Translate

29 Temmuz 2021 Perşembe

BİLİNCİ SIĞ İNSAN ÖZELLİKLERİ

1. Az okur ama çok inanırlar.

2. Eşyaya insandan daha çok önem verirler.

3. Yalanı çok rahat söylerler.

4. Çok iyiliğiniz olsa bile bir hatada hepsini unuturlar.

5. Her şey için başkalarını suçlarlar.

6. Ara bozmak laf taşımak konusunda çok beceriklidirler.

7. Bir dedikleri bir dediklerini tutmaz ama ne kadar affediciyim diye övünürler.

8. Gereksiz bir kibirleri ve öz güvenleri vardır.

9. Acındırır, istediğini alır ve fırsatını bulunca yok olurlar.

10. Bencildirler ama farkında değillerdir.

Bu tip bilinçler henüz hayvani icgüdülerini aşamamış insanlardır. Henüz biyolojik genlerinden bağımsız bir düşünme ve hissetme farkındalığı geliştirememişlerdir. Bilinç beyinden bağımsız bir şeydir ve özneldir. Bir nevi tüm kainatta var olan elektromanyetik radyasyon gibidir. Beynin ürünü ise zihindir. Zihin beynin tecrübelerden edindiği ile oluşmuş bir yansımadır. Bilinç ise içgüdüseldir. Bizi herşeyle ilgili ama herşeyin üzerinde uyaran bir tanrısallıktır. Genellikle iyi bir uykudan sonra aklımıza gelen çözümler ya da başka bir şeyi düşünürken veya zihnimizin bir anlık boşalmasıyla içimize ilk doğan düşünce veya duygular bilinçten gelir ve genellikle doğrudur. Bilinçaltı ise kayıt merkezidir. Yaşanan tüm duygu ve düşüncelerin kaydedildiği yer. Buranın da olumsuz hatıraların etkisinden kurtulması çok önemlidir. Önemli olan insanın tüm evrende var olan bilince (farkındalığa) kendini uyarlayabilmesi ve sürekli orada kalabilmesidir.

YESHUA, THE LIGHT OF THE WORLD

  "I am the light of the world. Whoever follows Me, will never walk in darkness, but will have the light of life."


He will reveal the truth of life to you. He will give you a plan and purpose for your life. He will accompany you through life. And one day He will bring you to Heaven, His home, to share it with you forever. Now you see following Jesus, believing in Isa, accepting Yeshua as the Messiah is not a matter of signing up to another religion or trying to follow the laws or rules of religion which are really impossible to keep, and end up making us feel a failure and a disappointment to God. It means to enter into a personal relationship with Jesus Christ, to have your sins forgiven and to live life, not in darkness, with secularism, corruption, atheism, emptiness, shallowness or having to search for happiness in darkness. But to live life with the light of the world. Who is the real Jesus, Isa, Yeshua ? He's the One who says to you today, Follow Me and Find The Meaning of Life. Real Life. He loves you. Now your job is to respond to Him.



25 Temmuz 2021 Pazar

IŞIK VE DUA

Işığın görevi esas olarak düşüncelerin ve duyguların görünmeyen esaslarına açıklık, farkındalık ve saydamlık getirmektir. Yaşamınızı bu düşünceler ve duygular şekillendirmektir. Bir fiili gerçekliğin içine ışık (bilgi) girdiğinde oradaki gelişigüzel, keyfi güç ve otorite zincirlerini, ki bunlar ehil olmayan fırsatçı hiyerarşileri oluşturmuştur, kırar. Işıksız ortamda oluşmuş olan insanın kendisi için karar verme gücünü yok eden illüzyon, kandırma ve zihin yıkama ortadan kalkar ve insan özgürleşir. Bu nedenle yönetenler genellikle yönettiklerinin fazla aydın olmasını, bilgiye ulaşmasını istemezler. Çünkü tahtaları, imtiyazları sarsılacaktır. Onlar için bu durum yani halkın aydınlanması istenmez. Yalanla beyinler yıkanır ve sembollerle de insanlar farkında olmadan politikacıların ve büyük şirketlerin istedikleri yönde zihinsel olarak şartlanır. İnsanlarda farkına varmadan, istemeden, bilinçsizce bir takım tüketim ve yaşam alışkanlıkları başlar ve bunlar insanların hayrına değildir. Amaç bir takım azınlık şer kurnazlarının semirmesi içindir. Işığın yolu dendiğinde anlaşılması gereken bu parangaların kırılarak sömürülmekten, ezilmekten geniş halk kitlelerinin kurtarılması ve eğitilmesidir. Cahilliğin yok edilmesi kötülerin de yok olması demektir. Tanrısal, adil, sağlıklı ve mantıklı bir yaşamın dünya da kurulabilmesidir ancak bunu politikacılar ve mali gücü ellerinde tutanlar ve onların kuklası olan kuru kalabalıklar engellemektedir. 

Kurumsallaşmış dinlerde politikadır. Bu iblisler yüzünden insanların çoğu Tanrıyı, tanrısal değerleri terk etmektedir halbuki yapılması gereken politika haline getirilmiş kurumsal dinlerin ve yine Tanrıyı yok sayan bir takım ideolojilerin terk edilmesidir. Cehalet, barbarlık, adaletsizlik ve sevgisizlik gibi olumsuz şartlar ışıksız ortadan kalkamaz. Bu nedenle ışığı, Tanrısal ışığı temiz kalpli aydın insanların ele alıp yayması gerekir. Tanrısal gerçeklerin bilgisine ulaşmadan dünyada barış ve huzur olamaz. Burada çözüm Tanrıyı inkar değildir, tam tersi tanrısal değerleri benimseyip uygulamaktır.

Konu dua, ibadet ise burada kendiniz ön plandasınız. Yani bu işi kimsenin arkasında yapmayın. Yan yana yapabilirsiniz ama birisinin arkasında durup ona uymakla ibadet olmaz. Olsa olsa bir çeşit gösteri olur. Gösterişten kaçının. Kalben odaklanmadan yapılan duaların bir etkisi olmaz. Dua/ibadet edeceğiniz zaman köşe başlarını tutup herkes görsün diye bağıra çağıra aynı ezberden şeyleri tekrar edip durmayın. Bunları yapanlar putperestlerdir. Siz duanızı evinizdeki bir odanıza çekilip gizliden yapın.

Tanrının egosu yoktur. Bu nedenle önünde eğilmenizi istemez. Siz saygıyla ayakta durun yeterlidir. Dualarınız içten, samimi ve size ait sözlerle olsun. 

Maddiyat istemeyin. Önce Tanrıyı yüceltin, şükredin ve bağışlanma dileyin. O zaten her şeyi bilir. Gösteriş için yaptığınız her şeyin karşılığı ise yaptığınız gösterişten aldığınız her ne ise o kadar olacaktır.

Alpaslan Kuzucan 

BİLİNCİN GELİŞMESİ

Sıradan bir insanın küçük ve düşük frekanslı bir bilinci vardır. Buna karşın Tanrı diye adlandırdığımız varlık tüm kainatın Sonsuz Bilinç Okyanusudur.

Herbirimizin  görevi niteliksel olarak Tanrı gibilik vasfına ulaşmak, yeterince büyük bir bilinç seviyesine kavuşmak ve sonra bu Okyanusa dalarak Tanrı ile bir olmaktır.

İnsan yoğun üç boyutlu uzay ortamlarında yaşamak zorundadır hatta bedensiz olarakta bunu yaşamak durumundadır. Bedensiz olarak yaşayan ruh varlıklar eğer yeterince gelişmemişlerse Tanrıyı hissedemezler ve göremezler çünkü yüksek titreşimli boyutlara yükselemezler. Onun hakkında sadece bir şeyler duymuşlardır.

Tanrıyı anlamak için kişiler zeka olarak gelişmiş olmalıdırlar. Onun huzuruna nasıl varılacağını kavramış olmalıdırlar. Tanrının huzuruna çıkmak dünya daki her hangi bir yere ulaşmaktan çok daha zordur. Kişiler etik olarak mükemmel olmalıdırlar ki ancak o zaman Tanrı kendisine yaklaşılmasına izin verir. Aksi takdirde izin vermez. İradenin güçlü olması gereklidir. Yani bilincin, aksi takdirde sonsuzluklar arasında yol katetmek mümkün değildir. Ve tabi bilincin o yüksek frekanslarda kalabilmesi de önemlidir. O ince frekanslara adapte olmuş olması gerekir. Kaba, maddesel frekanslara adapte olmuş bir bilinç Tanrının ters yönüne doğru bir hareket içinde demektir.

Bilincin incelip yükselebilmesi ve büyümesi için gerekli enerjiler sadece ruh bedenli iken kazanılabilir. Fiziksel bedensiz bu mümkün değildir. Bedenin fiziki hareketleri ve yediği gıdalar ruhuna enerji yükler. İnsan bedeni bir çeşit yedikleri gıdalardan aldıkları enerjiyi ve fiziksel hareketleriyle oluşturdukları enerjiyi bilinç enerjisine dönüştüren bir fabrikadır. Böylece maddi gıdalar daki ve fiziksel hareketteki enerji dönüştürülür. Bilinç bu enerji sayesinde yükselebilir.

Alpaslan Kuzucan 

22 Temmuz 2021 Perşembe

HER İNSAN KENDİNE HASTIR

İnsanlar Tanrının hayatlarını kolaylaştırmasını ister ancak Tanrı herkesin yaşamını kişiye özgün, kendine has yapmak ister. Burada yanlış anlamalar doğmaktadır. İnsanın yaptığı şey kendine has olmazsa insan bunun çok önemli olduğunu hissedemez. Bu da kendi değerini anlamasına yardımcı olmayacaktır. Güveni sarsılacak ve diğerleri ile ilişkileri de bozulacaktır. Hatta kendi bedenine dahi gereken özeni göstermeyecektir. Aklına değer vermeyecektir. Kendi yapamayacağı şeyleri de başkalarının yapmalarını bekler olacaktır. Bu da bağnazlığı, dogmaları ve kör inancı getirecektir. Bu durumda kişinin kendisine verdiği değer kalmaz adeta bir koyun haline gelir. Saldırganlaşır çünkü kendine güveni yoktur. Saygısızlaşır çünkü kendisine saygısı yoktur. Kendi hayatının bir değeri kalmamıştır bu nedenle onun için başka hayatlarda değersizdir artık. Can almak onun için kolaydır.

Tanrı bunu istememektedir. Tanrı herkesin kendine has özellikleri ile yapabileceğini yaparak kendilerini değerli hissetmesini istemektedir. Bu şekilde ancak anlar insan ve hürafeye gitmez. İnsanlar tecrübe sahibi olmadığı konularda anlamakta zorlanacakları için hurafeye kayarlar. Bu nedenle insana önce neyi bilmediği öğretilmelidir ki buradan başlayarak insan bilgisini geliştirsin. Kimse kimsenin yerine, başkasının işini yapamaz. Bir takım duaların ya da ibadetlerin anlamadan tekrarını yapmakla insanın mutlu olacağını telkin etmek yanlıştır. Bu yol hiçbir gerçeğe götürmez.

İnsanın değerli bir varlık olduğu şüphesiz doğrudur ancak insan kendi değerini idrak etmek için bilgiye muhtaçtır. Kendi sahip olduğu yetenekleriyle anlayabileceği bilgiye. İnsanlar kesinlikle bir takım yalan vaatlerle anlamadıkları kör beklentilere sokulmamalıdır. Bu Tanrıya karşı gelmektir. Kendi şahsi menfaatleri doğrultusunda insanları din, ideoloji ya da başka bir ad altında güdenler kötü niyetli ve Tanrıdan yüz çevirmiş ruhlardır. Bunların inançları yoktur sadece bu işin ticaretini ve siyasetini yapıyorlardır.

İnsan önce kendi içinde ne olduğunu öğrenmelidir. Bilgiye ulaşmak dağa tırmanmak gibidir. Ama tırmanınca orada dinlenebileceğiniz düzlükler sizi bekler. İsterseniz orada uzanıp bir kaç bin yıl uyuyun. Ama sonuçta ilerlemek zorundasınız. Orada kalamazsınız. Bir sonraki adımı atmak zorundasınız. Diğer insanların başka şeyler yapıyor olmasına aldırmadan. Siz ilerledikçe anlayışta gelecektir. Kendi içinize döndükçe ve zihninizi sakinleştirdikçe anlayışlarınız genişleyecektir. Kendi değerinizi anlayacak ve aslında görünüşte zorluk gibi dursalarda yüzleştiklerinizin kendi iyiliğinize olduklarını görmeye başlayacaksınız. Çünkü insan hayatı çok daha büyük değerler için var edilmiştir. İlerlemeyi ana hedefiniz olarak görmedikçe yüzleşmeleriniz  size zorluklar olarak görünmeye devam edecektir. 

Alpaslan Kuzucan 

DURMAK DONMAKTIR

Neden gerçek, insan için önemlidir? Çünkü amaç, anlam ve yönün kaynağı gerçektir. Basit hayatta kalma güdüsünün dışında insan neden buradadır sorusunun cevabı gerçekte yatar.

Amaç, anlam ve yön size verilecek birşey değildir. Sizin hayata vermeniz gereken şeylerdir. Yeşua amaç, anlam ve yön olmuştur. Bu örneği takip etmek hepimiz için çok yararlı olacaktır. O Tanrı gibi olmuştur. Siz nesiniz? Dünya sizden kendisine bunları - amaç, anlam ve yön - vermenizi istiyor. Sizler gerçeğin kaynağı değilsiniz ancak gerçeğin ifadesi için vasıtalarsınız. Bunu yapabilmek sizi Tanrının askerleri yapacaktır. Tanrı gibi yapacaktır fakat Tanrı çok daha yücedir. Siz gerçekten Tanrı gibi olursanız Tanrı da kendisini bu mekanda sizin vasıtanızla ifade edecektir.

Burada bir taraftan ilerlemede ki başarınızın büyüklüğünü idrak ederken aynı zamanda da ifadesine vesile olduğunuz Yüceliğin karşısında tevazunuzu muhafaza edeceksiniz. Vesile olduğunuzla elbette eski halinizden bir basamak daha ileri bir varlık olacaksınız ancak Tanrı yine de sizi gölgede bırakacaktır. İşte bu noktada da hayata eşsiz katkınızı yapabilmenizi sağlayacak ilhamı Ondan alacaksınız. 

Tanrı sonsuzdur dolayısıyla ifade edilecek kademelerinde sonu hiç gelmeyecektir. Nasıl ki bu dünya da insan ilgisini kaybedince ve bu dünya ile ilgili hiçbir şeyi arzu etmez olunca artık bu limandan demir alma zamanı gelmiştir ve bunu, hüküm gelince hiç esef duymadan yapar aynı şekilde her bir boyutun gereğini yapan insan ruhu da sürekli bir ileriye, sonsuzluğa doğru yoluna devam etmek durumundadır. Burada bir basamağa takılıp kalan ruhlar ise yok olur. Taptığınız basamakta, boyutta donup kalırsınız.

Anlayalım ki - gerçek - ilerlemedir. Hep bir adım ileriye gitmektir. Durmak yoktur. Durmak donmaktır. Donmak ise ruhun ölümüdür. 

Alpaslan Kuzucan

20 Temmuz 2021 Salı

RUHSAL DUYUMLARIM

Pandemi iyi korkuttu insanları. Tek evliliğe tekrar dönüş oldu. Tabi istisnalar var hala sapkınlıkta devam eden. Bu pandemi bitmeyecek. Halihazırda bir sürü yeni virüs daha peydahlandı. Ne bulursa yiyen, tiksinti verici bir iştahı olan Çinlilerin ve pislikte çağ atlayan Hinduların memleketlerinden kaynaklanan.

Bu günler yine de iyi günlerimiz. Çünkü bitiyor. Bu hayasız gidişat, insanların barbarlığı, ölümsüzlüğü maddi bedenleri ile arayan sapık zenginlerin azgınlığı bitiyor.

Depremler, seller nasıl ki aniden sökün edip gelir ve herşeyi yok eder işte o son kapanışta da öyle olacak. Yavaş yavaş değişimler oluyor ama bunlar kimseyi panikletecek cinsten değil. Şartlar basamak basamak yerine geliyor ama bunlar duyarsız insanın görebileceği türden oluşumlar değil. Son ana kadar böyle devam edecek. Ürkütmeden. Sonra bir anda nasıl deprem; sallar ve donar kalır insanlar, kapanışta öyle olacak ama bu sefer donup kalmaya bile vakit kalmayacak. Kutupların, 24 saatin 1/4 inde ki bir zaman diliminde ekvator ile yer değiştirmesi ile oluşacak süpersonik ( saatte 1600 mil) rüzgarlar toprakları adeta kayalardan yırtarak toplayıp sulara atacak. Yeryüzünde taş üstünde taş bırakmayacak yer sarsıntıları olacak. Okyanus dalgaları kıtaların üzerinden aşarak birbirine kavuşacak. O kapanış anında herşey bir anda bitecek. Birkaç saatte ama insanlar birkaç saniyede bitecek. Kıtalar batacak, yeni kıtalar çıkacak. Ölenler ölecek, belki çok azımız sağ kalacağız. Yeniden taş devri şartlarından başlamak üzere orada burada, yüksek dağ tepelerinde kalan bir avuç dehşet içindeki insan... 

Ne zaman olacak derseniz, çok yakın ancak gününü saatini sadece Yüce Tanrı bilir.

Alpaslan Kuzucan 

I FOLLOW YESHUA NOT RELIGIONS

  "I am the light of the world. Whoever follows Me, will never walk in darkness, but will have the light of life."

He will reveal the truth of life to you. He will give you a plan and purpose for your life. He will accompany you through life. And one day He will bring you to Heaven, His home, to share it with you forever. Now you see following Jesus, believing in Isa, accepting Yeshua as the Messiah is not a matter of signing up to another religion or trying to follow the laws or rules of religion which are really impossible to keep, and end up making us feel a failure and a disappointment to God. It means to enter into a personal relationship with Jesus Christ, to have your sins forgiven and to live life, not in darkness, with secularism, corruption, atheism, emptiness, shallowness or having to search for happiness in darkness. But to live life with the light of the world. Who is the real Jesus, Isa, Yeshua ? He's the One who says to you today, Follow Me and Find The Meaning of Life. Real Life. He loves you. Now your job is to respond to Him.



18 Temmuz 2021 Pazar

BOZUK İNSAN DAVRANIŞLARI

Bozuk zihinli insanların tipik hastalıklı tavırları...

. Zayıf iradeli insanları ve bilhassa karşı cinsi kontrol etmek, onları etkilemek ve tahakküm etmek isterler.

. Doğal olmayan bir aşırı kendine önem verme tavırları vardır.

. Aşırı derecede hayran olunma ve ilgi duyulma beklentileri vardır.

. Tanrısal insanları sahte ithamlarla tahrip etme istekleri vardır.

. Hiç kimseyle duygusal bağ kurmazlar. Üzüntü, endişe veya başka bir şey duygu hissedemeyen bu kişiler, kendilerini başkalarının yerine koyamaz. Anlıyor gibi görünebilirler, çünkü bu, güven kazanmak için kullandıkları hileci karizmanın bir parçasıdır.

. Hiçbir zaman sözlerini tutmazlar. Onlar için , insanlar insan değil, istediklerini elde etmek için kullanacakları bir şeydir.

. Laf taşırlar.

. Gürültücüdürler, başkalarını rahatsız etmiş olmaktan dolayı bir hicap duymazlar.

. Kendilerini kontrol edemez ve duygusal patlamalar gösterirler.

. Çok hilekardırlar, ardı ardına yalan söylerler ve herkesi kendi çıkarları için kullanırlar.

. Hasettirler ve kendilerine tehdit gördükleri herkesi çok kıskanırlar.

. Hataları veya yalanları ortaya çıkınca hemen savunmaya geçer ve gerçeği münakaşalarla saptırmaya kalkarlar. Adeta ağız dalaşından kuvvet alırlar.

. Gerçek, özgün bir empatiden yoksundurlar. Ancak kurbanlarını ayartmak ve kontrol etmek için sahte empati mimikleri kullanırlar.

. Herşeyi kendilerine hak görür ve taleplerine anında rıza gösterilmesini beklerler.

. Sadakat duyguları yoktur. Cinsellik onlar için sadece hedeflerine ulaşmada bir araçtır.

. Vefa duyguları hiç yoktur.

. Normal insanların kötü şeyler yapmasını engelleyen utanç, suçluluk duygusu ya da diğer hislere sahip değillerdir.

. Mecbur kalmadıkça kurallara uymaz, kanunları çiğner ve başkalarının haklarına saygı göstermezler.

. Sebep oldukları zarar ve acıları hiç üzerlerine almazlar.

. Hata yapmaktan, suç işlemekten korkmazlar. Yakalanıp ceza almaktan çok korkarlar.

. Yüzeysel bir çekicik ve zekaları vardır ancak içgörüleri zayıftır.

. Duygusal kararlar alır ve uzun vadeli plan yapamazlar.

. Saldırgan olabilirler.

. Geçmişleri sorumludur.

. Suç eğilimleri vardır.

. Tıbbi yardımla dahi çok fazla değişemezler.


Bu bouklukların oluşmasında genetik, çevresel faktörler, kişinin deneyimleri ve beyin hasarının etkisi olabilir. Bu tip insanları yok sayıp onlardan uzak durmak en iyisidir. Onlarla uğraşmak hiç bir zaman iyi değildir. Ama belirtilerin farkında olmak ve onları tanımak önemlidir.

17 Temmuz 2021 Cumartesi

ANI YAŞAYIN

Anı yaşayın. Bu dünya mücadele yeri değildir. Tanrı dünyaya çok güzel şeyler verdi. Suyu verdi. Atmosferi verdi.  Mutlu olun diye. Sinirlendiğiniz an da Tanrıdan uzaklaşırsınız. Her zaman sakin olun. Geçmişe takılmayın.

Yeşua 2021

TANRI HAKKINDA

Tanrı sonsuz boyutta ve içinde muazzam renkleri barındıran bir Kaynaktır. Tanrıyı bir insan gibi düşünmeyin. O bazen seller gibi akar bazen yanardağlar gibi lav püskürür ama bu lavlar üzerinde yürüseniz bile sizi yakmaz. Orada muazzam bir huzur duyarsınız. Muazzam bir mutluluk ve özgüven duyarsınız. Bu kadarını söyleyebilirim. Daha fazlasına izin yok.

Yeşua 2021

16 Temmuz 2021 Cuma

TÜM KÖTÜLÜKLER İNSAN KAYNAKLIDIR

 "Bu dünya ahiretin tarlasıdır" denir. Yani bu dünya da yaşadığınız, yaşatıldığınız acı, tatlı tüm duygular sizin bilincinizin ahirette de yaşayacağı duyguları belirler. O zaman çirkin, sakat, hastalıklı ve yetersiz şartlarda gelen bahtsızların dünya da iken yaşadığı bu sürekli olumsuz şartların doğal uzantısı olan acı, dert, hayalkırıklığı ve mutsuzluk ahiretlerindeki yaşayacakları yaşam mı olacaktır? Hayır.

Son dakika da ya da zaman zaman kendinizi kandırıp mutlu olduğunuzu sanmanız kalıcı olmayacaktır. Meditasyon yapmanız veya baş aşağı durmanız bunu değiştirmeyecektir. Fiili olarak sürekli bir ömür boyu yaşanmışlıklar dururken kendinizi kandırarak ya da esrar çekerek anlık yaşadığınız sahte mutlulukların kalıcı olacağını düşünmek budalalıktır. Dertleri zevk edinmekle insan mutlu olamaz. İnsan kendisi ile başbaşa kaldığında tüm bu acı duygular kabus olup üzerine çöker. İnsan bu durumu kendi başına Tanrının müdahalesi olmadan çözemez. Olsa olsa " dertleri zevk edindim" diyen mazoşist bir akıl hastası olur. Öyleyse herkesin imrendiği bedenlerde ve şartlarda gelip bunu deneyimleyen insanlar imtiyazlı sınıf mıdır? Madem ki her yeni doğan bebek saf ve temiz olarak geliyor. Neden onlar beğenilmek, iyi insan olmasalar bile, sırf dış görünüşleri, servet ve/veya yetenekleriyle  istenilmek, arzu edilmek, el üstünde tutulmak gibi duyguları sürekli yaşarken bazıları, iyi olsalar bile hor görülmek, istenmemek, haksızlıklara uğratılmak gibi durumlara sürekli maruz bırakılarak acı duygular yaşatılmaktadır. Tüm bunlar biz insanların hatasıdır. Savaşlar, akraba evlilikleri, çocuk yaşta evlilikler, tecavüzler, kötü yada yanlış beslenme, eksik beslenme, doğayı tahrip, ihmaller, kazalar, bilgisizlikler, aç gözlülük, hasetlik gibi olumsuzluklarla kendi kendimizi mahvediyoruz. Nesilden nesile yığılan bu olumsuzluklar insan ırkını mükemmellikten uzaklaştırmıştır.

Milyonlarcası; köle olarak acılar içinde kıvrandırılan, tecavüz edilen, çocukları eşleri gözleri önünde öldürülen, katledilen insanların yaşadıkları bu acı duygular ahiretlerini nasıl şekillendirecektir?  Efendim iyilik böyle ezilmekten oluşuyor. Kötülükte çok beğenilmekten oluşuyor demeyin. Bu yalandır. Anlamsız bir yalan. Buna kargalar bile güler. Bu durumda ahirette, hadi cennet diyelim, sürekli mutlu yaşayacak ruhlar sonunda bozulup iblislere mi dönüşecek? Mutsuz yaşayarak nasıl mutlu duygular ruha yüklenebilir? Bundan da iyi ruhlar çıkar? Aynı mantıkla cehennemde acılar içinde yaşayanlar sonunda iyi olup meleklere mi dönüşecek? Mümkün değil. Bunun aksini düşünmek zavallılıktır. Daha da kötüsü korkaklıktır. Kendi kendine yalan söylemektir. Kötülüklere mani olmayıp onları meşrulaştırmaktır. Afyondur. İlahi adalet bu nedenlerle vardır. Yok edilecek ruhlar dahi önce verdikleri acıları, rahatsızlıkları bire bir olarak kendileri de bizzat çekip yaşayarak öderler ve sonra yok edilirler. Nasıl olsa yok edileceklere niye birde acı çektirilsin? denemez. Acıyı çeken neler yaptığının farkına varan ruhlardır. Son pişmanlık fayda etmez. Dünyada iken yaptıkları kötülüklere pişman olup kahrolan ruhlara bir de yok edileceklerine dair hüküm gelir ki bunun acısı Yeşua'nın bildirdiğine göre başka hiçbir acıyla kıyaslanamayacak büyüklükteymiş. 

Tanrı insanların mutlu olmasını istiyor. Ancak bazı insanların kendilerini kontrol edemeyip dünyaya tapmaları ve diğer insanları sömürme ihtirasları tüm bu acı olayların yaratıcısıdır. Neden Tanrı buna izin veriyor? Tanrısal işlerin anlayışı biz yaratılanlara sonsuz olarak ve sonsuz ölçüde kapalıdır. Tanrının her yaptığını anlamaya çalışmak ise kibirdir. Eş koşmaktır. İnsanların bazılarının kötülüklerine maruz kalan kurbanlara gelince Tanrı onların acı duygularını ruhlarından siler ve onlara yeniden şans verir. Tanrı azizdir. Yani yenilemez, O her daim galip gelendir.  O halde, haddimizi bilelim...


Alpaslan Kuzucan 

CİNSEL FRENİ PATLAMIŞ İNSANLAR OLMAYIN

Utanma duygusu olan ve kendini eşine bir armağan olarak sunan bakire kızlarla alay eden kadınlar sizler hayal kırıklığına uğratıldığı için cinsel freni patlamış ve ruhen hurdaya dönmüş bedbahtlarsınız. Aynı şekilde önüne gelen genç kızı yalan vaatlerle kandırıp iffetini bozduktan sonra sözlerini unutup terk eden erkekler de  aslında aynı manada cinsel frenleri boşalmış, hiçbir sözünü tutmayan fahişelerin erkek versiyonlarıdır. Yani erkek fahişelerdir.

Ömür boyu birliktelikler olabilmesi, bu birlikteliklerin aile adı altında derin bir minnet ve sevgi duygusu içinde geçebilmesi, daha doğrusu sürebilmesi için ilk aşk, ilk göz ağrısı adı altında hissedilen ve unutulamayacak olan bu derin ve kutsal anıya her iki cins de, eğer kişiler akıl hastası değillerse, muhtaçtır. Aksi takdirde amiyane bir tabirle "alışmamış o yerde don durmaz" sözü geçerlidir. Çünki frenler patlamış kalpler bozulmuştur. Böyle birliktelikler aşırı yağlı olduğu için hazmedilemeyen yemeklere benzer. Sonunda insanı kusturacaktır.

"Evet"iniz evet olsun. "Hayır"ınızda hayır olsun. Bu Tanrının sıfatıdır. Sizde bu sıfatla sıfatlanın. Cinsellik sadece insan ırkının üremesi için vardır. Bu bir spor değildir. Ya da üremek dışında bir zevk ve rahatlama aracı değildir. Öyle olsaydı hayvanları da  rahatlamaları için oniki ay istekli kılıp, sadece yılın belli bir kaç  ayına hapsetmezdi Tanrı.

Cinselliği bir eğlence haline getirenlerin hemen hepsi yürüyen hastalık merkezleri haline gelirler. Bu bir zevk aracı değildir. Öyle olduğunu sananlar sapıttıkça sapıtırlar ve sonra kendi cinslerine dönerler. Tatminsizlik obezlik boyutlarına ulaşınca tüm sapık davranışlar da takiben boy gösterecektir. Sonuç rahatlama değil delirmedir. Aklın, sağ duyunun ve ölçünün(izan) elden gitmesidir.

Bu şekilde deliren insanların ruhları da yüce Tanrının sıfatlarından uzaklaşıp, hastalanır. Sonunda, kabirde,  bilinçsiz madde enerjinelerine dönüşürler. Bu iyi bilinmelidir; Tanrıdan uzaklaşıp maddi aleme aşırı takılan ruhlar maddenin yapı taşlarını oluşturan, bireysel farkındalığı olmayan kaba frekanslı enerjilere dönüşürler. Bu nedenle eğer ruhlarınızın bireysel farkındalık sahibi bilinçler olarak kabirden sonra da yaşamlarını, varlıklarını sürdürmelarini istiyorsanız her türlü diğer dünyasal şeyler gibi cinselliği de gereği kadar, amacına uygun olarak kullanın. Kendinizi her an kontrol altında tutun. Aşırıya gitmeyin.

Alpaslan Kuzucan

14 Temmuz 2021 Çarşamba

KENDİNİZE ZARAR VERMEMEK İÇİN UYMAMIZ GEREKEN DAVRANIŞ KALIPLARI

 . Sizi rahatsız eden mesajları tekrardan okumayın.

. Sizi rahatsız eden videoları tekrar tekrar seyretmeyin.

 . Cevap vermeyeceğini bildiğiniz insanlara mesaj yazmayın.

. Sırf canınız sıkılıyor diye ayrılmış ya da terk etmiş olduğunuz insanları tekrar aramayın.

. Sizi anlayamayan insanlara kendinizi anlatmaya çalışmayın. Onlarla münakaşa etmeyin.

. İnsanları olduğu gibi kabul etmeyip onlara sanki başka kişiliklerde birileriymiş gibi davranmayın.

 . Neye ihtiyacınız olduğunu bildirmeden insanların size karşı başka türlü davranmasını beklemeyin.

 . Narsist insanlardan uzak durun.  Esasen narsistler hasta ruhlu, çocuksu korkuları olan zayıf kişiliklerdir. İstedikleri gibi kontrol edemeyecekleri insanlara hiç yanaşmazlar. Sadakat duyguları hiç yoktur. Aksine sürekli olarak yedekte kendilerince uygun birilerini bulundurma gayreti içindedirler. 

Narsistlerin çok rahat sizi terkedebilmeleri bencil beklentilerinin artık tarafınızca karşılanmadığını görmelerindendir, iradelerinin kuvvetinden değil fakat aşırı bencil olmalarındandır.

Narsistlerin devamlı ön planda olma kompleksleri vardır. Empati kuramazlar. Vefa duyguları hiç yoktur. Onlara verilecek en iyi cevap sanki yoklarmış gibi davranmaktır. Narsist insanların değişmesini beklemeyin.

9 Temmuz 2021 Cuma

MANEVİ ALEMLE TEMASTA ÖNEMLİ NOKTALAR

"Tanrı verendir. Sadece verir. Almaz."

Tanrı konuşmaz. Kalbi saf olanlara malum eder. Ezelden seçilmiş elçi yoktur. Kendini bu seviyeye yükseltebilmiş ruhlar vardır. Tanrı kayırmaz. Elçilerde insandır ve kendilerine malum edilenden nefsani sapmalar gösterebilmişlerdir. Hatta, açıkça söylemeseler de  peygamberlik görevini terk edip tamamen nefseniyete sapanları da vardır. Onları da meyvelerinden, yaptıklarından tanıyacaksınız.

Manevi âlemle temas kurabilme yolu yaratılış gerçeğini arayan tüm yolculara açıktır. Herkes ebedî yaşamı hak etmek için bu dünyaya geliyor. Dünya sınav yeridir. Milletiniz, dininiz, inancınız, maddi durumunuz,  cinsiyetiniz, tahsiliniz ve sosyal mevkiniz ne olursa olsun istisnasız herkes sevgiye ulaşmak ve Tanrıyı bilmek için buradadır. Herkes Kutsal Ruh dediğiniz Tanrının aktif enerjisinin bir zerresi olma hakkını elde etmek için burada sınavdadır. Bunun yolu da sevgiden geçiyor. Birlik bilincine ancak sevgiyle ulaşılabilirsiniz. Korkunun olduğu yerde ise sevgi yeşeremez. Korku sadece bir insanın hayata takıntılı bir şekilde bağlı olması durumunda ve bilinmeyenden korktuğu zaman yaşanır. Korku da bir egodur.

Ruhani insan, ya Tanrı katından ya da kendi ruhundan ilham alandır. Bu durum konuşma şeklinde olmaz ve gerektiği an da birdenbire içe doğuş olarak olur. Bu içe doğan ilhamlar yüksek varlıklardan da gelebilir direk kişinin kendi yüksek kimliğinden de gelebilir. Gelen ilhamlar anla ilgilidir. Gelecek yada geçmişi pek kapsamaz ancak o kişi bilmek isterse kendisine belli oranda bazı bilgiler verilir. Bu kişiler bazen farkında olmadan da yönlendirilirler. Yine bu kişilerin kimseden bu konuda asla maddi bir beklentileri olmaz. Kesinlikle para yada ücret  talep etmezler. Bildiklerini sunarken israr etmezler ve çok gerekmedikçe de insanlara karışmazlar. Alçak gönüllü ve yumuşak huylu insanlardır. Daha çok kendilerinin ve yakın çevrelerinin ruhsal gelişimleri ile ilgilidirler. Özel konulara girmezler. Fal kehanet gibi konulara girmezler. Gelecekten haber vermez spekülatif konuşmalar yapmazlar.

Medyumlar ise genetik bir takım yeteneklerinden dolayı ki bu insanlar çoğunlukla kadındır, öte alem varlıkları ile irtibata geçebilir, onlarla görüşebilirler ancak bunlar ölmüş insan ruhları değildir. Ölmüş insan ruhları ile, çok yakınınız bile olsa irtibat kurmak yoktur. Irtibat kurulanlar genellikle düşük enerjili varlıklardır ve medyumlar onlarla fal, kehanet gibi bir takım işler görüntüsü altında güya doğru bilgiler alarak, bir kısım geçmişe ait şeyleri bilirler, bu sayede insanları etkileyip onlardan maddi menfaat elde etmek amacındadırlar. Güvenilir değillerdir. Bunlar ancak ruhaniler tarafından yönlendirildiklerinde yüksek ruhlara kanallık yapabilirler. Burada da yine kendi benlikleri doğrultusunda mesajları çarpıtmak ve kendilerine menfaat temin etme gayretleri görülebilir ancak seansı yönetici durumunda olan kişi gerçek bir ruhani ise bunu hisseder ve gerekeni yapar. Medyumlar kendi başlarına öte alemle temas kurduklarında ölmüş kişilerin ruhlarıyla ya da uzaylı varlıklarla  temas kurduklarını iddia ederler ama aldatılmakta olduklarını bilmezler. Egoları kabarır ve kibirli olurlar. Diğer insanların özel hayatlarına da müdahale ederler. Temelde maddiyat, maddi beklentiler ağır basar. Medyumlara itibar edilmemelidir. Yine tütsüler ve semboller zararlıdır. Kullanılmamalıdır.


Alpaslan Kuzucan 

DUYGULAR BİLİNÇTEN DOĞAR

"İnsanları kutsayan da; kutsanan insanlarda, aynı aileden olur. Bu nedenle Yeşua Tanrı tarafından kutsanan tüm ruhlara kardeşim demekte bir sakınca görmemiştir."  

Duygular metaryalist felsefenin öne sürdüğü gibi beynin bir ürünü değildir. Duygu bilincin bir ürünüdür. Bilincin özel bir bölümünden çıkar. Sevgi de bu anlamda bilincin bir ürünüdür. Neftet de bilincin daha doğrusu bilinç eksikliğinin bir ürünüdür. Sevgi Tanrı bilincinin bir ürünüdür ve nefret ise Tanrısal bilinçten ayrılmış olmanın bir göstergesidir. Ölüm ötesinde beş duyu yoktur. Orada duygular hakimdir. Orada yaşamınızı sahip olduğunuz, bilincinize hakim olan duygular şekillendirir. Bu da gösteriyor ki cennet ya da cehennem diye tasvir edilen olgular bir haleti ruhiyeden ibarettir. Dünyadaki gibi beş duyu ile mekan içinde hissedilen maddi oluşumlar değildir.

İnsan beyni farklı durumlara karşı duygusal tepkilerini bioelektrik faiyetlerini uyarlayarak verir. Bilinç beden ile beyin vasıtasıyla etkileşime geçer. Mesela bazı duygular tansiyonunuzun yükselmesi ile sonuçlanır. Çehrenizi değiştirir ve tüm bunlar bilincinizin içinde bulunduğu durumun beyin vasıtasıyla bedene aktarılmasındandır. 

Beyin ruh ile beden arasındaki irtibatı sağlayan bir aktarım organıdır. Bilinç ruhtandır. Duygularımızı yaratan bölüm ise her ne kadar maddeciler aksini savunsa da  bilincimizdir. Beyindeki bioelektrik faaliyeler bilinçten gelen duygulara göre değişerek farklı beden hareketlerini ve  yüz ifadelerini ortaya koyar. Bu da bilincin bedenle beyin vasıtasıyla iletişime geçtiğinin göstergesidir. Beyin her ne kadar tüm bedenin hareketlerini de organize ediyor olsa da ruha ait bir organdır. Bu nedenle tıp ilmi beyine nüfuz edememektedir. Edemeyecektirde.

Yeşua

8 Temmuz 2021 Perşembe

İLAHİ BİLGELİK

Yer çekimini bilmiyorsanız yüksekten atlar ve  ölürsünüz. Ruhsal ve fiziksel dünyanın kanunlarını, işleyişini bilmelisiniz.

Kutsal kitaplar sadece dini olarak ele alınıp okunduğundan dini bir gelenek sembolü olmuşlardır. Tanrı hiçbir zaman kurumsal dinleri oluşturmamıştır. Yolları göstermiştir. O'na ulaşmanın bin bir yolu vardır. Dinleri insanlar şekillendirdi. Din bağnazlığı(kendi dinini tek gerçek diğerlerini bir şekilde geçersiz saymak), amacı unutup araca gömülmek yani bir şekilde kendi nefsimizi Tanrı yapmak, insanlar ve toplumlar arasındaki savaşları, nefreti büyütür. Tanrı adına savaş ise soykırımları getirir, getirmiştir de ve hala da bu aynı bağnazlık devam ediyor. Savaş-Nefret-Soykırım, bunlar Tanrının vasıfları değildir. Eğer bir din, kin ve düşmanlığın herhangi bir şeklini sergilerse dünya üstünde ‘Işık’ oluşturamaz. Çatışmalar, hoşgörüsüzlük ve karanlık ışığın olduğu yerde barınamaz.

İlahi bilgelik evrenseldir, sevgi ve barış isteklerini uyandırır. İnsanlar arasında ırk, inanç, zenginlik ayrımı yapmaz. Yer çekimi herkes içindir. İlahi bilgelik de öyle.

Maneviyat, ilahi bilgelik,  her kes için geçerlidir, yaşamın huzur ve ahenk içinde akması maneviyat olmadan olmaz. İnsanın bu dünyadaki sınavı aklı ile ikininin bir olduğunu idraktir. Ayrımcılık, bencillik yıkıma götürür. Bizler içinde bulunduğumuz bedenleri kullanan ama onların çok ötesinde varlıklar olmak için yaratılmış bilinçli enerji birimleriyiz ve bu enerji birimleri sürekli Tanrıdan beslenerek varlığını sürdürebilir. Bencillikle kendimizi kötülük denen fiillere kaptırıp bunları işledikce Tanrıdan gelen bu saf enerjilerle aramıza duvar öreriz. Kötülükler süreklilik kazandıkça duvar kalınlaşır ve bir yerden sonra ruhlar bu enerjileri alamaz olur ve ebedi yok oluşa doğru yönlenir. Bunun olmaması için herkes uyansın. Dünyada iken uyansınlar ki yaşamları kabirde son bulmasın.


Alpaslan Kuzucan

7 Temmuz 2021 Çarşamba

SAYGIYI VE HOŞGÖRÜYÜ ÖĞRENİN

İnsanlara sevgiyi, saygıyı ve hoşgörüyü öğrenmeleri gerektiğini söyle. Aksi takdirde toprağın bağrında kaybolup gidecekler.

Her vefat eden uyandırılmaz. 

Her uyandırılan hemen yeniden dünyaya gelme şansı bulamaz. 

Her gelen başaramaz. 

Ebedi yaşama giden yolun kapısının anahtarı bendedir. 

Ancak buluğ çağına gelemeden vefat eden küçük çocuklar doğrudan Tanrı katına gider ve tekrar yarım kalan yaşamlarını tamamlamaları için dünyaya gönderilirler. 

İlahi hazineler dünya hazinelerinden bariz bir şekilde çok daha kıymetlidir. Bu gerçeğe uyandıysanız ve bu bilinci zorlanmadan muhafaza edebiliyorsanız, siz ışıkta yürüyorsunuz demektir. Bu şekilde bir bakışa sahip değilseniz, gördüğünüzü sandığınız dünya ışığı (maddi ortamlar, deri, et ve kas) gerçekte yaşam gücü onları terk ettiğinde karanlıktan başka bir şey değillerdir. 

Bedeni esas alıyorsanız bu durumda siz uykuda geziyorsunuz, yaşam boyu süren bir uykuda yapılan bir gezintidesiniz demektir. Paraya, maddeye tapıyorsunuz ancak uykuda gezdiğinizden bunu fark edemiyorsunuz. 

Tanrıya, kıyas edilemeyecek farklı değerleri olan gerçek tarafa meyletmek çok daha iyidir. 

Bu dünya geçici bir sınav alanıdır. Burada ölümün hükmü geçerlidir. Doğan her şey ölür ancak sonsuz yaşamda ‘yaşam’ hüküm sürer. Ölüm yoktur. 

Bu dünya için değil, sonsuz yaşam için yatırım yapın. Aklı olan bu gerçeğe bir an evvel uyansın.


Yeşua

2 Temmuz 2021 Cuma

KUTSAL OLMAK İNSAN ÜSTÜ OLMAK DEMEK DEĞİLDİR

Yeşua'ya olan son derece barbarca ve kötü idi. Bu aslında dünyamızı kötülerin yönettiğinin açık göstergesidir. Kalabalıklar ise bu kötülüğü sürü psikolojisiyle ve rahatlarına geldiği için ebedileştirmektedirler. Aynı hasetlik temelli güç o zaman dini otoriteler ve ferisilerce uygulandığı gibi bu gün de değişen hiçbir şey yok. Halen de kalabalıklar işlerine geldiği müddetçe kötülüğün peşinden bilinçsizce gidiyorlar. Bu gidişata dur diyebilen akıllı ve gerçekleri görebilen biri çıktığında ise Yeşua'ya reva görülen barbarlık tekrarlanıyor. İhtişamlı yaşamlarının ellerinden alınacağı korkusuyla bu sözde elitler kutsiyete ve büyük bir sadelik içinde yaşayan kutsal insanlara öfke ile saldırıyorlar ve maalesef kalabalıklarda bu durumda kafalarını kuma gömmeyi tercih ediyorlar.

Yeşua'ya yapılan barbarlıklıkların nedeni yönetenlerin imtiyazlarının elden gitmesi korkusundan başka bir şey değildi. Onlara göre diğerlerinden biri gibi sıradan ve sade yaşamak aşağılık bir şeydi. Hatta Yeşua'ya karşı olmamalarına karşın Esseniler de kendilerini diğerlerinden üstün görüyorlardı. Yeşua bunların hepsini yıkmak üzereydi. O kardeşliği getiriyordu. Ama kendilerince ötekilerden sözde daha kutsal olma takıntısı bu insanların içinde bulunduğu sapık haleti ruhiyeyi belirliyordu. Bu farklılıklaştırma, ötekileştirme takıntısı Yeşua'nın eşitlik öğretisine tamamen zıttı. Yeşua'da kendini toplumdan tecrit etmek, yaşamdan kopmak yoktu. Onun için yaşam tek idi. Sevgi ve ışık bu tek yaşamın içinden çıkmalıydı. Yaşamdan koparak, bir takım özel gruplar kurarak kendilerini diğerlerinden ayırmak yanlıştı. Yeşua tüm insanların gelişmesiyle ilgileniyordu. Amacının özü de buydu. Gerçeğin bilgisi tüm insanlara açılmalıydı. Bir kaç üyeye değil.

Özlerinde tüm insanlar eşittir. Tüm insanların özleri Tanrının oğlu olmak üzere, ebedi yaşam için yaratılmıştır. Aradaki fark ruhların kendi yönelimlerinden oluşmaktadır. Kendi özgür seçimleriyle insanlar Tanrıya mı yoksa toprağa mı karışacaklarını seçerler. Bunda özgürdürler.

Temel olarak kimse geride bırakılamaz. Bu Yeşua'nın kimyasında vardı. Onun alanına giren herkesin ondan etkilenmemesi mümkün değildi. O sadece yolu gösteriyordu. Yaşamlarını değiştirmiyordu. Ya da insanları insanüstü yapmıyordu. Sadece yolu gösteriyordu. Gösterdiği gerçekler din otoritelerinin anlayışlarının çok ötesindeydi ve korkunç öfkeleri bundan doğuyordu. Kendilerini çok yukarılarda görenler aslında öyle olmadıklarına ayna vazifesi gören bir bilgelik karşısında öfke nöbetine giriyorlardı. Halbuki bu bilgilerle onlar da hatalarını düzeltebilirlerdi ama onlar karanlığın yolunu seçtiler. 300 yıl sonra da Hristiyanlık adı altında onun ismi alet edilerek yeni bir makyajlı pagan dini insanlara servis edildi. Amaç yine yönetenlerin kalabalıkları sömürmesinden başka bir şey değildi.

Yeşua'dan alınan bilgiler doğrultusunda,

Alpaslan Kuzucan 

ATOMIES OF THE HOLY SPIRIT

In the Kingdom of God there is no time or date. Duties were given at the exact point when they are to be done and they are done promptly. Nobody knows the times or the duties except God before they are given.

So, the particles of the Holy Spirit are always ready to take order and do it immediately as God's soldiers. Focused hundred percent, no questioning, no prediction, no hesitation and no delays. That's why to the atomy particles of the Holy Spirit while living in earthly bodies as humans, as it is too difficult to achieve in biological bodies, duties are not given or very seldom.

Only those human beings who have gained the right to enter the Kingdom of God namely Eternal Life after death are the atomies of the Holy Spirit.

 Yeshua

BİN KİŞİ DE BİR ONBİN KİŞİ DE İKİ KİŞİ

2000 yıl önce kutsal bir ruh aramızda bedenlendi ve şöyle seslendi dünyaya: 

"Geldim ki sizler ruhsal yaşama kavuşasınız ve bolluk içinde yaşayabilesiniz."

Ancak gerçek şu ki bu gezegenin insanları ilahi alemde tam bir hayal kırıklığı yarattı ve bu planetin üzerinde fiziksel olarak canlı olmalarına karşın ruhsal anlamda bir yaşam kuramadılar. Ruhsal yaşam ne olduğunuzu bilmek ve bunu kabul etmektir. Yani Tanrının varlığının bir uzantısı olduğunuzu, O'nun bir askeri olduğunuzu fark etmektir. 

Ruhsal yaşama sadece tek bir şekilde ulaşılabilir. Bilinçlerinizi yükselterek. Bunun için ruhlarınızın saf olması gerekir ve bu saflıkta kalplerinizin ve ellerinizin kötülüğe bulaşmamış olmasıyla sağlanır.

Şu an da zaman bu insan nesli için tükenmiş durumdadır. Ruhsal yardım kapısı kapanmıştır. Tanrı bu gezegeni terk etmiştir. İlahi enerjiler artık dünyaya akmamaktadır. İnsanların bir kısmının hala bir kurtarıcı beklemeleri tam bir ruhsal körlüktür.

Mesih bilincine erişmek için ne yaptınız? Yaşam ekmeği Mesih bilinciydi. Kaçınız Mesih Bilincine erişti de bu sayede kollektif dünya gezegeninin bilinci birlik anlayışına yükseldi? Bin kişi de bir kişi onbin kişi de iki kişi. Yine de Yüce Tanrımız daima bir açık kapı bırakır...

Yeşua

GECE VE RUHLAR

Gecenin sessizliğinde ruhların sesi duyulur ve sadece saf olan ruhlar bu sesleri duyar. Gece, ruhlar birleşip bir ve bütün olduğunda daha da...