Tek eşlilik ve eşit haklar.
Önce Tanrıya sonra eşe saygı. Aile kutsaldır. Türk aslından gelen kadınlar erkeklerinin yanında, onları kollayıp sezgileriyle yönlendiren ve arkalarını toplayıp yücelten Tanrı kızlarıdır. Tarihte Türk kızı ile evli hakanların sırtları yere gelmemiştir. Ne zaman ki Çinli, Sırp, Arap adetleriyle çok eşlilik ve yabancı eşler devreye girse düşüş başlamıştır. Esasen bu tüm milletler için ve yine tüm diğer milletlerin kadınları için de geçerlidir. Çünkü kadın anaç olması itibariyle sezgisel bir varlıktır. Konuşamayan bebeğinin derdini güçlü sezgileriyle anlaması için Tanrı onu sezgileri kuvvetli bir şekilde yaratmıştır.
Esas olan kadının ve erkeğin birbirinden saygı görmesidir. Halbuki çok eşlilik bir kadına yapılacak en büyük saygısızlıklardan biridir. Türk töresinde eşler yan yana durur ve yan yana yürürler. Aksi durum zaten insanın doğasına aykırıdır. Erkek han ise kadın da onun hanı yani hanım-ıdır. Esasen herşeyin fazlası fazladır. Örnek olarak dindarlığında, milliyetçiliğinde aşırısı kötülüktür. Dolayısıyla da diyorum ki: "Ne mutlu insanım diyene.".
Atatürk yabancı töre ve dinlerin getirdiği bu anti sosyal kültürü yok etmek için medeni kanuna ilaveten dans partilerini organize etmiştir ki insanlar belli bir olgunluğa erişsin. Birbirlerine uzaktan çirkin bakışlarla bakmasınlar. Nezaketle ve samimiyetle birbirlerine yaklaşabilsin, arkadaşlıklar, tanışıklıklar kurabilsinler. İcabında da -hayır- cevabını olgunlukla kabul edebilsinler. Kediler köpekler gibi birbirlerini parçalamasınlar.
İnanç konusu maalesef insanların nezaketten ve zerafetten yoksun samimiyetsiz davranışlarına bir kılıf olarak kullanılmaktadır. İnsanların % 99,9 u maddeye taptıkları için cennet bile şehvet ve sefaat yeri olmuştur zihinlerde. Bu tip insanlara gerçeği izah etmek, Tanrının bizden gerçekte ve ruhta beklediğini açıklayabilmek neredeyse imkansız gibi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder