İnsanlar akıllarının gelişmişliği oranında farklı maneviyat sahibidirler. Dindarlıkları farklıdır. Bunun en alt seviyesi; "bana verirlerse iyi, bana vermezlerse kötü" şeklinde değerlendirme yapan cahil çoğunluktur.
Burada kast edilen akıl biyolojik zeka değildir. Zeki ve diplomalı bir sürü insan etik olarak gelişmemiştir. İnce düşünemez. Kendisine istemediğini başkası içinde istememe gibi bir inceliği yoktur. Hissiyatı kabadır. Hassas değildir. Ancak zeka olmadan da akıl etmek mümkün değildir. Yani ikisi de birlikte olmalıdır. Birbirlerini tamamlarlar. Bilim ve teknoloji çağında olmamız aklımızı bizden önceki nesillere oranla daha fazla geliştirmemiz için bir avantajdır. Burada elbette okuma, tahsil ve çalışma çok önemlidir. Hiçbir şey öğrenmeden akıl gelişemez. Bilginiz oranında da gerçeğe daha yakın düşünürsünüz. Etik değerlerinde buna paralel gitmesi şarttır. Etik değerler doğruluk, adalet, iyilik, nezaket, sevgi, sabır, hoşgörü vs.
Geçmiş dönemlerde toplumlara yön verecek seviyede akılları olan bir çok insanın sözleri yüzeysel manalarında ve çok yanlış şekilde ele alınmıştır. Sözler adeta katledilmiştir. Ayrıca başka dillere de yanlış tercümeler yapılmıştır. Çünki insanların o devirlerde idrak kapasiteleri bu kadarmış. Hala da çoğunluğun aklının kapasitesi o eski ilkel devirlerde kalmıştır. Birçok saçma sapan, çağımız bilimine ve mantığına ters düşen ve asırlarca önce yazılmış kitapları okuyup, ezberleyip kendilerini alim zannediyorlar. Müspet bilimin ürünlerini ise sadece kendilerine lazım olunca kullanıyorlar. Başkalarına sağlık için her derde deva muskalar yazıp kendileri hasta olunca en iyi hastanelere, doktorlara koşuyor, altlarında son model mersedeslerle geziyorlar. Rüyanın, yalanın bini bir para. Etik değer ve müspet bilim olmayınca biyolojik zeka şeytanlaşıyor. İnsandan başka da şeytan aramayın zaten.
Dünya geçici ama önemli bir yerdir. Burasını boş vererek bir yere varılamaz. Ayrıca tarihte olan olaylar gösteriyor ki aklını kullanmayan, bilimde ilerlemeyen milletler yok olup gitmişlerdir. Başkalarının esiri olmaktadırlar. Burası otobüs durağı değildir. Çalışma ve mücadele yeridir. Gelişme yeridir. Eğitimsiz çalışmada verimsiz olur. İşte komünist Çin çölü verimli hale getirirken biz Konya ovasını kuraklaşırdık. İşte İsrail bir avuç çölden dünyaya zirai ürünler ihraç ediyor. Küresel ısınmayla Konya ovasının fazla bir alakası yok. Belki çok ufak bir etkisi var ama esas insan hatası ve bilinçsiz tarımdır.
"Dünya işlerinde müspet ilimler, bilimsel düşünce esastır. "
Din kitaplarında fakirler övülür. Bu fakirlerle kast edilen ilkellik, tembellik, asalaklık değildir. Çalışıp üretirken ve de kazanırken maddenin esiri olmamaktır. Yani kendini maddenin kulu yapmamaktır. Hakkı, adaleti, sevgiyi yani Tanrıyı unutmamaktır. Dengeyi bozmamak, insanı ve doğayı tahrip etmemektir. Maddeye tapmamaktır. Bu ayrım da akılla olur. Kaba, cahil kafaların bu şekilde grift düşünmeleri beklenemez. Fakirken hak, hukuk ve adalet derler zenginleşince fakirlerin en büyük düşmanı olurlar.
"Fakir", sözüyle kutsanması gereken insanlar tembellikleri ya da ilkellikleri nedeniyle yoksul kalanlar değil ama maneviyattan doğan bir güdü ile zenginlik peşinde gereğinden fazla koşmayan insanlardır.
Yeşua2000
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder