Çocuklarını bana getirirlerdi. Kutsamamı isterlerdi. Bazı çocuklar bana hemen gülümseyerek koşar ve dizlerime sarılırdı. Bazıları ise istemez ve annelerinin arkasına saklanırdı. Onlara istemeyenleri zorlamayın derdim. Zorlamalarını istemezdim.
Yeşua.
God, Tanrı, Holy Spirit, Kutsal Ruh, Yeshua, İsa Mesih, Divine Justice, energy, eternal life, second birth, ahiret, faith, inanç, religion, din, dua, prayer, reincarnation, bedenleşme, ruh, soul, freedom, calmness, morality, second death, resurrection, purity, Messiah consciousness, intuation, farkındalık, bilinç, wisdom, understanding, spirituality, repentance, cennet, love, sevgi, unity, cosmos, light, joy, kindness, generosity, awareness, ruhsal mesajlar, maneviyat, divine spirit 2000
Translate
4 Haziran 2017 Pazar
KIYAMET YOKTUR
Dünyanın sonu olacaksa yani gezegenin sonu bu maddi boyutta fizik ve uzay fizik kanunları içinde olacaktır. Kıyamet ve mucizeler yoktur. Mucize yapma yetkisini Tanrı kimseye vermedi ve vermez. Esasen var olan her şey Tanrının bir mucizesidir.
Bende mucizeler göstermeyi Tanrıdan çok diledim ama dileğim kabul edilmedi. Daha sonra anladım ki şayet bizim düşündüğümüz manada kıyametler olsa bu bir döngü oluştururdu. Belki ķıyametten sonra bir kaç yüzyıl insanlar düzelecek ama ardından bozulma yeniden başlayacaktı. Bu kısır bir şekilde sürecekti. Gelişmeden kendi kendini tekrarlayan kısır bir döngü.
Benim şifa gücüm vardı. Evet Tanrı bana kaderi değiştirme, ölüm yolundan döndürme yetkisi verdi. Ancak fiilen ölüyü diriltmek değildi bu. Fiilen yaşam kordonu kopan birinin ruhu tekrar bedene dönmez. Ben ölümcül hastaları tekrar iyileşme sürecine sokabiliyordum. Halende şifa veriyorum. Tıpkı sana yaptığım gibi. Sen beni gördün.
Tanrı insana özgür irade verdi ve neticesinde de insanların kendi özgür iradeleriyle ve hiçbir baskı görmeden Kendisine dönmelerini istiyor. Böyle bir durumda kıyamet diye bir olaya yer olamaz.
Şayet ben bir dokunuşta körlerin gözünü açabilseydim, böyle mucizevi bir gücüm olsaydı o zaman ilk olarak herkesin bana inanmasını ve Tanrıya dönmelerini sağlardım. Ama söz konusu durum böyle değildi. Ben iyileştirebiliyordum ve insanları tekrar toplumun kabul edebilecekleri oranda bir sıhhate getirebiliyordum.
İNSANLARA SEVGİYİ SAYGIYI VE HOŞ GÖRÜYÜ ÖĞRENMELERİ GEREKTİĞİNİ SÖYLE. AKSI TAKDİRDE TOPRAĞIN BAĞRINDA YOK OLUP GİDERLER. HER VEFAT EDEN UYANDIRILMAZ. HER UYANDIRILAN HEMEN YENİDEN BEDENLENME ŞANSI BULAMAZ. HER BEDENLENEN DE BAŞARAMAZ. EBEDİ YAŞAMA GİDEN YOLUN KAPISININ ANAHTARI BENDEDİR. SADECE BULUĞ ÇAĞINA GELMEDEN ÖLEN KÜÇÜK ÇOCUKLARIN RUHLARI TANRIYA DİREK OLARAK GİDERLER.
YESHUA.
Bende mucizeler göstermeyi Tanrıdan çok diledim ama dileğim kabul edilmedi. Daha sonra anladım ki şayet bizim düşündüğümüz manada kıyametler olsa bu bir döngü oluştururdu. Belki ķıyametten sonra bir kaç yüzyıl insanlar düzelecek ama ardından bozulma yeniden başlayacaktı. Bu kısır bir şekilde sürecekti. Gelişmeden kendi kendini tekrarlayan kısır bir döngü.
Benim şifa gücüm vardı. Evet Tanrı bana kaderi değiştirme, ölüm yolundan döndürme yetkisi verdi. Ancak fiilen ölüyü diriltmek değildi bu. Fiilen yaşam kordonu kopan birinin ruhu tekrar bedene dönmez. Ben ölümcül hastaları tekrar iyileşme sürecine sokabiliyordum. Halende şifa veriyorum. Tıpkı sana yaptığım gibi. Sen beni gördün.
Tanrı insana özgür irade verdi ve neticesinde de insanların kendi özgür iradeleriyle ve hiçbir baskı görmeden Kendisine dönmelerini istiyor. Böyle bir durumda kıyamet diye bir olaya yer olamaz.
Şayet ben bir dokunuşta körlerin gözünü açabilseydim, böyle mucizevi bir gücüm olsaydı o zaman ilk olarak herkesin bana inanmasını ve Tanrıya dönmelerini sağlardım. Ama söz konusu durum böyle değildi. Ben iyileştirebiliyordum ve insanları tekrar toplumun kabul edebilecekleri oranda bir sıhhate getirebiliyordum.
İNSANLARA SEVGİYİ SAYGIYI VE HOŞ GÖRÜYÜ ÖĞRENMELERİ GEREKTİĞİNİ SÖYLE. AKSI TAKDİRDE TOPRAĞIN BAĞRINDA YOK OLUP GİDERLER. HER VEFAT EDEN UYANDIRILMAZ. HER UYANDIRILAN HEMEN YENİDEN BEDENLENME ŞANSI BULAMAZ. HER BEDENLENEN DE BAŞARAMAZ. EBEDİ YAŞAMA GİDEN YOLUN KAPISININ ANAHTARI BENDEDİR. SADECE BULUĞ ÇAĞINA GELMEDEN ÖLEN KÜÇÜK ÇOCUKLARIN RUHLARI TANRIYA DİREK OLARAK GİDERLER.
YESHUA.
3 Haziran 2017 Cumartesi
EMBRACED
To be embraced by Truth is to be the object of Divine favor; it is to be blessed by the invasion of Truth into the mind. One is transferred from darkness into Light, from ignorance to understanding, from death to life, from self to God. Embraced speaks of God's initiative; regeneration takes place, and conversion is experienced. Because of grace man is embraced by the God of Truth and His Word of Truth.
Belief in the Truth and practice of the Truth are the inevitable responses to being embraced by the God..
Truth transforms and requires emulation.
Belief in the Truth and practice of the Truth are the inevitable responses to being embraced by the God..
Truth transforms and requires emulation.
KABUL EDİLİŞ
Gerçek tarafından kabul edilmek Kutsal lütfa mazhar olmaktır. Aklın gerçek tarafından kontrol edilmesidir. Kişinin karanlıktan aydınlığa, cehaletten anlayışa, ölümden yaşama, kendinden Tanrıya geçişidir.
Kabul edilmiş olan Tanrının inisiyatifinde konuşur. Dönüşüm yaşanmaktadır. Lütuf sebebiyle kişi Gerçeğin Tanrısı tarafından ve Onun Sözlerinin Gerçeğince kabul edilmiştir.
Gerçeğe inanç ve Gerçeğin yaşanması Tanrı tarafından kabulun kaçınılmaz yansımalarıdır.
Gerçek, dönüştürür ve benzetmeye çalışır.
Kabul edilmiş olan Tanrının inisiyatifinde konuşur. Dönüşüm yaşanmaktadır. Lütuf sebebiyle kişi Gerçeğin Tanrısı tarafından ve Onun Sözlerinin Gerçeğince kabul edilmiştir.
Gerçeğe inanç ve Gerçeğin yaşanması Tanrı tarafından kabulun kaçınılmaz yansımalarıdır.
Gerçek, dönüştürür ve benzetmeye çalışır.
2 Haziran 2017 Cuma
ÖZGÜR SEÇİM
Kör inanç putperestliktir. Tanrıya yaklaştıkça insanlar dünyadan uzaklaştıklarını hissederler. Maddeden uzaklaştıklarını hissetmek çoğunu rahatsız eder. Maddi tutkularından uzaklaşmak hoşlarına gitmez. Tanrı isteseydi herkesi istediği gibi yaratırdı ama o insana özgürlük verdi. O insanın özgür iradesiyle yüzünü kendisine dönmesini istiyor. Zorlama yapmıyor.
İnsan kendine ait olmayana bakmamalı, kendine ait olmayanı almamalıdır. Kendinize ait olanı istediğiniz gibi kullanabilirsiniz. Elbette kendi eşinize yaklaşabilirsiniz.
Mucize sadece Tanrının yapabildiği bir şeydir. Benim bir dokunuşla körlerin görmesini sağladığım söyleniyor. Tanrı bana mucize gösterme gücü verseydi ilk yapacağım şey herkesin bana inanmasını sağlamak ve yüzlerini Tanrıya çevirmek olurdu. Tanrı bunu istemiyor. O özgür iradeleriyle insanların kendisini seçmelerini bekliyor. Önemli olan da değerli olanda budur. Seçimin özgür irade ile yapılması.
Yeşua
İnsan kendine ait olmayana bakmamalı, kendine ait olmayanı almamalıdır. Kendinize ait olanı istediğiniz gibi kullanabilirsiniz. Elbette kendi eşinize yaklaşabilirsiniz.
Mucize sadece Tanrının yapabildiği bir şeydir. Benim bir dokunuşla körlerin görmesini sağladığım söyleniyor. Tanrı bana mucize gösterme gücü verseydi ilk yapacağım şey herkesin bana inanmasını sağlamak ve yüzlerini Tanrıya çevirmek olurdu. Tanrı bunu istemiyor. O özgür iradeleriyle insanların kendisini seçmelerini bekliyor. Önemli olan da değerli olanda budur. Seçimin özgür irade ile yapılması.
Yeşua
TRUE HOLINESS
Because God is holy, man is to be holy. Man’s responsibility is anchored in who God is. The command is “You shall be holy, for I, your God, am holy” God is both the standard and the motivation. Ultimately it is not the written Law that is man’s standard but God’s unchanging holiness, God Himself in His eternal essence.
Sin, therefore, though it is the breaking of the Law is more profoundly an attack upon the very person of God. Sin is properly evaluated when it is compared to God’s holiness; it is seen to be what it really is when God is seen to be who He really is. The sinfulness of sin is apparent when the holiness of Deity is revealed. Sin is sin because God is holy, for sin is that which is inconsistent and incompatible with who God is. Because of this man should flee sin and pursue holiness. We are not told to be omnipotent, omniscient, or immutable, but we are, without equivocation, to be holy. This is the only attribute that we are commanded to emulate.
Right is not determined by consensus or decree, but by the thrice holy God. It must be emphasized that holiness is not what God wills but what God is. An act or attitude is not holy because God determines that the act or attitude will be holy for man but because the act or attitude is consistent with what or who God is. In other words, right and wrong are determined by God’s essence not by His will. Again, God is Law. But it must be observed that in the most profound sense God’s will is part of His essence, not something that is external to His essence. The will is part of God; the essence is all that God is.
