Eğer kişi kendi varlığının derinlerine girebilirse, tarifi imkansız olan kendi esas benliğinin köklerine ulaşabilirse bu kutsiyet kapısına ulaşmaktır. Bu kapıdan geçerek kişi sonsuzluğa ulaşır. Kendi özünüzle temasa geçtiğiniz zaman kutsiyetle temasa geçmiş olursunuz. Çeşitli zamanlarda insanlar bu bilinci yakalamışlardır. Ve, "ben tanrıyım" demişlerdir ancak hemen hepsi de bağnaz din adamlarınca şeytan ilan edilerek öldürtülmüşlerdir.
Buradaki "ben tanrıyım" sözünden anlaşılması gereken şudur. Herkesin içinde bir ilahi kıvılcım vardır. Bu ilahi kıvılcımın kaynağı Tanrıdır, bu kıvılcım bizim bilincimizin içinden çıktığı ışıktır. Burada "ben tanrıyım" diyenler zaten kutsal olan bu ışıkla temas ettiklerini söylemektedirler. Temas etmek onunla birleşmek yani bir olmaktır. Bu içimizdeki ışık bizim egosal kimliğimiz değildir. Yani bu kişiler "fiziksel bedenimiz ve beynimizin bir yansıması olan dünyasal zihnimiz tanrıdır" demek istememektedirler. Belki de kendilerini yanlış anlamlara sebebiyet verecek şekilde ifade etmişlerdir. Bu söz yanlış anlamalara sebebiyet vermiştir. Mutlaka bazı kötü niyetli olan bağnazlarda vardır tabi. Evet, burada söylenmek istenen bireyin Tanrı olduğu değildir. Kendi özlerine ulaştıklarıdır. Zihinlerini tam bir sükunete ulaştırdıkları ve bilinçlerinin özüne ulaştıklarıdır.
Bu söz zamanımızda da doğru dürüst anlaşılamamıştır çünki insanlar hala putperesttirler ama bunun farkında değillerdir. Hala dünyasal zihinlerinde yarattıkları egosal bir tanrıya tapmaktadırlar. Zamanımızın ihtiyacı ise derin bir tanrısal anlayışa kavuşmaktır. Gerçek yaratıcıyı içsel olarak, kendini bilerek hissetmektir.
Siz yaşarken bu kıvılcımla temas ettiğiniz an da Tanrıyla, herşeyin içinden çıktığı Kaynakla da birleşmiş olursunuz. Varlığınızın kaynağına ulaşmak için dünyasal zihninizin tam bir sükunete, tam bir durgunluğa erişmesi gerekir. Bunun için de insan tüm dünyasal tutkularından, egosal takıntılarından kurtulmuş olmalıdır.
İnsanlık bugün içinde yaşadığı muazzam krizlerden çıkabilmek için kendisi ve Tanrı hakkında derin bir anlayışa ulaşmalıdır. Bu bilimsel çağda toplum bilincini geliştirmeli ve alışılagelmiş mantıksız zihinsel kalıplardan, ben merkezli tavırlardan kurtulmalıdır. Bilincin ne olduğu anlaşılmalı ve zihinlerimiz özgürleştirilmelidir. Ülkemizde sufilerin beşyüz yıldır yapmaya çalıştıkları da budur.
Yeşua2000
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder