Ruhsal boyutlarda içine doğma, sezgi dediğimiz olgu hayatımızı çevreler. Doğduğumuzda geçmiş yaşamlarda edinilmiş tecrübelerin etkisiyle doğarız. Bedensel yaşam ilerledikçe bu tecrübelerin etkileri artı yeni hatıralarımız birlikte bizim yaşam görüşümüzü ve onun ince ayrıntılarını ortaya çıkarır. Takibinde bu algılarımız gözlem, değerlendirme ve akla uygunlaştırma yeteneğimiz doğrultusunda oluşan onay ve kabullere dönüşür. Bu şekilde, insanlar olarak yolculuğumuz gerçek tecrübelerden doğan sezgiler temelinde gelişir. Bilişsel yeteneklerimiz bilincimizin bir yansıması haline dönüşür. Ruhaniyet; sezgilerimizin, bilinçlerimizin sesidir aslında.
Bilinç bizi doğru yolda tutar. Ancak ilkel zihnimiz yargılayıcıdır ve sürekli ters yöne bakar. Zihin hemen haz arar ama bilinç akılcıdır ve etiktir. İnsanlar iç sezgilerini dinleyerek bu gezegendeki doğru yanlış ayırımını yapabilen tek varlıktır. Yapısal olarak doğruluğun farkına varabilme idraki ile doğarlar. Bu farkındalılık azim ile, dua ile, dikkat ve düşüncelilikle gelişir. Dua geçmiş kayıtlarımızı netleştirir.
Doğruluk algılarımızın bir yansıması haline gelince içimize doğan sezgilerimiz aydınlanmış titreşimlerin aşkın salınımlarına dönüşür. İç sesimizi daha yüksek ve daha net olarak duyarız. Sonunda bu iç ses davranışlarımızın bilinçli onaylayıcısı haline dönüşür. Bu seviyede zihnimizin hemen haz elde etmek için yarattığı duygusal hilelerini çabuk fark ederiz. Rehberimiz bilincimiz olur.
Tüm bilinçler evrensel bilince bağlıdır. Evrensel bilinç ile uyarlandıkça onun sesini duyma ve çağrılarını kabul etme yeteneğimiz artar. Ancak bu arınma sürecini öncelikle her fert, sizler, kendi çabalarınız ile başlatmalısınız.
Yeşua2000
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder