Esasen var olan her şey Tanrının bir mucizesidir. Tabiat Tanrının bir mucizesidir ve Tanrı onu insanlardan daha çok sever.
Ben de büyük mucizeler göstermeyi Tanrıdan çok diledim ama dileğim kabul edilmedi. Daha sonra anladım ki şayet bizim düşündüğümüz manada kıyametler olsa, bu bir döngü oluştururdu. Belki kıyametten sonra birkaç yüzyıl insanlar düzelecek ama ardından bozulma yeniden başlayacaktı. Bu kısır bir şekilde sürecekti. Gelişmeden kendi kendini tekrarlayan kısır bir döngü sürecekti. Tanrı insana özgür irade verdi ve neticesinde de insanların kendi özgür iradeleriyle ve hiçbir baskı görmeden kendisine dönmelerini istiyor. Böyle bir durumda kıyamet diye bir olaya yer olamaz.
Benim şifa gücüm vardı. Evet, Tanrı bana kaderi değiştirme, insanı ölüm yolundan döndürme yetkisi verdi. Ancak fiilen ölüyü diriltmek değildi bu. Ben ölümcül hastaları tekrar iyileşme sürecine sokabiliyordum. Halen de şifa veriyorum. Tıpkı sana yaptığım gibi. Sen beni gördün. Ölüme çok yakındın.
Şayet ben bir dokunuşta körlerin gözünü açabilseydim, böyle mucizevi bir gücüm olsaydı, o zaman ilk olarak herkesin bana inanmasını ve Tanrıya dönmelerini sağlardım. Ama söz konusu durum böyle değildi. Ben iyileştirebiliyordum ve insanları tekrar toplumun aralarına kabul edebilecekleri oranda bir sıhhate getirebiliyordum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder