Translate

11 Mayıs 2022 Çarşamba

GECE VE RUHLAR

Gecenin sessizliğinde ruhların sesi duyulur ve sadece saf olan ruhlar bu sesleri duyar.

Gece, ruhlar birleşip bir ve bütün olduğunda daha da sakinleşir.

Tanrı herşeyi kendi zamanında mükemmel ve güzel yaratmıştır ve aynı zamanda insanların kalbine sonsuzluğu yerleştirmiştir; bunu rağmen insanlar başlangıçtan sona Tanrının ne yaptığını kavrayamazlar. Ve, toprak geldiği toprağa ve ruh(öz) onu veren Tanrıya döner.

Yeşua 2000 yıl evvel söyle konuşmuştu: "Ben yeniden dirilişim ve yaşamım. Bana inananlar,  sözlerimi özümseyip öylece yaşayanlar, bedenen ölseler bile yaşayacaklardır. Benim sözlerime göre yaşayan insan ruhları hiçbir zaman ölmeyeceklerdir. Bana inanıyor musunuz?"

Yeşua2000 

KUTSALLIK MERTEBESİNE ERİŞMEK

Kutsal Ruh gerçekte nedir? M.S. 325 yıllarında İznik te Bizans imparatoru Konstantin'in kurduğu Hristiyanlığa göre üçlü birliğin bir kısmı mıdır? Hayır. Baba, Oğul, Kutsal Ruh üçlüşü Roma Pagan inanışının bir devamıdır. Tabi gerçek değildir.

Gerçekte ise Kutsal Ruh bir topluluğun adıdır. Bilincini o seviyeye yükseltebilmiş kadın ve erkek tüm insan ruhlarının Evrensel Bilinçle birleşmesi, Onun huzurunda yaşamasıdır. Bu ruhlar Tanrıdan bir görev aldıklarında bu görevlerini yapmak üzere kolayca bu Birlikten ayrılabilir ve görevleri bitince tekrar Birliğe dönerler. Görevleri arasında tekamül etmekte olan insanlara yardım etmek önemli bir yer tutar. Bunlar aynı zamanda peygamber denilen elçilere bildirimlerde bulunan varlıklardır. Yani bunlar peygamber eğitmenleridir ancak peygamberlerin özgür iradelerine müdahale etmezler.

Hepimiz bu Kutsal mertebeye çıkmak ve Onlardan biri olabilmek için gayret etmeliyiz. Onlarda önceden, kutsallığı erişmeden önce bizler gibiydi. Yeşua Mesih hariç. Yeşua hiç bedenlenmeden o mertebeye ulaşmış tek ruhtur. (Bu bilgiyi bana kendisi vermiştir.) Ve, şimdi Onlar bu yolda olup samimi bir şekilde Onlardan öğrenmek isteyen insanlara yardım etmektedirler. Ancak Onlar sadece insanların ruhsal gelişimleri ile ilgili olarak yardım ederler. Şayet bir insan dünyevi menfaatler için onlara yönelirse ya sessiz kalırlar ya da espirili bir tarzda yanlış bilgi vererek o insanın uyanmasını ve hatasından dönmesini sağlamaya çalışırlar.

İnsan ölüm ötesinde dünyada iken ruhuna ne yüklemişse kendisini orada o şekilde ve o boyutta bulur. Bu nedenle ruhumuza kaba titreşimler yüklemekten kaçınmalıyız. İnce, süptil titreşimler yüklemeliyiz çünki her gecen günle ölüme biraz daha yaklaşmaktayız.

Tanrının huzurunda olmak ve orada sürekli kalmak bir damlanın okyanusa karışması gibidir. O artık damla değil okyanustur. 

Yeşua2000 

10 Mayıs 2022 Salı

TANRI MUTLAK KUDRETTİR

Tanrı mutlak kudrettir. Onun düşündüğü herşey düşündüğü anda olur. Zamanımızda bilimin avantajlarına sahibiz ve kuantum fiziğinde bir gözlemcinin varlığının fotonların hareketlerini etkilediği ispat edildi. Tanrı Mutlak Evrensel Bilinçtir yani var olan herşey Onun tahayyülünün eterde yansıması, vücut bulmasıdır diyebiliriz. İnsan ise Onun mabedi olabilecek tek varlıktır. Bu dünya gezegeni üzerindeki tek varlıktır. Sayısız evrenler vardır ve bunlar üzerinde bize benzeyen ya da benzemeyen sayısız bilinçli varlık vardır.  Tanrıya mabedlik yapabilecek sayısız varlık.

Bizdeki ortadoğu kökenli hak dinler ise önce Tanrıyı bir kabile dini yapmış arkasından da bir insanın yüzü suyu hürmetine alemleri yaratan yani insan gibi zaafları olan bir mahluk yapmıştır. Hala bilinçlerimiz çok ilkel düzeydedir ve bu yüzdende saldırganlıklarımız hiç bitmiyor. Hak din diye birşey olmadığının da en büyük göstergesi bu neticedir. Tanrı bir şeyin olmasını söylemez. O düşünür ve düşündüğü o anda olur. Anında olur. Onun birşeyi tahayyül etmesi demek o şeyin anında yaratılması demektir. Konuşması diye bir şey yoktur.(Yeşhua'nın bana aktardığı bilgiler doğrultusunda bunu söylüyorum.) Bir meleğe git söyle peygambere de şöyle veya böyle desin diye bir vaka uydurmadır. Böyle bir kabul yanlıştır. O, Tanrı konuşmaz, tahayyül eder ve bilincinden geçirdiği her ne ise o anda olur. Gecikme, sapma, bekleme olmaz. Onun için zaman yoktur. Zamanı o var etmiştir. Bizler için var etmiştir ve zaman canlıdır. Tanrı isterse hızlanır, isterse yavaşlar. Daha doğrusu biz öyle algılarız.

Evet, sevgili okuyucularım bunu iyi düşünün ve artık hak din, hak kitap vb. gibi ilkel zamanların masallarından ve sınırlı düşüncelerinden kurtulun. Tanrı içimizde ve dışımızda yani her yerde olandır. Bizlere yaşam veren, canlı yapan enerjinin kaynağı Odur. Ve dediğim gibi, gelip birilerine melek vasıtasıyla ya da direk olarak git insanlara şunu söyle bunu söyle gibi basit insanı tavırlardan münezzehtir. Dikkat ederseniz Yesua Mesih ikibin yıl öncede -Tanrı dedi ki diye değil, size ben söylüyorum- diye insanlara hitap etmiştir.  Zamanımızda hala bu hak din yalanların sürdürülmesi tamamen nefsani gayelerle yapılmaktadır. Tamamen insanları kandırmak ve onların sırtından menfaat temin etmek başlıca motivasyondur. Herkese şehitlik vaat edenler kendi çocuklarını askere yollamıyorlar. İmam hatipleri övenler kendi çocuklarını yurt dışında Hristiyan ağırlıklı okullarda okutuyorlar. Herkese kıt kanaat geçinmeyi önerenler lükse doymuyorlar yani hiç birisi de bu söylediklerinin hak olduğuna inanmıyor esasta ama onlara gerçekten inanan bu budala yığınlar neyin nesidir anlamak mümkün değil.

Yeşua2000 

8 Mayıs 2022 Pazar

BİOFİZİKSEL ALAN YA DA AURA

Özümüz sevgi ve ışıktır. Bize can veren ve canlılığımızı devam ettiren bu ışıktır. Dna larımız bu ışıktan oluşur ve bu ışığı ritmik ve düzenli atışlarla çevresine yayar. Bedenimiz su ile doludur. Yüzde altmışı sıvılardan oluşur. Bu sıvı vasıtasıyla bu ışık enerjisi/bilgi ritmik atışlarla tüm bedenimize ve yine atmosferdeki su molekülleri vasıtasıyla bedenimizi de aşarak çevremize yayılır. Buna biz biofiziksel alan veya aurik alan(aura) deriz. 

Hücrelerimize bu ışık vasıtasıyla taşınan bilgi tüm organlarımızı düzgün çalıştırır. Yani bu enerji aynı zamanda tüm biyolojik faaliyetlerimizin gerçekleşmesi için talimatları verendir. Enformasyondur. Aynı şekilde bu enerji/bilgi bedenimizin dışına taştığında da çevremize ne olduğumuza dair bilgi/etki vermiş olur. Kederli  mutlu, zararlı, zararsız, güvenilir vb. Gibi. Bizim imzamızdır.

Bu enerji, öz Tanrının içimize koyduğu tekamüle ihtiyaç duymayan parçadır. Burada bizim kimliğimiz olan, tekamül eden ruhumuz nerede derseniz bunun cevabıda şöyledir. Ruhumuz bu saf Tanrı enerjisinin üzerindeki filtre gibidir. Doğumu takiben gelişmeye ve  şekillenmeye başlar. Elbette geçmiş yaşam edinimlerine de sahiptir ancak her doğan bebeğin şuuraltı temizlenmiştir yani geçmiş günahlarının hesabını vermiştir. Yani karma denen Hint kökenli inanış tamamen yanlıştır. Doğan bebeğin ruhu içindeki özü tam yansıtır. Yani tam şeffaftır. Henüz dünya kirlerini yüklenmemiştir. Bu yüzden buluğ çağına gelmemiş çocukların ruhları saftır. Ancak bazı çocuklar ruhları itibariyle ölü doğmuşlardır. Yani kötüdürler. Bunu bakışlarından ve davranışlarından anlamak mümkündür. Bunlar kötü işler, başkalarına ders olması itibari ile, yaptırılmak üzere kabirlerde yok edilmeden bir yerde muhafaza edilmiş olumsuz, ruhen ölü varlıklardır. Kötü işler, iyilik için bile olsa, kötülere yaptırılır. Esasen bu ruhlar bu gelişlerinde illa kötü olmak zorunda da değillerdir. İyiliği seçip kendilerini kurtarabilirler ancak bu fiiliyatta göründüğü kadarı ile mümkün olamamaktadır.

Bebeğin doğumunu takiben aile, toplum,  eğitim, din gibi faktörler insanın ruhunu yavaş yavaş kirletir. Bu durumda da insan özünden gelen saf enerjiyi tam yansıtamaz. Ne kadar dünya takıntıları fazla ise filtresindeki saydamlık da o kadar azdır. Yayılan enerji de o derece olumsuz ve kasvetli olur. Bu yayılan olumsuz enerji nedeniyledir ki bizler bir insanla karşılaştığımızda bir şekilde rahatsız edici etkiler alırız. Tersi durumda ise, sevgi enerjisi yayıldığında, o kimseden mutluluk veren rahatlatıcı etkiler alırız. Olumsuz enerjiler yayan kişinin kendi sağlık durumu da aynı paralelde etkilenir. Bağışıklık sistemi zayıflar. Hatta astral alemdeki dengesiz varlıkları kendisine çekerek bir takım akli dengesizliklere de maruz kalabilir. Olumlu etkiler neşredildiğinde, yani ruhumuz saydam olduğunda ise tanrısal etkilerin nimetlerinden daha fazla faydalanırız, bağışıklık sistemimiz de daha kuvvetli olur. 

Yeşua diyor ki: "İstenmediğinizi hissetseniz bile siz çevrenize sevgi yaymaya devam edin. Dünyanın buna ihtiyacı var." 

Yeşua2000 


GERÇEK SÜREKLİ İLERLEMEKTİR

NEDEN GERÇEK, İNSAN İÇİN ÖNEMLİDİR?

Çünki amaç, anlam ve yönün kaynağı gerçektir. Basit hayatta kalma güdüsünün dışında insan nedir ve neden buradadır sorusunun cevabı gerçekte yatar.

Amaç, anlam ve yön size verilecek birşey değildir. Sizin hayata vermeniz gereken şeylerdir. Yeşua amaç, anlam ve yön olmuştur. Bu örneği takip etmek hepimiz için çok yararlı olacaktır. O Tanrı gibi olmuştur. Siz nesiniz? Dünya sizden kendisine bunları - amaç, anlam ve yön - vermenizi istiyor. Sizler gerçeğin kaynağı değilsiniz ancak gerçeğin ifadesi için vasıtalarsınız. Bunu yapabilmek sizi Tanrının askerleri yapacaktır. Tanrı gibi yapacaktır fakat Tanrı çok daha yücedir. Siz gerçekten Tanrı gibi olursanız Tanrı da kendisini bu mekanda sizin vasıtanızla ifade edecektir.

Burada bir taraftan ilerlemedeki başarınızın büyüklüğünü idrak ederken aynı zamanda da ifadesine vesile olduğunuz Yüceliğin karşısında tevazunuzu muhafaza edeceksiniz. Vesile olduğunuzla elbette eski halinizden bir basamak daha ileri bir varlık olacaksınız ancak Tanrı yine de sizi gölgede bırakacaktır. İşte bu noktada da hayata eşsiz katkınızı yapabilmenizi sağlayacak ilhamı Ondan alacaksınız.

Tanrı sonsuzdur dolayısıyla ifade edilecek olgularında sonu hiç gelmeyecektir. Nasıl ki bu dünya da insan ilgisini kaybedince ve bu dünya ile ilgili hiçbir şeyi arzu etmez olunca artık bu limandan demir alma zamanı gelmiştir ve bunu, hüküm gelince hiç esef duymadan yapar aynı şekilde her bir boyutun gereğini yapan insan ruhu da sürekli bir ileriye, sonsuzluğa doğru yoluna devam etmek durumundadır. Burada bir basamağa takılıp kalan ruhlar ise yok olur. Takıldığınız basamakta, boyutta donup kalırsınız. Öğrenmenin sonu yoktur.

Anlayalım ki - gerçek - ilerlemedir. Hep bir adım ileriye gitmektir. Durmak yoktur. Durmak yok olmaktır.

Yeşua2000

TANRININ HUZURUNA ÇIKMAK

Sıradan bir insanın küçük ve düşük frekanslı bir bilinci vardır. Buna karşın Tanrı diye adlandırdığımız Kaynak tüm kainatın Sonsuz Bilinç Okyanusudur.

Her birimizin görevi niteliksel olarak Tanrı gibilik vasfına ulaşmak, yeterince büyük bir bilinç seviyesine kavuşmak ve sonra bu Okyanusa dalarak Tanrı ile bir olmaktır.

İnsan yoğun üç boyutlu uzay ortamlarında yaşamak zorundadır hatta bedensiz olarakta bunu yaşamak durumundadır. Bedensiz olarak yaşayan ruh varlıklar eğer yeterince gelişmemişlerse Tanrıyı hissedemezler ve göremezler çünkü yüksek titreşimli boyutlara yükselemezler. Onun hakkında sadece bir şeyler duymuşlardır.

Tanrıyı anlamak için kişiler zeka olarak gelişmiş olmalıdırlar. Onun huzuruna nasıl varılacağını kavramış olmalıdırlar. Tanrının huzuruna çıkmak dünyadaki her hangi bir yere ulaşmaktan çok daha zordur. Kişiler etik olarak mükemmel olmalıdırlar ki ancak o zaman Tanrı kendisine yaklaşılmasına izin verir. Aksi takdirde izin vermez. İradenin güçlü olması gereklidir. Yani bilincin yükselmiş olması, aksi takdirde sonsuzluklar arasında yol katetmek mümkün değildir. Ve tabi bilincin o yüksek frekanslarda kalabilmesi de önemlidir. O yüksek frekanslara adapte olmuş olması gerekir. Kaba, maddesel frekanslara adapte olmuş bir bilinç Tanrının ters yönüne doğru bir hareket içinde demektir. Yok olma yoluna doğru.

Bilincin incelip yükselebilmesi ve büyümesi için gerekli enerjiler sadece ruh bedenli halde iken kazanılabilir. Fizik bedensiz bu mümkün değildir. Bedenin fiziki hareketleri ve yediği gıdalar ruhuna enerji yükler. İnsan bedeni bir çeşit yedikleri gıdalardan aldıkları enerjiyi ve fiziksel hareketleriyle oluşturduğu enerjiyi bilinç enerjisine dönüştüren bir fabrikadır. Böylece maddi gıdalardaki ve fiziksel hareketteki enerji dönüştürülür. Bilinç bu enerji sayesinde yükselebilir. Doğru yolda kullanılırsa yükselir.

Yeşua2000

7 Mayıs 2022 Cumartesi

WARNING FROM/UYARI YESHUA/YEŞUA

Yeshua said that even his mission has changed. It is not love anymore. Human beings cannot expect love anymore. There won't be left a single stone over another stone on the whole earth.


Yeşua kendi görevininde değiştiğini söyledi. Artık görevi sevgi elçisi olmak değilmiş. İnsanlar artık sevgi beklemesinler dedi. Yeşua tüm dünyada taş üstünde taş bırakılmayacağını bildirdi.

Yeshua/Yeşua, 2020

6 Mayıs 2022 Cuma

RUHSAL YETENEKLERİ GELİŞMİŞ İNSANLARIN ÖZELLİKLERİ

Ruhsal yetenekleri bir takım, telepati, telekinezi vb., gizli güçler olarak almayın. Ruhsal yetenek çok farklıdır. Bilincin yükselmesi, o varlığın titreşimlerinin yükselmesidir. İnsanların bilinci yükselip hassaslaştıkça çevreye olan duyarlılıkları da bu yükselme oranında artar. Bunun aksi durumdaki insanlar ise çevrelerine duyarsız, olumsuz duygular yayan ve bencillikleri ön planda olan kaba frekanslı varlıklardır. Çevrelerini rahatsız ederler, zarar verirler ve bundan hiç etkilenmezler. Bir nevi insan görünümündeki haşerelerdir.

Ruhsal yetenekli hassas insanlar her zaman kendilerini bunalmış hale getirirler. Oldukça kolay ambale olurlar. Başkalarının olumsuz enerjilerini olması gerekenden daha fazla kendilerine çekme eğilimindedirler ve bu onları çok fazla gönül yarası ve strese sokar. Çünki çevreleri olumsuz enerjilerle doludur. Dünya nüfusunun 2/3 ü malesef kötü  düşük bilinçli insanlardan oluşuyor.  Ancak bu hal yeteneklerinin farkında olan kişilerin üstesinden gelebileceği bir şeydir. Farkındalık olmadan bu tür bir durumda kendinizi nasıl geri tutacağınızı bulmak, kendinizi kollamak neredeyse imkansızdır. Fark etmek ve hemen yüklendiğiniz olumsuz enerjileri boşaltmak zorundasınızdır. Aksi takdirde ruhen ve bedenen hasta olursunuz. Boşaltmak işlemini toprak ya da suyla sık sık temas ederek yapabilirsiniz. Dua da faydalıdır. Bu olumsuz enerjileri kendilerine çekip toplamak bir yerde yükselmiş ruhların görevidir. Bu nedenle bir an evvel bunun farkında olmak gerekir.

Ruhsal yetenekleri gelişmiş hassas insanların hayvanlarla arası iyidir. Etraflarında yaydıkları yumuşak ve dostça olan auralarını hayvanlar hisseder. Adeta kokusunu alırlar.

Bu hassas insanlar duygusal bir bunalıma girerlerse etraflarına da kasvetli bir aura yayarlar. Çünki ruhsal enerjileri çok güçlüdür. Bu durum yakınlarındaki elektronik aletlerin düzgün çalışmaması şeklinde de kendini gösterebilir. Buna karşın eğer mutlu iseler çevrelerine de mutluluk yayarlar. 

Girdikleri mekanlardaki olumsuz enerjileri anında fark ederler. Eğer yeteneklerinin farkında değillerse bu da onlara büyük bir sıkıntı ve gerginlik getirir. Farkında iseler orada fazla kalmazlar.

Ruhsal yetenekleri gelişmiş insanların başka bir özelliği de çok canlı rüyalar ve kabuslar görmeleridir. Uykuda iki dünya arasındaki perde incelir. Bilhassa gece yarışı 03.00 ile 04.00 arası ani uyanmalar bu hassas insanlarda sık görünen vakalardır. Bu şekilde gördükleri rüyaları veya kabusları hatırlarlar. 

Hassas insanlar sınırlarını bilirler ve çoğunlukla bu sınırlar içinde kalırlar. Bu insanlar serdengeçti ya da tabiri caizse serseri ruhlu değillerdir. Tevazu sahibi insanlardır. Sorumluluk anlayışları derindir. Diğer insanları ve hatta tüm varlığı kendileri ile bir görür ve bütünün zararına olabilecek tüm hareketlerden, kendi menfaatlerine zıt olsa bile, kaçınırlar.

Sessizlik ve sakinlik doğal eğilimleridir. İnsanlara tepeden bakmazlar. Kimin ne olduğunu bilir ama aşağılamazlar. Uzak durmağa çalışırlar. 

Tek başınalığı severler. Genellikle yalnızdırlar. Ruhsal hassasiyetlerinin farkında değillerse bu da onlara için bir sorun olabilir. Bu kadar kaba titreşimli varlığın arasında olmak, eğer durumun farkında değillerse, onları adeta boğar. Kaçmak isterler fakat bu seferde antisosyal damgası yerler. Görüldüğü gibi insan ruhen yükseldikçe katlanması gereken durumlar artmaktadır. Kolay değildir ama insanın tek varlık amacı bu duruma yükselip Tanrının görevli çocukları olmaktır. 

Unutmayalım ki herşey Tanrı içindir. Kendimiz için birşey isteyemeyiz. "Ben" dediğiniz an da Tanrıdan koparsınız. Varlık aleminden düşersiniz. Dünyadaki yaşamlar çok kısa sürelerdir. Sizi buradaki kısmi ve geçici bir takım özgürlükler aldatmasın. Ancak bilin ki Kaynağa ulaşıp Tanrı ile bir kere bütünleştiğinizde duyacağınız huzur ve sevinç her muhteşem güzel şeyin de ötesindedir. Tarif edilemez olduğunu bildirdi çok öncelerden Onunla birleşmiş olan kardeşim Yeşua.

Yeşua2000 

MUTLU OLMAK İÇİN

İnsan dünyayı iyi bilirse aldanmaz. Tanrı gerçeğini iyi bilirse aldatmaz. Yolu olmayan yoldaş bulamaz.

Ruhsal olarak gelişmiş kişiler veya yüksek hassasiyete sahip insanlar bilgiyi diğerlerinden çok daha yoğun bir şekilde işlerler. Çevrelerinin çok daha farkındadırlar ve her şeyi çok daha çabuk özümserler. Beyin aktiviteleri çoğu zaman en üst vitestedir.

Bu nedenle öğrenmek onlar için akranlarından çok daha “kolay” olur. Genellikle hızlı öğrenen veya zeki kişi olarak tanımlanırlar. Ama sadece ilgilerini çekiyorsa, onlara doğru geliyorsa ve bağımsız düşünmeyi ve yaratıcılığı içeriyorsa bu durum gerçekleşir. Aksi takdirde, onlar için öğrenme acılı ve sıkıcı bir görev haline gelir. Bu durum onlarda öğrenmeye karşı bir direnç oluşturur. Yine bu hassas ruhlu insanlar sürekli aynı şeylerin tekrarlanması şeklinde yapılan monoton işlerde başarısız olurlar. Performansları düşer ve "yavaş öğrenen" veya bu türden bir sıfat ile etiketlenirler. Bu da, bu hassas insanlara acı verir. Çünki onlar sadece o konularla ilgilenmedikleri için durum böyledir. Zeki olmadıkları için değil. Neticede de akademik dereceler onlar için anlamsız olur. İlgilenmedikleri şeylere odaklanamazlar. Onlar için amaç çok önemlidir. Bir şeyin derin bir hedefi olmadıkça onlar için ilgi çeken bir tarafıda kalmaz. Bu nedenle aptal olarak adlandırılmak onların kendileri hakkında olumsuz düşünmelerine hatta kendilerine zarar veremelerine sebeb olabilir çünki kendi hassas ruhsal durumlarının farkında değillerdir ve çevrenin kendileri için ne dediklerinden çok fazla etkilenirler. Değersizlik duygusu geliştirirler. Buna izin vermeyin. Yaratma yeteneklerinize sahiplenin. Kurban rolünü oynamayın. Rekabetten kaçınmayın, en başta da kendinizle rekabet edin. Başkalarının sizi etkilemesine izin vermeyin. Başarıdan, sorumluluk almaktan korkmayın. Kendiniz hakkında olumsuz düşünmeyin. Olumsuz düşünmek olumsuz konuşmayı ve aşırı düşünmeyi getirir. Hiçbir şeyden yapmadan atıl durmak da olumsuzluğu getirir bu da sizi tahrip eder.

Sonuç olarak size bir faydası olmayan tüm olumsuz alışkanlıklarınızı terk edin. Yapmaktan hoşlanmadığınız şeyleri de illa gerekiyorsa yapın. Bu şekilde yaşamın coşkusunu daha iyi takdir edersiniz. Yaşamınız daha tatmin edici bir hal alır. Mutlu olursunuz.

Yeşua2000 

2 Mayıs 2022 Pazartesi

ZEYTİN DAĞINDAKİ SON VAAZ

Yeşua zeytin dağındaki son vaazında takipçilerine şunları söylemişti: "Bundan sonra kişiler Tanrı'ya İsrail'in çocuğu olarak değil, Tanrı'nın çocuğu olarak yaklaşmalıdır. Ben, Tanrı'yı İsrail çocuklarına açıklamak için değil, daha çok buTanrı bilgisini ve Onun vahyini, sevgisini ve merhametini gerçek bir kişisel deneyim olarak bireysel insanlara sunmak için geldim. Bütün peygamberler size Tanrının kendi halkını önemsediğini, Tanrının İsrail'i sevdiğini öğrettiler. Ama ben aranıza daha büyük bir gerçeği ilân etmek için geldim. Daha sonraki peygamberlerin bir çoğunun da kavradığı daha büyük bir gerçek, Tanrının her birinizi birer birey olarak sevdiği gerçeğini ilan ediyorum. Bütün nesiller boyunca sizler ulusal veya ırksal bir dine sahip oldunuz, şimdi ise ben size kişisel bir yol göstermeye geldim."

O zaman insan, içinde ikamet eden öz benliğinin Yaratan'ı bulmaya,Tanrıyı ​​bilmeye ve Ona benzer olmaya yönelik ilahi dürtüsüne henüz dünyada yaşarken kendi bilinçli tepkileri ile karşılık vererek kutsal yükseliş sürecine  başlamalıdır. Bunun için önce dünyasal takıntılarınızı ve korkularınızı terk ederek ruhsal özgürlüğünüzü elde edin ve sonra ruhunuz Onunla bütünleşip sonsuz yaşama kavuşabilir.

Tanrı, bireyin kalbine bakacaktır. Her ruh, Tanrı'nındır. Sadece küçükte olsa sürekli aynı günahları işleyen ruhlar ile bir kerede olsa büyük günahları işleyen ruhlar ölecektir.

Yeshua2000

THE LAST SERMON OF YESHUA MESSIAH

On his last sermon on Mount of Olives yeshua told his followers: "From now on one must not approach the Father as a child of Israel but as a child of God. I have come, not to reveal the Father to the children of Israel but rather to bring this knowledge of God and revelations of His love and mercy to the individual believer as a genuine personel experience. All the prophets have all tought you that Yahweh cares for His people, that God loves Israel. But I have come among you to proclaim a greater truth, one which many of the later prophets grasped, that God loves everyone of you as individuals. All these generations have you had a national or racial religions, now have I come to give you a personel path."

"Man should begin then that eternal ascend of the paradise career which consists in the creature's conscious respones to the divine urge of the indwelling spirit to find the Creator, to know God and to seek to become like Him. First discern the spiritual freedom and then one can merge into Him."

"God will search the individual's hearts. Every soul are God's. Only the souls that sin continiously plus commits big sins even once shall die."

Yeshua2000 

1 Mayıs 2022 Pazar

SEVGİ BOYUTUNDA YAŞAMAK

Sevgi titreşimleri yaymak için kendiniz sevgi olmak zorundasınız. Sevgi verilmez sevgi olunur. Sevgi titreşimlerinde yaşayan varlık olmak insanın asli yapısıdır. Eğer yaşamınıza iyilikleri ve güzellikleri çekmek istiyorsanız zihniniz ve kalbiniz çevrenize sevgi titreşimleri yaysın. Kendimizi iyi hissetmeye, iyi olmaya ve iyi olanı yapmaya adamalıyız. Bu durum, sevgi ve iyilik titreşimleri yaymak, Tanrının Kendisini bizden tezahür ettirmesidir. Kendisini bizim vasıtamızla ifade etmesidir.

Sevgi titreşimi içinde yaşadığımız zaman, enerjimizin titreşimleri yükselir ve bizler şefkat, bağışlayıcılık, hoşgörü, saygı, cömertlik, coşku,  huzur gibi tanrısal değerleri yaymaya başlarız. Bu değerler yaşam ilham eder, güçlendirir ve zenginleştirir. Sevgi titreşimleri bilinçlerimizi yükseltir. Bilinci üst katmanlarına taşır. Bizi küçülten, sınırlayan ve kurban durumuna sokan duygu ve düşüncelerden kurtarır. Norotik korkular, yargılar, açgözlülük, hasetlik, saldırganlık ve egonun inançı hep haklı çıkma dürtüsü sevgi titreşiminde yok olur. Ruhumuzun üzerindeki eziyet kalkar. Ruhumuz öz benliğimizle bir olur. Egonun kimliğimiz üzerindeki kontrolü biter. Olumsuz ve kısıtlı düşüncelerden özgür oluruz  ve neticesinde kendimizi çok daha hafif ve parlak hissederiz. İyiliğimize, hayrımıza olan şeyleri kendimize çeken bir mıknatıs haline geliriz.

Sevgi titreşiminde yaşamak söylemesi kolay ancak fiiliyatta uygulaması zor bir durumdur. Karşılaştığımız insanlara ve durumlara karşı oluşan duygu ve düşüncelerimizi her an kontrol etmeli ve kendimizi adeta dışarıdan üçüncü bir şahıs gibi izleyebilmeliyiz. Egomuzun dizginlerini hiç gevşetmemeliyiz. Bu durum insanın kendisinin ötesinde yaşıyor olmasıdır. Egomuz yaşam sahnesinde hemen ve kolayca keyfine bakma eğilimindedir. Egomuz hayatın dramlarına kolayca kapılır. Üstünlük, güvenlik ve statü yoluyla egoyu şişirmek için bizler genellikle duygusal ve fiziksel enerjiye yatırım yaparız. Ama bizim esas  kimliğimiz egomuz değil ruhumuzdur. Ruh bedenin içindedir ama bedenden ayrıdır. Birlikte gözetleyendir. Yaşamı kutsal planın bir açılımı, öz benlığimizin şekil dünyasında gözler önüne serilimi olarak görür. Ruh, "herşeyin birlikte iyilik için çalıştığına" güvenir. Ruhumuz yaşamı tecrübe eder.

Sevgi boyutunda yaşadığımızda yaşamın tüm cephesinin bir potansiyele sahip olduğunu görürüz. Gerçekten herşeyin bütünleşmek gibi bir sorumluluğu vardır. Potansiyel bu idrak içindir. Herbirimiz, doğa ve evren dahil bir bütünün birbirine bağımlı parçalarıyız. Birimizi etkileyen hepimizi etkiler. Bir diğer bütünlüğümüz ise öz, ruh ve beden bütünlüğümüzdür. Kırıklığımız geçmişten gelen değersizlik ve acı duygularından kaynaklanır. Sevgi titreşiminde yaşamak ise bizi şimdiki ana odaklar ve tüm bu geçmiş acılardan ve olumsuz duygulardan özgürleştirir. Bazı insanlar yüksek sevgi frekansın da doğarlar, bazıları sevgi ortamlarında büyürler. Bazıları da sevgiyi tam olarak tecrübe edebilmek, yaşayabilmek için büyük çaba harcamak zorunda kalırlar. Bu zorlu işlem sevgiye bireysel olarak dönüşmek ve bütün ile bir hissedebilmek işlemidir. Egonun, bencilliğin ruha teslim olabilmesi içindir. Bir kere sevgi titreşimine ulaşılınca yaşam içten gelen bir sevinç ve huzurla dolar. Herşeyle bağlantılı olduğunuzu hissedersiniz. Bir ferahlık, çocuksu bir coşku kaplar içinizi. Sakinlik içinde dua etmek, sükunetle içe dönüp kendinizi gözlemlemek, doğa güzelliklerini kendi sesleri içinde seyretmek, güzel olan şeylere sessizlik içinde bakmak bunu bizlere anlık da olsa yaşatır. 

Yeşua2000  

30 Nisan 2022 Cumartesi

MESSAGES FROM YESHUA

Incarnate states of people are usually much shorter parts of their lives as compare to non-incarnate states. however, the developement of man can only take place in the incarnate state. It is for this resaon that the incarnations are necessary, it is for this reason that God created the material worlds.

The point is that the body is the ''factory'' for transformation of energy. The food we have eaten and the physicial movements creates energy and thus with this energy loaded to soul our consciousness growth process take place both qualitativly and quantitavly.

God is The Source of Life for all. If a living creature with their own free will, shall brake their ties with God while on earth then they will disappear from the world of livings in the graves.

Yeshua2000 


MESSAGES FROM YESHUA

IMPORTANCE OF THE LAST SEVEN MINUTES

At the last seven minutes prior to passing to afterlife one becomes, after a short unconscious sleep, compeletly free to travel to the places and times  with his/her conscious. This includes the ancient times. At this last minutes I advice you to focus only on God and His light. Accept death and do not pay any more attention to earthly affairs or remains. In the last minute you will be shown the place, you are going after death. This is in exception of those who have comitted big crimes such as the murderers.

Yeshua2000 

SEVGİ VE NEFRET

Sevgi ve nefret çok yan yana iki duygudur. Hem sevip hem nefret ettiğinizi düşünürsünüz. 'Affettim' dersiniz. Ama bu ikisi birbirini iten duygulardır. İkisi de aynı beyin bölgesinden çıkan yoğun ama birbirini iten duygulardır.  Nefret duygusu varsa affetmek olmaz.  

Affetmek demek tüm negatif duyguların yok olması demektir. Affettim ama hala nefret ediyorum diyemezsiniz. Bu yanlıştır. Nefret negatif bir duygudur. Bu durumda affetmemişsinizdir. Esasen affedememenin özünde nefret vardır.

Nefret olumsuzluğa, yanlışa karşı olursa doğru kabul edilir, olumluya karşı olursa yanlış. İnsanlar arasında bu böyledir. Yalancıdan, kötülükten nefret etmek doğrudur ama iyilikten, doğruluktan nefret kötüdür. Ama ruhumuzda acı, olumsuz duygularla ışığa, zaman üstü boyuta giremeyiz.

İlahi sevginin ne demek olduğunuzu anlamamız gerek. İlahi sevgide nefret yoktur. Kötülük yapanlar için bile dua edilir. Kötülüğe kötülükle karşılık verilmez. Mani olunur ama temel güdü caydırıcı olmaktır. Öç almak değildir.

Tanrı hepimizi sevgi ile sarar. Tanrı öç almaz. Tanrıda karanlık bir nokta yoktur. Tanrı sevgidir. Tanrı ışığın kaynağıdır.  Ama Tanrının affetmedikleri de vardır. Onunda affı sonsuz değildir.  Hükmü ise kesindir. O kişinin tüm rızkını, her şeyini keser.

Yeşua2000 

YOBAZLARDAN BAŞKA ŞEYTAN YOKTUR

Kutsal kitapta adı geçen şeytan size ahlak dersi vermeye kalkan yobazlardan başkası değildir. Bir kere ahlak denince kadından konuşmaya başlayan herkes ve yine ticaretinde, siyasetinde dindarlığını öne süren herkes ahlaksızdır. Şeytan diye, sözde ışık getiren bir melekken, Allaha karşı gelip de kovulmuş olan bir melek yoktur. Bir kere meleklerin yaratılışlarında özgür irade yoktur. Nasıl isyan etsinler? Doğalarında olmayan bir davranışta nasıl bulunsunlar? İnsan sadece, o da dünyada biyolojik bedeninde iken, kısmı bir özgür iradeye sahiptir. Şeytan konusunda tüm anlatılanlar masaldır. Mitolojidir. İnsan kendi hataları için bir günah keçisi türetmiş ve adını da şeytan koymuştur. Eskiden Yahudiler günahlarının bağışlanması için zavallı bir keçiyi götürüp yüksek bir uçurumdan aşağıya atarak öldürürlemiş. Böylece günahlarından kurtulduklarını sanırlarmış. Günah keçisi tabiri buradan geliyor.

Şimdi bu cahil insanların uydurdukları masallara hala Allah kelamı diyenler varsa bunlar akıl hastasıdır. Tehlikeli akıl hastaları. Bunların ne kötülüğü biter ne de yalan ve iftiraları. Niyetleri kötüdür. Niyeti kötü olanların ruhları da karanlıktır. 

Tanrının adını şahsi menfaatleri doğrultusunda kullanan insanlar büyük hata yapmaktadırlar. İki de bir Tanrının adına yemin edenlerde esasen hiç iman yoktur. Onlar boş tenekeler gibi çok ses çıkarırlar ancak tanrısal tarafımız olan vicdan onlarda sıfırdır. Mesele köprüyü geçinceye kadardır. İbadetleri tamamen gösteriştir ve tabi yandaşlarını da beslemeyi unutmazlar. Onlarda evrensel bir birlik anlayışı, bütünsel bir var oluş kavramı, varlığın birliği mefhumu yoktur. Tahtakurusu gibi kemirirler sadece. Anlamsız bir iştahları vardır. Doymak bilmezler. Her konuda böyledirler. İnsanları, eğer yönetimde iseler, Osmanlı da olduğu gibi, sefalete mahkum ederler ve sonra onlara bir kaç sadaka dağıtıp hayrat yaptık diye aşağılık ruhlarını tatmin ederler. Halbuki ki esas olan insanları dilenci durumuna düşürmemektir. Her yönüyle bu önemli bir husustur. Bunların vatanı, milliyeti de yoktur. Açıkça bunlar şeytan dedikleri varlığın ta kendileridir. Kinleri ve fesatlıkları hiç bitmez.  Bu yobaz denen
 iblisler her din ve ideolojide vardır ve baş yöntemleri toplu cinayetler işlemek ve tecavüzlerdir.

Unuttukları şey ise gerçekten bir Var Edenin varlığı ve ilahi adalettir ve orada bulaşık yıkatmıyorlar.

Yeşua2000

27 Nisan 2022 Çarşamba

PUTPERESTLİĞİN PUTLARI DEĞİŞTİ SADECE

Kutsal kitap denen güya gökten indiği iddia edilen bu kitapların gökten nasıl, hangi vasıtayla indiği açıklanmalıdır. İnsanın gönlüne vahiy/ilham ile iniyorsa o birçok kalbi temiz insana da iniyor ancak "öldür" emri hiçbir vahiyde olmaz. Hiçbir saf içe doğuşta olmaz. Zekat vermeyeni, oruç tutmayanı ya da size inanmayanlarını öldürün, kadınlarından genç ve güzel olanlarını da cariye yapıp ırzına geçin, köle olarak satın, mallarını yağmalayın, haçlı seferleri, engizisyon, vaad edilen topraklar,  Tanrının seçilmiş ırkı, miskince sadece dilenmek türünden yaşamlara gitmek vb. bunlar Tanrıdan değil olsa olsa vahiy ya da ilham aldığını söyleyenlerin tamamen nefsaniyete sapmış karanlık bilinçlerinden gelir. Bir taraftan "Öldürmeyeceksin, çalmayacaksın." diyen bir makam öte taraftan ama, böyle olursa "Öldürün.", şöyle olursa "Onların malları size helaldir, ganimet haktır." demez. Savaş ya da nefsi müdafaa halinde istemeden öldüren insanların ruhları hariç diğer tüm katillerin ruhları yok edilir. Bilerek öldürmüşler ise kendilerine önce aynı acılar tattırırılır yok bilmeden öldürmüşler ise acılar tattırılmaz ama her halükarda ikiside yok edilirler. Tüm kral peygamberler aşırı bir şekilde nefsaniyete sapmıştır. Yeşua ise krallığı red etmiştir. O mesihtir. Saftır. Kral veya lider pozisyonu olmayan bazı peygamberlerde nispeten nefsaniyete bulaşmamışlardır. Bu nedenle geleneksel dinlerin kutsal kabul edilen kitaplarındaki yazıların ancak yüzde 10-15 kadarı ilahi kaynaklıdır. Geri kalan ise nefsanidir. Tanrı insanlara özgür irade vermiştir bu durumda neden sizi zorlasın ya da korkutsun. Tanrı Kendisine tamamen kendi özgür iradeleriyle yönelebilecek sıra dışı ruhları istiyor. Sayının Onun için önemi yok. Vasıf önemli. O zaman bilin ki zorlama baskı varsa bir yerde, maddiyat varsa orada ilahiyat yoktur. Tamamen nefsaniyet devreye girmiştir. Bu ayrımı her zaman yapın. "Onları meyvelerinden tanıyacaksınız." sözünü hiç unutmayın. Yeşua bu sözü söylemiştir. Bu bir uyarıdır. İlahi bilgileri verenlerde toplum içinde öne çıkmak, yönetmek, hükmetmek dürtüsü hiç yoktur çünki onlarda nefis yoktur. Tanrıya tam teslimdirler. İntikam, kin, nefret, şehvet, mal ve mevki merakı, herkesi kontrol etme deliliği,  tüm bu olumsuz duygular onlarda yoktur. Bu olumsuzluklar devreye giriyorsa elçi de sapma başlamış demektir. Geleneksel dinlerin hepsinde insanların kan ve gözyaşları sel olup akmıştır. Geleneksel dinler politikadır ve geri zekalı yobaz fanatiklerin ortaya çıkmasından başka bir işe de yaramamıştır.

Bilim olmadan, hür irade ve mantık olmadan insanlar bilinçlerini yükseltemez ve bilinçler ne kadar aşağı seviyelerde ise hurafelere, korkulara ve tüm olumsuz etkilere kapılmaya o kadar yatkın olurlar. Bunların Allah, Tanrı, Jesus, God veya Şiva, Buda demelerinin hiçbir anlamı yoktur. Bir kere gerçek inanç sahiplerindeki coşku, sevgi, huzur ve gerçek onlarda yoktur. Daima gergin olan lağım fareleri gibidirler. Gözleri fıldır fıldır döner. Ya da Uzak Asya da olduğu gibi pislik icinde mecnun bir halde yaşarlar. Bunlardan paraya, mala ve şehvete tapanlar; öyleki ölüm ötesindeki beklentileri dahi bunlardır. Halbuki gerçeğe vakıf insanlar ruhsal yaşamda cinsiyet olmadığını, yeme içme olmadığını, mekan ve zaman olmadığını, yatma uyuma olmadığını bilirler. Ruh saf bilinçtir. Saflaşmakta olanları da çoktur. Asyalılar ise tuhaf bir kast sistemi içinde ineğe, maymuna hatta farelere taparlar. Bunlar da bardağı musluğun altına koymadığınız sürece asla dolmayacağı gerçeğinden bihaberdirler. 

Her ülkede gerçeğe ulaşmış, Varlık içinde varlık olma hakkını elde etmiş insanlar vardır ancak azınlıktadırlar. Gerçek inanç sahipleri, bilim ve teknolojiyi dünya bazında gerekli olarak görmelerine karşın Tanrıya bununla varılmayacağını da bilirler.

Din adı altında olsun marksist ideoloji adı altında olsun zorbalık, insanın hür iradesine müdahaledir. Elbette toplumsal yaşamanın kuralları olacaktır ancak bunlar zaten insan hakları evrensel beyannamesinde vardır. Bunun ötesinde bir kişi veya grubun diger insanları kanunlarla kontrol etmesi hükmetme deliliğine dönüşmemelidir. Zorba yobazlar akıl hastalarıdır. Açıkça söylemek gerekirse saldırgan delilerdir. Bilinci yüksek insanlar ise tam tersi kimseyi zorlamazlar. Bilirler ki Tanrı bundan rahatsız olur. Yani "Onun gücü yetmedi de biz mi Tanrının yapamadığını yapıyoruz!? "İnsanların inançlarını kontrol ediyoruz?" derler. Zorbalar diyecekler ki; "Bıraksaydık da putperest mi kalsaydılar?" Zaten onlar hala putperest. Taş, tahta putların yerine hahamlar, papazlar, şeyhler, hocalar, gurular geçti. Birşeylerin gerçekten değiştiğıni mi sanıyorsunuz!? Dünyanın durumuna bakın. Hala yüzdedoksanı paraya pula, hacıya, guruya, Jesus'a vb. tapıyor. "Hem paraya hem de Tanrıya birlikte tapınılamaz." demişti Yeşua.

Başkalarına hükmetme tutkusu kendini tanrılaştırmak dürtüsünden kaynaklanır. İnsanları yok olmaya götüren en birinci sapma da bu duygudur. Bu eski ilkel elbiseyi sırtınızdan çıkarıp atın. Sizler bilimsel çağın insanlarsınız. Bilimle korkularınızın bir çoğunundan kurtuldunuz. Aydınlandınız. Eski insanların hayal bile edemeyeceği bilgilere kavuştunuz ama hala bilimsel düşünce yerine aranızda ki şer kurnazlarının hurafelerine meyleden düşük zekalı insanlar çoğunlukta. Neden? Garip bir durum ama insan gönlü çok ezilirse tecrübeden akla gideni ezer ve içinde bulunduğu maddi sefalet onu buna iter. Gelir dağılımındaki adaletsizlikler, dünya kaynakların yüzdeyirmibeşini neredeyse dünya nüfusunun yüzde beşinin tüketmesi buna zemin hazırlar. Her birey maddi yaşamında asgari oranda gerekli belli bir sağlıklı ve güvenli yaşam standardına kavuşturulmadıkca bu hayvanlara ait olumsuzluklara yönelmeler düzelmeyecektir. Maddi bedenler, çağının gereklerine göre, asgari düzeyde bir sağlığa, güvene ve huzura kavuşmadıkca ruha yeterince iyi hizmet edemez. Sağlıklı beslenmeyen bir insan ruhu, ruhuna bilinç yükselmesi için gerekli olan enerjiyi üretip yükleyemez. Huzursuz bir insan Tanrıdan gelen vicdani mesajları iyi alamaz. Bunlar gerçeklerdir.

Yeşua2000 

26 Nisan 2022 Salı

MESSAGES FROM YESHUA

QUESTION: What do you say about the revelations and descriptions of John regarding the end times at the final chapter of the Bible?

YESHUA: If a person is secluded for too long, it is normal for him to see such unreal hallucinations. And this is what happened to John. Always think of worldly matters on scientific foundations. You are much more advanced souls. Your time has the advantage of scientific developments.

Yeshua,

DUA EDEBİ VE BİR TAVSİYE

Dua ederken sözlerinizi kalbinizle de hissetmeye çalışın. Bunun içinde sakinlik, sessizlik ve temiz hava elzemdir. Tütsü yakmayın. Duman sağlığınıza zarar verir ayrıca düzgün nefes almanızı da engeller. Dileklerinizin gerçekleşeceğini hissedin ve hatalarınız için af dileyip dua başında Ona övgülerinizi sunun. Dilekleriniz için bir süre koymayın ama bir gün muhakkak gerçekleşeceklerini bilin.

Belirli bir dua şekli, tümceleri ve zamanı yoktur. Duanın içten ve samimi duygularla sessiz ve temiz bir ortamda yapılması sizin söylediklerinizi kalben hissetmenize yardımcı bir faktördür. Asla beddua türünden kötü dileklerde bulunmayın. 

"Benden örnek bir dua istiyorsan kardeşim, şu şekilde Tanrıya yakarabilirsin:  

Yüce Tanrım ve sevgim,

Senin lütfunla ve kardeşim Yeşua'nın rehberliğinde ruhum arındı ve huzuruna geldim,

Benim üzerimde yapılması geren tüm değişiklikleri yapmanı diliyorum,

Dünyasal zihnim ve irademle bunu kabul ediyor ve Senin takdirine güveniyorum,

Sana tam teslimim,

Benim ve çevremdekilerin üzerimdeki etkilerinin kalkmasını diliyorum,

Beni koruma çemberine al,

Benim değil Senin dediğin olsun.

Amin."


Not: İyice bilinmidir ki Tanrıya giden yol sevginin yoludur. Kalbinde sevgi duygusu hakim olmayanların ebedi yaşama kavuşmaları söz konusu değildir ve sevgi kapısının anahtarı kardeşim Yeşua dadır. Yeşua'yı kabul etmeyenler yani onun gerçek sözlerini duyup, bunları özümseyip yaşamlarında uygulamayanlar ebedi yaşama kavuşamaz. Bu gibiler kötülükte çok ileri gitmemişlerse şimdiye kadar öte alemde tekrar eğitime alınıp sonra dünya da yeniden bedenlenme hakkına kavuşuyorlardı ancak bu durum içinde bulunduğumuz zaman itibari ile son bulmuştur. Ya hep ya hiç zamanındayız. Bu gerceğe yaşarken uyanamazsanız varlığınız(ruhunuz) kaybolacaktır. Mutlaka ruhunuzu bedensel duyuların etkisinden kurtarıp öz benliğinizle birleştirmeniz gerekiyor. 

Yeşua'nın gerçek mesajını içselleştirmek Hristiyan olmak değildir. 

Bu farkı çok iyi anlamanız ve ona göre davranmanız sizin hayrınızadır. Geleneksel dinlerle hiçbir hakikate varamazsınız. Oralarda bulunan az bir kısım gerçekler bile ön yargılar doğrultusunda ve insanların kendilerini tanrılaştırmak ve hükmetmek içgüdüleriyle yanlış anlamda sonuçlara bağlanmıştır. İçinde bulunduğumuz bu bilim çağında bile hala menfaat karşılığı satılan cennet tapuları, muskalar, yanmayan kefenler, günahların silinmesi, vaftissiz ebedi yaşama kavuşamamak,  vaad edilen topraklar, yeryüzünde Tanrının Krallığının kurulması, topyekün kıyamet, günah çıkartmak, seçilmiş kavim, cennete cehenneme kimlerin gideceğine dair hezeyanlar gibi bir takım şeyler ortalarda malesef mevcuttur. Bunlara ilaveten dini siyasete karıştırıp Allah adına soymak modası geçerliliğini korumaktadır. Ama tüm bunlar salt küfürdür ve bunu yapanların ruhları kabir azabını çekmeye şimdiden başlamışlardır. Yani çürümeye başlamıştır. Bunların kitaba uyduklarını zannetmeleri de hiçbir şekilde onları kurtarmayacaktır.

Yeşua2000 

24 Nisan 2022 Pazar

MESSAGES FROM YESHUA

There are no mandatory prayer patterns or words. The important thing is not to sit at the corner ranting and raving the same memorized phrases, words as the heathens, just for show. Go into your room, turn to yourself and face God with your sincerest feelings to ask from Him. Feel that your wishes will come true.

Yeshua,

MESSAGES FROM YESHUA

Alpaslan Kuzucan: I believe everything you have said with all my heart, brother. I adopted every word of yours as soon as I heard them, but I assume there will not be so many people who will adopt them. I think that only love, without a power behind it, cannot be enough to mobilize these materialistic human masses. I hope I have not been conceited and presumptuous. When I told them, my closest friends became distanced to me, calling me a lunatic. Some said that my brain had been damaged during the coma, but as you said, let’s not look behind. Let the willing ones take it, let able ones take it. With the grace of God, I will print and publish these facts that you have informed me of, as a book both in Turkish and in English translation.

YESHUA MESSIAH: We do not scare the people. With love, we wish, ask them to turn to God. My brother is telling the people with his writings. There is a difference between understanding and adopting. Let them adopt. We teach them how to swim so that they will not drown if they mix with the ocean. Let those who cannot wake become awaken. So death shall not be the end for them. We want them to come to eternity.

Yeshua,

MESSAGES FROM YESHUA

WARNING

Do not look closely and extendedly at the symbols of earthly institutions. There are some satanic influences in them. They disrupt your brain codes. Conjuration, interfering with a human’s freewill is a crime that God does not forgive. We, the family of God, use our hands, words and hearts as symbols.

Yeshua,

YEŞUA BİLDİRİYOR

Okuduklarını mutlaka uygulasınlar.  Önemli olan bunları kendilerinin yaşamlarında uyguluyor olmalarıdır. Değer olarak Tanrının önüne hiçbir şeyi koymasınlar. Yüzleri hep ışığa dönük olsun. Tanrı sevgisi her şeyin önünde gelmelidir. 

Tanrı tüm canlılara temiz nefesinden ve saf enerjisini her an kesintisiz göndermektedir. Yaşamın temelinde bu temiz kaynak vardır. Karşılığında sizden olumlu enerjileri geri göndermenizi ister. Yani yaşam için Ondan aldıklarınızı kirletmeden tekrar saf ve temiz olarak geri göndermeniz gerekiyor. Bu da temiz ve yararlı bir yaşam sürmekle olur. 

Her şeyden önce Tanrı gelir sonra sevgi ve sonra güç ve dördüncü olarak da fedakârlık. Sırası böyledir. Bunları okuyucularına bildir.

Yeşua, 2019

YEŞUA BİLDİRİYOR

ROL MODEL 

Kendinize rol model olarak sadece Tanrıyı alın. Başka hiçbir kimseyi almayın. Ben(yeşua) dahil.

Yeşua, 17.05.2019

MESSAGES FROM YESHUA

FINAL WARNING

Time is closing. Sideways were all closed. There is no sideways any more. Either one reaches to God or to the second death after the physical death. “All or nothing.” That is the word and the deed now to reach God. You have to focus on God only in order to achive this goal. Those who shall not succeed this goal will lose everything. Tell this to everyone.

Yeshua, 1st of March, 2018.

MESSAGES FROM YESHUA

HOLY SPIRIT

Holy Spirit is not cast down nor descend but  humans must rise up cognitively to become a Holy Spirit.

21st February, 2018

MESSAGES FROM YESHUA

TRUTH WILL SET YOU FREE. 

One must free his or her soul from all obsessions and fears. With expectations such as unlimited food, sex or whatever wordly desires may be, one cannot be free. Again one cannot be free if he or she is acting under the fear of  hell, fire or any sort of painful penalties.  One must get rid of all of these fears and/or expectations in order for their soul to be free.  

Yeshua. 29th October, 2017

21 Nisan 2022 Perşembe

İLK(PRİMORDİYAL) SEBEB

Sebeb sonuç yasası ezeli bir ilk sebebin olmasını zaruri kılar. Hiç bitmeyen şekilde her sonucun bir evvelinden gelen bir sebebi olsaydı şimdiki an  olamazdı. Er ya da geç herşeyin kendinden çıktığı, kendisinin bir sebebi olmayan bir kaynak, bir ilk sebeb olması gerekir. 

Peki ilk sebeb nasıl olmalıdır?

. Mantıken sonsuz olmalıdır. Onun evvelinde bir sebebi olmadığına göre başlangıcı yok demektir.

. İlk sebeb değişmeyen olmalıdır. Bir şeyin değişmesi dışsal bir gücün etkisi ile olur halbuki ilk olan bir şey ilkdir. Kendisinin dışında başka bir sebeb olmayanın değişmesi söz konusu olmaz.

. Mükemmel olmalıdır. Çünki diğer herşeyin sebebi odur. Onların standartıdır. Ona göre herşey ikincildir.

. Yaratıcı olmalıdır çünki yaşamda muazzam bir çeşitlilik hakim.

. Olağan üstü bir akıl olmalıdır. Evrenin muazzam yapısı ve karışıklığı bunu gerektirir.

. Sonsuz güçlü olması gerekir. Tüm kainati yaratıp devam ettirmek muazzam bir güç ister.


Yeşua2000 

20 Nisan 2022 Çarşamba

KIYAMET DÖNEMLERİ BİTTİ

İnsanların düşünceleri çok önemlidir. Düşünce ya da astral denilen dünyanın yarı bilinçli sanal varlıklarını üretirler. Bizler bu nedenle düşüncelerimizi de saf halde ve iyi de tutmalıyız. Düşündüğümüz herşey düşünce dünyasında bir görüntü yaratır. Aydınlık ya da karanlık her düşünce bunu yaratır. Bu düşüncelerin yarattığı formlar atmosferin dışına çıkamaz. 

Dünyada dört büyük kıyamet yaşanmış ve her bir kıyametle de bizler daha kaba maddelere ve daha kısa ömürlere ve hastalıklı bedenlere mahkum olmuşuz. İlk üç neslin var oluşunun melekvari bir yaşamla, çok daha suptil ve uzun ömürlü bedenlerde olduğu söylenir. Dördüncü devir bile bizden çok daha iyi şartlardaymış. Birinci nesil en suptil olanmış ve dördüncü nesle doğru bedenlerde ve yeteneklerinde devamlı bir düşüş olmuş.  Nihayet beşinci nesil olan bizler onlara göre, hastalıklı, astral/düşünce dünyasının bilgisinden kopuk, içimizdeki özle kısmen ve çok zor irtibat kurabilen, sefil varlıklar haline gelmişiz. En doğrusunu Tanrı bilir şüphesiz.

İnsan nesilleri kendilerine sunulan yaşamda hep kötülüğe saparak, kendilerini bir şekilde Tanrı yerine koyarak kıyametlerle sonuçlanan kapanışlara, sonlara gitmişler. Ancak dördüncü kapanıştan sonra artık toplu kapanış devri bitmiş. Dünyaya kötü düşünceleri temizleyen bazı mekanizmalar konmuş. Bu mekanizmaların dünya boyutundaki maddi yapıları zamanla deforme olsa da düşünce alemindeki ilk orijinal halleri  işlevlerini orada icra etmekteymişler. Kıyamet denen ani yok oluş kötü düşüncelerin atmosferde belirli bir seviyeye gelince patlamasıymış. İşte bu özel yapılar bunu engellemekteymiş. Yani astral/düşünce aleminde olumsuz enerjilerin çoğalıp patlama noktasına gelmesini önlüyorlarmış. Aramızda bedenli olarak yaşayan kutsal ruhlar bu kötülükleri kendi üzerlerine çekip saflaştırdikları bana söylenmişti. "Dünya iyilerin yüzüsuyu hürmetine ayakta duruyor" demenin anlamı bu olsa gerek.

İnsanlarla aranıza sınır koymak onları yargılanak, ceza vermek veya ihanet değildir. Birini sevmediğiniz anlamına da gelmez. Sınır koymak insanlara size nasıl davranmaları gerektiğini gösterir ve, böylece onlarda size kendinize saygı duymanızı sağlayacak davranışları gösterirler. Bu sebeble kötü insanların azmaması için bu sınır koyma, doğru tepkiyi verme eyleminin zamanında tereddütsüz yapılması çok önemlidir. Zaten dünyada kötü düşünceli insan sayısı bir hayli fazladır. Birde daha fazla meydanı boş bulup iyice kontrolden çıkmasınlar. Kötülüklere mani olunmalıdır. Kötü düşünceli insanlara itibar edilmemelidir çünki yaratı

Başlangıçtan itibaren maddi alemler atomlardan oluştuğuna göre tüm varlıkların bir şekilde mikro(quantum) düzeyde birbirine bağlı olduklarını ve birbirini etkilediğini artık biliyoruz. Bu nedenle kimse başına buyruk davranamamalıdır. Kimse kimseyi rahatsız etmemelidir. Düşünceleri ile yarattıkları olumsuz girdaplarla, bu yarı bilinçli varlıklarları oluşturarak genele zarar vermemelidir. Bu yaratılan enerji girdaplarına üç harfli ya da cin deniyor. Bunların iyi olanları da vardır ama her halükarda bunlarla irtibat kurulması onların enerjilerini çoğaltır. Onları besler. İrtibat kuranın enerjisiyle beslenirler. Bu nedenle onlarla irtibat kurulmamalıdır. Bunlar enerji/bilinç seviyesi düşük insanlarla irtibat kurup onlarla beslenirler. Geleceği bilemez adeta insanlara dalga geçerler. Yüksek bilinçli, titreşimi yüksek olan insanlara ise yaklaşamazlar.

Evet, artık kıyametler devri kapanmıştır deniyor ancak bu doğanın kendini korumayacağı ve insana teslim olacağı anlamına gelmez. Ve doğanın temizlenme süreci başladı hatta insanlara iki büyük ihtar verildi. Çok büyük ölçekte gerçekleşen bu iki afette mucize kabilinden hiç kimse ölmedi. Bu iki olay, insanların başı boş olmadıklarına, ayaklarını denk almaları gerektiğine dikkatlerini çekmek içindi. Çünki bu büyüklükteki iki afette hiç kimsenin ölmemesi normal şartlarda hiç mümkün değildi. 

"Neden bu kadar hastalanıyoruz" derseniz eğer cevabı "hiç hastalanmasaydı insan şimdi ki kötülüklerini binle veya onbinle çarpmak gerekirdi" deriz. Bundan evvelki nesiller daha uzun yaşıyordu ve hastalanmıyorlardı ama sonuçta Tanrı onlardan iyi olan bir avuç ruhu muhafaza etti ve diğerlerini toptan ve aniden imha etti. Bu üstünlükleri onları günaha sapmaktan, kendilerini tanrılaştırmaktan alıkoyamadı. Bu neslin insanlarının bin yıl yaşadığını düşünelim. Oluşturacakları kötü düşünce enerjilerini ve tabi bunların yeryüzündeki tezahürlerini düşünebilir misiniz? 

Kanımca, şayet herşeyden şikayet eden olumsuz bir insansanız gidip hastanelerin onkoloji servislerini bir gezin derim...

Yeşua2000 


19 Nisan 2022 Salı

THE UNIVERSAL MIND

There is a single Consciousness, the Universal Mind, which pervades the entire Universe. It is all knowing, all powerful, all creative and always present everywhere at the same time. Your consciousness is part of it - it is It. All is One. You are connected to everything and every one. You are already connected what you want. To the degree that you truly comprehend and internalise this Truth, you will be able to become the master of your mind and the director of your life.

Yeshua2000 

18 Nisan 2022 Pazartesi

KADİM YAZITLARDAN BİR ÇEVİRİ

Bizlere görünmez olan şeye karanlık deriz. Gölge deriz. Bu manada karanlık kötü değildir. Sadece bizlerin algılama yeteneklerimizin ötesindedir. Kötülük ise insanlar tarafından icat edilmiş ahlaki bir yöndür. Pusulası Tanrıya dönük değildir. Ahlakın temeli kendiniz için istemediğinizi diğer varlıklar içinde istememektir çünki bütün alem Ondan tezahür etmiştir. Kişinin doğasının bir parçası karanlıktır( yani gizlidedir) ve ortaya çıkmayı beklemektedir. Onu inkar edip bastırarak ortadan kaldıramazsınız. Karanlıktaki cehverin görülmesi/bilinmesi için ışığa çıkması şarttır. Işığa çıkması demek bilinir görünür hale gelmesi demektir. Bu sizin kendinizle olan bağınızdır. Bastırmayın. Unutmayın dünyada herşey karanlıktan doğar. Tohum önce toprakta(karanlıkta) yeşerir.

Kişinin içindeki karanlıkla, görünmeyenle çalışması içsel sezgileriyle temas etmesi demektir. Manevi rehberleri ile bağlantı kurması demektir. Ancak bu şekilde kendinizi iyileştirip duygularınızı saflaştırabilirsiniz.

İçsel karanlığın derinliği enerjinizin büyüklüğünü gösterir. Bu hal kalbi dualarda, lusid rüyalarda, meditasyonlarda, zikir çekerken, transa girdiğinizde, astral yolculuklarınızda  kendini belli eder. Daima ışığa çıkmak için çalışır. Burada yöntem değişebilir. İlke ise kendini keşfetmek, kendini tanımak ve kendini kabul etmeye odaklamaktır. Bunun için sakin, ayık, iffetli, sıkıntılara dirençli ve ön yargısız olmak şarttır.

Unutmayın sizler(ruhunuz) ne bu bedenlersiniz ne de doğanın bir parçası. Sizler varoluşa tanık olan saf bilinçlersiniz. Şehadet ettikleriniz size Onun varlığını hissettirecektir, tabi, içinizdeki -bireysel derin karanlığınızdaki- ilahi kıvılcım ile hala irtibatta iseniz.

Tanrının Özü de derin karanlıktır(gizlidir) ve O kendinden olan parçaları ışığa çıkardıkça gözlemlediğimiz ve gözlemleyemediğimiz alemler oluşur. Burada Onun kısmen ışığa çıkma sebebi ise sevgidir. İtici güç sevgidir. Evrensel Sevgi.

Kadim yazıtlardan bir bilgi...

Not.:  Bu şu demektir: Tanrı o kadar parlak bir ışıktır ki Ona direk bakmak mümkün değildir. (Bu yorumu lusid rüyalarımda gördüğüm Yeşua'nın muazzam parlaklıktaki ışığının sonsuzla çarpımı olarak düşünerek yaptım.) Bu sebeble Işığının Enerjisini düşürerek bakılabilir hale getirmektedir ki bizlerde görebilelim.Yoksa Onun bizatihi kendisi ne bilinir ne görülür ne bakılabilir ne de ulaşılabilir. O ışığın Kaynağıdır. Işığını kademe kademe perdeleyerek maddi alemlere kadar indirerek alemleri yaratır/oluşturur. Aklımın yettiği hakikatimin elverdiği ölçüde yorumlamaya çalıştım ancak biliyorum ki çok yetersiz. Onu tanımlamak bizim haddimiz değil.

17 Nisan 2022 Pazar

NÜFUS PLANLAMASI MI? KAYNAKLARIN ADİL KULLANIMI MI?

Evet elbette 5 çocuk 10 çocuk olmaz. Esasen bu en başta kadına haksızlıktır sonra da diger canlılara ve doğaya. Doğuda karısını doktora götüren bir kürt vatandaş kendisine, karını burada tedavi edemeyiz. Sizi tam teşekküllü bir hastaneye sevk edeyim diyen doktora, siz burada tedavi edin diyor kocası. Uzağa gönderemem. Doktorun, ama burada gerekli ekipmanlar yok. Burada ölür, demesine cevaben de,  ölürse ölsün. Kadın mı yok? gibisinden bir cevap veriyor. İlkellikten öte artık insanlık dışı bu güruh memleketimizde ve bizden doğuya ve güneye doğru gidildikçe sıralanan diğer memleketlerde bol miktarda var. Yani bunların bu şekilde devam edememesi için kesin bir kontrol/yönlendirme getirilmesi şarttır.

Gelelim dünya genelindeki aşırı zengin domuzcukların nüfus planlama merakına. Evet dünya nüfusu 500 milyonun altında tutulmalıdır diyorlar. Bunun içinde terörizm, pandemi, savaş her türlü melaneti insanlara musallat ediyorlar. Peki bu rakamı kim tespit etti? Size vahiy mi geldi?!  Bir kere dünyanın sanayileşmiş zengin ülkeleri dünya kaynaklarından çok büyük bir pay alıyorlar. Yani bu ülkelerin bireyleri bu kadar tüketmese fakirlik dünyada bu seviyelere gelmezdi. İsraf boyutundaki ve gereksiz lüks tüketimlerini devam ettirebilmek için adeta daha az gelişmiş ülke insanlarını sömürüyorlar. Onları sömürmek için cahil bıraktırmak en büyük hedefleri ve bunun için her türlü yolu mubah sayıyorlar. Yeter ki bilinçlenip kendi kaynaklarına sahip çıkmasınlar. Adeta toplumların kanını emiyorlar. İnsanların toparlanıp kendilerine gelmelerine, insan gibi yaşamalarına izin vermiyorlar. Oradaki insanların kalkınmalarını fitne ile terör ile savaşlar ile engel oluyorlar. Önce bu gelişmiş ülkelerin açgözlülüklerini ve gereksiz uzayda yaşama fantazilerini bırakıp kaynak kullanımını daha adil bir duruma getirmeleri şarttır. Uzaya sonrada gidilir. Önce dünya bir ihya olsun bakalım. 

Eğitim ve refah seviyesi yükselirse geri kalmış ülkelerin insanları da bu kadar çok çocuk yapma sevdasını bırakacaktır. Artık insan sayısı eski devirlerdeki gibi bir güvence olmaktan çıkmıştır. Böylece dünyanın sanılandan daha çok insanı besleyebileceği de ortaya çıkacaktır. 

Sadece nüfus üzerinde yoğunlaşmak, kaynak kullanımındaki adaletsizliği görmezden gelmek art niyetli bir davranıştır. Bu insanları yanlışa götürmekten başka birşey değildir. Evet nüfus planlaması gerekir ama kaynak kullanımınında adil olması için planların yapılması gerekir. O zaman bu kadar virüse, teröre, savaşa, örtülü kısırlaştırıcı aşıya gerek de kalmaz ama amaç adalet, sevgi, huzur ve barış değil tabi. Varsa yoksa sömürüye devam. O zamanda bu savaşlar, kötülükler bitmez.

Yeşua2000 

SAKLANAN GERÇEKLER

Ben sizleri biraz olsun sevgiye yönlendirmek için gelmiştim. Siz ne yaptınız? Barış yerine savaş, coşku yerine hüzün, sevgi yerine nefret!

Nesiller hep kandırıldı ve benim gerçek mesajım hasır altı edildi. Çile çekmek büyük bir gereksinim mertebesine kondu ve, böylece saflaşmak sadece ızdıraplar ile elde edilen birşey sanılsın istendi. Benim sözde çarmıhtaki ölümüm buna örnek gösterildi. Bu ızdırap senaryosu içinde, sizin kendi  ruhsallığınıza ermeniz için bir nevi örnek görüntü olarak sunuldu.

Aldatıldınız insanlar, tamamen ve kasten aldatıldınız. Benim ölümüm haçın üzerinde gerçekleşmedi. Benim ölümüm yeryüzünde olmadı. Bunu iyi bilin ki kendinize eziyet etmeyi bırakabilesiniz. Beni öldüremediler. Mezar mağarada Tanrının direk enerjisiyle iyileştirildim ve bir müddet sadece havarilerime göründüm ve daha sonra bedenimle göğe alındım. Orada bedenimi terk ettim. Gerçek olay budur.

Şunu iyi bilin; ızdırap çekmek sizi kurtuluşa asla götürmez. Acı çekmek sizi yüceltebilir ama bu demek değildir ki kendinizi şimdi dünya da olduğu gibi sürekli acılara, nefrete mahkum etmek zorundasınız. Acılar nefreti ve nefret savaşları doğurur. Bütün yaşam coşkunuzu yok eder.  Bu nedenle dünyanızda hala nefret ve savaşlar hakim.

Kiliselerde ve diğer mabedlerde insanlara sunulan fikirler, sözler insan yapısıdır. Olumsuzluklarla doludur. İnsanlara sevgiyi ve huzurlu bir yaşamı çok görüyorlar. Onlar maddeye tapıyorlar. Tanrıya değil. Onlar bu dünyanın geçici yaşamının getireceği bir takım imkanlara razı olmuş bedbahtlar. Toprağın altı onları bekliyor. Bir daha gün ışığını göremeyecekler. Tanrıya tapanlar yüzlerini Tanrıdan başka yöne çevirmesinler. Gerçeğe uyanacak saflaşmış ruhlar biyolojik ölümlerini takiben kabire girmeden direk ışığa çekilip alınacaklardır.

Birçok “mucize” insanların beni görmesiyle gerçekleşti. Benden yayılan ışık, kendi kişisel gelişimlerinin izin verdiği ölçüde her şeyi ve herkesi iyileştirdi.

Hep yoldaydım ve hep bir yerden bir yere gidiyorduk. Yoldaşlarım için günler her zaman heyecan verici ve sürprizlerle doluydu. Ben kendim saydamdım ve bir kanal gibi, Babamdan aldığım saf ışığı içimden aynı saflıkta çevreme yansıtıyordum. Işık ve sevgiyi yeryüzüne getirmek ve bu enerji niteliklerini dünyaya sabitlemek benim görevimdi. 

Evet, yoldaşlarımızın bir çoğu da kadındı. Biz karışık bir topluluktuk. Zaten o zamanda evlilikler teşvik ediliyordu. Kadın ve erkeğin bir ömür boyu birliği Kutsal Birliğe giden yolda önemli bir yardımcı faktördür. Kadın ve erkeğin toplumda bir arada olmasının kötü birşey gibi gösterilmeye çalışılması yine sizin yaşam coşkunuzu engellemek için yapılan olumsuz bir harekettir. İkiliklerle birlik anlayışına ulaşılmaz. 

Mesajım sevgi ve coşku doluydu. Yaşam sevgisi ve derin ilahi ilhamlarla doluydu. Ve bir çokları bunu anladı, ancak bir çoğuna bu aydınlanma imkanı verilmedi. Bugüne kadar.

Isdıraplar ve acılar içinde yaşamak zorunda değilsiniz. Bunlar ruhunuzu baskı altına alır halbuki ruhunuzun(bilincinizin) gelişmesi onun özgür olmasına bağlıdır. Olumlu olmasına bağlıdır. Baskı ve korku olumluluk yaratamaz. Tanrı sizin mutlu olmanızı istiyor. Bu yüzden doğa denilen mucizeyi yarattı.

Bu gerçeklerin insanlardan şimdiye kadar saklanmış olması ne acı...

Yeşua2000 

16 Nisan 2022 Cumartesi

BİLENLER SÖYLEMİŞ GEÇMİŞ...

Eğer hala kızıyorsan, kendin ile olan kavgan hala bitmemiş demektir.

Eğer hala kırılıyorsan, gönül evinin bağları henüz pekişmemiş demektir.

Eğer hala kınıyorsan, düşüncelerin yeterince berraklaşmamış demektir.

Eğer hala karşılıksız sevmiyor, sevginde ayrım yapıyorsan, hala akıl ve mantığı kullanıyorsan, içindeki sevginin boyutlanmasına engel oluyorsun demektir.

Eğer hala "ben" demekten vazgeçmiyorsan, dizginlerin hala nefsinin elinde ve sen bu esarete boyun eğiyorsun demektir,

ve hala şikayet ediyorsan, hakikati göremiyorsun demektir.

Şemsi Tebrizi.

KARDEŞİM YEŞUA'NIN ANISINA SAYGI

Bugün Yeşua Mesih'in Dirilişi Bayramı. (Paskalya). Gerçi onun ölümü yeryüzünde olmadı. Yine de dünyamıza ve ülkemize esenlik getirsin. Sevgi misyonu olan Yeşua'nın anısı Tanrının izniyle tüm dünyaya barış, bize de bol bol sevgi dolu mutlu yarınlar getirsin. 

Amin.

Yeşua2000 

OLUMLU OLMAK ZORUNDAYIZ

Olumlu olmak zorundayız. İdealist olmak kolaydır mesele birlik olmak, işbirliği yapıp eyleme geçebilmektir. Bunu yapamıyoruz. Yaptırılmıyoruz. Kolluk kuvvetleri artık halkın koruması olmaktan çıkmış durumda. Devletleri ele geçiren lağım farelerinin emrinde. Herşeyin ötesinde küresel felaketin boyutlarının bilinmesini ve karşı önlemler alınmasını istemeyenlere hizmet ediyorlar. Bilim adamlarını coplayıp hapse atıyorlar. Gerçekleri halk öğrenmesin istiyorlar. Savaşlar ve ekonomik krizler çıkararak insanların iklim felaketini unutması isteniyor. Ukrayna ve Rusya dünyanın ileri gelen buğday üreticileridir. Şimdi verimlilikleri neredeyse yok oluyor. Dijital teknolojilerin malzeme bilimi ve biyoloji ile bir noktada birleşmesi, tarım sektörünü kökten değiştirecek ve bitki bazlı ve laboratuvarda yetiştirilen alternatiflerin küresel ölçekte benimsenmesini teşvik edecektir. Bu savaşın yarattığı gıda kıtlığı sentetik biyoloji endüstrisine büyük bir fırsat sunacaktır. Savaşın Çin ve Avrupa arasındaki ikili ticaret akışları üzerindeki uzun vadeli etkisine ilişkin spekülasyonların artmasıyla birlikte, Rusya-Ukrayna çatışması, Büyük Sıfırlama'nın önde gelen savunucularından İsrail'i daha da büyük bir uluslararası öneme taşıyacaktır. Rusya'nın SWIFT'den (Dünya Çapında Bankalararası Finansal Telekomünikasyon Derneği) dışlanması, tam olarak küresel nüfusun geniş kesimlerini teknokratik bir kontrol şebekesine bağlamak için gerekli olan türden bir geri tepme yaratacaktır ve bir ekonomik sıfırlamanın habercisidir.

Evet, bu arada fosil yakıtların kullanımı vahşice devam ediyor. Nükleer artıklar aynı hızla artıyor. Donmuş topraklar eridikce çözülen metan gazı ve bazı kadim bakterilerde havaya karışıyor. Bunların ölçümleri halk anlamasın diye çok karışık veriliyor. Bilim adamları baskı altında. Gençlik son iki yıldır evlerine kapatılıp sosyallik adına sadece internete mahkum edildi. Hepsi depresyonda. İnsan boğulmaya başladı, para babası sürüngen tiranlar ise şimdi yeni dünya düzeninde nüfus planlaması adı altında emsali görülmemiş bir insan soykırımına hazırlanıyorlar. Cinsiyet karmaşası yaratan kanunlarla, salgın hastalıklarla, gıda dejenerasyonları ve kıtlıkları ile, kısırlaştırma etkisi olan aşılar yapılması ve bölgesel savaşlarla bu satanik hareketler kısmen başladı bile.

Yine de olumlu olmaktan başka çıkar yolumuz yok. Ne olursa olsun olumlu olmak gerek. Hatta problemlerle orantılı olarak büyüyen bir olumluluk atmosferi gerekiyor. Geleceği şekillendirmek istiyorsak bu bizim ahlaki sorumluluğumuzdur. Kendimizi buna göre ayarlamamız şarttır. Bizden sonra gelecek nesillere iyi bir şeyler bırakmak istiyorsak buna mecburuz. Problemlerle beraber fırsatlarda gelir. Bunları yakalamaya kendimizi uyarlamalıyız işte o zaman belki kendimizden daha büyük şeylerin üstesinden birlikte gelebiliriz. Dünyanın sevgiye ihtiyacı var. İstenmediğinizi hissetseniz bile siz sevgi yaymaya, olumlu insan olmaya devam edin. Tanrı bunların oyununu bozacaktır elbette. Tarih bunun örnekleriyle dolu. Yeryüzünde kendini tanrı zanneden tiranların tozu bile kalmadı. Yine kalmayacaktır bize ise birlikte daha aktif olmak düşüyor. Gerçekçi ve olumlu olmak yeterlidir. Mutlaka yapılabilecek olumlu katkı fırsatları çıkacaktır. O anlarda doğru tepkileri vermeye hazır olmalıyız. Depresyonda olmamalıyız. Unutmayın gerçekleri bilmemek sizi cahil yapmaz ama bilmeyi red etmek kesinlikle yapar. Tanrı bizden yana...

Yeşua2000 


15 Nisan 2022 Cuma

GERÇEK RUHANİYAT NASILDIR?

Niye mutsuzuz? Niye hep bardağın boş tarafını görüyoruz? Benciliz de ondan. Bu durum Tanrıyı rahatsız etmektedir çünki O doğa denilen mucizeyi sırf insanlar mutlu olsun diye yarattı. Mutsuzluk bu nedenle bir noktadan sonra Tanrıya isyandır.

Yaşamdan ne istiyoruz? Beklentimiz nedir? Milli piyangodan milyonların çıkması mı bizi mutlu edecek ya da lüks mercedes bir arabaya binmek mi? Belki bir yat sonra bir malikane ya da saray mı problemlerinizi çözecek? Kim bilir! İşte maddeye tapmak budur. Bu fiziksel materyalizmdir. Dünyamızı bunlar şekillendiriyor. Zamanımızda bu maddi şekiller nihai çözüm olarak kabul edilmektedir. Çok güçlü bir etkendir bunlar ama bundan daha güçlü bir materyalizm türü daha vardır. Düşüncelerimizi yöneten psikolojik/ruhsal materyalizm çok daha derinden gelir. Daha suptildir ama etkisini bertaraf etmek ilkinden daha zordur. Psikolojik materyalizm din ile müspet ilim birbirlerine dost mu düşman mı belirsizleştirir. Bunu yönlendiren de konuşmalarımızdır. Konuşmalarımız kavramsal anlayışımızı belirler. Bizler, konuşmalarımızla kendimizi oluşturuz. Bu konuşmalarımız yazılı da olabilir. Sonuçta kendimizi ifade ediyoruz. Ne olduğumuzu beyan ediyoruz. Konuşmalarımızla ne pahasına olursa olsun benliğimizi muhafaza etmeğe çalışıyoruz. Çevremize bu "benim" diyoruz. Bunu yaptıkça da zihinsel olarak entellektüel bir tuzağa düşüyoruz ve kendimizi herşeyin merkezi olarak görmeye başlıyoruz. Kibir başlıyor. Benliğimize aşırı bir önem yüklüyoruz. En tehlikelisi de bu zihinsel durumdur. 

Kibrin etkisini yenmek çok zordur. Bunu dini ya da psikolojik telkinlerle yenmeye çalışsanız bu sefer o yönde bir kibre gidersiniz. Tevazu ve şükür sahibi olmayan birileri şayet dine veya maneviyata yönelirse orada da bu kibirle kendini herşeyin merkezi yapmaya çalışacakdır. Bu durumu, ortaya çıkan yeni dini ve ruhsal akımlarda ki kişilerde görebilirsiniz. Herkese sevgi derler, saygı derler ama birbirinin tepesinden bakarlar. Birbirlerinin üstüne çıkmaya çalışırlar. Hallerinden bu anlaşılır. Aksini iddia etseler de bu çok açıktır. Ya da zekat derler topladıklarını cebe indirirler. Suyun yolunu en başından kesmek gerekir. Bir kere benlik gemi azıya aldımı o beygiri artık kontrol edemezsiniz.

Maneviyat, benden daha büyük bir şey olduğuna, insan olmanın duyusal deneyimden daha fazla bir şeye sahip olduğuna ve parçası olduğumuz daha büyük bütünün doğada kozmik veya ilahi olduğuna dair bir duygunun veya duyunun veya inancın tanınmasını içerir. 

Maneviyat şovenistlik değildir. Araplaştırmak değildir. Ya da çinlileştirmek veya ahlaksızlaştırmak değildir. Maneviyat sevgiye ve barışa götürmesi gereken bir olgudur. Cahil kimselerin bu konuda otorite kesilip etrafa şer ve fitne yayması önlenmelidir. Batı taklitçiligi de değildir. Esasen nasıl ki cahil bireylerin oluşturduğu toplumlarda demokrasi oligarşiye gidiyorsa aynı şekilde cahil kimselerle manevi akımlar teokrasiye gider. Türkiye de 2000 li yıllara kadar demokrasi adı altında batı taklitçiligi ve ahlaksızlık özendiriliyordu. Şimdilerde ise yobazlık ve araplaştırma moda oldu. Neden gerçek bir demokrasi olmuyor? Cehalet. Neden gerçek bir manevi yaşam kurulamıyor? Cehalet. 

Evet, ekonominin kötü gidişini iktidara değilde muhalefete bağlayan cehalet türünün nasıl bir düşünememe tarzı/özürü olduğu üniversitelerde araştırma konusu olmuştur. 

Bütün bu kötülüklerin arkasında yine dünyayı sömüren satanik para babalarının kurumlarının/finansmanının olduğu da bilinmelidir. İnsanlık için iyi  birşeyler yapmak isteyen ve yapabilecek yetenekleri olan insanlar parayla olmadı tehditle daha da olmadı öldürülerek, hatta ailecek katledilerek susturulmaktadır.

Orijinal ruhaniyatta maddeyi gereğince kullanmak ve maddeye tapmamak için en temel gereksinimler olumlu ve ön yargısız olmaktır. İyi niyet sahibi olmak gereklidir. Öncelikle kendinize dürüst olmanız gerekir. Yaşamın gerçek gizemlerini araştırmak nefsaniyetle, aşırı nefsani beklentilerle, kibirle, maddi takıntılarla ve şehvetlerle yapılamaz. Dürüstçe sorgulamak ve araştırmak şarttır. Müspet bilimlerde de bu böyledir. Bilim adamının sahtekarı olmaz ama sahtesi olur. İkisi, Maneviyat ve bilim içiçedir. İnsan eğer iyiliğe, doğruluğa inanmıyorsa,  içinde o hisler yoksa nasıl kendinden fedakarlık edip ömrünü bilimsel çalışmalara adayabilir? Örnek Nicola Tesla. 

Maneviyat ve müspet bilim yaşamın içinde var olan iki unsurdur ve birbirini tamamlarlar. Aksi takdirde kişiler ya ateist olur ya da atalarının modası geçmiş, içi boşalmış ve artık gereği kalmamış törelerine sarılır dururlar ve başka türlü düşünenleri de yok etmeye çalışırlar. Ne kendileri yerler ne de bırakırlar başkaları yesin. Bunu menfaat karşılığı yapanlar da vardır.

Bilinçlenmek için herşeyi ve en başta kendinizi, neyi neden yaptığınızı sorgulamanız gerekir. Manevi yol budur çünki manevi yolun temeli bilincin genişleyip yükselmesidir. Aydınlanmasıdır ve bu dinamik bir süreçtir. Ruhsal materyalizm(din, ruhculuk) ise bunun tersini telkin eder. Adeta zorbaca emreder. Bunu, şunu yap herşey tamam olur. İbadet et günahların silinir. Şuna buna inan sorunların çözülür. Su duayı şu kadar oku başın göğe erer gibi safsatalarla sizi araştırıp gerçeklere ulaşmaktan alıkoyar. 

Yine herşey tesadüftür deyip sallamakla bilim olmaz. Bilim elbette dünya işlerinde esastır.  Ancak bilimde de zeka ile birlikte ciddiyet ve doğruluk şarttır. Maneviyat şarttır. Maneviyat ve bilim, din ya da töre adı altında ya da sözde aklı kullanmak/bilim adı altında sunulan bir takım ön yargılar, dayatmalar değildir. Ancak aklı olanın maneviyatı olur aynı şekilde bilimsel düşünebilmek için de sağlam akıl gerekir. 

Açık fikirli olumlu insanlara bu dünyanın çok ihtiyacı var tabi eğer gezegenimizi cin/şehvet çarpmış delilerden kurtarmak istiyorsak...

Yeşua2000 


HAYALET GÖRÜNTÜLER

Hayalet görüntü, hortlak diye geçen varlıklar veya tekin olmayan yerler belirli bir coğrafi konuma ya da kişiye bağlı yarı özerk düşünce formlarıdır.

İnsanlar, belirli bir yere, hatta bir kişiye aşırı derecede güçlü bir duygusal bağlılık taşırken ölürlerse, farkında olmadan arkalarında bir veya daha fazla hayalet görüntü bırakırlar. Bunlar daha sonra, farkındalığı zayıf olan insanlar tarafından algılanır. Alınan izlenim türleri çok çeşitlidir - yalnızca görsel hayaletler değil, aynı zamanda sesler, gıcırdayan döşeme tahtaları, ayak sesleri, kapıya vurma, belirli bir koku, belirli bir duygusal duygu vb. Herhangi bir görünüm, ölümü ile ilgili olarak hayalet görüntü ile sonuçlanan kişiden başka bir kişiye de ait olabilir, çünkü tipik olarak bu hortlaklar, belirli bir kişinin ya da kişilerin bir olayla ilgili en güçlü duygusal bağlarıyla yüklü belirli anıları içerir. 

Bu nedenle, örneğin, kesik başı kollarından birinin altında dolaşan belirli bir kralın görüntüsünün, o kralın ölümü üzerine kendisinin yarattığı herhangi bir "hayalet görüntü" üretmesi pek olası değildir. Çok daha büyük olasılıkla, o kralın kafasını gerçekten kesen kişiden ya da gerçekten o kralın başının kesilmesi olayı ile çok güçlü bir duygusal bağlılığı olan herhangi birinden ya da buna tanık olan ve buna şok olmuş ve travmatize olmuş başka birinden ya da birilerinden de kaynaklanmış olabilir. Bu nedenle de "hayalet görüntü" oluşturulması olayı birden fazla kişinin, hatta bir grup insanın, hatta tüm ordunun sınırlı bir görüntüsünün ortaya çıkmasına da neden olabilir.

Büyü ile uğraşan insanlarda öldüklerinde  insanlara sorun olacak kötü hayaletleri arkalarında bırakırlar hatta bunları kasıtlı da yaratabilirler. Bu görüntüleri belli yerlere ya da insanlara sorun olsun diye sevk edebilirler. Tekin olmayan yerler, evler bunlardır. Duvardan düşen resimler, birden alev alan eşyalar, elektrikli aletlerin sürekli arıza vermesi bunlardandır. Ancak bunları gören biri şizofrende olabilir. Ama buna insan bilincinden etkilenmiş yarı bilinçli astral varlıklar da sebeb oluyor olabilir. Her halükarda kaynak insan zihnidir ve genellikle zayıf farkındalıklı, düşük bilinçli  insanları etkiler. Halk arasında bu varlıklara üç harfli, cin diyenlerde vardır.

Mezarlıklar, orman ve koruluklardaki özel küçük açıklıklar da benzer tezahürler için kullanılabilir ve bu nedenle zayıf topraklanmış(bilinç seviyesi düşük) insanlar için özel bir tehlike arz eder. Bu kişi ya da kişiler için tehlike, hızla geçmek yerine oralarda oyalanırlarsa büyük ölçüde artar.

Yeşua2000 


14 Nisan 2022 Perşembe

ACI GERÇEKLER

 "Astronomi bilimi , Astrolojinin yanılgılarını paramparça etti; ve insanlar, yıldızların insanların ve tabiatın işlerine karışmak yerine kendi işlerine baktıklarını öğrendiler" demiş bir bilen. Çok doğru...

Eski insanlar, majisyenler, dünyayı tek bir merkez olarak kabul ediyorlardı ve diğer bütün cisimlerinde dünya için ve dünya etrafında döndüğü kabul ediliyordu. Bunların hareketlerinden etkilendiğimiz kabul ediliyordu ve böylece bir astrolojik alegori oluşturuldu. Bunlara kişilikler verildi ve ilk tanrılar doğmuş oldu. Herbirinin oynaması gereken kendi rolü olan tanrılar. Sonra bunlarla irtibata geçen insanlar yani rahipler zümresi doğdu ve bu zümre sözde tanrıların yeryüzündeki temsilcileri oldular. Cahil kitlelere bunların gerçek olduğunu kabul ettirdiler. Aslında hepsi kendi kafalarına göre yarattıkları gerçek dışı şeylerdi ve bu işin başındaki rahiplerin kardinalleri de bunu biliyorlardı ancak bu barbar ve çok cahil zümreleri bu şekilde gütmek ve böylece imtiyazlı bir yaşam içinde olmak işlerine geliyordu. Derken sözde kutsal yazılar icat ettiler. Gökten kutsal kitaplar indi. Kral peygamberler türedi ve tüm tanrılar tek bir tanrıya bağlandı. Bu tek bir kralın otoritesini perçinleştirmek adına türetilen şeytanca bir buluştu. Ancak gerçekte inançlarını üzerine inşa ettikleri doğa sistemi bile hatalıydı ama kimin umurunda, önemli olan sömürmekti ve hala da aynı sistem bazı Asya ve Ortadoğu ülkelerinde devam ediyor. Bu manada bilinen ilk din ise Sabizm dir.

Özetle eskiden astroloji olarak adlandırılan dogmalar şimdi din olarak kabul ediliyor. İçine birde şovenist duygular ve gelecekteki ödüller ve cezalar ilave edilmiş durumda. Eskiden Astroloji olarak adlandırılan dinin dogmatik unsuru, şimdi Teoloji olarak biliniyor. Kurumsal dinlerde sosyal düzenlemelerin ağır bastığı görülecektir çünki gelecekle ilgili birşey vermeleri mümkün değildir halbuki yıldızların hareketlerinden etkilenildiği beyan edilmektedir. Zorlama, bir takım benzetme uydurmalar vardır ancak müspet bilim bunları çürütmektedir. 

Hani yağmurun ne zaman yağacağı bilinemezdi,  hani doğacak çocuğun cinsiyeti bilinemezdi???

Hangisi insanlığın bugün ulaştığı yaşam ve devlet biçimlerinden bahsediyor? Hiçbiri. Hangisi evrensel insan hakları beyannamesindan bahsediyor? Hangisi köleliği yasaklıyor? Hiçbirisi. Hangisi kadın ve erkeği eşit hak sahibi yapıyor? Hiçbirisi. Hangisi çocuk psikolojisinden bahsediyor? Hiçbirisi.

Bir kere o insanlarda ne bilimsel düşünce vardı ne de bilim. Nesnelerin iç dinamiklerini, iç işleyişlerini bilmiyorlardı. Herşeyin bir ruhu olduğuna inanıyorlardı. O ruhlarında tek bir ruha bağlı olduğu ve hepsinin onun tarafından emileceği inancı vardı. Belki çok derinden birşeyler sezinlemişlerdi ama veriler yetersizdi. Aslında bunların güdüleri metaryalizmin en ilkel formunu temsil ediyordu diyebiliriz.

Evet, görüldüğü gibi hepsi bize göre ilkel beyinlerin kısmen iyi ama çoğunlukla art niyetli yakıştırmaları ve takıştırmalarıdır. İçlerindeki tek idealist Yeşua'dır ve onunda şimdi sadece adı kullanılıyor. Düzen aynı düzen; düzen sömürü düzeni. Bu yüzden Yeşua bana "Dinlerin tümü politikadır. Hepsini terk edin, uzaklaşın." demişti.

Gerçek yaratan tek kudret ile dinleri karıştırmayalım. Dinlerde tasvir edilen Allah/Tanrı motifi nefsanidir. Gerçek Olanla alakası yoktur. İnsanüstü gücü olan dengesiz bir diktatördür. Tıpkı kendileri gibi. Kişi kendinden bilir derler ya işte tam da o misal. Gerçek yaratıcı Kaynak sevgi ve özgür irade sunar. Sonsuz bir kudret niye zorbalıkla hükmetsin, niye size yalan söylemek hatta kandırmak zorunda kalsın? Niye size rüşvet versin?  Size ihtiyacımı var? Bir kere O bir insan değil. Hatta sizlerin bile aslınız bu bedenler değil. Sizler ruh bilinçlersiniz. Yani ruh bedene girince adı insan olur. Düşünün bir aynaya bakıyorsunuz ve orada görüyorsunuz ki; örneğin sakal traşınız gelmiş. Aynada görünen siz misiniz? Yani aynadaki yansımanızı traş etseniz görüntünüz değişir mi? Hayır. Ancak kendinizi traş ederseniz aynadan yansıyan görüntünüz değişir. Siz ruhunuzsunuz. Bilincinizsiniz. Beden bir kılıf sadece. Geçici bir kılıf.

Evet, bizler bilimin nimetlerinden faydalanan bireyler olarak eskilerin safsatalarını terk edip gezegenimizde daha yüksek seviyelerde ki yaşam şekillerine ulaşabilmeliydik. Kendimize yapılmasını istemediğimiz şeyleri başkaları için de istemeyecek asalete ulaşabilmeliydik. Ama yok, ne oluyor? Bunun yerine dinlere bakıp ben böyle Tanrıya inanmam deyip ateist oluyoruz. Dinlerin tanrısına zaten inanmayın. Onu insanlar yaratmış. Siz sizi yaratan Tanrıya inanın daha doğrusu içsel olarak sezin. Hiç mi içinizde ilahi bir nüve kalmadı? Maddeye taparsanız kalmaz.

Yeşua'nın gerçek sözlerini ilk defa okuduğumda içimde bir coşku olmuştu. "İşte benim aradığım Tanrı bu" demiştim. Yeşua'nın anlattığı Tanrıyı sevmiştim. Öz(Spirit) olan Tanrıyı. Sevgi ve incelik olan Tanrıyı. Özgür irade ve sorumluluk veren Tanrıyı çok benimsemiştim ve hala da öyleyim çok şükür.

Yeşua2000 

Not.: "Öz" kelimesi İslam tasavvufunda "Zat" olarak geçer. "Zattan gayri hiçbir şey yoktur" denir.

VESVESE NASIL ÇALIŞIR?

Kötülük edenlere kızıp üzülme, Suç işleyenlere özenme! Çünkü onlar ot gibi hemen solacak, Yeşil bitki gibi kuruyup gidecek. (Mezmur 37: 1-2)

Vesvese sivrisinekler gibidir. İlk saldırıyı fark edemezsiniz. Derinizi deler ve kan akışınızı sağlamak için pıhtılaşmayı önleyici bir kimyasal salgılarlar. Daha sonra siz cildinizdeki tahrişi fark eder ve tokadı yapıştırırsınız ama iş işten geçmiş ve hasar oluşmuştur. Öfke, kızgınlık, hasetlik, kin, zarar verme isteği gibi olumsuz duygularda böyledir. Fark ettirmeden sizin Tanrı ile olan bağınızı keserler. Fark ettiğinizde de genellikle zarar oluşmuştur.

Yeşua2000

13 Nisan 2022 Çarşamba

DENGE UNSURU ÖNEMLİDİR

Dünyasal işlerinizde bilimsel düşünce temel olmalıdır. Bilimsel düşünce zevk ve sefa alemlerinde koşmak değildir. Aileyi bireysellik kılıfıyla bencilliği yayarak yok etmek değildir. Adı üzerinde bilimin her kolunda insanlığın ve çevrenin yararına olacak faydalı katkıları yapabilmektir. Bu da ciddi bir disiplin ve adanmışlık gerektirir. Ahlak ve eğitim gerektirir. Özel hayatlardan dahi bir dereceye kadar fedakarlık gerektirir. Zinayı suç olmaktan çıkarmak,  ilkokul çocuklarına kadar gençleri cinsiyet karmaşasına sürüklemek bilimsel düşüncenin ürünü değildir. Hırsızlık, yalancılık, aşırı tüketim ve doğayı tahrip etmek hiç bilimsel değildir. İlaç sanayinin insanları tedavi etmeden ömür boyu ilaç bağımlısı yapmayı hedef alması hiç bilimsel değildir. Nükleer bomba yapmak değildir. Evet, bilimsel düşünce ve bilimsel hareket yüksek ahlak ister. Erdemli insanlar ister. Belden aşağı vuran maymunlara göre değildir.

Sürekli aklı maddiyata olan, maddi zevkler peşinde koşan insanlar çoktan ruhlarını kaybetmişlerdir. Ruhları tamamen beş duyusunun; gördüklerinin, kokladıklarının, yediklerinin, duyduklarının, dokunduklarının tesirinde çalışan bir makine olmuştur onlar. Bunların yaptıkları bilim, insanın hayrına hizmet edebilir mi? Bunlar zaten gerçek manada bilim yapabilir mi? Elbette hayır. Bilim bunları aşar. 

Herşeyin fazlası fazladır. Bu manada sevginin de fazlası zararlıdır. Örnek olarak milliyetçiliği ele alalım. Aşırıya gidilirse şovenizme kayar,  faşizme kayar, ırkçılığa kayar. Din konusunu ele alalım. Aşırısı zorbalığa gider. Zulme gider. Kan ve gözyaşına gider. Biliminde aşırısı insanların kobay olarak kullanılmasına kadar, hidrojen bombası gibi delilik boyutunda silahların üretimine ve denenmesine kadar gider. DNA si ile oynanmış kanserojen ürünlere gider. Evet herşey gereğince olmalıdır. Bedenin ihtiyaçları da gerektiği kadar karşılanmalıdır. Ruhun ihtiyaçları da. Ruhsalllıkta aşırı beklentiler olursa insan kendisinde kibir oluşturarak diğer insanlara karşı bir üstünlük duygusuna kapılabilir. Görüleceği üzere denge çok önemlidir. Bilimsel yaşam ahlak dışılık olmadığı gibi ruhsal yaşam da dünyadan el etek çekmek, miskince ve sefil bir yaşamla dağlarda, mağaralarda inzivaya çekilmek, eziyet çekmek değildir. Şeyhlik, şıhlık taslayıp teslimiyet adı altında herkesin size kul köle olmasını istemek/sağlamak ise hiç ruhaniyet değildir. Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi önce asri olmak lazım. Asri yani adam...

Yeşua2000 

DALGALANMAYIN

Yaşamı veren Özdür. Beden bir yarar sağlamaz. Sizlere söylediğim sözler Özdendir, yaşamdır. Yuhanna 6:63

Eğer zihninizi beş duyunuzun verileri ile doldurursanız huzur bulamazsınız. Tanrıya odaklanın. Cehalet sizi tanrısal olana yabancılaştırmışsa uyanın ve gerçeğe dönmeye çalışın. Yanlışta ısrar etmek budalılıktır. Ruhsal yolunuzda ilerlerken dalgalanmayın. Sezgilerinizden şüpheniz olmasın. Sezgilerinize güvenin ve korkularınızı yenin. İçinize ilk gelen sezgi genellikle doğrudur. Sonra vesvese devreye girer. Tanrıya, bedeninizde ne olduğunuzdan değil, özünüzle ne olduğunuzdan yola çıkarak tapın. Ruhunuz özünüzle bir olduğunda, paydaş olduğunda bunu yapabilirsiniz. Çünki o zaman "siz" ortadan kalkarsanız. Sadece Tanrı kalır. İçinize baktığınızda "Ben yokum Tanrı var" demenin anlamı budur. Benliğin ortadan kalkması, ancak bunu her ruh kaldıramıyor maalesef çünki Tanrıya sevgileri yetersiz. En üst seviyelere kadar çıkıp oradan, bu teslimiyeti gösteremedikleri için geri düşüyorlar. Yazık oluyor ama kendi seçimleri.

Yeşua2000

TANRIYA VERDİĞİMİZ SÖZLERİ TUTMUYORUZ

Ruhtaki özellikler: Zihin/bilinç, istek/duygu, özgür iradedir.

Özün özellikleri: Vicdan, sezgi, Tanrıyla paydaşlık(Tanrıya tapınmakla eş anlamlıdır).

Öz ve ruh iç içedir ancak birbirinden ayrı iki şeydir. Bizler Tanrıyı özümüzle ve ruhumuzla sevmeliyiz. Bizler Özün, Öz Tanrıdır,  içimizdeki uzantısı olan özümüze göre yaşamalıyız. Bizim özümüz biyolojik bedeni direk yönlendirmeye geçmez. Bunu sağlayan ruhtur. Yöneten ruhtur yani biziz. Ruh ya Özün telkinlerine göre yaşar ya da bedenin telkinlerine. Özgür irade burada devreye girer. Vicdan devre dışı ise maddi hazların kontrolüne girer. Kısaca Öze göre yaşarsa ebedi yaşama, bedene göre yaşarsa ikinci ölüme gider. 

Beden telkinlerine göre yaşayan ruhlara göre özün telkinleri aptalcadır çünki onlar özün işlerini ayırt etmeyi bilmezler.Tanrıyı bilme kabiliyeti verilen kısmımız özümüzdür. Bu kabiliyeti körelmiş insanlar manevi anlamda ölüdürler çünki ruh Tanrı ile irtibatı sağlayan kısımla irtibatını kesmiştir. 

Özümüz ruhumuz gibi duygularımızdan etkilenmez. Sesiz ve sakindir. Kesin bilir. Bilişim kendindendir. Anında fısıldar. Tekrarlamaz.

Ruhumuz fizik dünya ile beden olmadan irtibata geçemez. Beş duyunun verilerine ihtiyaç vardır. Ruhumuz yani gelişmekte olan ve biz olan tarafımız zihin/bilinç, istek/duygular ve özgür iradeden oluşan üçlü yapımızın yöneticisi ruhumuzdur. Fakat insandaki Tanrı nizamı öz, ruh, beden sırasıyladır. Tanrının iradesi bu yöndedir. Bu sıralamanın önemini anlamak zor değildir. Eğer ruhumuz özümüzle bir yoldaşlığı/birliği tercih ederse bedenin ölümünü takiben Tanrının Krallığına gider yok eğer bedenimizle bir yoldaşlığı tercih ederse, bedenin kullanma süresi bitince onunla birlikte toprağa karışır. Ruhun doğum yoluyla bir çok kereler dünyaya gelip gittiğini biliyoruz ama buradaki haklar sınırlı sayıdadır ayrıca biz şu anda hasat dönemindeyiz yani insanlar son haklarını kullanıyorlar.

Netice olarak Tanrının Özünden olan özümüze tabi olarak yaşarsak doğru yolu seçmiş oluruz. Tanrıyı tecrübe etmiş oluruz. Bizler zaten Tanrıylayız ancak bunun farkında değiliz. Bu dünyada yaşarken bu gerçeğe uyanıp özümüze tabi olamazsak bilmediğimiz kadim bir zamanda sapmış olduğumuz bencillik yolu, ruhumuzun yok edilip(kendini bilme özelliğinin silinmesi) maddi enerjilere karıştırılmasına neden olacaktır. Bu yüzden uyanış için hergün Tanrıya dua edelim. Ayrıca eğer ruhumuz özümüzle olan irtibatını keserse Özden özümüze gelen enerjileri kendimiz alamadığımız gibi çevremize de yayamayız. Özümüzde hep sevgi, coşku ve huzur hakimdir ama eğer ruhumuz özümüzle arasındaki vanayı kapatmışsa bizde, kişiliğimiz olan ruhumuzda; stres, acı duygular ve kızgınlık hali hakim olur.

İnsanın bir görevi de Tanrıdan gelen saf enerjileri alıp kendisinden tabiata ve çevresine doğru aldığı gibi saf olarak yaymasıdır. Bu şekilde çevremizdeki diğer canlılara da olumlu katkı yaparız. Böylece tanrısal gerçeklik geçici olan fiziksel gerçekliğe de nüfus eder ve tanrısal döngü tamamlanır. Yaşam olumlu yönde gelişir. Tanrısal güzellikler fiziksel ortamda da gerçekleşir.

Bizler hepimiz doğmadan önce, öte alemde Tanrıya böyle yapacağımıza dair sözler verdik. Buna karşılık Oda bize söz verdi. O sözünü hala tutuyor ya bizler?!...

Yeşua2000 

ÖZLE İLGİLİ KADİM BEYANLAR

"Özün Kendisi bizim özümüzle tanıklık eder" (Rom. 8:16).

"Ama Tanrıya bağlanan tek özdür" (1 Kor. 6:17).

"Çünkü seni yeniden korkuya sürükleyen bir kölelik özü almadın" (Rom. 8:15).

"Özün Kendisi bizim özümüzle Tanrının çocukları olduğumuza tanıklık eder" (Rom. 8:16).

"Çünkü ben,...özde mevcut, bunu yapanı sanki oradaymış gibi yargıladım" (1 Kor. 5:3).

"Özümde huzur yoktu" (2 Kor. 2:13).

"Çünkü Tanrı bize korkaklık özü vermedi" (2 Tim. 1:7).

"Ve özüm, Kurtarıcım Tanrı ile coştu" (Luka 1:47).

"Gerçekten tapınanlar Tanrıya özde ve doğrulukta tapınacaklar" (Yuhanna 4:23).

"Çünkü özümde hizmet ettiğim Tanrı şahidimdir" (Rom. 1:9).

Yeşua2000 

2019 DA DOĞANIN KİLİTLERİ AÇILDI

2019 yılı sonuna doğru Yeşua Mesih ruh olarak Tanrının emri ile yeryüzüne indi ve yine Tanrının emriyle doğanın kilitlerini açtı. Bu şu demektir; artık doğal felaketlerin ertelenmesi/geciktirilmesi olmayacak ve doğa insanın kendisine verdiği tüm zararların karşılığını, insana hızlı bir şekilde geri iade edecektir. Yani kendini temizlerken bu insan neslinin gözünün yaşına bakmayacaktır.

Küresel ısınma sürecinin olumsuz etkileri bir kar topunun tepeden aşağıya yuvarlanırken büyüyerek hızlanması misali oluşmaktadır. Öyleki tüm bilimsel tahminlerin hiçbiri tutmamakta ve hızlanma ve yarattığı tahtibat çok fazla bir şekilde artarak gerçekleşmektedir.  

Tanrının da dünyayı çoktan terk ettiğini kardeşim 2019 da bildirmişti zaten. Bu arada nükleer savaş da olur mu? Birçok ülkede bu bombalar çok sayıda var ama bu barbar insan neslinin kötülükte nereye kadar gideceğini kestirmekte çok zor.

Ben burada, bana bildirildiği üzere, tanık olarak bulunuyorum ilaveten verilen bilgileri yayınlıyorum ancak bu durum bana bir nevi dokunulmazlık zırhı vermiyor. Herkes ne çekecekse bende o kadarını çekeceğim. Lütfen şunu unutmayın, görevli olmak üstün insan olmak, üstün güçlere sahip olmak, imtiyazlı olmak demek değildir. Görevi gereği kişiye bir şekilde bu görevini yapabilmesi için bir koruma verilebilir, tıpkı bana ikinci bir şans verilmesi gibi  ancak bu durum kişiye özel değil duruma özeldir.  Kimseye nedensiz verilen bir öncelik, bir iltimas veya imtiyaz yoktur. Zaten kişisel beklentiler nefsaniyettir. Bencilliktir ve hala "ben" diyen biri de görevli olamaz/yapılmaz. Ona görev verilmez.

Herşey Tanrı içindir. Sadece Tanrı için çünki onunla bir olma bilinci bunu gerektirir. Görevlilerin baş özellikleri çok yüksek bir bilinç sahibi olmaları, sıfır nefsaniyetli olmaları ve çok geniş sabırlarıdır. Bu da gerçekten tam bir Tanrı sevgisini, gerçek bir Tanrı inancını gerektirir. 

Önümüzdeki günlerde fırtınalar, doğal felaketler,  çatışmalar daha da şiddetli olacak. Yaşam şartlarının zorlukları kartopu gibi yuvarlandıkça büyüyecek, büyüdükçe hızlanacak, hızlandıkca daha büyüyecek ve herşey, yaşamak gitgide zorlaşacaktır. Bunlarda bana bildirilenlerdir. Sizlere tavsiyem ruhlarınızı kurtarın. Ruhlarınıza zaaf, olumsuz duygular yüklemeyin. Bireyler olarak yapabileceklerinizi sevgiyle yapın, günlük işlerize devam edin, sevdiklerinizle daha çok vakit geçirin ve gerisini Tanrıya bırakın.

Allah yardımcımız olsun.

Yeşua2000 

GECE VE RUHLAR

Gecenin sessizliğinde ruhların sesi duyulur ve sadece saf olan ruhlar bu sesleri duyar. Gece, ruhlar birleşip bir ve bütün olduğunda daha da...