Işığın görevi esas olarak düşüncelerin ve duyguların görünmeyen esaslarına açıklık, farkındalık ve saydamlık getirmektir. Yaşamınızı bu düşünceler ve duygular şekillendirmektir. Bir fiili gerçekliğin içine ışık (bilgi) girdiğinde oradaki gelişigüzel, keyfi güç ve otorite zincirlerini, ki bunlar ehil olmayan fırsatçı hiyerarşileri oluşturmuştur, kırar. Işıksız ortamda oluşmuş olan insanın kendisi için karar verme gücünü yok eden illüzyon, kandırma ve zihin yıkama ortadan kalkar ve insan özgürleşir. Bu nedenle yönetenler genellikle yönettiklerinin fazla aydın olmasını, bilgiye ulaşmasını istemezler. Çünkü tahtaları, imtiyazları sarsılacaktır. Onlar için bu durum yani halkın aydınlanması istenmez. Yalanla beyinler yıkanır ve sembollerle de insanlar farkında olmadan politikacıların ve büyük şirketlerin istedikleri yönde zihinsel olarak şartlanır. İnsanlarda farkına varmadan, istemeden, bilinçsizce bir takım tüketim ve yaşam alışkanlıkları başlar ve bunlar insanların hayrına değildir. Amaç bir takım azınlık şer kurnazlarının semirmesi içindir. Işığın yolu dendiğinde anlaşılması gereken bu parangaların kırılarak sömürülmekten, ezilmekten geniş halk kitlelerinin kurtarılması ve eğitilmesidir. Cahilliğin yok edilmesi kötülerin de yok olması demektir. Tanrısal, adil, sağlıklı ve mantıklı bir yaşamın dünya da kurulabilmesidir ancak bunu politikacılar ve mali gücü ellerinde tutanlar ve onların kuklası olan kuru kalabalıklar engellemektedir.
Kurumsallaşmış dinlerde politikadır. Bu iblisler yüzünden insanların çoğu Tanrıyı, tanrısal değerleri terk etmektedir halbuki yapılması gereken politika haline getirilmiş kurumsal dinlerin ve yine Tanrıyı yok sayan bir takım ideolojilerin terk edilmesidir. Cehalet, barbarlık, adaletsizlik ve sevgisizlik gibi olumsuz şartlar ışıksız ortadan kalkamaz. Bu nedenle ışığı, Tanrısal ışığı temiz kalpli aydın insanların ele alıp yayması gerekir. Tanrısal gerçeklerin bilgisine ulaşmadan dünyada barış ve huzur olamaz. Burada çözüm Tanrıyı inkar değildir, tam tersi tanrısal değerleri benimseyip uygulamaktır.
Konu dua, ibadet ise burada kendiniz ön plandasınız. Yani bu işi kimsenin arkasında yapmayın. Yan yana yapabilirsiniz ama birisinin arkasında durup ona uymakla ibadet olmaz. Olsa olsa bir çeşit gösteri olur. Gösterişten kaçının. Kalben odaklanmadan yapılan duaların bir etkisi olmaz. Dua/ibadet edeceğiniz zaman köşe başlarını tutup herkes görsün diye bağıra çağıra aynı ezberden şeyleri tekrar edip durmayın. Bunları yapanlar putperestlerdir. Siz duanızı evinizdeki bir odanıza çekilip gizliden yapın.
Tanrının egosu yoktur. Bu nedenle önünde eğilmenizi istemez. Siz saygıyla ayakta durun yeterlidir. Dualarınız içten, samimi ve size ait sözlerle olsun.
Maddiyat istemeyin. Önce Tanrıyı yüceltin, şükredin ve bağışlanma dileyin. O zaten her şeyi bilir. Gösteriş için yaptığınız her şeyin karşılığı ise yaptığınız gösterişten aldığınız her ne ise o kadar olacaktır.
Alpaslan Kuzucan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder