Translate

15 Mayıs 2017 Pazartesi

RUHSAL TEBLİĞLER

YEŞUA'NIN YAŞAMI

İsrail'in sıradan bir köyünde, neredeyse 2000 yıl önce bir ahırda, bir bebek dünyaya gelmiştir. Bugün tüm dünya, Hıristiyan olsun olmasın O'nun doğumunu kutlamaktadır.
Bu bebek otuz yaşına gelinceye kadar belirsiz bir hayat yaşamıştır. Otuz yaşına vardıktan sonra üç sene sürecek bir hizmete başlamıştır. Bu kişi tarihi değiştirmek üzere dünyaya gelmişti. Halk O'nu memnuniyetle dinliyordu: “İsa konuşmasını bitirince, halk O'nun öğretişine şaşıp kaldı. Çünkü onlara kendi din bilginleri gibi değil, yetkili biri gibi ders veriyordu.” (Matta 7:29).
O benzersizdir — benzersizliği Tanrı'nınki ile aynıdır. Tanrı Onu kendi mayasından yaratmıştır. Misyonu sevgi ve şifadır.
İsa Mesih günahsızdı. O'nun yaşamı o kadar temizdi ki, düşmanlarına şu ifade ile meydan okuyabildi: “Hanginiz bana günahlı olduğumu kanıtlayabilir? Gerçeği söylüyorsam, niçin bana iman etmiyorsunuz?” (Yuhanna 8:46). Bu sorusuna aldığı tek cevap sessizlikti; soruyu yönelttiği kişiler ise O'nu öldürmek isteyenlerdi.
İsa Mesih'in ahlaki başarısı, tüm çağlardaki öğretmen veya peygamberler ile kıyaslandığında, şaşırtıcıdır. Tanrı'ya daha çok yaklaştıkça, kendi başarısızlığımızı, çürümüşlüğümüzü ve kusurlarımızı daha çok fark ederiz. Aynaya bakarken odanın içi ne kadar aydınlıksa, traş olmaya ne kadar çok ihtiyacımız olduğunu daha çok anlarız. Ahlak alanında, sıradan ölümlüler için bu tartışılmaz gerçektir.
Gerçeğin Ruhu (Kutsal Ruh) ile ilgili sözleri:
Beni seviyorsanız, buyruklarımı yerine getirirsiniz. Ben de Baba'dan dileyeceğim ve O, sonsuza kadar sizinle birlikte olsun diye size başka bir yardımcı, gerçeğin Ruhu ‘nu verecek. Dünya O'nu kabul edemez. Çünkü O'nu ne görür ne de tanır. Siz O'nu tanıyorsunuz. Çünkü O aranızda yaşıyor ve içinizde olacaktır. Sizi öksüz bırakmayacağım, size geri döneceğim. Az sonra Dünya artık beni görmeyecek, ama siz beni göreceksiniz. Ben yaşadığım için siz de yaşayacaksınız.  O gün anlayacaksınız ki ben Babamdayım, siz bendesiniz, ben de sizdeyim.  Kim buyruklarımı bilir ve yerine getirirse, işte beni seven odur. Beni seveni Babam da sevecektir. Ben de onu seveceğim ve kendimi ona göstereceğim. Yahuda (İhanet eden İskariyot değil) O’na: Rab, nasıl olur da Kendini Dünya'ya göstermeyip bize göstereceksin?» diye sordu. Yeshua(Yeşua) ona şu karşılığı verdi: Beni seven sözüme uyar, Babam da onu sever. Biz de ona gelir, onunla birlikte yaşarız. Beni sevmeyen, sözlerime uymaz. İşittiğiniz söz benim değil, beni gönderen Baba'nındır. Ben daha aranızdayken size bunları söyledim. Ama Baba'nın benim adımla göndereceği yardımcı, Kutsal Ruh, gerçeğin Ruhu size her şeyi öğretecek, bütün söylediklerimi size hatırlatacaktır. Size selamet bırakıyorum, size kendi selametimi veriyorum. Ben size Dünya'nın verdiği gibi vermiyorum. Yüreğiniz sıkılmasın ve korkmasın. Artık sizinle uzun konuşmayacağım. Çünkü bu Dünya'nın hâkimi geliyor. Onun benim üzerimde hiçbir yetkisi yoktur. Ama Dünya'nın, Baba'yı sevdiğimi ve Baba'nın bana buyurduğu her şeyi yerine getirdiğimi anlamasını istiyorum. Haydi kalkın, buradan gidelim.
İsa Mesih'in ölüm biçimi, halk önünde çarmıha gerilme şeklinde olmuştur. Hükümet bu cezanın sebebi olarak, dine küfrü göstermiştir. Ciddi şekilde işkenceye uğrayan Yeşua Mesih, ellerinden ve ayaklarından çarmıha çakılmış ve çarmıh üzerinde nefessizlikten ağır ağır ölmüştür. Öldüğünün kesin bir şekilde anlaşılması için bedeninin yan tarafı bir mızrak tarafından deşilmiştir. Ancak Yeşua ölmemiş sadece bayılmıştı. Yani onu öldüremediler. Bedeni mağara mezara yerleştirildi.
Bedeni, düz kaya üzerine yerleştirilmişti, keten bez şeritleri ile sımsıkı sarılmıştı ve üzerine baharatlar sürülmüştü. Yuhanna bölümünde otuz litre baharatın kullanıldığı yazılmıştır ki bu miktar bedeni komple sıvazlamak için fazlasıyla yeterlidir. Mezarın girişini yaklaşık 2 ton ağırlığındaki bir kaya ile kapatan Romalı askerler, bu kayayı mühürlemiş ve Yeşua'nın üçüncü gün dirileceğine dair sözleri yüzünden rahatsız olan Yahudi'lerin baskısına göre mezarın başında nöbet tutmaya başlamışlardır.
Bütün bunlara rağmen, üç gün sonra Yeşua Mesih dirilmiş (Tanrı tarafından iyileştirilmiş) ve mezarı terk etmiştir. Topluluk içine bir daha karışmayan Yeşua sadece havarileri ile görüşmüş ve bir müddet sonrada onların gözü önünde tepelik bir yerde bedeni ile birlikte göğe alınmıştır.
Yeşua'nın dirilmediğini ispatlamak için her şeyi yapmaya çalışan Romalı ve Yahudi liderler, Yeşua'nın ölü bedenine sahip olsalardı, bu bedeni teşhir ederek Hıristiyanlığı tarihe gömebilirlerdi. Ancak ellerinde beden olmadığı için, sadece görgü tanıklarını katletmekten başka çare bulamamışlardır.




TANRI SEVGİDİR

Sevgi yaratıcı enerjidir. Kaynağı tüm varlığın kaynağı olan Yaratandır. Sevgi engel tanımaz. Kalplerde sevgi varsa bir şekilde bir yerden sızar gelir. Sevgi olmadan nefsaniyetle olan mücadelemizi kazanamayız. Sevginin kaynağı Tanrı'dır. Oradan gelir. Bu dünya ölümün hükmü altındadır. Ama sevgiyle kazanılacak olan, yaşamın hüküm sürdüğü alan sonsuzluktur. Orada her şey şimdidedir. Gelecek zaman yoktur. Tanrı sevgisinin önüne başka sevgi koymayın.

Tanrı temizliğin, iyiliğin kaynağıdır. Oradan kirli su içilmez ama sizin ağzınız kirliyse temiz su sizin ağzınızda kirlenmiş olur. Bu sebeple Tanrıdan kimse için kötülük dilenmez. Beddua edilmez. Lanet dilenmez. Bunu yapanları Tanrı mutlaka cezalandırır.

Hatırlayın: "Düşmanlarınız içinde dua edin".

Sizler törelerinizle ve kadim bilgileri yanlış aktarımlarınızla da Tanrının sözlerini kirletiyorsunuz.




TANRI KONUŞMAZ. TANRI YAPAR.

Tanrıyı konuşturmak, Tanrı adına konuşmak, Onun ağzından konuşmak yanlıştır. "Tanrı böyle istedi, Tanrı şöyle dedi" gibi sözler kullanmak yanlıştır. Tanrı konuşmaz. Tanrı yapar. Tanrı sorgulanmaz, Tanrı ile ilgili konuşurken espri yapılmaz. Tanrı yargılanmaz. Tanrı kimseye Kendisini yargılama hakkı vermedi.

Tanrı her şeyin kaynağıdır. Onu görmek mümkün değildir. Onu kavramak mümkün değildir. Tanrı hareket etmez, varlığında bir değişme olmaz.
Işığın kaynağı Tanrıdır. Tanrı Ruhtur. Tanrının takvimi ve zamanı farklıdır.

Yeshua Mesih.


KUTSAL RUH
İnsan ruhu bedene girince adı insan olur. İnsan beden değil, bedeni bir ömür kullanan ruhtur. Ruh kendinin farkında olan zaman ve mekân boyutlarının dışında bir bilinç birimidir.

Ruhun dünyasal manada cinsiyeti yoktur. Benimsenmiş kişilikler vardır ancak tamamen arınan ruhlar artık tüm dünyasal tutkularından ve takıntılarından arınmışlardır.  Nefsi yoktur bireysel farkındalık vardır ama üstünlük yoktur. Birlik vardır.

Bedenliyken tutkularımızdan kurtulmak mümkün değildir. Ancak onları yönlendirebiliriz.  İstenen ve beklenende budur.  Doğru davranışlara...

Dünyada bedenliyken karşı cinsiyetten olduğunu düşünen ve öyle davrananlar akıl hastalarıdır. Onlarla arkadaşlık etmeyin. Onları onaylamak, sempatiyle bakmak, nikahlarını kıymak çok yanlıştır. Onlarla beraber yok oluşa götürür.

Dünyada ruhunu saflaştırabilen varlıklar ölüm ötesinde gözlerini ışığa açarlar. Onlar ışığa çekilip alınırlar ve orada ebedi yaşama kabul edilirler. Hükmü Tanrı kendi huzurunda verir. Bu ruhlara kutsal ruhlar denir. Bu manada Hristiyan topluluklarının kutsal ruh inanışları tamamen yanlıştır. Roma Pagan dininden alınmıştır. Üçlük birlik diye birşey yoktur. Tanrı var ve bir Olandır.

Dünyada iken ruhlarını tam saflaştıramayanlar ölüm ötesinde saflık derecelerine göre eğitimlere alınarak Tanrının ikinci ya da üçüncü, dördüncü...sayısını Tanrı bilir, yeni bir reenkarnasyon şansı vermesini beklerler. Dünya sınav yeridir ve arınma sadece dünyada iken yapılabilir.

DÜŞÜNMEK

Neden, tüm müslümanlar geri kaldı diye düşünüyorum. Korku faktörü üzerine kurulu bir inanç sisteminde insanların hür iradeleri pek tezahür edemiyor galiba. Samimiyet zaten olamaz çünkü korku faktorü doğası gereği ikiyüzlülüğü ve kini doğurur. Yani ben öyledir diye düşünüyorum. Bu durumda güven oluşmaz. Insanlar arasında bir üstün gelme hastalığı, gösteriş budalalığı sürer gider. Ana dürtü bu olur ve tabi bu ortamda sevgi hiç yeşeremez. Bu da elbette insanları maddeye tapan bir duruma sokar. Boyle bir ortamda toplumun cehaletten kurtulup gerçeğe uyanmasıda cok zordur. Bireysel olarak cok korku vardir. Yani kafaların icinde fikirler değisir belki ancak bunu dışa vuracak, yasama yansitacak kimse bulunmaz. Kapali kapilar ardinda kendi kendimize konuşur dururuz ama eylem olmaz. Neden?  Bu toplumların genleri korku ile yoğrulmustur, sevgi ile degil.

Biliyoruz ki sevgisiz ortamda yetisen çocuklarin yetenekleri sevgi ortamında yetişenler kadar gelişmiyor. Birde buna akraba evlilikleri, cocuk yasta evliliklerin dayatilması, eksik ve yanlış beslenme eklenirse o toplumun geleceği olmaz. Ben şahsen öyle düşünüyorum ve eğer bu toplumun bireyleri serbestce düşüncelerini ifade etmekten korkmaya başladılarsa bu iş sona gelmistir.

Türkiye bir taraftan Neo-Pagan batılı devletler ve diğer taraftan zionist Amerika tarafından bölünüp ortadan kaldırılmak isteniyor. Diğer taraftan da Orta Asya’daki Türk devletleri Rusya ve bilhassa Çin tarafindan yok ediliyor. Amerikadaki kızılderililerin durumuna düşeceğiz bu gidişle. Dilerim olmaz. Belki de ben çok karamsarim. En doğrusunu Tanri bilir ve Tanrının dediği olacaktır şüphesiz.

Su akar deli bakar.  İyide bu yaşamın bir sonu var. Öyle her kötülüğü yapıpda sonra günah çıkararak ya da hacca gidip günahlardan arınma da olamaz. Olmamalı bence. Yani bu haksız kazanç elde etmek için rüşvet vermek gibi bir sey olur. Bu yaşamda Var ve Bir olan Yüce Tanrının tüm emirlerini çiğneyip sonrada bana ebedi yaşamı bahşet deseniz ne olur. Bence olmaz. Hele cinayeti!

Hele işkenceyi, tecavüzü ceza olarak kullanma gafleti! O ruhu kabirde uyandırmazlar bile. Onlar hala dünyasal kabuslarını, yaşadığını sanarak, öldüklerinin farkında olmadan ızdıraplar içinde sonsuz şimdi de yaşamaya devam ederler. Bırakamadıkları dünyevi hırsları orada kâbusları olur.

Tanrı sevgidir. Sevgiyi eksiksiz özümseyip yaşamadan sonsuz yaşama hak kazanamayız. Tanrının huzuruna eremeyiz.





KURBAN

Bir hayvanı Yaratana kurban olarak sunmak, bu en alt tekâmül seviyesindeki insanların yaptığı birşeydir. Bu insanlar kendilerini hayvanla bir yapmışlardır. Hayvan sunumdan evvel canlı iken sunumunda ölü olur. Tıpkı kendilerini sunanlar gibi.

Yüksek bilinç seviyesindeki varlıklar bunu yapmazlar. Onlar kendi dünyasal tutkularını öldürerek, dünyevi arzulardan arınmış diri ruhlarını Yaratana sunarlar. Bu ebedi yaşamı hak etmek içindir.

Bu dünya geçici bir sınav alanıdır. Burada ölümün hükmü geçerlidir. Doğan herşey ölür ancak sonsuz yaşamda yaşam hüküm sürer. Ölüm yoktur. Bu dünya için değil sonsuz yaşam için yatırım yapın. Aklı olan bu gerçeğe bir an evvel uyansın.

Hüküm Tanrınındır.




KORKU ENGELİ

Korkuyla, cehennemde ebediyen yanmak, derilerin yeniden oluşması ile tekrar tekrar işkence edilmek vs., gibi gerçek dışı vahşet senaryoları ile baskı altına sokulmuş insanlar o kadar ezilmişlerdir ki günaha girip de ateşe atılma korkusuyla bir bilinç açılımına sempati duymaya bile korkar hale gelmişlerdir.

Korku içlerine o kadar işlemiştir ki adeta gönüller ezilmiş ve tecrübeden akla giden olguları engeller hale gelmiştir. Gördüklerini bile inkâr ederek bir takım zorlama yorumlar yaparak 'bu değil, bunlar değil, biz böyle değiliz' gibi yakıştırmalarla kendilerini kandırmaktadırlar. Adeta kafalarını korkudan kuma gömmektedirler.

Gerçeğe giden yolda ki bir yolcu zihnen özgür olmalıdır. Korkuyu en başta içinden atmalıdır. İnsanın vicdanı esasen neyin iyi ve doğru olduğunu bilir. Bunu uygularken de ne için yaratıldığını, nereye gittiğini araştırmalıdır insan. Kör inanç, taklidi inanç olmaz. Önemli olan gerçektir.

Nasıl ki bir bardak suyun içine bir sinek düşerse tüm su kirlenir aynı şekilde gönüller bir damla olumsuzlukla kirlenir. Dolayısıyla insan hiçbir amacı bahane ederek diğer tüm varlığa karşı kin, nefret, hasetlik ve öfke duymamalıdır. Daha önemlisi bu kötü duygularını eyleme geçirmemelidir. İnsanı öldürmek, tecavüz etmek, her tür eziyet, darb ve gasp kötülüktür. Bunlarla gerçeğe ulaşamazsınız. Hiçbir inanç, düşünce veya ideoloji bu olumsuzlukları haklı çıkaramaz. Hükümlülerin bile idam cezası ile katledilmesini Tanrı onaylamaz.

Yaşamın içinde neden mutluluk olmasın? Neden huzur, güven ve sevgi olmasın? 

Ben sevgi elçisi olan Yeshua' yla geçirdiğim kötü bir açık kalp amaliyatında yaşamımı yitirmemle birlikte gelip bana 'Korkma seni yaşatacağım. Tanrı sana ikinci bir şans verdi. Beni yolladı' demesiyle temas kuruldu. O günden sonrada aldığım bilgileri burada paylaştım.

Bu yol herkese açık. Herkes ebedi yaşamı hak etmek için bu dünyaya geliyor. Burası sınav yeridir. Milletiniz, dininiz, cinsiyetiniz ve tahsiliniz ne olursa olsun istisnasız herkes sevgiye ulaşmak için buradadır. Herkes Kutsal Ruhun bir zerresi olma hakkını elde etmek için burada sınavdadır.  Bunun yolu da sevgiden geçiyor. Korkunun olduğu yerde ise sevgi yeşeremez.

Yolumuz sevgi olsun. Kalplerde olumsuz bir duygu, korkunun kırıntısı kalmasın. Tanrı sevgidir.

Işığın gölge yapmadığı yerde buluşalım...
Âmin.



İNANMAK ve İNANMAMAK

Tanrıya inananlarla inanmayanlar arasındaki farklar:

Tanrı sonsuzluğu temsil eder. Tanrıya inanmak sonsuzluğa inanmaktır. Tanrı sevgiyi, şartsız, diğerkâm sevgiyi temsil eder. Karşıdakinin mutluluğu da esastır.
Tanrı özgürlüğü temsil eder. Tanrısal olanda karanlık bir nokta yoktur. Her şey aydınlıktır, dolayısıyla korku yoktur. Takıntı yoktur. Kölelik, kulluk yoktur. Kardeşlik vardır.

Tanrıya inanmayanlar geçici olana inanırlar. Bir gün nasıl olsa bitecek bilinci bencilliği, korkuları ve köleliği getirir. Tanrıya inanmayanlar özgürlüğü sadece kendilerine isterler. Buda zorbalığı ve bağnazlığı getirir.

Tanrıya inanmayanların sevgisi tutkularla şekillenir. Sevgiyi kendileri için isterler. Kendi egolarının tatminini sevgi sanırlar. Kendilerine kulluk edilmesini isterler. Eşitliğe tahammülleri yoktur. Gerçek, derin anlayış gerektirir. Ruhaniyet kendinizle ilgili soru sormak iken dinler ilerlemek için kitaplara güvenilmesini ister. Bu durum ise milyonlarca zihni kilitleyerek geri bıraktırmıştır. Dinler adeta köle tacirlerinin ideolojik arka kapıları olmuştur. Tüm dünyadaki kurumlaşmış dinler politikadır. 




SEVGİ VE NEFRET

Sevgi ve nefret çok yan yana iki duygudur. Hem sevip hem nefret ettiğinizi düşünürsünüz. 'Affettim' dersiniz. Ama bu ikisi birbirini iten duygulardır. İkisi de aynı beyin bölgesinden çıkan yoğun ama birbirini iten duygulardır.  Nefret duygusu varsa affetmek olmaz.

Affetmek demek tüm negatif duyguların yok olması demektir. Affettim ama hala nefret ediyorum diyemezsiniz. Bu yanlıştır. Nefret negatif bir duygudur. Bu durumda affetmemişsinizdir. Esasen affedememenin özünde nefret vardır.

Nefret olumsuzluğa, yanlışa karşı olursa doğru kabul edilir, olumluya karşı olursa yanlış. İnsanlar arasında bu böyledir. Yalancıdan, kötülükten nefret etmek doğrudur ama iyilikten, doğruluktan nefret kötüdür. Ama ruhumuzda acı, olumsuz duygularla ışığa, zaman üstü boyuta giremeyiz.
İlahi sevginin ne demek olduğunuzu anlamamız gerek. İlahi sevgide nefret yoktur. Kötülük yapanlar için bile dua edilir. Kötülüğe kötülükle karşılık verilmez. Mâni olunur ama temel güdü caydırıcı olmaktır. Öç almak değildir.

Tanrı hepimizi sevgi ile sarar. Tanrı öç almaz. Tanrıda karanlık bir nokta yoktur. Tanrı sevgidir. Tanrı ışığın kaynağıdır.  Ama Tanrının affetmedikleri de vardır. Onunda affı sonsuz değildir.  Hükmü ise kesindir. O kişinin tüm rızkını, her şeyini keser.



İKİDE BİR BAŞI SIKIŞINCA "TANRI BU KÖTÜLÜKLERE NEDEN İZİN VERİYOR? DİYE SORANLARA...

Bunu anlamak için insanların çoğunluğunun derin bir anlayış ve bilge denebilecek bir deneysel derinliğe ulaşması gerekiyor.

Hâlbuki bu tipte insanlar milyonda bir ve ilaveten ortaya çıktıklarında da fazla yaşam şansları olmuyor. Geri kalan çoğunluk kaypak ve iş eyleme gelince ortadan kayboluyorlar. O zaman az da olsalar bilinçli olarak kötülüğü seçmiş olumsuz varlıklar meydanlarda başköşeleri tutuyorlar çünkü onlar ahmakları kandırmak için gereken her türlü yalan hikâye ve vaatleri söylemekte tereddüt etmiyorlar.

İnsanların ruhlarını çıplak görebilseydik acaba ne olurdu? Bir bilge bana buna dayanamayacağımı söylemişti. Yani o kadar korkunç ve karanlık durumda. Belki de gök bu yüzden bizler gibi celallenmiyor. En doğrusunu Tanrı bilir.

Kişiler yaptıkları gelişigüzel davranışlarıyla değerlendirilmiyor. Kalplerindeki niyetler dikkate alınıyor. Gerçeğe uyanmış olmaları dikkate alınıyor. Ruhsal temizlik... Önemli olan budur.

Ruhsal olarak temiz olmak demek sizden ne kendinize nede diğer canlılara bir zarar gelmeyeceği demektir. Tam tersi fayda geleceği demektir. Aranan budur; olumlu, yapıcı, faydalı varlıklar olmak. Kast edilen sevgi budur.






BİLİNÇ

Sonsuzluk Tanrı'ya ve Kutsal ruhlara aittir. Diğer her şeyin sonu bir şekilde vardır. Bilincinde çıkabileceği son bir kademe vardır.  Rakam olarak 12. kademe diyebiliriz. O noktada artık tırmanma bitmiş zirveye çıkılmıştır. Merdiven bitmiş düzlüğe varılmıştır.

Oradan her yer görünür. Daha yukarısı yoktur. O noktada da aşağı bakıp insanları küçümsemeyin. Yukarı bakın. Işığa bakın. Ben kimim diye sormayın. Bu bencilliktir. Daima ben neyim diye sorun.

Bilincimizi tüm zamanların üzerine yayabilseydik sonsuzluğa kavuşurduk. Güzellikte bir anlık sonsuzluğa yayılma duygusu verir ama geçici olduğundan ümitsizliği ve hüsranı da akabinde getirir. Bir an olsun kendimizi unutturur ama sonra gider. Kırılırız. Kalıcı sonsuzluk duygusu benliğimizin hiçliğe ulaşması ile olur. Esasen sonsuzluk eşit hiçliktir.



BOYUTLAR

Boyut dediğimiz titreşimlerdir. Yavaştan hızlıya titreşimler. Bunların artan kademelerle hızlandığı bilinir. Her üst titreşim kendi altında kalan tüm titreşimleri de içinde barındırır. Titreşimler hem zerre hem de dalgadır ve bilinç denilen mesajları taşırlar. Sevgi en yüksek boyut titreşimdir. Tüm diğer titreşimlerin yükselmesini sağlar. Dolayısıyla bizlerin her sevgi sürümü bütünün de hayrına olmaktadır. Sevgi, her şeyin yaratıldığı titreşimdir. Dolayısıyla her şey birbirine sevgi ile bağlıdır. Sevgi kendisine çeker, itmez. Toplumda ki sevgi sürümü arttıkça gerçek, hızla ruhların kendi öz benlikleri ile bir olmasını sağlayacaktır ve Tanrı'nın isteği yerine getiriliyor olacaktır.





İRADE

Zihinsel olarak kuvvetli insanlar yaşamlarında her şeye takılıp gereksiz zaman harcamazlar. Enerjilerini ziyan etmezler.  Geçmişlerinin tüm sorumluluğunu üstlenirler ancak aynı hataları tekrarlamazlar.  Mücadelecidirler ancak hemen sonuç beklemezler. Mutlu olmak onların düsturudur ve kibardırlar. Yaşamlarını kontrol edemeyeceği risklere atmazlar. Temkinlidirler. Dolduruşa getirilmezler. Üretkendirler. Çevrelerine katkıda bulunurlar. Duygularını kabul etmekle beraber onların esiri olmazlar.
Asla ideoloji ya da inançlar üzerine fikirlere bağlanıp zihinlerini kapatmazlar. Düşmanlık beslemezler. Farklılıklara tolerans gösterirler. Partizan ya da fanatik olmazlar. Dogmalara saplanmazlar. Bu sebeple insanlara düşman gözüyle bakmazlar. Dogmaların altında yatan cehaletin farkındadırlar.

İnançları uğruna ölmek ya da öldürmenin Tanrıyı inkâr etmek olduğunu bilirler. Tanrının verdiği canı almanın Tanrının nefret ettiği bir şey olduğunu bilirler. Bu tür davranışların toplumları etkileyen zihinsel hastalık olduğunu kabul derler. Esasen düşmanlık temelinde oluşan inançlarının sonunda kendileri gibi düşünmeyen ve davranmayan sözde Tanrı düşmanlarını öldürme güdüsüne döneceğini bilirler.

Gerçek Tanrı inancına aydınlanmış zihinler bunların yanlış olduğunu, neyin ne olduğunun bilinmediği ilkel çağ insanlarının olayları nasıl kendilerine göre şekillendirmiş olduklarının bilincindedirler. Bu sebeple ne dinsel nede ideolojik dogmalarla tahrip edici davranışlara yönelmezler. Esasen Tanrı bilinçlerimizin yükselmesini ve zihinlerimizin gerçekle aydınlanmasını bekler. Kalplerin katılaşmasını, zihinlerimizin donup kapanmasını ve acımasız katillere dönmemizi değil.

Şefkatkli olurlar. Hoşgörülü ve anlayışlı olurlar. Onlar dinlerin ve ideolojilerin ötesindeki büyük inancı görürler.




CİNSEL SAPKINLIKLAR

Sodom ve Gomora,

Cinsel sapkınlıklar, o denli yüksek boyutlardaydı ki insanların kendileri mikrop haline gelmiş ve bizzat her tür hastalığı taşıyan mikrop yuvaları olmuşlardı ve mikroplu şeyler kireçlenir. Tanrı Sodom ve Gomoralıları kireçledi.

(Arkeolojik kazılar sonucu bu şehrin, tüm insanlarıyla, gelen selin kireçli nehir yatağından taşıdığı kireçli sular ile tamamen kireçlendiği saptanmıştır.) Bütün cesetler kireçle kaplı olarak bulunmuştur.)
Bu tip cinsel sapmalar insanlıktan çıkıştır. Temelinde delilik boyutunda çarpıtılmış seks dürtüsü vardır. Bu tip insanlara akıl hastası gözüyle bakılmalı ve tıbbi müdahaleye sevk edilmelidir. Bunları onaylamak, nikâhlarını kıymak- homoseksüel olsun, lezbiyen ya da transgender olsun nikâhlarını onaylamak, bunlarla arkadaş olmak hatta sempati duymak insanı ikinci ölüme götürür. Kesinlikle kaçınılmalıdır.
Yeshua



AYDINLANMAK

Aydınlanmış bir ruh olabilmek için önce birey olabilmek gerekir. Koyunlar gibi sürüyü takip eden değil ama kendisini doğru davranışlarıyla tanımlayan bireyler olmak gerekir.

Bu manada birey olmak kör inançlara, törelere hatta her ne ad altında olursa olsun dogmalara inanmamaktır. Mutlaka rasyonel düşünür ve hepsinden öte kendi en derin duygularını dinleyerek hareket eder.

Koyunlar sürüyü takip eder ama aydınlanmış birey sadece kutsal olan evrensel değerleri gözetir. Her şeyin temelinde sevgi olmalıdır. Evrensel sevgi. Yerdekilere ne kadar sevgi gösterirsek göktekilerde bize o kadar sevgi gösterecektir. Tanrı sevgidir. Tanrı sevgisi ile aramıza başka hiçbir şey koymadan yerdekileri de karınca kararınca kendimiz gibi görebilmeliyiz.



ÖLÜM

Gerçek ölüm sadece bedensel ölümle olmaz. Bedensel ölüm sadece uyanıştır. Gerçek yaşama uyanış ve bir sınavın daha bitişi. Başarılı ya da başarısız.

Gerçek ölüm bedenle beraber ruhun da ölmesidir. Tanrı tarafından, bedensel ölüm ötesinde ilahi adalet gereği, herkesin yaptığını bulması sürecinden sonra bilincin silinerek varlık sahnesinden yokluğa geçişidir. Yok oluşudur. Geriye hiç bir hafıza kalmadan.

Kutsal Ruha küfredenler (can alanlar) affedilmezler. Bu davranış affedilmez.

İnsanoğlu Kutsal Ruhun bir zerresi olmak için yaratılmıştır. Bu Tanrının Krallığına girmek, ikinci doğum ya da ebedi yaşam olarak tasvir edilir. Huzura ermek ve Huzurda olmak. Tanrının huzuruna. Bu makama erenler yaşam enerjilerini direk olarak Tanrıdan alırlar. Fiziksel yaşamlarının bitmesi ile onlar kabir görmeden ışığa alınacaklardır.

Orada Tanrının huzurunda, bir zaman ya da bir tarih yoktur. Anlık olarak görevler Tanrıdan alınır ve alındığı gibi de yapılır. Hüküm Tanrınındır.

Bu makama ermek için insan sevgiyi öğrenmeli ve bunu özümsemiş, kendisi bir sevgi kaynağı haline gelmiş olmalıdır. Bunu yapamayanlar, kalpleri kin, garez, öfke, kıskançlık, açgözlülük ve kibirle kirli ve kitli olanlar huzura alınmazlar. Bu ruhlar teslimiyetten uzaktır. Dünyada iken kalplerini temizleyip sevgi ile dolduranlara ne mutlu çünkü geri kalanlar ki çoğunluk böyle, ikinci ölümü tadacaklardır yani ruhlarının ölümünü. Bundan Tanrıya sığınırım.

Kalplerinizi kirletmeyin. Olumsuz duygulara orada yer vermeyin. Olumlu ve tedbirli olun. Tanrıdan başka ve Kutsal Ruhun önemli bir parçası olan Yeşua' dan başka hiçbir varlığa tam olarak güvenilemeyeceğini, teslim olunamayacağını iyi bilin. İnsanlara tam olarak güvenmeyin. Sadece sizi sevenleri değil düşmanlarınızı da sevin, onların gerçeği görebilmeleri ve doğru olana dönebilmeleri için dua edin.



İLAHİ ADALET

İnsanlar vardır artık kaldıramayacağı, taşıyamayacağı derecede olumsuz yükler yüklediğinden, sürekli kötülükleri yapmaya devam ettiklerinden, maalesef, vicdanları kapanmıştır. Söyledikleri yalan ve iftiralar, yaptıkları kötülük o kadar fazladır ki vicdanlarına ağır gelir. Yük vicdanın taşıyamayacağı seviyelere ulaşmıştır. Bu durumda vicdanın sesi kısılır. Yok olur. Vicdan olmayınca kişiler kendi yalanlarını doğru, haksızlıklarını hak görürler artık.  Çünkü sorgulama duygusu olan vicdan devreye girmez onlarda. İflah olma noktası geride kalmıştır.


Bu tip kişiler gerçekleri duymaya bile tahammül edemezler. Çünkü vicdanları bu yükü taşıyamamaktadır artık. Bu sebeple kendilerine doğruyu hatırlatan insanlardan da nefret ederler. Onlara kin duyarlar. Ruhları Tanrıdan kopar ve tamamen kararırlar. Kapkaranlık renkleri ve bedensel ölüm ötesinde ruhsal ölüm, yok oluş, onları beklemektedir. Tabi yaptıkları tüm kötülüklerle varlıklara çektirdikleri acıları kendilerine de çektirildikten sonra. Bu ilahi adalettir. Bu tip insanlar fiziksel ölümleri ile önce ilahi adalet gereği verdikleri acıları birebir yaşamak ve sonunda ise ruhlarının da bedenleri ile birlikte çürümeye bırakılması sonucuyla karşılaşıp yok olacaklardır.

İnsanlar kötülükte çok ileri gitmişlerse artık onların doğruya dönmesi çok zordur. Vicdanları bu yükü taşıyamaz ve en nihayet Tanrıyı inkâra giderek yaptıklarının sorumluluğundan kurtulmaya çalışırlar. Ancak bu mümkün değildir. 



YEŞUA'NIN UYARISI

Benim gerçek öğretilerime sırt çevirmek için mazeret olarak öğretilerimin saptırılmış şekillerini kullananlar, bilin ki sizler benim hiçbir zaman elçilerim değilsiniz.


Benim adımı anmak, beni kabul etmiş olmak yeterli değildir. Önemli olan sözlerimin özümsenip uygulanmasıdır.

"Bu dünya geçici bir sınav alanıdır. Burada ölümün hükmü geçerlidir. Doğan her şey ölür ancak sonsuz yaşamda yaşam hüküm sürer. Ölüm yoktur. Bu dünya için değil sonsuz yaşam için yatırım yapın. Aklı olan bu gerçeğe biran evvel uyansın" 

Yukarı yükseklere bakın. Derin bakın. Bilinçlerinizi yükseltin. Tanrıyı her şeyin kaynağı olarak düşünün. Tanrının ışığını düşünün. Doğruları söylemekten korkmayın. Toprağın bağrında kalmaktan korkun. Sonsuz yaşamı arzulayın. Sonsuz yaşamı arayın.  Tanrının huzuruna çıkabilmek için dua edin. Tanrının sevgi olduğunu hiçbir zaman unutmayın. Kalbinizde hâkim olan duygu değilse Tanrının huzuruna çıkamazsınız.

Biz Tanrıylayız. Gerçek budur. Tanrıdan geldik demek yanlıştır. Tanrı tüm yaşam enerjilerinin kaynağıdır. O bulutlar üzerinde oturan, istekleri yapılınca mükafatlar dağıtan ama isteklerine karşı gelinince ceza veren insanüstü bir ilah değildir. Tanrı sabittir. Hareket etmez ve değişmez. Tanrı yaşam verir, yaşamı devam ettirir ve yarattıklarına kendisini çeşitli şekillerde hissettirir. Her şeyden haberdardır ve hükmü kesindir. Aldığımız nefes, esen rüzgâr Onun nefesidir.

Tanrı ölülerin değil ama yaşayanların Tanrısıdır. Benimle konuşmanın ancak kilise mensubu birkaç kişiye inhisar ettiğini söyleyenler doğruyu söylememektedirler. Ben sürekli dünyaya ruh olarak gelip gitmekte ve sesimi duyurmaktayım. 2000 yıldır bu aralıksız devam ediyor. Bizler için sayı önemli değildir. Sıra dışı ruhlar önemlidir. Tanrıyla beraber sonsuz yaşama kavuşmak sizce bu kadar kolay mı olmalıydı, hayır ama Dünya insanının barbarlığı beni gerçekten şaşırtmaktadır. Bilinçlerin hala bu derece ilkel seviyelerde kalmış olması üzücüdür. Siz Dünya insanları belki teknolojik olarak evrende en geri tür değilsiniz ama barbarlıkta evrende en ileri seviyede olan birinci türsünüz. Gerçek sevgiyi hala hiç kavrayamadınız. Bunu kavrayamadan da varacağınız yer toprağın bağrıdır. Ölüler kervanına katılırsınız. Ruhlarınızda bedenlerinizle birlikte çürür ve madde elemanlarına ve enerjilerine dönüşür. Hâlbuki ben size ebedi yaşamı bulasınız diye gelmiştim. Bunun için işkence gördüm ve öldürüldüm ama ben dirilerdenim ve hala sizinle beraberim. Kapıları çalıyorum ve bekliyorum. Beni kabul edebilecekleri bekliyorum.

Bedenlerinizi de Tanrının hizmetine verin. İtibar ve güç peşinde koşmayın. Tüm güç Tanrınındır. Gücün kaynağı Tanrıdır ve siz kötüye kullanmayacağınızı ispat ettiğinizde Onun gücünden kullandırılacaksınız. Tanrı her şeyle iç içedir lakin merkezde yalnız yine kendisi ve ebedi yaşama layık olabilmiş saf ruhlar Onun huzurundadırlar. Bunları düşünün.
Daima Sevgi yolunuz Işık yoldasınız olsun.


MABET

Her bir insanoğlunun doğuşuyla Tanrı bir diğer yaşayan mabede varlık verir. Bu mabetler vasıtasıyla ve onların içinden Tanrı Dünyasal boyutta kendisini ifade eder. Tanrı olarak, ancak bu mabet saf ise olabilir. İnsan Dünyadaki tek organizmadır. Evrensel zihin insan vasıtasıyla ve içinden şekil Dünyasında ki Kaynak olarak fonksiyon yapar.

 Maalesef Dünya bu gerçekten o kadar uzaklaşmıştır ki bir çocuk doğar doğmaz ona verilen isimle birlikte yanlış kimlikler yüklenmeye başlar. Aile kültürü, yaşadığı toplumun değerleri vs.

Elbette bu durumdaki insanlar Tanrının mabedi olamazlar.
 Dünyada bu manada (Mesih insan) Tanrıyı tezahür ettirebilen tek insanoğlu Yeşua Mesihtir. 
Yeşua.



İRTİBATLAR

"Yaşlı adam, hayatı sırasında yedi günlük bir sabi ‘ye hayatın yeri hakkında (soru) sormakta gecikmeyecek ve o (adam) yaşayacak! Çünkü, birincilerin çoğu sonuncu olacak ve BİR olacaktır".

SORU: Bu sözlerle ne demek istedin kardeşim?

YEŞUA: Bu sözler Benim söylediğim sözler değildir. Doğumumdan önce yaşlı bilgelerce Benim için söylenmiş olan sözlerdir.

SORU: Tutku isimli filmdeki işkence ve ölümün çok korkunçtu kardeşim. Abartılı mı yapmışlar?

YEŞUA: Daha da kötüydü.

SORU: Korkunç birşey. Bu ne kadar ağır bir işkence. Acı korkunç boyutlarda olmalı. Normal, sıradan bizim gibi insanların buna dayanması mümkün değil diye düşünüyorum.

YEŞUA: Hiçbir acı duymadım. Tanrı benim acı çekmeme izin verir miydi sanıyorsun. Vermedi. Hiçbir acı hissetmedim.

SORU: Niye "Baba beni terkettin" dediniz?

YEŞUA: O an için Tanrıyla bağım kesildi. İnsan gibi oldum. Bir an panikledim.

SORU: Ölümden dirilip kalkmanız...

YEŞUA: Beni öldüremediler. bayılmışım. Ben orada ölmedim.

SORU: Çarmıhtan alınıp mağara mezara kondunuz...

YEŞUA: Evet. Orada Tanrı beni iyileştirdi ve çıktım.

SORU: Fiziksel bedeninizle mi göğe alındınız?

YEŞUA: Evet. Kısa bir müddet dünyada kaldım. Sonra alındım.

SORU: Şimdi ruhsal alemde bedeninize ne oldu? Niye dünyada bırakılmadı?

YEŞUA: Yukarıda bedeni terk ettim. Dağıldı. Bedenimin DNA ları dünyaya ait olmadığı için orada bırakılamazdı.

SORU: Meryem ananın bedeni de göğe mi alındı? Öyle söyleniyor.

YEŞUA: Hayır. Onun bedeni dünyada bırakıldı.

SORU: Hırıstiyan dünyası ilk havarilerin tüm dünya lisanlarında konuşmaya başladığını iddia ediyor ve bu durumu Kutsal Ruhun kendilerine verilmiş olmasına bağlıyorlar. Bu bana pek inandırıcı gelmiyor. Sen ne diyorsun kardeşim?

YEŞUA: Böyle birşey olmaz kardeşim. Bu doğru değil. Burada kast edilen Benim mesajımın tüm dünya dillerine tercüme edileceğiydi ki bu da gerçekleşti. Ayrıca kutsal Ruh verilmez. Ruh tam arındığında topluluğumuza Tanrının izni ile kabul edilir ve o ruh artık Tanrının askeri ve ruhsal kardeşliğin bir üyesidir.

SORU: Sizin üç günlük ölüyü dirilttiğiniz, bir dokunuş ve sözle cüzzamlıları sapa sağlam yaptığınız söyleniyor. Bu konuda bana inananılacak gibi gelmiyor. Ne dersin kardeşim?

YEŞUA: Kardeşim, lazarus ölmemişti. Cüzzam hastalığı son safhasında olduğu için onu mağaraya koymuşlardı. Ben onu oradan çıkartıp iyileştirdim. Yani iyileşme sürecine soktum. Kaderini Tanrının izni ile değiştirdim. Bunu yapabiliyorum. Ancak bir dokunuşla sapasağlam olmaz. Ama iyileşir hastalığı. Topluma kabul edilecek seviyeye gelir. Aynı şeyi sanada yaptım aksi takdirde sen ölüme yakındın. Tanrı sana ikinci bir şans verdi ve Beni sana yolladı. Sen Benim geldiğimi gördün.

Vefat olayı fiilen gerçekleşince artık o ruhun bedeninde canlandırılması diye bir olgu yoktur. Yani bu, ölüyü diriltme, yoktur. 

Yeşua.




KUTSAL TOPLULUK

Evrensel Kutsal Topluluk, tarih boyunca Mesih Yeşua'nın gerçek mesajına gönülden bağlananların toplamıdır.

Din, mezhep, ırk veya milliyet anlayışının ötesindedir. Birliği tam ve Tanrı katındadır, çünkü Kendisine bağlı gönülleri yalnız Tanrı tam olarak bilir. Bu boyutta ayrılık ya da bölünme söz konusu olamaz. 

Mesih Yeşua vasıtasıyla Tanrıya bağlanan kişiye Tanrının manevi çocuğu denir. Tanrının manevi çocukları olur, ama “torunları” olmaz. Yani doğuştan olmaz. Mesih vasıtasıyla Tanrıya kavuşmanın tek yolu, bilinçli bir yaşa varınca kişinin gönüllü olarak O’na bağlanmasıdır.

Bu nedenle inananların hepsi eşittir. Çünkü her kişi, Yeşua'nın tanıttığı sevgi Tanrısına dönüp inandığı ve bu inancını içselleştirdiği zaman, ruhsal bedenin ayrılmaz bir parçası, bir üyesi olmak üzere bütün diğer inananlarla beraber aynı topluluk ile kaynaşır. Onları birleştiren bir din, bir merkez, bir yapı, bir örgüt değil, aynı Ruh’a ortak olmalarıdır.

“İman ettiğinizde, siz de vaat edilen Kutsal Ruh'la O'nda mühürlendiniz”.
“İster Yahudi ister Grek (uyruğun önemi yok), ister köle ister özgür olalım (sınıf da yok), hepimiz bir beden olmak üzere aynı Ruh'ta kutsandık ve hepimizin aynı Ruh ‘tan enerji alması sağlandı”. 
Mesih’e ve O’nun topluluğuna kavuşmak din değiştirmek değildir.




AMAÇ

Tanrı bir kimlik ya da tekil farkındalık değildir. Tanrı tüm yaşamın içine nüfuz eden ve her tarafta olan bir güçtür. Bu manada tüm anlayışların ötesindedir. Tüm dini ve felsefi anlayışları aşar.

Tanrı insanlara, içlerindeki bilgeliğe hitap ederek, gerçek yolu malum eder. Bu bilgelik herkesin içinde kalben vardır ancak ona ulaşmak için kalbin tamamen olumsuzluklarından arınmış olması şarttır. İçimizdeki, bu, derinlerdeki bilgelik bizi ölümsüz yapabilecek tek yerdir. Aslında ruhlarımızdaki bu içsel güç gelecek yeni mesajlar için insanın tek ümididir. Buradaki bilgelik her tür entellektüel zekayı aşar ve oradan alınacak sezgisel kavrayışlar insanın daha üst amaçlara ve yaşamının, kader planındaki, yaşamla olan ilişkisine ulaşmasının tek yoludur. 



SAFLIK
Bizler Tanrıdan gelmedik. Biz Tanrıylayız. Ruhlarımızı en saf şekilde Ondan aldık ve yine en saf haliyle Ona teslim etmeliyiz. Ruh Tanrının nefesidir ve bir sonraki nefeslerimiz Onun lutfu ile olur. O halde her an bitecek gibi ruhlarımızı aldığımız en saf haliyle muhafaza edelim.

Yeşua.



RUH BİLİR
Tüm ruhlar dünyaya gidecekleri yeri bilerek gelir. Bazı insanların dünyaya delicesine sarılıp gitmek istememeleri bundandır. Başlarına gelecekleri hissederler.

Yeşua.


AYARTILMAK VE SAPMALAR...

Tarih boyunca tüm kötülükler böyle başlamıştır...

Küçük sapmaların bir zararı olmaz. Özellikle bundan şahsi ve maddi bir menfaatiniz olacaksa.

Menfaat için takiye yapılabilir. Menfaat için Tanrı adına konuşmak gibi sapkın davranışlar, yalan, iftira, gelişi güzel seks mubahtır.

Kısaca insan mevki, para, cinsel tatmin için inançlarını uzlaştırmalıdır. Cinsel sapıklarda tamamen dışlanmamalıdır.

Özetle bu tip davranışların oluşmasına imkân sağlanmalı ve menfaat için gerekiyorsa bunlara bizzat iştirak edilmelidir. "Bir kereden birşey olmaz".

Gerçekte ise, kötülüğün büyüğü küçüğü ayrımsız tümden red edilmelidir. Tanrının adını kendi nefslerine hızmet için kullananlar, kendi nefslerini Tanrı yapıp söylevlerde bulunanlar gerçek şeytanlardır.

Biz, Tanrıyla bağı olanlar, gerçek için, doğruluk için ve iyilik için ayağa kalkmak durumundayız. Bu diğerlerinin duymak ya da görmek istemeyeceği şeyler olsada bunu yapmak mecburiyetindeyiz.


YEŞUA DA İBADETİN ANLAMI

Herşeyden önce Yeşuanın gösterdiği ibadet birincil olarak yüreğe dayalıdır. Eğer kişi, yüreğinde doğru hislere ve düşüncelere sahip değilse, yaptığı eylemler her ne kadar doğru, güzel ve iyi de görünse Tanrı katında geçersizdir. İbadet her zaman, her yerde, tüm aklı, tüm yüreği ve tüm eylemleriyle Tanrı'yı memnun etme amaçlı olarak meydana gelen düşüncesel, ruhsal, eylemsel hareketler, düşünceler ve hisler bütünüdür. Yeşuanın inancındaki en büyük buyruk; Tanrıyı tüm gücümüzle, tüm aklımızla, tüm yüreğimizle sevmektir. İkincisi ise komşumuzu kendimiz gibi sevmektir. Burada kullanılan komşu kelimesi; "herkes" anlamındadır. Yeşuaya göre Kutsal Yasa ve Peygamberlerin sözlerinin özeti budur. Tüm inanç bu temel öğreti üzerine kuruludur; Sevgi.



YEŞUANIN GİDİŞİNDEN HEMEN SONRAKİ BİR OLAY

Hananya adında bir adam, karısı Safira'nın onayıyla bir mülk sattı, paranın bir kısmını kendine saklayarak gerisini getirip elçilerin buyruğuna verdi. Karısının da olup bitenlerden haberi vardı. Petrus ona, "Hananya, nasıl oldu da şeytana uydun... yalan söyleyip mülkün parasının bir kısmını kendine sakladın?" dedi. "Mülk satılmadan önce sana ait değil miydi? Sen onu sattıktan sonra da parayı dilediğin gibi kullanamaz mıydın? Neden yüreğinde böyle bir düzen kurdun? Sen insanlara değil, Allah'a yalan söylemiş oldun." (Elçilerin İşleri, 5:1-4)

Gerçek ise bu karı kocanın orada öldürülmesiydi. Sebebi ise kendilerine birşeyler ayırmış olmalarıydı. Bu da aslında havarilerin de Yeşuayı tam olarak anlayamamış olduklarını gösteriyor.

Bu bilgiyi Yeşuaya sorduğumda üzülerek onayladı. Yani sevgi temelli bir öğretide can almanın yeri olur mu ama o devirdeki ilkel insanların bilinci bizlere göre çok geriydi ve ha koyun kesilmiş ha insan misali bir seviyedeydi. Malesef yine Yeşuanın bana aktardığı kadarıyla bu zamanda bile (21. Yüzyılda) Onu tam anlayıp özümseyebilen insan sayısı tüm dünyada 1000 kişiden azmış. Genler çok bozukmuş. Savaşlar, bilinçli toplu tecavüzler (kendi genlerini yaymak), yanlış ya da eksik beslenmeler, akraba evlilikleri, korku ve zulüm saçan tüm inanç ve kötülükler, hastalıklar genleri çok bozmuş.

İlahi hazineler dünya hazinelerinden bariz bir şekilde çok daha kıymetlidir. Bu gerçeğe uyandıysanız ve bubilinci zorlanmadan muhafaza edebiliyorsanız siz Işıkta yürüyorsunuz demektir. Bu şekilde bir bakışa sahip değilseniz, gördüğünüzü sandığınız dünya ışığı (maddi ortamlar, deri, et ve kas) gerçekte yaşam gücü onları terk ettiğinde karanlıktan başka bir şey değillerdir. Bu durumda siz uykuda geziyorsunuz. Yaşam boyu süren bir uykuda gezinti. Paraya tapıyorsunuz ancak uykuda gezdiğinizden bunu fark edemiyorsunuz. Tanrıya, kıyas edilemeyecek farklı değerleri olan gerçek tarafa meyletmek çok daha iyidir.


DÜNYADA BEDENLENMEK

Ruhlar dünyaya yalnız gelir ancak bazıları yalnız dönmez. Başarmış ve kendini tam arındırmış olanlar ışık varlıklarca karşılanır. Bunlar, başaranlar tüm yaşamlarını iyilik ve sevgi üzerine kurmuş ve öylede yaşamış olanlardır. Esasen bunu başarmakla onlarda kendileri ışık olmuş ve sonsuza kadar Tanrıyla beraber ışık bedenler içerisinde yaşama hakkı kazanmışlardır. Onlar artık Tanrının askerleri olmuş kutsallık kazanmış varlıklardır.

Çoğunluk ise yalnız gelir ve yalnız döner. Ruhsal yoldayız hepimiz. Başarılı olmak için kendimizi disipline sokmalıyız. Gerçek ve değerli olanla geçici olanı ayırt edebilmeliyiz. Birinci olan değerleri birinci olarak almayı öğrenmeliyiz. Bu dünyanın ışığı geçicidir ve gölge yapar. Güneş gidince her yer karanlık olur. Ebedi yaşamda ise hiçbir şeyin gölgesi yoktur çünkü varlıkların kendisi ışıktır. Bu ışık gitmez. Orada gece yani karanlık olmaz.

Sizler bu dünyada fiziksel bedenler içinde yaşarken adeta uykusunda yürüyen insanların durumundasınız. Tüm yaşamınız sanki uykuda yürüyor muşsunuz gibi geçer. Paraya adeta bir köle gibi hizmet ediyorsunuz. Bunu güç elde etmek için yapıyorsunuz ancak güç sadece Tanrıya aittir. Siz kendiniz için güç peşinde gitmekle ebedi yaşamı kaybediyorsunuz. Tanrının sınırsız değerlerine dönün.

Tanrı her şeyi görür ve bilir. Hepimiz yaptıklarımızla açık olarak ortadayız. Saklamak olanaksızdır. Kendinizin farkında olun. Doğruda ve sevgide mi yaşıyoruz? Aynı hataları aymazca yapmak kalpleri körleştirir ve Tanrıyla olan irtibatımız gittikçe söner ve sonunda kapanabilir. Maddeni uyuşturucu etkisinden bir an evvel uyanın. Ruhlar aleminde henüz bedenle şansı bulamayan ruhların mevcut olduğunu bilin ve size verilen bu şansı çok iyi değerlendirin.


KÖR İNANÇ

Dini dogmalara körü körüne inanmak bilince bir hakarettir ve karanlık tarafından politik görüşlerden başka bir temeli olmaksızın organize edilmiştir. Gücü ele geçirmek ve diğerlerini kendine hizmet ettirmekten başka bir hedefleri yoktur.
Dogmalara kapılan kişiyi olumsuz duygular sarar. Öfke, nefret, korku, hasetlik gibi. Çünkü kişi kendi bilincini bastırmakla zaten kötü bir şekilde kendini Tanrısal olandan uzaklaştırmaktadır ve bu da kişiyi farkında olmasa da, içsel bir hiddet, kendisi gibi olmayanlardan öç alma ve sadece öbür tarafta değil ama yaşarken de bir takım dünyevi imtiyazları hak ettiği şeklinde ayrımcı bir inanca götürür.

Bilinci hür olana ise sükûnet içinde gerekli değerler malum edilecektir ve herşeye ve herkese karşı olumlu duygularla dolacaktır. Ruhuna sevgi, huzur ve anlayış gelecektir. İç sesi gibi algılanan bu durum aslında Tanrının ruha yolladığı saf sevgi enerjisinin hissedilmesidir. Bu enerji Tanrı tarafından her ruha her an yollanmaktadır ancak kişi olumsuz duygularla adeta bu enerjiyi kirletmektedir.

Havariler Yeşuaya ‘’Son nasıl olacak?’’ diye sormuşlar.
Yeşua: ‘’Başlangıcı keşfettiniz mi ki sonu soruyorsunuz? Başlangıçta nasıldıysa sonda da öyle olacaktır. Başlangıçtaki gibi saf olabilenlere ne mutlu; onlar sonu bilecek ve ikinci ölümü (ruhsal ölüm) tatmayacaklar. İlk yaratıldıkları gibi olabilenlere ne mutlu.




Bedenin ışığı ruhtur. Ruh Tanrının içimize koyduğu fenerdir. Biz buna vicdan diyoruz. Ahlak değerlerini veren içimizdeki ses, ruhsal boyutu fark etmemizi sağlayan, doğruyu yanlıştan ayırmamızı sağlayan ve yolumuzumu görmemizi sağlayan ışık. Bu ışığa dikkat eder ve onun gösterdiği doğruda gidersek herşey yolundadır. Tüm bedenimiz bu ışıkla aydınlanır. Bu ışıkla bağımız derinlerde yatar. Işığı takip konusundaki niyetimizin şaşmazlığı kalplerimizin bölünmesini engeller ki hiçbir varlık iki efendiye birden hızmet edemez. Ya Tanrıya yöneleceksiniz ve yaşamı kazanacaksınız ya da maddeye ki bu ölümdür.


Hiç yorum yok:

GECE VE RUHLAR

Gecenin sessizliğinde ruhların sesi duyulur ve sadece saf olan ruhlar bu sesleri duyar. Gece, ruhlar birleşip bir ve bütün olduğunda daha da...