludur.

İnsanlara sevgiyi, saygıyı ve hoşgörüyü öğrenmeleri gerektiğini söyle. Aksi takdirde toprağın bağrında kaybolup gidecekler. Her vefat eden uyandırılmaz. Her uyandırılan hemen yeniden dünyaya gelme şansı bulamaz. Her gelen başaramaz. Ebedi yaşama giden yolun kapısının anahtarı bendedir. Ancak buluğ çağına gelemeden vefat eden küçük çocuklar doğrudan Tanrı katına gider ve tekrar yarım kalan yaşamlarını tamamlamaları için dünyaya gönderilirler.

İlahi hazineler dünya hazinelerinden bariz bir şekilde çok daha kıymetlidir. Bu gerçeğe uyandıysanız ve bu bilinci zorlanmadan muhafaza edebiliyorsanız, siz ışıkta yürüyorsunuz demektir. Bu şekilde bir bakışa sahip değilseniz, gördüğünüzü sandığınız dünya ışığı (maddi ortamlar, deri, et ve kas) gerçekte yaşam gücü onları terk ettiğinde karanlıktan başka bir şey değillerdir. Bedeni esas alıyorsanız bu durumda siz uykuda geziyorsunuz, yaşam boyu süren bir uykuda yapılan bir gezintidesiniz demektir. Paraya, maddeye tapıyorsunuz ancak uykuda gezdiğinizden bunu fark edemiyorsunuz. Tanrıya, kıyas edilemeyecek farklı değerleri olan gerçek tarafa meyletmek çok daha iyidir.

Bu dünya geçici bir sınav alanıdır. Burada ölümün hükmü geçerlidir. Doğan her şey ölür ancak sonsuz yaşamda yaşam hüküm sürer. Ölüm yoktur. Bu dünya için değil, sonsuz yaşam için yatırım yapın. Aklı olan bu gerçeğe bir an evvel uyansın.

Dünya yaşamının içinde de neden mutluluk olmasın? Neden huzur, güven ve sevgi olmasın? Işığa dönün. Karanlıkta kalmayın. Her tür kötülüğün kaynağı karanlıktır. Kötülükler gizlide, karanlıkta yapılır. Işık nedir? Her şeyin ortaya çıktığı, apaçık görüldüğü yerdir. Bazılarının kötülükleri o kadar fazladır ki bunlar görülmesin diye ışığa çıkmak istemezler. Siz ebedi yaşamı arzulayın. Tanrıya ışıkta kalabilmek ve Tanrının huzuruna erişebilmek için dua edin. Kutsal ruhlar kaynağa ulaşmış ve kutsal halkaya kabul edilmiş olanlardır.  Onlar artık yeniden dünyada doğmak zorunluluğu olmayan ölümsüz insanüstü ruhlardır.

Yukarı yükseklere bakın. Derin bakın. Bilinçlerinizi yükseltin. Bilinçlerin yükselebileceği tek yer maddi dünyadır.  Bilinçlerinizin yükselmesi için gerekli olan enerjiyi maddi dünyadaki hareketleriniz sağlar. Tanrıyı her şeyin kaynağı olarak düşünün. Tanrının ışığını düşünün. Sonsuz yaşamı arzulayın. Sonsuz yaşamı arayın. Tanrının huzuruna çıkabilmek için dua edin. Tanrının sevgi olduğunu hiçbir zaman unutmayın. Kalbinizde hâkim olan duygu sevgi değilse Tanrının huzuruna çıkamazsınız.

Biz Tanrıylayız. Gerçek budur. Tanrıdan geldik demek yanlıştır. Tanrı tüm yaşam enerjilerinin kaynağıdır. O bulutlar üzerinde oturan, istekleri yapılınca mükâfatlar dağıtan ama isteklerine karşı gelinince öfkelenip ceza veren insanüstü bir ilah değildir. Tanrının Özü sabittir. Hareket etmez ve değişmez. Tanrı konuşmaz. Tanrı her yerdedir. Tanrı yaşam verir, yaşamı devam ettirir ve yarattıklarına kendisini çeşitli şekillerde hissettirir. Her şeyden haberdardır ve hükmü kesindir. Aldığımız nefes, esen rüzgâr O’nun nefesidir.

Bedenlerinizi de Tanrının hizmetine verin. İtibar ve güç peşinde koşmayın. Tüm güç Tanrınındır. Gücün kaynağı Tanrıdır.  Kişisel güç ise kötülük için istenir. Diğerlerine üstün olmak, onlara hükmetmek için istenir.

Tanrı her şeyle iç içedir lakin merkezde yalnız yine kendisi ve ebedi yaşama layık olabilmiş saf ruhlar O’nun huzurunda ayakta olarak bulunurlar. Bunları düşünün.
Dünyanın sonu olacaksa, yani gezegenin sonu, bu maddi boyutta fizik ve uzay fizik kanunları içinde olacaktır. Bu manada, dinsel anlamda kıyamet ve mucizeler yoktur. Mucize yapma yetkisini Tanrı kimseye vermedi ve vermez. Esasen var olan her şey Tanrının bir mucizesidir. Tabiat Tanrının bir mucizesidir ve Tanrı onu insanlardan daha çok sever.

Ben de büyük mucizeler göstermeyi Tanrıdan çok diledim ama dileğim kabul edilmedi. Daha sonra anladım ki şayet bizim düşündüğümüz manada kıyametler olsa, bu bir döngü oluştururdu. Belki kıyametten sonra birkaç yüzyıl insanlar düzelecek ama ardından bozulma yeniden başlayacaktı. Bu kısır bir şekilde sürecekti. Gelişmeden kendi kendini tekrarlayan kısır bir döngü şeklinde sürecekti. Tanrı insana özgür irade verdi ve neticesinde de insanların kendi özgür iradeleriyle ve hiçbir baskı görmeden kendisine dönmelerini istiyor. Böyle bir durumda kıyamet diye bir olaya yer olamaz.

Benim şifa gücüm vardı. Evet, Tanrı bana kaderi değiştirme, insanı ölüm yolundan döndürme yetkisi verdi. Ancak fiilen ölüyü diriltmek değildi bu. Fiilen yaşam kordonu kopan birinin ruhu tekrar bedene dönmez. Bu Tanrının hükmünü kaldırmak olur ki söz konusu bile değildir. Ben ölümcül hastaları tekrar iyileşme sürecine sokabiliyordum. Halen de şifa veriyorum. Tıpkı sana yaptığım gibi. Sen beni gördün. Ölüme çok yakındın. Şayet ben bir dokunuşta körlerin gözünü açabilseydim, böyle mucizevi bir gücüm olsaydı, o zaman ilk olarak herkesin bana inanmasını ve Tanrıya dönmelerini sağlardım. Ama söz konusu durum böyle değildi. Ben iyileştirebiliyordum ve insanları tekrar toplumun aralarına kabul edebilecekleri oranda bir sıhhate getirebiliyordum.

Tanrının katına kim yükselebilir? Tanrı’nın huzurunda kim durabilir? Elbette sadece elleri temiz, kalpleri saf olanlar.  Her tür kirlilikten, açgözlülükten, ahlaksızlıktan, hayasızlıktan uzak durun. Dünyevi işlerinizde bilimsel düşünceden ayrılmayın ancak bilimle Tanrıya varamazsınız. Bedenlerinizi ve zihinlerinizi onurlu ve temiz olanda kalması için sürekli kontrol altında tutun. Tanrı bilmezlerin yaptıkları gibi dünyevi hırsların ve şehvetlerin peşinde koşmayın. Çok ve gereksiz konuşmalardan kaçının.

İnsanın varlık amacı dindar olmak değildir. Amaç Tanrıyı, Tanrısal gerçeği bilmektir. Dinler doğru başlamış olsalar bile zamanla gerçek olandan sapıp toplumlar üzerinde baskı unsurları haline getirilmiştir. Kendileri gibi olmayanları tehdit eden, katleden şeytani politikalar haline getirilmişlerdir. Korku temellidirler bu halleriyle de insanlığı reddetmektedirler. Gerçek Tanrıdan ve O’nun istediklerinden kopmuşlardır.

Tüm ıstırapların kaynağı bencilliktir. Bencillikten uzak durun. İçinizle dışınız bir olsun. Samimi ve dürüst olun. Evet’ iniz evet ve Hayır’ ınız da hayır olsun. Hiçbir varlığa karşı acı duygular içinde olmayın. Olumsuz duygularınızın her an farkında olun ve onların eyleme geçmesine izin vermeyin. Bilin ki olumsuz dürtülerin sizi kontrol etmesine izin verirseniz ruhunuzu kaybedersiniz.

Bozulmuş, yoldan çıkmış insanlardan uzak durun. Ruhsal tekâmül yolunda cesaret ve disiplin gereklidir. İnsani terbiye bu yolda temel disiplindir. Korkularınızı gerçek bilgi ile yenin. Korktuğunuz şeylerin esiri olursunuz. Uyanış sadece bu dünyada yaşarken henüz fiziksel beden içindeyken gerçekleştirilebilir.

Sevgi Tanrının yoludur. Benim şahsi yolum değildir. Yüzünüz daima Tanrıya dönük olsun. Yüzünüzü Tanrıdan başka yöne çevirirseniz karanlığa gidersiniz. Tanrıdan sadece iyilik dileyin.

Tanrının affı sonsuz değildir. Aynı yanlışları tekrarlamakta ısrar ederseniz Tanrının sert yüzüyle karşılaşırsınız.

Tanrının huzuru, Tanrının krallığı Tanrının bulunduğu yer demek değildir. Tanrının kutsal gücünün kaynağının olduğu yerdir. Bunları unutmayın.

Sevgi, yolunuz ışık yoldaşınız olsun. Sevdikçe inanır ve inandıkça seversiniz, ışık bilmek ve görmektir. Bunu unutmayın.
Sizlere güvercin kadar saf ve tilki gibi tetikte olun demiştim. Şimdi güvercin kadar saf olursanız Tanrı sizi tetikler diyorum.
Daima sakin ve sabırlı olun. Kalplerinizdeki Tanrı sevgisini hiçbir bencilce duygu ve düşüncenin kirletmesine izin vermeyin.
Size ait olmayana bakmayın. Size ait olmayanı almayın.
Size yapılmasını istemediklerinizi siz de başkalarına yapmayın.
Gerçeğe uyanabilmek için tüm olumsuz duygu ve düşüncelerden uzaklaşın.

Tanrı konuşmaz. Kalbi saf olanlara malum eder. Ezelden seçilmiş elçi yoktur. Kendini bu seviyeye yükseltebilmiş ruhlar vardır. Tanrı kayırmaz. Elçilerde insandır ve kendilerine malum edilenden nefsani sapmalar gösterebilmişlerdir.

Tanrı verendir. Sadece verir. Almaz.

SORU: “Yaşlı adam, hayatı sırasında yedi günlük bir sabiye hayatın yeri hakkında soru sormakta gecikmeyecek ve o adam yaşayacak! Çünkü, birincilerin çoğu sonuncu olacak ve bir olacaktır.” Bu sözlerle ne demek istedin kardeşim?
YEŞUA: Bu sözler benim söylediğim sözler değildir. Doğumumdan önce yaşlı bilgelerce benim için söylenmiş olan sözlerdir.
SORU: Tutku isimli filmdeki işkence ve ölüm sahnesi çok korkunçtu kardeşim. Abartılı mı yapmışlar?
YEŞUA: Daha da kötüydü.
SORU: Korkunç bir şey. Bu ne kadar ağır bir işkence. Acı korkunç boyutlarda olmalı. Normal, sıradan, bizim gibi insanların buna dayanması mümkün değil diye düşünüyorum.
YEŞUA: Hiçbir acı duymadım. Tanrı benim acı çekmeme izin verir miydi sanıyorsun? Vermedi. Hiçbir acı hissetmedim.
SORU: Neden “Baba beni niye terk ettin?” dediniz?
YEŞUA: O an için Tanrıyla bağım kesildi. İnsan gibi oldum. Bir an panikledim.
SORU: Ölümden dirilip kalkmanız...
YEŞUA: Beni öldüremediler. Bayılmışım. Ben orada ölmedim. Benim ölümüm yeryüzünde olmadı.
SORU: Çarmıhtan alınıp mağara mezara kondunuz.
YEŞUA: Evet. Orada Tanrı beni iyileştirdi ve çıktım.
SORU: Fiziksel bedeninizle mi göğe alındınız?
YEŞUA: Evet. Kısa bir müddet dünyada kaldım. Sonra alındım.
SORU: Şimdi ruhsal âlemde bedeninize ne oldu? 
YEŞUA: Yukarıda bedeni terk ettim. Dağıldı.  SORU: Meryem ananın bedeni de göğe mi alındı? Öyle söyleniyor.
YEŞUA: Hayır. Onun bedeni dünyada bırakıldı.
SORU: İbrahim peygamber ile ilgili anlatılan bir olay var, kurban ile ilgili. Önce oğlunu kurban etmesi isteniyor ve sonra oğul kurban edilmeden bir melek koç getirerek insan kurban etmek adetini değiştiriyor? Bu olayın asli nedir?
YEŞUA: Gerçek bir olay değildir. İbrahim peygamber bunu rüyasında gördü. Rüyadır.
SORU: İlk havarilerin tüm dünya lisanlarında konuşmaya başladığı iddia ediliyor ve bu durumu Kutsal Ruhun kendilerine verilmiş olmasına bağlıyorlar. Bu bana pek inandırıcı gelmiyor. Sen ne diyorsun kardeşim?
YEŞUA: Böyle bir şey olmaz kardeşim. Bu doğru değil. Burada kastedilen benim mesajımın tüm dünya dillerine tercüme edileceğiydi ki bu da gerçekleşti. Ayrıca Kutsal Ruh verilmez. Ruh tam arındığında topluluğumuza Tanrının izni ile kabul edilir ve o ruh artık Tanrının askeri ve ruhsal kardeşliğin bir üyesidir. Bizimle bir olur.
SORU: Sizin üç günlük ölüyü dirilttiğiniz, bir dokunuş ve sözle cüzzamlıları sapasağlam yaptığınız söyleniyor. Bu konu da bana inanılacak gibi gelmiyor. Ne dersin kardeşim?
YEŞUA: Kardeşim, Lazarus ölmemişti. Cüzzam hastalığı son safhasında olduğu için onu mağaraya koymuşlardı. Ben onu oradan çıkarıp iyileştirdim. Yani iyileşme sürecine soktum. Kaderini Tanrının izni ile değiştirdim. Bunu yapabiliyorum. Ancak bir dokunuşla sapasağlam olmaz ama iyileşir hastalığı. Topluma kabul edilecek seviyeye gelir. Aynı şeyi sana da yaptım aksi takdirde sen ölüme yakındın. Tanrı sana ikinci bir şans verdi ve beni sana yolladı. Sen benim geldiğimi gördün. Vefat olayı fiilen gerçekleşince artık o ruhun bedeninde tekrar canlandırılması diye bir olgu yoktur. Yani bu, ölüyü diriltme, yoktur.

YEŞUA: Bazıları hâlâ “Ben ve babam biriz.” sözümü tartışıyorlar. Hâlâ ne demek istediğimi anlayamadılar. Onlara söyle: “Bedenim Oğul, ruhum Baba’dır. Dış görünüşüm insan, özüm Tanrıdır.” 

Tanrı isteseydi herkesi istediği gibi yaratırdı ama O insana özgürlük verdi. O insanın özgür iradesiyle yüzünü kendisine dönmesini istiyor. Zorlama yapmıyor.
Mucize sadece Tanrının yapabildiği bir şeydir. Öncede söyledim Tanrı bana mucize gösterme gücü verseydi ilk yapacağım şey herkesin bana inanmasını sağlamak ve yüzlerini Tanrıya çevirmek olurdu. Tanrı bunu istemiyor. O, özgür iradeleriyle insanların kendisini seçmelerini bekliyor. Önemli olan da değerli olan da budur. Seçimin özgür irade ile yapılması.
Dünyanın iyiliğe ihtiyacı var. İstenmediğinizi hissetseniz bile siz sevgi neşretmeye devam edin. Dünyanın buna ihtiyacı var.

Başkalarının duygularını hisseden açık bir insansanız dikkat edin. Burun akması, ağırlık hatta esneme sizin enerji kaybettiğinizi, o ortamın ya da kişilerin sizin enerjinizi tükettiğini gösterir. Bu durumu fark edin ve kendinizi korumaya alın. Bu bir dua olabilir. Negatif konuları hemen değiştirmek ya da oradan uzaklaşmak olabilir.

Sevgi yolunuz ışık yoldaşınız olsun.
Tanrıya yaklaştıkça insanlar dünyada uzaklaştıklarını hissederler. Maddeden uzaklaştıklarını hissetmek çoğunu rahatsız eder. Maddi tutkularından uzaklaşmak hoşlarına gitmez. Bu noktada dönenler olur. Onlardan olmayın. İnsan ruhu ancak gerçeğe ulaşmakla içindeki boşluk hissinden kurtulabilir.  Tüm dünyasal tutkulardan ve korkulardan arınmadan huzurlu olmak olanaksızdır. Huzurlu olan ruh Tanrının huzurunda kalır. Huzurda olan ruh doğrudan Tanrıya bağlanmış demektir. Ruh kendi karakterini benimsemeden huzurlu olamaz ve sevgiden uzak, olumsuz duygu ve davranışlarda olan ruhların kendi yaptıklarını beğenerek huzurlu olması söz konusu değildir. 

Yok olduğunuz anda tanrısallaşırsınız (özünüzle bir olursunuz). Tanrısallaşan olursanız insanların gerçeklerini görürsünüz. Dinler insanları sınırlandırır. Oysa biz size özgürlüğü veriyoruz. Önce sizi eğitiyor, doğruları söylüyoruz. Ve sizi özgür iradenizle bırakıyoruz. İşte sınav ondan sonra başlıyor.

SORU: İnsanlar öbür tarafa geçince akraba ve sevdiklerini görüyorlar mı?
YEŞUA: Hayır. Böyle bir şey yok. Ancak ruh dünyada neyi çok istemişse burada onu zihninde yaratabilir ve gerçek sanabilir.  Öbür tarafta akraba görmek isteği dünyevi bir takıntıdır.
SORU: Şehitlik nedir?
YEŞUA: Böyle bir mertebe yok. İnsan nasıl bir karakter sahibi ise, bilinç seviyesi ve iç dünyası ne seviyede ise buraya aynı şekilde gelir. Ölümle boyut atlanmaz. Savaşta öldürülmüş olması onu ayrıca yüceltmez.
SORU: Tibet’e gittiğinizi söyleyenler var?
YEŞUA: Hayır.
SORU: İncil Tanrının sizi insanların günahlarına fidye olmanız için yolladığını söylüyormuş. İnanamadım. Doğru mudur?
YEŞUA: Hayır. Ben fidye olarak değil Tanrının sevgisi olarak geldim.  Ama hoş karşılanmadım.  Şu an bile Dünya nüfusunun 2/3’ü kötü insanlardan oluşuyor. Sevgi ve ışık olan Tanrının düşmanları var.  Tanrı tüm iyiliklerin ve güzelliklerin kaynağıdır. Şu ana kadar Tanrım onları affet ne yaptıklarını bilmiyorlar diyordum ancak artık affet demiyorum.
SORU: Kutsal Ruhun indiği, inananların üzerine döküldüğü söyleniyor?
YEŞUA: Kutsal Ruh inmez. Kimsenin üzerine de dökülmez. İnsan bunu hak ederek o makama kendisi yükselmek durumundadır. Kutsanmış kişi, artık olmayan kişidir. “Ben yokum, Tanrı var” kavramına alışmalısınız. İçinize baktığınızda “ben” yoksa, “ego” yoksa mutlak sessizlik, mutlak boşluk varsa, orada Tanrı vardır. Ben dediğiniz anda varoluştan ayrılırsınız.
SORU: Vaftiz nedir?
YEŞUA: Kendi aralarında uyguladıkları bir merasim.
SORU: Günah çıkarmalar için ne söylersiniz?
YEŞUA: Kendilerince uyguladıkları bir merasim. Bir işlevi yok. Bizim için önemi yok. Günahlar bu şekilde af olmaz.

İlişkilerde insanlar gerçek duygularını yansıtmıyor, rol yapıyorlar, bu da sonunda nefrete dönüşür. Gerçek sevgide minnet vardır asla nefret edemezsiniz. Beden çekimi sekstir. İki zihin birbirini çekerse sevgidir. İki temiz ruh birbirini çekerse Tanrıyı bulur. Bu da üst boyutta olur.
Zalimlerin sonu yaklaştıkça zulümleri artar ve iyice azgınlaşırlar. Karanlığın bir parçasıdırlar artık ve o karanlık, kötülüklerini gizlediği için onlara hoş gelir. Her akarsu okyanusa ulaşacak diye bir şart yok zaten. Bazıları yolda kuruyacaktır. Kötüler okyanusa ulaşamaz.

Yaşama teslim olun. Kendinizi koruyun, tetikte olun ama niye oluyor diye elinizde olmadan olanlara da direnç göstermeyin. Direnç kasılmaktır. Kendinizi kasmak, sıkmak da hastalıkları getirir.

Adaletin olduğu ortamlarda oluşan güven ortamı sevgiyi yaratır ve sevgi olan yerde iyilik ve duyarlılık olur. Zekâ gelişir, bilgi birikir ve medeniyet olur.

Evrende varlık tektir. Bu tek varlık içinde varlıklar vardır. İnsan önce kendini, özünü tanır. Kendi özünü bulur sonra Tanrıya bağlanır. Tanrıya bağlanan insanın ruhu şahin gibidir. Birçok boyutta ve durumda yaşayan varlık olur.

İnsanın ıstırap çekmesi egosunun bir yan ürünüdür. Sadece olumsuza odaklanıp olumlu taraflar yokmuş gibi davranmak egoistliktir. Tanrı bizim mutlu olmamızı istiyor.

Sesler içinde bir ses de siz olmayın. Sakin ve sessiz olursanız etrafınıza tanık olursunuz.
İnsanları uyar. Boşuna kabirlere gidip orada taşlardan, ölülerden medet ummasınlar. Oralarda bir enerji yoktur. Orada yatan kutsal bir insansa zaten orada değildir. Enerjisi Tanrı enerjisine karışmıştır. Toprağın altında sadece insan vasfı silinmiş ruhlardan arta kalan karanlık ve dağınık enerjiler kalır. Eşlerine çocuklarına veya diğer insan ve canlılara eziyet etmek onların da enerjilerini olumsuza çevirmeniz, eksiltmeniz demektir. Eziyet görenin enerjisi doğal olarak olumsuzlaşır hâlbuki Tanrı bizden kendimizin ve çevremizdekilerin enerjilerini artıracak, saflaştıracak seçim ve davranışlar bekler. Bu sebeple insanların enerjilerini olumsuza çevirenlerin bilhassa eşlerine sürekli eziyet edenlerin affı yoktur.

Kadın ve erkek bir elmanın iki eşit yarısı gibidir. Birine hak olan diğerine de haktır. Kötülükten uzak durun.

Erkek her şeyden önce adil olmalı ve kendisine hak gördüğü her şeyin kadına da hak olduğunu bilmelidir. Adalet güven ortamını yaratır. Tüm insanlar hiçbir ayrım gözetilmeksizin hak olan (doğru, faydalı, iyi ve güzel) şeylerden faydalanma konusunda eşittir. Tanrı seven ve kıyandır. Bunu unutmayın. Sınırı aşmayın

Kalabalık kördür ve aydınlanmamıştır. Hakikat azınlık taraftadır. Tanrıya ulaşmak cesaret ister. Bilince ulaşırken uyuşukluk olur.

İnsanların çoğu Tanrı konusunda ciddiyetten çok uzaktır. Başlarına gelenlerden dolayı Tanrıyı yargılarlar.  Kim onlara Tanrıyı yargılama hakkını verdi? Böyle bir hak yoktur. Tanrıyı yargılayamayız. Tanrıyı sorgulayamayız.
Tanrı konuşmaz, sabittir ve varlığı değişmez. Tanrı yapar, konuşmaz. Ruhunu yeterince arındıranlara kendisini hissettirir. Malum eder. Ruh bunu hisseder.
Bizim içgüdü dediğimiz, olumsuz vesveseler vermiyorsa, korku kaynaklı değilse ruhumuzla konuşmamızdır. İyi ya da kötü hissederiz. Ruhun titreşimi ne kadar yükselmişse bu hissedişler o oranda belirgin olur. Kalp gözünün açılması budur. Çoğunlukla içimize ilk doğan sezgi doğrudur.

Tanrı tüm varlıklara sevgi enerjisini saf olarak aynı miktarda yollar fakat kalpler kirlilik oranlarına göre, Tanrıdan gelen saf sevgi enerjisini kirletiyor. Temiz bir kaynaktan akan su da temizdir ama içenin ağzı kirliyse orada temiz su da kirlenir.
Bugünlerde Tanrının, kendileri ile baş başa bıraktığı insanların büyük çoğunluğunun yanlışa gitmesinden belli oluyor bu da ciddi bir karmaşa ve büyük bir yargı ve cezanın gelişinin habercisi gibi.

SORU: Kendi kendimizi yargılıyoruz ama sonra hükmü Tanrı mı veriyor?
YEŞUA: Zaten her şeyi Tanrı yaptırıyor. Öz benliğinizi egonuzdan çekip ayırdıktan sonra ona kendi egosunu seyrettiriyor.
SORU: Sizin Tanrıyla konuşmanız nasıl oluyor?
YEŞUA: Konuşma diye bir şey yok. Tanrı konuşmaz ama her şeyi o yaptırıyor. Tek gerçek Tanrıdır.

İnsan ölünce, ölümü takip eden ilk yedi dakikada beyin film makarası gibi tüm hatıraları geri sarar. Özünüze ulaşıncaya kadar ancak herhangi bir halledilmemiş şuuraltı travmanız varsa filim orada kopar. Bu sebeple tüm kötü duygularınızı, travmalarınızı yaşarken hafızanızdan temizleyin. Ölümü takiben hemen herkes uyanmaz. Bu travmaların sonuçları yaşanır. Bağışlamak bu yüzden önemlidir. Sizin için önemlidir. Bağışlamakla siz bu travmaların etkisini yok ederek ölümü takiben yaşayacağınız sıkıntıları ortadan kaldırmış olursunuz. Yani yaşamazsınız. Bağışlamak unutmak değil etkisini ortadan kaldırmaktır.

Zaman kapanıyor. Yan yollar yok artık. Yan yollar kapatıldı. Kişi ya Tanrıya ulaşacak ya da fiziksel ölümünü takiben ikinci ölümü tadacaktır. Ya hep ya hiç. Durumunuz budur artık. Ya Tanrıya ulaşacaksınız ya da her şeyinizi kaybedeceksiniz. Tamamen Tanrıya odaklanın. Aksi takdirde başaramazsınız.
İnsan ruhu bedene girince adı insan olur. İnsan beden değil, bedeni bir ömür kullanan ruhtur. Ruh kendinin farkında olan zaman ve mekân boyutlarının dışında var olan bir enerji birimidir. Kaynağı Tanrıdır.

Ruhun dünyevi manada cinsiyeti yoktur. Benimsenmiş kişilikler vardır ancak tamamen arınan ruhlar artık tüm dünyevi tutkularından ve takıntılarından arınmışlardır.  Nefisleri yoktur, bireysel farkındalık vardır ama üstünlük yoktur. Birlik vardır.

Bedenliyken tutkularınızdan tam olarak kurtulmanız mümkün değildir. Ancak onları doğru davranışlara yönlendirebilirsiniz.  İstenen ve beklenen de budur.

Dünyada bedenliyken karşı cinsiyetten olduğunu düşünen ve öyle davrananlar akıl hastalarıdır. Onlarla arkadaşlık etmeyin. Onların bu davranışlarını onaylamak, onlara sempatiyle bakmak, nikâhlarını kıymak çok yanlıştır. Onlarla birlikte sizi de yok oluşa götürür. Bu sapkınlık Tanrıya isyandır.

Dünyada ruhunu saflaştırabilen varlıklar ölüm ötesinde gözlerini ışığa açarlar. Onlar ışığa çekilip alınırlar ve orada ebedi yaşama kabul edilirler. Hükmü Tanrı kendi huzurunda verir. Bu ruhlara kutsal(saf) ruhlar denir. Dünyada iken ruhlarını tam saflaştıramayanlar ölüm ötesinde saflık derecelerine göre eğitimlere alınarak Tanrının ikinci ya da üçüncü, sayısını Tanrı bilir, yeni bir reenkarnasyon (dünyada yeniden doğmak) şansı vermesini beklerler.
Öldürmek affı olmayan bir suçtur. Bilerek ya da bilmeyerek olsun, savaş, nefsi müdafaa ve görünmez kaza ile istemeden can kaybına sebebiyet vermek dışında can alanların affı yoktur. Ölüm ötesinde bilerek can almışsa ilahi adalet gereği verdiği tüm acılar kendisine aynen çektirildikten sonra ruhları yok edilir. İnsan öldürmenin her halükârda yanlış olduğunu bilmeden can almışsa verdiği acılar katile yaşatılmaz ama o ruhlar da yok edilir. Bu ikinci ve gerçek ölümdür. Ebedi, gerçek ölümü içine virüs giren bir programın bilgisayardan silinip atılması gibi düşünebilirsiniz.

Şuuraltına giren hiçbir şey silinmez. Bebekliğinizdeki bazı şeyleri bile hatırladığınıza göre silinme yoktur.  Etkisi kalkar. Etkisi kaybolmuş şuuraltı kayıtları da sizi vefat sonrası kabirdeki süreçte etkilemez.

Bilincinizi yükseltirken dalgalanmayın. İniş çıkışlar yaşıyorsunuz. İnsanlar ve olaylar sizi aşağıya çekmesin. Yüzünüz daima Tanrıya dönük olsun. Işığa dönük olsun. Işığın kaynağı Tanrıdır. Diğer insanları durup bekleyebilirsiniz ama siz aşağı inmeyin. Bulunduğunuz bilinç seviyesinde kalın ve yüzünüz Tanrıya dönük olsun. Onların size gelmesini bekleyin. Aşağıya bakmayın.

Tanrıdan yüzünüzü çevirirseniz kaos yaşarsınız. Işıktan mahrum kalırsınız.  Yüzünüz daima Tanrıya baksın. Dalgalandığınız müddetçe bir yere varamazsınız.

SORU: Kehanet nedir?
YEŞUA: Falcılık, yani aldatmadır.

Kehanet, gelecekten haber vermek kendinizi Tanrıdan üstün görmektir. Tanrı kendisine ait işlere karışılmasından rahatsız olur.
Tanrının huzurunda mutlak huzur ve mutlak duruluk hâkimdir.  Her şey andadır. Tanrı anlık hükümler verir. Uzun vadeli planlar yapmaz. İnsan kendi kaderini değiştirebilir. Tövbekâr olabilir ve Tanrıya sığınabilir. Her an her şey değişebilir ve Yüce Tanrı da buna göre her an yeni hükümler verir. Tanrı, sizin için ve sizin yönelimlerinize göre zamanı gelecek yapar.
Bilhassa kapalı odalarda yapılan her türden gösteriler illüzyondur ve göz yanıltmaktır. Bu manada aletsiz ameliyat yaptıklarını söyleyip bunun sosyal medya kanalıyla reklamını yapanlara itibar etmeyin. Benim 2000 yıl önce bedensel olarak aranızdayken böyle şeyler yaptığımı duydunuz mu? Hayır, keza yaptıysam da bunu gizli tutardım. Dünyevi konularda bilimsel düşünceden uzaklaşmayın demiştim.

Her şey enerjidir. Enerjinin kaynağı Tanrıdır. Yani tüm yaşam enerjisi Tanrının enerjisidir. Bu manada tek varlık Tanrıdır. Onsuz hiçbir şey var olamaz. O’nun huzurunda olmak O’nun ışığını kaynakta görebilmek demektir ki tarifi imkânsız bir huzur verir.

Bizler Tanrıdan gelmedik. Biz Tanrıylayız. Ruhlarımızı en saf şekilde O’ndan aldık ve yine en saf haliyle O’na teslim etmeliyiz. Ruh Tanrının nefesidir ve bir sonraki nefeslerimiz O’nun lütfu ile olur. O halde yaşamımız her an bitecek gibi ruhlarımızı aldığımız en saf haliyle muhafaza edelim.
Maddi dünya sınav yeridir. Bu nedenle özgür irade ve bunu yönlendirebilmesi içinde kişiye akıl verilir. Ruhsal hafıza yani öte tarafa ait hafıza kapatılır. Duygular verilir ki bu duygular kişiye yönlendirici ivme sağlasın, ancak ruhu ile de bu ivmeleri doğruya yönlendirilsin.  Maddi bedende iken hareketlerimiz ruhumuza bilincini yükseltebilmesi için gerekli enerjiyi yükler. Öte alemde bu olanaksızdır. Ölüm sınavın bittiği andır.

Kişinin doğacağı yer, ailesi, kültürü ve genleri kaderidir.

Arınmış ruhlar kendiliğinden bilirler. Diğer seviyedeki ruhlar eğitime alınır. Kişi bu maddî dünyada ne ekmişse öte âlemde onun devamını yaşar. Dünyevi takıntıları devam eder. Tamamen arınan ruhlar artık tüm dünyevi tutkularından ve takıntılarından arınmışlardır. Orada ebedi yaşama kavuşurlar. Arınamamış, dünyada iken gerçeğe ulaşamamış ruhlar içinse orada enerjilerin durumuna göre ya bütünlüğü muhafaza edilir ya bölünüp dağıtılır ya da çok kötü ruhlar topraktan ışığa çıkamaz ve hafızaları silinmiş (kendilerinin farkında olma özelliği kalmamış) bir halde yerin altındaki enerjilere karıştırılırlar. Tanrı kötüye kullanılmış kirli enerjileri kabul etmez. Onları tabiat güçlerine karıştırır. Saflaşmış ruhların bir görevi de bu kirletilmiş enerjileri kendilerine çekerek arındırmak ve Tanrıya temiz olarak sunmaktır. Maddi alemde enerjidir. Titreşimleri düşük olan enerjiler.
Sonsuz şekilde dünyada yeniden doğmak yoktur. Bu kısır bir döngü olurdu. Sonsuz yaşam, kazanılmış bir hak değil, hak edilmesi gereken bir hedeftir. Bu manada da insanların, uyanmak demek olan kıyam etmek, kalkmak kelimesini dünyanın sonu gibi anlaması çok yanlış bir yorumdur.
Tüm ruhlar dünyaya ölüm ötesinde gidecekleri yeri bilerek gelir. Bazı insanların dünyaya delicesine sarılıp gitmek istememeleri bundandır. Başlarına gelecekleri hissederler.
Tanrı sevgidir. Sevgiyi eksiksiz özümseyip yaşamadan sonsuz yaşama hak kazanamayız. Tanrının huzuruna eremeyiz.         
Her bir insanoğlunun doğuşuyla Tanrı bir diğer yaşayan mabede varlık verir. Bu mabetler vasıtasıyla ve onların içinden Tanrı enerjisi dünyevi boyutta kendisini ifade eder. Tanrı olarak, ancak bu mabet saf ise olabilir. İnsan dünyadaki Tanrı enerjisine mabet olabilecek tek organizmadır. Evrensel zihin insan vasıtasıyla ve insanın içinden şekil dünyasındaki kaynak olarak işlem görür. Maalesef dünya bu gerçekten o kadar uzaklaşmıştır ki bir çocuk doğar doğmaz ona verilen isimle birlikte yanlış kimlikler yüklenmeye başlar. Aile kültürü, yaşadığı toplumun değerleri vs. Elbette bu durumdaki insanlar Tanrının mabedi olamazlar. 

Tanrı kaynaktır. İyiliğin, doğruluğun, sevginin, ışığın, bilincin ve yaşamın kaynağıdır. Bizler O’nun saf enerjisi ile varız, o enerjiyi bütün saf vasıflarıyla alıyoruz. Maalesef bu saf enerjiyi çoğumuz kötü kullanmakta ve karanlık enerji girdaplarına sebep olmaktayız. Karşılık ödemeden aldığımız bu saf Tanrı enerjisini olduğu gibi saf olarak yansıtmak bizim asli görevimizken bizler o enerjiyi bencilce kirletiyor ve bize akışını engelliyoruz. Ve ruhumuz kararıp zayıflıyor. Tanrı bu duruma üzülmektedir. Işığının pırıltısı dahi bu üzüntüye paralel olarak azalabilmektedir. Tanrı o kadar yücedir ki bizleri bağışlamak için adeta akıl sır ermez detaylarda dahi iyiliğin kırıntısını arar. Ancak sonunda ilahi adalet kaçınılmazdır. Bu yücelik karşısında bize düşen bir an evvel uyanmak ve istenilen saflığa ulaşmaktır. Tüm olumsuz düşünce ve davranışlardan, kötü sözden ve fiilden uzak durarak sevgi temelli bir yaşamı başarmak ve aldığımız saf enerjiyi aynı saflıkta etrafımıza yansıtabilmek zorundayız.
Biz başardık.  Sizlerin de başarmasını ve ebedi yaşama hak kazanmanızı bekliyoruz. Yanınızdayız.

Ruhlar dünyaya yalnız gelir ancak bazıları yalnız dönmez. Başarmış ve kendini tam arındırmış olanlar ışıktan varlıklarca karşılanır. Başaranlar tüm yaşamlarını iyilik ve sevgi üzerine kurmuş ve öyle de yaşamış olanlardır. Esasen bunu başarmakla onların kendileri de ışık olmuş ve sonsuza kadar Tanrıyla beraber ışıktan bedenler içerisinde yaşama hakkı kazanmışlardır. Onlar artık Tanrının askerleri olmuş ve kutsallık kazanmış varlıklardır.

Çoğunluk ise yalnız gelir ve yalnız döner. Ruhsal yoldayız hepimiz. Başarılı olmak için kendimizi disipline sokmalıyız. Gerçek ve değerli olanla geçici olanı ayırt edebilmeliyiz. Birinci olan değerleri birinci olarak almayı öğrenmeliyiz. Bu dünyanın ışığı geçicidir ve gölge yapar. Güneş gidince her yer karanlık olur.

Ebedi yaşamda ise hiçbir şeyin gölgesi yoktur çünkü varlıkların kendisi ışıktır. Bu ışık gitmez. Orada gece yani karanlık olmaz.

Sizler bu dünyada fiziksel bedenler içinde yaşarken adeta uykusunda yürüyen insanların durumundasınız. Tüm yaşamınız sanki uykuda yürüyormuşsunuz gibi geçer. Çoğunuz paraya adeta bir köle gibi hizmet ediyorsunuz. Bunu güç elde etmek için yapıyorsunuz ancak güç sadece Tanrıya aittir. Siz kendiniz için güç peşinde gitmekle ebedi yaşamı kaybediyorsunuz. Kendiniz için güç, söyledim, kötülük yapabilmek için istenir. Siz Tanrının sınırsız değerlerine dönün.

Tanrı ve Kutsal Ruh halkası her şeyi görür ve bilir. Hepiniz yaptıklarınızla apaçık ortadasınız. Saklamak olanaksızdır. Kendinizin farkında olun. Doğruda ve sevgide mi yaşıyorsunuz? Aynı hataları aymazca tekrarlamak kalpleri körleştirir ve Tanrıyla olan irtibatınız gittikçe söner ve sonunda kapanabilir. Maddenin uyuşturucu etkisinden bir an evvel kurtulun. Ruhlar âleminde henüz dünyada doğma şansı bulamayan ruhların mevcut olduğunu bilin ve size verilen bu şansı çok iyi değerlendirin.

Kimseye zararı yoksa yapılabilir sözü yanlıştır. Bir kereden bir şey olmaz sözü yanlıştır.  İnsanın kendi bedenini de sevmesi, temiz tutması, tüm uzuvlarıyla birlikte, onlara iyi bakması ve zarar vermemesi şarttır. Esasında tüm canlılar Tanrının hücreleridir. Ama bu hücrelerin bazıları kirletilmekte ve kanser hücreleri misali yok edilmeleri gerekmektedir.
İnsanlar kendi bedenlerine dövme yaptırmaktalar. Bu kabul edilemez. İşareti sadece Tanrı koyar. Siz koyamazsınız. Yine gelişigüzel cinsel ilişkilerle bedeninizi hiçbir şekilde kirletmemelisiniz. Hastalıklara maruz bırakmamalısınız. Bedenlerinizi en temiz haliyle aldığınız gibi Tanrıya iade etmek durumundasınız. Yaşamı ciddiye alın. Yüzlerinizden gülümseme eksik olmasın ama yaşamınızı ciddiyetle devam ettirin.
İnsanın ruhu (ikinci ölüm) ölürken büyük acı çeker. Benim çarmıhta çektiğimi düşünülen acılar bunu simgeliyor. Esasen benim tüm yaşamım bir simgedir. Kendinizi dışarıdan seyretmeyi öğrenin. Ben orada acı çekmedim. Kendimi dışarıdan seyrediyordum. Arınmış ruhlar acı çekmez.
Size verilen her şeyi kirletmeden kullanmak ve hiçbir şeye zarar vermeden yaşamak ve aldığınız gibi tertemiz Tanrıya iade etmek durumundasınız.

Siz kendiniz de zarar görmemelisiniz. Aldıklarınızı Tanrıya saf olarak teslim etmelisiniz. Kendi bedeniniz ve ruhunuz bunun dışında değildir.

Dua/ibadet edeceğiniz zaman köşe başlarını tutup herkes görsün diye bağıra çağıra aynı ezberden şeyleri tekrar edip durmayın. Bunları yapanlar putperestlerdir. Siz duanızı evinizdeki bir odanıza çekilip gizliden yapın. Tanrının egosu yoktur. Bu nedenle önünde eğilmenizi istemez. Siz saygıyla ayakta durun yeterlidir. Dualarınız içten, samimi ve size ait sözlerle olsun. Maddiyat istemeyin. Önce Tanrıyı yüceltin, şükredin ve bağışlanma dileyin. O zaten her şeyi bilir. Gösteriş için yaptığınız her şeyin karşılığı yaptığınız gösterişten aldığınız her ne ise o kadardır.

Bir hayvanı Yaratana kurban olarak sunmak, bu en alt tekâmül seviyesindeki insanların yaptığı bir şeydir. Bu insanlar kendilerini hayvanla bir yapmışlardır. Hayvan sunumdan evvel canlı iken sunumunda ölü olur. Tıpkı kendilerini sunanlar gibi. Yüksek bilinç seviyesindeki varlıklar bunu yapmazlar. Onlar kendi dünyasal tutkularını öldürerek, dünyevi arzulardan arınmış diri ruhlarını Yaratana sunarlar. Bu ebedi yaşamı hak etmek içindir.

Sünnet sıcak iklimlerde erken gelişen insanların cinsel olarak erken uyanmaması için insanlarca konmuş bir kontrol mekanizmasıdır. İlkel devirlerde neseplerin korunması ve gençlerin gelişi-güzel cinsel dürtülerinin bastırılmasına yönelik bir kuraldır. Zaman üstü değildir.
Oruç tutmak, insanların nefislerini kontrol etmeyi öğrenmeleri için yapılmış bir uygulamadır. Bilhassa oburluğun ve aşırı yeme alışkanlıklarının kontrolü için düşünülmüş bir düzenlemedir. Zaman üstü değildir.

Tüm bunlar ilkel devirlerde cehennem korkusu ile gerçekleştirilmeye çalışılmış toplumsal kurallardır. Gökten inme değil, akıldan düşünceden doğmadır, o ilkel şartlarda düşünülebilen olgulardır. Sizler şimdi o insanlara kıyasla bilinçlendiniz ve bilimsel düşünceye kavuştunuz. Şimdi, bedenleriniz mabetleriniz, ruhlarınız pencereleriniz, zihinleriniz rehberleriniz, hayvani güdüleriniz kurban edeceğiniz şeylerdir. Günde birkaç kere fiziksel kurbanlar sunamazsınız ama birkaç kere dua edebilirisiniz, günde birkaç kere mabetlere gidemezsiniz ama birkaç kere ruhlarınıza dokunabilirsiniz. Eksikliklerinize kefaret olarak hayvanları kurban etmek yerine kendi hormonlarınızın şehvetini, tutkularınızı ve hayvani dürtülerinizi yılda bir kere değil ama günde birkaç kere kurban edebilirsiniz. 
Dünya bu zamanda bilimsel verilere sahiptir. Kendinize ve diğer canlılara sevgi ile yaklaşın. Tüm varlığın kaynağı tektir. Empati duygusu bu birliğin hissedilişidir. Tanrı ilkel insanların düşüncesindeki gibi çok güçlü bir ilah değildir. Tanrı ilah değildir.  Tanrı her şeyin kaynağıdır ve her şeyle iç içe yüce bir kudrettir. İsmi yoktur. Tek olan bir varlığın özel ismi olmaz. Kullanılan isimler insanlar tarafından konmuştur ve “var ve bir olan" anlamındadır. Ve O bize kendisi ile ebedi olarak var olma seçeneğini sunuyor. İnsanın özgürlüğü buradadır. Var olup olmamayı seçmek. Her aklına geleni yapmak değil.
Ruh için Tanrının krallığı ve O’nun işleri daima ilk ve en önemli olmalıdır. Doğru anda derhal tepki vermelidir çünkü Tanrının işleri görev verildiği anda yapılır. Tanrının askeri olan saf (kutsal) ruhlar O’na her zaman hizmet etmek ve görevlerini verildiği anda gerçekleştirmek için O’nun huzurunda ayakta ve tam odaklanmış olarak hazır beklerler. Odaklanmak çok önemlidir. Odaklanmak fiili sürekli olmalıdır. Çünkü bir anlık başka yere kaymak sizin yönünüzü Tanrıdan çevirecektir. Buna da izin verilmez. Sonuçta bu derece bir teslimiyet kolay değildir ve yaşarken tüm tutku ve takıntılardan arınmış, saflaşmış ruhlar olmak gerekir ki bu da tam adanmayı, tam sevgiyi gerektirir. Hiçbir dünyevi tutku, şehvet, mal mülk tutkusu kalmamış olmalıdır. İnsan yaşarken bu bilinç seviyesine tam ulaşamaz ama en azından davranışlarını bu yönde doğrulukta ve iyilikte tutarak olumsuz duygularını kontrol altında tutabilir. Bu insanın kendisinin ötesine taşıyor olmasıdır. Bu ‘olma’ durumuna dünyada yaşarken yaklaşılır ve ölüm ötesinde tam kavuşulup tanrısal halkaya kabul edilir. Bunu başarmak için de bedenliyken Tanrı delisi olmak, Tanrıyı tüm kalbinizle, aklınızla ve ruhunuzla sevmeniz gerekir. Elbette bu durum dünyada yaşamdan zevk alınmaması, inzivaya çekilmesi demek değildir. Önemli olan toplum içinde ve onlarla yaşarken dış şartlar ne olursa olsun insanın kendi içinde, ruhunda bu kontrolü, sükûneti ve adanmışlığı sağlayabilmesidir.
İnsan zihni uykudayken rölantide çalışır. Bu, zihnin en düşük seviyedeki çalışması gördüğünüz rüyaları yaratır. Rüyaların ruhla alakası yoktur. Zihin beyninizin bir ürünüdür. Yani beyin ölünce zihin de dağılır. Bu anlamda ruhla zihin aynı şey değildir. Ruh yaşam enerjisidir. Ölüm ötesinde beynin yarattığı zihin ortadan kalkınca, ruh seviyesine göre, yeni doğan bir bebek annesinden süt emmeyi nasıl biliyorsa, o da kendiliğinden yapması gerekeni bilir. Dünyada yaşarken zihnin karanlık frekansları ruhu ele geçirirse, ruh, kaynağı olan yaşam enerjisini tam alamaz ve güçsüzleşir. Belli bir dereceden sonra o ruh artık çok zayıfladığından ölüm ötesinde uyanamaz, hafızası silinir ve temel yaşam enerjisi de tabiata karışır. Bundan önce, ölüm hadisesini takiben şuuraltı kayıtlarını geri sararken travmalara takılır ve orada acı çeker. Bu sebeple kindar olanlar, tüm olumsuz duygulardan kendilerini kurtaramayanlar orada çok sıkıntı çekerler.
Tanrının yoluna odakların. Gözleriniz bu noktaya konsantre olsun. Başka yöne bakmayın. Yeşua Mesih olarak dünyaya tekrar, eğer ki insanlar sadece Tanrının yoluna odaklanırsa gelirim.  İnsanların bu haliyle dünyaya tekrar gelmem söz konusu değil.

Yaratılmış olan her ruh henüz dünyada bedenlenme imkânı bulamamıştır. Bu onların kendi hatalarından kaynaklanıyor. Bedenlenerek varlık sınıfına girebilmeye hak kazanmış ya da henüz kazanamamış sayısız ruh vardır. Ruhlar dünyası tekâmülü sadece dünyaya bağlı ruhlardan oluşmamaktadır ve sınırsız sayıdadır. İnsan sadece insan olarak doğar. İnsan bu günkü insan olarak yaratılmıştır. Evrim yoktur. İnsan bir kerede yaratılmıştır. Tanrının buna gücü yetmez mi sizce? Elbette yeter. Onlardan tek farkınız beyinlerinizi kullanma kapasitelerinizin artmış olmasıdır. İnsan ruhunun hayvan ya da bitki olarak bedenlenmesi yoktur. Bu anlamsız olurdu.
Tek başınalık kabul edilmelidir çünkü o esastır. Üzüntüyü tek başınalık yaratmaz. Tek başına kalmanın gerektiğini düşünmeniz üzüntü yaratır. Tek başınalık özgürlüktür. Yalnızlığı tek başınalıkla, tek başınalığı yalnızlıkla karıştırmamak lazım. Her halükârda varlıklar tek başınadır.  Düzen budur. Tanrı da tek başınadır. Bu durum enerji yaratır ve Tanrıya daha fazla enerji yollarsınız. Tek başınalığı becerebildiğiniz andan sonra insanlarla iletişiminiz farklı olacaktır. Tek başınalık Tanrıya mahsus değildir. Tüm canlılara mahsustur. Bunu unutma kardeşim. Sen artık her şeyi yapan değil, tanıksın. Bunu da hatırından çıkarma.

Beni tahta olan bir haçla ölü halde simgeliyorlar. Benim simgem yoktur ama illaki bir simge aranıyorsa bu canlı bir ağaç olabilir. Zaman zaman durgunlaşır, yapraklarını döker sonra yeniden çiçek açıp meyve verir. Üzerinden bulutlar geçer ama etkilenmez.  Güneşin orada olduğunu bilir.
Kutsal (Saf) ruhlar kaynağa ulaşmış, görevliler kutsal halkasına dâhil olmuş ruhlardır. Onların ruhlar âleminde, dünyadaki gibi kanlı canlı değil ama insan misali bir görüntüleri vardır. Sizlere ise istedikleri şekilde görünebilirler. Bu saf ruhlar için orada oturmak ya da yatmak yoktur. Onlar orada hep ayakta dururlar çünkü onlar Tanrının huzurundadırlar. Tanrının huzurunun muhteşemliği tarif edilemez.

Sonsuzluk Tanrıya ve kutsal (saf) ruhlara aittir. Diğer her şeyin sonu bir şekilde vardır. Bilincin de çıkabileceği son bir kademe vardır.  Rakam olarak on ikinci kademe diyebiliriz. O noktada artık tırmanma bitmiş, zirveye çıkılmıştır. Merdiven bitmiş, düzlüğe varılmıştır. Oradan her yer görünür. Daha yukarısı yoktur. O noktada da aşağı bakıp insanları küçümsemeyin. Yukarı bakın. Işığa bakın. Ben kimim, diye sormayın. Bu bencilliktir. Daima ben neyim, diye sorun.

Bilincimizi tüm zamanların üzerine yayabilseydik sonsuzluğa kavuşurduk. Güzellik de bir anlık sonsuzluğa yayılma duygusu verir ama geçici olduğundan ümitsizliği ve hüsranı da akabinde getirir. Bir an olsun kendinizi unutturur ama sonra gider. Kırılırsınız. Kalıcı sonsuzluk duygusu ancak Tanrının huzurunda olur.

Dünyanın sonu değil, insanların sonu da değil ancak bu insan neslinin sonu geldi. Dünyadaki insanların büyük çoğunluğunun bu bedenlerindeki yaşamları son şanslarıdır ve de çoğu ölüm ötesinde, ruhsal ölümle de karşılaşacaklar. Tanrının da sabrı bitti.
Tanrıyı konuşturmak, Tanrı adına konuşmak, O’nun ağzından konuşmak yanlıştır. Tanrı böyle istedi, Tanrı şöyle dedi gibi sözler kullanmak yanlıştır. Tanrı konuşmaz. Tanrı yapar. Tanrı sorgulanmaz, Tanrı ile ilgili konuşurken espri yapılmaz. Söyledim Tanrı yargılanmaz. Tanrı kimseye kendisini yargılama hakkı vermedi.
Tanrı her şeyin kaynağıdır. Bir özü vardır; mutlak hareketsizlik ve ebediyen yaratılanlara bilgisi kapalı, bir de enerjisi ki aktif olan ve her şeyin içinde yaratıldığı kısım. O’nu görmek mümkün değildir. O’nu kavramak mümkün değildir. Tanrı öz olarak hareket etmez, varlığında bir değişme olmaz. Sabittir cunki mukemmeldir. Değişen şeyler mükemmel olamaz. . Enerjisi ışığın kaynağıdır.

Tanrı ruhtur. Tanrının takvimi ve zamanı farklıdır.

Sevgi yaratıcı enerjidir. Kaynağı tüm varlığın kaynağı olan Yaratandır. Sevgi engel tanımaz. Kalplerde sevgi varsa bir şekilde bir yerden sızar gelir. Sevgi olmadan, nefsaniyetle olan mücadelenizi kazanamazsınız. Sevginin kaynağı Tanrıdır. Sevgi her şeyi bir arada tutan yaşam enerjisidir. O’ndan gelir. Yaşamın hüküm sürdüğü alan sonsuzluktur. Orada her şey şimdidedir. Gelecek zaman yoktur. Öncesi ve sonrası aynı anda görünür.

Tanrı temizliğin, iyiliğin kaynağıdır. Bu sebeple Tanrıdan kimse için kötülük dilenmez. Beddua edilmez. Lanet dilenmez. Bunu yapanları Tanrı mutlaka cezalandırır. Olumsuz dualar gözle görünmeyen düşük titreşimlerin oluşturduğu alt varlıkları size cezbeder. Hatırlayın: “Düşmanlarınız için de dua edin” demiştim.

‘’Yaratılanı hoş gör yaratandan ötürü’’ sözü yanlıştır. Tanrı hoş görülecek eksik varlıklar  yaratmaz. Onun yarattıkları mükemmeldir ancak kendini Tanrıdan ayıran insan kötülüğe saparak bozulur. Özgür iradesini Tanrıya karşı gelme yönünde kullanarak yanlışa gider. Bu hali ile Tanrının yarattığı değildir. Hoş görülemez. Kötülüklerle mücadele edilmelidir.

Dinî ve felsefî inançlar dokunulmaz değillerdir. Bunlar herkesin zihnindedir. İnsanın nerede doğduğu, nasıl yetiştirildiği, kimlerin kişi üzerinde etkili olduğu bunları belirleyen unsurlardır. Elbette bu durum onların mutlaka doğru olacağı anlamına gelmez. Ya da tüm zamanlarda doğru kalacağı anlamına gelmez. Kişi bunları aklı ile sorgulayabilmelidir. Bunu yapmadan bir de insanları ötekileştirmesi, başkalarının kendi inanç ve görüşlerine inanması için baskı yapması, olmadı iftira atması, tecavüz etmesi, malını gasp etmesi ve öldürmesi tam bir şeytani akıl hastalığıdır. Bunlar ilkel kavimlerdeki yağma anlayışlarıdır. Sizler törelerinizle ve kadim bilgileri yanlış aktarımlarınızla da Tanrının sözlerini  kirletiyorsunuz. Bu nedenle uyanın ve kendinizi eğitin. Benlik (ego) boyutunda kalıp kalmamak sizin elinizdedir. Tüm sorgulamadan inanan koyu dindarların ruhları yok edilecektir. Son zamandayız.
İnsanlar gereksiz konuşmalardan kaçınıp Tanrıyı düşünsünler. Yüzlerini ışığa çevirsinler.  İnsanlar başkalarının sorunlarını eğer sonuca ulaştıracak bir durumda değillerse gereksiz meraklarla soruşturmasınlar. Boşuna konuşmasınlar. Bu boş konuşmalar enerji kaybıdır hâlbuki enerjinizi Tanrıya yönlendirirseniz daha iyi olur. Tanrı zaten gerekeni gerektiği zaman yapacaktır. Bir de onun görevlendirdiği ruhlar kendilerine verilen görevi verildiği anda yaparlar. Siz, sorunu olan herhangi bir kimseye olumlu katkı yapacak durumda değilseniz bu durumda başkalarının sorunlarını konuşmakla sadece kendinizi üzmüş olursunuz. Bu da enerjinizi düşürür. Bu gibi beyhude meraklardan ve konuşmalardan kaçının.

Yüce Tanrı dünyada erkek ve kadını yaratmıştır. Bunun arası, ortası yoktur ve bu hüküm kesindir. Cinsel ilişki temelde sadece insan soyunun devam etmesi için vardır. Gelişigüzel cinsel ilişkilerden kaçının. Cinsel sapkınlıklar Tanrıya isyandır ve kesin yok oluşa götürür.

Tarihte Sodom ve Gomora’da cinsel sapkınlıklar o denli yüksek boyutlardaydı ki insanların kendileri mikrop haline gelmişti ve mikroplu şeyler kireçlenir. Tanrı Sodom ve Gomoralıları kireçledi. Bütün cesetler, yapılan arkeolojik kazılar sonucunda tamamen kireçle kaplanmış olarak bulunmuştur. (Arkeolojik kazılar sonucu bu şehrin tüm insanlarının, gelen selin kireçli nehir yatağından taşıdığı kireçli sular ile tamamen kireçle kaplanmış olduğu saptanmıştır.)

Bu tip cinsel sapmalar insanlıktan çıkıştır. Temelinde delilik boyutunda çarpıtılmış seks dürtüsü vardır. Bu tip insanlara akıl hastası gözüyle bakılmalı ve tıbbi müdahaleye sevk edilmelidirler. 

RUH NEDİR?

Ruh kendinin farkında olan zaman ve mekân boyutlarının dışında bir bilinç birimidir. Bir enerjidir. Beynin ürünü olan bedensel zihinden ayrı olarak kendi hafızası vardır. Tanrının bize kendinden verdiği saf bir yaşam enerjisidir. Bizim sorumluluğumuz en saf şekilde bize verilen bu emaneti aynı saflıkta çevremize yayıp sonunda da Tanrıya geri verebilmektir. Bunu yapabilirsek sahip olduğumuz kişilik Tanrı tarafından dağıtılmayıp sonsuza kadar bizde kalır. Bu tip saf ruhlara sizler dünyada kutsal ruh diyorsunuz. Bu sıfat sizlerin kullandığı bir kelimedir.

Esas varlığımızdır. Tanrının bize kendinden verdiği enerjidir. Zihnimiz beynimizin bir ürünüdür ve fakat ruhumuzu hakimiyet altına alırsa onu kirletebilir. Dünyada iken buna dikkat etmeliyiz. Eyleme dökmediğimiz sürece aklımıza gelen kötü düşüncelerden ruhumuz etkilenmez yine de zihnimizi iyi, olumlu düşüncelerle dolu tutmalıyız. Zihin beynimizle birlikte ölür geriye kalan ruhtur. Dolayısıyla dünyasal kişiliğimiz ortadan kalkar. Tanrı enerjisiyle eğer saflaşabilirse birleşecek olan ruhumuzdur. Bedenler toprağa karışır.
Ruh dünyasal kirler yüklenmişse bu ölüm ötesinde onun için azap olur. Saf kalabilmişse ölüm ötesinde ışığa kavuşur. Tanrı ile ölümsüz yaşama kavuşur. Dünyevi kimlikler, dünyevi bilgiler, cinsiyet, akraba, tanıdık orada yok olur. Kalan sadece temiz ya da kirli ruhtur. Ruh orada liyakatine göre görür, duyar ve kendinden bilir. Bilincinin dereceleri vardır. Bazıları azaptadır, bazıları yeni bir reenkarnasyon için eğitimde ve bazıları da Tanrı katında reenkarnasyon döngüsünden kurtulmuş Tanrının askerleri olarak Tanrı ile sonsuz yaşam ışığında bir olmuşlardır. Bu Tanrı olmuşlar demek değildir. Olan vatanından savrulmuş bir damlanın kirlerinden arınıp tekrar okyanusa kavuşması misali gibidir.

KÜRTAJ GÜNAH MIDIR?

Hayır. İlk aylar tercih edilmelidir. Annenin sağlığı için ya da bu çocuğa gereği şekilde bakılamayacaksa kürtaj olunabilir. Ruh bebeğe doğumu takiben aldığı ilk nefesle girer. Ondan önceki safhalarda cenin annenin bedeninin bir paçasıdır.

YEŞUA’NIN ÖĞRETTİĞİ BİR DUA

Yeşua Mesih’in aracılığıyla ruhum yıkandı ve arındı. Senin adın, senin iraden, senin egemenliğinle Yeşua Mesih’in rehberliğinde huzuruna geldim Tanrım. Gökte olduğu gibi yeryüzünde de senin isteğin olsun. Senin ilahi takdirine güveniyorum. Tanrım bizi her türlü kötülükten kurtar, çağımıza rahmetinle barış getir. Benim değil, senin dediğin olsun Tanrım. Âmin.
Kişisel isteklerinizi de dile getirin sonra akışına bırakın. Mutlaka bir gün bu isteğinizin olacağını bilin ama süre koşulu istemeyin.

KÜFÜRLÜ KONUŞMAK

Küfür etmeyin. Küfür, içi kötülüklerle ağzına kadar dolmuş insanların ağızlarından bu kötülüğün dışarı taşmasıdır.

AYDINLANMAK

Aydınlanmış bir ruh olabilmek için önce birey olabilmek gerekir. Koyunlar gibi sürüyü takip edenler değil ama kendilerini doğru davranışlarıyla tanımlayan bireyler olmak gerekir. Bu manada birey olmak kör inançlara, mantıksız törelere hatta her ne ad altında olursa olsun dogmalara inanmamaktır.

Aydınlanmış insan mutlaka rasyonel düşünür ve hepsinden öte kendi en derin içsel duygularını dinleyerek hareket eder. Koyunlar sürüyü takip eder ama aydınlanmış birey sadece kutsal olan evrensel değerleri gözetir. Her şeyin temelinde evrensel varlık sevgisi olmalıdır. Yerdekilere ne kadar sevgi gösterirsek göktekilerde bize o kadar sevgi gösterecektir.

Tanrı sevgidir. Sevgi her şeyi bir arada tutan güçtür. Tanrı sevgisi ile aramıza başka hiçbir şey koymadan yerdekileri de karınca kararınca kendimiz gibi görebilmeliyiz. Tanrı sevgiyi, şartsız, diğerkam sevgiyi temsil eder.

Karşıdakinin mutluluğu da esastır. Tanrı özgürlüğü temsil eder. Tanrısal olanda karanlık bir nokta yoktur. Her şey aydınlıktır, dolayısıyla korku yoktur. Takıntı yoktur. Kölelik, kulluk yoktur. Kardeşlik vardır.

Tanrıya inanmayanlar geçici olana inanırlar. Bir gün nasıl olsa bitecek bilinci bencilliği, korkuları ve köleliği getirir. Tanrıya inanmayanlar özgürlüğü sadece kendilerine isterler. Buda zorbalığı ve bağnazlığı getirir. Tanrıya inanmayanların sevgisi tutkularla şekillenir. Sevgiyi kendileri için isterler. Kendi egolarının tatminini sevgi sanırlar. Kendilerine kulluk edilmesini isterler. Eşitliğe tahammülleri yoktur.

Gerçek, derin anlayış gerektirir. Ruhaniyet kendinizle ilgili soru sormak iken dinler ilerlemek için kitaplara güvenilmesini ister. Bu durum ise milyonlarca zihni kilitleyerek geri bıraktırmıştır. Dinler adeta köle tacirlerinin ideolojik arka kapıları olmuştur. Tüm dünyadaki kurumlaşmış dinler politikadır.

Her zaman sakin olun. Zihniniz cam gibi berrak bir su gibi olsun. Kendinizi kaynamakta olan bir suda görebilir misiniz? Hayır. Ancak su bir ayna gibi düz ve berrak ise görebilirsiniz. Bu önemlidir. Zihniniz sakin değilse Tanrıdan her yöne akmakta olan yaşam enerjilerinin alamazsınız. Bu yüzden sakin bir zihin yaşamsal önem taşır. Bu enerjileri düzgün alamayanlar sağlıklarını koruyamazlar. Hem fiziksel hem de zihinsel sağlıkları bozulur. Bu nedenle her tür endişelerden uzak durun. Dua etmeniz bu konuda büyük fayda sağlar. Toprak ve suyla bedensel temas da fayda sağlar.

Tanrıyı bilmek insan varlığının amacıdır. Bunu anlayan huzura erer. Ben merkezli arayışlar son bulur.  Arayış sona ermiştir.  Yaşam kutlanılacak bir hal alır.  Varlık sahnesinde oluşumuzun tek bir amacı vardır. Tanrıyla yürümek, Tanrı ile birlikte olmaktır. Aydınlanma kelimesi bazılarınızca süper güçlerin elde edilmesi ile bir anılır. Hayır, aydınlanmak Tanrı ile bir hissetmenin doğal tezahürüdür.   


AYDINLAMANIN SORUMLULUKLARI

Aydınlanmak kendinizi kutsal olana açmaktır. Bu açışın beraberinde gelecek tüm sonuçları kabul etmektir. Kendini kutsal olana açan her ruh-insan insanoğlunun ruhsal ıstıraplarına karşı savunmasız, her türlü ayartma ve denemelere karşı tam açık hale gelir. Bu tür insanı saran olumsuz enerjiler yaşadığınız çevrenin kültüründen gelir. Televizyon, internet vs. Kalplerinizi bunlardan korumalısınız ve kalplerinizdeki Tanrı sevgisi olan tüm olumlu enerjilerin kirlenmemesi için dikkat etmelisiniz.

Zihninizdeki tüm zararlı ve asalak düşüncelerin kalplerinizde (ruhunuzda) bir yer edinmesine izin vermemelisiniz. Bu takıntılı dürtüler ve tutkular sizin iblisler dediğiniz şeylerdir.

Oburluk, mutsuzluk, fesatlık, öfke, kibir, umutsuzluk, endişe, para hırsı, açgözlülük, pintilik, hasetlik, asabilik,  şehvet düşkünlüğü vs. bunların her biri bir şeytandır. Bu tür şeytanların ruhunuzda bir yer edinmesine ve ruhunuza yerleşmesine asla izin vermeyin. Elinizden hiçbir şeyin gelmediği durumlarda Tanrıya sığının. Ruhunuzu koruması için dua edin.

Tanrı sadece mükemmel olanı yaratır. Onun her yarattığı mükemmeldir çünkü O mükemmeldir. Ancak siz insanlar kötülüklerinizin yüzünden bu mükemmeliyeti bozuyorsunuz. Sizden istenen yaşamı korumanız, yaşamı tüm varlıklar için daha işlevsel hale getirmeniz ve kalitesini yükseltmenizdir.

Dogmalardan uzak durun. Dogmalar insan bilincine bir aşağılamadır. İnsanlığı karanlığa çekmiştir. Dogmalar insan ruhunu korku temelli olumsuz duyguların ele geçirmesine sebep olmuştur ve bu tip korkular kişilerin acımasız, vicdansız ve kişiliksiz olmasına sebep olurlar. Onlar dünyasal olana taparlar. Diğerlerine  hükmetmek en büyük tutkularıdır. Para hırsı en büyük özellikleridir. Tanrının adını boş yere kendi ben merkezli ihtirasları doğrultusunda kullanırlar, amaçları kendi olumsuz tutkuları ve hedefleridir sadece. Bu durum Tanrının adını boş yere anmaktır.
Bu tip insanların kötülükle kazandıklarına özenmeyin. Onlara sempati dahi duymayın. Onlar kendi ruhlarını yok etmektedirler. Onları engellemek için elinizden bir şey gelmediği durumlarda Tanrıya sığının. Ruhunuzu koruması için dua edin.

EVRİM

Evren ve insan bir kerede Tanrı tarafından yaratılmıştır. Evrim yoktur. Görünenler görünmeyenden yaratılmıştır. Zaman içinde bazı varlıklar mutasyon geçirmiştir ancak insan bu günkü insan olarak yaratılmıştır. Adlandırdığınız bazı insana benzeyen türler (neothendral vs.) insan değildi. Onlarda insana ait olan akıl yoktu.


KENDİNİZİ SEVİN

Kişi kendini benimseyip sevmeden Tanrıyı sevemez. Kendi karakterini ve yaptıklarını sevmesi gerekir. Kötülükte ve yanlışta kalarak bir ruhun kendini benimseyip sevmesi, vicdanının rahat olması olanaksızdır. Bu sebeple kişinin kendini sevmesi için doğrulukta ve iyide olması şarttır. Sonucunda da Tanrıyı sevecektir.

Her insan Bütünün içinde tamamlayıcı bir bölümdür. Ruhlarımız Tanrıdandır. Kaynağımız Işık ve Kutsiyettir. Tanrı bizim içimizde biz Tanrının içindeyiz. Bu birliktelik dünyasal manada okyanus ve ondan kopan bir damla misalidir. Bedenli dünya yaşamımızda bencil tutkulardan, kibir, kin vs. olumsuz duygu ve düşüncelerden uzak, temiz bir yaşamla, ölüm ötesinde bu birliktelik tekrar kazanılacaktır. Kazanılabilirse kazanılacaktır.

YOL BİREYSEL VE YOLCU TEK BAŞINADIR

Hristiyanlığı ben kurmadım. Yahudi dinini de sevmedim. Amacım farklı bir düşünce akışı yaratmaktı. İnsanları biraz daha sevgiye, şefkate çekmek istedim ama onlar istemediler. Beni havarilerim bile tam anlayamadı. Şimdi bile beni tam anlayabilen birkaç kişi var sadece. Sen beni tam anlayanlardansın kardeşim. İnsanların benim yeni bir din kurmaya çalıştığımı düşünmeleri beni çok rahatsız ediyor. Ben iki bin sene önce de yeni bir din kurmaya çalışmadım. Biliyorsun ben Yahudiydim. Yapmak istediğim, mevcut dindeki yanlışları düzeltmekti. Yeni bir hareket yaratmak değildi. Benden sonra gelen gibi kendi ismimi öne çıkarmak, adımı yaymak gibi bir niyetim de yoktu. Hatta kendi ismim bilinsin dahi istemedim. İstediğim, insanların yüzlerini Tanrıya çevirmekti sadece. Bunu bilsinler.

Yüzünüz Tanrıya dönükse yaşam, dünyaya dönükse ölüm sizi bekliyor. İnsanın seçimine Tanrı karışmıyor. Tercihinizi yapın, bu yolda tamamen özgür ve tek başınasınız.

Gerçeği bileceksiniz ve gerçek sizi özgürleştirecektir.  Gerçeği bilen tüm dünyasal ihtiras, takıntı ve korkularından özgür olur.  Varlığın birliği gerçeğini bilmeden kalıcı bir adalet, ahlak, birlik, sevgi ve coşku olamaz. Ruhaniyet ve huzur olamaz. Sadece bu gerçeği bilip ve onu özümseyip yaşamak savaşları durdurabilir. Dünyaya kalıcı bir barış getirebilir.
Bin arasında birinizi on bin arasında ikinizi seçeceğim ve onlar ayakta bir olacaklar. Çok azınız kutsal ruh olmayı başardınız.
Gelen her yeni nesil kendilerinden önce gelenlere kıyasla daha bilinçlidirler.
En doğrusunu Tanrı bilir ve yapacaktır şüphesiz.

YEŞUA MESİH OKUMALARIM 2009/19
 Alpaslan Kuzucan



ANXIETY

In the matter of God as our supply, or any other side of the divine law that we, from time to time, attempt to bring into manifestation, the moment we begin to be anxious our quiet becomes simply the airtight valve of tension or suppressed anxiety that shuts out the very thing we are trying to bring about, and so prevents its manifestation.

This way of holding with intensity to a thought, be it mental argument for healing or looking to God for material supply, recognizing that we ourselves have power by such firmness of thought to bring what we want into manifestation, is one way of obtaining results, but it is a hard way. We do thus give out what is within us, and it is helpful so far as it goes, but by some mental law this intensity of thought seems to cut off our consciousness from the Fountainhead, thus preventing inflow and renewal therefrom; hence the quick exhaustion and the burdened feeling.

We need to rise above this state of tension, to one of living trust. There is such a thing as an indolent shifting of our responsibility to an outside God, which means laziness, and which never brings anything into manifestation. But there is also a state of trustful passivity, which we must enter into to do the highest work.

There are some things that we are to do ourselves, but there are others that God does not expect us to do. (When I speak of ourselves as something apart from God, I simply mean our conscious selves. We are always one with God, but we do not always realize it consciously. I speak of ourselves as the conscious part of us.) They are His part, and our greatest trouble lies in our trying to do God's part, just because we have not learned how to trust Him to do it. We are, with our conscious thought, to speak the words of life, of Truth, of abundant supply, and we are to act as though the words were true. But the "bringing it to pass" is the work of a power that is higher than we; a presence that we do not see with these mortal eyes, but which is omnipotent and will always rush to our rescue when we trust it.

From the smallest thing of our everyday life to the rolling away of the largest stone of difficulty from our path, this Presence will come in to deliver us. But its working depends on our trusting, and trusting means getting still inside.

In this effort of ours to bring into manifestation the good that we know belongs to every child of God, it is when we get beyond the point where we try to do it all ourselves and let God do His part that we get the desires of our heart.

After we have done our part faithfully, earnestly, we are told to "stand still, and see the salvation of Jehovah, which he will work for you. . . . God will fight for you, and ye shall hold your peace. "See the conditions here imposed. This invisible Presence will remove from your path the big difficulties, which look to your mortal vision to be almost insurmountable, only on condition that you stand still. The Lord will fight for you if you hold your peace. But there is nowhere any such promise of deliverance for you while you preserve a state of flutter within. Either one -- this state of internal unrest, or a forced external quiet, which simply means compressed anxiety -- completely prevents this invisible omnipotent force from doing one thing for your deliverance. It must be peace, peace; possess your soul in peace, and let God work.

My friend, this battle you are trying to fight is not yours, but God's. You are trying to heal; you are trying to hold vigorously to the law of good in that very trouble at home which the world knows not of, but which at times nearly overwhelms you. Be still. Let go. The battle is God's, not yours, and because it is God's battle through you, God desiring to manifest through you, victory was on your side before ever the battle began (in your consciousness, for that is the only place where there is any battle). Can you not calmly -- aye, even with rejoicing claim the victory right now, because it is God's battle! You need no longer fight this battle, but "stand ye still," right where you are today, in the struggle to overcome material things, and "see the salvation of God’s with you."


Magazin of Unity.

MANIFESTATION

How quickly and far recede the cankering cares of life, the frets and fumes, the misunderstandings and the being misunderstood! How sure we are when we have consciously -- and by effort if need be -- swept away all limitations of personal desire and are saying, "Here am I, infinite Father, Thou great Fountainhead of all good. I have no desire. Thou art fulfilling thy highest thoughts in me, unhindered by my consciousness; Thou art now pouring Thyself through this organism into visibility; Thou art thinking Thy thoughts through this intellect; Thou art loving through this heart with Thine own tender Father-Mother love, which thinketh no evil, endureth all things, beareth all things, seeketh not its own; Thou art manifesting Thyself in Thine own way through this organism unto the visible world." I say, when we thus burst the bonds of personal desire and rise to a willingness that the Father's will be done through us every moment, how sure we are of the fatherly care that will clothe us with the beauty of the lilies and feed us as the birds of the air. Aye, with even a more lavish abundance of all good things than He gives to either of these, for "ye are of more value than many sparrows."

TO HEAR THE INNER VOICE

In order that we may hear the inner voice and may receive the highest form of teaching, which alone can open the eyes of our spiritual understanding, the mortal self must cease its clamoring even for Truth, the human intellect must become absolutely still, forgetting to argue or discuss. The Father can lead into all Truth only when we listen to hear what He will say -- not to what others will say. We must learn to listen -- not anxiously and with strained ears, but expectantly, patiently, trustingly. We must learn how to wait on God, in the attitude of "Speak Jehovah for thy servant heareth," if we would know Truth.

Yeshua said, "Except ye turn, and become as little children [that is, teachable and trusting] ye shall in no wise enter into the kingdom of heaven," or the kingdom of understanding of Truth. And again He said, "I thank thee, O Father . . . that thou didst hide these things from the wise and understanding [or intellectual], and didst reveal them unto babes."

We must put aside all preconceived opinions of Truth, either our own or any other person's, and with receptive mind opened toward the source of all light, say continually, "Lord, teach me." We must become as babes in human wisdom before we can enter into the deep things of God.

But believe me, the revelation that the Spirit of truth will make to you when you have withdrawn from all outside sources and learned to listen to the voice in your own soul, will be such as to make you know -- no longer believe -- your oneness with the Father and with all His children. They will be such as to fill you with great joy. "These things have I spoken unto you, that my joy may be in you, and that your joy may be made full."

So long as anyone clings to another, just so long will the manifestation of the real self, God, remain weak and limited. Wait only on God for the light you desire. He will tell you how to act, what to do. Trust your own inspiration; act on it, though all the world sit in judgment on it, for when any man puts aside selfish aims, and desires only to manifest the Highest, his life then becomes the perfect One manifesting through him.

When you learn to let God manifest Himself through you in His own way, it will not be like the manifestation through anyone else. You will think and speak and do without previous thought or plan. You will be as new and surprising to yourself as to anyone else. For it will not be you speaking, but the Spirit of your Father speaking in you.


Magazin  of Unity.

GOD IS...

There's a wideness in God's mercy,
Like the wideness of the sea:
There's a kindness in His justice,
Which is more than liberty.
For the love of God is broader
Than the measure of man's mind;
And the heart of the Eternal
Is most wonderfully kind.

27 Kasım 2019 Çarşamba

YEŞUA UYARIYOR





Yeşua uyarıyor: 09.07.2017 00.01 irtibat...

. Dünya adeta bir hapishane. Tanrı bile bu gezegene gelmiyor.
. Barbarlıkta birinci gezegensiniz.
. Yaydığınız olumsuz enerjiler güneşin düzgün görülmesini perdeliyor.
. Ben ki sevgi varlığıyım ama artık bende insanları sevemiyorum.
. Doğayı da tahrip ettiniz.
. Tanrı doğayı insanlardan daha çok sever.
. Sırlarıma layık olanlarla sırlarımı paylaşırım.
. Görmeyenler görsün istedim ama görenlerin bile kör olduğunu gördüm.
. Ben yeryüzüne ayrılık getirmeye geldim. Dünyaya bağlanmayın.
. Tohumlarımı yürüdüğüm yollara serptim ve ardıma bakmadım. Çoğunu kuşlar yedi. Onlar çok saf ve temiz varlıklardır.
. Kardeşim çok önceleri aradı, buldu ve ona sonsuzluk kapıları açıldı. Ne mutlu. 
. Bazılarına ne yazık ki arasalar da görünmeyeceğiz.
. Kul hakkı öncelikle kendinedir.


Yeşua Mesih.

26 Kasım 2019 Salı

PRO-AKTİF DAVRANIŞLAR

En basit pro-aktif davranış, öfkelenmemektir. Kızgınlık anında öfkelenmemek. Aktif davranıp olayın üstüne gitmemek ruhaniyeti güçlendirir diğeri ise egoyu. Talihsizliklerin üzerinize çöktüğü anda dalgalarla boğuşmaya çalışmayın, geri adım atıp sakin olun. Yani tepkisel davranışlardan kaçın. ''Sana tokat atana sen de tokat atma.''

Tepkisel davranışlar düşük bilinç seviyesidir. Dua ve Tanrıyı anmak proaktif davranış geliştirmeyi öğretir. Eğer güdülerinizi ego yönetirse gelişim ve dönüşümden uzaklaşırsınız. Tepkisel davranışlar egonun oyunlarıdır. Kazanma ve kaybetme ile ilgili endişeler, ego dandır.

Zihnimiz madde üzerinde ne kadar hakimiyet sağlarsa o kadar kaostan kurtulmayı beceririz. Zihin gücümüzle tüm olumsuz duygulara ve ciddi hastalıklara meydan okuyabiliriz. Yaşamımızı tehdit eden olumsuzluklardan kurtulmak “BİLİNÇ”te başlar. Sonuçta her birimizin amacı en baştaki halimize ulaşmak, erişebilmektir. “Yükselin, hepiniz yükselin. Hiç kimse arkada kalmayacak şekilde yükselin, hep beraber bir kez daha var edildiğimiz yere, Tanrımızın ışığına ulaşmak zorundayız.” 

Yeşua2000 

THE LAST CALLING

Time is closing. 
Sideways were all closed.
There is no sideways any more. 
Either one reaches to God or to the second death following the physical death. 
“All or nothing.” That is the word and the deed now to reach God. 
You must focus on God only to achive this goal. 
Those who shall not succeed this goal will lose everything. 


Tell this to everyone.
Yeshua, 1st of March 2018.

THE NEW GENERATION

Along with the new generations coming, the old are replaced and, with this replacement, will come the new perceptions. As the new generations replace the old generations, believes will also be replaced. In fact, new generations will be cleverer but more mechanical. More energetic, more perceptive, but, more egoistic as well. Religions will be left, and people will believe in a sort of Source but will be living more mechanical, more isolated lives. They shall get lonely.

Yeshua.

LAST MINUTE YOU WILL BE SHOWN...

The last seven minutes before dying biologically you shall be completely free to travel to everywhere and to all times in the past with your conscious. This includes the ancient times.

I advice you to focus on only  God and His Light at this last minutes. Accept death and do not pay attention to earthly affairs or remains any more. In the very last minute, you will be shown the place, you are going after death.

Yeshua.

PROPHESY

Any kind of prophecy, prediction or clairvoyance regarding future events are not wellcomed by the God. God detastes interference with His doings. God gets disturbed about the foretellings of any kind regarding what He is going to do.

Those in the past, your socalled prophets, had said many things. If one says so many things regarding future events, some of them might be used to sitimulate people according to the policies of the rulers. That doesn’t mean that they know the future. Nobody can and may know the future. To know the future, one must be superior to the One, The Almighty who makes the future every moment anew, The Almighty God. That is, to think that you are superior to Him even unknowingly, a very disgraceful mistake one can do.

Nobody can know what God will do. Nobody can talk about the future. That is to poke your nose in God’s bussiness which is an impertinent action. God is superior and can not be forecasted. Also, this impertinent actions, trying to forecast God’s affairs disturb God.

Yeshua.

25 Kasım 2019 Pazartesi

NO EVOLUTION BUT GOD'S COMMAND

By faith we understand that the universe was formed at God’s command, so that what is seen was not made from what was visible.

ENLIGHTENMENT

Never forget, spirituality is what you are, it is not what you do. The total of what you have loaded to yourselves while living on earth.

Spiritual adultery includes any form of idolatry and is a major theme throughout the Old Testament. Yeshua reminds us just how deadly this form of adultery can be. Yeshua said, “Nobody can serve two masters. Either you will hate the one and love the other, or you will be devoted to the one and despise the other”. It’s important as believers that we leave the worldly attachements and lusts behind us, put the God before us first. There is no turning back.

Knowing God is the purpose of human existence. When you get this, you’re at peace. The search is over. Ego-driven expectations disappear. Life begins to be genuinely celebrated.

We show up for one reason and one reason only: to walk with God, or union with Divine.

“The word ‘enlightenment’ conjures up the idea of some superhuman accomplishment. No, that is not the case at all. It is really just your natural state of felt oneness with Being.”

ONLY OUR CONSCIOUSNESSES ARE REAL

The physical realm is the world of time between the beginnings and endings, creation and destruction. Matter and energy change forms as ceaselessly as the ocean’s surface rises and falls from frothy wave to wave. Trees, mountains, buildings, and human bodies are all temporary.  They’re just the scenery, and when a drama is finished, the scenery is torn down to make room for another set that can contain another play.  Only we, the players, are real and eternal—our consciouses are spiritual, and our consciouses are entirely separate from the brain, mind and physical realm.

NEVER DOUBT GOD

Never deny God, Almighty. Do not even argue about His oneness and divininity. God doesn't like doubt. He is the Source of light. He is Love. He is in and out of everything seen and unseen. Our bodies are to be the temple of The Holy Spirit. Our souls are to be the part of His Holy Spirit. Holy Spirit is the active force of God so, our souls must be the home for God. All the praises and all the glory are belonging to Him, to our God, to our Love. His will be done forever.

THE GENDER CONDITIONS

God’s judgement regarding gender condition is final. Those who are perverted such as transgender; gays, lesbiens, bisexual, intersex, and like perversions, even those who accept this incidents as normal, those who make friendships with them, marries to them, perform their marriage ceromony, who confirms and legalize this perversion, and who blesses them, anyone who feels affinity with them are going to be annihilated by God and they shall not see the eternal life.

So-called gays and lesbians are mentally ill and morally pervert people. Same as fornication these should not be accepted as normal in communities. This kind of sickness will in time rot natural relationships. They should taken under a remedy treatment.

Those sexual perversions are a rebellion against the God.

WORSHIP THE REAL GOD NOT THE FAKE POWER GIVER

Most of us believes in a false god in allignment with their egos for richness, virgins, wealth of no boundries, flesh and gold. All sort of wordly lusts. They are unable to perceive Spirit and the peace when filled up with that Spirit.

Eternal life and Holy Spirit does not mean anything to them. They worship gold, flesh and the power giver but, not the Spirit.
If your children had loved you just for the money you gave them, how would you feel?  Aren’t we the children of God?  How God feels? Let’s think.

FOLLOW YESHUA NOT THE RELIGION

You don’t need a religion to reach me.
All you need is love.

Only with Love in your hearts like little children, you can reach me and God.
These are the steps of stairs.
Love, Me and God.

With Love in your hearts you can reach me.
If you reach me you can reach to God.
I couldn’t teach that to human beings.
You can directly reach me by love.
Declare that to all people.

They don’t need any mediator. The germs of true religion originate in the domain of man’s moral consciousness, and they are revealed in the growth of man’s spiritual insight.

Yeshua says: “Do not be a warrior.” But religions say: “Fight till the end untill the law is fulfilled.”

Follow Yeshua not the religions.

NO DEVIL AND NO ARMAGEDON

There is no end time as you think. There is no devil. There is no armagedon. That will be against the act of free will.

There will be huge natural disasters and the World will change. There will be famine, plaques and floods worldwide. The world population will decrease voliminously. Life styles will change completely.

Do not loose faith. Keep calm till the end. You, humans have acceletated this situation by your greeds. Do not be afraid of dying. Your feelings are very important in your final hours. This affects your passing procedure to the afterlife. Whether you can realize you have died or not. Do not loose your faith at the last minutes. That is very important. I am always with the faithful.

YESHUA DID NOT BRING A RELIGION

Yeshua had no intention of making his name know worldwide as the one who came after him did. He did not want to establish a new religion or a new flow. He was a Juden and wanted to correct the mıstakes his peoples were makıng under the name of religion.

Spiritual truth is eternal and universal: no particular religion or sect can have a monopoly on it. So, never get bigotted on one religion or other. Yeshua did not bring a new religion. He reminds you the universal truth which is unity and the way to achiving it which is love.

YOU MUST LEARN AND LIVE THE TRUTH OF UNITY

You shall know the truth and what you have learned will set you free from all mortal passions and fears. Without the truth, there can be no real morality, justice, equality, unity, success, freedom, love, joy, peace, spirituality or even survival. Only the truth can stop the wars and make the world the paradise it can be.

Keep calm and be pure hearted, then you will have direct connection with God, Almighty. You will start getting your energy directly from God once you have reached and internalized the truth of life. You will be self-radiant like the stars in the universe. Once you become pure in heart you will be called as Holy Spirit. That you have gained the right again to live eternally in the core of God, just as it was in the beginning of the creation. You will start to sparkle your own light and you won’t be a reflection anymore.

Average human beings curse those who worship material things but, the same human beings curse those who worship God twice as much. Even if you are not wanted, continue with reflecting the love as the world needs this. You, yourself become light and sparkle your own light.

Nations repeating themselves without love and wisdom are bound to lose at the end. Racism, gender, color, nationality and social statues must not carry any importance and superiority feelings over other people. We must never drive away those who approaches us openheartedly with love. We must find a way to live in peace together. We must be kind to others. Individuals must be able to stand for good even if the rest of the world goes to opposite direction. The only way to reach God’s Kingdom which is eternal life in the core of Him, is love because God is Love.

Yeshua.

KENDİNİZİ SEVİN

AYDINLANMAK

Aydınlanmış bir ruh olabilmek için önce birey olabilmek gerekir. Koyunlar gibi sürüyü takip edenler değil ama kendilerini doğru davranışlarıyla tanımlayan bireyler olmak gerekir.

Bu manada birey olmak kör inançlara, mantıksız törelere hatta her ne ad altında olursa olsun dogmalara inanmamaktır.

Aydınlanmış insan mutlaka rasyonel düşünür ve hepsinden öte kendi en derin içsel duygularını dinleyerek hareket eder.

Koyunlar sürüyü takip eder ama aydınlanmış birey sadece kutsal olan evrensel değerleri gözetir. Her şeyin temelinde evrensel varlık sevgisi olmalıdır. Yerdekilere ne kadar sevgi gösterirsek göktekilerde bize o kadar sevgi gösterecektir.

Tanrı sevgidir. Sevgi her şeyi bir arada tutan güçtür. Tanrı sevgisi ile aramıza başka hiçbir şey koymadan yerdekileri de karınca kararınca kendimiz gibi görebilmeliyiz.

Tanrı sevgiyi, şartsız, diğerkam sevgiyi temsil eder.

Karşıdakinin mutluluğu da esastır. Tanrı özgürlüğü temsil eder. Tanrısal olanda karanlık bir nokta yoktur. Her şey aydınlıktır, dolayısıyla korku yoktur. Takıntı yoktur. Kölelik, kulluk yoktur. Kardeşlik vardır.

Tanrıya inanmayanlar geçici olana inanırlar. Bir gün nasıl olsa bitecek bilinci bencilliği, korkuları ve köleliği getirir. Tanrıya inanmayanlar özgürlüğü sadece kendilerine isterler. Buda zorbalığı ve bağnazlığı getirir. Tanrıya inanmayanların sevgisi tutkularla şekillenir. Sevgiyi kendileri için isterler. Kendi egolarının tatminini sevgi sanırlar. Kendilerine kulluk edilmesini isterler. Eşitliğe tahammülleri yoktur.

Gerçek, derin anlayış gerektirir. Ruhaniyet kendinizle ilgili soru sormak iken dinler ilerlemek için kitaplara güvenilmesini ister.

Bu durum ise milyonlarca zihni kilitleyerek geri bıraktırmıştır. Dinler adeta köle tacirlerinin ideolojik arka kapıları olmuştur. Tüm dünyadaki kurumlaşmış dinler politikadır.

Her zaman sakın olun. Zihninizdeki cam gibi berrak su gibi olsun. Kendinizi kaynamakta olan bir suda görebilir misiniz? Hayır. Ancak şu bir ayna gibi düz ve berrak ise görebilirsiniz. Bu önemlidir. Zihninizdeki sakın değilse Tanrıdan her yönde akmakta olan yaşam enerjilerinin alamazsınız. Bu yüzden sakın bir zihin yaşamsal önem taşır. Bu enerjileri de düzgün alamayanlar sağlıklarını koruyamayan. Hem fiziksel hem de zihinsel sağlıkları bozulur. Bu nedenle her tür endişelerden uzak durun. Dua etmeniz bu konuda büyük fayda sağlar. Toprak ve suyla bedensel temas da fayda sağlar.



AYDINLAMANIN SORUMLULUKLARI

Aydınlanmak kendinizi kutsal olana açmaktır. Bu açışın beraberinde gelecek tüm sonuçları kabul etmektir. Kendini kutsal olana açan her ruh-insan insanoğlunun ruhsal ıstıraplarına karşı savunmasız, her türlü ayartma ve denemelere karşı tam açık hale gelir. Bu tür insanı saran olumsuz enerjiler yaşadığınız çevrenin kültüründen gelir. Televizyon, internet vs. Kalplerinizi bunlardan korumalısınız ve kalplerinizdeki Tanrı sevgisi olan tüm olumlu enerjilerin kirlenmemesi için dikkat etmelisiniz.

Zihninizdeki tüm zararlı ve asalak düşüncelerin kalplerinizde (ruhunuzda) bir yer edinmesine izin vermemelisiniz. Bu takıntılı dürtüler ve tutkular sizin iblisler dediğiniz şeylerdir.

Oburluk, mutsuzluk, öfke, kibir, umutsuzluk, endişe, para hırsı, açgözlülük, pintilik, hasetlik, asabilik, abazalık vs. bunların her biri bir şeytandır. Bu tür şeytanların ruhunuzda bir yer edinmesine ve ruhunuza yerleşmesine asla izin vermeyin. Elinizden hiçbir şeyin gelmediği durumlarda Tanrıya sığının. Ruhunuzu koruması için dua edin.

Tanrı sadece mükemmel olanı yaratır. Onun her yarattığı mükemmeldir çünkü O mükemmeldir. Ancak bizler, insanlar hasetliğimiz, açgözlülüğümüz ve kötülüklerimizin yüzünden bu mükemmeliyeti bozuyoruz. Bizden istenen yaşamı korumamız, yaşamı tüm varlıklar için daha işlevsel hale getirmemiz ve kalitesini geliştirmemizdir.

Dogmalara an uzak durun. Dogmalara insan bilincine bir aşağılamadır. İnsanlığı karanlığa çekmiştir. Dogmalar insan ruhunun öfke, kin, hasetlik, korku gibi olumsuz duygulardan ele geçirilmesine sebep olur ve bu tip kişiler acımasız, vicdansız ve kişiliksiz olurlar. Onlar dünyaya taparlar. Diğerlerine hükmetmek en büyük tutkularıdır. Para hırsı en büyük özellikleridir. Tanrının adını boş yere kullanırlar, amaçları kendi olumsuz hırs ve hedeflerini sadece. Bu tip insanların kötülükle kazandıkları şeylere özenmeyin. Onlara sempati dahi duymayın. Onlar kendi ruhlarını yok etmektedirler. Onları engellemek için elinizden bir şey gelmediği durumlarda Tanrıya sığının. Ruhunuzu koruması için dua edin.


KENDİNİZİ SEVİN

Kişi kendini benimseyip sevmeden Tanrıyı sevemez. Kendi karakterini ve yaptıklarını sevmesi gerekir. Kötülükte ve yanlışta kalarak bir ruhun kendini benimseyip sevmesi, vicdanının rahat olması olanaksızdır. Bu sebeple kişinin kendini sevmesi için doğrulukta ve iyide olmak şarttır. Sonucunda da Tanrıyı sevecektir.

Her insan Bütünün içinde tamamlayıcı bir bölümdür. Ruhlarımız Tanrıdandır. Kaynağımız Işık ve Kutsiyettir. Tanrı bizim içimizde biz Tanrının içindeyiz. Bu birliktelik dünyasal manada okyanus ve ondan kopan bir damla misalidir. Bedenli dünya yaşamımızda bencil tutkulardan, kibir, kin vs. olumsuz duygu ve düşüncelerden uzak, temiz bir yaşamla, ölüm ötesinde bu birliktelik tekrar kazanılacaktır. Kazanılabilirse kazanılacaktır.

GECE VE RUHLAR

Gecenin sessizliğinde ruhların sesi duyulur ve sadece saf olan ruhlar bu sesleri duyar. Gece, ruhlar birleşip bir ve bütün olduğunda daha da...