God’s holiness is also revealed in Yeshua, who is called “the Holy One of God". Of all men, He alone has exhibited true holiness, the holiness of God. No fault could or can be found in Him because no fault is in Him, neither in thought, deed, nor word. He “committed no sin, nor was deceit found in His mouth”. His life, His teachings, and His works were all personifications of holiness; in flesh He manifested God’s holiness perfectly.
Sin, therefore, though it is the breaking of the Law is more profoundly an attack upon the very person of God. Sin is properly evaluated when it is compared to God’s holiness; it is seen to be what it really is when God is seen to be who He really is. The sinfulness of sin is apparent when the holiness of Deity is revealed. Sin is sin because God is holy, for sin is that which is inconsistent and incompatible with who God is. Because of this man should flee sin and pursue holiness. We are not told to be omnipotent, omniscient, or immutable, but we are, without equivocation, to be holy. This is the only attribute that we are commanded to emulate.
Right is not determined by consensus or decree, but by the thrice holy God. It must be emphasized that holiness is not what God wills but what God is. An act or attitude is not holy because God determines that the act or attitude will be holy for man but because the act or attitude is consistent with what or who God is. In other words, right and wrong are determined by God’s essence not by His will. Again, God is Law. But it must be observed that in the most profound sense God’s will is part of His essence, not something that is external to His essence. The will is part of God; the essence is all that God is.
God’s holiness is also revealed in Yeshua, who is called “the Holy One of God". Of all men, He alone has exhibited true holiness, the holiness of God. No fault could or can be found in Him because no fault is in Him, neither in thought, deed, nor word. He “committed no sin, nor was deceit found in His mouth”. His life, His teachings, and His works were all personifications of holiness; in flesh He manifested God’s holiness perfectly.
1 Haziran 2017 Perşembe
SON SÖZ
SAVAŞ İNSANLARIN ZİHNİNDEKİLERİ
DEĞİŞTİREMEZ! GELECEK SAVAŞLARI DA ENGELLEYEMEZ!
DOĞRULUĞU YA DA KARDEŞÇE SEVGİYİ KANUNLARLA DA SAĞLAYAMAZSINIZ. BU İÇTEN GELMELİDİR. İNSANLARIN
KALPLERİNİN İÇİNDEN. DÜNYA ÜZERİNDE ANLAMLI VE KALICI BİR HUZURU ANCAK RUHSAL
AYDINLANMA SAĞLAYABİLİR.
DÜŞÜNMEYİ ÖĞRENMELİYİZ.
DÜŞÜNCE SANDIĞIMIZ ÖN YARGILARIMIZI DÜZENLEYİP YENİDEN DEĞERLENDİRMEK DEĞİLDİR.
BUNUN İÇİN GÜVEN ORTAMLARI GEREKİR Kİ HER ŞEYİN TEMELİ OLAN SEVGİ (OLUMLU DÜŞÜNCE VE DAVRANIŞ) ORADA YETİŞEBİLSİN.
SEVGİYİ VE ŞEFKATİ ÖĞRENMELİYİZ.
SEVGİYİ VE ŞEFKATİ ÖĞRENMELİYİZ.
TÜM CANLILARIN HAKLARINA VE BU DÜNYADAKİ ROLLERİNE SAYGILI OLMAK ZORUNDAYIZ.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
GECE VE RUHLAR
Gecenin sessizliğinde ruhların sesi duyulur ve sadece saf olan ruhlar bu sesleri duyar. Gece, ruhlar birleşip bir ve bütün olduğunda daha da...
-
Yer çekimini bilmiyorsanız yüksekten atlar ve ölürsünüz. Ruhsal ve fiziksel dünyanın kanunlarını, işleyişini bilmelisiniz. Kutsal kitaplar ...
-
Holy Spirit is not cast down nor descend but humans must rise up cognitively to become a Holy Spirit. Yeshua, 21st February, 2018
-
GOD DOES NOT LIKE DOUBT If any of you lacks wisdom, you should ask God, who gives generously to all without finding fault, and it will be ...