Translate

11 Şubat 2022 Cuma

NİYE VARIZ?

Şunu iyi bilmeliyiz ki maddi bilimler ile ve maddi vasıtalar ile Tanrıyı idrak edemeyiz çünki O ruhtur(bilinçtir). Dolayısıyla Onu ancak gerekli derecelere yükselmiş insan bilinci yükselebildiği oran çerçevesinde nispeten daha kapsamlı ve daha doğruya yakın olarak idrak edebilir.

Yaratıcı olarak Tanrıya bakış açıları hiçbir insanın ya da diğer varlıkların gerçeğe yakın olarak tahayyül edebileceği noktadan uzaktır. Tanrı yaşayan bilinç okyanusudur. Ölçüsü sınırsız, zamanı sonsuzdur. Yaşayan ışık olarak tahayyül edilebilir. Var edici alev olarak da tahayyül edebilirsiniz. Çok boyutlu mutlakiyetin en derin noktasında ikamet eden hareketsiz güç olarakta. Mükemmel olduğu halde bize göre ilerideki gelişimlerinin içinde olan güç olarak da düşünebiliriz. Varsayımlardan öteye gidemeyiz. Kesin olarak söyleyebileceğimiz Onun var olduğu ve Bir olduğudur. Ruh olduğudur. Sevgi olduğudur.

Yaratıcı maddi dünyaları bilincin evrimi için yaratmıştır. Ön madde de diyebileceğimiz enerjiden evreni ve yıldızları yaratmıştır ve sonra buradaki maddi bedenlerin içine canları koymuştur. Maddi bedenler kendilerini eşeyli ya da eşeysiz biçimde çoğaltabilecek, üreyebilecek şekilde yaratılmıştır. Yine Tanrı tarafından kontrol edilen genetik mutasyonlarla da yeni biyolojik türler ortaya çıkmaktadır. İnsan bedeni ise ruhların(bilinçlerin) tekamülünde kullanılan zirve vasıtadır. Gezegenizmizde sadece insan ruhların tekamülü için yaratılmıştır diğer canlılar ise biyolojik evrim için. Burada insanın bedenin bugünkü haliyle takriben yüzbin yıl önce Tanrı tarafından ve bir kerede Afrika da, o zamanlar ormanlık bir alan olan sahra çölünde yaratıldığını belirtelim.

Ruhların(bilinçlerin) amacı kendilerini mükemmelleştirerek Ezeli Bilinçle birleştirmektir. Onunla aynı titreşim boyutuna ulaşmaktır. Tüm maddi kainatlar bu amaç doğrultusunda yaratılmıştır. Bu amaca kendilerini geliştirerek ulaşan ve Tanrıya katılan saflaşmış ruhlar, okyanusa geri dönen damlalar misali, Yaratıcının kendisini yeni saf ruhlarla donatması demektir. Mecazi olarak çocukların yetişmesi ya da eğitimini tamamlamış yeni askerlerin orduya katılması gibidir diyebiliriz. Burada bu yeni katılan saf ruhların oluşturduğu konseyde, bu konseyin merkezinde ve başında Tanrı vardır. Orada kolektif "biz" bilinci vardır ancak hüküm Tanrınındır. Orada ego yoktur. Bu kolektif bilinçten ayrılıp dünya da bedenli ruhlara yardım için gelenler verdikleri mesajlarında "biz" olarak konuşurlar. Onlar o zaman kutsal ruh olurlar. Şayet aramızda bedenlenirlerse mesih(avatar) olurlar. Peygamberler ise mesih değildir. Kolektif bilinçten gelenlerin(bedenlenmeden irtibat kuranların) geldikleri toplumdaki insanların arasından, içinde yaşadıkları toplumların şartlarına göre seçtikleri en uygun kişilere peygamber(elçi, resul) denir. Bu elçilerin verdikleri içtimai mesajlarda kendi toplumları içindir ve tüm zamanlar için geçerli değildir. Elçilerden itibaren yüz ya da yüzelli sene ötesine kadar hitap eder. Peygamberler de nefsaniyete sapma çesitli ölçülerde ama hepsinde vardır. 

Zaman üstü değişmeyen ana bilgi Tanrının varlığı ve birliği, Kutsal Konseyin varlığı ve Tanrının sevgi olduğudur. Bilincin bedenle birlikte ölmediğidir. Diğerleri elçilerin kendilerinden söyledikleridir.

Tüm bu işlem niye yapılıyor? diyebilirsiniz. Bu işlem Tanrının Yaratıcı sıfatının tüm Mutlakiyet içinde gelişip büyümesi içindir. Daha direk söylersek Evrensel Bilincin evrimi de diyebiliriz. Bu nedenle her birimizin amacı bu evrensel bilince kendimizce katkıda bulunmaktır. Varlık amacımız Dünya da zevk sefa içinde olmak ya da cennete gitmek, hurilere, yemişlere kavuşmak değil. Bu yolda ilerlemek ve hedefe varmak için Tanrının koyduğu etik kurallara uymak durumundayız. En başta ben merkezcilikten tamamen kurtulmalıyız. Bencillik, hırs, kıskançlık, saldırganlık, aç gözlülük, kibirlilik...bunlar yapımızdaki bozukluklardır. Zihnimize olumsuz düşüncelerin yerleşmesine izin vermemeliyiz. Ruhsal bir kalple yaşamaya başladığımızda bunların üstesinden gelinir. Burada aklın gelişimi çok önemlidir. Cahil,  aklını kullanamayan, düşünemeyen, öngörüsüz ve taklitle ezbere hareket eden kişilerin bunu başarması olanaksızdır. Aklı gelişmemiş kişilerde erdem olmaz. Erdem aklın gelişmişliği ölçüsünde yaşamda tezahür edebilen bir olgudur.

Tanrı bizden mükemmelliğe talip olmamızı bekliyor. Kendisinde olan mükemmelliğe yakın bir mükemmelliğe.  Yeşua 2000 yıl önce:  "Mükemmel olun çünki göklerdeki Babamız mükemmeldir" demiştir. "Kutsal konseye (Tanrının Krallığına) girmek ancak kişinin kendi çabasıyla olur" demiştir. Bugünde diyor ki: "Tanrının Krallığı Tanrının bulunduğu yer demek değildir. Tanrının kutsal gücünün bulunduğu yerdir."

Yeşua 2000 yıl önce "Babam ve ben biriz, benden öğrenin" demişti. Şimdi bu sözlerdeki anlamı daha iyi görebiliyor muyuz?

Yeşua2000 

Hiç yorum yok:

GECE VE RUHLAR

Gecenin sessizliğinde ruhların sesi duyulur ve sadece saf olan ruhlar bu sesleri duyar. Gece, ruhlar birleşip bir ve bütün olduğunda daha da...