YEŞUA'NIN YAŞAMI
İsrail'in sıradan bir köyünde, neredeyse 2000 yıl önce bir ahırda, bir bebek dünyaya gelmiştir. Bugün tüm dünya, Hıristiyan olsun olmasın O'nun doğumunu kutlamaktadır.
Bu bebek otuz yaşına gelinceye kadar belirsiz bir hayat yaşamıştır. Otuz yaşına vardıktan sonra üç sene sürecek bir hizmete başlamıştır. Bu kişi tarihi değiştirmek üzere dünyaya gelmişti. Halk O'nu memnuniyetle dinliyordu: “İsa konuşmasını bitirince, halk O'nun öğretişine şaşıp kaldı. Çünkü onlara kendi din bilginleri gibi değil, yetkili biri gibi ders veriyordu.”.
O benzersizdir — benzersizliği Tanrı'nınki ile aynıdır. Tanrı Onu kendi mayasından yaratmıştır. Misyonu sevgi ve şifadır.
İsa Mesih günahsızdı. O'nun yaşamı o kadar temizdi ki, düşmanlarına şu ifade ile meydan okuyabildi: “Hanginiz bana günahlı olduğumu kanıtlayabilir? Gerçeği söylüyorsam, niçin bana iman etmiyorsunuz?”. Bu sorusuna aldığı tek cevap sessizlikti; soruyu yönelttiği kişiler ise O'nu öldürmek isteyenlerdi.
İsa Mesih'in ahlaki başarısı, tüm çağlardaki öğretmen veya peygamberler ile kıyaslandığında, şaşırtıcıdır. Tanrı'ya daha çok yaklaştıkça, kendi başarısızlığımızı, çürümüşlüğümüzü ve kusurlarımızı daha çok fark ederiz. Aynaya bakarken odanın içi ne kadar aydınlıksa, traş olmaya ne kadar çok ihtiyacımız olduğunu daha çok anlarız. Ahlak alanında, sıradan ölümlüler için bu tartışılmaz gerçektir.
Gerçeğin Ruhu (Kutsal Ruh) ile ilgili sözleri:
Beni seviyorsanız, buyruklarımı yerine getirirsiniz. Ben de Baba'dan dileyeceğim ve O, sonsuza kadar sizinle birlikte olsun diye size başka bir yardımcı, gerçeğin Ruhu ‘nu verecek. Dünya O'nu kabul edemez. Çünkü O'nu ne görür ne de tanır. Siz O'nu tanıyorsunuz. Çünkü O aranızda yaşıyor ve içinizde olacaktır. Sizi öksüz bırakmayacağım, size geri döneceğim. Az sonra Dünya artık beni görmeyecek, ama siz beni göreceksiniz. Ben yaşadığım için siz de yaşayacaksınız. O gün anlayacaksınız ki ben Babamdayım, siz bendesiniz, ben de sizdeyim. Kim buyruklarımı bilir ve yerine getirirse, işte beni seven odur. Beni seveni Babam da sevecektir. Ben de onu seveceğim ve kendimi ona göstereceğim. Yahuda (İhanet eden İskariyot değil) O’na: Rab, nasıl olur da Kendini Dünya'ya göstermeyip bize göstereceksin?» diye sordu. Yeshua(Yeşua) ona şu karşılığı verdi: Beni seven sözüme uyar, Babam da onu sever. Biz de ona gelir, onunla birlikte yaşarız. Beni sevmeyen, sözlerime uymaz. İşittiğiniz söz benim değil, beni gönderen Baba'nındır. Ben daha aranızdayken size bunları söyledim. Ama Baba'nın benim adımla göndereceği yardımcı, Kutsal Ruh, gerçeğin Ruhu size her şeyi öğretecek, bütün söylediklerimi size hatırlatacaktır. Size selamet bırakıyorum, size kendi selametimi veriyorum. Ben size Dünya'nın verdiği gibi vermiyorum. Yüreğiniz sıkılmasın ve korkmasın. Artık sizinle uzun konuşmayacağım. Çünkü bu Dünya'nın hâkimi geliyor. Onun benim üzerimde hiçbir yetkisi yoktur. Ama Dünya'nın, Baba'yı sevdiğimi ve Baba'nın bana buyurduğu her şeyi yerine getirdiğimi anlamasını istiyorum. Haydi kalkın, buradan gidelim.
İsa Mesih'in ölüm biçimi, halk önünde çarmıha gerilme şeklinde olmuştur. Hükümet bu cezanın sebebi olarak, dine küfrü göstermiştir. Ciddi şekilde işkenceye uğrayan Yeşua Mesih, ellerinden ve ayaklarından çarmıha çakılmış ve çarmıh üzerinde nefessizlikten ölmüştür. Öldüğünün kesin bir şekilde anlaşılması için bedeninin yan tarafı bir mızrak tarafından deşilmiştir. Ancak Yeşua ölmemiş sadece bayılmıştı. Yani onu öldüremediler. Bedeni mağara mezara yerleştirildi.
Bedeni, düz kaya üzerine yerleştirilmişti, keten bez şeritleri ile sımsıkı sarılmıştı ve üzerine baharatlar sürülmüştü. Yuhanna bölümünde otuz litre baharatın kullanıldığı yazılmıştır ki bu miktar bedeni komple sıvazlamak için fazlasıyla yeterlidir. Mezarın girişini yaklaşık 2 ton ağırlığındaki bir kaya ile kapatan Romalı askerler, bu kayayı mühürlemiş ve Yeşua'nın üçüncü gün dirileceğine dair sözleri yüzünden rahatsız olan Yahudi'lerin baskısına göre mezarın başında nöbet tutmaya başlamışlardır.
Bütün bunlara rağmen, üç gün sonra Yeşua Mesih dirilmiş (Tanrı tarafından iyileştirilmiş) ve mezarı terk etmiştir. Topluluk içine bir daha karışmayan Yeşua sadece havarileri ile görüşmüş ve bir müddet sonrada onların gözü önünde tepelik bir yerde bedeni ile birlikte göğe alınmıştır. Yeşua'nın ölümü yeryüzünde olmamıştır.
Yeşua'nın dirilmediğini ispatlamak için her şeyi yapmaya çalışan Romalı ve Yahudi liderler, Yeşua'nın ölü bedenine sahip olsalardı, bu bedeni teşhir ederek Hıristiyanlığı tarihe gömebilirlerdi. Ancak ellerinde beden olmadığı için, sadece görgü tanıklarını katletmekten başka çare bulamamışlardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder