"Astronomi bilimi , Astrolojinin yanılgılarını paramparça etti; ve insanlar, yıldızların insanların ve tabiatın işlerine karışmak yerine kendi işlerine baktıklarını öğrendiler" demiş bir bilen. Çok doğru...
Eski insanlar, majisyenler, dünyayı tek bir merkez olarak kabul ediyorlardı ve diğer bütün cisimlerinde dünya için ve dünya etrafında döndüğü kabul ediliyordu. Bunların hareketlerinden etkilendiğimiz kabul ediliyordu ve böylece bir astrolojik alegori oluşturuldu. Bunlara kişilikler verildi ve ilk tanrılar doğmuş oldu. Herbirinin oynaması gereken kendi rolü olan tanrılar. Sonra bunlarla irtibata geçen insanlar yani rahipler zümresi doğdu ve bu zümre sözde tanrıların yeryüzündeki temsilcileri oldular. Cahil kitlelere bunların gerçek olduğunu kabul ettirdiler. Aslında hepsi kendi kafalarına göre yarattıkları gerçek dışı şeylerdi ve bu işin başındaki rahiplerin kardinalleri de bunu biliyorlardı ancak bu barbar ve çok cahil zümreleri bu şekilde gütmek ve böylece imtiyazlı bir yaşam içinde olmak işlerine geliyordu. Derken sözde kutsal yazılar icat ettiler. Gökten kutsal kitaplar indi. Kral peygamberler türedi ve tüm tanrılar tek bir tanrıya bağlandı. Bu tek bir kralın otoritesini perçinleştirmek adına türetilen şeytanca bir buluştu. Ancak gerçekte inançlarını üzerine inşa ettikleri doğa sistemi bile hatalıydı ama kimin umurunda, önemli olan sömürmekti ve hala da aynı sistem bazı Asya ve Ortadoğu ülkelerinde devam ediyor. Bu manada bilinen ilk din ise Sabizm dir.
Özetle eskiden astroloji olarak adlandırılan dogmalar şimdi din olarak kabul ediliyor. İçine birde şovenist duygular ve gelecekteki ödüller ve cezalar ilave edilmiş durumda. Eskiden Astroloji olarak adlandırılan dinin dogmatik unsuru, şimdi Teoloji olarak biliniyor. Kurumsal dinlerde sosyal düzenlemelerin ağır bastığı görülecektir çünki gelecekle ilgili birşey vermeleri mümkün değildir halbuki yıldızların hareketlerinden etkilenildiği beyan edilmektedir. Zorlama, bir takım benzetme uydurmalar vardır ancak müspet bilim bunları çürütmektedir.
Hani yağmurun ne zaman yağacağı bilinemezdi, hani doğacak çocuğun cinsiyeti bilinemezdi???
Hangisi insanlığın bugün ulaştığı yaşam ve devlet biçimlerinden bahsediyor? Hiçbiri. Hangisi evrensel insan hakları beyannamesindan bahsediyor? Hangisi köleliği yasaklıyor? Hiçbirisi. Hangisi kadın ve erkeği eşit hak sahibi yapıyor? Hiçbirisi. Hangisi çocuk psikolojisinden bahsediyor? Hiçbirisi.
Bir kere o insanlarda ne bilimsel düşünce vardı ne de bilim. Nesnelerin iç dinamiklerini, iç işleyişlerini bilmiyorlardı. Herşeyin bir ruhu olduğuna inanıyorlardı. O ruhlarında tek bir ruha bağlı olduğu ve hepsinin onun tarafından emileceği inancı vardı. Belki çok derinden birşeyler sezinlemişlerdi ama veriler yetersizdi. Aslında bunların güdüleri metaryalizmin en ilkel formunu temsil ediyordu diyebiliriz.
Evet, görüldüğü gibi hepsi bize göre ilkel beyinlerin kısmen iyi ama çoğunlukla art niyetli yakıştırmaları ve takıştırmalarıdır. İçlerindeki tek idealist Yeşua'dır ve onunda şimdi sadece adı kullanılıyor. Düzen aynı düzen; düzen sömürü düzeni. Bu yüzden Yeşua bana "Dinlerin tümü politikadır. Hepsini terk edin, uzaklaşın." demişti.
Gerçek yaratan tek kudret ile dinleri karıştırmayalım. Dinlerde tasvir edilen Allah/Tanrı motifi nefsanidir. Gerçek Olanla alakası yoktur. İnsanüstü gücü olan dengesiz bir diktatördür. Tıpkı kendileri gibi. Kişi kendinden bilir derler ya işte tam da o misal. Gerçek yaratıcı Kaynak sevgi ve özgür irade sunar. Sonsuz bir kudret niye zorbalıkla hükmetsin, niye size yalan söylemek hatta kandırmak zorunda kalsın? Niye size rüşvet versin? Size ihtiyacımı var? Bir kere O bir insan değil. Hatta sizlerin bile aslınız bu bedenler değil. Sizler ruh bilinçlersiniz. Yani ruh bedene girince adı insan olur. Düşünün bir aynaya bakıyorsunuz ve orada görüyorsunuz ki; örneğin sakal traşınız gelmiş. Aynada görünen siz misiniz? Yani aynadaki yansımanızı traş etseniz görüntünüz değişir mi? Hayır. Ancak kendinizi traş ederseniz aynadan yansıyan görüntünüz değişir. Siz ruhunuzsunuz. Bilincinizsiniz. Beden bir kılıf sadece. Geçici bir kılıf.
Evet, bizler bilimin nimetlerinden faydalanan bireyler olarak eskilerin safsatalarını terk edip gezegenimizde daha yüksek seviyelerde ki yaşam şekillerine ulaşabilmeliydik. Kendimize yapılmasını istemediğimiz şeyleri başkaları için de istemeyecek asalete ulaşabilmeliydik. Ama yok, ne oluyor? Bunun yerine dinlere bakıp ben böyle Tanrıya inanmam deyip ateist oluyoruz. Dinlerin tanrısına zaten inanmayın. Onu insanlar yaratmış. Siz sizi yaratan Tanrıya inanın daha doğrusu içsel olarak sezin. Hiç mi içinizde ilahi bir nüve kalmadı? Maddeye taparsanız kalmaz.
Yeşua'nın gerçek sözlerini ilk defa okuduğumda içimde bir coşku olmuştu. "İşte benim aradığım Tanrı bu" demiştim. Yeşua'nın anlattığı Tanrıyı sevmiştim. Öz(Spirit) olan Tanrıyı. Sevgi ve incelik olan Tanrıyı. Özgür irade ve sorumluluk veren Tanrıyı çok benimsemiştim ve hala da öyleyim çok şükür.
Yeşua2000
Not.: "Öz" kelimesi İslam tasavvufunda "Zat" olarak geçer. "Zattan gayri hiçbir şey yoktur" denir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder