Duygusal sevgi mide ile göbek deliği arasındaki solar pleksus çakrasından kaynaklanır. Astral çakra olarak da bilinir. Birçok insanda bu merkez o kadar kuvvetli gelişmiştir ki insanı yönlendiren en güçlü merkezdir diyebiliriz.
İnsanoğlu hala bu merkezce yönlendirilmektedir. Yani öncelikle duygularının enerjisi ile kendini ifade edip yaşamaktadır. Ancak duygular alt benlikten, egodan zuhur eder. Ego merkezli bir güçtür ve güdüler olarak tezahür eder. Hayvansal güdüdür. Üreme ve kendini koruma ile bağlantılı bir güçtür. Alt kişiliğin tutarlı bir form geliştirmesi için gerekli bir adımdır.
Malesef insan alt kişiliğini nadiren aşabilmekte ve çoğunlukla da duygu bataklığına saplanıp kalmaktadır. Çok yüce duyguların varlığından da haberdardır ancak bunların hepsi duygusal sevgiden kaynaklanır ve duygusal sevgi karşılık bekler yani bir nevi ticarettir. Burada şunu iyi anlayınız ki duyguları kontrol etmek kolay değildir. Duyguların sınırlı bir bilinci vardır ve çoğunlukla zayıflığı güç, haksızlığı hak gibi gösterir. Gerçek malumiyet, kendinden bilme ise Tanrı ile birliktelikten kaynaklanır ve nadiren insan kalbinde tezahür eder. Duygular ise genelde taşıdıklarından başka idealler gösterir.
Tanrıya giden yolda duygu küresini ve ego merkezli dürtüleri iyi tanımak ve anlamak önemlidir. Bu sayede bu ağır engelleri aşabiliriz. İnsanlığın görünen durumu oksijeni bitmek üzere olduğu halde hiçbir şey yapmayan dalgıcın durumuna benziyor. Kendinizi duygular okyanusunda kaybetmiş durumdasınız. Nefes alamamanıza rağmen bedeninizin bir kısmını vurgun yiyip kaybetme korkusuyla yüzeye hızla çıkamıyorsunuz. Halbuki yüklediğiniz tüm yanlış bilgilerden kurtulmak için yüzeye çıkmalısınız.
Nasılki fiziksel açlığınıza savaş ilan etmeniz gerekmiyorsa duygusal açlıklarınıza da savaş ilan etmeyin. Daha barışçıl yollar seçin. Bu duyguların sizdeki varlık sebepleri Tanrının onların içinizde olmasına izin verdiği içindir. Amacınız gerçek(karşılıksız) sevgi ise bunlara birer ışık huzmeleri olarak bakın. Ruhunuzun öğrenmesine yardımcı manzaranın elementleri olarak kabul edin.
İçinizde herşey azgın sular gibi ise adeta depremler oluyorsa sakince oturun ve gidişatı izleyin. Nasıl geliştiklerine bakın. Altlarında hassas savunma mekanizmaları yaratan mesnetsiz korkuların ve endişelerin olduğunu göreceksiniz. Bu duygulara sakin ve açık fikirli bir zihinden ve güvenden güç alan coşkuyla bakın. Bu duygulara çok büyük bir ihtiyatla yaklaşın. O zaman yapıcı olurlar aksi takdirde yıkıcıdırlar. Duygu, hissetmek çok büyük bir yaratıcı kuvvettir, merhamet duygularını da kuvvetlendirir ancak aynı zamanda ruhu zehirleyen yıkıcı bir kuvvet haline de dönüşebilir.
Tanrının bu yaşam dalgasına ego kişiliği içinde verdiği spesifik armağan özgür iradedir. Bütün problemleriniz de bundan doğuyor ama karakterinizi inşa ettiğiniz yapı taşları da bunlardır. Bunu hatırlarsanız duyguların zehrinin panzehirini de bulmuş olursunuz.
Sorunlarınıza önünüzde gelip geçmekte olan bir araca bakıyor gibi bakın. Bu şekilde size verilmiş olan yaşamı sevmeyi öğrenirsiniz. Kendinizi artık iç dünyanız da tecrübe ettiğiniz problemlerle tanımlamazsınız. Siz olduğunuzu zannettiğiniz aslında ego odaklı ruhunuzun üzerine illuzyonlar yansıttığı ekrandır. İyi bilin ki: Duyguları kontrol ederseniz illuzyonları kontrol edersiniz. Bilimsel olarak duyguların DNA larımız üzerinde etkili olduğu, olumsuz duyguların dna ları gerdiğini olumlu duyguların ise dna ları rahatlattığını tespit etti bilim insanları. Gerilen dna lar kıvrılarak kapanmakta ve kendilerini tam tezahür ettirememektedir. Bu da en azından muafiyet sistemini zayıflatmakta, yaşlanmayı hızlandırmaktadır. Aynı zamanda dna ların maddi alem üzerinde, fotonlar üzerinde etkili olduğu tespit edilmiştir. Bu etki alanı insanlarda 1.5 ile 2.5 metre civarındadır.
Yaşamı sevin. Yaşam size kendi üzerinizde çalışabilmeniz için binbir olanak sunar. Ruhunuzun ızdırabı size yanlış yolda olduğunuzu gösterir. Bu hayatı sevin çünkü siz kendi içinizde hareket eden dürtülerin akışı değilsiniz, çünkü siz hiçbir zaman o nehir olmadınız. Kabirde Tanrı egonuzu gerçek kimliğinizden, tecrübelerle şekillendirmiş olduğunuz kişiliğinizden çekip ayırdığında dünya yaşamınız boyunca kendinizi nasıl şekillendirdiğinizi görürsünüz. Gösterilmeye değer bir ruh iseniz gösterilirsiniz aksi takdirde hiç uyandırılmayarak, karanlığa terkedilecek olanlar da vardır ve, yok edilecekler de. Vefatı ile birlikte hiç uyumadan ve kabre girmeden direk olarak ışığa çekilip alınacaklarda...
Yeşua2000
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder