Sufism, kadim gnostik bilgiler ya da quantum fiziğiyle tanışmamış bir kimsenin Evrensel Bilinç ya da Tanrı dediğimiz mutlak tek kudretle birleşmeyi anlaması zor olabilir. Bağnaz dindarların bunu anlaması ise tamamen konu dışıdır. Tüm dinleri kast ediyorum.
Sıradan insanlar birleşme deyince ne anlıyor bir bakın. Çoğunlukla seksdir. Uyumlu bir ilişkiye giren çiftlerin arasında genellikle derin bir sevgi olduğu varsayılır. Evet, gerçekten sevgi dolu bir birliktelik bu derin hissin enkarne olmuş insan ruhları tarafından yaşanmasında bir ön adım olabilir. Tabi bu salt hayvansal bir tutku olan şehvetle karıştırılmıyorsa.
Genel olarak varlığa, eş, çocuk, akraba, dost hayvan, doğa vs., duyulan sevgi derinleştikçe bu duygu sonunda Tanrıya döner. Ancak herkes öncelikle kendi etik bozukluklarını araştırmak durumundadır. Sevginin derin boyutlarına inmek için kişi kendini saflaştırmak, yanlış zihinsel şartlanmalarından kurtulmak zorundadır. Genlerinden genetik olarak ve çevresinden, ailesinden etik olarak yüklendiği hatalarını ve yanlışlarını temizlemek zorundadır. Töre olsun, din olsun ya da bilimsel laik eğitim olsun kişi saflaşabilmek için tüm bu isimler altında sırtına binen yüklerden, yanlışlardan kurtulmak zorundadır. Bu manada dini bağnazlık kadar ateizm de bir takıntıdır. Kişi kendi hür iradesi ve aklı ile bunu başarmalıdır. Öğüt alabilir ama kararı kendisi vermelidir.
Hepimiz Kutsal Sevgiye ulaşmak zorundayız. İçimizde dünyasal bir takıntı, şiddet duygusu, kıskançlık veya varlığa zarar verme dürtüsü kalmamalıdır. Aksi takdirde başaramayız. Hiç kimseyi ve hiçbir şeyi rahatsız etmemeye çalışmalıyız. Elbette kendi varlığımızı da koruyarak, onu da rahatsız etmeden ve olabildiğince ettirmeden. Olay bir bütündür.
Nasıl ki birbirini derinden seven iki insanın ayrılması bir travmadır aynı şekilde Bütünden ayrılan zerreler de travma yaşarlar. Bir zamanlar birlikte bir bütün olan ruhların ayrılması sarsıcıdır. Bu nedenle öte alemde disiplinli bir eğitim vardır. Ancak, malesef orada da hala kendi hata ve gevşekliklerinden dolayı henüz daha dünya da hiç bedenlenme şansı verilmemiş ruhlar mevcuttur.
İnsan maddi beden içindeyken sevgi duygusuyla bir etkileşime girdiğinde genellikle "Ben," der. "Seviyorum. Ben seviyorum." Halbuki bu zihinsel bir algılamadır. Bedensel bir zamirdir. Ruh burada henüz farkındalık içine getirilememiştir. Yaşayan her fert maddi bedenine bağlıdır, oradan düşünür ve oradan davranır. Kendini o beden, o zihin sanır.
Kişi kendini geliştirdikçe ruhu maddi alemden yavaş yavaş bağımsızlığını kazanır. Özgürleştikçe de ruh(bilinç) canlanır ve daha sağlıklı olmaya başlar. Büyür. Burada dua ve odaklanma çok önemlidir. Sakin kalmak ve sükunet çok önemlidir. Doğa ile zaman zaman iç içe olabilmek çok önemlidir. Doğru beslenme çok önemlidir. Aşırılıklardan kaçınmak çok önemlidir.
Bu şekilde özgürleşen bir ruh bağımlı ruhlara göre yüz misli, bin misli daha hatta milyon misli daha büyük hale gelir. Bu genişleme ve canlılık öyle bir hal alır ki artık kendi bedeninden de büyüktür. Kendi bedenine sığmaz. O artık her yerde birden bulunan bir varlık olmuştur. Tüm gezegende hatta evrende dolaşabilen çok boyutlu bir varlık olur. Bedenli haldeyken zihni bu durumdan genellikle haberdar olmaz. Ölüm ötesinde bu varlıklar çok geniş bir bilinç içinde olduklarını görürler. Evrende güçlü, bilge ve sevgi dolu varlıklar olarak serbestçe hareket ederler. Sevgilerinin gücü en bariz özellikleridir.
En doğrusunu Tanrı bilir ve yapacaktır şüphesiz.
Yeşua2000
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder