Translate

27 Şubat 2020 Perşembe

YEŞUA DİYOR Kİ (TEKRAR)

YOKLUKTAN VARLIĞA

Şu anda hiçbir toplum ya da millet yok ki fertlerinden çoğunluğunu varlık içindeki varlıklar olarak söyleyebilelim. Her toplumda birkaç kişi var, varlık içindeki yokluktan varlık içindeki varlıklar halkasına girebilmiş durumda olabilen.

Yeşua.

25 Şubat 2020 Salı

YEŞUA BİLDİRİYOR

HATIRALAR

Geçmişimizdeki yaşanmış tüm acı ve kötü duygu ve düşünceleri unutmalıyız. Bunları yaratan olayları unutamasakta yarattıkları olumsuz sonuçların üzerimizdeki etkilerini ortadan kaldırmak zorundayız. Bilhassa yaşamımızın son yıllarında taşıdığımız tüm düşünce ve duygularımızı mezara da taşırız. Öyleki eğer kabirde kıyamete kadar uyuyacağımıza inanırsak orada uyur kalırız. Bu sebeple tüm olumsuz duygulardan ve düşüncelerden kurtulun. Tanrının ışığına konsantre olun. Ölmekte olan bir insana son dakikada gideceği yer gösterilir.

Yeşua

24 Şubat 2020 Pazartesi

YÜKSEK BİLINÇ NEDİR?

Farkındalık ya da yüksek bilinç bize varoluşun temel haklarına her durumda saygılı olabilmemizi sağlayan yeteneklerin toplamıdır.

ÜSTAT RUHLAR

Üstat ruhlar üstün ruhlar demek değildir. Sadece bilinçlerini kendi çabaları ile yükseltebilmiş ruhlardır. Bu ruhlar özel olarak yaratılmamıştır. Değer olarak tüm ruhlar Tanrı önünde eşittir. Sadece bilinçlenme farkları dolayısıyla ileri gitmiş Tanrıya daha yakınlaşmış olanlar vardır.

Bu yüksek bilince ulaşmış ruhlarda benlik, ego yoktur. Birlik bilinci hâkimdir. Geride kalanları aşağılamazlar tam tersi onlardan çaba gösterenlere yardım eder yol gösterirler. Bu ruhlar Dünya ‘da bedenlendikleri zaman geldikleri alanı aydınlatmakla görevlidirler. Bu alandaki varlıkları yaydıkları yüksek frekanslı enerjileri ile olumlu yönde etkilerler ancak maalesef insanların çoğu onları örnek alacaklarına onlardaki bu kendilerince sebepsiz huzur ve mutluluk hallerinden rahatsız olur hatta onlara düşman olurlar. Bu tip üstat insanlara küçük çocuklar ve hatta bazı hayvanların davranışları dahi çok farklıdır.  Onlardaki olumlu farklılığı âdeta hissederler. Onlardan rahatsız olan bazı çocuklarda olabilir.

Bu tip bilinçleri yüksek, ışıkları parlak kutsanmış üstatlar dünyada bedenlendiklerinde erken dönemlerinde çoğunlukla büyük travmalar yaşarlar. Çok azı çocukluktan ne için geldiğinin farkındadır. Genelde de zaten çocukluklarından itibaren ağır basan manevi yönleri bu travmalaların etkisiyle, bunlardan iyileşme çabaları ile daha da belirginleşir. Onlar bu dünyaya istedikleri şeylere sahip olmak ya da her dünyevi şeyi yapmak için gelmediklerinin içsel olarak farkındadırlar. Tanrı ve ruhsal âlemdeki diğer bedenlenmemiş üstat ruhlar onlara gerektiğinde yol gösterir, yardım ederler. Yalnız bırakmazlar. İçgüdüleri güçlü olan bu ruhların kalplerinde Tanrı sevgisi çok güçlüdür ve zihinleri de çok aydınlıktır. Maddesel bağlılıklar onlardan bazılarını zamanla etkilese de bu kalıcı olmaz ama tek tük olsa da sapıp kutsal halkadan düşmüş ruhlarda vardır. Çoğunluğu bu dünyada almak için değil ama bedenlendikleri alana katkıda bulunmak için bulunduklarını bilirler.

Bu tip görevli üstat ruhlar geliş amaçlarına uygun olmayan davranışlara yönlendiklerinde çoğunlukla fiziksel rahatsızlıklar onları ikaz eder.


Alpaslan Kuzucan

MUTLULUK

Analitik zihninizin her şeyi aşırı düşünmesini durdurun ve dinleyin. Kendi iç sesinizi dinleyin. Bu sezgileriniz, özellikle ilk sezginiz genellikle doğrudur ve sizin için en hayırlı olanın verilerini vermektedir. Analitik zihninizin size yüklediği kaygıları bırakın. Elinizden gelen her ne varsa yapın ama sonrasında zamana bırakın. Beklerken kendinizi yiyip bitirmeyin. Yüksek benliğiniz ya da ruhunuz sizin için en iyisini size sürekli olarak hissettirecektir. 

Kendinize sorun:

Beni ne mutlu eder? 
Bana zamanı unutturan şeyler  nedir?
Yetenekli ve iyi olduğum şeyler nelerdir?
Benim için en önemli olan nedir?
Maddi manevi sahip olduklarımla kendime ve sonra başkalarına nasıl yardımcı olabilirim?
Gerçek olumlu katkı nedir?
Gercek iyilik nedir?

TEKAMÜL (BİLİNCİN YÜKSELMESİ)

Tekamül etmek için gerekli davranışlar sunlardır:

1. Mantıklı düşünmek.


2. Sağduyulu ve olumlu hareket etmek.

3. Doğru yönü seçme yeteneği.

4. Her tür korku ve saldırganlıktan uzak durmak.

5. Mağduriyet düşüncelerinden kaçınmak.

6. Aşağıda belirtilen kavram ve söz ve davranışlardan uzak durmak.


a. Çeşitlik ya da farklılık.
b. Ahlaki görecelik.
c. Sanata ve müziğe gereğinden fazla değer vermek.
d. Cinsel kimlikte gevşeklik veya aşırılık.
e.Tanrı ya da diğer ruhsal kimliklerden nefret etmek.
f. Dağınıklık, baştansavma ya da cıvık davranışlar, aşırı duygusal ya da kaba-saba sözlerle konuşmak.
g. Özensiz ya da iffetsiz giyim kuşam.

AVOID SLOPPY THINKING (REPEAT)

  • SELF DEVELOPMENT

Developing means logical thinking, ability to take direction, staying out of fear and arrogance, avoiding victim thinking, and avoiding liberal concepts such as diversity, moral relativism, valuing music and art too much, sexual laxness or excess, hating God or other spiritual figures, and generally sloppy thinking.

23 Şubat 2020 Pazar

TANRIYI TAKDİR ETMEK

Her türden bağımlılığa (madde, bilgi, spor, yol, yöntem, enerji, şifa v.s.) eğimli olanlar genellikle diğer insanları da bu yola sokma gayretine girerler. Bu fanatikliktir. Yobazlar bunu din adı altında inançsız kişilerde eşitlik, emek vs sloganları altında yaparlar. Amaç sadece kendi maddi tutkularını sınırsız tatmin etmektir. Tüm bunlarda farklı bir çeşit puta tapmaktır.

Aydınlanmak tüm bağımlılıklardan, tutku ve korkulardan kurtulmaktır. Bu, esasda Tanrıyı rahata, lüks ve sefahata kavuşmak için değil var ettiklerindeki ahenk ve dengeden, bunları gözlemleyerek, taşıdıkları bilgi ve muhteşemliği sezerek bunları var eden kaynak olan bir Tanrı olduğu için sevmektir. Bu da ancak yüksek bilinç seviyeli varlıkların takdir edip yapabileceği,  saygıyla kavrayabileceği bir durumdur.

22 Şubat 2020 Cumartesi

YEŞUA BİLDİRİYOR (TEKRAR)

HASTA RUHLAR 

Bazı insanlar her günün sonunda Tanrıya bir adım daha yaklaşır. Az bir kısmı bir çok adım ve erenler ise koşarak yaklaşır. Bir kısım ise, bu dünyanızda çoğunluk, Tanrıdan bir adım uzaklaşır. Genelde ise koşarak uzaklaşılıyor. İnsanlar saf ilahi gerçekleri görmek istemiyorlar çünki şuuraltları ve dünya takıntıları onların zihninlerini tamamen karartmıştır. Bu durumda da Tanrıdan üzerlerine akan temiz, saf enerjileri alamıyorlar çünkü egoları ruhlarının etrafında kalın bir kabuk oluşturmuş durumdadır. Yeni enerji alamadıkları içinde yaşam enerjileri gittikçe azalıyor ve neticede ruhları önce özgürlüklerini kaybedip zayıflıyor ve nihayet hastalanıyor. Bilinçsizce farkındalığı olmayan mahluklar seviyesine doğru iniyorlar. Tanrıya ve dolayısıyla olumluluğa kendilerini kapatmış bir vaziyette ikinci ölüme doğru gidiyorlar.

Yeşua. 01.04.2018

HURAFELER VE GERÇEKLER

Maddi dünya sadece müspet bilimle anlaşılabilir ve maddi beklentiler maddi kanunlarla gerçekleşir.


Aşağıda belirtilen hurafelerle hiçbir şeyi çözemezsiniz.


1.Lanet yada lanetli yer yada uğursuz yer veya hayvan gibi şeylere inanmak.

2. Sürekli tekrarlanan dini merasimler icra etmek.

3. Kutsal yer veya kutsal su gibi şeylerin etkisine inanmak, mezarlardan / yatırlardan, türbelerden medet ummak.

4. Aynı dua ya da kelimelerin sürekli tekrarından medet ummak.

5. Astroloji, tarot, kahve falı, yüz/el okuma, muska, kehanet gibi şeylere inanmak.

6. Hayırlı gün veya hayırlı gecelerin varlığına inanmak.

7. Maddi menfaatler için dua etmek. Maddi şartlarını yerine getirmeden oturduğunuz yerden mucizevi beklentiler içine girmek.


Şu bilinmelidir ki maddi dünya ruhsal dünyadan direk olarak etkilenmez. Dünyasal konularda bilimsel düşünce esastır. Bardağı musluğun altında tutmazsanız kırk yıl dua etsenizde bu bardak su ile dolmayacaktır. Positive bilimden bahsediliyor. Manevi alem ise insanın iç dünyası ile ilgilidir. İnsanın içsel olarak huzurlu ve iyi olması için gereklidir. Ölüm ötesinde ruhsal bir yaşam olduğunu ve buna kavuşmak için Tanrının var ve bir olduğuna ve bir kutsanmışlar topluluğunun var olduğuna inanmak gerekir. Ancak bu inanç bize dünyada direk olarak maddi bir getiri sağlamaz. Herhangi bir süper kabiliyet sağlamaz. Huzur ve sevgi dolu bir yaşam sağlar ve ölüm ötesinde sonsuzluk sağlar. Başarılabilmişse sağlar. Bu durum her türlü dünyasal anlayışın ötesindedir. Manevi konularda hissiyat, iç sezgi esastır. Esasen hissetmek anlamanın ötesidir. Klinik ölüm deneyimi yaşayanlar yada şuur projeksiyonu yapanlar bilir ki öte alem hissiyat dünyasıdır. Anlayışın ötesidir ve kendinden bilmek vardır. Özgürlük vardır. Beş duyu ve onların getirdiği takıntılar ve ağırlıklar, kişi Tanrıyı kalbinde hissederek iyide ve doğruda sevgi dolu bir fiziksel yaşam sürdürebilmişse ortadan kalkmıştır.


Son olarak diyebiliriz ki dünyasal konularda bilimsel düşünce esastır ancak Tanrıyı ve öte alemi bilimsel düşünce ile değil fakat iç sezgilerimizle hissedebiliriz. İç sezgilerimizin gelişmesi de kalbimizin saflığı ve sevgi dolu oluşuyla doğru orantılıdır. Korku ise sevginin tezahür etmesinin önündeki en büyük engeldir.


Kadim bilgilerden esinlenmeler...

20 Şubat 2020 Perşembe

THE CONCEPTION OF GOD

God is the Self-Existing Being Who is not the creature of man's mind or of man's necessities or desires, but is the Creator of all good—even of these wise men who cannot conceive of any God but the mere creature of His Being and Wisdom and Power.

The human mind, when left to itself—that is, to its own evolution, as  scientists say, and not influenced by the revelations of spiritual Truths or the suggestions of spirits who have advanced in knowledge of things beyond the material—has not improved much since the days when men lived and died as sun worshipers, and the worshipers of the sacred cats and bulls and elephants, and of the storms and thunders and lightnings. God was considered to be in all these manifestations, immanent and real, and to be appeased or loved as necessity required. 

It is questionable whether  today's wise men are not more limited in their conception and acceptance of a God than were the earlier uncivilized brothers, although many of the latter saw through science  beyond and behind their sun god (and god of thunders, etc.). The wise men of civilizations have so evolved their intellects that they have lost their soul perceptions. For them no God beyond the horizon of their intellectual perceptions can exist.

Evil thoughts and desires and conceptions in the souls and minds of men which control and govern the  conduct of them that are not in harmony with God's Creations, you can readily see that God cannot be and is not in such souls and minds, nor are His Attributes. In the laws of physical philosophy, two things cannot occupy the same place at the same time. So, as regards spiritual philosophy, we may say that two things cannot occupy the same soul or mind at the same time, especially when they are antagonistic or opposed to each other in their qualities or fundamentals. Until the one vacates its occupancy, the other cannot come in. And this is invariably true of the creatures of God and the creatures of man, for they are always, and under all circumstances, opposed to each other.

17 Şubat 2020 Pazartesi

THE LOCALITY

GOD IS IN HIS HEAVENS. AND THOSE HEAVENS HAVE A LOCALITY, JUST AS THE DIFFERENT SPHERES OF THE SPIRIT WORLD IN WHICH SPIRITS HAVE THEIR HOMES HAVE LOCALITIES. AND GOD'S LOCALITY IS WAY BEYOND THE HIGHEST CELESTIAL SPHERES KNOWN TO THE HIGHEST SPIRIT, AND TOWARDS WHICH SPIRITS ARE ALWAYS PROGRESSING. AND, AS THEY PROGRESS, THE MORE AND CLOSER THEY COME IN CONTACT WITH THESE ATTRIBUTES OF GOD WHICH ARE CONSTANTLY FLOWING FROM HIM.

GOD, THEN IS A BEING—A SOUL—WITH A PERSONALITY THAT HAS A LOCATION HIGH UP IN THE HEAVENS AND TOWARDS WHOM ALL SPIRITS OF THE CELESTIAL AND MANY OF THE SPIRITUAL SPHERES ARE STRIVING TO APPROACH IN GREATER AND GREATER NEARNESS; AND, AS THEY APPROACH, THEY REALIZE AND KNOW THE INCREASED LOVE AND LIFE AND LIGHT THAT EMANATES FROM THE FOUNTAINHEAD OF THESE ATTRIBUTES.

YEŞUA BİLDİRİYOR (TEKRAR)

Bedenlerinizi de siz kendiniz sevgi dolu bir varlık olmak suretiyle Tanrının hizmetine verin. Olumlu enerjiler yayın ve kimlerin alıp almadığına bakmayın. Bilinci yeterince yükselmiş olanlar alacaklardır diğerleri ise sizden nefret edecek ve hatta sizi de aşağıya, kendi seviyelerine çekmeye çalışacaklardır. Bu nedenle kimseyle münakaşa etmeyin. Kimseye ısrar etmeyin.

Tanrı şüpheyi sevmez. Tanrıya yakın olmak için bilincinizi yükseltin ve inancınız kaya gibi sağlam olsun. Dogmaları ve insan yapımı dinleri geride bırakın. Dinler inancınızı temel taşları olmasın. Sükûnet  içinde olmak, yaşama özen göstermek ve varlık kanunlarına ilgi duymak yaşamınızda düzenli bir şekilde yer almalıdır. Dünyasal konularda bilimsel düşünceden ayrılmayın. Tanrıya Ondan  yardım almak için ve hatalarınızın bağışlaması için dua edin.

MESSAGES FROM YESHUA (REPEAT)

Give your body to the service of God who is love by becoming love yourselves. Give love to all around you. Vibrate positive energy and don't look back as to who has absorbed this positive energy and who has not. Those who are ready, who has reached to high frequencies of love will take it. Others with lower energies will reject it and be angry with you, thus will also try to pull you down to their level. So, never insist or argue with anybody. 
God doesn't like doubt. Grow closer to God and your faith in God must be rock solid. Leave dogmas and manmade religions. Don't take them as a corner stone for your faith. Incorporate silence and solicitude into your life regularly and ask God to help you, praise Him and ask Him to forgive your mistakes. 

DÜNYANIN SONU MASALI

Dünyanın ateş ve sülfürle sonunu getiren kindar insan misali tanrısı ile Yeşua’nın anlattığı gerçek Tanrı arasında çok fark vardır. İnsanlardan, dediklerini yapanları dünya standartlarında sefahat içinde sonsuz yaşatan ama kendisine karşı gelenleri sonsuz ateşlerde ölmelerine izin vermeden devamlı yakan bir tanrıdan bahseden peygamberlerin hezeyan sayılabilecek cehaletlerine bu devirde hala inananların olmasını  hayretle karşılamak lazım. Yeşua, 2000 yıl önce, ölüm ötesinde bunların olmadığını, Tanrının sevgi olduğunu, ışık olduğunu ve insanlardan sevgi yolunda sonuna kadar yürüyenleri kendisi ve Tanrı ile birlikte ebedi bir yaşamın beklediğinin mesajını bizlere vermişti. Halbuki diğerleri Tanrıyı şahsileştirmişler hatta bir kısmı kendi kabilelerinin tanrısı yapmışlardır. Maalesef Yeşua'nın gerçek mesajıda onun adını kullanan insanlar tarafından ortadan kaldırılmıştır.
Yeşua diridir ve hala insanlara mesajlarının gerçeğini hatırlatmaktadır, sürekli alıcı gönüllere bir şekilde gerçeğin bilgisini iletmektedir. Bilgi verilmekte ama herhangi bir kabul, onay beklenmemektedir çünki bu olay içinde ruhların sayısı değil vasıfları önemlidir. Kimseden maddi bir beklentide yoktur. Olmazda. Hedef, sadece alabilecek seviyede olan ruhların uyarılmaları ve doğru bilgiyle donatılmalarıdır. Çarpıtılan bilgilerin doğrusu hatırlatılmaktadır.
Ruhsal olan gerçeği ruhaniyet yönü ağır basanlar alabilmektedir ancak bu arada bir çok sahte mürşitte türemiştir. En büyük düşkünlükleri para ve seks olan bu sahtekarların şeytanı temsil ettiklerini söylemek abes olmaz. Gerçek ruhaniler ise hiç bir zaman maddi konulara girmezler. Dünyasal takıntıları yoktur.  Tutkularını tamamen kontrol altına almışlardır. Kendilerini ön plana çıkarmazlar. Reklamlarını yapmazlar. Çok ince ve sakin insanlardır. Onlar falcılar gibi kişisel konulara girmezler. İnsanlardan herhangi bir menfaat talepleri olmaz. Zorlamazlar. Onlar bu dünyadan değillerdir.
Yeşua'nın gerçek mesajı 1700 yıl önce dünyanın baskın karanlık güçlerince değiştirildi ve böylece insanların yaşamlarında bu bilgiler ışığında doğru kararlar alması engellendi.
Ruhani mesajın orijinal çerçevesini kavramadan insanların cehalet çukurundan çıkması mümkün değildir. İnsanlar esasta Tanrının kızları ve oğullarıdır. Amaç ruhların Tanrının kalbinde ebedi yaşama ulaşmasıdır. Bunun yolu da önce Tanrıyı ve sonrada tüm varlığı sevmektir. Varlığın birbiri ile bir şekilde bağlı olduğu gerçeğinin idrak edilmesidir. Var ve bir olan Yaratanın her şeyin içinde ve dışında olduğunu bilmemizdir.  Tanrının ışık olduğunu ve bu ışıkta karanlık hiçbir şeyin bulunmadığını bilmektir. Dünyanın sonu gibi öcü masallarından artık kurtulmuş olmaktır. 

15 Şubat 2020 Cumartesi

YEŞUA BİLDIRİYOR

BİLİNMEYENDEN BİLİNENE DOĞRU

Dünya bilinmeyenlerle dolu. Burası ruhun esas ikametgâhı değildir. Burada ruh bunun bilinçsizce de olsa farkındadır ve devamlı huzursuzdur. Nedenini bilmez ama insan içinde bu sıkıntıyı adeta nedensiz acele etme duygusunu hep taşır. Neden, bilinmez ama aslında görünürde hiç bir sebep yokken insan sanki bir şeylerin telaşında gibidir. Sanki bir yere yetişecekmiş ama geç kalıyor ya da yapması gereken şeyler varda bunları yapmayıp boşuna vakit öldürüyormuş gibidir insan. Hep bir içsel huzursuzluk az da olsa vardır. Çok kısa bir an sanki kendini unutur ve huzur duyar ama bu gevşemiş rahat haller kalıcı olmaz. Sonra tekrar bir zihinsel koşturmaca…

Bizler bilinmeyenden bilinene doğru bir yolculuktayız ve ruhlarımız her şeyin bilindiği o aleme varıncaya kadarda kalıcı bir rahat huzur yüzü göremeyecektir. Insan ya varlık bilincine ulaşarak rahatlayacak ya da yokluğa mahkum olarak idrak melekesini kaybedecektir.

Evrendeki hiç bir enerji yok edilmez. Bir şekilde bir yerlerde en güzel sonuçları elde etmek üzere kullanılır. Yokluğa erişen ruhlar ki bunlar kötülükten ve egolarının takıntılarından kurtulamayanlardır, sonuçta bilinçlerini kaybederek dağılırlar. Onlardan kalan kök enerjiler toprağa canlılık vermek için yer altında kalır. Bir zamanlar varlık olan bu kişilerin hafızaları silindiğinden artık onlar yok hükmündedir ve farkındalıkları tamamen kaybolmuştur.

Varlık olmayı hak edenler ise, Bizim (Yeşua’nın) sevgi yolumuzdan gidenler, Evrensel Bilinçle birleşir ve denize kavuşan damla misali onunla birlikte hak olurlar. Bunlar kutsanmış kamil insan ruhlarıdır. Ve yüce Tanrı onları yine kendi takdir ettiği tanrısal işlerini yaptırmak üzere görevlendirir. Ve Onlar ebediyete kavuşurlar ve Tanrı bizlere bir mesaj gönderirken, yüce sevgisinden gönüllere malum ederken “Biz” diye hitap eder. “Ben” demez Var ve Bir Olan yüce Tanrımız. Huzurunda ki kutsal ruhlarla birmiş gibi, sanki onlarla birlikte hareket ediyormuş gibi çoğul olarak hitap eder insan gönüllerine. Bu da kutsal ruhlara Tanrının verdiği en büyük lütuf, en yüce payedir. Burada ki varlıklar için bilinmeyen diye bir kavram, olgu yoktur. Onlarda Tanrı ile beraber her şeyi görür ve bilirler ancak zamanı gelecek yapanın Tanrı olduğunun bilincindedirler ve hiçbir zaman gelecekle ilgili konuşmaz, tabiri caizse kahinlik yapmazlar. İnsanlara onlarda bilgi aktarır ve yol gösterirler ancak mesajları hiçbir zaman dünyevi tutku ve kazançları içermez. Bu konulara asla girmezler. Doğruyu, doğru yolu ve doğru değerleri gösterirler. Kendileri için, kendilerine karşı bir teslimiyet istemezler ve teslimiyetin sadece yüce Tanrımıza yapılabileceğini insanlara bildirirler. Bedenli iken hiç bir insana tam olarak, %100 güvenilemeyeceğini bildiklerinden insanlara zaman üstü bilgilerde vermezler.

Bilinene ulaşmak varlık alemine dahil olmak ve kutsanmış olmaktır. Ruh bilinen aleme ulaştığında tam huzura erişir ve daima huzurda kalır. Sonsuzluğa katılmış olan ruhta ego duygusu yoktur ve Tanrıya teslimiyeti tümden ve tamdır. Dünyada yaşarken Tanrıya tam olarak teslimiyet mümkün değildir çünkü insan kontrol edebilse de olumsuz bazı duygularının baskısı üzerinde devam etmektedir.

Seçim insanın elindedir. Varlığı mı yoksa yokluğu mu seçecek kendisi bilir. Kaç kişi nereye yönelecek, sayısı burada önemli değildir, vasfı önemlidir. Tanrı sıra dışı ruhları istemektedir. Gerçeği görüp duyacak ve gördüğü ve duyduğunu yaşamında tezahür ettirebilecek sıra dışı ruhları. Bu durum esasen yokluğu seçenlerin dünyada çoğunluk olmasının nedenini açıklıyor. Sonsuzluk kolay değildir. Kolay değildir ama orası muhteşemdir. Her şeyin bilindiği yüce alemdir.


Yeşua.

YEŞUA BİLDİRİYOR

İNSANLARA SEVGİYİ SAYGIYI VE HOŞ GÖRÜYÜ ÖĞRENMELERİ GEREKTİĞİNİ SÖYLE. AKSI TAKDİRDE TOPRAĞIN BAĞRINDA YOK OLUP GİDERLER. HER VEFAT EDEN UYANDIRILMAZ. HER UYANDIRILAN HEMEN YENİDEN BEDENLENME ŞANSI BULAMAZ. HER BEDENLENEN DE BAŞARAMAZ. EBEDİ YAŞAMA GİDEN YOLUN KAPISININ ANAHTARI BENDEDİR. SADECE BULUĞ ÇAĞINA GELMEDEN ÖLEN KÜÇÜK ÇOCUKLARIN RUHLARI TANRIYA DİREK OLARAK GİDERLER.


YEŞUA.

THE TRUTH

The truth requires much deeper understanding. Spirituality requires that you ask questions of yourselves first. What am I? but never Who am I? which is ego. Religions are men made and must be abandoned. They require belief in books and locking people`s minds down. Organized religions all over the world are merely politics, nothing else. In fact souls needs constant stimulus with new concepts in order to feel invigorated. In the memory based religions one cannot find this invigoration. Some do exchange holy book`s scriptures as opposed to their own original thinking. The ability to recite scriptures is regarded as the more gifted, not due to originally but the ability to recite script. In reality this is detrimental for people who believes in them. That is not an real mission of an arguing soul and a battle commences with programmed religious mind people who have been taken away from their real mission and with arguing souls.

Without the truth there can be no morality, justice, equality in rights, unity. There can be no eternal birth, no eternal survival without the truth. The wars can only be stop by the truth in minds.

You shall know the truth and the truth shall set you free. Free from all mortal lusts and fear. When illuminated by the truth your heart will be cool and pure and you will have direct contact with God. (This is not a sort of talking with God or hearing inner voice but a direct life energy connection with God which keeps your mind sharper and the heart stronger.). Like the Saints you become a  soldier of God on earth. You become a new holy spirit.

14 Şubat 2020 Cuma

SINNERS

For a person to go on daringly in any sin is to harden his/her heart against God, and to raise a war against heaven. Let him remember God is Almighty; He will be too hard for them that oppose Him.

13 Şubat 2020 Perşembe

TANRI VE İNSAN

Tanrı tüm yaşamın çıktığı kaynaktır. Tüm bu yaşam Onun yarattığıdır. İnsan olsun ya da maddi alem dediğimiz tüm diğer şeyler olsun Onun yarattıklarıdır. 

Tanrının görünür bir bedeni veya bir şeklî yoktur. Ancak tam bir kişiliği vardır. Çocukları ile Ruhtan ruha irtibat kurar ve insanlar bu ruhsal sezgilerle Onu kavrar ve bilir. Bu ruhsal sezgiler insanın kalbi Kutsal Sevgi ile saflaştıkca daha bariz hissedilir. Kutsal Sevgi bizlere 2000 yıl önce verildi. Yol o zaman açıldı ama o zamandan beri de bu yolu kapatmaya çalışanlar çok fazla oldu. Dikkatli olun. Tetikte olun. Dua, sürekli ve içten dualar burada, kalbin saflaşmasında ve ebedî ruhsal yaşamı kazanmada çok önemlidir. 

İnsan fiziksel bir bedene ve bir zihne sahiptir. Ancak insan sadece bunlardan ibaret değildir. Ikisini de kaybetse, hatta tüm isteklerini, arzularını da kaybetse yine insandır ya da ruhtur. Ruhumuz bizim asıl olan görünmez parçamızdır. İnsanın gerçek kimliği ruhudur. Yaşarken ruhuna yüklediği değerlerin ya da değersizliklerin bir bütünüdür. Bunun sonucu olarakta ya Tanrının çocuğu olacak ya da karanlıklarda yok olup gidecektir. Ayrıca ruhumuz satılmaz. Bazılarınca iddia edildiği gibi ruhunuzu şeytana satamazsınız. İnsanlar Mars'a yerleşmeyi veya dünya dışı varlıklardan medet ummayı terk edip kendi ruhlarına dönmeli ve onları saflaştırarak şimdi sahip olduğu kısıtlı fiziksel bedenler yerine bolluklar içinde ışınsal bedenlere sahip olmaya çalışmalıdırlar.





KADİM BİR DUA

Senin isteğin bizim Seninle birlikte olmamızdır. Senin Kutsal Sevginin bir parçası olmamızdır. Sen şefkatinle ve isteğinle bizlerin bu Kutsal Sevgi yoluyla, yarattığın diğer yaratıkları kurban ederek öldürmek yoluyla değil,  Senin çocukların olmamızı istedin. Bizlerde bu seviyeye ulaşmak için tüm kalbimizle dua ediyoruz. Kalplerimizi saf tutmak için Senden yardım diliyoruz. Kalplerimizin kirletilmesine izin verme Tanrım. Ancak o zaman ruhlarımız senin esas niteliklerine dönüşebilir ve bizler sözde değil ama gerçekte senin çocukların olabiliriz. Sen bizim babamızsın ve tüm iyilikler ve güzellikler senden gelir. Bizlerin ölümlü varlıklardan  ölümsüz  varlıklara dönüşmesine tek engel kendimizdir. Bizleri bundan koru Tanrım. Amin.

DIVINE LOVE

The words "Divine Love" have been used in many contexts to convey different meanings. But in the context of our Heavenly Father, Divine Love is the greatest gift in all the universe. It transcends all else that can assist humankind fulfill their dreams of happiness and have them resolved within themselves. God's Divine Love is the one thing in all of God's infinite universe that can bring about eternal life and everlasting happiness in the Celestial Kingdom.


What is Divine Love?

The Divine Love differs from the natural love of man with which he was endowed when created, which belongs to all humans, and which they all possess in a more or less perfect condition in this: that the Divine Love is that Love which belongs to or is a part of God, possessing His Nature and composed of His Substance, and which, when possessed by a human soul to a sufficient degree, makes him divine and of the nature of God.

GÖKSEL (KUTSAL) YURT (TOPLULUK)

Tanrı kendisine sığınan herkese, hangi dinden, ırktan ya da ulustan olursa olsun, yeni bir milliyete ya da yeni bir dine değil, sonsuz yaşama, göksel vatana girme hakkını verir. Bu göksel yurtta... “her ulustan, her oymaktan, her halktan, her dilden oluşan, kimsenin sayamayacağı kadar büyük bir kalabalık Tanrının huzurunda duracaktır". Bu topluluk insanların eseri değil, Tanrı’nın yapıtıdır. İnananların, sevgiye dayalı bu birlikle birbirine sımsıkı sarılmalarını sağlayan neden de bir takım ortak kurallar, ayinler, töreler ya da dogmalar kesinlikle değil, Tanrının ta kendisidir: "Rab de her gün yeni kurtulanları onların arasına katıyordu”.

Sonuç olarak, gerçeğin anahtarı, yani Yeşua Mesih’e gerçekten bağlanan kişilerdeki mühür, yüreklerindeki saflıktır. Saf ruhtan yoksun olan beden, nasıl ölüyse, kişi saf ruhtan yoksunsa, Mesih imanlısı olamaz; böyle kişilerden oluşan mezhep de Mesih’in Topluluğu değildir. Mesihin evrensel Topluluğu, tarih boyunca gerçeğe gönülden bağlananların toplamıdır. Mezhep veya milliyet anlayışının ötesindedir. Birliği tam ve Tanrı katındadır, çünkü Kendisine bağlı gönülleri yalnız Tanrı tam olarak bilir. Bu boyutta ayrılık ya da bölünme söz konusu olamaz. Bu saf ruhlar göksel vatanda bir olacak ve Tanrı huzurunda bulunacaklardır. Halbuki yerel Dinsel Topluluklar, belirli bir adreste inananlarının ibadetlerini yapmak, kitaplarını anlamadan ezberlemek, topluluk liderlerine körü körüne itaat ve menfaat bağlarıyla birbirlerine destek sağlamak için bir araya geldikleri topluluklardır. Bu şekliyle politik kuruluşlardan başka birşey olamazlar. Politikanın ise temeli, dünyevi hırsların tatminidir ve yapı taşı yalandır. Hemen yanı başlarındaki Somali denen ülkede insanlar açlıktan kırılıp kitlesel ölümlere maruz kalırken Arapların lüks ve israf içinde tatlı ve yiyeceklerine altın tozu ve altın kağıtlar katıp yemesi, Arakan vahşetini batının görmezden gelip lüks içinde yaşamaya devam etmesi başka söze hacet bırakmıyor.

YEŞUA BİLDİRİYOR

Kesin olarak iki şeyi söyleyebiliriz: Birincisi Tanrının varlığı ve birliği ikincisi ise Kutsal Krallığın(topluluğun) varlığıdır. Bunun dışındaki ruhani konularda kesin konuşulmamalıdır.

Yeşua.

9 Şubat 2020 Pazar

MESSAGES FROM YESHUA (REPEAT)

Yeshua did not establish a religion but simply showed the way to love and thus, to eternity. He said; ''With love in your hearts you can reach me and God. All you need is love. Only love in your hearts like little children you can reach me and God. If you can reach me, you can reach to God. You can directly reach me by love. You don't need any mediator." Before Yeshua had come to World people were trying to reach 'love' but, could not. Even after that Yeshua had gone, even the closest people around Him could not understand what 'love' is. Very few people could rise to that consciousness. 

God wants all His creatures be happy. That's why He has created the miracles called nature to please us. God is miracle and everything He has created are miracles. For this reason, unhappiness is accepted as a rebel against God. Live in joy and give thanks to the God, the Almighty. 

People think that when a person dies, that's the end. The dead are just gone forever. But, they are wrong. Yeshua made it clear that death is not the end. He told a story about what happened after a rich man and a beggar died. Yeshua said; people remain conscious after their bodies die, and they have body, and people can feel pleasure or pain after they die. 

8 Şubat 2020 Cumartesi

RISE TO THE LIGHT


THE ONLY HEALER


COME, I AM THE LIFE....


İSA MESİH'İN (YEŞUA'NIN) YAŞAMI

İsrail'in sıradan bir köyünde, neredeyse 2000 yıl önce hayvanlar için ağıl olarak kullanılan bir mağarada bir bebek dünyaya gelmiştir. Bugün tüm dünya, Hıristiyan olsun olmasın O'nun doğumunu kutlamaktadır.

Bu bebek otuz yaşına gelinceye kadar sıradan bir Yahudi’nin hayatını yaşamıştır. Otuz yaşına vardıktan sonra üç sene sürecek ilahi bir hizmete başlamıştır. Bu kişi tarihi değiştirmek üzere dünyaya gelmişti. Halk O'nu memnuniyetle dinliyordu: “İsa konuşmasını bitirince, halk O'nun öğretişine şaşıp kaldı. Çünkü onlara kendi din bilginleri gibi değil yetkili biri gibi ders veriyordu.”.

İsa Mesih’in yaşamı o kadar temizdi ki, düşmanlarına şu ifade ile meydan okuyabildi: “Hanginiz bana günahlı olduğumu kanıtlayabilir? Gerçeği söylüyorsam, niçin bana iman etmiyorsunuz?”. Bu sorusuna aldığı tek cevap sessizlikti; soruyu yönelttiği kişiler ise O'nu öldürmek isteyenlerdi.

İsa Mesih'in ahlaki başarısı, tüm çağlardaki öğretmen veya peygamberler ile kıyaslandığında şaşırtıcıdır. Tanrıya daha çok yaklaştıkça, kendi başarısızlığımızı, çürümüşlüğümüzü ve kusurlarımızı daha çok fark ederiz. Aynaya bakarken odanın içi ne kadar aydınlıksa, tıraş olmaya ne kadar çok ihtiyacımız olduğunu daha çok anlarız. Ahlak alanında, sıradan ölümlüler için bu tartışılmaz bir gerçektir.  Yeşua da kendisine bakanlara gerek yaşamı ve gerekse de sözleriyle kendi kötülüklerini gösteren bir ayna idi.

İsa Mesih'in sanılan ölüm biçimi, halk önünde çarmıha gerilme şeklinde olmuştur. Hükümet bu cezanın sebebi olarak, dine küfrü göstermiştir. Ciddi şekilde işkenceye uğrayan İsa Mesih, gerçek ismi Yeşua' dır, kollarından halatla bağlı olmasına karşın ellerinden ve ayaklarından çarmıha çakılmış ve çarmıh üzerinde çok yavaş ve acılı bir ölüme terk edilmiştir. Çivilerin kullanılmasının asıl amacı şifa dağıtan o kutsal ellerin tahrip edilmek istenmesiydi. Altıncı saatte öldüğünün kesin bir şekilde anlaşılması için bedeninin yan tarafı bir mızrak tarafından deşilmiştir. Ancak gerçekte İsa ölmemiş sadece bayılmıştı. Yani onu öldüremediler. Bedeni mağara mezara düz bir kaya üzerine yerleştirildi. Musevi adetlerine göre keten bez şeritleri ile sımsıkı sarılmıştı ve üzerine baharatlar sürülmüştü. Yuhanna bölümünde otuz litre baharatın kullanıldığı yazılmıştır ki bu miktar bedeni komple sıvazlamak için fazlasıyla yeterlidir. Mezarın girişini yaklaşık 2 ton ağırlığındaki bir kaya ile kapatan Romalı askerler, bu kayayı mühürlemiş ve İsa'nın üçüncü gün dirileceğine dair sözleri yüzünden rahatsız olan Yahudi din adamlarının baskısı ile mezarın başında nöbet tutmaya başlamışlardır.

Bütün bunlara rağmen, üç gün sonra İsa (Yeşua) Mesih kendine gelmiş (mucizevi bir şekilde Tanrı tarafından iyileştirilmiş) ve mezarı terk etmiştir. Topluluk içine bir daha karışmayan Yeşua sadece havarileri ile görüşmüş ve bir müddet sonrada onların gözü önünde tepelik bir yerde bedeni ile birlikte göğe alınmıştır.

Yeşua'nın dirilmediğini ispatlamak için her şeyi yapmaya çalışan Romalı ve Yahudi liderler, Yeşua'nın ölü bedenine sahip olsalardı, bu bedeni teşhir ederek Hıristiyanlığı tarihe gömebilirlerdi. Ancak ellerinde beden olmadığı için, sadece görgü tanıklarını katletmekten başka çare bulamamışlardır.
Yeşua çarmıh üzerinde iken bayılmadan evvel son sözleri kendisine bu kötülükleri yapanlar için Tanrıdan bağışlanmalarını dilemek şeklinde olmuştur ama buna karşın ona bu kötülüğü yaptıranlar kendi aralarında “Paskalya’ ya onu da kurban ettik" diyerek gülüşmüşlerdir.

Yeşua ağırlıklı olarak toplam üç senelik vaazlarında kutsal yaşamdan bahsetmiştir. Ebedî yaşamdan ve bunun yolununsa sevgi olduğundan bahsetmiştir. Kalplerdeki hakîm duygunun saf sevgi olmadan Tanrının huzuruna çıkılamayacağından bahsetmiştir. Sevgi kapısının anahtarının kendisinde olduğundan bahsetmiştir. Sevginin en yüce değer olduğunu vaaz etmiştir.

Ruhu şad olsun...

YOLCU 2019

YÜCE TANRININ ADIYLA…

Okuduklarını mutlaka uygulasınlar. Önemli olan bunları kendi yaşamlarında uyguluyor olmalarıdır. Değer olarak Tanrının önüne hiçbir şeyi koymasınlar. Yüzleri hep ışığa dönük olsun. Tanrı sevgisi her şeyin önünde olmalıdır.

Tanrı tüm canlılara temiz nefesinden ve saf enerjisinden her an, kesintisiz göndermektedir. Yaşamın temelinde bu temiz kaynak vardır. Karşılığında sizden olumlu enerjilerinizi geri göndermenizi ister. Yani yaşam için O’ndan aldıklarınızı kirletmeden, tekrar saf ve temiz olarak geri göndermeniz gerekiyor. Bu da temiz ve yararlı bir yaşam sürmekle olur.

Her şeyden önce Tanrı gelir, sonra sevgi, sonra güç ve dördüncü olarak da fedakârlık. Sırası böyledir. Bunları okuyucularına bildir.

Geçen 2000 yıl süresinde benim mesajımı tam anlamış insanlarla sürekli temasta oldum ve bu insanlardan istekli ve yetkin olanlarının elçilerim olarak görev yapmalarını sağladım. Halen de bu süreç devam etmektedir. Kapıyı çalın açılacaktır demiştim. Buna karşın adımı bir takım yanlış dinî doktrinlere alet ederek insanların bilinçlerini yaşamın gerçeklerine kapatanlardan ise rahatsız oldum.

Dini gelenekler (kurumsallaşmış dinler) kültürler temellerinde sık sık farklılık gösterir. Ancak benim sözlerim tüm zamanlardan ve tüm kültürlerden olan insanlar için aynı anlamı taşıyor. Bu nedenle beni Hıristiyanların bir sembolü olarak görmeyin. Aslında kültürel gözlüklerinizi çıkarırsanız bunu daha iyi görebilirsiniz. Benim ismime sempati duyanların gidip Hıristiyan olmaları yanlıştır.  Beni takip edin. Hıristiyanları değil.

Benim gerçek öğretilerime sırt çevirmek için mazeret olarak öğretilerimin saptırılmış şekillerini kullananlar, bilin ki sizler benim hiçbir zaman elçilerim değilsiniz. Sizleri tanımıyorum. Benim adımı anmak, beni kabul etmiş olmak yeterli değildir. Önemli olan Babamdan duyup sizlere sunmuş olduğum sözlerimin özümsenip uygulanmasıdır.

Benimle konuşmanın ancak kilise mensubu birkaç kişiye inhisar ettiğini söyleyenler doğruyu söylememektedirler. Ben sürekli dünyaya ruh olarak gelip gitmekte ve sesimi duyurmaktayım. 2000 yıldır bu aralıksız devam ediyor. Bizler için sayı önemli değildir. Sıra dışı ruhlar önemlidir. Tanrıyla beraber sonsuz yaşama kavuşmak sizce bu kadar kolay mı olmalıydı? Hayır ama dünya insanının barbarlığı beni gerçekten şaşırtmaktadır. Bilinçlerin hâlâ bu derece ilkel seviyelerde kalmış olması üzücüdür. Siz dünya insanları belki teknolojik olarak evrende en geri tür değilsiniz ama barbarlıkta evrende en ileri seviyede olan birinci türsünüz. Gerçek sevgiyi hâlâ hiç kavrayamadınız. Bunu kavrayamadan da varacağınız yer toprağın bağrıdır. Ölüler kervanına katılırsınız. Ruhlarınız da bedenlerinizle birlikte dağılır ve temel elemanlarına, enerjilerine dönüşür. Hâlbuki ben size ebedi yaşamı bulasınız diye gelmiştim. Bunun için işkence gördüm ve yaşamıma kast edildi ama ben dirilerdenim ve hâlâ sizinle beraberim. Kapıları çalıyorum ve bekliyorum. Beni kabul edebilecekleri bekliyorum.

Manevi âlemle temas kurabilme yolu yaratılış gerçeğini arayan tüm yolculara açıktır. Herkes ebedî yaşamı hak etmek için bu dünyaya geliyor. Dünya sınav yeridir. Milletiniz, dininiz, inancınız, cinsiyetiniz, tahsiliniz ve sosyal mevkiniz ne olursa olsun istisnasız herkes sevgiye ulaşmak ve Tanrıyı bilmek için buradadır. Herkes Kutsal Ruh dediğiniz Tanrının aktif enerjisinin bir zerresi olma hakkını elde etmek için burada sınavdadır. Bunun yolu da sevgiden geçiyor. Birlik (tevhid) bilincine ancak sevgiyle ulaşılabilirsiniz. Korkunun olduğu yerde ise sevgi yeşeremez. Korku sadece bir insanın hayata takıntılı bir şekilde bağlı olması durumunda ve bilinmeyenden korktuğu zaman yaşanır. Korku da bir egodur.

Bu nesil son şansını kullanmaktadır. Doğruları söylemekten korkmayın. Toprağın bağrında kalmaktan korkun.

Tanrı bize özgür irade vermiştir. Bu bize verilen en büyük lütuftur. Tanrı bizi yaratmış ve bize yaşamlarımızla ne yapacağımız konusunda seçim hakkı tanımıştır. Bu hak, Tanrımızı sevip sevmeme seçimimizi de içerir. Tanrı bizi O’na otomatik olarak sorgulamadan tapan robotlar olalım diye yaratmamıştır. Tanrı bize mantıklı bir zihin gücü vermiştir ki bu sayede bir umut O’nun bize olan cömertliğini, iyiliğini ve sevgisini görebilelim ve O’na sevgi ve saygıdan doğan samimi bir inanç ile içsel tapınmayla yönelelim.

Gerçeğe giden yoldaki bir yolcu zihnen özgür olmalıdır. Korkuyu en başta içinden atmalıdır. İnsanın ruhu esasen neyin iyi ve doğru olduğunu bilir. Bunu uygularken de ne için yaratıldığını, nereye gittiğini araştırmalıdır insan. Kör inanç, taklidi inanç olmaz. Önemli olan gerçektir. Dünyevi takıntılar ruhun özgürlüğünün engellemesi demektir. Gerçek sizi özgürleştirir.

Varoluş gerçeği tarafından kabul edilmek kutsal lütfa mazhar olmaktır. Aklın gerçek tarafından kontrol edilmesidir. Kişinin karanlıktan aydınlığa, cehaletten anlayışa, ölümden yaşama, kendinden Tanrıya geçişidir. Kabul edilmiş olan Tanrının inisiyatifinde konuşur. Dönüşüm yaşanmaktadır. Lütuf sebebiyle kişi gerçeğin Tanrısı tarafından ve O’nun malum etmelerinin gerçeğince kabul edilmiştir. Gerçeğe inanç ve gerçeğin yaşanması Tanrı tarafından kabulün kaçınılmaz yansımalarıdır. Gerçek dönüştürür ve ilahi olana benzetmeye çalışır. Tanrının sıfatları belli bir ölçüde (Tanrının izin verdiği) takınılır.

Bazı insanlar cahildir ancak, bazıları cahil olmayı sevmektedirler. Öğrenmeye isteksizdirler. Adeta hastalıklarını kucaklarlar. Ve bu cahil zihinler saf değildir. Bilgi, karanlığı aydınlatan ve her tür korkuyu yok eden ışıktır. Bilgisiz kişi karanlıktadır ve karanlık içinde sonsuz yaşama ulaşmak söz konusu değildir. Kirli bir kalp zindandır. Oraya lütuf girmez. Cehaletin hüküm sürdüğü yerde lütuf yoktur. Cahil adamın kalbinde Tanrı sevgisinden eser yoktur. Cahil, bilmediği bir şeyi nasıl sevsin?  İnancı olmaz, çünkü bilgi inancın içinde olmalıdır. Kör inanç putperestliktir. Tanrıya ibadetini doğru yapamaz. Tanrıdan dünyevi şeyler talep eder. İnancı ve ibadeti bir menfaat karşılığındadır. Doğru Tanrıya tapsa bile davranışları yanlıştır. Cehalet tüm günahların köküdür. Cehalet kördür. Cehaletin körlüğü şehveti besler. Cehaletin körlüğü vahşeti besler. Kibrin anası da cehalettir. Cehalet, yanlışa gitmenin nedenidir. Tüm hatalar cehaletle beraber gelir ve cehaletle gelen kibir, devamında cehaleti besler, akabinde bu cehalet, şeytani duygu ve düşünceleri ve yine bu şeytani duygu ve düşünceler de tekrar cehaleti besleyerek bir kısır döngü yaratır. Adeta cehaleti canavarlaştırır.  Bencillikte çok ileri gidenlerin doğruya dönmesi zordur. Vicdanları bu yükü taşıyamaz ve en nihayet, Tanrıyı gizli inkâra giderek yaptıklarının sorumluluğundan kurtulmaya çalışırlar. Ancak bu mümkün değildir. İnsanlar vardır artık kaldıramayacağı, taşıyamayacağı derecede çok olumsuz yükler yüklendiklerinden, sürekli  kötülükleri yapmaya umursamadan devam ettiklerinden maalesef vicdanları kapanmıştır. Söyledikleri yalan ve iftiralar, yaptıkları kötülük o kadar fazladır ki bu vicdanlarına ağır gelir. Yük, vicdanlarının taşıyamayacağı seviyelere ulaşmıştır. Bu durumda ruhlarının sesi kısılır. Yok olur. Ruhları ile olan bağları kopar. Yaşayan ölü durumuna girerler. Vicdan olmayınca kişiler kendi yalanlarını doğru, haksızlıklarını hak görürler artık.  Çünkü sorgulama duygusu olan vicdan devreye girmez onlarda. İflah olma noktası geride kalmıştır. Aklıselim tükenmiştir. Kendi zihinlerini farkında  olmadan Tanrı sanmaktadırlar artık. Ruhları tamamen sönmüş ve devre dışıdır. Bu tip kişiler gerçekleri duymaya bile tahammül edemezler. Bu sebeple kendilerine doğruyu hatırlatan insanlardan da nefret ederler. Onlara karşı kin duyarlar. Ruhları Tanrıdan kopar ve tamamen kararırlar. Kapkaranlık ruhsal renkleri vardır ve bedensel ölümün ötesinde ruhsal ölüm yani yok oluş onları beklemektedir. Tabii yaptıkları tüm kötülüklerin hesabını verdikten, varlıklara verdiği acıları kendileri de aynı derecede çektikten sonra. Bu ilahi adalettir. Bu tip insanlar fiziksel ölümlerini takiben önce ilahi adalet gereği, çevrelerine verdikleri acıları bire bir yaşamak ve sonunda ise ruhlarının da bedenleri ile dağılmaya bırakılması sonucuyla karşılaşıp yok olacaklardır. Bu yok oluş hükmü bir ruhun hissedebileceği en acı duygudur. Diğer hiçbir ıstırapla kıyaslanamayacak kadar derindir.

Nasıl ki bir bardak suyun içine bir sinek düşerse tüm su kirlenir, aynı şekilde ruhlar da bir damla olumsuzlukla kirlenir. Dolayısıyla insan hiçbir amacı bahane ederek diğer varlıklara karşı kin, nefret, hasetlik ve öfke duymamalıdır. Bu manada zihninin ruhu üzerinde olumsuz duygularla hâkimiyet kurmasına izin vermemelidir. Daha önemlisi bu kötü duygularını eyleme geçirmemelidir. Öldürmek, tecavüz etmek, her tür eziyet, darp ve gasp, karalamak, tehdit ve iftira kötülüktür. Bunlarla gerçeğe ulaşamazsınız. Hiçbir inanç, düşünce veya ideoloji bu olumsuzlukları haklı çıkaramaz. Hiçbir dogma zorbalığa haklılık kazandıramaz. Aldatma hiçbir şekilde olmamalıdır. Aldatan aslında kendisini aldatır. Cinayet hükümlülerinin bile idam cezası ile katledilmesini Tanrı onaylamaz. Toplumdan tecrit edilmeleri yeterlidir.

Her şeyden önce inanç birincil olarak ruha dayalıdır. En büyük buyruk; Tanrıyı tüm gücünüzle, tüm aklınızla, tüm yüreğinizle sevmektir. İkincisi ise komşunuzu kendiniz gibi sevmektir. Burada kullanılan komşu kelimesi “herkes” anlamındadır. Kutsal Yasa ve tüm peygamberliklerin özü budur. Tüm inanç bu temel öğreti olan sevgi üzerine kuruludur.

İnsanlara sevgiyi, saygıyı ve hoşgörüyü öğrenmeleri gerektiğini söyle. Aksi takdirde toprağın bağrında kaybolup gidecekler. Her vefat eden uyandırılmaz. Her uyandırılan hemen yeniden dünyaya gelme şansı bulamaz. Her gelen başaramaz. Ebedi yaşama giden yolun kapısının anahtarı bendedir. Ancak buluğ çağına gelemeden vefat eden küçük çocuklar doğrudan Tanrı katına gider ve tekrar yarım kalan yaşamlarını tamamlamaları için dünyaya gönderilirler.

İlahi hazineler dünya hazinelerinden bariz bir şekilde çok daha kıymetlidir. Bu gerçeğe uyandıysanız ve bu bilinci zorlanmadan muhafaza edebiliyorsanız, siz ışıkta yürüyorsunuz demektir. Bu şekilde bir bakışa sahip değilseniz, gördüğünüzü sandığınız dünya ışığı (maddi ortamlar, deri, et ve kas) gerçekte yaşam gücü onları terk ettiğinde karanlıktan başka bir şey değillerdir. Bedeni esas alıyorsanız bu durumda siz uykuda geziyorsunuz, yaşam boyu süren bir uykuda yapılan bir gezintidesiniz demektir. Paraya, maddeye tapıyorsunuz ancak uykuda gezdiğinizden bunu fark edemiyorsunuz. Tanrıya, kıyas edilemeyecek farklı değerleri olan gerçek tarafa meyletmek çok daha iyidir.

Bu dünya geçici bir sınav alanıdır. Burada ölümün hükmü geçerlidir. Doğan her şey ölür ancak sonsuz yaşamda yaşam hüküm sürer. Ölüm yoktur. Bu dünya için değil, sonsuz yaşam için yatırım yapın. Aklı olan bu gerçeğe bir an evvel uyansın.

Dünya yaşamının içinde de neden mutluluk olmasın? Neden huzur, güven ve sevgi olmasın? Işığa dönün. Karanlıkta kalmayın. Her tür kötülüğün kaynağı karanlıktır. Kötülükler gizlide, karanlıkta yapılır. Işık nedir? Her şeyin ortaya çıktığı, apaçık görüldüğü yerdir. Bazılarının kötülükleri o kadar fazladır ki bunlar görülmesin diye ışığa çıkmak istemezler. Siz ebedi yaşamı arzulayın. Tanrıya ışıkta kalabilmek ve Tanrının huzuruna erişebilmek için dua edin. Kutsal ruhlar kaynağa ulaşmış ve kutsal halkaya kabul edilmiş olanlardır.  Onlar artık yeniden dünyada doğmak zorunluluğu olmayan ölümsüz insanüstü ruhlardır.

Yukarı yükseklere bakın. Derin bakın. Bilinçlerinizi yükseltin. Bilinçlerin yükselebileceği tek yer maddi dünyadır.  Bilinçlerinizin yükselmesi için gerekli olan enerjiyi maddi dünyadaki hareketleriniz sağlar. Tanrıyı her şeyin kaynağı olarak düşünün. Tanrının ışığını düşünün. Sonsuz yaşamı arzulayın. Sonsuz yaşamı arayın. Tanrının huzuruna çıkabilmek için dua edin. Tanrının sevgi olduğunu hiçbir zaman unutmayın. Kalbinizde hâkim olan duygu sevgi değilse Tanrının huzuruna çıkamazsınız.

Biz Tanrıylayız. Gerçek budur. Tanrıdan geldik demek yanlıştır. Tanrı tüm yaşam enerjilerinin kaynağıdır. O bulutlar üzerinde oturan, istekleri yapılınca mükâfatlar dağıtan ama isteklerine karşı gelinince öfkelenip ceza veren insanüstü bir ilah değildir. Tanrının Özü sabittir. Hareket etmez ve değişmez. Tanrı konuşmaz. Tanrı her yerdedir. Tanrı yaşam verir, yaşamı devam ettirir ve yarattıklarına kendisini çeşitli şekillerde hissettirir. Her şeyden haberdardır ve hükmü kesindir. Aldığımız nefes, esen rüzgâr O’nun nefesidir.

Bedenlerinizi de Tanrının hizmetine verin. İtibar ve güç peşinde koşmayın. Tüm güç Tanrınındır. Gücün kaynağı Tanrıdır.  Kişisel güç ise kötülük için istenir. Diğerlerine üstün olmak, onlara hükmetmek için istenir.

Tanrı her şeyle iç içedir lakin merkezde yalnız yine kendisi ve ebedi yaşama layık olabilmiş saf ruhlar O’nun huzurunda ayakta olarak bulunurlar. Bunları düşünün.
Dünyanın sonu olacaksa, yani gezegenin sonu, bu maddi boyutta fizik ve uzay fizik kanunları içinde olacaktır. Bu manada, dinsel anlamda kıyamet ve mucizeler yoktur. Mucize yapma yetkisini Tanrı kimseye vermedi ve vermez. Esasen var olan her şey Tanrının bir mucizesidir. Tabiat Tanrının bir mucizesidir ve Tanrı onu insanlardan daha çok sever.

Ben de büyük mucizeler göstermeyi Tanrıdan çok diledim ama dileğim kabul edilmedi. Daha sonra anladım ki şayet bizim düşündüğümüz manada kıyametler olsa, bu bir döngü oluştururdu. Belki kıyametten sonra birkaç yüzyıl insanlar düzelecek ama ardından bozulma yeniden başlayacaktı. Bu kısır bir şekilde sürecekti. Gelişmeden kendi kendini tekrarlayan kısır bir döngü şeklinde sürecekti. Tanrı insana özgür irade verdi ve neticesinde de insanların kendi özgür iradeleriyle ve hiçbir baskı görmeden kendisine dönmelerini istiyor. Böyle bir durumda kıyamet diye bir olaya yer olamaz.

Benim şifa gücüm vardı. Evet, Tanrı bana kaderi değiştirme, insanı ölüm yolundan döndürme yetkisi verdi. Ancak fiilen ölüyü diriltmek değildi bu. Fiilen yaşam kordonu kopan birinin ruhu tekrar bedene dönmez. Bu Tanrının hükmünü kaldırmak olur ki söz konusu bile değildir. Ben ölümcül hastaları tekrar iyileşme sürecine sokabiliyordum. Halen de şifa veriyorum. Tıpkı sana yaptığım gibi. Sen beni gördün. Ölüme çok yakındın. Şayet ben bir dokunuşta körlerin gözünü açabilseydim, böyle mucizevi bir gücüm olsaydı, o zaman ilk olarak herkesin bana inanmasını ve Tanrıya dönmelerini sağlardım. Ama söz konusu durum böyle değildi. Ben iyileştirebiliyordum ve insanları tekrar toplumun aralarına kabul edebilecekleri oranda bir sıhhate getirebiliyordum.

Tanrının katına kim yükselebilir? Tanrı’nın huzurunda kim durabilir? Elbette sadece elleri temiz, kalpleri saf olanlar.  Her tür kirlilikten, açgözlülükten, ahlaksızlıktan, hayasızlıktan uzak durun. Dünyevi işlerinizde bilimsel düşünceden ayrılmayın ancak bilimle Tanrıya varamazsınız. Bedenlerinizi ve zihinlerinizi onurlu ve temiz olanda kalması için sürekli kontrol altında tutun. Tanrı bilmezlerin yaptıkları gibi dünyevi hırsların ve şehvetlerin peşinde koşmayın. Çok ve gereksiz konuşmalardan kaçının.

İnsanın varlık amacı dindar olmak değildir. Amaç Tanrıyı, Tanrısal gerçeği bilmektir. Dinler doğru başlamış olsalar bile zamanla gerçek olandan sapıp toplumlar üzerinde baskı unsurları haline getirilmiştir. Kendileri gibi olmayanları tehdit eden, katleden şeytani politikalar haline getirilmişlerdir. Korku temellidirler bu halleriyle de insanlığı reddetmektedirler. Gerçek Tanrıdan ve O’nun istediklerinden kopmuşlardır.

Tüm ıstırapların kaynağı bencilliktir. Bencillikten uzak durun. İçinizle dışınız bir olsun. Samimi ve dürüst olun. Evet’ iniz evet ve Hayır’ ınız da hayır olsun. Hiçbir varlığa karşı acı duygular içinde olmayın. Olumsuz duygularınızın her an farkında olun ve onların eyleme geçmesine izin vermeyin. Bilin ki olumsuz dürtülerin sizi kontrol etmesine izin verirseniz ruhunuzu kaybedersiniz.

Bozulmuş, yoldan çıkmış insanlardan uzak durun. Ruhsal tekâmül yolunda cesaret ve disiplin gereklidir. İnsani terbiye bu yolda temel disiplindir. Korkularınızı gerçek bilgi ile yenin. Korktuğunuz şeylerin esiri olursunuz. Uyanış sadece bu dünyada yaşarken henüz fiziksel beden içindeyken gerçekleştirilebilir.

Sevgi Tanrının yoludur. Benim şahsi yolum değildir. Yüzünüz daima Tanrıya dönük olsun. Yüzünüzü Tanrıdan başka yöne çevirirseniz karanlığa gidersiniz. Tanrıdan sadece iyilik dileyin.

Tanrının affı sonsuz değildir. Aynı yanlışları tekrarlamakta ısrar ederseniz Tanrının sert yüzüyle karşılaşırsınız.

Tanrının huzuru, Tanrının krallığı Tanrının bulunduğu yer demek değildir. Tanrının kutsal gücünün kaynağının olduğu yerdir. Bunları unutmayın.

Sevgi, yolunuz ışık yoldaşınız olsun. Sevdikçe inanır ve inandıkça seversiniz, ışık bilmek ve görmektir. Bunu unutmayın.
Sizlere güvercin kadar saf ve tilki gibi tetikte olun demiştim. Şimdi güvercin kadar saf olursanız Tanrı sizi tetikler diyorum.
Daima sakin ve sabırlı olun. Kalplerinizdeki Tanrı sevgisini hiçbir bencilce duygu ve düşüncenin kirletmesine izin vermeyin.
Size ait olmayana bakmayın. Size ait olmayanı almayın.
Size yapılmasını istemediklerinizi siz de başkalarına yapmayın.
Gerçeğe uyanabilmek için tüm olumsuz duygu ve düşüncelerden uzaklaşın.

Tanrı konuşmaz. Kalbi saf olanlara malum eder. Ezelden seçilmiş elçi yoktur. Kendini bu seviyeye yükseltebilmiş ruhlar vardır. Tanrı kayırmaz. Elçilerde insandır ve kendilerine malum edilenden nefsani sapmalar gösterebilmişlerdir.

Tanrı verendir. Sadece verir. Almaz.
SORU: “Yaşlı adam, hayatı sırasında yedi günlük bir sabiye hayatın yeri hakkında soru sormakta gecikmeyecek ve o adam yaşayacak! Çünkü, birincilerin çoğu sonuncu olacak ve bir olacaktır.” Bu sözlerle ne demek istedin kardeşim?
YEŞUA: Bu sözler benim söylediğim sözler değildir. Doğumumdan önce yaşlı bilgelerce benim için söylenmiş olan sözlerdir.
SORU: Tutku isimli filmdeki işkence ve ölüm sahnesi çok korkunçtu kardeşim. Abartılı mı yapmışlar?
YEŞUA: Daha da kötüydü.
SORU: Korkunç bir şey. Bu ne kadar ağır bir işkence. Acı korkunç boyutlarda olmalı. Normal, sıradan, bizim gibi insanların buna dayanması mümkün değil diye düşünüyorum.
YEŞUA: Hiçbir acı duymadım. Tanrı benim acı çekmeme izin verir miydi sanıyorsun? Vermedi. Hiçbir acı hissetmedim.
SORU: Neden “Baba beni niye terk ettin?” dediniz?
YEŞUA: O an için Tanrıyla bağım kesildi. İnsan gibi oldum. Bir an panikledim.
SORU: Ölümden dirilip kalkmanız...
YEŞUA: Beni öldüremediler. Bayılmışım. Ben orada ölmedim. Benim ölümüm yeryüzünde olmadı.
SORU: Çarmıhtan alınıp mağara mezara kondunuz.
YEŞUA: Evet. Orada Tanrı beni iyileştirdi ve çıktım.
SORU: Fiziksel bedeninizle mi göğe alındınız?
YEŞUA: Evet. Kısa bir müddet dünyada kaldım. Sonra alındım.
SORU: Şimdi ruhsal âlemde bedeninize ne oldu? 
YEŞUA: Yukarıda bedeni terk ettim. Dağıldı.  SORU: Meryem ananın bedeni de göğe mi alındı? Öyle söyleniyor.
YEŞUA: Hayır. Onun bedeni dünyada bırakıldı.
SORU: İbrahim peygamber ile ilgili anlatılan bir olay var, kurban ile ilgili. Önce oğlunu kurban etmesi isteniyor ve sonra oğul kurban edilmeden bir melek koç getirerek insan kurban etmek adetini değiştiriyor? Bu olayın asli nedir?
YEŞUA: Gerçek bir olay değildir. İbrahim peygamber bunu rüyasında gördü. Rüyadır.
SORU: İlk havarilerin tüm dünya lisanlarında konuşmaya başladığı iddia ediliyor ve bu durumu Kutsal Ruhun kendilerine verilmiş olmasına bağlıyorlar. Bu bana pek inandırıcı gelmiyor. Sen ne diyorsun kardeşim?
YEŞUA: Böyle bir şey olmaz kardeşim. Bu doğru değil. Burada kastedilen benim mesajımın tüm dünya dillerine tercüme edileceğiydi ki bu da gerçekleşti. Ayrıca Kutsal Ruh verilmez. Ruh tam arındığında topluluğumuza Tanrının izni ile kabul edilir ve o ruh artık Tanrının askeri ve ruhsal kardeşliğin bir üyesidir. Bizimle bir olur.
SORU: Sizin üç günlük ölüyü dirilttiğiniz, bir dokunuş ve sözle cüzzamlıları sapasağlam yaptığınız söyleniyor. Bu konu da bana inanılacak gibi gelmiyor. Ne dersin kardeşim?
YEŞUA: Kardeşim, Lazarus ölmemişti. Cüzzam hastalığı son safhasında olduğu için onu mağaraya koymuşlardı. Ben onu oradan çıkarıp iyileştirdim. Yani iyileşme sürecine soktum. Kaderini Tanrının izni ile değiştirdim. Bunu yapabiliyorum. Ancak bir dokunuşla sapasağlam olmaz ama iyileşir hastalığı. Topluma kabul edilecek seviyeye gelir. Aynı şeyi sana da yaptım aksi takdirde sen ölüme yakındın. Tanrı sana ikinci bir şans verdi ve beni sana yolladı. Sen benim geldiğimi gördün. Vefat olayı fiilen gerçekleşince artık o ruhun bedeninde tekrar canlandırılması diye bir olgu yoktur. Yani bu, ölüyü diriltme, yoktur.

Bazıları hâlâ “Ben ve babam biriz.” sözümü tartışıyorlar. Hâlâ ne demek istediğimi anlayamadılar. Onlara söyle: “Bedenim Oğul, ruhum Baba’dır. Dış görünüşüm insan, özüm Tanrıdır.” 

Tanrı isteseydi herkesi istediği gibi yaratırdı ama O insana özgürlük verdi. O insanın özgür iradesiyle yüzünü kendisine dönmesini istiyor. Zorlama yapmıyor.
Mucize sadece Tanrının yapabildiği bir şeydir. Öncede söyledim Tanrı bana mucize gösterme gücü verseydi ilk yapacağım şey herkesin bana inanmasını sağlamak ve yüzlerini Tanrıya çevirmek olurdu. Tanrı bunu istemiyor. O, özgür iradeleriyle insanların kendisini seçmelerini bekliyor. Önemli olan da değerli olan da budur. Seçimin özgür irade ile yapılması esastır.

Dünyanın iyiliğe ihtiyacı var. İstenmediğinizi hissetseniz bile siz sevgi neşretmeye devam edin. Dünyanın buna ihtiyacı var.

Başkalarının duygularını hisseden açık bir insansanız dikkat edin. Burun akması, ağırlık hatta esneme sizin enerji kaybettiğinizi, o ortamın ya da kişilerin sizin enerjinizi tükettiğini gösterir. Bu durumu fark edin ve kendinizi korumaya alın. Bu bir dua olabilir. Olumsuz konuları hemen değiştirmek ya da oradan uzaklaşmak olabilir.

Sevgi yolunuz ışık yoldaşınız olsun.

Tanrıya yaklaştıkça insanlar dünyada uzaklaştıklarını hissederler. Maddeden uzaklaştıklarını hissetmek çoğunu rahatsız eder. Maddi tutkularından uzaklaşmak hoşlarına gitmez. Bu noktada dönenler olur. Onlardan olmayın. İnsan ruhu ancak gerçeğe ulaşmakla içindeki boşluk hissinden kurtulabilir.  Tüm dünyasal tutkulardan ve korkulardan arınmadan huzurlu olmak olanaksızdır. Huzurlu olan ruh Tanrının huzurunda kalır. Huzurda olan ruh doğrudan Tanrıya bağlanmış demektir. Ruh kendi karakterini benimsemeden huzurlu olamaz ve sevgiden uzak, olumsuz duygu ve davranışlarda olan ruhların kendi yaptıklarını beğenerek huzurlu olması söz konusu değildir. 

Yok olduğunuz anda tanrısallaşırsınız (özünüzle bir olursunuz). Tanrısallaşan olursanız insanların gerçeklerini görürsünüz. Dinler insanları sınırlandırır. Oysa biz size özgürlüğü veriyoruz. Önce sizi eğitiyor, doğruları söylüyoruz. Ve sizi özgür iradenizle bırakıyoruz. İşte sınav ondan sonra başlıyor.

SORU: İnsanlar öbür tarafa geçince akraba ve sevdiklerini görüyorlar mı?
YEŞUA: Hayır. Böyle bir şey yok. Ancak ruh dünyada neyi çok istemişse burada onu zihninde yaratabilir ve gerçek sanabilir.  Öbür tarafta akraba görmek isteği dünyevi bir takıntıdır.
SORU: Şehitlik nedir?
YEŞUA: Böyle bir mertebe yok. İnsan nasıl bir karakter sahibi ise, bilinç seviyesi ve iç dünyası ne seviyede ise buraya aynı şekilde gelir. Ölümle boyut atlanmaz. Savaşta öldürülmüş olması onu ayrıca yüceltmez.
SORU: Tibet’e gittiğinizi söyleyenler var?
YEŞUA: Hayır.
SORU: İncil Tanrının sizi insanların günahlarına fidye olmanız için yolladığını söylüyormuş. İnanamadım. Doğru mudur?
YEŞUA: Hayır. Ben fidye olarak değil Tanrının sevgisi olarak geldim.  Ama hoş karşılanmadım.  Şu an bile Dünya nüfusunun 2/3’ü kötü insanlardan oluşuyor. Sevgi ve ışık olan Tanrının düşmanları var.  Tanrı tüm iyiliklerin ve güzelliklerin kaynağıdır. Şu ana kadar Tanrım onları affet ne yaptıklarını bilmiyorlar diyordum ancak artık affet demiyorum.
SORU: Kutsal Ruhun indiği, inananların üzerine döküldüğü söyleniyor?
YEŞUA: Kutsal Ruh inmez. Kimsenin üzerine de dökülmez. İnsan bunu hak ederek o makama kendisi yükselmek durumundadır. Kutsanmış kişi, artık olmayan kişidir. “Ben yokum, Tanrı var” kavramına alışmalısınız. İçinize baktığınızda “ben” yoksa, “ego” yoksa mutlak sessizlik, mutlak boşluk varsa, orada Tanrı vardır. Ben dediğiniz anda varoluştan ayrılırsınız.
SORU: Vaftiz nedir?
YEŞUA: Kendi aralarında uyguladıkları bir merasim.
SORU: Günah çıkarmalar için ne söylersiniz?
YEŞUA: Kendilerince uyguladıkları bir merasim. Bir işlevi yok. Bizim için önemi yok. Günahlar bu şekilde af olmaz.

İlişkilerde insanlar gerçek duygularını yansıtmıyor, rol yapıyorlar, bu da sonunda nefrete dönüşür. Gerçek sevgide minnet vardır asla nefret edemezsiniz. Beden çekimi sekstir. İki zihin birbirini çekerse sevgidir. İki temiz ruh birbirini çekerse Tanrıyı bulur. Bu da üst boyutta olur.

Zalimlerin sonu yaklaştıkça zulümleri artar ve iyice azgınlaşırlar. Karanlığın bir parçasıdırlar artık ve o karanlık, kötülüklerini gizlediği için onlara hoş gelir. Her akarsu okyanusa ulaşacak diye bir şart yok zaten. Bazıları yolda kuruyacaktır. Kötüler okyanusa ulaşamaz.

Yaşama teslim olun. Kendinizi koruyun, tetikte olun ama niye oluyor diye elinizde olmadan olanlara da direnç göstermeyin. Direnç kasılmaktır. Kendinizi kasmak, sıkmak da hastalıkları getirir.

Adaletin olduğu ortamlarda oluşan güven ortamı sevgiyi yaratır ve sevgi olan yerde iyilik ve duyarlılık olur. Zekâ gelişir, bilgi birikir ve medeniyet olur.

Evrende varlık tektir. Bu tek varlık içinde varlıklar vardır. İnsan önce kendini, özünü tanır. Kendi özünü bulur sonra Tanrıya bağlanır. Tanrıya bağlanan insanın ruhu şahin gibidir. Birçok boyutta ve durumda yaşayan varlık olur.

İnsanın ıstırap çekmesi egosunun bir yan ürünüdür. Sadece olumsuza odaklanıp olumlu taraflar yokmuş gibi davranmak egoistliktir. Tanrı bizim mutlu olmamızı istiyor.

Sesler içinde bir ses de siz olmayın. Sakin ve sessiz olursanız etrafınıza tanık olursunuz.
İnsanları uyar. Boşuna kabirlere gidip orada taşlardan, ölülerden medet ummasınlar. Oralarda bir enerji yoktur. Orada yatan kutsal bir insansa zaten orada değildir. Enerjisi Tanrı enerjisine karışmıştır. Toprağın altında sadece insan vasfı silinmiş ruhlardan arta kalan karanlık ve dağınık enerjiler kalır. Eşlerine çocuklarına veya diğer insan ve canlılara eziyet etmek onların da enerjilerini olumsuza çevirmeniz, eksiltmeniz demektir. Eziyet görenin enerjisi doğal olarak olumsuzlaşır hâlbuki Tanrı bizden kendimizin ve çevremizdekilerin enerjilerini artıracak, saflaştıracak seçim ve davranışlar bekler. Bu sebeple insanların enerjilerini olumsuza çevirenlerin bilhassa eşlerine sürekli eziyet edenlerin affı yoktur.

Kadın ve erkek bir elmanın iki eşit yarısı gibidir. Birine hak olan diğerine de haktır. Kötülükten uzak durun.

Erkek her şeyden önce adil olmalı ve kendisine hak gördüğü her şeyin kadına da hak olduğunu bilmelidir. Adalet güven ortamını yaratır. Tüm insanlar hiçbir ayrım gözetilmeksizin hak olan (doğru, faydalı, iyi ve güzel) şeylerden faydalanma konusunda eşittir. Tanrı seven ve kıyandır. Bunu unutmayın. Sınırı aşmayın

Kalabalık kördür ve aydınlanmamıştır. Hakikat azınlık taraftadır. Tanrıya ulaşmak cesaret ister. Bilince ulaşırken uyuşukluk olur.

İnsanların çoğu Tanrı konusunda ciddiyetten çok uzaktır. Başlarına gelenlerden dolayı Tanrıyı yargılarlar.  Kim onlara Tanrıyı yargılama hakkını verdi? Böyle bir hak yoktur. Tanrıyı yargılayamayız. Tanrıyı sorgulayamayız.
Tanrı konuşmaz, sabittir ve varlığı değişmez. Tanrı yapar, konuşmaz. Ruhunu yeterince arındıranlara kendisini hissettirir. Malum eder. Ruh bunu hisseder.
Bizim içgüdü dediğimiz, olumsuz vesveseler vermiyorsa, korku kaynaklı değilse ruhumuzla konuşmamızdır. İyi ya da kötü hissederiz. Ruhun titreşimi ne kadar yükselmişse bu hissedişler o oranda belirgin olur. Kalp gözünün açılması budur. Çoğunlukla içimize ilk doğan sezgi doğrudur.

Tanrı tüm varlıklara sevgi enerjisini saf olarak aynı miktarda yollar fakat kalpler kirlilik oranlarına göre, Tanrıdan gelen saf sevgi enerjisini kirletiyor. Temiz bir kaynaktan akan su da temizdir ama içenin ağzı kirliyse orada temiz su da kirlenir.
Bugünlerde Tanrının, kendileri ile baş başa bıraktığı insanların büyük çoğunluğunun yanlışa gitmesinden belli oluyor bu da ciddi bir karmaşa ve büyük bir yargı ve cezanın gelişinin habercisi gibi.

SORU: Kendi kendimizi yargılıyoruz ama sonra hükmü Tanrı mı veriyor?
YEŞUA: Zaten her şeyi Tanrı yaptırıyor. Öz benliğinizi egonuzdan çekip ayırdıktan sonra ona kendi egosunu seyrettiriyor.
SORU: Sizin Tanrıyla konuşmanız nasıl oluyor?
YEŞUA: Konuşma diye bir şey yok. Tanrı konuşmaz ama her şeyi o yaptırıyor. Tek gerçek Tanrıdır.

İnsan ölünce, ölümü takip eden ilk yedi dakikada beyin film makarası gibi tüm hatıraları geri sarar. Özünüze ulaşıncaya kadar ancak herhangi bir halledilmemiş şuuraltı travmanız varsa filim orada kopar. Bu sebeple tüm kötü duygularınızı, travmalarınızı yaşarken hafızanızdan temizleyin. Ölümü takiben hemen herkes uyanmaz. Bu travmaların sonuçları yaşanır. Bağışlamak bu yüzden önemlidir. Sizin için önemlidir. Bağışlamakla siz bu travmaların etkisini yok ederek ölümü takiben yaşayacağınız sıkıntıları ortadan kaldırmış olursunuz. Yani yaşamazsınız. Bağışlamak unutmak değil etkisini ortadan kaldırmaktır.

Zaman kapanıyor. Yan yollar yok artık. Yan yollar kapatıldı. Kişi ya Tanrıya ulaşacak ya da fiziksel ölümünü takiben ikinci ölümü tadacaktır. Ya hep ya hiç. Durumunuz budur artık. Ya Tanrıya ulaşacaksınız ya da her şeyinizi kaybedeceksiniz. Tamamen Tanrıya odaklanın. Aksi takdirde başaramazsınız.

İnsan ruhu bedene girince adı insan olur. İnsan beden değil, bedeni bir ömür kullanan ruhtur. Ruh kendinin farkında olan zaman ve mekân boyutlarının dışında var olan bir enerji birimidir. Kaynağı Tanrıdır.

Ruhun dünyevi manada cinsiyeti yoktur. Benimsenmiş kişilikler vardır ancak tamamen arınan ruhlar artık tüm dünyevi tutkularından ve takıntılarından arınmışlardır.  Nefisleri yoktur, bireysel farkındalık vardır ama üstünlük yoktur. Birlik vardır.

Bedenliyken tutkularınızdan tam olarak kurtulmanız mümkün değildir. Ancak onları doğru davranışlara yönlendirebilirsiniz.  İstenen ve beklenen de budur.

Dünyada bedenliyken karşı cinsiyetten olduğunu düşünen ve öyle davrananlar akıl hastalarıdır. Onlarla arkadaşlık etmeyin. Onların bu davranışlarını onaylamak, onlara sempatiyle bakmak, nikâhlarını kıymak çok yanlıştır. Onlarla birlikte sizi de yok oluşa götürür. Bu sapkınlık Tanrıya isyandır.

Dünyada ruhunu saflaştırabilen varlıklar ölüm ötesinde gözlerini ışığa açarlar. Onlar ışığa çekilip alınırlar ve orada ebedi yaşama kabul edilirler. Hükmü Tanrı kendi huzurunda verir. Bu ruhlara kutsal(saf) ruhlar denir. Dünyada iken ruhlarını tam saflaştıramayanlar ölüm ötesinde saflık derecelerine göre eğitimlere alınarak Tanrının ikinci ya da üçüncü, sayısını Tanrı bilir, yeni bir reenkarnasyon (dünyada yeniden doğmak) şansı vermesini beklerler.

Öldürmek affı olmayan bir suçtur. Bilerek ya da bilmeyerek olsun, savaş, nefsi müdafaa ve görünmez kaza ile istemeden can kaybına sebebiyet vermek dışında can alanların affı yoktur. Ölüm ötesinde bilerek can almışsa ilahi adalet gereği verdiği tüm acılar kendisine aynen çektirildikten sonra ruhları yok edilir. İnsan öldürmenin her halükârda yanlış olduğunu bilmeden can almışsa verdiği acılar katile yaşatılmaz ama o ruhlar da yok edilir. Bu ikinci ve gerçek ölümdür. Ebedi, gerçek ölümü içine virüs giren bir programın bilgisayardan silinip atılması gibi düşünebilirsiniz.

Şuuraltına giren hiçbir şey silinmez. Bebekliğinizdeki bazı şeyleri bile hatırladığınıza göre silinme yoktur.  Etkisi kalkar. Etkisi kaybolmuş şuuraltı kayıtları da sizi vefat sonrası kabirdeki süreçte etkilemez.

Bilincinizi yükseltirken dalgalanmayın. İniş çıkışlar yaşıyorsunuz. İnsanlar ve olaylar sizi aşağıya çekmesin. Yüzünüz daima Tanrıya dönük olsun. Işığa dönük olsun. Işığın kaynağı Tanrıdır. Diğer insanları durup bekleyebilirsiniz ama siz aşağı inmeyin. Bulunduğunuz bilinç seviyesinde kalın ve yüzünüz Tanrıya dönük olsun. Onların size gelmesini bekleyin. Aşağıya bakmayın.

Tanrıdan yüzünüzü çevirirseniz kaos yaşarsınız. Işıktan mahrum kalırsınız.  Yüzünüz daima Tanrıya baksın. Dalgalandığınız müddetçe bir yere varamazsınız.

SORU: Kehanet nedir?
YEŞUA: Falcılık, yani aldatmadır.

Kehanet, gelecekten haber vermek kendinizi Tanrıdan üstün görmektir. Tanrı kendisine ait işlere karışılmasından rahatsız olur.

Tanrının huzurunda mutlak huzur ve mutlak duruluk hâkimdir.  Her şey andadır. Tanrı anlık hükümler verir. Uzun vadeli planlar yapmaz. İnsan kendi kaderini değiştirebilir. Tövbekâr olabilir ve Tanrıya sığınabilir. Her an her şey değişebilir ve Yüce Tanrı da buna göre her an yeni hükümler verir. Tanrı, sizin için ve sizin yönelimlerinize göre zamanı gelecek yapar.

Bilhassa kapalı odalarda yapılan her türden gösteriler illüzyondur ve göz yanıltmaktır. Bu manada aletsiz ameliyat yaptıklarını söyleyip bunun sosyal medya kanalıyla reklamını yapanlara itibar etmeyin. Benim 2000 yıl önce bedensel olarak aranızdayken böyle şeyler yaptığımı duydunuz mu? Hayır, keza yaptıysam da bunu gizli tutardım. Dünyevi konularda bilimsel düşünceden uzaklaşmayın demiştim.

Her şey enerjidir. Enerjinin kaynağı Tanrıdır. Yani tüm yaşam enerjisi Tanrının enerjisidir. Bu manada tek varlık Tanrıdır. Onsuz hiçbir şey var olamaz. O’nun huzurunda olmak O’nun ışığını kaynakta görebilmek demektir ki tarifi imkânsız bir huzur verir.

Bizler Tanrıdan gelmedik. Biz Tanrıylayız. Ruhlarımızı en saf şekilde O’ndan aldık ve yine en saf haliyle O’na teslim etmeliyiz. Ruh Tanrının nefesidir ve bir sonraki nefeslerimiz O’nun lütfu ile olur. O halde yaşamımız her an bitecek gibi ruhlarımızı aldığımız en saf haliyle muhafaza edelim.

Maddi dünya sınav yeridir. Bu nedenle özgür irade ve bunu yönlendirebilmesi içinde kişiye akıl verilir. Ruhsal hafıza yani öte tarafa ait hafıza kapatılır. Duygular verilir ki bu duygular kişiye yönlendirici ivme sağlasın, ancak ruhu ile de bu ivmeleri doğruya yönlendirilsin.  Maddi bedende iken hareketlerimiz ruhumuza bilincini yükseltebilmesi için gerekli enerjiyi yükler. Öte alemde bu olanaksızdır. Ölüm sınavın bittiği andır.

Kişinin doğacağı yer, ailesi, kültürü ve genleri kaderidir.

Arınmış ruhlar kendiliğinden bilirler. Diğer seviyedeki ruhlar eğitime alınır. Kişi bu maddî dünyada ne ekmişse öte âlemde onun devamını yaşar. Dünyevi takıntıları devam eder. Tamamen arınan ruhlar artık tüm dünyevi tutkularından ve takıntılarından arınmışlardır. Orada ebedi yaşama kavuşurlar. Arınamamış, dünyada iken gerçeğe ulaşamamış ruhlar içinse orada enerjilerin durumuna göre ya bütünlüğü muhafaza edilir ya bölünüp dağıtılır ya da çok kötü ruhlar topraktan ışığa çıkamaz ve hafızaları silinmiş (kendilerinin farkında olma özelliği kalmamış) bir halde yerin altındaki enerjilere karıştırılırlar. Tanrı kötüye kullanılmış kirli enerjileri kabul etmez. Onları tabiat güçlerine karıştırır. Saflaşmış ruhların bir görevi de bu kirletilmiş enerjileri kendilerine çekerek arındırmak ve Tanrıya temiz olarak sunmaktır. Maddi alemde enerjidir. Titreşimleri düşük olan enerjiler.

Sonsuz şekilde dünyada yeniden doğmak yoktur. Bu kısır bir döngü olurdu. Sonsuz yaşam, kazanılmış bir hak değil, hak edilmesi gereken bir hedeftir. Bu manada da insanların, uyanmak demek olan kıyam etmek, kalkmak kelimesini dünyanın sonu gibi anlaması çok yanlış bir yorumdur.

Tüm ruhlar dünyaya ölüm ötesinde gidecekleri yeri bilerek gelir. Bazı insanların dünyaya delicesine sarılıp gitmek istememeleri bundandır. Başlarına gelecekleri hissederler.

Tanrı sevgidir. Sevgiyi eksiksiz özümseyip yaşamadan sonsuz yaşama hak kazanamayız. Tanrının huzuruna eremeyiz.   
      
Her bir insanoğlunun doğuşuyla Tanrı bir diğer yaşayan mabede varlık verir. Bu mabetler vasıtasıyla ve onların içinden Tanrı enerjisi dünyevi boyutta kendisini ifade eder. Tanrı olarak, ancak bu mabet saf ise olabilir. İnsan dünyadaki Tanrı enerjisine mabet olabilecek tek organizmadır. Evrensel zihin insan vasıtasıyla ve insanın içinden şekil dünyasındaki kaynak olarak işlem görür. Maalesef dünya bu gerçekten o kadar uzaklaşmıştır ki bir çocuk doğar doğmaz ona verilen isimle birlikte yanlış kimlikler yüklenmeye başlar. Aile kültürü, yaşadığı toplumun değerleri vs. Elbette bu durumdaki insanlar Tanrının mabedi olamazlar. 

Tanrı kaynaktır. İyiliğin, doğruluğun, sevginin, ışığın, bilincin ve yaşamın kaynağıdır. Bizler O’nun saf enerjisi ile varız, o enerjiyi bütün saf vasıflarıyla alıyoruz. Maalesef bu saf enerjiyi çoğumuz kötü kullanmakta ve karanlık enerji girdaplarına sebep olmaktayız. Karşılık ödemeden aldığımız bu saf Tanrı enerjisini olduğu gibi saf olarak yansıtmak bizim asli görevimizken bizler o enerjiyi bencilce kirletiyor ve bize akışını engelliyoruz. Ve ruhumuz kararıp zayıflıyor. Tanrı bu duruma üzülmektedir. Işığının pırıltısı dahi bu üzüntüye paralel olarak azalabilmektedir. Tanrı o kadar yücedir ki bizleri bağışlamak için adeta akıl sır ermez detaylarda dahi iyiliğin kırıntısını arar. Ancak sonunda ilahi adalet kaçınılmazdır. Bu yücelik karşısında bize düşen bir an evvel uyanmak ve istenilen saflığa ulaşmaktır. Tüm olumsuz düşünce ve davranışlardan, kötü sözden ve fiilden uzak durarak sevgi temelli bir yaşamı başarmak ve aldığımız saf enerjiyi aynı saflıkta etrafımıza yansıtabilmek zorundayız.

Biz başardık.  Sizlerin de başarmasını ve ebedi yaşama hak kazanmanızı bekliyoruz. Yanınızdayız.

Ruhlar dünyaya yalnız gelir ancak bazıları yalnız dönmez. Başarmış ve kendini tam arındırmış olanlar ışıktan varlıklarca karşılanır. Başaranlar tüm yaşamlarını iyilik ve sevgi üzerine kurmuş ve öyle de yaşamış olanlardır. Esasen bunu başarmakla onların kendileri de ışık olmuş ve sonsuza kadar Tanrıyla beraber ışıktan bedenler içerisinde yaşama hakkı kazanmışlardır. Onlar artık Tanrının askerleri olmuş ve kutsallık kazanmış varlıklardır.

Çoğunluk ise yalnız gelir ve yalnız döner. Ruhsal yoldayız hepimiz. Başarılı olmak için kendimizi disipline sokmalıyız. Gerçek ve değerli olanla geçici olanı ayırt edebilmeliyiz. Birinci olan değerleri birinci olarak almayı öğrenmeliyiz. Bu dünyanın ışığı geçicidir ve gölge yapar. Güneş gidince her yer karanlık olur.

Ebedi yaşamda ise hiçbir şeyin gölgesi yoktur çünkü varlıkların kendisi ışıktır. Bu ışık gitmez. Orada gece yani karanlık olmaz.

Sizler bu dünyada fiziksel bedenler içinde yaşarken adeta uykusunda yürüyen insanların durumundasınız. Tüm yaşamınız sanki uykuda yürüyormuşsunuz gibi geçer. Çoğunuz paraya adeta bir köle gibi hizmet ediyorsunuz. Bunu güç elde etmek için yapıyorsunuz ancak güç sadece Tanrıya aittir. Siz kendiniz için güç peşinde gitmekle ebedi yaşamı kaybediyorsunuz. Kendiniz için güç, söyledim, kötülük yapabilmek için istenir. Siz Tanrının sınırsız değerlerine dönün.

Tanrı ve Kutsal Ruh halkası her şeyi görür ve bilir. Hepiniz yaptıklarınızla apaçık ortadasınız. Saklamak olanaksızdır. Kendinizin farkında olun. Doğruda ve sevgide mi yaşıyorsunuz? Aynı hataları aymazca tekrarlamak kalpleri körleştirir ve Tanrıyla olan irtibatınız gittikçe söner ve sonunda kapanabilir. Maddenin uyuşturucu etkisinden bir an evvel kurtulun. Ruhlar âleminde henüz dünyada doğma şansı bulamayan ruhların mevcut olduğunu bilin ve size verilen bu şansı çok iyi değerlendirin.

Kimseye zararı yoksa yapılabilir sözü yanlıştır. Bir kereden bir şey olmaz sözü yanlıştır.  İnsanın kendi bedenini de sevmesi, temiz tutması, tüm uzuvlarıyla birlikte, onlara iyi bakması ve zarar vermemesi şarttır. Esasında tüm canlılar Tanrının hücreleridir. Ama bu hücrelerin bazıları kirletilmekte ve kanser hücreleri misali yok edilmeleri gerekmektedir.

İnsanlar kendi bedenlerine dövme yaptırmaktalar. Bu kabul edilemez. İşareti sadece Tanrı koyar. Siz koyamazsınız. Yine gelişigüzel cinsel ilişkilerle bedeninizi hiçbir şekilde kirletmemelisiniz. Hastalıklara maruz bırakmamalısınız. Bedenlerinizi en temiz haliyle aldığınız gibi Tanrıya iade etmek durumundasınız. Yaşamı ciddiye alın. Yüzlerinizden gülümseme eksik olmasın ama yaşamınızı ciddiyetle devam ettirin.

İnsanın ruhu (ikinci ölüm) ölürken büyük acı çeker. Benim çarmıhta çektiğimi düşünülen acılar bunu simgeliyor. Esasen benim tüm yaşamım bir simgedir. Kendinizi dışarıdan seyretmeyi öğrenin. Ben orada acı çekmedim. Kendimi dışarıdan seyrediyordum. Arınmış ruhlar acı çekmez.

Size verilen her şeyi kirletmeden kullanmak ve hiçbir şeye zarar vermeden yaşamak ve aldığınız gibi tertemiz Tanrıya iade etmek durumundasınız.

Siz kendiniz de zarar görmemelisiniz. Aldıklarınızı Tanrıya saf olarak teslim etmelisiniz. Kendi bedeniniz ve ruhunuz bunun dışında değildir.

Dua/ibadet edeceğiniz zaman köşe başlarını tutup herkes görsün diye bağıra çağıra aynı ezberden şeyleri tekrar edip durmayın. Bunları yapanlar putperestlerdir. Siz duanızı evinizdeki bir odanıza çekilip gizliden yapın. Tanrının egosu yoktur. Bu nedenle önünde eğilmenizi istemez. Siz saygıyla ayakta durun yeterlidir. Dualarınız içten, samimi ve size ait sözlerle olsun. Maddiyat istemeyin. Önce Tanrıyı yüceltin, şükredin ve bağışlanma dileyin. O zaten her şeyi bilir. Gösteriş için yaptığınız her şeyin karşılığı yaptığınız gösterişten aldığınız her ne ise o kadardır.

Bir hayvanı Yaratana kurban olarak sunmak, bu en alt tekâmül seviyesindeki insanların yaptığı bir şeydir. Bu insanlar kendilerini hayvanla bir yapmışlardır. Hayvan sunumdan evvel canlı iken sunumunda ölü olur. Tıpkı kendilerini sunanlar gibi. Yüksek bilinç seviyesindeki varlıklar bunu yapmazlar. Onlar kendi dünyasal tutkularını öldürerek, dünyevi arzulardan arınmış diri ruhlarını Yaratana sunarlar. Bu ebedi yaşamı hak etmek içindir.

Sünnet sıcak iklimlerde erken gelişen insanların cinsel olarak erken uyanmaması için insanlarca konmuş bir kontrol mekanizmasıdır. İlkel devirlerde neseplerin korunması ve gençlerin gelişi-güzel cinsel dürtülerinin bastırılmasına yönelik bir kuraldır. Zaman üstü değildir.

Oruç tutmak, insanların nefislerini kontrol etmeyi öğrenmeleri için yapılmış bir uygulamadır. Bilhassa oburluğun ve aşırı yeme alışkanlıklarının kontrolü için düşünülmüş bir düzenlemedir. Zaman üstü değildir.

Tüm bunlar ilkel devirlerde cehennem korkusu ile gerçekleştirilmeye çalışılmış toplumsal kurallardır. Gökten inme değil, akıldan düşünceden doğmadır, o ilkel şartlarda düşünülebilen olgulardır. Sizler şimdi o insanlara kıyasla bilinçlendiniz ve bilimsel düşünceye kavuştunuz. Şimdi, bedenleriniz mabetleriniz, ruhlarınız pencereleriniz, zihinleriniz rehberleriniz, hayvani güdüleriniz kurban edeceğiniz şeylerdir. Günde birkaç kere fiziksel kurbanlar sunamazsınız ama birkaç kere dua edebilirisiniz, günde birkaç kere mabetlere gidemezsiniz ama birkaç kere ruhlarınıza dokunabilirsiniz. Eksikliklerinize kefaret olarak hayvanları kurban etmek yerine kendi hormonlarınızın şehvetini, tutkularınızı ve hayvani dürtülerinizi yılda bir kere değil ama günde birkaç kere kurban edebilirsiniz. 
Dünya bu zamanda bilimsel verilere sahiptir. Kendinize ve diğer canlılara sevgi ile yaklaşın. Tüm varlığın kaynağı tektir. Empati duygusu bu birliğin hissedilişidir. Tanrı ilkel insanların düşüncesindeki gibi çok güçlü bir ilah değildir. Tanrı ilah değildir.  Tanrı her şeyin kaynağıdır ve her şeyle iç içe yüce bir kudrettir. İsmi yoktur. Tek olan bir varlığın özel ismi olmaz. Kullanılan isimler insanlar tarafından konmuştur ve “var ve bir olan" anlamındadır. Ve O bize kendisi ile ebedi olarak var olma seçeneğini sunuyor. İnsanın özgürlüğü buradadır. Var olup olmamayı seçmek. Her aklına geleni yapmak değil.

Ruh için Tanrının krallığı ve O’nun işleri daima ilk ve en önemli olmalıdır. Doğru anda derhal tepki vermelidir çünkü Tanrının işleri görev verildiği anda yapılır. Tanrının askeri olan saf (kutsal) ruhlar O’na her zaman hizmet etmek ve görevlerini verildiği anda gerçekleştirmek için O’nun huzurunda ayakta ve tam odaklanmış olarak hazır beklerler. Odaklanmak çok önemlidir. Odaklanmak fiili sürekli olmalıdır. Çünkü bir anlık başka yere kaymak sizin yönünüzü Tanrıdan çevirecektir. Buna da izin verilmez. Sonuçta bu derece bir teslimiyet kolay değildir ve yaşarken tüm tutku ve takıntılardan arınmış, saflaşmış ruhlar olmak gerekir ki bu da tam adanmayı, tam sevgiyi gerektirir. Hiçbir dünyevi tutku, şehvet, mal mülk tutkusu kalmamış olmalıdır. İnsan yaşarken bu bilinç seviyesine tam ulaşamaz ama en azından davranışlarını bu yönde doğrulukta ve iyilikte tutarak olumsuz duygularını kontrol altında tutabilir. Bu insanın kendisinin ötesine taşıyor olmasıdır. Bu ‘olma’ durumuna dünyada yaşarken yaklaşılır ve ölüm ötesinde tam kavuşulup tanrısal halkaya kabul edilir. Bunu başarmak için de bedenliyken Tanrı delisi olmak, Tanrıyı tüm kalbinizle, aklınızla ve ruhunuzla sevmeniz gerekir. Elbette bu durum dünyada yaşamdan zevk alınmaması, inzivaya çekilmesi demek değildir. Önemli olan toplum içinde ve onlarla yaşarken dış şartlar ne olursa olsun insanın kendi içinde, ruhunda bu kontrolü, sükûneti ve adanmışlığı sağlayabilmesidir.

İnsan zihni uykudayken rölantide çalışır. Bu, zihnin en düşük seviyedeki çalışması gördüğünüz rüyaları yaratır. Rüyaların ruhla alakası yoktur. Zihin beyninizin bir ürünüdür. Yani beyin ölünce zihin de dağılır. Bu anlamda ruhla zihin aynı şey değildir. Ruh yaşam enerjisidir. Ölüm ötesinde beynin yarattığı zihin ortadan kalkınca, ruh seviyesine göre, yeni doğan bir bebek annesinden süt emmeyi nasıl biliyorsa, o da kendiliğinden yapması gerekeni bilir. Dünyada yaşarken zihnin karanlık frekansları ruhu ele geçirirse, ruh, kaynağı olan yaşam enerjisini tam alamaz ve güçsüzleşir. Belli bir dereceden sonra o ruh artık çok zayıfladığından ölüm ötesinde uyanamaz, hafızası silinir ve temel yaşam enerjisi de tabiata karışır. Bundan önce, ölüm hadisesini takiben şuuraltı kayıtlarını geri sararken travmalara takılır ve orada acı çeker. Bu sebeple kindar olanlar, tüm olumsuz duygulardan kendilerini kurtaramayanlar orada çok sıkıntı çekerler.

Tanrının yoluna odakların. Gözleriniz bu noktaya konsantre olsun. Başka yöne bakmayın. Yeşua Mesih olarak dünyaya tekrar, eğer ki insanlar sadece Tanrının yoluna odaklanırsa gelirim.  İnsanların bu haliyle dünyaya tekrar gelmem söz konusu değil.

Yaratılmış olan her ruh henüz dünyada bedenlenme imkânı bulamamıştır. Bu onların kendi hatalarından kaynaklanıyor. Bedenlenerek varlık sınıfına girebilmeye hak kazanmış ya da henüz kazanamamış sayısız ruh vardır. Ruhlar dünyası tekâmülü sadece dünyaya bağlı ruhlardan oluşmamaktadır ve sınırsız sayıdadır. İnsan sadece insan olarak doğar. İnsan bu günkü insan olarak yaratılmıştır. Evrim yoktur. İnsan bir kerede yaratılmıştır. Tanrının buna gücü yetmez mi sizce? Elbette yeter. Onlardan tek farkınız beyinlerinizi kullanma kapasitelerinizin artmış olmasıdır. İnsan ruhunun hayvan ya da bitki olarak bedenlenmesi yoktur. Bu anlamsız olurdu.
Tek başınalık kabul edilmelidir çünkü o esastır. Üzüntüyü tek başınalık yaratmaz. Tek başına kalmanın gerektiğini düşünmeniz üzüntü yaratır. Tek başınalık özgürlüktür. Yalnızlığı tek başınalıkla, tek başınalığı yalnızlıkla karıştırmamak lazım. Her halükârda varlıklar tek başınadır.  Düzen budur. Tanrı da tek başınadır. Bu durum enerji yaratır ve Tanrıya daha fazla enerji yollarsınız. Tek başınalığı becerebildiğiniz andan sonra insanlarla iletişiminiz farklı olacaktır. Tek başınalık Tanrıya mahsus değildir. Tüm canlılara mahsustur. Bunu unutma kardeşim. Sen artık her şeyi yapan değil, tanıksın. Bunu da hatırından çıkarma.

Beni tahta olan bir haçla ölü halde simgeliyorlar. Benim simgem yoktur ama illaki bir simge aranıyorsa bu canlı bir ağaç olabilir. Zaman zaman durgunlaşır, yapraklarını döker sonra yeniden çiçek açıp meyve verir. Üzerinden bulutlar geçer ama etkilenmez.  Güneşin orada olduğunu bilir.
Kutsal (Saf) ruhlar kaynağa ulaşmış, görevliler kutsal halkasına dâhil olmuş ruhlardır. Onların ruhlar âleminde, dünyadaki gibi kanlı canlı değil ama insan misali bir görüntüleri vardır. Sizlere ise istedikleri şekilde görünebilirler. Bu saf ruhlar için orada oturmak ya da yatmak yoktur. Onlar orada hep ayakta dururlar çünkü onlar Tanrının huzurundadırlar. Tanrının huzurunun muhteşemliği tarif edilemez.

Sonsuzluk Tanrıya ve kutsal (saf) ruhlara aittir. Diğer her şeyin sonu bir şekilde vardır. Bilincin de çıkabileceği son bir kademe vardır.  Rakam olarak on ikinci kademe diyebiliriz. O noktada artık tırmanma bitmiş, zirveye çıkılmıştır. Merdiven bitmiş, düzlüğe varılmıştır. Oradan her yer görünür. Daha yukarısı yoktur. O noktada da aşağı bakıp insanları küçümsemeyin. Yukarı bakın. Işığa bakın. Ben kimim, diye sormayın. Bu bencilliktir. Daima ben neyim, diye sorun.

Bilincimizi tüm zamanların üzerine yayabilseydik sonsuzluğa kavuşurduk. Güzellik de bir anlık sonsuzluğa yayılma duygusu verir ama geçici olduğundan ümitsizliği ve hüsranı da akabinde getirir. Bir an olsun kendinizi unutturur ama sonra gider. Kırılırsınız. Kalıcı sonsuzluk duygusu ancak Tanrının huzurunda olur.

Dünyanın sonu değil, insanların sonu da değil ancak bu insan neslinin sonu geldi. Dünyadaki insanların büyük çoğunluğunun bu bedenlerindeki yaşamları son şanslarıdır ve de çoğu ölüm ötesinde, ruhsal ölümle de karşılaşacaklar. Tanrının da sabrı bitti.
Tanrıyı konuşturmak, Tanrı adına konuşmak, O’nun ağzından konuşmak yanlıştır. Tanrı böyle istedi, Tanrı şöyle dedi gibi sözler kullanmak yanlıştır. Tanrı konuşmaz. Tanrı yapar. Tanrı sorgulanmaz, Tanrı ile ilgili konuşurken espri yapılmaz. Söyledim Tanrı yargılanmaz. Tanrı kimseye kendisini yargılama hakkı vermedi.
Tanrı her şeyin kaynağıdır. Bir özü vardır; mutlak hareketsizlik ve ebediyen yaratılanlara bilgisi kapalı, bir de enerjisi ki aktif olan ve her şeyin içinde yaratıldığı kısım. O’nu görmek mümkün değildir. O’nu kavramak mümkün değildir. Tanrı öz olarak hareket etmez, varlığında bir değişme olmaz. Sabittir çünki mükemmeldir. Değişen şeyler mükemmel olamaz. . Enerjisi ışığın kaynağıdır.

Tanrı ruhtur. Tanrının takvimi ve zamanı farklıdır.

Sevgi yaratıcı enerjidir. Kaynağı tüm varlığın kaynağı olan Yaratandır. Sevgi engel tanımaz. Kalplerde sevgi varsa bir şekilde bir yerden sızar gelir. Sevgi olmadan, nefsaniyetle olan mücadelenizi kazanamazsınız. Sevginin kaynağı Tanrıdır. Sevgi her şeyi bir arada tutan yaşam enerjisidir. O’ndan gelir. Yaşamın hüküm sürdüğü alan sonsuzluktur. Orada her şey şimdidedir. Gelecek zaman yoktur. Öncesi ve sonrası aynı anda görünür.

Tanrı temizliğin, iyiliğin kaynağıdır. Bu sebeple Tanrıdan kimse için kötülük dilenmez. Beddua edilmez. Lanet dilenmez. Bunu yapanları Tanrı mutlaka cezalandırır. Olumsuz dualar gözle görünmeyen düşük titreşimlerin oluşturduğu alt varlıkları size cezbeder. Hatırlayın: “Düşmanlarınız için de dua edin” demiştim.

‘’Yaratılanı hoş gör yaratandan ötürü’’ sözü yanlıştır. Tanrı hoş görülecek eksik varlıklar  yaratmaz. Onun yarattıkları mükemmeldir ancak kendini Tanrıdan ayıran insan kötülüğe saparak bozulur. Özgür iradesini Tanrıya karşı gelme yönünde kullanarak yanlışa gider. Bu hali ile Tanrının yarattığı değildir. Hoş görülemez. Kötülüklerle mücadele edilmelidir.

Dinî ve felsefî inançlar dokunulmaz değillerdir. Bunlar herkesin zihnindedir. İnsanın nerede doğduğu, nasıl yetiştirildiği, kimlerin kişi üzerinde etkili olduğu bunları belirleyen unsurlardır. Elbette bu durum onların mutlaka doğru olacağı anlamına gelmez. Ya da tüm zamanlarda doğru kalacağı anlamına gelmez. Kişi bunları aklı ile sorgulayabilmelidir. Bunu yapmadan bir de insanları ötekileştirmesi, başkalarının kendi inanç ve görüşlerine inanması için baskı yapması, olmadı iftira atması, tecavüz etmesi, malını gasp etmesi ve öldürmesi tam bir şeytani akıl hastalığıdır. Bunlar ilkel kavimlerdeki yağma anlayışlarıdır. Sizler törelerinizle ve kadim bilgileri yanlış aktarımlarınızla da Tanrının sözlerini  kirletiyorsunuz. Bu nedenle uyanın ve kendinizi eğitin. Benlik (ego) boyutunda kalıp kalmamak sizin elinizdedir. Tüm sorgulamadan inanan koyu dindarların ruhları yok edilecektir. Son zamandayız.

İnsanlar gereksiz konuşmalardan kaçınıp Tanrıyı düşünsünler. Yüzlerini ışığa çevirsinler.  İnsanlar başkalarının sorunlarını eğer sonuca ulaştıracak bir durumda değillerse gereksiz meraklarla soruşturmasınlar. Boşuna konuşmasınlar. Bu boş konuşmalar enerji kaybıdır hâlbuki enerjinizi Tanrıya yönlendirirseniz daha iyi olur. Tanrı zaten gerekeni gerektiği zaman yapacaktır. Bir de onun görevlendirdiği ruhlar kendilerine verilen görevi verildiği anda yaparlar. Siz, sorunu olan herhangi bir kimseye olumlu katkı yapacak durumda değilseniz bu durumda başkalarının sorunlarını konuşmakla sadece kendinizi üzmüş olursunuz. Bu da enerjinizi düşürür. Bu gibi beyhude meraklardan ve konuşmalardan kaçının.

Yüce Tanrı dünyada erkek ve kadını yaratmıştır. Bunun arası, ortası yoktur ve bu hüküm kesindir. Cinsel ilişki temelde sadece insan soyunun devam etmesi için vardır. Gelişigüzel cinsel ilişkilerden kaçının. Cinsel sapkınlıklar Tanrıya isyandır ve kesin yok oluşa götürür.

Tarihte Sodom ve Gomora’da cinsel sapkınlıklar o denli yüksek boyutlardaydı ki insanların kendileri mikrop haline gelmişti ve mikroplu şeyler kireçlenir. Tanrı Sodom ve Gomoralıları kireçledi. Bütün cesetler, yapılan arkeolojik kazılar sonucunda tamamen kireçle kaplanmış olarak bulunmuştur. (Arkeolojik kazılar sonucu bu şehrin tüm insanlarının, gelen selin kireçli nehir yatağından taşıdığı kireçli sular ile tamamen kireçle kaplanmış olduğu saptanmıştır.)

Bu tip cinsel sapmalar insanlıktan çıkıştır. Temelinde delilik boyutunda çarpıtılmış seks dürtüsü vardır. Bu tip insanlara akıl hastası gözüyle bakılmalı ve tıbbi müdahaleye sevk edilmelidirler. 




RUH NEDİR?

Ruh kendinin farkında olan zaman ve mekân boyutlarının dışında bir bilinç birimidir. Bir enerjidir. Beynin ürünü olan bedensel zihinden ayrı olarak kendi hafızası vardır. Tanrının bize kendinden verdiği saf bir yaşam enerjisidir. Bizim sorumluluğumuz en saf şekilde bize verilen bu emaneti aynı saflıkta çevremize yayıp sonunda da Tanrıya geri verebilmektir. Bunu yapabilirsek sahip olduğumuz kişilik Tanrı tarafından dağıtılmayıp sonsuza kadar bizde kalır. Bu tip saf ruhlara sizler dünyada kutsal ruh diyorsunuz. Bu sıfat sizlerin kullandığı bir kelimedir.

Esas varlığımızdır. Tanrının bize kendinden verdiği enerjidir. Zihnimiz beynimizin bir ürünüdür ve fakat ruhumuzu hakimiyet altına alırsa onu kirletebilir. Dünyada iken buna dikkat etmeliyiz. Eyleme dökmediğimiz sürece aklımıza gelen kötü düşüncelerden ruhumuz etkilenmez yine de zihnimizi iyi, olumlu düşüncelerle dolu tutmalıyız. Zihin beynimizle birlikte ölür geriye kalan ruhtur. Dolayısıyla dünyasal kişiliğimiz ortadan kalkar. Tanrı enerjisiyle eğer saflaşabilirse birleşecek olan ruhumuzdur. Bedenler toprağa karışır.

Ruh dünyasal kirler yüklenmişse bu ölüm ötesinde onun için azap olur. Saf kalabilmişse ölüm ötesinde ışığa kavuşur. Tanrı ile ölümsüz yaşama kavuşur. Dünyevi kimlikler, dünyevi bilgiler, cinsiyet, akraba, tanıdık orada yok olur. Kalan sadece temiz ya da kirli ruhtur. Ruh orada liyakatine göre görür, duyar ve kendinden bilir. Bilincinin dereceleri vardır. Bazıları azaptadır, bazıları yeni bir reenkarnasyon için eğitimde ve bazıları da Tanrı katında reenkarnasyon döngüsünden kurtulmuş Tanrının askerleri olarak Tanrı ile sonsuz yaşam ışığında bir olmuşlardır. Bu Tanrı olmuşlar demek değildir. Olan vatanından savrulmuş bir damlanın kirlerinden arınıp tekrar okyanusa kavuşması misali gibidir.


KÜRTAJ GÜNAH MIDIR?

Hayır. İlk aylar tercih edilmelidir. Annenin sağlığı için ya da bu çocuğa gereği şekilde bakılamayacaksa kürtaj olunabilir. Ruh bebeğe doğumu takiben aldığı ilk nefesle girer. Ondan önceki safhalarda cenin annenin bedeninin bir paçasıdır.


YEŞUA’NIN ÖĞRETTİĞİ BİR DUA

Yeşua Mesih’in aracılığıyla ruhum yıkandı ve arındı. Senin adın, senin iraden, senin egemenliğinle Yeşua Mesih’in rehberliğinde huzuruna geldim Tanrım. Gökte olduğu gibi yeryüzünde de senin isteğin olsun. Senin ilahi takdirine güveniyorum. Tanrım bizi her türlü kötülükten kurtar, çağımıza rahmetinle barış getir. Benim değil, senin dediğin olsun Tanrım. Âmin.

Kişisel isteklerinizi de dile getirin sonra akışına bırakın. Mutlaka bir gün bu isteğinizin olacağını bilin ama süre koşulu istemeyin.


KÜFÜRLÜ KONUŞMAK

Küfür etmeyin. Küfür, içi kötülüklerle ağzına kadar dolmuş insanların ağızlarından bu kötülüğün dışarı taşmasıdır. İçinde kötülük olmayanın ağzından küfür çıkmaz.


AYDINLANMAK

Aydınlanmış bir ruh olabilmek için önce birey olabilmek gerekir. Koyunlar gibi sürüyü takip edenler değil ama kendilerini doğru davranışlarıyla tanımlayan bireyler olmak gerekir. Bu manada birey olmak kör inançlara, mantıksız törelere hatta her ne ad altında olursa olsun dogmalara inanmamaktır.

Aydınlanmış insan mutlaka rasyonel düşünür ve hepsinden öte kendi en derin içsel duygularını dinleyerek hareket eder. Koyunlar sürüyü takip eder ama aydınlanmış birey sadece kutsal olan evrensel değerleri gözetir. Her şeyin temelinde evrensel varlık sevgisi olmalıdır. Yerdekilere ne kadar sevgi gösterirsek göktekilerde bize o kadar sevgi gösterecektir.

Tanrı sevgidir. Sevgi her şeyi bir arada tutan güçtür. Tanrı sevgisi ile aramıza başka hiçbir şey koymadan yerdekileri de karınca kararınca kendimiz gibi görebilmeliyiz. Tanrı sevgiyi, şartsız, diğerkam sevgiyi temsil eder.

Karşıdakinin mutluluğu da esastır. Tanrı özgürlüğü temsil eder. Tanrısal olanda karanlık bir nokta yoktur. Her şey aydınlıktır, dolayısıyla korku yoktur. Takıntı yoktur. Kölelik, kulluk yoktur. Kardeşlik vardır.

Tanrıya inanmayanlar geçici olana inanırlar. Bir gün nasıl olsa bitecek bilinci bencilliği, korkuları ve köleliği getirir. Tanrıya inanmayanlar özgürlüğü sadece kendilerine isterler. Buda zorbalığı ve bağnazlığı getirir. Tanrıya inanmayanların sevgisi tutkularla şekillenir. Sevgiyi kendileri için isterler. Kendi egolarının tatminini sevgi sanırlar. Kendilerine kulluk edilmesini isterler. Eşitliğe tahammülleri yoktur.

Gerçek, derin anlayış gerektirir. Ruhaniyet kendinizle ilgili soru sormak iken dinler ilerlemek için kitaplara güvenilmesini ister. Bu durum ise milyonlarca zihni kilitleyerek geri bıraktırmıştır. Dinler adeta köle tacirlerinin ideolojik arka kapıları olmuştur. Tüm dünyadaki kurumlaşmış dinler politikadır.

Her zaman sakin olun. Zihniniz cam gibi berrak bir su gibi olsun. Kendinizi kaynamakta olan bir suda görebilir misiniz? Hayır. Ancak su bir ayna gibi düz ve berrak ise görebilirsiniz. Bu önemlidir. Zihniniz sakin değilse Tanrıdan her yöne akmakta olan yaşam enerjilerinin alamazsınız. Bu yüzden sakin bir zihin yaşamsal önem taşır. Bu enerjileri düzgün alamayanlar sağlıklarını koruyamazlar. Hem fiziksel hem de zihinsel sağlıkları bozulur. Bu nedenle her tür endişelerden uzak durun. Dua etmeniz bu konuda büyük fayda sağlar. Toprak ve suyla bedensel temas da fayda sağlar.

Tanrıyı bilmek insan varlığının amacıdır. Bunu anlayan huzura erer. Ben merkezli arayışlar son bulur.  Arayış sona ermiştir.  Yaşam kutlanılacak bir hal alır.  Varlık sahnesinde oluşumuzun tek bir amacı vardır. Tanrıyla yürümek, Tanrı ile birlikte olmaktır. Aydınlanma kelimesi bazılarınızca süper güçlerin elde edilmesi ile bir anılır. Hayır, aydınlanmak Tanrı ile bir hissetmenin doğal tezahürüdür.   


AYDINLAMANIN SORUMLULUKLARI

Aydınlanmak kendinizi kutsal olana açmaktır. Bu açışın beraberinde gelecek tüm sonuçları kabul etmektir. Kendini kutsal olana açan her ruh-insan insanoğlunun ruhsal ıstıraplarına karşı savunmasız, her türlü ayartma ve denemelere karşı tam açık hale gelir. Bu tür insanı saran olumsuz enerjiler yaşadığınız çevrenin kültüründen gelir. Televizyon, internet vs. Kalplerinizi bunlardan korumalısınız ve kalplerinizdeki Tanrı sevgisi olan tüm olumlu enerjilerin kirlenmemesi için dikkat etmelisiniz.

Zihninizdeki tüm zararlı ve asalak düşüncelerin kalplerinizde (ruhunuzda) bir yer edinmesine izin vermemelisiniz. Bu takıntılı dürtüler ve tutkular sizin iblisler dediğiniz şeylerdir.

Oburluk, mutsuzluk, fesatlık, öfke, kibir, umutsuzluk, endişe, para hırsı, açgözlülük, pintilik, hasetlik, asabilik,  şehvet düşkünlüğü vs. bunların her biri bir şeytandır. Bu tür şeytanların ruhunuzda bir yer edinmesine ve ruhunuza yerleşmesine asla izin vermeyin. Elinizden hiçbir şeyin gelmediği durumlarda Tanrıya sığının. Ruhunuzu koruması için dua edin.

Tanrı sadece mükemmel olanı yaratır. Onun her yarattığı mükemmeldir çünkü O mükemmeldir. Ancak siz insanlar kötülüklerinizin yüzünden bu mükemmeliyeti bozuyorsunuz. Sizden istenen yaşamı korumanız, yaşamı tüm varlıklar için daha işlevsel hale getirmeniz ve kalitesini yükseltmenizdir.

Dogmalardan uzak durun. Dogmalar insan bilincine bir aşağılamadır. İnsanlığı karanlığa çekmiştir. Dogmalar insan ruhunu korku temelli olumsuz duyguların ele geçirmesine sebep olmuştur ve bu tip korkular kişilerin acımasız, vicdansız ve kişiliksiz olmasına sebep olurlar. Onlar dünyasal olana taparlar. Diğerlerine  hükmetmek en büyük tutkularıdır. Para hırsı en büyük özellikleridir. Tanrının adını boş yere kendi ben merkezli ihtirasları doğrultusunda kullanırlar, amaçları kendi olumsuz tutkuları ve hedefleridir sadece. Bu durum Tanrının adını boş yere anmaktır. Bu tip insanların kötülükle kazandıklarına özenmeyin. Onlara sempati dahi duymayın. Onlar kendi ruhlarını yok etmektedirler. Onları engellemek için elinizden bir şey gelmediği durumlarda Tanrıya sığının. Ruhunuzu koruması için dua edin.


EVRİM

Evren ve insan bir kerede Tanrı tarafından yaratılmıştır. Evrim yoktur. Görünenler görünmeyenden yaratılmıştır. Zaman içinde bazı varlıklar mutasyon geçirmiştir ancak insan bu günkü insan olarak yaratılmıştır. Adlandırdığınız bazı insana benzeyen türler (neothendral vs.) insan değildi. Onlarda insana ait olan akıl yoktu.


KENDİNİZİ SEVİN

Kişi kendini benimseyip sevmeden Tanrıyı sevemez. Kendi karakterini ve yaptıklarını sevmesi gerekir. Kötülükte ve yanlışta kalarak bir ruhun kendini benimseyip sevmesi, vicdanının rahat olması olanaksızdır. Bu sebeple kişinin kendini sevmesi için doğrulukta ve iyide olması şarttır. Sonucunda da Tanrıyı sevecektir.

Her insan Bütünün içinde tamamlayıcı bir bölümdür. Ruhlarımız Tanrıdandır. Kaynağımız Işık ve Kutsiyettir. Tanrı bizim içimizde biz Tanrının içindeyiz. Bu birliktelik dünyasal manada okyanus ve ondan kopan bir damla misalidir. Bedenli dünya yaşamımızda bencil tutkulardan, kibir, kin vs. olumsuz duygu ve düşüncelerden uzak, temiz bir yaşamla, ölüm ötesinde bu birliktelik tekrar kazanılacaktır. Kazanılabilirse kazanılacaktır.


YOL BİREYSEL VE YOLCU TEK BAŞINADIR

Hristiyanlığı ben kurmadım. Yahudi dinini de sevmedim. Amacım farklı bir düşünce akışı yaratmaktı. İnsanları biraz daha sevgiye, şefkate çekmek istedim ama onlar istemediler. Beni havarilerim bile tam anlayamadı. Şimdi bile beni tam anlayabilen birkaç kişi var sadece. Sen beni tam anlayanlardansın kardeşim. İnsanların benim yeni bir din kurmaya çalıştığımı düşünmeleri beni çok rahatsız ediyor. Ben iki bin sene önce de yeni bir din kurmaya çalışmadım. Biliyorsun ben Yahudiydim. Yapmak istediğim, mevcut dindeki yanlışları düzeltmekti. Yeni bir hareket yaratmak değildi. Benden sonra gelen gibi kendi ismimi öne çıkarmak, adımı yaymak gibi bir niyetim de yoktu. Hatta kendi ismim bilinsin dahi istemedim. İstediğim, insanların yüzlerini Tanrıya çevirmekti sadece. Bunu bilsinler.

Yüzünüz Tanrıya dönükse yaşam, dünyaya dönükse ölüm sizi bekliyor. İnsanın seçimine Tanrı karışmıyor. Tercihinizi yapın, bu yolda tamamen özgür ve tek başınasınız.

Gerçeği bileceksiniz ve gerçek sizi özgürleştirecektir.  Gerçeği bilen tüm dünyasal ihtiras, takıntı ve korkularından özgür olur.  Varlığın birliği gerçeğini bilmeden kalıcı bir adalet, ahlak, birlik, sevgi ve coşku olamaz. Ruhaniyet ve huzur olamaz. Sadece bu gerçeği bilip ve onu özümseyip yaşamak savaşları durdurabilir. Dünyaya kalıcı bir barış getirebilir.

Bin arasında birinizi on bin arasında ikinizi seçeceğim ve onlar ayakta bir olacaklar. Çok azınız kutsal ruh olmayı başardınız.
Gelen her yeni nesil kendilerinden önce gelenlere kıyasla daha bilinçlidirler.
En doğrusunu Tanrı bilir ve yapacaktır şüphesiz.

YEŞUA MESİH OKUMALARIM 2009/19

Alpaslan Kuzucan



GECE VE RUHLAR

Gecenin sessizliğinde ruhların sesi duyulur ve sadece saf olan ruhlar bu sesleri duyar. Gece, ruhlar birleşip bir ve bütün olduğunda daha da...