Translate

12 Nisan 2022 Salı

TANRISAL ÖZÜMÜZ

Ama içtenlikle tapınanların Tanrıya özde(spirit) ve gerçekte tapınacakları saat geliyor. İşte, o saat şimdidir. Tanrı da kendisine böyle tapınanları arıyor. (Yuhanna 4:23)

Sadece öz, Tanrı ile ilişki kurabilir. Sadece öz, Tanrıya ibadet edebilir. Yalnızca özün Tanrıya hizmet edebileceğini (Rom. 1:9; 7:6; 12:11), yalnızca özün Tanrıyı bilebileceğini (1 Kor. 2:9-12), yalnızca özün Tanrıya tapınabileceğini görüyoruz. Öz kimdir (Yuhanna 4:23-24; Phil. 3:3) ve yalnızca öz, Öz olan Tanrıdan vahiy alabilir. (Vahiy 1:10; 1 Kor. 2:10)

Öz olmadan yaşam olmaz. Öz Tanrının doğumumuzu takiben içimize üflediği yaşam nefesidir. Yaşam enerjisidir. Bebek aldığı ilk nefesle ağlar. Bebek o safhaya kadar annenin bedeninin bir parçası iken o andan itibaren bağımsız bir varlık, İnsan olur. 

Tanrıya inananlar şunu bilmelidirler ki içlerindeki öz onların bu inancının kaynağıdır. Tanrıya tapınmayı yapan kısmımız özümüzdür. İnsandaki öz Tanrının Özünden bir zerredir ve insan günaha kaydıkça susar ve insanla alış verişi keser. İnsan ile Tanrı arasındaki ilham, içe doğuş şeklindeki tüm konuşmaları özümüz vasıtasıyla yaparız. Eğer özümüzü bilmezsek Tanrı ile bir birlikteliğimiz olamaz ve o zaman sadece tekamül etmekte olan ruhumuzun bilinç seviyesine paralel olan duygu ve düşüncelerimiz yönünde yol almak zorunda kalırız. Özümüzdeki vicdan dediğimiz işlev doğru yanlış ayrımını tavizsiz ve tam doğru ve anında yapan tanrısal parçamız, devre dışı kalır.

Vicdanımız, zihinden etkilenmeden anında doğru yanlış ayrımı yapan kısım ki bu öze aittir, günahlarımızla kapandığında tanrısal/evrensel boyuta ulaşamayız. Özümüzün yaşam/canlılık verme dışında üç işlevi/özelliği vardır. Vicdan, ilham ve Tanrıya tapmak.

Vicdan kendinden bilir, bilgilerle hareket eden zihnimiz ise anlamaya çalışır. İçe doğuş şeklinde alınan vicdani doğrular aynı şekilde bizim Tanrıya inanmamızı ve tapmamızı sağlayan ilhamlardır. Vicdan dış faktörlerden hiç etkilenmez. Bu üç adet öze ait özellik insanlar günaha kaydıkça zayıflar ve bir yerden sonra da kaybolur.

İnsan Tanrıya özüyle yakarır. Zihinle veya psikolojik duygularla yapılan dualar etkili olmaz. Papağan gibi ezbere ağızdan bağıra çağıra tekrarlanan dilekler ise tam bir beyhudeliktir.

Mantıkla, bilimle, umutlarla veya tahminlerle Tanrıyı anlayamayayız. Mutlaka özümüz vasıtasıyla ilham şeklinde bu bilgileri almamız gerekir.

Evet, insanların boğazlarına kadar nefsaniyete batmış oldukları düşünülürse çoğunun özünün faal olmadığını ön görebiliriz. Yani çoğumuz Tanrıyla olan irtibatını kesmiş gibi görünüyor. Bu, insanın artık bir öze sahip olmadığı anlamına gelmez, ancak özün yüksek konumunu ruha teslim ettiği anlamına gelir. İnsanın özü, idealler, arzular ve duyular biçimindeki dışsal insandan, yani ruhtan ve bedenden gelen dürtüye itaat ettiğinde, sonuç onun Tanrı ile olan paydaşlığını kaybetmesidir. Bu ikinci ölümdür.

Suçlar ve günahlarla ölü olanlar, bedenin ve düşüncelerin arzularını yerine getirenlerdir. (Ef. 2:1, 3).

Yeşua2000

Hiç yorum yok:

GECE VE RUHLAR

Gecenin sessizliğinde ruhların sesi duyulur ve sadece saf olan ruhlar bu sesleri duyar. Gece, ruhlar birleşip bir ve bütün olduğunda daha da...