Translate

8 Şubat 2020 Cumartesi

İSA MESİH'İN (YEŞUA'NIN) YAŞAMI

İsrail'in sıradan bir köyünde, neredeyse 2000 yıl önce hayvanlar için ağıl olarak kullanılan bir mağarada bir bebek dünyaya gelmiştir. Bugün tüm dünya, Hıristiyan olsun olmasın O'nun doğumunu kutlamaktadır.

Bu bebek otuz yaşına gelinceye kadar sıradan bir Yahudi’nin hayatını yaşamıştır. Otuz yaşına vardıktan sonra üç sene sürecek ilahi bir hizmete başlamıştır. Bu kişi tarihi değiştirmek üzere dünyaya gelmişti. Halk O'nu memnuniyetle dinliyordu: “İsa konuşmasını bitirince, halk O'nun öğretişine şaşıp kaldı. Çünkü onlara kendi din bilginleri gibi değil yetkili biri gibi ders veriyordu.”.

İsa Mesih’in yaşamı o kadar temizdi ki, düşmanlarına şu ifade ile meydan okuyabildi: “Hanginiz bana günahlı olduğumu kanıtlayabilir? Gerçeği söylüyorsam, niçin bana iman etmiyorsunuz?”. Bu sorusuna aldığı tek cevap sessizlikti; soruyu yönelttiği kişiler ise O'nu öldürmek isteyenlerdi.

İsa Mesih'in ahlaki başarısı, tüm çağlardaki öğretmen veya peygamberler ile kıyaslandığında şaşırtıcıdır. Tanrıya daha çok yaklaştıkça, kendi başarısızlığımızı, çürümüşlüğümüzü ve kusurlarımızı daha çok fark ederiz. Aynaya bakarken odanın içi ne kadar aydınlıksa, tıraş olmaya ne kadar çok ihtiyacımız olduğunu daha çok anlarız. Ahlak alanında, sıradan ölümlüler için bu tartışılmaz bir gerçektir.  Yeşua da kendisine bakanlara gerek yaşamı ve gerekse de sözleriyle kendi kötülüklerini gösteren bir ayna idi.

İsa Mesih'in sanılan ölüm biçimi, halk önünde çarmıha gerilme şeklinde olmuştur. Hükümet bu cezanın sebebi olarak, dine küfrü göstermiştir. Ciddi şekilde işkenceye uğrayan İsa Mesih, gerçek ismi Yeşua' dır, kollarından halatla bağlı olmasına karşın ellerinden ve ayaklarından çarmıha çakılmış ve çarmıh üzerinde çok yavaş ve acılı bir ölüme terk edilmiştir. Çivilerin kullanılmasının asıl amacı şifa dağıtan o kutsal ellerin tahrip edilmek istenmesiydi. Altıncı saatte öldüğünün kesin bir şekilde anlaşılması için bedeninin yan tarafı bir mızrak tarafından deşilmiştir. Ancak gerçekte İsa ölmemiş sadece bayılmıştı. Yani onu öldüremediler. Bedeni mağara mezara düz bir kaya üzerine yerleştirildi. Musevi adetlerine göre keten bez şeritleri ile sımsıkı sarılmıştı ve üzerine baharatlar sürülmüştü. Yuhanna bölümünde otuz litre baharatın kullanıldığı yazılmıştır ki bu miktar bedeni komple sıvazlamak için fazlasıyla yeterlidir. Mezarın girişini yaklaşık 2 ton ağırlığındaki bir kaya ile kapatan Romalı askerler, bu kayayı mühürlemiş ve İsa'nın üçüncü gün dirileceğine dair sözleri yüzünden rahatsız olan Yahudi din adamlarının baskısı ile mezarın başında nöbet tutmaya başlamışlardır.

Bütün bunlara rağmen, üç gün sonra İsa (Yeşua) Mesih kendine gelmiş (mucizevi bir şekilde Tanrı tarafından iyileştirilmiş) ve mezarı terk etmiştir. Topluluk içine bir daha karışmayan Yeşua sadece havarileri ile görüşmüş ve bir müddet sonrada onların gözü önünde tepelik bir yerde bedeni ile birlikte göğe alınmıştır.

Yeşua'nın dirilmediğini ispatlamak için her şeyi yapmaya çalışan Romalı ve Yahudi liderler, Yeşua'nın ölü bedenine sahip olsalardı, bu bedeni teşhir ederek Hıristiyanlığı tarihe gömebilirlerdi. Ancak ellerinde beden olmadığı için, sadece görgü tanıklarını katletmekten başka çare bulamamışlardır.
Yeşua çarmıh üzerinde iken bayılmadan evvel son sözleri kendisine bu kötülükleri yapanlar için Tanrıdan bağışlanmalarını dilemek şeklinde olmuştur ama buna karşın ona bu kötülüğü yaptıranlar kendi aralarında “Paskalya’ ya onu da kurban ettik" diyerek gülüşmüşlerdir.

Yeşua ağırlıklı olarak toplam üç senelik vaazlarında kutsal yaşamdan bahsetmiştir. Ebedî yaşamdan ve bunun yolununsa sevgi olduğundan bahsetmiştir. Kalplerdeki hakîm duygunun saf sevgi olmadan Tanrının huzuruna çıkılamayacağından bahsetmiştir. Sevgi kapısının anahtarının kendisinde olduğundan bahsetmiştir. Sevginin en yüce değer olduğunu vaaz etmiştir.

Ruhu şad olsun...

Hiç yorum yok:

GECE VE RUHLAR

Gecenin sessizliğinde ruhların sesi duyulur ve sadece saf olan ruhlar bu sesleri duyar. Gece, ruhlar birleşip bir ve bütün olduğunda daha da...