Kutsal kitap denen güya gökten indiği iddia edilen bu kitapların gökten nasıl, hangi vasıtayla indiği açıklanmalıdır. İnsanın gönlüne vahiy/ilham ile iniyorsa o birçok kalbi temiz insana da iniyor ancak "öldür" emri hiçbir vahiyde olmaz. Hiçbir saf içe doğuşta olmaz. Zekat vermeyeni, oruç tutmayanı ya da size inanmayanlarını öldürün, kadınlarından genç ve güzel olanlarını da cariye yapıp ırzına geçin, köle olarak satın, mallarını yağmalayın, haçlı seferleri, engizisyon, vaad edilen topraklar, Tanrının seçilmiş ırkı, miskince sadece dilenmek türünden yaşamlara gitmek vb. bunlar Tanrıdan değil olsa olsa vahiy ya da ilham aldığını söyleyenlerin tamamen nefsaniyete sapmış karanlık bilinçlerinden gelir. Bir taraftan "Öldürmeyeceksin, çalmayacaksın." diyen bir makam öte taraftan ama, böyle olursa "Öldürün.", şöyle olursa "Onların malları size helaldir, ganimet haktır." demez. Savaş ya da nefsi müdafaa halinde istemeden öldüren insanların ruhları hariç diğer tüm katillerin ruhları yok edilir. Bilerek öldürmüşler ise kendilerine önce aynı acılar tattırırılır yok bilmeden öldürmüşler ise acılar tattırılmaz ama her halükarda ikiside yok edilirler. Tüm kral peygamberler aşırı bir şekilde nefsaniyete sapmıştır. Yeşua ise krallığı red etmiştir. O mesihtir. Saftır. Kral veya lider pozisyonu olmayan bazı peygamberlerde nispeten nefsaniyete bulaşmamışlardır. Bu nedenle geleneksel dinlerin kutsal kabul edilen kitaplarındaki yazıların ancak yüzde 10-15 kadarı ilahi kaynaklıdır. Geri kalan ise nefsanidir. Tanrı insanlara özgür irade vermiştir bu durumda neden sizi zorlasın ya da korkutsun. Tanrı Kendisine tamamen kendi özgür iradeleriyle yönelebilecek sıra dışı ruhları istiyor. Sayının Onun için önemi yok. Vasıf önemli. O zaman bilin ki zorlama baskı varsa bir yerde, maddiyat varsa orada ilahiyat yoktur. Tamamen nefsaniyet devreye girmiştir. Bu ayrımı her zaman yapın. "Onları meyvelerinden tanıyacaksınız." sözünü hiç unutmayın. Yeşua bu sözü söylemiştir. Bu bir uyarıdır. İlahi bilgileri verenlerde toplum içinde öne çıkmak, yönetmek, hükmetmek dürtüsü hiç yoktur çünki onlarda nefis yoktur. Tanrıya tam teslimdirler. İntikam, kin, nefret, şehvet, mal ve mevki merakı, herkesi kontrol etme deliliği, tüm bu olumsuz duygular onlarda yoktur. Bu olumsuzluklar devreye giriyorsa elçi de sapma başlamış demektir. Geleneksel dinlerin hepsinde insanların kan ve gözyaşları sel olup akmıştır. Geleneksel dinler politikadır ve geri zekalı yobaz fanatiklerin ortaya çıkmasından başka bir işe de yaramamıştır.
Bilim olmadan, hür irade ve mantık olmadan insanlar bilinçlerini yükseltemez ve bilinçler ne kadar aşağı seviyelerde ise hurafelere, korkulara ve tüm olumsuz etkilere kapılmaya o kadar yatkın olurlar. Bunların Allah, Tanrı, Jesus, God veya Şiva, Buda demelerinin hiçbir anlamı yoktur. Bir kere gerçek inanç sahiplerindeki coşku, sevgi, huzur ve gerçek onlarda yoktur. Daima gergin olan lağım fareleri gibidirler. Gözleri fıldır fıldır döner. Ya da Uzak Asya da olduğu gibi pislik icinde mecnun bir halde yaşarlar. Bunlardan paraya, mala ve şehvete tapanlar; öyleki ölüm ötesindeki beklentileri dahi bunlardır. Halbuki gerçeğe vakıf insanlar ruhsal yaşamda cinsiyet olmadığını, yeme içme olmadığını, mekan ve zaman olmadığını, yatma uyuma olmadığını bilirler. Ruh saf bilinçtir. Saflaşmakta olanları da çoktur. Asyalılar ise tuhaf bir kast sistemi içinde ineğe, maymuna hatta farelere taparlar. Bunlar da bardağı musluğun altına koymadığınız sürece asla dolmayacağı gerçeğinden bihaberdirler.
Her ülkede gerçeğe ulaşmış, Varlık içinde varlık olma hakkını elde etmiş insanlar vardır ancak azınlıktadırlar. Gerçek inanç sahipleri, bilim ve teknolojiyi dünya bazında gerekli olarak görmelerine karşın Tanrıya bununla varılmayacağını da bilirler.
Din adı altında olsun marksist ideoloji adı altında olsun zorbalık, insanın hür iradesine müdahaledir. Elbette toplumsal yaşamanın kuralları olacaktır ancak bunlar zaten insan hakları evrensel beyannamesinde vardır. Bunun ötesinde bir kişi veya grubun diger insanları kanunlarla kontrol etmesi hükmetme deliliğine dönüşmemelidir. Zorba yobazlar akıl hastalarıdır. Açıkça söylemek gerekirse saldırgan delilerdir. Bilinci yüksek insanlar ise tam tersi kimseyi zorlamazlar. Bilirler ki Tanrı bundan rahatsız olur. Yani "Onun gücü yetmedi de biz mi Tanrının yapamadığını yapıyoruz!? "İnsanların inançlarını kontrol ediyoruz?" derler. Zorbalar diyecekler ki; "Bıraksaydık da putperest mi kalsaydılar?" Zaten onlar hala putperest. Taş, tahta putların yerine hahamlar, papazlar, şeyhler, hocalar, gurular geçti. Birşeylerin gerçekten değiştiğıni mi sanıyorsunuz!? Dünyanın durumuna bakın. Hala yüzdedoksanı paraya pula, hacıya, guruya, Jesus'a vb. tapıyor. "Hem paraya hem de Tanrıya birlikte tapınılamaz." demişti Yeşua.
Başkalarına hükmetme tutkusu kendini tanrılaştırmak dürtüsünden kaynaklanır. İnsanları yok olmaya götüren en birinci sapma da bu duygudur. Bu eski ilkel elbiseyi sırtınızdan çıkarıp atın. Sizler bilimsel çağın insanlarsınız. Bilimle korkularınızın bir çoğunundan kurtuldunuz. Aydınlandınız. Eski insanların hayal bile edemeyeceği bilgilere kavuştunuz ama hala bilimsel düşünce yerine aranızda ki şer kurnazlarının hurafelerine meyleden düşük zekalı insanlar çoğunlukta. Neden? Garip bir durum ama insan gönlü çok ezilirse tecrübeden akla gideni ezer ve içinde bulunduğu maddi sefalet onu buna iter. Gelir dağılımındaki adaletsizlikler, dünya kaynakların yüzdeyirmibeşini neredeyse dünya nüfusunun yüzde beşinin tüketmesi buna zemin hazırlar. Her birey maddi yaşamında asgari oranda gerekli belli bir sağlıklı ve güvenli yaşam standardına kavuşturulmadıkca bu hayvanlara ait olumsuzluklara yönelmeler düzelmeyecektir. Maddi bedenler, çağının gereklerine göre, asgari düzeyde bir sağlığa, güvene ve huzura kavuşmadıkca ruha yeterince iyi hizmet edemez. Sağlıklı beslenmeyen bir insan ruhu, ruhuna bilinç yükselmesi için gerekli olan enerjiyi üretip yükleyemez. Huzursuz bir insan Tanrıdan gelen vicdani mesajları iyi alamaz. Bunlar gerçeklerdir.
Yeşua2000
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder