Tanrı insanların içlerindeki bilgeliğe hitap ederek, gerçek yolu onlara malum eder. Bu bilgelik herkesin içinde kalben vardır ancak, ona ulaşmak için kalbin (ruhun) tamamen nefsaniyetin olumsuzluklarından arınmış olması ve saf olması şarttır. İçimizdeki, bu, derinlerdeki bilgelik, bizi gerçeğe uyandırıp ölümsüz yapabilecek tek yerdir. Ruhlarımızdaki bu içsel güç, gelecek yeni mesajlar için de insanın tek ümididir. Buradaki bilgelik, her tür entelektüel zekâyı aşar ve oradan alınacak sezgisel kavrayışlar, insanın daha üst amaçlara ve yaşamının, kader planındaki yaşamla olan ilişkisine ulaşmasının tek yoludur.
Zihinsel olarak iradesi kuvvetli, bilinci yüksek insanlar, yaşamlarında her şeye takılıp gereksiz zaman harcamazlar. Enerjilerini ziyan etmezler.
Geçmişlerinin tüm sorumluluğunu üstlenirler ancak, aynı hataları tekrarlamazlar. Mücadelecidirler ancak, hemen sonuç beklemezler. Mutlu olmak onların düsturudur ve kibardırlar. Yaşamlarını, kontrol edemeyecekleri risklere atmazlar. Temkinlidirler. Dolduruşa getirilmezler. Üretkendirler. Çevrelerine olumlu katkıda bulunurlar.Duygularını kabul etmekle beraber onların esiri olmazlar. Asla ideoloji ya da inançlar üzerine sunulan fikirlere bağlanıp zihinlerini kapatmazlar.
Düşmanlık beslemezler. Farklılıklara müsamaha gösterirler. Partizan ya da fanatik olmazlar. Dogmalara saplanmazlar. Bu sebeple insanlara düşman gözüyle bakmazlar. Dogmaların altında yatan cehaletin farkındadırlar. İnançları uğruna ölmek ya da öldürmenin, Tanrı’yı inkâr etmek demek olduğunu bilirler. Tanrı’nın verdiği canı almanın, Tanrı’nın nefret ettiği bir şey olduğunu bilirler. Bu tür davranışların, toplumları etkileyen zihinsel bir hastalık olduğunu kabul ederler. Esasen düşmanlık temelinde oluşan inançlarının sonunda kendileri gibi düşünmeyen ve davranmayan sözde Tanrı düşmanlarını yok etme, öldürme güdüsüne döneceğini iyi bilirler.
Gerçek Tanrı inancına aydınlanmış zihinler neyin ne olduğunun bilinmediği ilkel çağ insanlarının olayları nasıl kendilerine göre şekillendirmiş olduklarının bilincindedirler. Bu sebeple ne dinsel ne de ideolojik dogmaların etkisiyle tahrip edici davranışlara yönelmezler.
Esasen Tanrı, bilinçlerimizin yükselmesini ve zihinlerimizin ilahi yaratılış gerçeğiyle aydınlanmasını bekler. Kalplerin katılaşmasını, zihinlerimizin donup kapanmasını ve içleri kin dolu acımasız katillere dönmemizi değil.
İnsanoğlu Kutsal Ruh’un bir zerresi olmak için yaratılmıştır. Bu, Tanrı’nın Krallığı’na girmek, ikinci doğum ya da ebedi yaşam olarak tasvir edilir. Huzura ermek ve huzurda olmaktır. Tanrı’nın huzuruna. Bu makama erenler yaşam enerjilerini direkt olarak Tanrı’dan alırlar. Fiziksel yaşamlarının bitmesi ile kabir görmeden ışığa alınacaklardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder