Insanın inanç dünyası bu dünya ile ve bu dünya üzerindeki belli bölgelerle sınırlıdır. Ve, bu bölgelerdeki belli ırkların belli kültürleri ile sınırlıdır. Fakat daha büyük bir Ruhsal Topluluk tüm evreni kapsar. Tanrı tüm evrenin Tanrısıdır. Tüm evrende ki size benzemeyen sayısız bir sürü ırkın Tanrısıdır. Bu evren maddi olsun, ruhsal olsun akla gelebillecek tüm seviyelerdeki gelişimleri temsil etmektedir. Gelişmeler özgürlük ortamında açık fikirli ve kalpleri sevgi dolu insanlarla yapılabilir. İlkel fikirli ilkel insanlar olarak kalamazsınız. Bu sizi ruhsal ölüme götürür. Tanrı sızın yerinize başka nesiller yaratır. Bunlar sizce uzun zamanlar gibi gözükse de Tanrı için zaman hiçbir şeydir.
Esas olan Tanrısal gerçeklere göre yaşamaktır. Zamanında bu dinlerle yapılmaya çalışılmıştır ama bu uzun zamandır zarar verici bir duruma girmiştir. Ruhun gıdası dinler değil gerçeklerdir ve insan kitaplara körü körüne bağlanarak, kendi ruhsal içgüdülerini hiçe sayarak bir yere varamaz. Ruh sürekli yeni saiklerle uyarılmak ihtiyacındadır. Bu ruhun kendisini tazelenmiş ve canlı hissetmesi için şarttır. Artık yukarıdan inen kitapların devri de kapandığına göre insan kendi içgüdülerine, içe doğumlarına güvenmek zorundadır. Bu iç seslerin doğruluğu kişinin kalbinin saflığı ile doğru orantılıdır. Ezber tabanlı tarzlar ve bunların üzerinden yapılan kişisel yorumlar insana ve topluma iyiliği ve özgürlüğü getiremez. Ezbere sorgulamadan inanma mecburiyeti kölecilik zihniyetidir halbuki insan ruhu özgür olmalıdır ki gerçeğe ulaşabilsin. Tüm geçmiş zamanlar ruhun araştırma ihtiyacı ile programlanmış zihinlerin birbirleriyle çekişmesi ile geçmiştir. Ve bu neslin zamanı bitti.
Esas olan Tanrısal gerçeklere göre yaşamaktır. Zamanında bu dinlerle yapılmaya çalışılmıştır ama bu uzun zamandır zarar verici bir duruma girmiştir. Ruhun gıdası dinler değil gerçeklerdir ve insan kitaplara körü körüne bağlanarak, kendi ruhsal içgüdülerini hiçe sayarak bir yere varamaz. Ruh sürekli yeni saiklerle uyarılmak ihtiyacındadır. Bu ruhun kendisini tazelenmiş ve canlı hissetmesi için şarttır. Artık yukarıdan inen kitapların devri de kapandığına göre insan kendi içgüdülerine, içe doğumlarına güvenmek zorundadır. Bu iç seslerin doğruluğu kişinin kalbinin saflığı ile doğru orantılıdır. Ezber tabanlı tarzlar ve bunların üzerinden yapılan kişisel yorumlar insana ve topluma iyiliği ve özgürlüğü getiremez. Ezbere sorgulamadan inanma mecburiyeti kölecilik zihniyetidir halbuki insan ruhu özgür olmalıdır ki gerçeğe ulaşabilsin. Tüm geçmiş zamanlar ruhun araştırma ihtiyacı ile programlanmış zihinlerin birbirleriyle çekişmesi ile geçmiştir. Ve bu neslin zamanı bitti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder