Yükseliş ruhun Tanrı ruhu ile yeniden birleşmesi törenidir. Ruhunuzun genişleyerek yükselip Tanrı ruhuna değmesidir. Yükseliş kutsal alevin harlaması ile ruhun Mesih bilinci ile ilk birleşmesi ve onun fiziksel dünyadaki son zamanının doğal sonucudur. Ruh kutsal planını tamamlamıştır. Ruh artık saptırılabilen, ayartılabilen konumdan saptırılamaz ve ayartırılamaz konumuna geçmiştir. O artık Tanrı bedenindeki bir zerredir. Yeniden dünyada doğuş halkası kırılmıştır. Buzul erimiş okyanusa karışmıştır.
İnsan fiziksel bedene günlük yaşam şartlarını, zorluklarını deneyimlemek ve kendi alt benliğini kontrol etmenin üstesinden gelmek için doğan coşkulu bir ruhtur. İnsan egosunun korkularını ve tutkularını tam kontrol ettiğinde ve bu tutkuları kutsal olan değerler ile ikame ettiğinde Tanrı'nın merkezine ulaşabilir ve zaman mekan üzerinde hakimiyet sağlar. O artık çok boyutlu bir varlık olur.
Yükseliş tüm insan ruhlarına açıktır ancak ruhun kendi gayretine ilaveten buna Tanrı'nın onaylaması da şarttır. Gerekli şartları yerine getiren her din ya da millet mensubuna bu bahşedilir. Hüküm Tanrı'nındır. Bu durum için bir dine bir mezhebe bir gruba ayidiyet söz konusu değildir.
Yükseliş alevi ümit alevidir. Yükselişin hafızası, umudu içimize Yeşua Mesih tarafından yerleştirilmiştir. O'nun temiz yaşamı ve sözleri bunu insanlara açıkça göstermiş ve beyan etmiştir. Bizler de Yeşua'nın ayak izlerini takip ederek bu arınmayı, yükselmeyi Tanrı'nın izniyle başarabiliriz. Yeşua aramızda yaşayarak bizim için bir örnek olmuştur. Ne mutlu O'nu görmeden inananlara. O, Mesih bilinç seviyesini yaşamıyla bizlere göstermiştir. Sonradan gelen nesillerden yolda olanlara da ruh olarak irtibat kurup hedef göstermiştir. Bu şekilde yaşamın birçok gizeminden bazılarını bizi açmıştır.
Tanrı'nın isteği ruhların yükselmesi yönündedir. Bize de sadece gerekeni yapmak kalıyor. İçinde bulunduğumuz zaman dilimi bu insan nesli için son dilimdir. Ya başaracağız yada ikinci ölümü tadacağız. Ya hep ya hiç. Bu durumdayız. Uyanmak şarttır. Zararsızlık, kendi halinde yaşamış olmakta bizi kurtaramaz. Gerçeğe uyanıp Mesih Bilincine dokunmamız ve hatta ona ulaşmamız şarttır. Görünen o ki bu neslin büyük bir çoğunluğu Yaşam'a ulaşamayacak. Kendi tercihleri tabi ama acaba bunu bilerek mi yapıyorlar? Onlar ruhun özgürlüğünü değil ama zevki, sefayı ve güvende olmayı seçtiler. Bazıları yanlış din/mezhep ve ruhsal guruplara katılarak hiçbir zaman olmayan sahte gizemlere ulaşma beklentisi içinde akıl sağlıklarını kaybettiler. Bir takım insan yine Tanrı'nın insanlara sunduğu bilmin adı altında kibirlenip toptan Yaşam'ı reddettiler. Herşeyi fiziksel yaşama ve anlamsız tesadüflere bağladılar. Korkularının ve tutkularının üstesinden gelemediler. Malesef ne yaptıklarının farkında olamadan kendilerini öne çıkartma gayreti ile Ölüm'ü tercih etmiş oldular.
Alpaslan Kuzucan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder