HURAFELER VE GERÇEKLER
Maddi dünya sadece müspet bilimle anlaşılabilir ve maddi beklentiler maddi kanunlarla gerçekleşir.
Aşağıda belirtilen hurafelerle hiçbir şeyi çözemezsiniz.
1.Lanet yada lanetli yer yada uğursuz yer veya hayvan gibi şeylere inanmak.
2. Sürekli tekrarlanan dini merasimler icra etmek.
3. Kutsal yer veya kutsal su gibi şeylerin etkisine inanmak, mezarlardan / yatırlardan, türbelerden medet ummak.
4. Aynı dua ya da kelimelerin sürekli tekrarından medet ummak.
5. Astroloji, tarot, kahve falı, yüz/el okuma, muska, kehanet gibi şeylere inanmak.
6. Hayırlı gün veya hayırlı gecelerin varlığına inanmak.
7. Maddi menfaatler için dua etmek. Maddi şartlarını yerine getirmeden oturduğunuz yerden mucizevi beklentiler içine girmek.
Şu bilinmelidir ki maddi dünya ruhsal dünyadan direk olarak etkilenmez. Dünyasal konularda bilimsel düşünce esastır. Bardağı musluğun altında tutmazsanız kırk yıl dua etsenizde bu bardak su ile dolmayacaktır. Positive bilimden bahsediliyor. Manevi alem ise insanın iç dünyası ile ilgilidir. İnsanın içsel olarak huzurlu ve iyi olması için gereklidir. Ölüm ötesinde ruhsal bir yaşam olduğunu ve buna kavuşmak için Tanrının var ve bir olduğuna ve bir kutsanmışlar topluluğunun var olduğuna inanmak gerekir. Ancak bu inanç bize dünyada direk olarak maddi bir getiri sağlamaz. Herhangi bir süper kabiliyet sağlamaz. Huzur ve sevgi dolu bir yaşam sağlar ve ölüm ötesinde sonsuzluk sağlar. Başarılabilmişse sağlar. Bu durum her türlü dünyasal anlayışın ötesindedir. Manevi konularda hissiyat, iç sezgi esastır. Esasen hissetmek anlamanın ötesidir. Klinik ölüm deneyimi yaşayanlar yada şuur projeksiyonu yapanlar bilir ki öte alem hissiyat dünyasıdır. Anlayışın ötesidir ve kendinden bilmek vardır. Özgürlük vardır. Beş duyu ve onların getirdiği takıntılar ve ağırlıklar, kişi Tanrıyı kalbinde hissederek iyide ve doğruda sevgi dolu bir fiziksel yaşam sürdürebilmişse ortadan kalkmıştır.
Son olarak diyebiliriz ki dünyasal konularda bilimsel düşünce esastır ancak Tanrıyı ve öte alemi bilimsel düşünce ile değil fakat iç sezgilerimizle hissedebiliriz. İç sezgilerimizin gelişmesi de kalbimizin saflığı ve sevgi dolu oluşuyla doğru orantılıdır. Korku ise sevginin tezahür etmesinin önündeki en büyük engeldir.
Kadim bilgilerden esinlenmeler...
Aşağıda belirtilen hurafelerle hiçbir şeyi çözemezsiniz.
1.Lanet yada lanetli yer yada uğursuz yer veya hayvan gibi şeylere inanmak.
2. Sürekli tekrarlanan dini merasimler icra etmek.
3. Kutsal yer veya kutsal su gibi şeylerin etkisine inanmak, mezarlardan / yatırlardan, türbelerden medet ummak.
4. Aynı dua ya da kelimelerin sürekli tekrarından medet ummak.
5. Astroloji, tarot, kahve falı, yüz/el okuma, muska, kehanet gibi şeylere inanmak.
6. Hayırlı gün veya hayırlı gecelerin varlığına inanmak.
7. Maddi menfaatler için dua etmek. Maddi şartlarını yerine getirmeden oturduğunuz yerden mucizevi beklentiler içine girmek.
Şu bilinmelidir ki maddi dünya ruhsal dünyadan direk olarak etkilenmez. Dünyasal konularda bilimsel düşünce esastır. Bardağı musluğun altında tutmazsanız kırk yıl dua etsenizde bu bardak su ile dolmayacaktır. Positive bilimden bahsediliyor. Manevi alem ise insanın iç dünyası ile ilgilidir. İnsanın içsel olarak huzurlu ve iyi olması için gereklidir. Ölüm ötesinde ruhsal bir yaşam olduğunu ve buna kavuşmak için Tanrının var ve bir olduğuna ve bir kutsanmışlar topluluğunun var olduğuna inanmak gerekir. Ancak bu inanç bize dünyada direk olarak maddi bir getiri sağlamaz. Herhangi bir süper kabiliyet sağlamaz. Huzur ve sevgi dolu bir yaşam sağlar ve ölüm ötesinde sonsuzluk sağlar. Başarılabilmişse sağlar. Bu durum her türlü dünyasal anlayışın ötesindedir. Manevi konularda hissiyat, iç sezgi esastır. Esasen hissetmek anlamanın ötesidir. Klinik ölüm deneyimi yaşayanlar yada şuur projeksiyonu yapanlar bilir ki öte alem hissiyat dünyasıdır. Anlayışın ötesidir ve kendinden bilmek vardır. Özgürlük vardır. Beş duyu ve onların getirdiği takıntılar ve ağırlıklar, kişi Tanrıyı kalbinde hissederek iyide ve doğruda sevgi dolu bir fiziksel yaşam sürdürebilmişse ortadan kalkmıştır.
Son olarak diyebiliriz ki dünyasal konularda bilimsel düşünce esastır ancak Tanrıyı ve öte alemi bilimsel düşünce ile değil fakat iç sezgilerimizle hissedebiliriz. İç sezgilerimizin gelişmesi de kalbimizin saflığı ve sevgi dolu oluşuyla doğru orantılıdır. Korku ise sevginin tezahür etmesinin önündeki en büyük engeldir.
Kadim bilgilerden esinlenmeler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder