Tanrıya bağlılık varoluşun asıl anlamıdır. Temel gerçeğidir. Tanrıya inanmak Onun değerlerini taşımakla olur. Varlık Odur. Onun enerjisi olmadan varlık sürdürelemez. İyi olan her şeyin kaynağı Tanrıdır. Onda kötü, karanlık hiç bir nokta bulunmaz.
Tanrıya bağlılık Ona inanmanın özünü teşkil eder. Tanrıya bağlılık sevgi ile olur. Kalbinizde Ona ve yarattıklarına karşı koşulsuz bir sevgi yoksa siz Tanrıya bağlı değilsinizdir. Kalbinizde hakim olan duygular ne ise siz onlara bağlısınızdır. “Hem paraya hem de Tanrıya tapamazsınız.”
Kalbinizde kin, öfke hasetlik, tamah gibi duygular hakimse siz gerçeğin Tanrısına bağlı olamazsınız. Gerçeğin Tanrısı Ruhtur ve Sevgidir. Kendinizi kandırmayın. Tanrıya inanıyor olmanız sizin Ona bağlı olduğunuzu göstermez. Büyük ihtimalle inandığınız, sizin ben merkezli takıntılarınızı dengelemek için yarattığınız bir ilahtır. Bu da aslında putperestliğin yeni bir versiyonudur. Tanrıya bağlılığın yaşama geçmesi için sevgi üste çıkmalıdır. Ancak o zaman inancınız gerçeğin Tanrısına doğru dönmüş olur. Bu durumda yaratıcılık tezahür eder çünki siz artık Ruhla birlikte hareket etmektesinizdir. Dış görünüşünüz insan ruhunuz Tanrıdır.
Tanrı sevgidir. Tanrıya olan sevginizde korkunun zerresi dahi olmamalıdır. Korku olumsuz bir duygudur ve insan ruhunu Tanrıdan ayırır. Tanrıya olan bağlılığını koparır. Korku bilinmeyene karşı duyulan bir duygudur. Bencilce bir duygudur. Halbuki Tanrı sevgidir ve korkulacak bir güç değildir. Tanrıya saygıdan doğan bir sevgiyle bağlı olabilinir. Huşu içinde olmak budur. Gerçek olana bağlılıktan doğan inanç ve huzur. Halbuki sahte tanrılara bağlı olanlar yani dünyaya tapanlar daima huzursuzdurlar. Korku içindedirler. Sürekli yalan söylerler. Bu şekilde kendilerini kandırmaya çalışırlar ama boşunadır. Korku tüm benliklerine hakim olmuştur. Huzur onlardan çok uzaktır ve huzurlu olamayanlar hiç bir zaman Tanrının Huzuruna çıkamazlar. Onları kabirlerde sıkıntı ve ruhen de yok olacak olmalarının derin azabı bekler.
Bazıları cahildir ancak çoğu bu cehaletlerine sarılırlar adeta cehaleti severek iç güdüsel bir haz duyarlar. Kör inanç Var oluşun Kanunlarını anlayamaz. İç güdüsel olarak inandıkları kendilerinden üstün olan bir çeşit ilahtır ki bu da sonuçta çeşitli korkuları ve hayal kırıklıklarını beraberinde getirir. Halbuki Var oluşun Kanunlarından sapmadan gerçeğin Tanrısına bağlılık mucizevi şekilde bir mutluluk ve ferahlıkla sonuçlanır.
Yaratılışın en büyük kanunu Tanrıyı sevmektir ve sonra Onun yarattıklarını sevmektir. Yani hem Varlığın Kaynağını(Yaratan) hem de varlığı(yaratılanlar) sevmektir. Kendinize ölçtüğünüz ölçü neyse diğerlerinde de aynı ölçüyü kullanmaktır. Yaratılan varlıkların kökte bir olduklarını bilmektir. Tüm ilahi bildirilerin ve peygamberliklerin esası, özü budur. Kalplerdeki hakim duygu kutsal sevgi ise diğer her şey yerli yerine oturacaktır.
Dünyasal takıntılarınız, sahiplenme egolarınız burada bahsedilen sevgi değildir. Onlar benliğinizin tutkularıdır. Sevgi ise zarar vermez, bencillik içermez, kendisinin olduğu kadar karşısındakinin de mutluluğu, iyiliği, onayı esastır. Sevgi zorlamaz. Sevgi aldatmaz. Zorbalık korku yaratır. Aldatmak nefreti oluşturur. Sevgide korkunun, aldatmanın kırıntısı dahi yoktur. Korku ve aldatmak bilinmezlikten doğar. İkiside karanlıktır ve insan, bu olumsuz duygularla Tanrıya bağlı bir yaşam süremez.
Ruhsal okumalar...
Tanrıya bağlılık Ona inanmanın özünü teşkil eder. Tanrıya bağlılık sevgi ile olur. Kalbinizde Ona ve yarattıklarına karşı koşulsuz bir sevgi yoksa siz Tanrıya bağlı değilsinizdir. Kalbinizde hakim olan duygular ne ise siz onlara bağlısınızdır. “Hem paraya hem de Tanrıya tapamazsınız.”
Kalbinizde kin, öfke hasetlik, tamah gibi duygular hakimse siz gerçeğin Tanrısına bağlı olamazsınız. Gerçeğin Tanrısı Ruhtur ve Sevgidir. Kendinizi kandırmayın. Tanrıya inanıyor olmanız sizin Ona bağlı olduğunuzu göstermez. Büyük ihtimalle inandığınız, sizin ben merkezli takıntılarınızı dengelemek için yarattığınız bir ilahtır. Bu da aslında putperestliğin yeni bir versiyonudur. Tanrıya bağlılığın yaşama geçmesi için sevgi üste çıkmalıdır. Ancak o zaman inancınız gerçeğin Tanrısına doğru dönmüş olur. Bu durumda yaratıcılık tezahür eder çünki siz artık Ruhla birlikte hareket etmektesinizdir. Dış görünüşünüz insan ruhunuz Tanrıdır.
Tanrı sevgidir. Tanrıya olan sevginizde korkunun zerresi dahi olmamalıdır. Korku olumsuz bir duygudur ve insan ruhunu Tanrıdan ayırır. Tanrıya olan bağlılığını koparır. Korku bilinmeyene karşı duyulan bir duygudur. Bencilce bir duygudur. Halbuki Tanrı sevgidir ve korkulacak bir güç değildir. Tanrıya saygıdan doğan bir sevgiyle bağlı olabilinir. Huşu içinde olmak budur. Gerçek olana bağlılıktan doğan inanç ve huzur. Halbuki sahte tanrılara bağlı olanlar yani dünyaya tapanlar daima huzursuzdurlar. Korku içindedirler. Sürekli yalan söylerler. Bu şekilde kendilerini kandırmaya çalışırlar ama boşunadır. Korku tüm benliklerine hakim olmuştur. Huzur onlardan çok uzaktır ve huzurlu olamayanlar hiç bir zaman Tanrının Huzuruna çıkamazlar. Onları kabirlerde sıkıntı ve ruhen de yok olacak olmalarının derin azabı bekler.
Bazıları cahildir ancak çoğu bu cehaletlerine sarılırlar adeta cehaleti severek iç güdüsel bir haz duyarlar. Kör inanç Var oluşun Kanunlarını anlayamaz. İç güdüsel olarak inandıkları kendilerinden üstün olan bir çeşit ilahtır ki bu da sonuçta çeşitli korkuları ve hayal kırıklıklarını beraberinde getirir. Halbuki Var oluşun Kanunlarından sapmadan gerçeğin Tanrısına bağlılık mucizevi şekilde bir mutluluk ve ferahlıkla sonuçlanır.
Yaratılışın en büyük kanunu Tanrıyı sevmektir ve sonra Onun yarattıklarını sevmektir. Yani hem Varlığın Kaynağını(Yaratan) hem de varlığı(yaratılanlar) sevmektir. Kendinize ölçtüğünüz ölçü neyse diğerlerinde de aynı ölçüyü kullanmaktır. Yaratılan varlıkların kökte bir olduklarını bilmektir. Tüm ilahi bildirilerin ve peygamberliklerin esası, özü budur. Kalplerdeki hakim duygu kutsal sevgi ise diğer her şey yerli yerine oturacaktır.
Dünyasal takıntılarınız, sahiplenme egolarınız burada bahsedilen sevgi değildir. Onlar benliğinizin tutkularıdır. Sevgi ise zarar vermez, bencillik içermez, kendisinin olduğu kadar karşısındakinin de mutluluğu, iyiliği, onayı esastır. Sevgi zorlamaz. Sevgi aldatmaz. Zorbalık korku yaratır. Aldatmak nefreti oluşturur. Sevgide korkunun, aldatmanın kırıntısı dahi yoktur. Korku ve aldatmak bilinmezlikten doğar. İkiside karanlıktır ve insan, bu olumsuz duygularla Tanrıya bağlı bir yaşam süremez.
Ruhsal okumalar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder