"Sevgi ve Nefret" bu iki kavram birbirine taban tabana zıt ve bağdaşmaz kavramlar olarak ele alınır. Fakat aslında durum bu şekilde değildir. Bunlar aynı şeyin iki kutbu gibidir. Yani birisinden diğerine geçiş vardır. Birisi azalırken diğeri çoğalır. Çok sevdiğiniz biri sizi kırarsa ondan nefret edersiniz halbuki kayıtsız olduğunuz birinden nefret etmezsiniz olsa olsa rahatsız olursunuz.
Sevgi ve nefret ölçeğinde biri azalırken diğeri artar. Ölçeğin yükselen tarafı sevgiye doğru ve azalan tarafı nefrete doğru gider. Buna olumlu taraf ve olumsuz tarafta diyebiliriz. Sevginin de nefretin de dereceleri vardır. Birbirine çok yakın oldukları noktada ise artık hoşlanıp hoşlanmadığınızı bile ayırt edemezsiniz. Adeta bir denge oluşur. Cesaret ve korku içinde bu durum geçerlidir. Herşey zıttı ile vardır. İki kutupludur. Yani bir zihinsel durumdan zıttı olan diğerine geçeriz. Bunun da dereceleri vardır. Farklı sınıflara ait şeyler birbiriyle yer değiştiremez ancak aynı kategoride iseler kutuplar arasında gidip gelmeler olabilir. Yani kutuplar arası kaymalar olabilir. Cesaret korkuya dönüşebilir, zor olan kolaylaşabilir, sıcak soğuğa kayabilir aynı şekilde sevgi de nefrete dönüşebilir veya tersi olabilir.
Her düşmanlık, her başarısızlık, her kalp sancısı içinde zıt kutbunun tohumlarınını da taşır. Bu tohumun gücü zıttına denktir. Bu kutuplaşma sanatıdır. Maddi evrende herşey zıttıyla kıyaslanarak bilinir. Her dışsal olgunun içsel bir olgusu ve her içsel olgusun da dışsal bir olgusu vardır. Farklı gibi algılanıyorlar ancak bunlar birlikte yürürler. Bu kutuplaşma sanatıdır.
Yeşua2000
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder